AKP’nin KHK ile kapattığı Zaman gazetesinin eski yazarı ve Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı Etyen Mahçupyan’ın 17/25 Aralık sonrası neden suskunluğa büründüğü ortaya çıktı. Gazeteci Nedim Hazar, Zaman gazetesindeki toplantıda Mahçupyan’ın neler söylediğini anlattı.
BOLD – Gazeteci Nedim Hazar, TR724’te kaleme aldığı “Bak şu konuşmayana!” başlıklı yazısında Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı Etyen Mahçupyan’ın 10 yıl sonra neden konuşmaya başladığına dikkat çekiyor.
İşte Hazar’ın yazısı…
Danışmanı Etyen Mahçupyan söylemiş. Demiş ki: “Davutoğlu bildiklerini anlatırsa yakın tarih yeniden yazılır…”
Acayip ‘canti’ duruyor değil mi?
Mahçupyan ile ilgili bir gün ayrıca uzun uzadıya değerlendirme yazmak isterim. Ama bugün değil. Şu kadarını söylemek lazım ama…
17/25 yolsuzluk operasyonlarının hemen ardındaki günler. Gazetede her pazartesi yazarların katıldığı yayın toplantıları oluyordu. Pek çok yazar ile beraber Mahçupyan da sıkı şekilde bu toplantıya katılanlardandı. Bir gün yeni yolsuzluk dosyaları ile ilgili tartışmalar yaşanırken, bir hakim dostunun cümlelerini nakletti. Dostu ona demiş ki, “Bu adamlar 10 yıl daha burada, ona göre davranmak lazım!”
Bu cümlelerden sonra Mahçupyan’ın her konuşması, yazısı ve aldığı konumu anlayışla karşıladım.
Aşağı yukarı aradan 10 yıl geçti.
Muhtemelen Mahçupyan’ın hakim dostu artık devranın ufaktan dönmeye başladığını fısıldamıştır kulağına.
Ki bu sebeple artık katıksız bir iktidar destekçisi yerine, ılımlı muhalefet konumunu tercih etmiş görünüyor.
Ahmet Davutoğlu hakkındaki fikirlerimi merak eden şuradan okuyabilir. Şahsen benim için beyefendinin söylediği her şey “zaid”dir.
Hani ayıp olmasa, siyaset aleminin en “boş beleş” elemanı olarak kabul ettiğimi söylerdim.
Mahçupyan, afili cümleler ile Davutoğlu’nun altını doldurarak aldığı parayı hak etmeye çabalıyor doğal olarak.
Saygı duyulacak bir profesyonellik.
Ne ki, ne partisi ne de lideri zannettiği, en azından bize sunduğu gibi bir profil değil. Olmadı, olamaz da…
Açık söyleyeyim, geçen yazıda yazmaktan vazgeçmiştim ama Davutoğlu Partisi’nin bir Erdoğan projesi olduğunu düşündüğüm zamanlar az değildir. Üniversiteye el koyma filan, hepsi numara gibime geliyor kimi zamanlar ancak elbette kimsenin günahını almak niyetinde değiliz.
Lakin Mahçupyan çıtayı epey yukarılara taşımayı deniyor. Sanki bütün bu olan bitenlerin şahidi ve sorumlu ortağı Ahmet Davutoğlu değilmiş gibi, tabiri caizse aba altından sopa uzatıyor saraya. Diyor ki;
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hırslarının eşiğini geçti ve geri dönüş artık yok! Erdoğan yalnız kaldığı zaman ve şu andaki gibi çapsız kadroyla yürüdüğünde oradan iyi bir strateji çıkarma şansı yok; bildiği şeyi yapmaya devam edecektir. Ortağını da unutmadan konuşmak lazım. Tek başına karar alma noktasında değil ve artık olmayacak…”
Aslında hâkim dostunun 10 yıl önce söylediği kehanetin de çıktığının ifadesi bu tespitler.
Sonra daha da iddialı şu cümleleri serdediyor danışman Mahçupyan;
“Ahmet Davutoğlu kendi bildiklerini ve yaşadıklarını anlatırsa bir gün bütün bu yakın tarih yeniden başka türlü yazılacak. Biliyorum çünkü bazı bölümleri dinledim, ancak anlatmak bana düşmez. Biraz o ortamın da olması gerekiyor, kendisine açık olarak da sormak mümkün.
Bu olay, tek kişinin konuşması üzerinden olmayacaktır. Aynı anda yavaş yavaş tomurcuklanan bir başka ortamın içinde olduğumuzun hissedilmesi lazım. İnsanlar geçmişe bir çizgi çektiğimizi hissettikleri zaman daha fazla konuşacaklardır.”
Görüldüğü üzere topu kanatlara yaymakla beraber, bir cesaret, bir yüreklilik gelmiş gibi anlatıyor liderini Mahçupyan.
Burada da durmuyor elbette…
Bugünkü AKP’yi ‘Kendi pilotu tarafından rehin edilmiş bir uçak’ olarak tasvir eden Mahçupyan, “Adı aynı ama karşımızda gördüğümüz başka bir oluşum. MHP ile yapılan iş birliği farklı bir organik yapı üretmiş durumda. AK Parti’ye baktığımda 2002’deki hassasiyetlerinin hiçbirini görmüyorum. Epeyce merkezi otoriter, çevresi oportünist olan bir sosyolojik oluşum” yorumunu yapıyor.
Mehmet Ağar’ın “konuşursam ülke batar” türünden tuğla çekme muhabbetini hatırlayanlar olacaktır.
Kanaatimce, eski patronunun zalimliği hakkında sağlam fikir sahibi olan Davutoğlu, kendisi bile değil danışmanı aracılığıyla danışman altından sopa gösteriyor saraya.
Ve “Tamam üniversiteme çöktün ama benim de neler bildiğimi sen çok iyi biliyorsun. Canımı daha çok yakarsan son kertede ben de gemileri yakarım…”
Elbette konuşmayacaktır Davutoğlu, konuşamayacaktır. Çünkü işlenen tüm günahların, suçların ortağı olduğu gibi, hala, örneğin 17/25 söz konusu olduğunda bakanları suçlarken, operasyonu yapan polisleri suçlamakta, sarayın dilini kullanmaktan çekinmemektedir.
Ve daha acı olan gerçeği söyleyeyim: Tıpkı Erdoğan gibi, bu siyasal İslamcı tayfanın hangisinin eline güç verirseniz hepsi en az Erdoğan kadar zalim ve kanunsuz olacaktır. Soy ismi ha Erdoğan olmuş, ha Davutoğlu ha Gül…
Hepsi aynı otun lacivertidir…
medyabold