Avrupa Komisyonu’nun 2019 yılı Türkiye Raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, konjonktürel olarak Türkiye’nin yoğun geçen seçim gündemi, ekonomik gidişat ve yargı bağımsızlığı alanlarının fotoğrafını çekti.
Yargı sistemi konusunda AB’nin tavsiyelerinin dikkate alınmadığı yönünde eleştiri getirilen raporda, ekonomik kurumların bağımsızlığı konusundaki endişeler dillendirildi.
‘SEÇİM YENİLEME KARARI İKNA EDİCİ BULUNMADI’
İstanbul’da yenilenen seçimler, “ikna edici bulunmayan” yenileme kararı ve Kürt illerindeki bazı belediyelerde ikinci en yüksek oy alan adaylara mazbata verilmesi yönündeki kararlar da raporun öne çıkan eleştirileri arasında yer aldı.
Seçim süreçlerinin meşruluğu ve siyasi baskılardan bağımsızlığı yönündeki kaygılarını dillendiren Avrupa Komisyonu, halkın iradesinin demokratik seçim süreçlerinin merkezinde olduğunu bir kez daha anımsattı. Ayrıca, anayasa değişikliğinin ardından siyasette denetim mekanizmalarının zayıfladığına da dikkat çekildi.
Bu açıdan Komisyon, temel hak ve hürriyetler ve hukukun üstünlüğünde ciddi bir gerileme olduğunun altını çizdi.
Ankara’nın, “katılım perspektifinden uzak bir dille hazırlandığını” ileri sürdüğü rapora tepkisi ise, “haksız ve orantısız eleştirileri kabul etmemiz mümkün değildir” şeklinde oldu.
‘SERT AMA OBJEKTİF’
İstanbul MEF Üniversitesi’nden Avrupa Birliği uzmanı Doç. Dr. Beken Saatçioğlu’na göre, 2019 yılı Türkiye raporu, yazıldığı dönemin Başkanlık sistemine geçiş, yerel seçimler, İstanbul seçimlerinin iptali gibi önemli ve tartışmalı gelişmelere denk gelmesi itibariyle Türkiye’de sahada yaşananları sert ancak objektif şekilde detaylandırıyor.
Raporun açıklandığı gün gazeteci Kadri Gürsel, Anayasa Mahkemesi’nin “kişi güvenliği ve özgürlüğü ile ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği” kararını vermiş olmasına rağmen, yeniden birkaç saatliğine cezaevine gönderildi, ancak akşamına tahliye oldu.
‘PRAGMATİK İŞBİRLİĞİ DEVAM EDECEK’
Euronews’ten Menekşe Tokyay’a konuşan İstanbul MEF Üniversitesi’nden Avrupa Birliği uzmanı Saatçioğlu, “Raporun ruhu net bir mesaj veriyor: Yargı bağımsızlığı ve demokratikleşme sicili açısından Türkiye’nin üyeliği artık rafa kaldırılmış durumda. Ama işbirliği de mülteci meselesi ve terörle mücadele alanlarında olduğu gibi pragmatik şekilde devam edecek” dedi.
Yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, 2016 yılında AB ile bir mülteci trafiğinin düzenlenmesi amacıyla bir anlaşmaya varmıştı.
Buna göre; Avrupa’ya yasa dışı yollarla giden sığınmacıların iltica başvurularının kabul edilmemesi durumunda Türkiye’ye iadesi karşılığında, AB Türkiye’deki mülteciler için mali yardım yapma taahhüdünde bulunmuştu.
Ancak, Saatçioğlu’na göre, tarafların köprüleri atmak gibi bir niyeti yok; önümüzdeki dönemde “işlevsel bir işbirliği” filizleniyor, zira AB Türkiye’yi halen fiili partner ülke olarak görüyor: “Bu, Kopenhag üyelik kriterleri ve AB değerlerinden bağımsız olarak, ortak çıkarlar etrafında bir işbirliği.”
EKONOMİ VE SERBEST PİYASA KONUSUNDA ENDİŞELER VAR
Öte yandan, 2019 yılı Türkiye raporunda ekonomi başlığı da siyasetle bağlantısının vurgulanması açısından ön planda. Raporda ilk defa ekonomi ve serbest piyasa konusunda endişeler ön plana çıkarıldı.
Saatçioğlu’na göre, AB ile ilişkilerin pozitif ivme kaydetmesi, Türkiye’nin değerler sisteminde pozitif gelişmeler olması ekonomiye de doğal olarak olumlu yansıyacak.
Saatçioğlu, “Hukukun üstünlüğü alanındaki ilerlemelere bağlı olarak piyasa ekonomisinin işleyişindeki endişeler önemli ölçüde giderilir. AB’ye bebek adımlarıyla da olsa normatif düzeyde yaklaşılması, ekonomiye pozitif yansır; çünkü hukuk sistemini tesis ederseniz yatırımlar için de cazip bir ülke haline gelirsiniz” diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder