Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevinde 3 yıl infaz koruma memuru olarak görev yapan Fırat Çelik, cezaevi müdürünün hakkında yazdığı gizli rapor nedeniyle tutuklandı. Görev yaptığı cezaevinde 6 ay hapis yattı. Tüm suçlamalardan beraat eden ve tazminat kazanan Çelik, “Bu tazminatla, devlet bu yaşananların mağduru olduğumuzu ilan etti. Biz aslında kendi mahkemelerinde kendi kurdukları senaryodan aklanmış olduk.” dedi.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD ÖZEL
KHK’lı infaz koruma memuru Fırat Çelik, 15 Temmuz’dan sonra görev yaptığı cezaevi müdürünün, hakkında yazdığı “gizli” ibareli rapor nedeniyle tutuklandı. Çalıştığı cezaevinde 6 ay hapis yattı. İddianamesine suç delili olarak, evinde bulunan Hz. Muhammed adlı ince bir kitap örgüt dokümanı olarak girdi. Bir de 156 TL para bulunan Bank Asya hesabı “terörist” ilan edilmesine yetti.
MAVİ DOSYA TUTTU
Hakkındaki tüm suçlamalardan 22 Mayıs 2019’da beraat eden Çelik, hukuksuz bir şekilde tutuklandığı için üç ay önce 24 bin TL tazminat kazandı. “Tazminatın miktarı önemli değil. Bu tazminatla devlet aslında bu yaşananların mağduru olduğumuzu kendileri ilan etmiş oldu. Biz aslında kendi mahkemelerinde kendi kurdukları senaryoyla aklanmış olduk.” diyen Çelik, yaşadığı süreçle ilgili tüm bilgi ve belgeleri mavi bir dosyada topladı.
Uluslararası hukuk önünde hakkını aramaya devam edeceğini belirten Çelik, “Cezaevi raporları, tutuklanma kararları ve benim itirazlarım, savunmalarım var bu dosyada. Gizli raporlarla işlerimizden atılmamıza sebep olanlar başta olmak üzere hukuk önünde mücadele etmeye devam edeceğim.” ifadelerini kullandı.
TEKSTİL ALANINDAN GARDİYANLIĞA
İstanbul doğumlu Fırat Çelik (39), üniversite eğitimini kamu yönetimi ve tekstil olmak üzere iki alanda tamamladı. Uzun bir süre tekstil sektöründe laboratuvar sorumlusu olarak çalıştı. 2013 yılında ise memur olmaya karar verdi.
Mart 2013’te Balıkesir Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevinde infaz koruma memuru olarak göreve başladı. Daha önce Uyuşturucuyla Mücadele Federasyonu’nda gönüllü olarak görev yapan Çelik, bu alandaki tecrübelerini cezaevinde değerlendirmek istedi. Ancak cezaevinin alt yapısı yeterli olmadığı için sunduğu projeler çok beğenilmesine rağmen hayata geçirilemedi.
15 Temmuz’dan kısa bir süre sonra ise, Gülen Hareketi soruşturmaları kapsamında 10 Ağustos 2016’da gözaltına alındı. O gün evine gelen polislerin kapıdan girer girmez yaptıkları ilk iş kütüphanenin önüne oturup tek tek kitaplara bakmak oldu. Hz. Muhammed adlı kitapla birlikte gözaltına alınan Çelik, 17 meslektaşıyla birlikte 7 gün gözaltında kaldı. 17 Ağustos 2016’da tutuklandı. Çünkü cezaevi müdürü, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla haklarında gizli bir rapor hazırlamıştı.
RAPORDA DÖRT MÜDÜRÜN İMZASI VAR
Ömer Ateş, Reşat Şengöz, Ruhiye Künü ve Zafer Künü olmak üzere 4 cezaevi müdürünün imzası olan 2 Ağustos 2016 tarihli raporda Fırat Çelik ile ilgili düşülen not “Adı geçenlerin cemaate bağlı evlere gittikleri, bu yönde faaliyette bulundukları duyumu alınmıştır. Ancak herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır.” şeklindeydi. Diğer 16 kişi hakkında da benzer ifadeler vardı.
Bandırma Sulh Ceza Hakimi Faruk Kantar, sırf bu belgeye dayanarak 17 kişiden 9’unun tutuklanmasına karar verdi. Diğer 8 kişi arasında bulunan hamile bir kadına ise “Seni tutuklayamadım ama eşini alacağım.” dedi.
30 Ocak 2017’de tahliye edilen Fırat Çelik, yurtta çalıştığı için eşi Ayfen Çelik hakkında da arama kararı olduğunu öğrenince kendilerine bir yaşam hakkı tanınmadığı için Türkiye’den ayrılmaya karar verdi. Temmuz 2018’de 7,5 aylık hamile eşiyle birlikte Meriç Nehri’ni geçip Almanya’ya sığındılar.
29 Ekim 2016’da çıkarılan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Çelik, yaşadıkları tüm süreci ve hukuk mücadelesini Bold Medya’ya anlattı.
“BİR DAKİKA BENİ TUTUKLAYAMAZSINIZ”
Fırat Çelik: “Hakim karşısına çıkana kadar 7 gün zor şartlarda gözaltına kaldık. Tutuklama kararı çıkınca bir dakika beni tutuklayamazsınız, dedim. Öyle deyince beklenmedik bir an oldu. ‘Neden?’ diye şaşırdı hakim Faruk Kantar. Beni hangi somut neye istinaden tutuklayacaksınız deyince, hiç unutmuyorum ‘Mevcut yasalarımızda bulunan makul şüpheye dayanarak, sizi şüpheli görüyorum ve tutuklamak istiyorum’ dedi.
“CEZAEVİNE GÖTÜRÜLDÜĞÜMDE BİZİ MESLEKTAŞLARIMIZ KARŞILADI”
Çalıştığım kurumda tutuklanmış olduk. Gece yarısı cezaevine götürüldüğümde bizi arkadaşlarımız karşıladı. Bazı arkadaşlar bu manzaradan dolayı çok utandılar. Bazı arkadaşlarımız konuşamadılar, yutkundular. Öyle korku ikliminde herkes artık böyle bir ortama hazırladı. 15 Temmuz’dan hemen sonra cezaevinin savcıları tutuklanmaya başladı. Çok sevilen insanlardı. Cezaevi içinde mütevazilikleriyle tanınıyorlardı. Onları görünce hepimiz şok olmuştuk.
“SENİ ALAMADIM AMA EŞİNİ TUTUKLAYACAĞIM”
Hakim Faruk Kantar’ın o sözünden sonra ben yüzüne bakarak güldüm açıkçası. Hiçbir hukuki delile dayanmayarak keyfi olarak tutukladığını ifade etti. Gözaltında kaldığımız süre içerisinde bir bayan arkadaşımız vardı, hamileydi, sabaha kadar ağladı. Aynı hakim onun yüzüne ‘Seni alamadım ama eşini tutuklayacağım’ demiş olması bu sürecin ne kadar suni, gerçekçi bir süreç olmadığını gösterdiği için cezaevine korkuyla girmedik.
“KOĞUŞTA 6 DOKTOR VARDI, HASTALANAN İKM’LER MUAYENEYE BİZİM KOĞUŞA GELİYORDU”
Çalıştığımız ortamda yatmış olmak tabi ki çok farklı bir duygu, bu tarif edilemez. İçeride memurlar, polisler, emniyet müdürleri, doktorlar, cezaevinin üst kademelerinde çalışan insanlar var. Siz de öyle bir ortamda kalmış oluyorsunuz. Balıkesir Kepsut Cezaevine sevk edildiğimde -51 gün kaldım orada- koğuşta 6 doktor vardı. Kış ayıydı ve hava çok soğuktu. Çok insan hastalanmıştı. İnfaz koruma memurları, Balıkesir’de ve çevresinde doktor bulamadıkları zaman bizim koğuşa muayene olmaya geliyordu. Koğuştaki doktorlar Balıkesir ve çevresinde tutuklanan, yaşlı ve tecrübeli doktorlardı.
“HÜCRE VE HASTANE SORUMLUSUYDUM, KAMERA ODASINDA GÖREV YAPTIM”
Ben cezaevinde çalışırken hastane sorumlusuydum, hücrelerden sorumluydum. Aynı zamanda kamera odasında da görev yaptım. T tipi cezaevlerinde 20 hücre vardır. Türkiye’de cezaevlerinin şartları gerçekten çok zor. Tek başınıza bir hücreye girmek durumundasınız. Hiçbir suçtan korkmayan katillerle muhatapsınız. Dolayısıyla cezaevi müdürünün en güvendiği isimlere verebileceği bir konumda, zor şartlarda görev yaptım. Fakat yeni gelen cezaevi müdürünün raporuyla 17 kişi soruşturma geçirdi, tutuklandı.
“GÖZÜMÜZE BAKAN MESLEKTAŞLARIMIZI DA TUTUKLADILAR”
Bizim hapiste maruz kaldığımız şartlar farklıydı. Cezaevinin bütün prosedürlerine hakimiz nihayetinde. Hiçbir terör örgütlerine, seri katillere yapılmayan muameleleri biz görmüş olduk. Bazı arkadaşlarımız kameraların olmadığı yerlere bizi götürdü ve ağlayarak sarıldılar. İhtiyacınız, sıkıntınız var mı diye. Kasıtlı olarak bize karşı bazı prosedürler işletilmiyordu.
Kitap verilmedi, spor yok, görüş yok, mektuplaşma yasak. Sizi tamamen karantinaya aldılar. Bazı arkadaşlarımız yüzlerini kaldırıp gözümüze bile bakamadılar. Çünkü onları da kamera takibiyle tutuklamaya çalışıyorlardı. Ben 6 ay sonra tahliye oldum. Mahkeme başkanı iddianamemiz okunduktan sonra üç kere güldü. Onlara da manidar gelmişti suçlamalar.
“EŞİM 7,5 AYLIK HAMİLEYKEN MERİÇ’İ GEÇMEK ZORUNDA KALDIK”
Tahliye olduktan sonra bir süre inşaatta çalıştım, İstanbul pazarlarında zeytin, zeytinyağı sattım. Eşim hakkında da soruşturma başlatıldığını öğrenince ülkemizden ayrılmaya karar verdik. Bir kadının tutuklanması için gösterdikleri çabalar bana ağır geldi.
Temmuz 2018’de bir gece yarısı Meriç yolculuğuna çıktık. 7,5 aylık hamileydi eşim. Zorlu bir yolculuktu. Bot batmaya başladı, tamamen su aldı, insanlar suya inmek zorunda kaldılar, bizi adaya bıraktılar, aileler ve bebekler de vardı. Hamile bir kadın için çok zorlu bir süreçti. Bu yüzden oğlumuz Almanya’da erken doğumla dünyaya geldi.
“BİR GECE YARISI TACİZ, CİNAYET GİBİ SUÇLARDAN YATAN HERKES SERBEST BIRAKILDI”
15 Temmuz’a giden o korku ikliminin hakim olduğu süreçte bir gece yarısı Meclis’ten bir karar çıktı. Çok iyi hatırlıyorum, adli ve taciz suçlarından yatan herkes bir gece yarısı serbest bırakıldılar. Biz birçok koğuşu açtık, bir çoğu tahliye olduğuna inanamadı. Zorla çıkardık koğuşlardan. Mahkumların arasında 1000 mg ve üzerinde Nevrotin gibi çok ağır ilaçlar kullanan bir mahkum vardı, tahliye olduğuna bir türlü inandıramadık. Baş memurlar gitti konuştu, zorla çıkardık. Çünkü tahliye edilecek bir durumu olmadığı gibi, öyle bir ortamda durduk yere tahliye denilmesi gerçekten inandırıcı değildi. Daha yatarları vardı. 15 Temmuz sonrası için bir hazırlık yapıldığı belliydi.”
BANDIRMA 2 NOLU TİPİ CEZAEVİ MÜDÜRÜNÜN 17 İNFAZ KORUMA MEMURU HAKKINDA YAZDIĞI 2 AĞUSTOS 2016 TARİHLİ GİZLİ RAPOR
Beraat eden yazar Nihat Dağlı: Öylece susmak izah edilebilir gibi değil
Gizli raporla fişlendi, görev yaptığı cezaevinde hapis yattı: KHK’lı gardiyan nasıl beraat etti? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder