20 Eylül 2021 Pazartesi

Öğretmen Mehmet Alp TEM’deki işkenceyi anlattı: Kafama silah dayayıp ‘yaşamak istiyorsan kabul edeceksin’ dediler

AKP hükumeti güvenlik güçlerinin yaptığı işkencelerin yargılandığı Türkiye Tribünal’da eski öğretmen Mehmet Alp, Şanlıurfa TEM ve cezaevinde yaşadığı işkenceleri anlattı. Alp, “Kafama silah dayadılar. ‘Yaşamak istiyorsan söylediklerimizi kabul edeceksin’ dediler. Ellerinde demir çubuk vardı. Kabul etmeyince darp etmeye başladılar. Burnumdan kan geldi, bayıldım” dedi.

BOLD – İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Türkiye’deki işkence olaylarının masaya yatırıldığı Turkey Tribunal Mahkemesine eski AİHM yargıçları, BM İnsan Hakları Komisyonu sekreteri, Güney Afrika Anayasa Mahkemesi Yargıcı, Avrupa Konseyi İdare Mahkemesi Başkanı katıldı.

Türkiye Tribünal’ın öğleden önceki oturumunda yaşadığı işkenceleri anlatan öğretmen Mehmet Alp, 18 Nisan 2015’te Cizre’de öğretmenlik yaparken kaçırıldığını belirtti. Kendisini kaçıran kişiler tarafından ‘Gülen hareketi öğrencileri PKK’ya yönlendiriyor’ şeklinde ifade vermesinin istendiğini kaydeden Alp, TEM’de kafasına dayanan silahla zorla ifadesinin alınmaya çalışıldığını anlattı. Demir çubuklarla vücuduna ve kafasına vurulduğunu söyleyen Alp, “Bu şekilde 24 gün işkence gördüm. Benim gibi bir sürü akademisyen TEM’de işkence gördü” ifadelerini kullandı. 15 Temmuz sırasında cezaevinde olmasına rağmen darbe girişimine katılmakla suçlandığını anlatan Alp, Sincan Cezaevinden alınarak Şanlıurfa TEM’e götürüldüğünü ve orada da işkenceye uğradığını söyledi. Alp, şunları anlattı: “Biz biliyoruz, senin alakan var. Sana bir takım belgeler vereceğiz, imzalayacaksın.’ dediler. Kabul etmediğim için başıma bir çuval geçirip, Şanlıurfa TEM’in iki alt katına götürdüler. ‘Seni burada MİT’e teslim edeceğiz. Senin sorgunu bunlar yapacaklar.’ dediler. Ellerinde demir çubuk vardı. Geldiler, ‘bize yardımcı olmazsan, buradan çıkamazsın’ dediler. Ben alakam olmadığını söyleyince darp etmeye başladılar. Burnumdan kan geldi, bayıldım.”

İfadesinin ardından bir hakim Mehmet Alp’e, “Serbest bırakıldıktan sonra kendi avukatınızla bu işkence konularında kanun önünde yapılabilecek bir şey olup olmadığını konuştunuz mu?” sorusunu yöneltti. Alp, mahkemeye ve savcılığa dilekçe verdiğini ancak bu konuda hiç bir gelişme yaşanmadığını belirterek, “Mahkemeye defalarca dilekçe yazdım, gün gün yazarak verdim. Ancak hiç bir işlem yapılmadı.” dedi. Bir başka hakimin “Sizi polise kim şikayet etmiş olabilir?” sorusuna ise Mehmet Alp, şu cevabı verdi: “Dışarıda beni tanıyan, kendisini kurtarmak için benim ismimi vermiş olabilir. Çünkü oradan sağlam çıkmanız için isim vermek zorundasınız. Ben de orada bazı belgeler imzalamak zorunda kaldım. Orada kendizi savunabileceğiniz bir ortam yok!”

MEHMET ALP’İN TÜRKİYE TRİBÜNAL’DAKİ KONUŞMASI ŞÖYLE:

Yanımda bir araç durdu. Kendilerinin polis olduklarını söylediler. Bana ‘Senin 4 öğrencin var. Bunlardan bazıları PKK’nın dağ kadrosuna katıldı. Bu 4 çocuk Gülen hareketinin dershalerine gidiyor. Gülen hareketi ve PKK’nın birlikte hareket ettiğini söyleyeceksin.” dediler. Ben de bunun doğru olmadığını, bunu kabul edemeyeceğini söyledim. Bu sefer küfür ve tehditler başladı. Galiz küfürler ettiler. Sağ tarafımda oturan bir silah çıkardı ve kafama dayadı. ‘Yaşamak istiyorsan söylediklerimizi kabul edeceksin’ dedi. Ben de ‘bilmediğim şeyi nasıl kabul edeyim’ dedim. Öleceğimi düşündüm, ağlamaya başladım. Beni orada bıraktılar. Otostop çektim, Cizre’ye geri döndüm.”
20 Nisan’da evime gelindi. Eşim gözaltına alındı. Eşim 4 gün gözaltında kaldı. Adli kontrolle serbest bırakıldı. Uzun bir uğraştan sonra tayinimiz Şanlıurfa’ya çıktı. Urfa’ya geldikten sonra 13 Mayıs 2016’da (polisler) evimize geldiler. Darbeden 1 ay önce. Resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla. Sulh ceza mahkemesine çıkarıldık. Bana, ‘Gülen hareketiyle bir ilişkin var mı, eşin Gülen Hareketi tarafıdan bulunan bir insan mı, çocuklarını neden Gülen hareketinin okullarına gönderdin’ gibi sorular soruldu. 17 Mayıs tarihinde tutuklandım, cezaevine gönderildim.

15 Temmuz’da darbe girişimi oldu. Ancak 14 Temmuz’da cezaevinde bir söylenti dolaşıyordu. Sincan Cezaevi’nin boşaltılacağı, 2 bin 500 hakim ve savcının Sincan Cezaevi’ne konulacağı vs. söylentileri vardı. 15 Temmuz gecesi akşam uçakların sesleri duyuldu. Daha sonra darbe girişimi olduğunu öğrendik. O gece bizim koğuş 11 kişiden 20 kişiye çıktı.

Darbeden iki gün sonra Sincan T Tipi’nden L Tipi’ne gönderildik. Tabi hiç bir şeyimizi alamadık. Bomboş bir koğuşa gönderildik. Yatak yok, yorgan yok. İki ay boyunca sadece kuru gıda yedik. Doktorla görüştürülmedik.

Yaşadığım strese bağlı olarak kalın bağırsağımda bir rahatsızlık meydana geldi. Kanamalarım oldu. Doktorla görüşmek istedim defalarca ancak cevap verilmedi. En son bir doktor geldi ve bana ‘siz ‘fetö’ mensubusunuz, size bakmamamız yönünde talimat var’ dedi. Ben de ‘O halde bana bir belge verin, bakamayacağınıza dair’ dedim. ‘O kağıdı verirsem ben zor durumda kalırım’ dedi.

İki ay boyunca bana bakılmadı. Daha sonra kanser başlangıcı konuldu. Çok fazla ilaç kullanmaya başladım. Kasım ayında Keskin T Tipi’ne gönderildim. Toplamda 4 cezaevi ve 17 koğuş değiştirdim. Keskin’de tek başıma hücrede kaldım. Keskin’de iken 28 Mayıs 2017 tarihinde bir memur geldi ve ‘senin mahkemen var koğuştan çıkman gerekiyor’ dedi. Mahkemem 6 Haziran’da olduğu için çıkmak istemedim. İşkence göreceğimdem korktum. Beni koğuştan zorla çıkardılar. Beni cezaevinin dışına çıkardılar. İki kişi gelip arkadan kelepçeledi, yere yatırdılar.
Daha sonra beni Şanlıurfa’ya götürdüler. 28 Mayıs’ta ilk muhatap olduğum soru şuydu: 15 Temmuz darbe girişimiyle bir bağlantın var mı? Dedim ki, ‘ben 15 Temmuz’da tutukluydum, öğretmedim. Asker değilim, öğretmenim. Nasıl alakam olabilir.’ ‘Biz biliyoruz, senin alakan var. Sana bir takım belgeler vereceğiz, imzalayacaksın.’ dediler. Kabul etmediğim için başıma bir çuval geçirip, Şanlıurfa TEM’in iki alt katına götürdüler. ‘Seni burada MİT’e teslim edeceğiz. Senin sorgunu bunlar yapacaklar.’ dediler.

Ellerinde demir çubuk vardı. Geldiler, ‘bize yardımcı olmazsan, buradan çıkamazsın’ dediler. Ben alakam olmadığını söyleyince darp etmeye başladılar. Burnumdan kan geldi, bayıldım. Beni polis aracına bindirip hastaneye götürdüler. Ancak araçtan indirmediler. Hastanenin önünde durdular. Doktor geldi. Ancak öncesinde bana ‘işkence gördüğünü söylersen, tekrar aynı şeyleri yaşarsın’ dedikleri için işkence gördüğümü söylemedim. Bu şekilde 24 gün işkence gördüm. Benim gibi bir sürü akademisyen gördüm TEM’de işkence gören.

Sorgu sırasında TEM’in odasında bir kalem buldum. Kalemin ucunu kırdım ve tuvalet kağıdından kalem yaptım. Küçük küçük kağıtlara yaşadığım şeyleri yazmaya başladım. Çünkü öldürüleceğimi düşündüm. Avukatımla görüştürmüyorlar. Eşimle görüşmek istiyorum diyorum, izin vermiyorlar. 28 Mayıs’tan 6 Haziran’a kadar işkence gördüm. 6 Haziran’da mahkemeye çıktım. Bana işkence yapan polisler de mahkeme salonundaydı. Bana ‘işkence gördüğünü söylersen, aynısın tekrar yaşarsın’ diyerek tehdit ettiler.

Benim korkum ailemdi. Beni ailemle tehdit ettiler. Ailene de aynısını yapacağız dediler. Çocuklarını da çocuk esirgeme kurumuna vereceğiz dediler. ‘6 Haziran’da tahliye olacaksın ancak buraya tekrar geleceksin. Ameliyata (işkenceye) devam edeceğiz’ dediler. 6 Haziran’da tahliye oldum ancak yeniden hakkımda soruşturma açıldı. 15 Temmuz’la suçlandım. Mahkemeye çıktım, kendi avukatımı reddetmemi istediler. Bir tane avukat getirdiler, kendi anlaştıkları. Avukat, ‘bunların getirdiği belgeleri imzalamazsan, buradan sağ çıkamazsın’ dedi. İşkenceye devam edildi.

Eşim Şanlıurfa TEM’de olduğumu öğrenmiş. Kendi avukatımla birlikte geldi. Eşime durumu anlattım. ‘Sen fazla görünme. Sadece yapabiliyorsanız insan hakları derneklerine ulaşın.’ dedim. Tutuklandım. 4 Nisan’da tekrar tahliye oldum. Ve eşimle birlikte Almanya’ya iltica ettik.”

Öğretmen Mehmet Alp TEM’deki işkenceyi anlattı: Kafama silah dayayıp ‘yaşamak istiyorsan kabul edeceksin’ dediler yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder