Türkiye’de halen yaşanananları kayda geçirmek ve dikkat çekmek için düzenlenen Tenkil Müzesi’nin Kassel’deki sergisinin açılış gününe ilişkin Cevheri Güven’in izlenimleri..
“Benim için eskisi gibi olmayacak ama bu hukuksuzluklar bitecek. Hukuksuzluklar yaşanırken herkesin gerekli tepkiyi göstermesini insanlık adına umut ediyorum.”
Bu sözler, Meriç’te üç çocuğu ve eşini kaybeden Murat Akçabay’ın Almanya’nın Kassel şehrindeki Tenkil Sergisinde yaptığı konuşmadan.
Kassel’de Südflügen Kultur Bahnhof’ta 13 Aralık’ta açılışı yapılan sergi 15 Aralık’a kadar sürecek.
Tenkil Müzesi, halen içinden geçtiğimiz baskıcı dönemin kaydını tutma, izlerini unutturmamak için yola çıkmış bir proje. Farklı ülkelerde sergilerle, Türkiye’de yaşananları gerçek olay ve kişiler üzerinden anlatmaya çalışan serginin Kassel’deki açılış etkinliği yoğun ilgi gördü.
Salonda sergilenen eşyalar ve sahipleriyle ilgili okuduğunuz metinler, Türkiye’nin gerçeğini; bir bebeğin penceresinden de, hayatını kaybeden yetişkinlerin yaşadıklarıyla da görmenizi ve empati kurmanızı sağlıyor. Açılış konferansı kısmında yapılan konuşmalar, salonda varolan duygusal atmosferi zaman zaman nefes almayı güçleştiren boyuta getirdi.
Bakmaya dayanamadığınız eşyalar, dinlemeye dayanamadığınız hayat kesitleri, şu an Türkiye’de halen yaşanıyor.
Murat Akçabay’ın sözleri de kendi yaşadığı büyük dramdan çok buna dur denilmesi içindi: “Şu an bunlar yaşanıyor ve tepki şimdi gösterilmeli..”
Evet, Tenkil Müzesi projesi bu devrin kaybolabilecek izlerini arşivleme açısından önemli ama halen Türkiye’de kaybolan ve mahvedilen hayatlar var. Yapılan tüm çalışmaların ve etkinliklerin motivasyonun, bu zulmü durdurmak olduğunu hatırlattı bize Akçabay’ın konuşmasını bitirirken söylediği sözler.
Akçabay, çoğu insanın kaldıramayacağı şeyler yaşadı. Üç çocuğu ve eşini Meriç’in sularında kaybetti.
“Çocuklarımız okula gidebilsinler diye, hastalandıklarında doktora gidebilsinler diye, arkadaşları olsun diye yurt dışına çıkmaya karar verdik.” sözleriyle anlattı bu yola neden düştüklerini. Son derece basit ve karşılanabilir bu ihtiyaçlar, Türkiye’de Gülen Hareketi üyeleri için ölümü göze alabilecek gereksinimler haline gelmiş durumda.
Tenkil Sergisi’ndeki her bir parçada bunu görebiliyorsunuz. Dizleri parçalanmış bebek kıyafetleri, halı olmayan hapishanenin zemininde emekleyen bir bebeğin gerçeğini, o beton zeminden daha sert çarpıyor yüzünüze.
Gazeteci Yüksel Durgut da konuşmacılardan biriydi. Durgut, Silivri Cezaevi’ndeyken by-pass ameliyatı olmuştu. Ağır ameliyattan sonra mahkum koğuşunda üç gün pansumanları yenilenmeden bekletilip, elleri kelepçeli, yaz sıcağında, klimasız cezaevi aracında tekrar Silivri’ye gönderilmişti.
Durgut, salondaki Alman konuklara Türkiye’deki özgürlüğün düştüğü düzeyi anlatırken, Yunanistan’a geçtiğinde ilk iş telefonundan VPN’i sildiğini söylüyordu. Yasakların ülkesinde özgürlük bir gazeteci için VPN’den ulaşabildikleriydi çünkü.
Programın ilk konuşmacısı Mehmet Ali Uludağ’ın sözleri yarım kaldı. Yaşadıklarını anlatırken çocukları da salondaydılar ve oların gözyaşlarıydı konuşmayı yarıda bıraktıran.
Gerek, programdaki konuşmacıların zulmü gerçekten yaşayan insanlar oluşu, gerekse sergilenen hayattan parçalar; Türkiye’de şu an neler yaşandığını tüm çıplaklığıyla göz önüne seriyor.
Aslında o salonda bulunan Türkiye kökenli insanların hepsi yaralıydılar ve Murat Akçabay’ın merhum eşinin ismini birkaç denemenin ardından sesi titreye titreye söyleyebilmesini anlıyorlardı.
Bu insanlar, bir diktatöre karşı dik durdukları için bu acıları çektiler ve salondaki Alman konuklar da bunun gayet farkındaydı.
Acıların, unutturulmaması kadar neden yaşandığının insanlığa doğru biçimde aktarılması da önemli. Tenkil Müzesi projesini yürütenlerin bu nedenle insan hakları alanında çalışan irili ufaklı kuruluşlarla ortaklaşa sergiler açması/projeler yapması önlerindeki yeni hedef olmalı.
Özellikle Avrupa’daki insan hakları kuruluşları, düşünce kuruluşlarındaki tecrübe ve networka ulaşabilmek, hem de hak savunucularına Türkiye’de yaşananları eksiksiz anlatabilmek için.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder