11 Kasım 2019 Pazartesi

150 Aile Ortada Kaldık 

Ben, 42 yaşındayım, meslek olarak da muhasebecilik yapıyordum. Biz ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz. 17 Aralık 2013 tarihinde başlayan yolsuzluk operasyonu ile Türkiye’de masum insanlar zarar görmeye başladı. Öyle ki hâkim ve savcılar görevden el çektirildi, emniyet güçleri de cezaevine gönderildi ve operasyondan hiçbir iz bırakılmamaya çalışıldı. Operasyonu yapan polislere, hâkim ve savcılara, muhalif sivil toplum kuruluşlarının hepsi ve basın yayın kuruluşları ve köşe yazarları da dahil göz hapsine alındı.
17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonuna katılan tüm emniyet ve yargı kuruluşunun cezaevine gönderilmesi ile başlayan cadı avı sivil toplum kuruluşları ve basın yayına sıçradı; onlar da susturuldu, yayınları kesildi, kayyım atanarak yayın yapmaları engellendi. Yayınlarını okuyan aboneleri gazetelerini desteklemek için gittiklerinde bu defa okurlar sivil görevli polislerce ilk önce kamera görüntüleri alındı daha sonra hepsi fişlenerek bu sefer o fişlenen vatandaşların evlerine baskın yapıldı. Sorularda niye bu gazeteyi okuyorsunuz, neden Bank Asya’ ya para yatırıyorsunuz veya üzerinizde dolar taşıyorsunuz gibi sorular. Daha sonra yine toplum içerisinde bu operasyona destek veren sivil toplum kuruluşları gerek sosyal medya gerekse iş yerlerinde tespit edilerek onlara da operasyon yapıldı. Devamında sivil toplum kuruluşlarına ve hedef gösterilen kişilerin işletmelerine kayyım atanarak işletmeleri batırılmak istendi.

Buna rağmen ayakta durmaya çalışan son kuruluşlar, eğitim müesseseleri 15 Temmuz’da gerçekleştiği öne sürülen fakat hiçbir şeye benzemeyen sözde darbe ve arkasından gelen olağan üstü hal ilanı ile hedef gösterilen ne kadar kamu çalışanı varsa suçlulukları bile ispatlanmadan görevden alındı bu da yetmezmiş gibi gözaltına alınarak hiçbir somut suçu olmayanlar da dahil ceza evine gönderildi. Aynı zamanda hedef gösterilenler arasında olan çalıştığımız işletmenin de sahipleri her ilde ve ilçede olduğu gibi bulunduğumuz ilimizde gözaltına alınarak işletmelerine kayyım atandı. 6 ay gibi bir süre kayyım yönetiminde çalıştık, ta ki sözde darbe girişimine kadar. Olağan üstü hal ilan edildikten sonra çalıştığımız işletmenin sahiplerinin hem şahsi taşınır taşınmaz mal varlıklarına, banka hesaplarına hem de ortaklık kuruluşlarına tedbir kondu. Ben de bu işletmelerin birinde muhasebe görevlisi olarak çalışıyordum. Benimle beraber şirkette 150 öğretmen, memur ve diğer görevliler vardı. Fakat iş yerimiz 23 Temmuz’da yayınlanan kanun hükmünde kararname ile kapatılarak bir günde 150 aile ortada kaldık. Çalıştığımız iş yerimize sabah saat 8’de 50 ye yakın polis ve milli emlak görevlisi gelerek iş yerimizin tamamının devlete geçtiğini söylediler. Hatta içlerindeki polis amiri kendilerinden kim olduklarını, buraya bu şekilde giremeyeceklerini, el koyma işlemleri için yetki ve görev belgesi görmek istememizi beyan edince bağırıp çağırarak “sizi teröristler, camdan aşağı atarım şimdi, ne belgesi” deyip aşağılayarak benimle beraber o anda orada bulunan 5 arkadaşı nüfus cüzdanlarını alarak bizleri de alıkoydular. Bu arada diğer görevliler de kurumdaki eşyaları tutanak altına almaya başladılar, çalıştığımız masalardaki şahsi eşyalarımızın bile alınmasına müsaade edilmeden her şeye el koyduklarını açıkladılar. Daha sonra eğitimleri devam eden iki çocuk ve kiralık bir evle işsiz güçsüz kalakaldık. Sonraki günlerde kurumumuzda çalışan bazı kişilere gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu insanlar bunları hak etmedi ve masumlar. Hukukun artık geri dönmesini bekliyoruz.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/11/11/150-aile-ortada-kaldik/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder