7 Mart 2019 Perşembe

En’lerin değil ‘ene’nin camisi: Çamlıca’ya zevksizlik abidesi

Bugün ‘7 Mart’ okunan sabah ezanıyla birlikte ibadete açılan Çamlıca Camii’nin hikayesi 29 Mayıs 2012’de dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, bir açılış töreninde yaptığı konuşmada “Çamlıca’daki televizyon kulesinin yanına 15 bin metrekare üzerinde bir cami yapacağız” demesiyle başladı. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra, Temmuz başında Hacı Mimar Mehmet Güler Milliyet gazetesine bir röportaj vererek, aslında aylar önce İstanbul’a geldiğini, hatta projeyi de epey ilerlettiğini açıkladı.

Mimar Mehmet Güler, Kahramanmaraş’ta yaptığı Abdülhamid Han Camii’nin Erdoğan tarafından beğenilmesi üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müşaviri olarak İstanbul’a atanan ve ekibiyle birlikte projeyi çizmeye başlamıştı. Güler, mülakatında Çamlıca Camii için ‘Ecdadın yaptığından da geniş kubbe kullanacağız. En az 6 minaresi olacak ve minareleri dünyadaki en yüksek cami olacak’ sözlerine mimarlar sert tepki gösterdi. Mimarlık tarihi uzmanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli “Şaka gibi. Caminin boyutları üzerinden bir inatlaşmanın kutsallığa saldırı olduğunu bile söyleyebilirim.” derken Şakirin Camii’nin mimarı Hüsrev Tavla “Büyüklük marifet değil” diyordu.

İLK PROJE RAFA KALTI, YARIŞMA AÇILDI

Kamuoyunda Çamlıca Camii günlece konuşulup tartışıldı. Tepkiler yükselince mimar Güler’n projesi rafa kaldırıldı. Daha sonra alel acele bir dernek kurularak yarışma açıldı. 23 Temmuz 2012 yarışma duyuruldu.

Projenin teslim tarihi ise 3 Eylül 2012 idi. Dernek tarafından yarışmanın amacı şöyle duyuruluyordu: “İstanbul’un silüetine ve kent dokusuna uygun, Osmanlı Türk mimari üslubunu yansıtacak, gelenekten geleceğe uzanacak, Kültürümüzün gelenek zincirine orijinal yeni bir halka ilave edecek, İstanbul’a değer katacak ve İstanbul’un sembollerinden biri olacak camii projesi tasarlamak.” Yarışma sonucu verilecek ödül miktarı Cumhuriyet tarihinin en yüksek ödül miktarı idi. (Yarışmanın birincisine 300 bin tl, ikincisine 150 bin tl ödül verilecekti) Şehir plancıları ve mimarlar bu kadar kısa sürede bu çapta bir mimari yapının tasarlanmasının mümkün olmadığını söyleseler de yarışma tamamlandı .

Açılan yarışmaya 62 proje katıldı. Yarışmadan; iki ikincilik, iki üçüncülük, beş mansiyon çıktı. İkinci olan projelerden Hayriye Gül Totu ve Bahar Mızrak’ın projesinin hayata geçirilmesine karar verildi. Mimar Totu 1998’de Selçuk Üniversitesi’nden, Mimar Bahar Mızrak’sa 2000’de Lefke Üniversitesi’nden mezun oldu. İkili 10 yıldır arkadaş. Sivas Terminal Projesi olmak üzere çok sayıda projeye imza attıklarını ve başka uygulanmamış cami projeleri olduğunu söylüyorlar. 6 Ağustos 2013’te caminin temeli atıldı.

SULTANAHMET’İN “ÇAKMA”SI!

Yarışmada seçilen Çamlıca Camii projesinin Sultan Ahmet Camii’nin kötü bir kopyası, çakması olduğu günlerce konuşuldu. Caminin mimarları Hayriye Gül Totu ve Bahar Mızrak da Mimar Sinan’dan ve Sultanahmet Camii’nden etkilendiklerini söylemekten çekinmedi. ‘Projenin çizimi aşamasında her hangi bir eserden etkilendiniz mi?’ şeklindeki soruya Türk İslam Mimarisi’nde ve geleneksel cami mimarisinde Mimar Sinan’ın bulunduğu noktanın zirve noktası olduğunu bunun tüm dünyadaki mimarlar tarafından da kabul gördüğünü belirten Hayriye Gül Tortu, ”Mimar Sinan’ın eserlerinden onun ölçülerinden etkilenmedik dersek yalan söylemiş oluruz’ dedi. Tortu, Türkiye’deki bütün camilerin birinden esinlenerek oluşturulduğunu ifade ederek sözlerini şu örnek ile sürdürdü, ”Sultanahmet Camii’nin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa Mimar Sinan’ın talebesidir, Mimar Sinan’dan sonra o baş mimarlık yapmıştır. Sultanahmet Camii Mimar Sinan’ın ölümünden 20 yıl sonra başlamıştır ama Sedefkar Mehmet Ağa Sultanahmet’te Mimar Sinan’dan esinlenmiştir”

MİMARLAR ODASI DAVA AÇTI

Projenin açıklanmasıyla birlikte Mimarlar Odası Çamlıca Tepesi’nin hiçbir gerekçe ve yöntemle yapılaşmaya açılamayacağını belirterek dava açtı. Davayı açan Odaların avukatları dava dilekçelerinde, camii yapılan bölgenin sit alanı ile boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgesinde kaldığı iddiasıyla planların ve projenin iptalini talep etmişlerdi. Dava neticelenmeden caminin inşasına devam edildi. 2016’nın martında davanın reddine karar verildi.

ÇAMLICA İÇİN BAŞBAKAN’A BÖYLE YALVARIRDIM

Yazar Dücane Cündioğlu Çamlıca’ya yapılacak projeye en sert tepkiyi veren isim olmuştu. Sultanahmet Camisi’nin kötü bir kopyası olan proje için Yeni Şafak’ta hükümete adeta yakarış dolu bir yazı kaleme almıştı: “Şayet Sayın Başbakan’a hitaben bir mektup yazacak olsaydım, kendilerine, Sayın Başbakanım, derdim, insan yaptıklarından çok, yapmadıklarıyla insandır. (…) İşte bu mülahazalarla, söyleyiniz lütfen, derdim, kaçınsınlar, yapmasınlar, aman o güzelim Çamlıca tepesine ehven-i şerr’i layık görmesinler. Kötülerin en kötüsünü. Gerçekleşme imkanına kavuşanını. Aman sözcüğü ebceden (sayısal olarak) Muhammed’e karşılık gelir, o nedenle bizler aman demekten, aman dilemekten rahatsız olmayız, acziyet şanımızdandır, der, aman diler, Çamlıca’ya hürmet için yakarırdım.

Sanırım Ankara yârânı sesimizi duymaz, ama siz duyun derdim. İstanbul’un sabık Şehremini olarak zevksizliğin, çirkinliğin, düşünce yoksunu o beton dövmenin Çamlıca’nın sırtına basılmasına lütfen izin vermeyin, diye yalvarırdım. İşgüzar idarecilerin, mabedlerimizi, şehirlerin en yüksek tepelerine demirden kocaman haçlar diken Sırplara, Hırvatlara, Makedonlara, Latinlere eş bir meydan okuma aracı haline getirmelerinin önüne geçiniz, diye inlerdim.

BU ACUL PROJENİN UTANCINI YAŞATMAYIN

Nedense pek az kimse bilir, Sultanahmet Camii yıllarca cemaatsiz kalmış ve İstanbul halkı, alimler de, halk da, o güzelim camide namaz kılmayı içlerine sindirememişlerdir. Çünkü henüz genç bir delikanlı olan I. Ahmed’in, ki 28 yaşında vefat etmiştir, kaprislerinin bir eseri olarak telakki edilmiştir, haklı olarak. Ulema da, urefa da camiinin yapımına destek vermemiştir. Buna karşın hakikatte bir opus-magnum, bir şah-eser olan Sultanahmet Camii’nin güya kopyası iddiasındaki bu acul projenin acilen uygulanması yüzünden benzeri bir utançla ne İstanbul’un siluetine bir kabus çöksün, ne de gönüllerimizin tam da ortasına kara bir leke, diye istirhamda bulunurdum.”

100 MİLYON DOLARLIK MALİYET

Bütün itirazlara ve tartışmalara rağmen Çamlıca Camii’nin yapımına 6 Ağustos 2013 tarihinde başlandı. Cami öngörüldüğü gibi 1 Temmuz 2016’da bitirilemedi. Gecikmeli olarak tamamlanan Çamlıca Camii’nde ilk ezan bugün okundu. (7 Mart 2019) Halkın bağışlarıyla yapıldığı söylenen camiinin maliyeti 100 milyon dolar civarında.

ERDOĞAN’IN MESAJI

Çamlıca Camisi avlusuna giriş kapılarından birinin yan tarafına mermere işlenmiş yazıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait şu mesaj yer alıyor: Milletimiz tarih boyunca her alanda büyük destanlar yazarken, sanatta da emsalsiz hünerler sergilemiştir. Üç kıtaya serptiğimiz çil çil kubbeler, sanat eserlerimizin en nadide örnekleridir. “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” duygusuyla coğrafyamıza vurduğumuz mühürler olan camilerimiz kıyamete kadar ruhumuzu beslemeyi sürdüreceklerdir. İstanbul’un en güzel tepelerinden Çamlıca’da inşa ettiğimiz bu eser, inşallah asırlar boyu milletimize ışık tutacak bir şehadetname olacaktır. Ne mutlu imanla inşa edip, ibadetle ihya eden gönüllere.

Peki cumhuriyet tarihinin en büyük camisi olarak lanse edilen Çamlıca Camisi’nin özellikleri neler?

Camide aynı anda 63 bin kişi ibadet edebilecek kapasitede.
Kubbesi 34 metre çapında. Mimarisinde Osmanlı-Selçuklu ile günümüz mimarisinin çizgileri yer alıyor.

Türkiye’nin en büyük camisi olan Çamlıca Camisi İstanbul’un her noktasından görülebilecek.

İmanın şartını temsilen 6 minareli inşa edilen Çamlıca Camisi’nin üç şerefeli 4 minaresi Malazgirt Zaferi’ne ithafen 107,1 metre, iki şerefeli 2 minaresi ise 90 metre yüksekliğinde yapıldı.

Caminin 72 metre yükseklikteki ana kubbesi İstanbul’da yaşayan 72 milleti, 34 metre çapındaki kubbesi İstanbul’u simgeliyor.

Kubbenin iç yüzeyine, 16 Türk devletine ithafen Allah’ın isimlerinden 16’sı, Haşr Suresi’nin son iki ayetinden istifade edilerek yazıldı.

Ana kubbenin üzerine 3 metre 12 santimetre genişliğinde, 7 metre 77 santimetre yüksekliğinde, 4,5 ton ağırlığında alem yerleştirildi.

Nanoteknolojiyle renklendirilen ve 3 parçadan oluşan alem, dünyanın en büyük alemi olma özelliğini taşıyor.

Caminin dışarıdan ana avluya girişinde yer alan ve mermerle kaplanan taç kapı, büyüklüğüyle de göz dolduruyor. Taç kapının avlunun içine bakan kısmında, Kasas Suresi’nin 77. ayeti yer alıyor. Caminin içine girilen kapının üzerine ise Al-i İmran Suresi’nin 132-136. ayetleri işlendi.

Caminin kubbe altındaki dört ayrı bölümde yer alan aslan göğüslerine, paslanmaz çelikten nanoteknolojiyle üretilen hatla Arapça “Ey ihtiyaçları gideren”, “Dualara icabet eden”, “Sesleri duyan”, “Dualarımızı kabul et” sözleri yazıldı. Yine nanoteknoloji ürünü 220 metre boyunda ve yaklaşık 9 bin parçadan oluşan Fetih Suresi’nin tamamı, kubbe altındaki kemerlere monte edildi.

Çamlıca Camisi, halı serili alanında 25 bin olmak üzere 63 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği bir cami kompleksi olarak tasarlandı. Camide aynı anda 8 cenazenin namazı kılınabilecek.

Çamlıca Camisi ibadet alanının yanı sıra 11 bin metrekarelik müze, 3 bin 500 metrekarelik sanat galerisi, 3 bin metrekarelik kütüphane, bin kişilik konferans salonu, 8 sanat atölyesi, 3 bin 500 araçlık kapalı otoparkı bünyesinde barındırıyor.

Kadınlar için ayrılan bölümde çocuk emzirme odası da bulunuyor
Dış cephe Ünye taşı ile kaplı.

kronos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder