30 Nisan 2019 Salı

Şehit eşi: ‘Bizler 15 Temmuz’da sokağa çıkan enayileriz’

OdaTv haber sitesinden Müyesser Yıldız’a konuşan 15 Temmuz şehidi Cuma Dağ’ın eşi Rukiye Dağ acılarının üzerinden yükselenlerin kendilerine sahip çıkmadığını söyledi. Dağ konuşmasının devamında ‘biz o gece sokağa çıkan enayileriz. Böyle olacağını, yargısız infaza uğrayacağımı bilsem, bazıları gibi kafamı vurur uyurdum’ ifadelerini kullandı.

Helikopterlerin açtığı ateş sonucunda Külliye’nin önünde başı koparak şehit olan Jeoloji Mühendisi Cuma Dağ’ın eşi Rukiye Dağ, geçen yıl milletvekili aday adaylığı için başvurduğunda AKP Genel Merkezi’ndeki mülakatta maruz kaldığı, “Dulmuşsunuz. Eşinizden boşanmışsınız” şeklindeki hakaretten sonra ilk kez konuştu.

Bu iftiranın ardından bir yığın sözlü saldırıya maruz kaldığını ve ne bakanların ne de 15 Temmuz Derneği’nin kendisine sahip çıktığını belirten Dağ, “Bir kibir deryasının bana yaptığı terbiyesizliği anlatmak suçsa, evet suçluyum. Eşim ve kendi adıma konuşuyorum, biz o gece sokağa çıkan enayileriz. Böyle olacağını, yargısız infaza uğrayacağımı bilsem, bazıları gibi kafamı vurur uyurdum” dedi.

Müyesser Yıldız’ın hazırladığı OdaTv haber sitesinde yayınlanan haberin detayları şöyle:

Geçen yıl bu zamanlardı. AKP Genel Merkezi’nde yaşanan olaydan, şehit Cuma Dağ ve Rukiye Dağ’ın oğlunun twitter hesabından yaptığı paylaşımla haberimiz oldu. Mülakat Komisyonu Başkanı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş’ın kendisine, “Dulmuşsunuz, eşinizden boşanmışsınız” dediğini aktaran Rukiye Dağ, adaylık başvurusunu geri çektiğini duyurup, buna ilişkin dilekçesini paylaşırken, “Siyasi hayatımı 15 Temmuz’a verilmesi gereken ehemmiyet ve önem gerekçesiyle başlamadan kendi ellerimle bitiriyorum. Hayırlı, uğurlu olsun. 251 şehit, 80 milyonda çok küçük bir oran ve varlığımızdan habersiz ama bizle yol alan… Helal olsun… Ben küstüm gidiyorum” ifadelerini kullandı.

O İSİM BUNLARI DA SÖYLEMİŞ

Rukiye Dağ, o zamandan beri suskundu. Sadece 24 Haziran seçimlerinden önce, “Son 6 gün… 15 Temmuz’a kadın halimle ilk günden beri erkek gibi direnen 1’i olarak kutuplaşmaya engel olmak, birlik ve beraberlik için oyumu AK Partiye vermeyeceğim… Artık değiştirme zamanı, kendini 16 yıl garantiye alanlardan bu Anadolu halkına hizmet/mizmet olmaz… Beni sevenlere…” şeklinde bir paylaşım daha yaptı.

Her iki paylaşımından sonra sosyal medya ortamında ağır hakaret ve iftiralara uğrayan Dağ, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş.

İşte Perşembe sabahı Ankara 36’ıncı Asliye Ceza Mahkemesi’nde, bir 15 Temmuz gazisi aleyhine iftira suçlamasıyla açtığı davanın duruşması yapılacak.

Hem duruşmayı duyurmak hem de destek istemek için görüşme talebinde bulunan Rukiye Dağ, bu vesileyle AKP Genel Merkezi’nde yaşadıklarına dair ilk kez konuştu.

Şehit eşi gibi Jeoloji Mühendisi olan 39 yaşındaki Dağ, görüşmeye 15 Temmuz gecesi sokağa çıktığında ayağında olan terlikler ve hırkası ile eşinin kanlı pantolonunun bulunduğu bir torbayla geldi.

Bu eşyaları gösterip, “Bu mudur yani?” diyen Dağ, o geceyi, eşinin başsız bedenini ve eşyalarını nasıl bulduğunu anlatırken, şunları söyledi:

“Eşimin bedeni sebze halinde çıktı. Küflenmiş eşyalarını 2 ay sonra araya torpil sokup alabildim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, bakanlar, milletvekilleri evime geldi. Cumhurbaşkanı geldiğinde, ‘Gitmediğiniz şehit aileleri var. Mutlaka onlara da gidin, yolunuzu gözlüyorlar’ dedim.

Amerika’ya master yapmaya gidiyordum. Elimin tersiyle itip, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın düzenlediği programlar kapsamında 30 şehir, 8 ülkede 15 Temmuz’u anlattım. Bu olay aydınlansın, bir daha yaşanmasın, ocaklara ateş düşmesin istedim. 12 yıllık kamu çalışanıyım. Evimiz de arabamız da vardı. Şehitliği ranta çevirecek kadar karaktersiz değilim. Şehitlik, gazilik yüce kavramlardır, ülkemizin olmazıdır, değeridir. Bir siyasi parti olayına dönüşemez.”

Sözü, milletvekili aday adaylığı mülakatında ve sonrasında yaşadıklarına getiren Dağ şöyle devam etti:

“Biz kadınları geç saate koymuşlardı. Mülakat için beklerken, oğlumun okuldan dönüş saati yaklaştı. Alacak kimse yoktu. Sekretere bu durumumu söyleyip, beni öne alıp, alamayacaklarını sordum. İçeri gidip, geldi ve ‘Sen milletvekili olursan genel kurul çalışmasını bırakıp, çocuğunu almaya mı gideceksin?’ dedi. Mülakata girdiğimde ise Komisyon Başkanı Mustafa Ataş, o sözleri sarf etti. ‘Forma baksaydınız, altta yazılanı görürdünüz’ dedim. Bakmadığını söyledi. Bunun üzerine, ‘Siz bedel ödeyenlere bu şekilde mi davranıyorsunuz?’ dedim. ‘Ne var ki onda. Bedel sadece canla, kanla ödenmez ki. Bedel parayla, mevkiyle ödenir. Bakın ben milletvekilliği yapıyorum, ben de böyle bedel ödüyorum’ karşılığını verdi.

Ardından, ‘Hadi geç, geç, özgeçmişini anlat’ dedi. Çarşaflı sahtekâr Şerife Boz olsaydım böyle mi davranırlardı? O formun altına, ’15 Temmuz kahramanı’ yazmıştı. Ben ‘Kahraman’ demem. Gerçek kahramanların, canını verenlerin, vücut bütünlüğünü yitirenlerin yanında kimim ki? Mülakat boyunca baştaki sözleri için hep laf çarptırdım. Sonunda, ‘Özür diledik ya’ deyince, ben de, öyle özür dilenmeyeceğini belirttim. Şimdi, “Eğer bedel ödeseydiniz, toprağın altında başsız yatıyor olurdunuz. Birilerine, ne istedilerse verirken, tüm faydalarını siz görürken, bedeli biz ödüyoruz, kaymağını siz yiyorsunuz. Birileri saklanacak delik ararken, biz bedel ödedik. Bir tane şehit, gazi milletvekili var mı?’ demediğime o kadar pişmanım ki!..

Bu nasıl anlayış? Ben eşimden boşanmış da olabilirdim. Ama böyle bir iftira, vicdansızlık. Demek ki, boşanmak erkeğe mubah, kadına gelince tu kaka oluyor. Hemen ertesi gün istifa dilekçesini yazıp, götürdüm. Sümen altı edeceklerini bildiğim için de twitter hesabımdan paylaştım. Bazı internet siteleri bunu haber yaptı, ama röportaj vermişim gibi yansıtıldı. Bir internet sitesinde, ‘İşte bu kadın eşi şehit olmadan 2 ay önce boşandı. Bu durum da mülakatta ortaya çıktı’ diye haber yapılınca inanılmaz hakaretlere maruz kaldım. Hakaret edenlerden birisi de bir 15 Temmuz gazisiydi. Sahtekâr olduğumu, vekillik peşinde koştuğumu yazdı.”

O internet sitesi için savcılığa yaptığı iki suç duyurusunun, “Altında Anadolu Ajansı’nın referansı var” gibi bir gerekçeyle reddedildiğini, 15 Temmuz gazisine dava açtığında ise hem Mustafa Ataş, hem de gazinin özür dilemesini sağlamak için birilerinin araya girdiğini kaydeden Dağ, “Ankara 1. bölge birinci sırayı verseniz de olay bitmiştir” dediğini aktardı.

ACILARIMIZI KULLANIP BİZLERE ENAYİLİĞİMİZİ HATIRLATMAYIN

Rukiye Dağ’ın son sözleri ise şunlar oldu:

“Kendimi Türk halkının önünde aklayacağım. Hiç kimse sahip çıkmadı, ne bakanlar ne 15 Temmuz Derneği. Dernek yöneticilerine de, ‘Bir daha evime gelmeyin, size ihtiyacım yok’ dedim. Mustafa Ataş’ın yaptığının bir karşılığı olsun istedim. Ama sahtekâr, terörist oldum. Bir kibir deryasının bana yaptığı terbiyesizliği anlatmak suçsa, evet suçluyum. Eşim ve kendi adıma konuşuyorum, biz o gece sokağa çıkan enayileriz. Yuvam parçalandı, çocuğum babasız kaldı. Böylece olacağını bilsem, yargısız infaza uğrayacağımı bilsem bazıları gibi kafamı vurur, uyurdum. Bana ne ya!..

Bu ülkenin polisi, askeri var. Beni Şerife Boz’la eşdeğer ettiler, hatta daha da beter konumda gösterdiler. 15 Temmuz bana bir şey katmadı, ama götürdükleri o kadar çok ki. Darbe bizi vurdu. Koltuklarında oturanları, Cumhurbaşkanını, Başbakanı, bakanları vurmadı. Bedeli bu mu olmalıydı? Acılarımızın üzerinde yükseliyorlar. Beni yargılayanların, önce benimle aynı yoldan yürümüş olması gerekir ki, yargılayabilsinler.

Filler tepişti, biz çimler ezildik. Ben çim olduğum için pişmanım. Eşim de çim oldu. Allah’tan korkan, 15 Temmuz’u rant haline getirmez. Onları Allah’a havale ediyorum. İnsanların acılarını kullanmayın, bizlere enayiliğimizi hatırlatmayın. İnsanların rant peşinde koştuğunu, ‘Milli, yerli, din’ diyerek, koltuklarını koruduklarını gördüm. Hakkımı helal etmiyorum. F.TÖ’nün siyasi ayağı temizlenmedikçe, 15 Temmuz şehitlerinin kanı yerde kalacak. Ben bir şehit ailesi olarak siyasi ayağının da yargılandığını görmek istiyorum. Yoksa gözlerim açık gider.”

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder