26 Ekim 2019 Cumartesi

Vatan ve Görev Aşkı ile Dolu Bir İnsandır Eşim

Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum aslında. Evet, bu bir mağduriyet hikayesi. Ama öyle hikayeler okuduk, duyduk ki insan utanıyor onların yanında mağdurum demeye. Ki bu süreçte daha duymadığımız ne mağduriyetler, ne acılar yaşamıştır insanlar…
Eşim çok çalışkan ve başarılı bir Başkomiser idi. Bu konuda mütevazı olamayacağım çünkü mağduriyetimizin sebebi tam olarak vazifesini iyi yapmasıydı. Eşim ilk önce uzmanı olduğu birimden azledilerek karakola tayin edildi. Karakol İzmir’in en sıkıntılı bölgelerinden birinde, beş yıldır emniyet müdürünün uğramadığı, polis araçlarının taşlandığı bir yer. Yani batıda şark görevi! Üstelik oraya resmi üniformasıyla gönderildi, ta ki atılan taşlar hedefini bulsun! Tabii bu başlangıçtı, bir kaç ay sonra personel emrine verildi, sonra açığa alındı. Daha sonra da tayinimiz Siirt’e çıkartıldı. Aslında eşimin kardeşi şehit olduğu için doğu hizmetinden muaftı. Buna rağmen çıkmıştı tayinimiz Siirt’e. Üstelik açıkta olduğu için kimliksiz ve silahsız gitmesi isteniyordu, şehirlerde hendeklerin kazıldığı, yolların günlerce açılamadığı bir zamanda polis olarak ama savunmasız bir şekilde.
Bu arada eşimin hukuki süreci de başlamıştı. Ne zaman dava dosyası UYAP’a düştü; eşimi arayıp “pardon yanlışlık olmuş” dediler. Bir kaç ay açıkta kaldıktan sonra eşimi ihraç ettiler. Kısa süre sonra polis evimizde arama yaptı. Bu esnada evde beş yaşındaki çocuğumuz da vardı. O anlamasın diye hep gülümsedik. Esasen komikti de yaşananlar. Ama trajikomik, gülünebilecek bir şey değil yani. Altı ay kadar da ihraçta geçti. Sınava girip emniyet amiri olacakken yeterli puanı almasına rağmen rütbesi de verilmedi. Gece gündüz çalışan, tatil özel gün nedir bilmeyen insanlar için en büyük ceza buydu sanırım: boşta kalmak.
Ben memnundum halimden. Çünkü ilk defa eşimle beraber bu kadar zaman geçirmiştik. Bu arada eşime uygulanan mobingden, psikolojik baskılardan bahsetmiyorum bile. Zira bu dönemde adı gazetelerde ve televizyon programlarında sıkça geçiyordu: o zamanın meşhur lafı “paralel” şeklinde. Yaşanan bunca sıkıntının içinde güzel bir şey oldu: Eşim bir hukuk mücadelesini kazanıp çok sevdiği işine geri döndü. Yalnız bir sıkıntı vardı; farklı bir ilde göreve başlatmışlardı. Olsun dedik vardır bunda da bir hayır. Ama bu heyecanımız uzun sürmedi. Göreve başlayacağı gün gözaltına alındı. Hem de görevdeyken kullandığı, emrine verilen ekip arabasıyla!.. Sonuçta eşim tutuklandı ve cezaevine girdi. O sırada ben yedi aylık hamileydim. Günler acı da olsa geçti ve bebeğim babası hapiste iken dünyaya geldi. Sabrettik. Ha çıktı ha çıkacak derken 15 Temmuzdaki elim hadiseler oldu. O olaylar ile içimizdeki umut ışıkları söndü. Bir ay boyunca eşimi ne görebildim ne de haber alabildim. Medyadaki görüntüler ile kafamdan geçenler birleşince, çok zor geçen bir aydı. Olaylardan sonra eşim tekrar ihraç edildi… Avukatlarımız tutuklandı… OHAL’den ötürü görüşlerimiz kısıtlandı…
Maddi sıkıntılar baş edilemez hale geldi… Ailemin yanına taşınmak durumunda kaldık… Çocuklarım… kızım birinci sınıfa başladı bu sene. Baba kelimesini yazmayı öğrendikleri gün saatlerce ağladı… Ayrı geçen 15 ay, kaçan doğum günleri, söylenen ilk sözcükler, atılan ilk adımlar… Biz evlenirken eşya almaya çıktığımızda eşim gelmemişti, gelememişti işleri yüzünden. Ben de kızmış “düğüne gelecek misin!” diye söylenmiştim. Şimdi düşünüyorum; çok çalışmanın, dürüst olmanın, kendinden önce vatanını milletini düşünmenin mükafatı
bu mudur? Dünyadan umudum kalmadı ama ahirette bunların hesabının sorulacağını çok iyi biliyorum!

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/10/26/vatan-ve-gorev-aski-ile-dolu-bir-insandir-esim/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder