CHP Milletvekili Turan Aydoğan, Meclis kürsüsünde infaz paketine yönelik ‘majestelerinin yargısı’ ifadesini kullanınca AKP’li milletvekilleri müdahale etmeye çalıştı. “Siz majestelerinin yargısının yapmış olduğu bataklığı kurutmak yerine, bataklıktaki sinekleri öldürüyorsunuz” dedi.
BOLD – Konuşmasında yasanın Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirten CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, “Seçilmiş belediye başkanlarını kapsam dışında bırakacaksınız, yazanları, çizenleri kapsam dışında bırakacaksınız, fikir söyleyenleri kapsam dışında bırakacaksınız. Kara Harp Okulunda okuyan gariban çocuklara otuz yıl ceza vereceksiniz ve burada kapsam dışı bırakacaksınız. Yazan, çizen herkesi 220’nci maddeyle, 314 göndermesiyle ceza vereceksiniz, size aykırı düşünen herkes terörist olacak, devleti soyanları, bir şekilde peşkeş çekenleri kurtarmak için yaptığınız yasayı da bu topluma “barış yasası” diye sunacaksınız” ifadelerini kullandı.
Aydoğan, suç örgütü lideri Sedat Peker’in tehditler savurup yargılanmadan hemen önce elini kolunu sallayarak yurt dışına kaçmasını hatırlatarak, “Majestelerinin yargısı budur işte” ifadesinin ardından AKP’lilerin tepkisiyle karşılaştı. Mecliste kısa süreli gerginlik yaşandı.
Aydoğan, Sedat Peker’in yurt dışına kaçışını şöyle özetledi:
“Oluk oluk kan akıtıp altında duş alacağım.” diyen bir şahıs vardı, hatırlıyor musunuz? (HDP sıralarından “Evet.” sesleri) O şahıs cezaevi görmedi. O şahsı lütfen sorguya çağırdınız, yanında yüzlerce arabayla beraber gitti, ifade verdi ve geziyor. Milletin yarısını tehdit etti, ölümle tehdit etti, kan akıtmayla tehdit etti; cezaevi görmedi, herhalde hakkındaki soruşturma da akamete uğramıştır.
İkinci bir ifade daha okuyacağım: “Senin kanını akıtır, sana içiririm. Umarım ne kadar ciddi olduğumu anlarsın, yoksa seni paramparça ederim. Öldüreceğim kişiyi önceden haber veririm.” Bu da İstanbul’u sizin elinizden alan, Türkiye’deki demokrasi güçlerinin göz bebeği Ekrem İmamoğlu’na bundan on üç gün önce gönderilmiş bir e-mail.”
Aydoğan’ın bu sözlerinin ardından AKP sıralarından sesler yükselince Meclis Başkanvekili araya girerek genel kuruldan Aydoğan’ı sessizce dinlemesini istedi.
Turan Aydoğan ile AKP’liler arasındaki tartışma Meclis tutanaklarına şu şekilde yansıdı:
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Size bir-iki ifade okuyacağım şimdi: “Oluk oluk kan akıtıp altında duş alacağım.” diyen bir şahıs vardı, hatırlıyor musunuz? (HDP sıralarından “Evet.” sesleri) O şahıs cezaevi görmedi. O şahsı lütfen sorguya çağırdınız, yanında yüzlerce arabayla beraber gitti, ifade verdi ve geziyor. Milletin yarısını tehdit etti, ölümle tehdit etti, kan akıtmayla tehdit etti; cezaevi görmedi, herhâlde hakkındaki soruşturma da akamete uğramıştır.
İkinci bir ifade daha okuyacağım: “Senin kanını akıtır, sana içiririm. Umarım ne kadar ciddi olduğumu anlarsın, yoksa seni paramparça ederim. Öldüreceğim kişiyi önceden haber veririm.” Bu da İstanbul’u sizin elinizden alan, Türkiye’deki demokrasi güçlerinin göz bebeği Ekrem İmamoğlu’na bundan on üç gün önce gönderilmiş bir e-mail. (AKP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen, hatibi dinleyelim.
Genel Kurula hitap edin Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bu e-mail dolayısıyla on üç gün boyunca Cumhuriyet savcılığı ve sizin Bakanlığınız doğru düzgün bir işlem yapamadı. Ne zamanki basına yansıdı, o zaman kerhen “Bu adamı bulduk.” dediniz. (AKP sıralarından gürültüler)
Bunu niye söylüyorum? Bunu, şimdi daha çok kızacağınız bir şey söyleyeceğim, onun için söylüyorum: Majestelerinin yargısı budur işte. Siz, majestelerinin yargısının yapmış olduğu bataklığı kurutmak yerine, bataklıktaki sineklerin bir kısmını öldürmekle uğraşıyorsunuz. Bu yasanın özeti budur. Bu yasa, Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır, Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır, Anayasa’nın 87’nci maddesine aykırıdır.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bizi burada, toplumun önünde bir Anayasa ihlaline kasıtlı olarak itiyorsunuz. Üstelik, getirdiğiniz yasa bu toplumda barış sağlayacak, adalet sağlayacak bir yasa değil. Bu tip yasalar ne için yapılır? Böyle, ekonomisi bozuk, siyaseti bozuk, idaresi bozuk ve yargı düzeni bozuk olan ülkelerde yaratılmış olan adaletsizliğin telafi edilmesi için yaratılır. Dünyanın demokrasisi gelişmiş ülkelerinde hiç gördünüz mü infaz rejiminin değiştirildiğini, “kısmi af” falan filan adı altında yaratılan sorunların telafi edildiğini? Görmediniz; görüp söyleyemezsiniz, buraya çıkıp söyleyemezsiniz.
Sizin yarattığınız sorunların telafisiyle ilgili yola çıktık biz. Aylarca, yıllarca sizi davet etti Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel, Meclis kapanmadan sizi buraya dört dörtlük bir af yasası, infaz yasası yapmaya davet etti. Neredeydiniz? Yıllarca yattınız, kılınız kıpırdamadı. Milliyetçi Hareket Partisinin -bence hiç katılacak bir yanı yok- 2-3 maddelik getirdiği bir infaz rejimiyle ilgili teklif vardı, sonra geri çekildi. Onunla ilgili -Allah sağlık versin inşallah, şimdi hastanede Feti Yıldız, acil şifa diliyorum- Feti Yıldız Komisyona gelip: “Bu ne olacak?” dediğinde, Komisyon Başkanı: “Biz, bütün partilerin uzlaşacağı bir infaz rejimi yapacağız.” dedi. Çok doğruydu bu. Bu mu sizin uzlaşınız? Bu mu sizin uzlaşınız? Gazetecileri kapsam dışında bırakacaksınız…
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 22 gazeteci kimmiş?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – …seçilmiş belediye başkanlarını kapsam dışında bırakacaksınız, yazanları, çizenleri kapsam dışında bırakacaksınız, fikir söyleyenleri kapsam dışında bırakacaksınız, FETÖ’nün bir numaralı finansörü sarayın uçağında gezecek, Kara Harp Okulunda okuyan gariban çocuklara otuz yıl ceza vereceksiniz ve burada kapsam dışı bırakacaksınız. Yazan, çizen herkesi 220’nci maddeyle, 314 göndermesiyle ceza vereceksiniz, size aykırı düşünen herkes terörist olacak, Ceza Kanunu’nda doğru düzgün bir terör tarifi yapmayacaksınız, sonra bizim önümüze geleceksiniz, devleti soyanları, bir şekilde peşkeş çekenleri kurtarmak için yaptığınız yasayı da bu topluma “barış yasası” diye sunacaksınız. O soyguncuları yazan gazeteciyi içeri attınız, henüz kitabı çıkmadan attınız. Cenin hâlinde düşünce cezalandırdınız siz. Siz, artık, bir baskı iktidarı hâline geldiniz. Kendi mağrurluğunuzdan dolayı, bu Mecliste anayasal olarak, Meclisin beşte 3 çoğunluğuyla çıkması gereken bir yasayı, burnu büyüklük yapıyorsunuz, iki parti bir arada “İstediğimiz şekilde çıkarırız.” diyorsunuz. Millet izliyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Anayasa Mahkemesi izliyor.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Anayasa Mahkemesine gerek yok; hukukçusunuz, Anayasa’yı siz daha iyi yorumlayacaksınız benim gibi.
Daha önce çıkarılmış olan “Rahşan yasası” dediğiniz yasanın da adı “şartlı tahliye yasası”ydı ama öyle yorumlanmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Burada oyun yapıyorsunuz, bir kısım insanlara özel af çıkarıyorsunuz, Mecliste herkesi buna mecbur sayıyorsunuz.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Oyunu siz yapıyorsunuz, siz. Oyun sizin işiniz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Şimdi, majestelerinin hâkimlerini suçluyorsunuz “infaz hâkimliği” adı altında. Doğru, infaz hâkimliği güzel bir şey ama geniş yetkileri itibarıyla ne yapacağı belli olmayan majestelerinin hâkimini yarattınız. O majestelerinin hâkimleri neler yaptı, biliyor musunuz? Sulh ceza hâkimleri FETÖ borsasının kurbanı oldu. Burada “maklubeye kaşık sallayanlar” diye siz tartıştınız onların durumunu. Osman Kavala’yı tahliye eden mahkemenin hâkimini aylarca, yıllarca istediğiniz şekilde karar verdi diye orada tuttunuz, tahliye kararı verildiğinde de Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, dedi ki: “Tahliye kararı vermeye kalktı.” Mahkemenin verilmiş bir kararına “vermeye kalktı” diyen bir irade, Anayasa’daki bütün erkler ayrılığını yok sayan iradedir, tek adam iradesidir ama bilin ki toplum önünde artık azınlıktasınız. Baskınız artsa da toplum sizi görüyor, gereğini yapacaktır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisin çatısı altında temiz bir dil kullanmakla mükellefiz. Burada dile getirmiş olduğumuz “majestelerinin yargısı” ifadesini Sayın Grup Başkan Vekili kendisi de benim kadar bilir, hukukçudur; Yargının bağımsızlığının engellenmiş hâli anlamına gelir.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Size göre.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Efendim, bir müsaade edin ya da siz gelin konuşun.
Yargının bağımsızlığının engellenmiş hâlinin zaten doğal olarak tezahür ettiği ifadeler Sayın Cumhurbaşkanının ağzından çıkmıştır Osman Kavala davasında, çıkmıştır Rahip Brunson davasında, çıkmıştır bir gazetecinin Almanya Başbakanıyla anlaşılarak uzun süre içeride tutulduktan sonra gönderilmesinde de o da bir haksız tutmaydı. Şimdi, bu kadar siyasallaşmış bir yargıya ben majestelerinin yargısı demeyeceğim de bağımsız ve tarafsız yargı mı diyeceğim, sizin gibi başımı kuma mı gömeceğim? (CHP sıralarından alkışlar) Ben ömrümü bu işe verdim, ben hak ihlalleriyle uğraşarak geldim buraya.
BAŞKAN – Sakin olalım değerli arkadaşlar, Sayın Aydoğan lütfen siz de.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Sizin gibi Sayın Cumhurbaşkanının iki dudağının arasında, daha önceden hazırlanmış yasaları burada tekrarlamaya gelmedim. Ben, burada yolda İstanbul’dan gelirken vicdana gidiyorum diye mesaj attım İstanbul seçmenine, İstanbul seçmenine borcum var.”
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder