14 Kasım 2019 Perşembe

Gazetecilik temalı on çarpıcı film

Türkiye’de gazetecilik artık en zor şartlar altında yapılan mesleklerden biri haline geldi. ABD Başkanı Donald Trump’ın “dostane gazeteciler” dediği aslında “yandaş” diye çevrilmesi gereken dışındaki gazetecilik(!) ülkemizde artık imkansız gibi.

İşini iyi yapan gazeteciler sadece haber takibi yaparken bile göz altına alınabiliyor. Devletin İttihatçı refleksleri böyle devam ederse durumdan vazife çıkaran Yakup Cemil’lerin türemesi yakındır.

BOLD– Aslında gazetecilik dünyanın hiçbir yerinde fazla kolay değil. Gerçeğin gizli kalmasını isteyenler her zaman vardır ve olmaya devam edecektir. Asıl gazetecilik, buna rağmen gerçeği kovalayabilmektir. Beyaz perdede yer alan çarpıcı gazetecilik öykülerinden sizler için küçük bir derleme yaptık. Hafta sonu için iyi bir izleme listesi olabilir…

ALL THE PRESIDENT’S MEN/ BAŞKANIN BÜTÜN ADAMLARI(1976)

Alan J. Pakula’nın 8 dalda Oscar adayı olup dört ödül alan başyapıtı. Dustin Hoffman ve Robert Redford’un ünlü Watergate olayını inceleyen Bob Woodward ve Carl Bernstein isimli gazetecileri canlandırdıkları film, türün en iyisi sayılıyor.

SPOTLIGHT(2015)

En iyi film ve en iyi senaryo Oscar’ı dahil olmak üzere toplamda 122 ödüle ulaşan bir gazetecilik öyküsü. Amerika’nın köklü gazetelerinden The Boston Globe’un özel haber ekibi olan Spotlight’ın gerçek öyküsü. Beyaz perdede Michael Keaton, Mark Ruffalo, Rachel McAdams ve Liv Schreiber gibi oyuncuların canlandırdığı ekip Boston gibi muhafazakar sayılabilecek bir kentte yüzlerce rahibi kapsayan bir çocuk tacizi dosyasının peşinde koşturuyor. Filmin gösterimi Türkiye’de tam da Ensar Vakfı skandalının konuşulduğu günlere denk gelmişti. Sadece konuşulduğu…

ZODIAC(2007)

Yönetmen, Seven gibi bir işe imza atmış olan David Fincher. Başrollerde Jake Gylenhall, Mark Ruffalo, Robert Downey Jr… Amerika’nın en gizemli seri katili “Zodiac” peşine düşen gazetecilerin heyecan dolu gerçek öyküsü…

THE KILLING FIELDS/ ÖLÜM TARLALARI(1084)

Kamboçya, Kızıl Kmerler ve Pol Pot’un ünlü “Ölüm Tarlaları”… Entelektüellerin, kitap okuyanların hatta gözlük kullananların bile öldürüldüğü diktatörlük günleri ve pirinç tarlalarının altında yatan yüz binlerce ceset… Başrollerinde Sam Waterston, Haing S. Ngor, John Malkovich, Julian Sands ve Craig T.Nelson’ın yer aldığı film Kızıl Kmerler’in yönetimi ele geçirdiği sırada ülkede sıkışıp kalan gazetecilerin öyküsü…

THE PARALLAK VIEW(1974)

Alan J. Pakula’nın devlet olgusunun kirli yüzüne dair üçlemesinin ilk filmi… Devlet yetkililerinin gerçekleri örtbas ettiği, kamuoyuna yanlış ve gerçeklerle uzak-yakın ilgisi bulunmayan enformasyonların aktarıldığı, fail ve kurbanın birbirine karıştığı, faili meçhul cinayetlerin asla ortaya çıkarılamadığı güvensiz ve paranoyak bir atmosferde işini yapmaya çalışan gazeteciler… Tanıdık geldi mi?

FROST/NIXON(2008)

Ron Howard imzalı filmin başrollerinde Michael Sheen, Kevin Bacon, Sam Rockwell ve Frank Langela yer alıyor. Gazeteci David Frost’un istifa eden tek ABD başkanı Nixon ile yaptığı röportajı konu alan film politika ile basının yollarının kesiştiği en iyi yapımlardan sayılıyor.

SHATTERED GLASS/ ASILSIZ HABER(2003)

Stephen Glass, The New Republic’te çalışan ve her geçen gün yıldızı biraz daha yükselen başarılı bir gazetecidir. Fakat onun asıl başarısı yalanlarıyla herkesi ikna etmesidir. Her durumla baş edebilen yalanlar uyduran Stephan, yalanı ortaya çıktığında bile insanları sadece basit bir hata yaptığına inandırır. İşinde başarılı biri olarak tanına Stephan, yaptığı bir haberle tüm dikkatleri üzerine çeker. Bu yalan haber onun düşüşe geçmesine neden olur.

Hayden Christiensen, Rosaria Dawson, Peter Sarsgard ve Chloe Sevigny başrolde…

DEADLINE U.S.A/ GAZETECİLER SAVAŞI (1952)

Kimilerine göre Humprey Bogart’ın en iyi filmi… Bir yandan gazetesinin batmaya çalışmasını önlemeye çalışırken bir yandan da büyük bir gangsterin suçlarını gün yüzüne çıkarmaya çalışan bir gazetecinin bıçak sırtında yürüyen hikayesi…

NIGHTCRAWLER/ GECE VURGUNU(2014)

Yine Jake Gylenhall ve yine harika bir film. Lou Bloom kariyer peşinde, genç ve hırslı bir adamdır. Hayatta “amaca giden her yol mübahtır” düsturunu benimseyen bu hırslı adam, geceleri şehirde yaşanan suç olaylarını tüm açıklığı ile kamerasına kaydetmeye başlar. Şehrin önde gelen televizyon kanallarından birinde gece muhabiri olarak işe girmesi de uzun sürmez. Fakat bu, kaygan bir yoldur. Lou için bir süre doğru ve yanlış arasındaki çizgi bulanıklaşmaya başlar…

NETWORK/ŞEBEKE(1976)

Bir haberci gündemde kalmak ne kadar önemlidir? Bunun uğruna ne kadar ileri gidilebilir? Sidney Lumet’nin artık kült sayılan filmi bu sorunun peşinde koşarken yalnızca basına değil insana da ışık tutuyor.

Howard Beale ratingleri günden güne düşen bir haber spikeridir. Nihayetinde bir çalışma arkadaşından, iki hafta içerisinde işinden kovulacağını öğrenir. Bunu öğrendiğinde büyük bir depresyona giren adam, ertesi akşam canlı yayında, gelecek Salı günü canlı yayında intihar edeceğini anons eder. Ancak, bunu söylerken işlerin ne kadar karışabileceğini aklından bile geçirmemiştir.

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder