Eski çağlardan beri neden ilgi duymuştur insanlar “canavar” öykülerine? Sadece heyecan mı, yoksa daha derinde farklı bir sebep mi var? Yüce Yaratıcı “Her şeyi sudan yarattık!” (Enbiya/30) dediğine göre canavar öyküleri fıtratımızın karanlık yanına tutulmuş bir ayna mıdır acaba? Netflix’in Hindistan’da çektiği ikinci dizi olan “Ghoul” bu sorunun izini sürüyor bir bakıma…
KARANLIKTA KÖTÜ ŞEYLER DOLAŞIR
Yakın gelecekte Hindistan kaosa sürüklenmiş durumdadır. Ülkedeki mezhep çatışmalarının boyutu zirveye ulaşmıştır. Bu sebeple askeri sıkıyönetim uygulanmaktadır. Ülkede ulusalcılık, milliyetçilik had safhadadır. Bütün bu karışıklığın sonucunda gizli gözaltı merkezleri kurulmuştur. Akademiden mezun olmasına az bir zaman kala, ulusuna bağlılığı çok yüksek olan Nida Rahim apar topar gözaltı merkezlerinden birine atanır. Neden eğitimini tamamlamadan çağrıldığını sorunca, akademideki üstün başarısı ve devlete olan yüksek sadakati gösterilir ama gerçek çok başkadır.
Asıl mesele Nida Rahim’in “yüksek sadakati”dir. Bu yüksek sadakat yüzünden Nida, kendi öz babasını yetkililere ihbar etmiştir. Üniversitede hoca olan babası öğrencilerine “devlet müfredatı dışında şeyler” öğrettiği için üstelik. Üç bölümlük hikayenin hemen başında Nida’nın bakış açısını “Devlet bizim için en iyisini düşünür.” cümlesiyle öğreniriz zaten. Gönderildiği yerde öğrenecekleri ise Nida Rahim’in bu bakışını kökten değiştirecektir. Vatanseverlik ve ihanet hiç düşünmediği şekilde yer değiştirebilmektedir.
SUÇLARINI GÖSTER, ETLERİNİ YE!
Nida’nın gönderildiği gizli sorgulama/işkence merkezine yeni bir tutuklu getirilir: Ali Said… Devlete göre Ali Said çok tehlikeli bir örgütün lideridir. Onu sorgulama görevi Nida’ya verilir. Ancak Ali Said’in gelişiyle birlikte bu kapalı tesiste kötücül bir varlık ortaya çıkar: Ghoul… Bu tehlikeli ifrit insanları en karanlık suçlarıyla yakalamakta sonra da öldürmektedir. Zaten ikinci bölümün adı da “Suçlarını göster ve etlerini ye!”dir.
Asıl mesele bu kötü varlığı kimin çağırdığıdır. Çünkü Ghoul kanla yapılan bir yemin sayesinde çağrılmaktadır. Nida, diğer tutsaklardan farklı bir yerde tek başına tutulan Ahmet’ten şüphelenir. Devletin düşman ilan ettiği grupta sadece çaycı olan, karısı ve kızı işkence sırasında gözlerinin önünde öldürüldüğü için dilsiz kalan Ahmet… Fakat gerçek Nida’nın hiç beklemediği şekildedir.
MASUMUN ÇAĞRISI
Masumların acı çektiği yerde “canavarlar” hep gelir. Masumun çağrısıdır canavarı getiren ve canavar çok farklı yüzlere sahiptir. Bazen salgın, bazen doğal felaket, bazen kargaşa ve savaş, bazen açlık ve kıtlık… Kendimizle yüzleşmediğimiz sürece canavarların arkası kesilmeyecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder