Bir gül goncası âdeta çehresi hâle oğul
Kıssa bu ya Bize düştü almak hisse
Bir baba ki ‘Ebun Rahîm’ nâm yüreği memlû hiss
Cân u tenden öte kuzusuna erzeli umûrda eriştiyse
Varta-ı evvelde evlâd-ı yârine sürgünü Hüda emrettiyse
Ve varta-i sâni gayri zî zer’ bir çöle
Bir damla su dahî olmayan o mahrûm ele
Bir kervanın dahî geçmediği o ibtilâ ile
Hiç tereddüt etmeden canını bırakıverir öyle
Nihâyet dâsitânî varta-i sâlis gelip çatıverir
Hüda Rikkatli Babaya hak bir rüyâ gösterir
Rüyasında gözbebesini kesmesi emredilir
Hele bakın Rahman has kullarına ne işler ettirir
Ey yüreği tir tir re’fet âbidesi devâsa baba
Kendine rağmen söyler semina ve eta’nâ
Bilâ tereddüt terk eder canını çölâsâ diyâra
Ey Hasbiye’nin Şâhı henîen merîâ sana
Ve hâlini anlatır hâl ehli dert ortağına
Devâsâ Kâmet Yavrun teselli eyler Sana
Ey Babacım! Sana emredileni hadi yapsana
İnşaallah bulacaksın Beni sabır âbidesi bu âna
‘Merhametli Baba’ İbrâhîm hâli pürmelâlin ibret
Dayadı boynuna dev kayaları indiren hançer
Şak deyip kesmesi gerek boynu! Kesmedi hayret
Bedeline Rahman bir koyun kes hemen der
Çağları savuran bu dehşetengiz vâkıa ibret
Kurbân Bayramı nâm müminlere armağan
Cây ı hayret ki vesîle i kurbete bedel Yed-i Kudret
Bedeli hubâna kurbandan aktı kurbete kan
Babacık muvakkat firakı Allah emrettiyse
Murâdı murâdım boynum kıldan da ince
Maiyyeti gülşenimizi ihyâ etti neredeyse
İkbâlimize ân be an yakınlaşır dönence
Rabbim kalplerimizde Allah içinliği yoklar
Bazen keskin bıçaklar bazen amansız oklar
Kesip atar muhabbetine mâniayı beytini paklar
Bazen muk’ap hasret hicranıyla ayırıp şoklar
Gülsîmandan derûnuma işmar çakan âfitâp
Ne tende cân bırakır ne yolda girdap
Rikkatim umudum olur taptaze mehtap
Gül güler o gülünce taşar çehresi sevtâp
Saçın değse tenine gülyüzlü bebek
Nâdide bir hediye nâzenin bir kelebek
Gerer kanatlarını desen desen öbek öbek
Bir kav kaynar derûnda, dilde ninni ebebek
Gel ey delik deşik gönül huzûr-u Huzûra varak
Bir kırık testi abı hayat sunalım içre kâse-i altın varak
Bineğimiz kurbanımız olsun misal-i yedi kanatlı Burak
Kessin atsın batnından ukdeni büyülü orak
Atlas ipeklere sarılı bebek her yanın halayık
Kanlı urganlar boynuma gözler fersiz bayık
Kara geceler adına hece hece sayık
Meslek i Şâh ı hasbiye bizeymiş en lâyık
Cennetâsâ hanede kimi baba; kimi evlât
Rahman has kullarına altın hasırlar örer
Gökkubbe çın çın Allah için severler heyhât
Yevm-i kıyâmette Rahman yeri göğü dürer
Bağçaya iner mâi zülâl acısı tatlanır göver
Gurûbumun bulutu tozpembe bakır göğer
Mihnesi îlân-ı aşkıdır verese-i arzı böyle över
Olsun aytenli bebek Rabb bizi sevsin yeter
Şâhid ol ins u cân,sâhit ol hacer u eşcâr
Bahtımıza düştü olmak kâr içre kârlı tüccâr
Gözsüzlere pinhân idi esrâr onlar ki füccâr
Görenlere âyân imiş kılındık onlara câr
Rahmanın has kulları işte sizde tümen
Gayri bir kulaç daha yaklaştık sürûruma değmen
Yabanlarımdan arındırır haşîn taştan değirmen
Huzûru Kibriyâda gayri başını eğdirmen
Derûn u zihnim aklım kemirir bir güve
Ruhuma paydos der kırlarda dolaşan âzâde küheylân
Hâlisâne kara sevdâyı İndinde mahsus öve
Gözselim arşa vardı zâlim kavme lânet boşalttı âsumân
Ufaldım ufalandım sükût ettim fikdanlığa
Kutb u acziyetime şâhit melâike i hafaza
Mümkünât yok sandım Allah muhafaza
İmanım çekti dehlizden gösterdi bir yakaza
Ân-ı âteşîn firakta başım düştü önüme!
Sekte i kalbim oldu bakamadım yüzüne
Sanki kopamam; ömrümden gitti bin sene
Nazarım sakınırım ağlamasın gözlerin diye
Anılar zift gibi etrafıma ördü heyulâ bir koza
Ya ecelim olacak; yahut bir basamak arşıma
Kâh yırtar kâh düşer öylece bîçâre eller ağa
Rahmanın saldığı ip hablullâh ferecim ola
Babacık hadi evimize gidelim dedi inledi gök kubbe
Ey Rûh u Revânım (sav) içimde zakkumdan habbe
İçime vesvese geldi ânında şeytandan lümme
Bastırdı ânında şeytanı melekten ilhâm lümme
Beytine çöktü Bilâlin bağrına konan kaya
İbitilâm intihâr-ı neş’em oldu okundu salâm
Kefen bezim biçti gece çenem açık kalmaya
Kıldırsın melâike namazım fevk-i musallâm
Vefâli vâlidem siper fidanına; oldu payanda
Kucağı bebek dolu gencecik gelinler her yanda
Zülmün üryân hükemâsı deldiyse teraziyi
Kavli leyyine metânet düştü bu meyanda
Zihnimde med- cezirler nihayet etti incirâr
Dua dua yalvardık dehâlet içûn meal ebrâr
Döne döne savaşan aslan haydâr ı kerrâr
Ehlime nöbet tutmuş eşikte vefâ ende Yâr
Ey oğulcuğum! Bilirsin nedir vasiyyet-i Lokmâniye
Evvelâ başlar aslâ Allah’a şirk koşma diye
Ve nehyi isyan-ı vâlideyni sayar sâniyen
Ammâ isyanı emrederlerse o vakit itaat etme
Karşında dikili zulmün devâsâ şirk taşı
Çaldığı minareden hayâ etmez dimdiktir başı
Uydurduğu kılıfının semeresini yer ağulu aşı
Yağmurdan nem kapmaz kupkuru gözyaşı
Yağmalanmış mefkûrem götürür taht ı revân
Gâm u tesvîşin rûşen kıl Yâre devasına yok gümân
Uzanır istikbâlden bir el ışıktan anafor sanki
Tân eylerken vakit fevt etme ol yola revân
Bir devrin bitişine şâhittir bağrımdaki mızrak
Ehâd Ehâd der inleyen bedenimi dilen demir tarak
Katil engerek ensene bırakmışsa zehrini,
İsyânı temizler rahmet inen kara toprak
Bataklığa döner indikçe içimdeki haşin sağnak
Kaçamam kendimden çepeçevre esir eder kasnak
Elbet durulunca feyzi zuhur eder münbit zemin
Sana olur enîs u celîs sana olur rengin barınak
Bir inayet beklentisi ayakta tutar titrek bacakları
Bir çiçek zemzemesi yeryüzü sofrasında
Sarar bahara mühürlü sineleri kucakları
Bir cûş u hurûş bir alayiş esir alır ânında
Bereketinle çağlar çağlayanım ba’d ı kahtında
Bir nazarın deler çağları kâinat sathında
Âyinemize Sen yansır muhâl mümkîn olur
Teveccühüne yanmışlar erer murâda tahtında
Bir bebeğin gözünden akan sağnak sağnak yaş
Gayrı gayrete dokunmuştur secdede çiğnenen baş
Cibrîl i Emîn’in göğsüne düştü kâinatı saran kanat
Yüzsüzlere hicâb biçer hal diliyle canhıraş
İndi gaybın tenteneli perdesi her uzuv dolu iz’an
Meşreb-i insaf üzre sülûk eden etmez sûi zân
Ne hadleri aşar yikanlar erdem köşebentini
Yakîne kıvam verir fokurdayan kazan
Son Nebi’ye (sav) yükselir sath ı arzdan salavat
Kurtuluş fermânı bu icâbet i Rahmana halat
Yıldırımlar temizler fesâd-i arzı arza uzanır
Ölümüne tutunan topluca maiyyete erer heyhât
Avâlimler arasında uzanan kırmızı bir halı,
Seviye i kalb u rûh erlerine lâhûtî olmalı
Sırat üzre serili Allah için sevenleri taşır
Meâliye müştâk ruhlar uçan halıyla uçmalı
Büşrâ size ey gurebâ! Hudâ etti mahzı hayr takdîr
Cümle kâinat ins cân eyledi size takdîr
Tekdîr onlara takdîr size henîen lekum
Kurtuldunuz korkusundan ya etse tekdîr
Sabreyle ey dîl i mecrûh! Etme şikeste zâr
Semere-i sabırla avun koyverme bîzâr
Elbet Hudâ beyâdı da sevâdı da yazar
Yalvarıp varalım vuslat mahalli lâlezâr
Mangal yürekli bebem annene iyi bak
Vuslat yakın mı bilmem Hak eyleye yazımızı ak
Yarınlar sensin bilesin!Kalmasın gizli sak
Hak uğruna aşka ancağı göndere tak
Yazının Kaynağı: Çağlayan Dergisi https://caglayandergisi.com/2019/10/24/ibrahimi-babalar-ve-ismaili-evlatlara-ithafen/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder