CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP medyasındaki darbe tartışmasını değerlendirdi. “Ekonomi perişan vaziyette. Mutfaklarda gerçekten yangın var. İşsizlik almış başını gidiyor. Ne darbesi Allah aşkına? AKP yeni bir mağduriyet alanı istiyor” dedi.
BOLD – CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İdlib kriziyle ilgili ise “Bu güzel ülkeyi, bir terör örgütünün korucusu olma pozisyona getirmeyi Erdoğan nasıl hazmedebiliyor” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, iktidar seçmeni dahil hiçbir ailenin eğitim sisteminden memnun olmadığını söylerken, bir kuşağın heba edildiğini belirtiyor. Yoksulluk içinse önemli bir iddia ortaya koyuyor: Çöp konteynırlarından beslenen on binlerce ailenin yüzde 90’ı geçmişte AKP’ye oy verenler…
Cumhuriyet Gazetesinden İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şunlar:
– İdlib ile başlayalım: Tam savaş çıktı çıkıyor derken 5 Mart’ta da Putin, Merkel ve Macron ile liderler zirvesi yapılacağı haberi geldi. Bir yandan Soçi Mutabakatı’na dönüş sinyalleri veriliyor, bir yandan bu ay sonuna kadar süre tanınıyor… Türkiye Suriye’de sıkıştı mı?
Bizim orada gözlem noktalarımız var, bunların bir kısmı Suriye’nin kontrolüne geçen bölgeler içinde kaldı. Rejim kendi topraklarından teröristleri ayıklamak istiyor. Bütün dünya da bunların terörist olduğunu kabul ediyor. Türkiye ise Erdoğan’ın politikasıyla adeta, terör örgütlerini himaye eden bir ülke durumuna geldi. Bu güzel ülkeyi, bir terör örgütünün korucusu olma pozisyonuna getirmeyi Erdoğan nasıl hazmedebiliyor? Erdoğan, neredeyse Türkiye’yi HTŞ’nin hamisi durumuna getirdi. Dış politikada egemen güçlerin taşeronluğuna soyunursanız başınız beladan kurtulmaz. Erdoğan, bazen ABD’nin bazen Rusya’nın bölgedeki taşeronluğuna soyundu. Amerika, kendi askerinin ölmesini istemez ama bizim askerlerimiz ölüyor, şehit oluyor. Siyasi iktidarın, Suriye’deki iç savaşın başladığı tarihten günümüze, sürdürdüğü yanlış politikanın sonucu evlatlarımız şehit düşüyor. Acı olan bir başka gerçek ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, İdlib’de tam olarak ne yaşanıyor, bilmiyor. Askerlerimizin dahi nasıl şehit düştüğünü Rus kaynaklarından öğreniyoruz. Oysa tek bir Mehmetçiğimizin tırnağı dahi, Suriye’nin tamamından daha değerli.
– Erdoğan geçen hafta yaşananlar için ‘savaş’ dedi…
Yaşananlar savaş ise bundan milletimizin, milletimizin egemenliğini temsil eden TBMM’nin neden haberi yok? “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” diyoruz, bunu kalkıp açıklıyoruz, sonra da “HTŞ orada kalacak” diyoruz. Niye kalacak? Niye savaşıyoruz, hangi gerekçeyle savaşıyoruz? Türk ordusu ve Suriye ordusunun, Rus ordusunun savaşmasının mantıklı gerekçesi var mı? Ben Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor ve oradan göç istemiyorsam konuşacağım kişi bellidir. Suriye sınırı içinde kalmak koşuluyla siviller için olanakları yüksek kamplar yapılır. Bu kamplar için AB’den de destek alınır. Suriye ve Rusya’nın cihatçı gruplara yönelik saldırılarında neden taraf oluyorsun? Siyasi iktidarın acilen TBMM’ye bilgi vermesi gerekiyor.
GEZİ BİR DİKTATÖRE DİZ ÇÖKTÜRDÜ
– Osman Kavala’nın Gezi davasından beraat edip 15 Temmuz davasıyla yeniden tutuklanmasına ne diyorsunuz?
AK Parti iktidarda 17 yılı bitirdi, 15 Temmuz’dan sonra yapılan Yenikapı toplantısında “Camiye, adliyeye, kışlaya siyaset girmesin” dedim. Bu üç yere siyaset girerse beka sorunu çıkar, gerilim olur. 20 Temmuz darbesinden sonra üç yeri de siyasallaştırdılar, hâlâ devam ediyorlar. AK Parti’nin il, ilçe başkanlarını hatta AK Parti yönetimlerinde görev alan avukatları hâkim diye tayin ettiler. Gezi, Türkiye’nin yetişmiş genç kuşağının kendi ülkesine, doğasına, yaşadığı kente sahip çıkma mücadelesidir. Bir aydınlanma mücadelesidir. Gezi’nin bir başka özelliği de baskıcı rejime, diktatöre boyun eğdiren, diz çöktüren bir eylemdir. Osman Kavala ve benzerleri üzerinden intikam almaya çalışıyorlar. FETÖ’cülerin mağduru olmuş kişileri, bugün FETÖ ile ilişkili göstermek, kendi ayıplarının, yanlışlarının, “siyasi ayak” olma durumlarının üstünü örtmek için suçluyorlar. Fakat bunlar geçecek, Türkiye ilk seçimlerin ardından büyük bir hızla gerçek anlamda yargı bağımsızlığına kavuşacak. Kimse umutsuz olmasın.
SARAY’IN EMRİNDE OLAN BİR YARGI CAMİASI VAR
– Yargının içinde bir kavga olduğunu düşünüyor musunuz?
Yargıda kavga yok. Yargıda, hukukun üstünlüğüne inanan ve buna göre karar vermek isteyen yargıçlar var, bir de siyasi otoritenin emrinde olan yargıçlar… Yargı böyle akıl almaz bir sürecin içinde… Yargının içinde hâlâ bugün gerçekten de yargıçlık, savcılık yapmak isteyen düzgün, ahlaklı insanlar var. Hukuk nedir, hukukun üstünlüğü nedir, bütün bunları içselleştiren, bu konuda eğitim alan, bu konuda dünyayı gözleyen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarını düşünen, bu çerçevede bakan, demokrasi, özgürlükler penceresinden dünyaya bakan bir yargı camiası var. Bir de tümüyle Sarayın emrinde olan bir yargı camiası var. Zaten Türkiye ikiye bölünmüş durumda. Bir Sarayın Türkiyesi bir de halkın Türkiyesi diye. Sarayın hâkimleri var, bir de halkın hâkimleri. Sarayın işadamları var, bir de gerçekten alın teri döküp mücadele edip üreten, ihracat yapan ülkesine döviz kazandıran işadamları var.
AKP GÜNDEMİ SAPTIRMAK, YENİ MAĞDURİYET İSTİYOR
– Darbe tartışmaları yeniden tedavüle sokuldu ve tartışma yine Kemalistler üzerinden yürütülmeye çalışıldı. Darbe tartışmalarını değerlendirir misiniz?
Ekonomi perişan vaziyette. Mutfaklarda gerçekten yangın var. İşsizlik almış başını gidiyor, Türkiye’nin gerçek gündemi bu. Darbe falan filan… Ne darbesi Allah aşkına? Bana kim çıkıp da darbeler bu ülke için yarar getirmiştir diyebilir? Tartışma tamamen AK Parti’nin gündemi saptırmak, yeni bir mağduriyet alanı yaratmak istemesiyle ilgili.
– Erdoğan grup toplantılarını sizden sonraya aldı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Uzun süredir değişmiş olan pozisyonumuz son iki haftada iyiden iyiye somutlaştı. Son iki haftaya baktığınızda görülen budur: son iki haftadır Erdoğan’la pozisyonumuz değişti. Eskiden o söylerdi biz cevap verirdik. Şimdi biz söylüyoruz o cevap veriyor. Grup toplantılarını dahi bu yeni gerçekliğe uygun olarak planlıyor. Ancak buna karşın söyleyebileceği yeni bir şey de yok. Sabah akşam “Acaba Kılıçdaroğlu ne diyecek, ben arkadan ne diyeceğim” diye düşünüyor. Peki, ne söylüyor? Hiçbir şey!
TEMEL STRATEJİ MİLLET İTTİFAKI’NI BÖLMEK
– Babacan’ın partisi CHP’den oy alır mı?
Hangi partinin, hangi partiden oy aldığına, alabileceğine yönelik bir tartışma yersiz. Bugünün gerçeği şudur: Benim ve CHP’li arkadaşlarımın yıllar öncesinden itibaren kararlılıkla dile getirdiği başlıklar, diğer partilerin de ana gündemi haline geldi. Bizim gündeme getirdiğimiz, “Şeffaflık, denetlenebilir olmak, liyakat, hak, hukuk adalet, ekonomide yapısal reformlar, barış eksenli bir dış politika, parlamenter demokrasi, Cumhuriyetimizin demokrasiye taçlandırılması” vb. başlıkları muhalefette yer alan diğer siyasi partiler tarafında da dile getirilmeye başlandı.
– İddia edildiği gibi bir üçüncü blok arayışı var mı?
Ben zaman içinde demokrasi için kurduğumuz ittifakın büyüyeceği kanısındayım. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de bize göre bir sağ-sol siyaseti yok. Demokrasiden yana olanlar – otoriter rejimden ve bu otoriter rejimin yarattığı popülizmden yana olanlar var. Temel ayrım bu. Sağ-sol ayırımının çok daha ötesinde öncelikle demokrasiyi hep birlikte inşa etmeliyiz, bu ortak payda üzerinde açacağımız yoldan bu ülkenin tüm demokratları yürümeli. Çok sık tekrarlıyorum. Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmalıyız… Erdoğan’ın temel stratejisi Millet İttifakı’nı bölmek, ittifakın daha da büyümesini engellemek. Ama demokrasi gibi insanımızın vazgeçemeyeceği bir çimento, ittifakın gün geçtikçe güçlenmesini sağlıyor. Bu da bir başka siyasal gerçek. Çünkü Millet İttifakı’nı oluşturanlar demokrasiyi savunuyorlar.
ERKEN SEÇİME KARAR VERECEK TEK BİR KİŞİ VAR; ERDOĞAN
– ‘Her an seçim olacak gibi çalışıyoruz’ diyorsunuz, erken seçim bekliyor musunuz?
Beklemiyorum. Çünkü erken seçime karar verecek tek bir kişi var. O da Erdoğan… “Parlamento oturacak, erken seçim kararı alacak” hayır, hayal bu. Parlamentoda AKP ve MHP çoğunluğu var, onlar Erdoğan ne derse “evet” diyorlar. Dolayısıyla Erdoğan erken seçime gidelim dediği zaman parlamentodan erken seçim kararı çıkar. Parlamento tek adam rejimiyle beraber gücünü büyük ölçüde yitirmiş bir kuruma dönüşmüştür. Yani Gazi Meclis, Milli Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Meclis olmaktan çıkmış, bir kişinin üzerinde tahakküm kurduğu bir Meclis haline dönüşmüştür. Aslında bu bizim milli kurtuluş tarihimize de ihanettir. O Meclis ki Mustafa Kemal’e başkomutanlık yetkisini bile üç ay süreyle veriyor, Kurtuluş Savaşı’nı yönetiyor. O Meclis maalesef bugün bir kişinin iki dudağı arasında yönetilen bir kuruma dönüştü.
CNN TÜRK CHP’YE KUMPAS KURUYOR
– MHP Genel Başkanı sizi çok eleştiriyor ama siz cevap vermiyorsunuz. Bir nedeni var mı?
Sayın Bahçeli ile özel bir tartışma alanına girmek istemiyorum. Sayın Bahçeli Erdoğan’ı dinliyor, Erdoğan’ın söylediklerini dile getiriyor. Dolayısıyla ayrıca Sayın Bahçeli’ye cevap vermeyi çok doğru bulmuyorum. Bizim muhatabımız Erdoğan.
– Bir de CNN Türk boykotu var…
Boykot demiyoruz, CNN Türk’e çıkmamama kararı aldık.
– Çıkan partililerin ihracını istediniz. Bu demokratik mi?
Biz CNN Türk’ün yayın politikasına müdahale etmiyoruz. İstedikleri gibi yayın yapabilirler. Biz çıkmama kararı aldık. Çünkü yayın politikası ile CHP’ye kumpas kurulduğu kanısındayız. Biz bunu uygun görmedik, dolayısıyla çıkmama kararı aldık, yoksa CNN Türk istediği gibi yayın yapabilir. A Haber’e de çıkmıyoruz. A Haber istediği gibi yayın yapıyor. Arkadaşlarımızın çıkmasıyla ilgili ihraç istemimizin arkasında, CNN ile ilgili kararımızın MYK kararı oluşu var. Eğer bir partilimiz “Ben MYK kararını tanımıyorum” diyorsa o partili değildir, o zaman partiden ayrılması lazım. Partiden ayrılıp istediği televizyon programına ya da kanalına çıkabilir.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder