20 Ocak 2020 Pazartesi

Çınar Oskay: Demirörenler, Ahmet Ümit röportajının başlığı nedeniyle basılmış 80 bin Hürriyet’i çöpe attılar

Demirören Grubunun satın aldığı Hürriyet’ten işten atılan gazeteciler arasında bulunan Çınar Oskay, “Hürriyet’te sansüre uğradınız mı?” sorusuna, “Ahmet Ümit’le röportaj yapmıştım. Başlığı riskli bulmuşlar, basılmış 80 bin gazeteyi çöpe attılar” yanıtını verdi.

BOLD – Diken’den Minez Bayülgen’e konuşan Çınar Oskay, kendisiyle birlikte 45 gazetecinin tebligatla işten çıkarılmasının ardından Hürriyet’in Doğan grubundan Demirören’e geçiş sürecini anlattı. Gazetenin Demirören grubuna satılmasını ‘işgale uğramak gibiydi’ sözleriyle anlatan Oskay, masasının önüne kamera yerleştirildiğini söyledi. Oskay satışın ardından ilk günleri şöyle anlattı: “Bir gün ofise geldim, masama oturdum. Bir baktım tam karşıma bir kamera koymuşlar, bana bakıyor. O sıralar akademik bir çalışma yapıyorum, tam Foucault okuduğum dönemler. Teorideki her şeyi günlük hayatımda görüyorum. Gazete distopik bir hal aldı, ülkedeki otoriterleşmenin laboratuvarı gibi olmaya başladı. Sonra alıştım, arada el sallamaya, ‘nanik’ yapmaya başladım.”

BÜYÜK BİRADER SİZİ İZLİYOR HAVASI VARDI

“Eskiden dışarıya yönelik olan güvenlik önlemleri içeriye, bizlere çevrildi. “Büyük birader sizi izliyor” havası vardı. Giriş-çıkış, ödemeler, ulaştırma saatleriyle ilgili iç yazışmalar da tuhaflaştı. Buyurgan, güvenlikçi bir dil. Hapishane değilse de fabrika gibi yönetmeye başladılar. Güvenlik görevlilerine önden asansör tutturuyorlardı, gazetecilerle birlikte binmemek için. Hiç görmediğimiz, duymadığımız şeyler”

Demirören döneminde sansürlenen haberinin olup olmadığı sorusuna Oskay, “Oldu tabii. Bir keresinde 80 bin basılı gazeteyi çöpe attılar. Ahmet Ümit’le röportaj yapmıştım. Okursa buradan öğrenecek o da. Başlığı riskli bulmuşlar ama o saate kadar Hürriyet Pazar’ın bir bölümü basılmış. Ben uyurken başlığı değiştirip, yeniden baskıya girmişler, basılanları ise çöpe atmışlar.” dedi.

Oskay, “Başlık neydi? Tepki verdiniz mi?” soruları üzerine, “Milliyetçilik ve din ayrımı İstanbul’un katili’ gibi biraz sert bir şeydi. Hayır, röportaj girmişti. “Ben işimi bildiğim gibi yapayım, isterlerse beni kovsunlar” diye bakıyordum. Vahap Munyar da kibarca idare etmeye çalışırdı” ifadelerini kullandı.

HAPSE GİREN ARKADAŞLARIMIZI MAHCUBİYET İÇİNDE İZLEYEBİLDİK

Oskay, Hürriyet’ten atıldıktan sonraki hayatıyla ilgili soruya ise şu cevabı verdi: “Bir şekilde akıp giden bir hayat da var. Ama her gün o binaya gidip, mesleğin, insanların düştüğü hali görünce, işini hakkıyla yapamayınca, bunu hissedemiyorsunuz. Yaşadıklarımdan bir tür kahramanlık hikayesi çıkarma niyetinde değilim. Bunu söylemeliyim. Bizler hapse giren, işinden kovulan arkadaşlarımızı mahcubiyet içinde, utanarak izleyebildik sadece. Bağımsız medya kurma yolunda adımlar atan insanları da. Onlara minnet borçluyum. Bu insanlar bizim mesleğimizin kahramanları. Erdal Güven gibi, Doğan Akın, Ali Topuz, Cansu Çamlıbel gibi pek çoğu da arkadaşım, ne mutlu ki.”

DEMOKRASİ MÜCADELESİ KAYBEDİLİRSE MAD-MAX SAHNESİNE DÖNÜŞECEĞİZ

Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’te çalışmaya devam etmesini yadırgadığını söyleyen Oskay, şunları söyledi: “Ülkede bir demokrasi mücadelesi var. Bu mücadele kaybedilirse bir Orta Asya diktatörlüğüne -hadi onun seveceği dille söyleyeyim- bir Mad Max sahnesine dönüşeceğiz. Maç ortada. Bunu çok iyi biliyor. Ülkeyi bu hale getirenlerin masasında oturmayı bu kadar istemesi, gözlerine girmeye çalışması o kadar masum bir şey değil. Bunu neden yaptığını anlamıyorum. Yapmasa, kendisi için de çok daha iyi olurdu. Daha çok sevilirdi, ilgi görürdü. Bence daha çok para da kazanırdı. Ama kendini bir köşeye hapsetti.”

“Türkiye, gazetecileri susturmak için terör yasalarını suiistimal etmeye son versin”

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder