6 Mart 2019 Çarşamba

Yüzyıllık Yalnızlık dizi oluyor

Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez’in kült romanı Yüzyıllık Yalnızlık dizi oluyor. Eserin ekran hakları Netflix tarafından satın aldı.

Yayımlanışından elli yılı aşkın zaman sonra roman ilk kez ekrana aktarılacak. Projenin yöneticisi ise Márquez’in oğulları Rodrigo Garcia ve Gonzalo Márquez. Bugüne kadar romanın ekran haklarını almak için pek çok girişimin olduğu biliniyor. Ancak hikâyenin İspanyolca anlatılacak olması Netflix’in romanın haklarını alabilmesinde önemli bir etken olmuş.

Dizinin senaryosunun kimin tarafından yazılacağı henüz belli değil ancak çekimlerin Kolombiya’da yapılacağı açıklandı.

YÜZYILLIK YALNIZLIK NASIL KLASİK OLDU?

Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanı bu yıl 52. yaşına girdi. Roman ilk yayımlandığında olumsuz eleştiriler almış, genç yazar Márquez zorlu bir yayın dünyasında bulmuştu kendini.

Büyülü gerçekçilik akımı için de çığır açıcı olan Yüzyıllık Yalnızlık 1967 yılında kıtanın önde gelen yayınevlerinden Arjantin merkezli Südamericana (Güney Amerika) Press tarafından basıldığında Márquez pek tanınmıyordu. Kitaptan ne yayıncısının ne yazarının büyük beklentileri vardı. Ama Yüzyıllık Yalnızlık bugüne kadar 45 milyon kişi tarafından satın alındı, İspanyolca dilinde yazılmış en önemli romanlardan biri olarak edebiyat tarihinde yerini aldı.

Yüzyıllık Yalnızlık‘ın “büyülü” yanı aslında Macondo kasabasının gündelik ve gerçek hayatıydı. Biraz da bu nedenle büyülü gerçekçiliğin bir akım olarak aslında yanlış tanımlandığı düşünülüyor kimi Latin Amerikalılar tarafından. Buendía ailesinin kasabası Macondo’da doğal felaketler ya da iç savaşın etkileri bu süreçte hiç eksik olmadı. Peki ama ilk yayımlandığında olumlu karşılanmayan bu uzun romanı dünya için de anlamlı kılan neydi? Bu sorunun cevabı pek çok eleştirmen ve edebiyat dergisi tarafından yeniden soruluyor.

KLASİK OLMAYA GİDEN YOL

1960’larda Latin Amerika’da yazılmış bir romanın uluslararası başarı kazanabilmesi için şu yolu izlemesi gerekiyordu: Bölgede en az 8 bin adet satmak, bu rakamla İspanya’nın iyi yayıncılarından birine ulaşmak, böylece İngilizce, Fransızca ve Almanca yayın yapan diğer yayıncıların ilgisini çekmek ve onlar tarafından da basılmak. Ama bunlar da yeterli değildi, alınması gereken ödüller vardı: Biblioteca Breve, Rómulo Gallegos, Casa de las Américas, ve Formentor Ödülleri.

Bu yolu izleyen diğer yazarlar ve kitapları, örneğin Alejo Carpentier, Maria Vargas Llosa, Julio Cortazar ve Carlos Fuentes bunu yapabilmişlerdi. Márquez’in de Yüzyıllık Yalnızlık‘la izlediği bu yol oldu. Ama adı geçen yazarları geride bıraktı ve Márquez’in romanı 44 dile çevrildi, Cervantes’in Don Kişot‘undan sonra en çok dile çevrilen İspanyolca eser oldu.

ROMANDAN UMUT KESİLMİŞKEN

Sudamericana, Yüzyıllık Yalnızlık‘ı boom latinoamericana (Latin Amerika Boom’u) dünya edebiyat pazarında zirvedeyken yayımlamıştı. 1960’larda Arjantinli yazar Jorge Luis Borges yeniden keşfedilmişti adeta dünyada. Guatemalı yazar Miguel Ángel Asturias, 1967’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında Latin Amerika edebiyatına ilgi daha da artmıştı.

İspanya’da 1950 ile 1960’lı yıllarda sosyalist gerçekçilik akımı etkiliydi ve Latin Amerikalı yazarlar da İspanya’da isim yapmak için bu akıma katkıda bulunuyorlardı. Bu isimlerin başında Mario Vargas Llosa geliyordu. Uluslararası arenada ise Fransız Yeni Roman akımı etkiliydi ve biçimsel deneyler yapılıyordu. Ama Yüzyıllık Yalnızlık‘ın yayımlandığı dönem bu akımların da tökezlemeye başladığı yıllar oldu.

Latin Amerika’da ise indigenismo denilen yerlilerin hikâyelerine odaklanan edebiyat akımı etkiliydi 1960’lara kadar ancak Yüzyıllık Yalnızlık bu akımın da ilgi görmemeye başladığı bir döneme denk geliyordu.

YENİ DON KİŞOT

1967-1969 yılları arasında çıkan eleştirilerde Yüzyıllık Yalnızlık’ın adı geçen bu akımların sınırlarını aştığı ve edebiyatı öteye taşıdığı vurgulanmaya başladı. Uluslararası edebiyat dünyasında genel kanı can çekişen roman türüne Márquez’in yeni bir soluk getirdiği ve “yaşayan bir roman” yazdığı şeklinde oldu. Nihayet 1989’da Batı Kanonu‘nun yazarı Harold Bloom Yüzyıllık Yalnızlık‘ı “yeni Don Kişot” olarak selamlayacaktı.

Bugün genel kanı Yüzyıllık Yalnızlık‘ın büyülü gerçekçilik akımının temsilcisi olduğu yönünde. Büyülü gerçekçilik bir Latin Amerika akımı olarak kalmadı ve John Updike, Salman Rushdie gibi yazarların eserlerine de tesir etti. Yüzyıllık Yalnızlık da öyle, pek çok uluslararası yazarın etkilendiği bir roman olarak nitelendi hep. Ancak Yüzyıllık Yalnızlık yayımlandığı yıllarda “büyülü gerçekçilik” henüz yerleşmiş bir terim değildi. O nedenle uluslararası alanda kabul görmeye başlarken roman “sınıflandırılamaz”, “”fantezi ve gerçeğin karışımı”, “supragerçekçilik” gibi sıfatlarla anıldı.

52. yılını kutlayan Yüzyıllık Yalnızlık, Latin Amerika’nın romanı değil, bütün insanlığın romanı olarak okunuyor.

kronos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder