19 Mart 2020 Perşembe

Erdoğan derin devlet ilişkisinin tarihi: Kadir Kartal

Avukat Kadir Kartal… Bazen Erdoğan ailesinin avukatıyken bazen tam karşısında konumlanıyor. Devletin ona verdiği görevler, Erdoğan/Devlet ilişkisinin de tarihini oluşturuyor.

CEVHERİ GÜVEN

BOLD ÖZEL – Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan. 11 Mayıs 1998’de İstanbul’da (Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi’nde) saat 11:45 sularında Türk Sanat Müziği sanatçısı Sevim Tanürek’e çarparak ölümüne sebep oldu.

Kaza olduğunda Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ydı ve görünürde 28 Şubat’ın generallerinin şimşekleri üzerindeydi.

Generaller için Erdoğan’ı kamuoyu önünde sıkıştırabilecek son derece önemli bir kozdu.

Generaller, Erdoğan’ı rejim ve laik-dinci tartışması üzerinden sıkıştırırken, “sahte diploma“yı pas geçtikleri gibi bu konuyu da pas geçtiler.

Hatta tam bu noktada devreye TSK’yla arası çok sıkı olan Kadir Kartal isimli avukat girdi.

Birazdan anlatacağımız olaylar zinciri, devletin savunmayı yani “Avukat“ tarafını da boş bırakmayarak neler yaptığınının da tarihi bir bakıma.

Erdoğan ailesinin avukatlığını Kadir Kartal’ın üstlenmesiyle Ahmet Burak Erdoğan’ı hapse götürebilcek yargı süreci değişmeye başladı.

Burak Erdoğan kaza yaptığında ehliyetsizdi. Önce bir ehliyet ayarlandı. Geriye dönük evrakla. Sıra bilirkişi raporuna geldi. İleriki yıllarda bürokraside jet gibi yükselecek Adli Tıp İhtisas Dairesi Başkanı Eyüp Çakmak tarafından kazayla ilgili rapor hazırlandı. Hayatını kaybeden Sevim Tanürek‘i 8/8 suçlu gösteren bir rapordu.

Mahkeme başladığında kimse Ahmet Burak Erdoğan’ı görmedi. Çoktan İngiltere’ye gitmişti bile. Bir ölümün gerçekleştiği kazanın mahkemesi fail katılmadan yapıldı ve 2 Haziran 2000’de Burak Erdoğan’ın beraatiyle sonuçlandı. Tanürek’in ailesi süreçte önce mücadele başlatmış ardından sessizliğe bürünmüşlerdi. Üzerlerine kurulan yoğun baskı nedeniyle geri çekildiklerini yıllar sonra açıklayabilecekti ancak.

Avukat Kadir Kartal’ın sihirli elleri Erdoğan Ailesi’nin dosyasına nasıl olmuştu da dokunmuştu? Oysa biz onu sürekli bir tarafında askerlerin/devletin bulunduğu kritik dosyalarda hatırlıyoruz.

BAŞBAĞLAR KATLİAMININ GÖNÜLLÜ AVUKATI

2 Temmuz 1993’teki Sivas Katliamı’ndan yalnızca birkaç gün sonra, 5 Temmuz 1993’te 33 köylünün öldürüldüğü Başbağlar Katliamı gerçekleşti. Yansıtılmaya çalışılan fotoğraf netti: Sivas’ta Aleviler; Başbağlar’da Sünniler katledilmişti.

Birkaç Alevi köylü fail olarak tutuklandı ve yargılama başladı. Perişan haldeki Başbağlar köylülerinin avukatlığını Kadir Kartal gönüllü olarak üstlendi. İstanbul’dan Erzincan’ın dağ köyüne jet hızıyla gitmiş ve yakınlarını kaybedenlerin tamamından vekalet toplamıştı.

Gönüllü avukat, milliyetçi söylemleriyle öne çıksa da, davayı kapatan, failleri gizleyen bir misyonla hareket etmekteydi.

Güvenlik gerekçesiyle İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi‘ne (DGM) alınan davanın üye hakimi Şakir Kadıoğlu yıllar sonra mahkemede oynanan tiyatronun avukat ayağını da açıklayacaktı verdiği röportajlarda.

Hakim Kadıoğlu, davada önlerine getirilen tutukluların hiçbirinin fail olmadığını, Alevi tırpan işçilerinin fail diye getirildiğini, savcının olay yeri incelemesine dahi gitmediğini, olay yeri incelemesini Askerlerin yaptığını, köylüleri öldüren mermilerin balistik incelemesinin yapılmadığını ve en önemlisi 33 kişinin öldürüldüğü ve bütün köyün yakıldığı olayın dosyasında tek bir şahit ifadesinin dahi bulunmadığını söyleyecekti.

Hakim Kadıoğlu avukatlarla ilgili ise şunları söylüyordu:

“Davada yargılanan hiç kimse suçunu kabul etmedi. Başbağlar Köyü’nün avukatları da ‘bizim elimizde şu şahitler var’ demek yerine, ‘bu deliller var’ demek yerine, aslında gerçekten suçu olmayan kişilerin tutukluluklarının devamına diye karar çıkartmak için uğraşıp durdular. Yani davanın kendisi kadar, avukatların savunmalarındaki strateji de kusurlarla doluydu. Ben mahkeme heyetindeyken bile içimden bunlara şöyle kızardım. Kardeşim tutukluluğun devamı da, 33 tane can gitmiş, tutukluluğun devamına demeyle olmuyor ki bu işler. Olayı ortaya koy. Şahitleri bul. Tanık getir. İsim söyle… Ama yok! Bu davada deliller bile ortaya konulamadı.”

Başbağlar Köylüleri’nin gönüllü avukatı Kadir Kartal ve ekibi, mahkemeye delil sunmayı bırakın olayı gören köylüleri şahit olarak bile çağırmamışlardı.

Hakim Kadıoğlu, mevcut tutukluların suçlu olmadığını serbest bırakılmaları asıl faillerin bulunması gerektiği yönünde oy kullansa da mahkeme heyetinde azınlıkta kalmıştı.

Sonuçta dava zaman aşımına uğradı ve fail denilenler de Başbağlar nedeniyle değil, örgüt üyeliği suçlamasından ceza verilerek hapiste tutuldular.

Avukat Kadir Kartal ise Başbağlar’la ilgili çıktığı her televizyon programında; emperyalizm, emperyalizmin topraklarımızdaki oyunları, Amerika, CIA, dünyayı yöneten beş aile gibi alakasız tüm konulardan bahsetti ancak Başbağlar Katliamı’ndaki devletin rolünü belki de failliğini ustaca örttü.

Dava böylece zaman aşımına gitti…

28 ŞUBAT’TA CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN AVUKATI

Cumhuriyet Gazetesi’nin “Cübbeli Cumhuriyeti“ manşetiyle Cüppeli Ahmet Hoca lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü’yü hedef aldığı 28 Şubat döneminde, Kadir Kartal yine sahne alacaktı.

Başbağlar’da şüphelerin üzerinde olduğu derin devlet/askerlerin yanında saf tutan Kadir Kartal bu kez askerlerin hedefindeki Cüppeli’nin avukatıydı. Tıpkı askerlerin hedefindeki Erdoğan ailesinin avukatı olduğu gibi.

Cüppeli yargılandığı davadan kurtuldu. Ancak cüppeli devam eden yıllarda İsmailağa Cemaati içerisinde önü çeşitli biçimlerde açılarak ilerledi. Cemaat içinde kimi zaman cinayetler işlendi.

Cüppeli Ahmet, Cemaatin milliyetçileştirilmesinde önemli bir rol üstlendi. Başlangıçta siyasetten uzak sufi bir görünüş sergileyen Çarşamba cemaati son yıllarda devletle eklemlenmiş bir yapı halinde.

ÖCALAN’IN YARGILANDIĞI DAVADA YİNE GÖNÜLLÜ AVUKAT

Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından başlayan davada Kadir Kartal bu kez 1212 şehit ailesinin gönüllü avukatı olarak davaya müdahildi.

Şehit aileleri Öcalan’ın idam edilmesi için yükleniyorlardı. MHP iktidar ortağıydı ve arkasında kamuoyu desteği olan şehit ailelerinin tepkilerini kontrol altında tutulmaya çalışılıyordu.

İktidarda Devlet Bahçeli idam kararının uygulanmaması için sessizce hamlelerini yaparken, Kadir Kartal da şehit ailelerinin dönük benzer sesiz adımlar atıyordu. Yargılamada usul hataları dahil pek çok hata yapıldı ve bu AİHM süreçlerini de beraberinde getirecek uzun yıllar alacak sonuçlar doğurdu.

PAŞALARIN PARTİSİNİN GENEL BAŞKANI

İki binli yıllara geldiğimizde yeni bir dönem başlamış, Kadir Kartal’ın avukatlığını yaptığı Tayyip Erdoğan’ın kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmişti.

Erdoğan ile askerler arasında gerilim yüksekti. Özellikle Şener Eruygur ve Hurşit Tolon gerilimi yükselten iki orgeneraldi.

İkili TSK içerisinde zemin oluşturma çalışmaları sürdürürken siyaset sahnesini de düzenliyorlardı. Mantar gibi STK’lar ortaya çıkmış, Cumhuriyet Mitingleri başlamıştı.

O günlerde Müdafai Hukuk Hareketi Partisi isimli bir parti kuruldu. Hürriyet dahil çok sayıda gazetede „Paşaların Partisi“ olarak duyurdu.

Aniden örgütlenen yapılar; Kuvayı Milliye, Vatansever Kuvvetler Güçbirliği, Müdafai Hukuk gibi Kurtuluş Savaşını çağrıştıran çok sayıda sembol kullanılıyordu. Daha sonra Ergenekon Davasında yargılanacak muvazzaf ve emekli subayların bu kuruluşlarla sıkı ilişkileri vardı.

Kadir Kartal’ın genel başkanı olduğu Müdafai Hukuk Hareketi Partisi de bu sembollerden biriydi.

Parti milliyetçi ama dönemin ruhuna uygun olarak muhafazakar söylemler de kullanıyordu. 2007 yılının Ramazan ayında parti Ankara’daki Genel Merkezi’nde bir iftar düzenlemişti. O dönem çalıştığım Nokta Dergisi için iftarı izlemiştim. Her şeyin muhafazakar imaj vermek için kurgulandığı çok netti.

Uzayan iftar sonrası sohbette Kadir Kartal sürekli Nisan ayına vurgu yapıyor ve zamanın daralmakta olduğunu söylüyor, partililerden işler için acele etmelerini istiyordu. Sonrasında yaptığım röportajda da Nisan’da ne beklediğini sormuş, Kartal’ın aniden paniklediğini farketmiştim. 2007 Nisan’ı için bir darbe beklentisi ilerleyen günlerde Ankara’da konuşulmaya başlanacaktı.

Hurşit Tolon ve Şener Eruygur, Org. Hilmi Özkök’ün fren koyması ve Ergenekon davasıyla birlikte etkisiz hale getirildiler. Müdafai Hukuk Hareketi partisi de sönüp gitti.

2015’ten sonra Türkiye yeni bir döneme girdi. Milliyetçiliğin yükseldiği bu dönemde Doğu Perinçek zamanın ruhuna uygun olarak İşçi Partisi’nin adını Vatan Partisi olarak değiştirdi. Kadir Kartal’ın yeni yapılanması da adını “Bayrak Haraketi“ olarak aldı.

Erdoğan ile devlet arasındaki ilişki bugünlerde açık ve görünür biçimde ortada. Perinçek ve Bahçeli en sıkı iki ortağı. Ancak bu ilişki yeni başlamış değil. 28 Şubat’ta askerlerin Erdoğan’ın üzerine gidiyor göründüğü dönemde, Erdoğan’ın yanında devletin adamı Kadir Kartal konmuştu ve yargıyla ilişkilerini düzenliyordu.

Kadir Kartal yönetimindeki yargı ayağı; Burak Erdoğan’ı  Sevim Tanürek’i öldürdüğü kazadan kurtarmış, Erdoğan’ın diplomasızlığını yargının konusu yaptırmamış, Erdoğan’ı 3 ay VİP cezaevine sokarak kahraman yapmıştı.

Erdoğan’ı bitirebilecek sahtekarlıklar ve suçlar tıpkı Başbağlar katliamının üstünün örtülmesi gibi örtülmüştü. Ve ana rol devletin has avukatlarından Kadir Kartal’ındı…

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder