15 Temmuz’dan sonra Suriye’de görevlendirilen 140 kişinin yargılandığı Maltepe 2. Zırhlı Tugayı davasının avukatı Kemal Uçar, mahkeme heyetine ve siyasetçilere zor sorular sordu.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD ÖZEL
37 askeri öğrencinin yeniden mahkemeye çıktığı TRT Dijitürk Davası’nın ve Maltepe 2. Zırhlı Tugay’ından 140 askerin yargılandığı davalar iki gündür Silivri Cezaevi’nde görülmeye devam ediyor. Bugün verilen ara kararda 37 Harbiyeli’den 3’ü tahliye edildi. Bir sonraki duruşma 1-3 Aralık tarihleri arasına ertelendi.
Maltepe 2. Zırhlı Tugayı’nın davasını tarafsız bir gözle izlemeleri için günlerdir CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, İyi Parti Genel başkanı Meral Akşener’e, gazetecilere ve insan hakları savunucularına çağrı yapan tutuklu askerlerin avukatı Kemal Uçar, mahkemelerde yaşananlara dair sorularımızı cevapladı.
İdlip, Mümbiç, Cerablus’ta savaşan askerlere 15 Temmuz’dan 4 yıl sonra dava açıldığını ve Maltepe 2. Zırhlı Tugayı’ndan 140 kişiden 55-60’ının tutuklandığını söyleyen Uçar, “Temmuz ayında görülen duruşmada mahkeme başkanı herkesin tutukluluğunun devamını istedi. Üyelerden biri 20 kişinin tahliyesini istedi. Diğer üye ‘Hepsi tahliye olması gerekir’ dedi. Taban tabana zıt iki karar. Hukuk tek, adalet tek. Bir mahkeme heyeti taban tabana iki kararı nasıl verebilir?” diye sordu.
Siyasetçilerin de tavırlarını eleştiren Uçar “Siyasetçilerin yere göğe sığdıramadığı, kahraman askerlerimiz diye konuştuğu, şehit haberi geldiği zaman, cenazesine gidip cenazeyi paylaşamadıkları, kavga ettikleri fakat tutuklanınca da seslerini çıkarmadıkları askerler. Maalesef böyle öksüz yetim yargılanıyorlar.” diye konuştu.
Bugün hangi davalar var?
37 Harbiyeli’nin yargılandığı TRT Dijitürk davası ve Maltepe 2. Zırhlı Tugayı’nın, ikinci grubunun davası var. Kamuoyunda Maltepe 2. Zırhlı Tugayı diye bilinen bir davamız zaten vardı. Onunla karıştırılmasın. Bugün görülecek dava, Maltepe 2. Zırhlı Tugayı’nın ikinci dosyasıdır.
İlk dosyadan farkı ne?
İlk dosyada birliğini farklı nedenlerle terk ettiği için yargılanan askerler olmuştu. İkinci dosyada yargılanan askerler, birlikte çıkmadıkları için herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmamışlardı. Yani biz öyle biliyorduk. Ama meğer haklarında 2017’de soruşturma açılmış ve savcı onların yurt dışında olduğunu görünce hiçbir şey yapmıyor. Türkiye’ye döndükten sonra soruşturmayı başlatıyor. Ölenleri görüyor, onlara takipsizlik veriyor, gazi olanlara ve sağ kalanlara da gözaltı kararı ve tutuklamaya çıkartıyor.
Yurt dışında derken bu askerler TSK tarafından Suriye’de görevlendirilmiş askerler değil mi?
Evet tabi ki Suriye’deler. Barış Pınarı, Zeytin Dalı operasyonlarında, bir kısmı Kıbrıs’ta, Afrin’de, Mümbiç’te, Cerablus’ta bir kısmı Türkiye’de savaşan askerler bunlar. Siyasetçilerin yere göğe sığdıramadığı, kahraman askerlerimiz diye konuştuğu, şehit haberi geldiği zaman, cenazesine gidip cenazeyi paylaşamadıkları, kavga ettikleri fakat tutuklanınca da seslerini çıkarmadıkları askerler. Maalesef böyle öksüz yetim yargılanıyorlar.
İkinci grubunun davasında kaç asker yargılanıyor, ne zaman başladı bu dava?
Geçen yıl eylül ayında başladı. İlk tutuklamalar o zaman oldu. İddianame düzenlendikten sonra nisan ayında ilk duruşma görüldü. 128 asker vardı. Sonradan 11-12 kişi daha geldi, başka bir soruşturmadan. Toplam şu an 140 asker yargılanıyor. Bunlar arasında 55-60 asker tutuklu. İkinci duruşma temmuz ayında görüldü. Şimdi üçüncü duruşma görülüyor. Askerler savunma yapıyor. Bu askerler, 15 Temmuz” katılmadılar, 15 Temmuz’da birliklerinin güvenliğini sağladıkları için tutuklular. İktidar medyasında “Darbeye karşı birliği kurtardılar” diye haber olmuşlardı. Birliği neden terk etmediklerinin ama birlikte olup komutanlarından aldıkları terör emrine karşı neden birliğin emniyetini sağladıklarının hesabını veriyorlar. Bu askerlerin sesinin duyulmasını istiyorum. Çünkü dosyalarında suçlama dair en ufak bir delil yok.
Duruşmalarda size tuhaf gelen neler oluyor?
Maltepe 2. Zırhlı Tugayı’nın dosyasında, komutanı beraat edip kendisi tutuklu olan uzman çavuş ve astsubaylar var. Tank birliğinin komutanlarından biri biraz önce bahsettiğim ilk dosyada yargılandı ve beraat etti. Ama o bölüğün tankçı askerleri ikinci dosyada tutuklandı. Allah’tan hakim fark etti de geçen duruşmada tahliye etti bu askerleri ama bir yıl tutuklu kaldılar. Komutanları beraat etti, kendileri tutuksuz da olsa yargılanmaya devam ediyor. Her iki dosyada da iddia darbeye teşebbüs.
Mahkeme heyetleri bu çelişkileri fark etmiyorlar mı?
Büyük bir baskı var. Maltepe 2. Zırhlı Tugay dosyasındaki duruşmada üç hakim var. Temmuz ayında görülen duruşmada başkan herkesin tutukluluğunun devamını istedi. Üyelerden biri 20 kişinin tahliyesini istedi. Diğer üye, “Bu askerler Cerablus’ta, İdlib’te, Mümbiç’te savaşmışlar, kahramanca bu vatana hizmet etmişler, kaçma şüphesi olamaz, delilleri karatma şüphesi zaten kalmamış, 15 Temmuz gecesi de birliklerini terk etmemişler. Kuvvetli suç şüphesi yok. Bunların hepsinin tahliye olması gerekir. Ancak ifadesi alınmayan askerler ev hapsi ile tahliye olsun, diğerleri de haftada bir imza ile.” dedi. Yani şu çok mantıksız; hakimin biri hepsinin tahliyesini istiyor, diğeri hepsinin tutukluluğuna devam diyor. Taban tabana zıt iki karar. Hukuk tek, adalet tek, vicdanınız varsa, bir hakimin böyle uygun gördüğü kararın tam tersini diğeri nasıl söyler?
Bunun anlamı ne sizce?
Heyetler üzerinde aşırı bir baskı var. O yüzden de birbirleriyle müzakere ederken sanırım ‘belli kişiler tahliye olsun’ şeklinde kararlar veriyorlar. Belli bir matematiğe oturtmuşlar, o matematik doğrultusunda hareket ediyorlar. Çünkü çok fazla tahliye ederlerse çok fazla baskı olacağından çekiniyor olabilirler. Ankara’dan bir telefon gelip ya da bir tayin atama… Hepsine tahliye verseler Sabah gazetesinin hemen bir ‘vay siz fetöcü müydünüz’ diye haber yapmasına bakar. Herkes kendisine terörist denilmesinden korkuyor.
Mahkeme başkanlarına karar vermeden önce bir telefon geldiğine, bir kağıt getirildiğine dair bazı iddialar duyuyoruz. Bunla doğru mu? Siz böyle bir şey gördünüz mü?
Ben size çok güvendiğim bir hukukçu büyüğümden öğrendiğim bilgiyi aktarayım, fetö davalarına bakan bir mahkeme başkanı, ‘elimde tutuklanacaklar ve tutuklanamayacaklar listesi var. Tahliye olacaklar ile olmayacakların listesi var’ demişti. Tahliye etmeyeceksiniz diyorlar. Hakim de başını yakmak istemiyor. Benim yorumum, mahkeme heyetine istihbari bilgiler geliyor, o şekilde hareket ediyorlar. MİT’ten bahsediyor büyük ihtimalle.
Harbiyeli öğrencilerin davasında da apaçık tuhaflıklar var değil mi?
Evet mesela, benim müvekkilim bir albay vardı. Harbiyelilerden daha az ceza almıştı. O çok üzülmüştü, duruşmada da söylemişti. “Harbiyeliler beni mi kandırmış, darbe varsa bunu Harbiyeliler mi yaptı, bana niye daha az ceza veriyorsunuz” mealinde konuşmuştu. Yani öyle tuhaflıklar yaşanıyor ki, rütbesi düşük olan, rütbesi yüksek olandan daha çok ceza alıyor. Başlarındaki komutan beraat edip kendisi tutuklu yargılanan uzman çavuşlar var. Kendisini birliğe çağırıp, tank hazırlama emri veren komutan beraat etti. 15 Temmuz gecesi Hava Harp Okulu öğrencileri Yalova’da kamptan otobüse bindirilip çıkarılıyorlar. O otobüsün şoförü er olduğu için beraat ediyor. Şoförle aynı otobüste bulunan, onunla aynı bilgiye sahip olan Harbiyeli müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıyor.
Nasıl oluyor bu?
Yıllardır söylüyorum; mahkemelerde kritersizlik var. Bir dosyadaki beraat gerekçesi başka bir dosyada mahkumiyet gerekçesi olabiliyor. Bir dosyada hiç önemsenmeyen bir delil, başka bir dosyada tutuklama gerekçesi yapılıyor. Yalova’dan çıkıp Yeşilköy’deki Hava Harp Okulu’na gitmeye çalışan Harbiyeliler için mahkeme gerekçeli kararında; ‘kamptan çıktıkları saat itibariyle darbeyi bilmedikleri düşünülemez’ dedi. Öyle bir niyet okudu.
Siz bunları savunmalarda söylüyorsunuzdur mutlaka. Nasıl bir tepkiyle karşılaşıyorsunuz?
Çok güzel dinliyorlar. Hiç ses çıkarmıyorlar. Ha duvara karşı konuşmuşuz ha heyete karşı, o derece sessizler. Eskaza Hulusi Akar’dan, Abidin Ünal’dan bahsedersek de hemen sözümüzü kesiyorlar. Çünkü sorumluların onlar olduğunu düşünüyoruz. Bu mahkemelere sadece Kılıçdaroğlu’nu değil, Hulusi Akar ve Abidin Ünal gibi isimleri de çağırıyoruz. Mahkemelerde diyorum zaten: Ya bugün tanık olarak gelsinler ya da yarın sanık olarak gelecekler zaten. Gelmeliler. Er ya da geç tecelli edecek bu adalet. Bir askerin darbeye karıştığı iddia ediliyorsa onun komutanına denir ki ‘sen bu askeri neden darbeye karıştırttın, neden engelleyemedin.’ Ama günümüzde şu var. ‘Senin askerlerin darbeye karışmış, sen ise kaçmışsın, saklanmışsın, kahramansın.’ Mesela Bülent Kahramanoğlu’na kahraman diyorlar. Sokak sokak gezip otoparkta saklanan bir oramiral nasıl kahraman olabilir?
Mahkemelerde olması gereken ama gelmeyen başka kim var?
Harbiyelilerin yargılandığı TRT’de Dijitürk davasında Abidin Ünal’ın, Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Küçükakyüz’ün gelmesi gerektiğine inanıyorum. Maltepe 2. Zırhlı Tugay dosyasında da Tümer Komutanı Yavuz Türkgenci ve 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar’ın gelmesi gerekiyor. Dündar, Maltepe’nin garnizon komutanı aynı zamanda. Yani en üstteki komutan. Savunmalar bittikten sonra tanık olarak çağrılmalarını mahkemeden isteyeceğiz. Tugaylarına neden sahip çıkamadıklarına dair hesap vermeleri lazım. Ümit Dündar gece saat 01.44’e kadar resmi olarak bunun bir darbe girişimi olduğunu kimseye söylemiyor.
Bakırköy Kadın Cezaevinde tutuklu Harbiyeli 3 kız öğrenci; Nagihan Yavuz, Nimet Ecem Gönüllü, Şuheda Sena Öğütalan sizin müvekkiliniz. Yalova’daki kamptan çıkarıldıktan sonra Orhanlı gişelerinde gözaltına alınmışlardı. Onlar hakkındaki suçlama neydi?
Yalova’daki kamptan çıkan otobüsler İstanbul’a girişlerinde hem yolları karıştırma hem de farklı gerekçelerle yolları ayrılıyor. Kimi FSM’den kimi Boğaziçi Köprüsü’nden geçerek okula gitmek istiyor ya da otobanda kalanlar var, Sultanbeyli ve Orhanlı gişeler gibi. Bu öğrenciler orada trafiğin sıkışmasından sonra, komutanlarının ‘otobüslerden inin’ emri doğrultusunda iniyorlar ve sağ üst köşeden iki kalaşnikoflinin atışına maruz kalıyorlar. Müşteki bir vatandaşımız da bunu mahkemede söyledi, iki kalaşnikoflu vatandaşa ve askere ayrım yapmadan şarjörünü boşaltana kadar ateş ediyor. Bunun videoları Youtube’ta var, isteyen izleyebilir. Vatandaş asker ateş etti zannediyor, asker vatandaş ateş etti zannediyor. Dolayısıyla bir kaos çıkıyor. Orada 6 kişi hayatını kaybetti. Biri polis memuruydu, 5 kişi sivildi. Fakat o sivillerin adli tıp raporları yok. Kimin öldürdüğü, hangi kovandan çıkan mermiyle hayatlarını kaybettiği belli değil.
Polis memurunun ölümüyle ilgili üç kız öğrenci, Harbiyeli melekler, o dosyada yargılanıyorlar. İfade veren bazı müştekiler dediler ki, “Seni gördük. Refüjün yanında, ayaktaydın.” Hatta saçları açıkmış ki, değil topluydu. Üzerlerinde rüzgarlık varmış, o gün yaz günü, rüzgarlık giymiyorlardı. Polis arabasına doğru kurşun yağdırmışlar. Fakat adli tıptan polisin otopsi raporu geldi. Polis bitişik atışla şehit edilmiş. Çok enteresan. Bu suçlamaların içinden çıkamayan mahkeme heyeti bence, bu benim yorumum, üzerlerindeki ağır baskıdan dolayı müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verdiler.
Harbiyelilere müebbet verilmesi kamu vicdanını yaralıyor, bunu görmüyorlar mı? Gencecik çocuklara neden bu kadar taktılar?
Çünkü onlar geleceğin hava kuvvetlerinin gücünü oluşturuyor. Onlar geleceğin subaylarıydı. Zalimane ve gaddarca yargılandılar, 5 yıl 3 aydır tutuklular. Erlere, uzman çavuşlara bu kadar gaddar bakmıyorlar. Harp okullarını kapatabilmek ve çocukları da iyice meslekten yıldırıp olası bir beraatten sonra tekrar mesleklerine dönmelerini engellemek, heveslerini kırmak istiyorlar. Tamamen mahvettiler, bitirdiler. NASA’dan teklif alan Harbiyeliler vardı. Ben bu kararları veren hakimlerin üzüldüğüne kesinlikle inanıyorum. Baskı olmazsa bu kararı vereceklerini düşünmüyorum. Mesela korgeneral Metin İyidil’e beraat verildi, İstinaf Mahkemesi heyetini hemen dağıttılar.
“Hukuk tek adalet tek, bir mahkeme heyeti, bu kadar zıt nasıl karar verebilir? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder