6 Mart 2019 Çarşamba

Anne ve Babasız Yavrular

Henüz dört yaşındaki bir çocuk neden kar yağsın ister ki? Kartopu oynamak için mi? Yoksa kardan adam yapmak için sabırsızlandığından mı? Siz hiç babasının gelmesi için kar yağmasını bekleyen bir çocuk duydunuz mu?

Akif henüz dört yaşında. Ailesinin gözü gibi baktığı tek evladı, biricik oğlu… Herkes gibi Akif’in de kahramanı babası. Sonra ne mi oluyor…

Yaklaşık beş ay önce polisler evlerine gelip kahramanını gözünün önünde alıp götürüyorlar. O küçücük yürek acılara boğuluyor. Zaten sessiz bir çocukken daha içine kapanıyor Akif. Annesine dayanıyor, onun dertli sinesine sığıyor.

Baban çalışmaya gitti diyorlar. Hatta açık görüşe gittiklerinde çikolatalar veriyor kahramanı ona. Çalıştım aldım oğlum diyor. Çikolata umurunda değil ki Akif’in. Kahramanının kollarında babasının kokusuyla uzun zamandır olmadığı kadar mutlu uyuyor. Uyandığında kahramanı yok.

Koşuyor annesine sığınıyor Akif.Bir gece anneannesiyle uyurken aniden uyanıyor. “Babam Kar yağdığında gelecek” diyor, geri uyuyor. O minik yanan yüreğine hangi zât su serpti bilmeden o gün Akif’le birlikte biz de başlıyoruz Akif’in karını beklemeye. Onun karıyla beraber üzerimize sağanak sağanak yağacak rahmeti bekliyoruz.

Bir gün annesine diyor ki “anne sen, Sevde’nin annesi ve babası gidip babama yardım edeceksiniz, işini çabuk bitirip geleceksiniz” diyor. Dediği oluyor Akif’in. Babasını götürenler gelip annesini de alıp gidiyorlar. Ne hissetti minicik kalbi o an bilemiyoruz. Ne kadar ağladı ne zaman sustu bilmiyoruz. Onun aklı anne babasında. Annesinin babasının aklı davasında, oğlunda.

Uzun bir gözaltı süresinden sonra soruyorlar Akif’in annesine ‘bir isim söyle seni mahkemeye çıkarmadan bırakalım’. Dedesi de orda; ‘Ne olur kızım bizi düşün evladını düşün söyleyiver’ diyor.

Düşünmez mi hiç ortada kalan evladını annesi. Canının bir parçasını da evde bırakmaz mı? ‘Baba ben burada kuru ekmek yiyorum kaç gündür, hain miyim ben. Daha üstüme gelirsen intihar ederim’ der, susturur babasını. Koridorlarda sesi yankılanır Akif’in koca yürekli annesinin. “Ben bunları Rabbime havale ediyorum!”. Şimdi Akif anneannesiyle, dedesiyle maddi manevi sıkıntılarla ve en çok da ana-baba hasretiyle büyüyor. Ey minicik kalbi acılarla dolmuş çocuk. Sen beklemeye devam et. O kar bir gün yağacak. Ey şanslı çocuk Kavuşacaksın kahramanlarına.

Gecenin karanlığında bir anne düşünün gözü yaşlı. Kalbi telaşlı. “Baba ” diye sayıklayan yavrusunun acısını nasıl dindireceğini bilemeyen… Kalbinde kopan fırtınalarda savrulmamak için direnen… Yavrusu her baba diye ağlayışında “baban mama almaya gitti yavrum. Alıp hemen gelecek. ” derken boğazına binlerce düğüm dizilen… Babasının yanına götürdüğü Betül’ünün babasına hediye için götürdüğü bir kuru yaprağı polisler içeri almayıp Betül’ü saatlerce ağlattığında yavrusunu teselli yine ona düşen… Özenerek bin bir emekle seçtiği daha borcu henüz bitmiş eşyalarını kocasını kurtarmak için yok pahasına satıp Betül’ünün babasına avukat tutan…

Bir anne, bir eş düşünün; önce yuvası reissiz, sonra yavrusu babasız en sonunda da evladıyla yuvasız kalan… Bir eş düşünün; belki görürüm umuduyla her gün yılmadan kuyudaki Yusuf’una çamaşır götüren… Göremeyeceğini bilse de belki verirler de iyi olduğumuzu burada olduğumuzu bilir diye düşünen… Bir baba düşünün; çektiği onca işkenceye, çileye rağmen eşinin, yavrusunun karşına dimdik çıkıp “iyiyim ben, bir tek siz eksiksiniz burada” deyip o yanan kalplere su serpebilen…

Böyle kahramanlar oldukça bu zulmü yapanlar, bu zulme alkış tutanlar alçaldıkça alçalıyor. Aklımızda dilimizde aynı sözler yankılanıyor. ELİF GİBİ DİMDİK DUR. İSYANINA ZİNCİR VUR. BU GÜNLERDE GEÇECEK. BU ZULÜMDE BİTECEK. GÜZEL GÜNLER GELECEK. GÖZLERİNİ AL YERDEN.

Onların hikâyesi de Akif’inkinden farklı değil. Ama biraz daha şanslılar belki; dört minik kalp beraber atıyor en azından. Tutuklu anne ve babalarını özlediklerinde birbirlerine sarılıyorlar. Ömer 11 yaşında, 3 küçük kardeşinin hem annesi hem babası hem de abisi. Çocuk yüreği ne hissediyor ki acaba. Olanlara ne kadar anlam verebiliyor. Anneanne gözü gibi baksa da emanetlerine hiç annenin yerini tutar mı? Melike en şansız olanı henüz 24 aylık ama 5 ayını anne siz babasız geçirdi.

Dört minik yürek ne kadarda özlemiştir annelerini. Ah bir de gidip görebilseler… İzmir o kadar uzak ki onlar için… Hem uzak, hem masraflı, hem çok zor… Kalacak yer yok, götürecek kimse yok… Yaşlı anneanne ve dede nasıl götürsün? Anneye mi, babaya mı götürsün? Beterin beteri varmış, anne babasını ziyaret edebilenler çok şanslıymış. Ya anne… 4 yavrusundan ayrılmış cezaevindeki anne, aylardır evlatlarının hasretiyle yanıp kavrulan anne… Hangi birine yansın…

Allah tez zamanda bu yavruları anne ve babasına kavuştursun.



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/03/06/anne-ve-babasiz-yavrular/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder