Dere yatağında yapılaşma ile felaketlerin arttığı Karadeniz’de son yıllarda artan HES, RES, maden ve inşaatlar sonrasında akarsular kuruma noktasına geldi. Derelerin kuruması bölge ekonomisine ciddi zarar veriyor.
BOLD – Yaylaları ve verimli ovalarıyla ülkenin önemli yeşil bölgelerinden olan Karadeniz’de devam eden ekolojik yıkım bölgenin yeşil dokusunun yanı sıra, tarihi yapısına da büyük zarar veriyor. Bölgede yapılan Hidroelektrik Santralleri (HES), Rüzgar Enerji Santralleri (RES) ve madenler bölge illerini yaşanmaz duruma getiriyor.
EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLİYOR
Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’in haberine göre bölge, son zamanlarda artan ekolojik yıkımla kuraklaşma tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle HES ve birçok ilde devam eden siyanürlü maden aramaları, bölge halkının en büyük geçim kaynağına darbe vurdu. Fındık, tütün, mısır gibi sanayi ürünlerin yanı sıra birçok meyve ve sebzenin de yetiştiği bölge de ürün kaliteleri düşüyor. Tarımsal üretimde yaşanan düşüşle siyanürlü maden sahalarından derelere sızan sular bölgedeki balıkçılığı da büyük oranda yok etmiş durumda. Derelerin debilerinin azalması ve barajlar yüzünden alüvyon taşıyamaması da kıyı balıkçılığını olumsuz etkiledi.
Ordu’da aktif halde 16, yapımı bitip faaliyete geçmeyen 9, yapım aşamasında 1 ve proje aşamasında 5 HES bulunuyor. HES’lerin yoğun olduğu yerlerde üzerine türküler yazılan Ordu’nun dereleri kuruma noktasına gelmiş durumda. Bunun yanı sıra yapılması planlanan 3 tane de RES projesi için ihale süreci devam ediyor. Şehirde, Fatsa ilçesinde bulunan siyanürlü altın aramasının dışında 16 tane de maden sahası bulunuyor. HES, RES ve madenler için kesilen ağaçlar ve yine ormanlık alanlarda açılan taş ocaklarıyla da şehrin yeşil dokusu tahrip edilmiş durumda.
40 KİLOMETRE KUMSAL YOK EDİLDİ
Samsun’da aktif 8 HES’in yanı sıra, 3 tane GES, 1 RES, 2 biogaz, 1 linyit ve 1 tane de atık ısı tesisi bulunuyor. Bunların yanı sıra yapımı devam eden 1 HES, 1 RES ve proje aşamasında da 1 HES ve 1 RES bulunuyor. Şehirde aynı zamanda 25 aktif maden sahasının yanı sıra başta Şahin Dağları olmak üzere birçok noktada da sondaj ve yol çalışmaları devam ediyor. Kentteki bir diğer sorun ise sahil hattında yaşanıyor. Sahil hattında yapılan inşaatlarla 40 kilometrelik kumsal yok edilmiş durumda. Yat limanı ve balıkçı barınakları inşaatları ile de ciddi kıyı erozyonları yaşanıyor.
IRMAKLAR KURUMA NOKTASINA GELDİ
Amasya’da aktif 21 HES’in yanı sıra, yapımı devam eden 5 HES ve proje aşamasında 4 HES bulunuyor. Aktif 21 tane HES’in 16 tanesinin Amasya şehir merkezi ile Taşova ilçesi arasında bulunan verimli tarım arazilerinde olması tarımı bitirme noktasına getirdi. Şehirde 13 ayrı noktada maden arama çalışmaları devam ederken, 5 yeni nokta da maden sahası ilan edildi. Şehrin birçok yerinde kurulu olan madenler ve HES’ler sonucu bölgede tarım bitirilme noktasına geldi. Bunun yanı sıra HES’lerin belirli ırmaklar üzerinde yoğunlaşması sonucu ırmaklar kuruma noktasına geldiğinden kaynaklı balıkçılıkta yapılamıyor.
1 MİLYONA YAKIN AĞAÇ KESİLDİ
Sinop’ta aktif 6 HES, 7 aktif maden sahası bulunuyor. Bunun yanında Sinop’ta geçtiğimiz haftalarda ÇED olumlu raporu verilen bir de nükleer santral yapılması planlanıyor. Nükleer santralin kurulmak istendiği İnceburun yarım adası etrafında kurulu liman, Karadeniz bölgesindeki en büyük doğal liman olma özelliğini taşıyor. Santral için seçili alanın tamamı bölgenin özelliğinden kaynaklı deniz seviyesinden başlayan çam ağaçlarıyla kaplı. Şimdiye kadar santralin temeliyle ilgili bir çalışma yapılmazken, bölgede yaklaşık 1 milyona yakın bir ağaç kesimi yapıldığı belirtiliyor.
KAZANILAN DAVALAR UYGULANMIYOR
Bölgede yaşanan ekolojik yıkımı değerlendiren Samsun Çevre Platformu Sözcüsü Mehmet Özdağ, Türkiye’nin 2016 yılından itibaren Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetildiğini söyledi. Bu tarihten itibaren ÇED mevzuatının formalite haline getirildiğine işaret eden Özdağ, “Türkiye içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkışın yolu olarak bütün yaşam alanlarımızı, denizlerimizi, ovalarımızı, ormanlarımızı enerji, inşaat, maden başta olmak üzere sermayenin sınırsız kâr hırsına servis etti. Buna karşı çıkan kendi yaşam alanlarını korumak isteyen insanlar polis ve jandarmayla karşı karşıya kalıyor. Kazandığımız davaların sonucu uygulanmıyor” dedi.
HERKES TOPRAĞINA SAHİP ÇIKMALI
Ekolojik yıkım için kırsalda mülkiyetin el değiştirtildiğini ifade eden Özdağ, bununla kırsal yaşamın sürdürülemez hale geldiğini aktardı. İnsanların sahibi olduğu, ekip biçtiği toprakları satmak zorunda kaldığını söyleyen Özdağ, satmak istemeyenler için de acele kamulaştırma kararları verildiğini kaydetti. Özdağ, “Normalde afetlerde uygulanması gereken bir kanun maddesini şirketlerin çıkarları lehine gözü kapalı kullanıyor. Karşımızda devletin zor ve hukuki gücü var. Ekolojik yıkıma karşı insanların fiili olarak kendi yaşam alanlarından vazgeçmemesi gerekiyor. Kendi çocuklarının, torunlarının geleceği için, kendisi için üzerinde yaşadığı köyüne, toprağına, kentine sahip çıkmasından başka çare yok” diye konuştu.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder