31 Mart 2019 yerel seçim sonuçları son erdiğinden beri hükümet yanlısı gazetelerde özeleştiri yazıları yayınlanıyor. Özellikle köşe yazarları hem havuz medyasındaki, hem de AKP içindeki dostlarını, arkadaşlarını ‘dostane’ bir dille uyarıyor. İbrahim Tenekeci, Mehmet Doğan, Kemal Öztürk bu çerçevede yazılar kaleme aldı.
ADAMIN MÜSLÜMAN OLMASINI İSTEMİYOR MUYUZ
En son bugün Karar yazarı Ahmet Taşgetiren ‘Proje’ başlıklı bir yazı yazdı ve İBB başkanlığı bir türlü ilan edilmeyen Ekrem İmamoğlu’nun Eyüp Camii’ne, Çamlıca Camii’ne gidip Kuran-ı Kerim okumasını proje olarak görenlere bir hatırlatmada bulundu.
“Neredeyse adamın Müslüman olmasını istemiyor gibi duruyoruz.” diyen Taşgetiren şöyle devam etti: “Camiye gelmeseydi, dua etmeseydi, sakallı bir adamla kucaklaşmasaydı, muhafazakâr görüntüler içine girmeseydi vs… Ya da muhafazakâr olacak idiyse bile bizim partiye oy verseydi, bizim partiden aday olsaydı…”
KUL HAKKI SİYASET ZEMİNİNDE KİTAPLARA HAPSOLDU
Fetvalarıyla her zaman tartışılan Ahmet Taşgetiren, hala başkanlığı resmi olarak açıklanmayan İmamoğlu’nun hakkının yendiğini söyledi ve boynunun vurulduğuna vurgu yapan yazısını şöyle tamamladı: “İnsanların kalbini yarıp bakamıyor olsak bile boynunu vurmaktan çekinmeme eğilimindeyiz. “Kul hakkı” diye bir ölçü, siyaset zemininde kitaplara hapsoluyor.”
AHMET TAŞGETİREN’İN YAZISI
Acaba Ekrem İmamoğlu’nun seçimden önce, sonra Eyüp Sultan Camii’ne gidip dua etmesi proje midir? Hele Çamlıca Camii’inde Cuma namazı kılması?
-Acaba İmamoğlu, kendisi başlı başına bir proje midir?
-Acaba CHP’nin muhafazakar kitlelere açılış çabaları proje midir?
“Proje” tanımlaması revaçta.
Genelde siyasette bizi şaşırtacak olguları “Proje” olarak görmekteyiz.
Bir CHP’li camiye gidiyor, dua ediyor, halkla ilişkilerde herhangi bir CHP’liden beklenmeyecek sıcak görüntüler veriyor, çapraşık sorular karşısında sinirleri alınmışçasına güler yüzlü mukabelede bulunuyor, en az oy alacağı – aldığı toplumsal zeminlerde dolaşıyor vs.
Doğru, bunlar üzerinde çalışılmadan olmayacak şeyler. Hele Bir ilçe belediye başkanlığından İstanbul gibi bir metropole, üstelik Cumhurbaşkanı’nın “Aşkım” dediği bir şehre başkan olmaya adaysanız, hele karşınızda şu anda Türkiye siyasetinin ikinci adamı varsa meydana nasıl bir profil olarak çıkacağınızı çalışmanız gerekir, sizi meydana sürenlerin çalışması gerekir.
Bunu hangi aday yapmaz ki…
Ama biz, muhafazakar camia burada “Proje”yi, negatif anlamda kullanıyoruz, kötülük çevrelerinin oyunu gibi değerlendiriyoruz.
Baktığınızda İmamoğlu ile ilgili “Proje” tanımlaması hep “Dua” gibi masum davranışlarla sınırlı değil, bir whatsapp mesajında dolaştırıldığına göre arkeolojik kazı yapılmış ve taa Pontus’a kadar gidilmiş. Meğer bu işin içinde Pontus hayali kuranlar bile varmış.
Ne diyeyim, tabii ki araştırılmalı. İstanbul önemli, Ayasofya önemli, Konstantinopolis gibi hülyalar hala ölmüş değil, Ekrem İmamoğlu da bir yandan Eyüp Camii’nde dua edip, diğer yandan da Pontus hayallerine taş taşıyor olabilir!
Mi?
Bu “Proje” işi hoşumuza gidiyor. Bir ortamda bir arkadaş “Bu Temel Karamollaoğlu bir proje” dedi. Bir başkası “Neyin projesi?” diye sordu. Böyle “Proje – Neyin projesi?” diyalogu bir süre devam etti, biz Karamollaoğlu’nun “Neyin projesi” olduğunu öğrenemeden diyalog sona erdi.
Ben bu “Proje” tanımlamalarına öteden beri dikkat ederim. Bir ara “Ak Parti’nin aslında Erbakan’ın projesi olduğu”na dair sorular soruldu bana Anadolu gezilerimde. Hüsnü zanla oluşturulmuş bir proje tanımlamasıydı. İnsanlar Erbakan Hoca’dan vazgeçemiyor, onun kendi talebeleri tarafından yenilmiş olmasına gönlü razı olmuyor, bu arada Tayyip Bey’in de başarısını görüyor, “Olsa olsa Hoca bunu kurgulamıştır” sonucuna varıyor. Öyle midir acaba?
Bir ara Çağlayan ve Kazlıçeşme’de Fetih mitingi yapıldı hani. Çağlayan’da Erbakan hoca’nın, Kazlıçeşme’de Tayyip Erdoğan’ın mitingi. Hoca ne dedi: Onlar Bizans’ın çocukları, biz Fatih’in çocuklarıyız. Yani bu söze göre Bizans’la ilgili birileri Ak Parti kadrolarını kurgulamış, devreye sokmuştu.
Bu “Proje” ile Karamollaoğlu’nu “Proje” diye tanımlamak arasında bir fark var mı?
Hala birileri bizim tanıdığımız, sevdiğimiz Hocaları “İslam’ı tahrip projesi”nin elemanları olarak görüyor.
Başlangıçta Amerika ve Avrupa Birliği ile kurduğu ilişkilere bakarak Ak Parti’yi İslam dünyasını dönüştürme ameliyesinin “Projesi” olarak yorumlayan az insan mı oldu?
Şimdilerde Ak Parti’nin fabrika ayarlarının bozulduğundan yola çıkarak yeni bir siyasi oluşum arayışında olanlar da, geçmişte ne kadar Ak Parti içinde en tepelerde rol almış, hatta gençliklerinden bu yana aynı misyon için koşmuş olsalar da, “Acaba hangi projenin insanları?” diye sorgulanmaktan kurtulamıyorlar.
Aslında durduğumuz yeri kutsadığımız ölçüde öteki alanlardaki her oluşuma, “Proje” gibi negatif bir anlam yükleme eğilimi her çevrede var. Bu aynı çizginin iç dünyasında söz konusu olduğunda peşinden “İhanet” tanımlamaları geliyor, giyotin devreye giriyor, infazlar başlıyor.
Burada benim İslam hassasiyeti açısından dikkat çekmek istediğim bir husus var: Durduğumuz siyasi zemini kutsadığımız ölçüde, onun dışındaki oluşumların en masum hareketlerini bile günah hanesine yazma eğilimi oluşuyor.
Neredeyse adamın Müslüman olmasını istemiyor gibi duruyoruz. Camiye gelmeseydi, dua etmeseydi, sakallı bir adamla kucaklaşmasaydı, muhafazakâr görüntüler içine girmeseydi vs… Ya da muhafazakâr olacak idiyse bile bizim partiye oy verseydi, bizim partiden aday olsaydı…
İnsanların kalbini yarıp bakamıyor olsak bile boynunu vurmaktan çekinmeme eğilimindeyiz. “Kul hakkı” diye bir ölçü, siyaset zemininde kitaplara hapsoluyor.
Sakın siyasetin iman haline getirilmesi fetvaları da, siyasete eklemlenen “cemaat yapıları”nı da, “islami STK’ları” da hatta siyasi partileri de “Dinin toplumda tartışılır hale getirilmesi” noktasından “Proje” haline getiriyor olmasın.
Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Semra Özal bir proje ile Ak Parti’ye yaklaşıyor olmasın. Ak Parti’nin MHP ile buluşturulması proje olmasın. Pelikan bir proje olmasın. Medya dili proje olmasın.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder