5 Şubat 2020 Çarşamba

Erdoğan’ın aklında ne var?

Siyasi olarak içeride ve dışarıda zor günler geçiren Tayyip Erdoğan, ulusalcı cenahı tahrik ederek TSK içerisinde hamle yapmaya zorlayacak. 15 Temmuz’daki gibi kitlesini diri tutmaya çalışacak.

FATİH YURTSEVEN

BOLD ANALİZ – 2020 yılı dünyada ve Türkiye’de süratli başladı. Birkaç sene öncesine kadar alternatifi olmadığı varsayımıyla dış aktörlerin kendisine mecbur olduğunu düşünen Erdoğan için hem içeride hem de dışarıda siyasi hava değişmeye başladı. ABD’li düşünce kuruluşu RAND Corporation tarafından ABD Ordusu için hazırlanan raporda da Türkiye için öngörülen gelecek senaryoları içerisinde orta kademe subayların darbe yapabileceğine dair bir seçenekten bahsedilmesi ve alternatif siyasi oluşumların ortaya çıkması Erdoğan’ın planlarını değiştirdi.

ASKERLER ÖNCÜ ROL OYNAYACAK

Gazeteci Cansu Çamlıbel ABD’nin Avrupa Ordusu’nun komutanlığını yürüten emekli Korgeneral Ben Hodges ile bir röportaj yaptı. Hodges şu değerlendirmeleri yaptı:

“ABD ile Türkiye arasındaki ilişkinin çerçevesini güncellememiz gerektiğine hiç şüphe yok. Mevcut çerçeve on yıllarca iyi işledi ancak bu çerçeve Soğuk Savaş döneminin çerçevesidir ve bugün artık güncellenmesi şart. Güncellenirken de Türkiye’nin maruz kaldığı güvenlik ve stratejik sınamalar göz önünde bulundurulmalı. Sadece Rusya’dan kaynaklı sınamalardan bahsetmiyorum. Genelde askerler siyasetin önündedir çünkü iki tarafta da benzer sorumluluklara sahip profesyonel askerler görev yapar ve rutin olarak yapılması gerekenler konusunda birbirlerini anlarlar. İki ülke ordusunun birlikte çalışmaya devam etmesinin iki ülke ilişkilerinde güvenin yeniden tesisi için bir köprü vazifesi görebileceğine inanıyorum.”

Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir döneme girecek ve özellikle bu dönemde Türkiye’de askerler belirleyici rol oynayacak.

OYUNUN KURALLARINI DEĞİŞTİRMEK ZORUNDA

Erdoğan’ın siyasi gidişatı okuma ve bu yönde koalisyon kurma becerisi ortada. 15 Temmuz sonrasında oluşan toplumsal havanın da etkisiyle kendince TSK’da bir tasfiye yaptı. Ancak; Erdoğan şu anda TSK üzerinde kontrolün tamamen kendi elinde olmadığını, ulusalcı ve milliyetçi kadrolarının önemli noktaları işgal ettiğini biliyor. Hal böyle iken kendisinden sonrasına yönelik planlarının yüksek sesle konuşuluyor olması Erdoğan’ı yeni bir hamle yapmaya ve oyunun kurallarını değiştirmeye zorluyor.

İLK HAMLE UKRAYNA ZİYARETİ

Erdoğan 3 Şubat’ta Ukrayna’ya günü birlik resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ukrayna Doğu Avrupa ve Karadeniz’in kontrol için sahip olduğu coğrafi konum ve Rusya ile olan ilişkileri nedeniyle AB ve ABD açısından son derece önemli. Erdoğan daha önceki ziyaretlerinde Rusya ile olan ilişkisini de dikkate alarak kullandığı temkinli dilin aksine, bu ziyaretinde Ukrayna’ya askeri yardım yapılması, Hazar gazının TANAP üzerinden Ukrayna’ya taşınması gibi Rusya’yı rahatsız edebilecek konulara girdi. Özellikle Erdoğan’ın Ukrayna askerini selamlarken kullandığı “Slava Ukraine-Yaşasın Ukrayna” ifadesi ciddi rahatsızlığa neden oldu. Zira, bu ifade İkinci Dünya Savaşı’nda Ukrayna’daki Nazi işbirlikçileri tarafından kullanılan bir slogan. Ziyaret sonrasında Rus basınında çıkan haberler de bu rahatsızlığı doğruladı.

Erdoğan kritik zamanlarda kendisine alan açmak için yapacağı hamleleri çok iyi hesaplayan bir lider. Daha önceki hamlelerinden de alışık olduğumuz üzere pazarlığı yüksekten açmayı, kendi düşmanını seçmeyi ve pazarlık masasına eli güçlü bir şekilde oturmayı tercih ediyor. TürkAkım, Akkuyu Nükleer Santrali, S-400 tedariki ve Montrö Boğazlar Sözleşmesinin bazı hükümlerinin Rusya lehine yorumlanması gibi konularda, Putin için kendisinin ne kadar değerli olduğunu biliyor. Siyasi olarak varlığının Suriye’deki krizinin devam etmesine, bunun yolunun da İdlib’de bulunan cihatçıların kontrolünün elinde olmasına bağlı olduğunun farkında. Putin şimdiye kadar İdlib konusunda Erdoğan’ı yanında tutacak şekilde bir politika izlemesine rağmen, son birkaç günde sahada dengeler değişti. Rejim ordusu Rusların hava desteğinde İdlib’e ilerlemeye başladı. Erdoğan TSK unsurlarını rejim güçlerinin ilerleyişini durduracak şekilde Rusya ile koordine edilmeden sahada konuşlandırılınca, fiili çatışma ve can kaybı yaşandı. Putin-Erdoğan ilişkisi yeni bir boyut kazandı.

PUTİN’İN SİNİR UÇLARI

Peki Erdoğan bu durumda ne yapacak? Öncelikle Erdoğan planladığı şekilde ABD ve AB’ye göz kırparak ve Putin’in sinir uçlarına dokunacağını bilerek Ukrayna üzerinden ilk hamlesini yaptı. Putin ve Rusya’nın buna cevabı El Nusra ve İblib üzerinden Libya’ya gönderilen cihatçılara dair ellerinde bulunan bilgilerin bir kısmını basın üzerinden gündeme getirmek oldu. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo; “NATO müttefikimiz olan Türkiye’nin yanında duruyoruz. Türkiye’nin kendinin savunmak için yaptığı misilleme eylemlerini destekliyoruz” açıklaması yaptı. Erdoğan akşam saatlerinde Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’de meşru müdafaa hakkının en sert şekilde kullanılmaya devam edeceğini belirtti. (Yabancı bir ülkenin topraklarında o ülkenin silahlı gücüne karşı nasıl meşru müdafaa hakkı kullanılabilir, bu ayrı bir tartışma konusu).

Erdoğan şu anda ABD’nin desteğini arkasına aldığı için daha güçlü bir pozisyonda yeni bir oyun için Putin ile pazarlık yapmayı deneyecektir. Yakın gelecekte yeni bir Putin-Erdoğan zirvesi olacağını söyleyebiliriz. Putin bu zirve öncesinde daha önce uçak düşürülmesi ve büyükelçinin öldürülmesi hadiselerinde olduğu gibi stratejik davranarak ne kazanabileceğine odaklanacaktır. Elindeki kozların büyüklüğüne göre Erdoğan’ı Kırım’ı ziyaretine ikna edebilir, Esad ile masaya oturmasını sağlayabilir.

DENGE KURMASI GEREKTİĞİNİ BİLİYOR

Ancak her ne olursa olsun Erdoğan bir şekilde Rusya ve Batı arasında denge kurması gerektiğinin farkında ve Rusya ile olan ilişkilerinin verebilecekleri ile sınırlı olduğunu da çok iyi biliyor. İç politikada koalisyon yaptığı ulusalcı cenahın varlığının, cemaat mensuplarının tasfiyesinden sonra kendisine ayak bağı olmaya başladığının da farkında. Putin’in Suriye’de cihatçılara silah sevkiyatı konusunda elinde bulunan dosyalar da çok fazla gündeme gelmişken, Erdoğan daha önce Ergenekon ile mücadelesinde kullandığı polis ve yargı mensuplarına yaptığı şeyi bu defa Ulusalcı ekibe yaparak veya onları hamle yapmaya zorlayarak üzerlerine gitmesi gerektiğinin farkında.

Nitekim temmuz ayında Ukrayna’da yakalanan sığınma talebinde bulunan Hablemitoğlu cinayetinin zanlısı olarak lanse edilecek IŞİD’e silah tedarikini koordine eden eski Özel Kuvvetler mensubu Nuri Gökhan Bozkır’ın bizzat Erdoğan tarafından iadesinin talep edilmesi, Erdoğan’ın aklında kirli işleri ihale etmeye yönelik bir planın olduğunu gösteriyor. Ulusalcı cenahı tahrik ederek ve şeytanlaştırarak TSK içerisinde hamle yapmaya zorlayacak ve 15 Temmuz öncesinde yaptığı gibi kendi kitlesini diri tutmaya çalışacaktır. TSK içerisinde tam kontrolü sağladıktan sonra ABD ile masaya oturacaktır. Ancak bu planın uygulamaya koyulma zamanını da Putin ile yapacağı pazarlığın kapsamı ve koşulları tayin edecektir.

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder