İskender Pala ve Ömer Faruk Gergerlioğlu, 28 Şubat’ın iki mağduruydular. 28 Şubat’ta mağdurların yanında başladıkları yolda şimdi bambaşka iki karakteri temsil ediyorlar…
BOLD / YAZI
Ziya Paşa’nın meşhur bir beyti vardır:
“Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i âdemi temyize mihenktir”
Şair demek istiyor ki: “Kötü yaratılışı olan içki sofrasında belli olur, çünkü içki insanın kişiliğinin ortaya çıkmasını sağlar.”
Ama elbette ki birini tanımanın tek yolu birlikte içmek değildir, hele ki içen biri değilseniz. O yüzden şiirin ikinci mısraını biraz değiştirerek bir çözüm bulabiliriz:
“Zahmet güher-i âdemi temyize mihenktir”
Evet, insanların asıl karakterlerini ortaya koyan şeylerden biri, belki de birincisidir “zahmet” zamanları. Baskı altında neye karar verdiği ve nasıl karar verdiği kişinin “gerçeği”ni ortaya koyar. Bu konuyu kamuoyunun yakından tanıdığı iki isim üzerinden irdeleyeceğiz.
28 ŞUBAT VE “BİZİM İSKENDER”
İskender Pala edebiyatla şöyle böyle hemhâl olan herkesin tanıdığı bir isim. Denizcilikle ilgili çalışmaları, Divan Edebiyatı’nı akademik bilgi sahibi olmayanların bile anlayacağı ve sevebileceği şekilde anlatan birçok çalışması ve birbiri peşi sıra yayınlanan romanlarıyla edebiyat dünyasında kendine yer edindi. Romanları yüz binler satıyor, TV’lerde programlara çıkıyor, bir konferanstan öbürüne koşturuyor.
Fakat İskender Pala’nın öyküsü bundan ibaret değil. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1982’de Deniz Kuvvetleri’nde subay olarak görev yapmaya başlayan Pala, bu sırada denizcilik tarihiyle ilgili önemli çalışmalara imza attı. İyi bir akademisyen ve sevilen bir subaydı. Ancak, bu durum çok uzun sürmedi.
Yıl 1996… Türkiye 28 Şubat sürecine ilerlemektedir. Namaz kılan, eşi başörtülü bir subay olarak İskender Pala da bu dönemdeki cadı avından nasibini alır. Heybeliada’da oldukları bir gün askeri gazinoda sırf eşi başörtülü olduğu için Pala ve ailesine servis yapılmaz. Ama Pala için asıl zor günler AKP’li Cumhurbaşkanı ve dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sözü üzerine başlar. Nasıl mı?
HA, BİZİM İSKENDER Mİ?
Erdoğan’ın katıldığı Preveze Deniz Zaferi kutlamaları sırasında dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlhami Erdil Erdoğan’a Barbaros Hayrettin’in vasiyetinden söz eder. Erdoğan’ın oldukça ilginç bulduğu bu metni çalışan kişinin de arşiv müdürü binbaşısı İskender Pala olduğunu söyler. Erdoğan’ın tepkisi “Ha, bizim İskender’i mi diyorsunuz?” şeklinde olunca Orgeneral Erdil derhal emir verir: Bakın bakalım nerden onların İskender’i oluyormuş?
Sonuçta İskender Pala, emekliliğine sadece aylar kalmışken TSK’dan ihraç edilir. İhraç kararnamesinde başbakan olarak Necmettin Erbakan imzası vardır. Birkaç ay sonra 28 Şubat postmodern darbesi yaşanınca Pala için işler iyice zorlaşır. Tanınan bir akademisyen ve yazar olmasına rağmen hiçbir yerde iş bulamaz. Rutubetli bir eve taşınır. Çocuklarının önünde -kendi ifadesiyle- tüm gün evde oturup sigara içen bir babaya dönüşür. Pala, dönemin mazlumudur.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
1965’te doğan Gergerlioğlu 1990’da Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirir, 1995’te uzman olur. 2003 yılında MAZLUMDER Kocaeli şube başkanlığını üstlenmesiyle de insan hakları savunucusu olarak ön plana çıkmaya başlar. Bu süreçte “Başörtüsüne Özgürlük” başlığı altındaki haftalık basın açıklamalarını başlatır ve uzun süre devam ettirir. Yaşam hakkı, düşünce özgürlüğü, kadın hakları, işçi hakları ile ilgili birçok imza kampanyası başlatır, darbeci askerlerin yargılanması için yasa teklifleri hazırlatır. 2007-2009 arasında MAZLUMDER’in genel başkanlığını yürütür.
“Türkiye’de dini ve etnik ayrımcılık” konulu saha çalışması müesses güçlerin dikkatini çekmesine yol açar. Artık mimli bir isimdir. 6 Ocak 2017’de 679 sayılı KHK ile hekim olarak yürüttüğü kamu görevinden ihraç edilir. HDP milletvekili olan Gergerlioğlu ihracından sadece iki ay sonra kurulan Hak ve Adalet Platformu’nun sözcüsüdür. KHK’ların ve OHAL uygulamalarının toplumsal ve hukuki etkileri üzerinde çalışmaktadır. O da bir mazlumdur.
MAZLUMUN SEÇİMİ
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun geçtiğimiz günlerde attığı bir Twit dikkat çekiciydi. Aynen şöyle diyordu Gergerlioğlu: “ Başörtüsü yasağına karşı çıktım ‘mürteci’, Hrant Dink cinayeti sümenaltısına itiraz ettim ‘Ermenici’, her zaman Kürtlerin haklarına sahip çıktım ‘Kürtçü, PKK’ci’, OHAL, KHK mağdurlarına zulme karşı çıktım ‘Fetöcü’ dediler. Bilmiyorlar ki sadece insan hakları savunucusuyum.”
Gergerlioğlu’nun bu açıklaması akla başka bir açıklamayı getirdi. İskender Pala’nın 2014’teki açıklamaları. 17-25 Aralık sürecinden sonra uzun süre sessizliğini koruyan İskender Pala neredeyse bir yıl sonra 29 Eylül 2014’te Balçiçek İlter’e verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullandı: “Bu kavganın kaybedeni bellidir. Cemaat özür dilesin ki normalleşebilelim.”
İşte mazlumun seçimi tam burada kendini göstermişti. Zulme uğramış insanlar, o zahmet günleri geçtikten sonra çeşitli tepkiler geliştirirler. Bunlar içinde iki tavır öne çıkar. Birincisi; “Çok ezildim, çok itilip kakıldım. Kimse de yardım etmedi. Bir daha asla aynı şeyleri yaşamamak için ne gerekiyorsa yapacağım.” düşüncesidir. Bu, bazen açıkça dile getirilir bazen sözlere tavırlara ve davranışlara sinmiş olarak kendini belli eder.
İkinci bir tavır ise şudur: “Ben zulme uğradım, mazlumum. Bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu gördüm. Kimsenin bunu yaşamaması için elimden geleni yapacağım. Kimin kime niçin yaptığına aldırmaksızın zulmün karşısında olacağım.”
İşte bu seçimdir örnek olarak aldığımız iki şahsı birbirinden ayıran. İskender Pala dünyanın en talihsiz yolunu yürümeyi tercih etmiştir: “Mazlumlukla başlayıp zalimlikle ya da zalimliğe destek vermekle nihayetlenen yol.” Bunun sebebi bellidir ama…
Pala, 28 Şubat’ın o zor günlerinde kendini “itilip kakılan” ama en çok da “kaybeden” olarak hissetmiş anlaşılan. O yüzden her şeye “kazanmak/kaybetmek” penceresinden bakıyor. Yoksa “kaybeden özür dilesin” gibi bir ilkesizliği niçin kabul etsin? O da pek iyi bilir ki kaybeden değil yanlış yapan özür diler. Bir başka sebebi daha vardır 28 Şubat’ın mazlumu Pala’nın günün zalimlerinin yanında saf tutmasının. O artık 1997’deki İskender Pala değildir.
Onlarca kitaba imza atmış, belediyelerin programlarının gedikli davetlisi, şöhreti ve parası olan biridir artık. 1997’nin aksine “kaybedecek” daha çok şeyi vardır. “Kaybedilecek şeyler, kaybedilmesi göze alınamayacak şeyler”e dönüştüğünde Pala’nın safı belli olmuştur. Açık açık konuşmak için bir yıl beklemesinin sebebi de budur. Kimin kazanacağının dolayısıyla kimin safında duracağının netleşmesini beklemiştir.
Kazanmıştır da… Saray’a danışman olmuş, AKP’li belediyelerin en gözde davetlilerinden biri. Kitapları MEB tarafından yüz binlerce satın alınıp öğrencilere ve öğretmenlere dağıtılıyor. Hatta yazdığı bir eser yakınlarda Devlet Opera ve Balesi sanatçılarınca Saray’da sahnelenecek. Daha ne olsun?
Gergerlioğlu ise, ikinci yolu tercih etmiştir. Sadece kendisine yapılan haksızlığa karşı çıkmakla yetinmiyor. Nerede bir haksızlık varsa orada görüyoruz kendisini. Zorla kaybedilen kişiler için herkesin kör ve sağır kesildiği zamanlarda aileler kadar mücadele ediyor. Bodrumlarda yakılan insanlar için sesini yükseltiyor. İşkenceyi sürekli gündemde tutuyor.
Gördüğünüz üzere Pala’nın öyküsü gibi dramatik unsurlar barındırmıyor onunki… Çünkü düz bir çizgide yürüyor Gergerlioğlu. Duraksamıyor, tereddüt etmiyor, yalpalamıyor.
Neden bu yolu tercih etmiştir Ömer Faruk Gergerlioğlu? Çok basit bir cevabı var bu sorunun… O, kendini sadece “mazlum” olarak görüyor; diğer milyonlarca insan gibi. “Ezilmiş, itilip kakılmış” olarak değil; daha önemlisi “kaybeden” olarak değil. Bu yüzden de olaya “kazanmak/kaybetmek” olarak bakmıyor. O ve onun gibiler için mesele “doğru ve insani” olanı yapmaktır. Zor, zahmetli ve tehlikeli olsa da…
Sonuç… İskender Pala’ya hayran olanlar var, Ömer Faruk Gergelioğlu’na dua edenler. Tarih İskender Pala’yı edebiyatçı, akademisyen ve romancı olarak anacak; Gergerlioğlu’nu insan hakları savunucusu…
Pala, “onların İskender”i oldu; Gergerlioğlu mahzun ve mükedder gönüllerin “Ömer Faruk Bey”i… Ne dersiniz? Kim kazandı kim kaybetti?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder