16 Ocak 2021 Cumartesi

İşsizlikten intihar eden genç alacaklılarına mektup bıraktı

İşsiz kalan 28 yaşındaki fırıncı ustası Abdullah Kiriş, sokak ortasında intihar etti. Kiriş intiharından önce borçlu olduğu kişiler için yazdığı mektupta “Borçlu olduğum kişiler haklarınızı helal edin. Param yok. Olsa öder öyle giderdim, borçlu gitmek istemezdim” ifadelerini kullandı.

BOLD – İşsizlik ve ekonomik problemler sebebiyle yaşanan intiharlara bir yenisi daha eklendi. Sosyal medya hesabından “Hakkınızı helal edin” diye paylaşım yapan 28 yaşındaki Abdullah Kiriş, sokak ortasında kendini vurdu.

Kronos’ta yer alan habere göre Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde saat 10.30 sıralarında ilçe merkezindeki Piri Reis Müzesi önüne gelen Kiriş, sosyal medya hesabından “Piri Reis Müzesi önündeyim. Son bir deniz havası alıyorum. Dertlerimi hep denize dökerdim. Şimdi ise, son kez döktüm içimi. Hakkınızı helal edin” mesajını paylaştı.

Ardından yanında getirdiği tabancayı göğsüne dayadı. Vatandaşların haber vermesiyle olay yerine polis ekipleri, İlçe Emniyet Müdürü Fadıl Güçlü ile İlçe Kaymakamı Hakan Kılıçkaya geldi. Ekipler Kiriş’i ikna etmeye çalıştı.

Vatandaşların cep telefonlarına yansıyan görüntülerde Kiriş’i ikna etmek isteyen kişilerden biri “Ne var lan ne” diye bağırıp küfür ettikten sonra elindeki su şişesine vurdu. Bunun üzerine Kiriş, göğsüne dayadığı tabancanın tetiğini çekti.

Bir anda yere yığılan Kiriş’e ilk müdahale olay yerinde bekleyen sağlık görevlilerince ilk müdahale yapıldı. Hastaneye kaldırılan Kiriş, kurtarılamadı.

”BİR İŞİM BİLE YOK”

Abdullah Kiriş, intihar girişimi öncesi de sosyal medya hesabından içinde bulunduğu durumu anlatan bir mektup paylaştı. Kiriş, “Hayattan bir beklentim kalmadı. Hiçbir işim de yolunda gitmiyor zaten. Gece olunca yastığa kafamı koyunca kuracak bir hayalim bile kalmadı. 28 yıldır kurduğum hayallerim gerçekleşmediği gibi, bundan sonrası için de ümidim yok. Bir işim bile yok. Sabıkalı olduğum için nereye başvursam hep pislik gözüyle bakıldı. Oysa ki suçun ne diye bile sormadılar” dedikten sonra alacaklılarına “Borçlu olduğum kişiler haklarınızı helal edin. Param yok. Olsa öder öyle giderdim, borçlu gitmek istemezdim” diye yazdı.

medyabold
Devamını Oku »

Milyonluk makam odası tefrişatına “itibar” savunması

Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığı’nın lüks makam odası için 1.1 milyon lira harcadığı ortaya çıktı. Müfettiş raporlarına da yansıyan bu durum için “Kayseri OSB’nin itibarı” savunması yapıldı.

BOLD – Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı müfettişlerin Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığı için yapılan lüks makam odasına başkanlıktan açıklama geldi.

HARCAMA OSB’NİN İTİBARI İÇİN YAPILDI

OSB’de ortaya çıkan milyonlarca liralık makam odası harcamasına cevap geldi. Lüks makam harcamasıyla ilgili Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’den açıklama yapıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı müfettişlerin Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’ne (OSB) yönelik hazırladığı rapora ilişkin OSB yönetim kurulu yazılı bir açıklama yaptı. Raporda, eleştiri konusu yapılan kimi harcamalara da değinilen açıklamada 1,1 milyon lira harcanan makam odası için “Kayseri OSB’nin itibarı ve kurumsal kimliği için yapıldı” ifadeleri kullanıldı.

“TAHİR NURSAÇAN ŞAHSI İÇİN YAPMADI”

Yapılan haberlerle Kayseri OSB Başkanı Tahir Nursaçan’ın hedefe konulduğu öne sürülen açıklamada, “Haberde yer alan harcamaların hiçbiri Tahir Nursaçan tarafından şahsi olarak yapılmadı. Osmanlı odasına alınan malzemeler piyasa değerine ve faturalı olarak alındı. Makam odası ve tefrişatı yönetim kurulu ve şahıslar için değil bizatihi Kayseri OSB itibarı ve kurumsal kimliği için yapılmış, genel kurul bütçesinde yer almış, bir sonraki genel kurul bütçesinde de açıkça ibra edilmiş bir harcamadır” denildi.

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

medyabold
Devamını Oku »

CHP’li Ünsal, damat Albayrak’ın yargılanmasını istedi

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun ardından CHP Ankara Milletvekili Servet Ünsal da AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ortaya çıkarılıp yargılanmasını istedi.

BOLD – CHP Ankara Milletvekili Servet Ünsal, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ünsal, ekonomiyi batıran Albayrak’ın ortaya çıkarılıp yargılanması gerektiğini kaydetti.

“EKONOMİYİ BATIRAN DAMAT ORTAYA ÇIKARILMALI”

Türkiye’nin asıl gündeminin açlık, yoksulluk, sefalet, işsizlik, geçim sıkıntısı, faturalar, hacizler, icralar olduğunu dile getiren Ünsal, Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden istifa eden Berat Albayrak’ın ekonomi yönetimine zarar verdiğini ardından da ortalarda görünmediğini ifade etti. Ünsal, “Sihirbaz gibi kendini kaybeden damat, böyle kurtulamaz. Bütçeyi dibe vurduran, ekonomiyi batıran Damat, ortaya çıkarılmalı, sorgulanmalı hatta yargılanmalı” dedi.

HER AKP’Lİ BİR GÜN KULLANILIP ATILACAK

Cumhurbaşkanı danışmanı Hidayet Türkoğlu ile ilgili iddialar hakkında da konuşan CHP’li Ünsal, “Açığı kapatmaya çalışan Saray, paraları kontrolsüz şekilde ülkeye sokun dedi. Ama yurt dışındaki parasını Türkiye’ye getirmeyen Türkoğlu’nun odası boşaltıldı. Unutmayın, her AKP’li bir gün kullanılıp atılacak” dedi.

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

medyabold
Devamını Oku »

Ümit Nağmeleri ‘Best of Şiir Albümü’ olarak Youtube’de yayında

Türkçe Olimpiyatları şiir yarışmasında seslendirilen 37 eser bir araya getirildi. Best of Şiir Albümü olarak yayınlanan eserleri, sevenleri Youtube playlistten dinleyebilecek.

BOLD – Ümit Nağmeleri, Türkçe Olimpiyatları şiir yarışmalarında seslendirilen en özel 37 eseri bir araya getirerek ‘Best of Şiir Albümü’ olarak tekrar yayınladı. Yetenekli öğrencilerin seslendirdiği birbirinden güzel eserler, YouTube playlists linkinden dinlenebilir. Daha önce yarışmalarda seslendirilen naatları özel bir albüm ile yayınlayan Ümit Nağmeleri, belli periyotlarla şarkı ve türkülerden oluşan albümleri playlists şeklinde yayınlamaya devam edecek.

medyabold
Devamını Oku »

Yazlık sarayın millete maliyeti 640 milyon lirayı geçti

Okluk koyunda 130 futbol sahası büyüklüğündeki alanda yapılan 300 odalı yazlık saray için bu yıl da 20 milyon TL kaynak ayrıldı. Yapımı devam eden yazlık sarayın toplam maliyeti ise 640 milyon 500 bin TL’ye yükseldi.

BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan “2021 Yılı Yatırım Programı’nda”Muğla’nın Marmaris ilçesindeki Okluk koyuna yaptırılan 300 odalı yazlık saray için bu yıl da 20 milyon lira harcanacak.

PARA PEYZAJ VE TEÇHİZATA HARCANACAK

BirGün’den İsmail Arı’nın haberine göre Yatırım Programı’nda, Cumhurbaşkanlığı bütçesinden Okluk Devlet Konuk Evi olarak adlandırılan ‘yazlık saray’ için 2018 ve 2020 yılları arasından 620 milyon 500 bin TL harcandığı belirtildi. Yazlık saray için 2021 yılında da 20 milyon TL’lik kaynak ayrıldığı ve Okluk koyuna inşa edilen yazlık sarayın 640 milyon 500 bin TL’ye mal olacağı ifade edildi. Milyonlarca liralık harcamanın, “Donanım, etüt proje, makine, teçhizat, peyzaj ve sosyal tesis yapımı” için harcandığı da aktarıldı.

ALANIN BÜYÜKLÜĞÜ 130 FUTBOL SAHASI KADAR

Okluk koyunda yaptırılan 300 odalı yazlık sarayın olduğu yerleşke ve çevresindeki tahribat büyüyor. Bölgede yüzme havuzlu küçük saraycıklar, 3 helikopter pisti ve güvenlik alanı için imara açılan 65 hektarın ardından 27 hektarlık alanın daha statüsünde değişiklik yapıldı. Böylece toplamda 130 futbol sahasına yakın alan yapılaşmaya açıldı.

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

medyabold
Devamını Oku »

Ankara’da demokrasi ve laikliği ‘küfür’ olarak nitelendirilen bildiriler dağıtıldı

Ankara’nın Mamak ilçesi Misket Mahallesi’ndeki sokağa çıkma yasağında binalara demokrasi ve laikliğin ‘küfür’ olarak nitelendirildiği bildiriler bırakıldı. Bildirilerde Atatürk, devlet memurları ve din adamlarına hakaret edilmesi dikkat çekti.

BOLD – Ankara’nın Mamak ilçesinin Misket Mahallesi’ndeki binalara ‘şeriat çağrısı’ yapılan bildiriler bırakıldı. CHP, bildiriyi dağıtanların bir an önce tespit edilip gözaltına alınmasını talep etti.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINDA DAĞITILDI

Binaların kapılarına bırakılan bildirilerde, demokrasi ve laikliği ‘küfür’, oy kullanmayı ise ‘kafirlik’ olarak nitelendiren ifadeler yer aldı. Ayrıca bildirilerde, Mustafa Kemal Atatürk, devlet memurları ve din insanlarına hakaret edildi. Ayrıca bildirilerin sokağa çıkma yasağında dağıtılması da dikkat çekti. Bildirinin sonunda ise ‘Fatih Sadri’ adlı bir kişinin sosyal medya hesabına yönlendirildi.

CHP’Lİ HAKVERDİ: SORUŞTURMA BAŞLATILMALI

Olayı sosyal medya hesabından duyuran CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, “Şeriat çağrısı var. Atatürk’e, devlet memurlarına, din adamlarına hakaret var. Kim yaptıysa halkı kin ve nefrete sürüklüyor. Bunu herhangi bir sol yapı dağıtmış olsaydı, hemen gözaltına alınırlardı. Güvenlik kameralarından tespit edilebilir ve soruşturma başlatılmalı” dedi.

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

medyabold
Devamını Oku »

Çin aşısını üreten Sinovac’ın web sitesine Türkiye’den erişilemiyor

Türkiye’nin koronavirüs aşısı aldığı Çinli Sinovac şirketi, web sitelerine Türkiye’den erişimi engelledi. Web sitesine giriş yapmak isteyen kullanıcıları “IP adresinizin bu web sitesini ziyaret etmesine izin verilmiyor!” iletisi karşılıyor.

BOLD – Sağlık Bakanlığı’nın Kovid-19 aşısı satın aldığı Çinli Sinovac şirketi, sinovac.com alan adından yayın yapılan kurumsal web sitesine Türkiye’den erişimi engelledi. Siteye giriş yapmak isteyenleri “IP adresinizin bu web sitesini ziyaret etmesine izin verilmiyor!” iletisi karşılıyor.

ÇOK İLGİNÇ BİR DURUM

Konuyu gündeme getiren Habertürk yazarı Fatih Altaylı köşesinde şunları dile getirdi: “Türkiye’de aşıları yapılmaya başlanan Sinovac’ın internet sitesine girip, hem Türkiye’deki durumla ilgili neler duyurduklarını, hem de faz 3 çalışmaları yürütülen diğer ülkelerdeki (Endonezya ve Brezilya) son gelişmeleri öğrenmek istedim. Ancak çok ilginç bir durumla karşılaştım. Sinovac, şu anda aşılarını uygulayan tek ülke olan Türkiye’ye sitesinin internet erişimini engellemişti. Şaka yapmıyorum.

AŞI ÜRETTİKLERİNE DAİR BİLGİ YOK

Sinovac’ın resmi internet sitesi olan Sinovac.com adresine girdiğiniz zaman karşınıza “bu internet sitesi sizin ip adresinizin erişimine kapalıdır” yazısı çıkıyordu. (Yine bu firmaya ait olduğunu umduğum sinovacbio.com adresine girdiğim zaman ise firmanın Kovid-19’a karşı aşı ürettiği ile ilgili bir bilgiye rastlayamadım. Sadece R and D bölümünde korona aşısı üretme çalışmaları vardır diye tek satır var.) En önemli ürünü şu anda sadece Türkiye’de kullanılan bir firma, internet adresini Türkiye’den erişime niye kapar? Herhalde firmanın Türkiye distribütörü bir yanıt verecektir.”

 

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

medyabold
Devamını Oku »

Boğaziçili müzisyenlerden kayyım rektöre ‘Metallica’lı istifa çağrısı

Boğaziçili müzisyenler kayyım rektör Melih Bulu’yu Metallica’nın “For Whom the Bell Tolls” şarkısının sözlerini uyarlayarak bir kez daha istifaya çağırdı.

BOLD– AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanan rektör Melih Bulu’ya yönelik protestolar devam ediyor. Güney Kampüs’te bir araya gelen Boğaziçili müzisyenler, “ Ben Metallica dinliyorum.” diyen Bulu’yu Metallica’nın “For Whom the Bell Tolls” şarkısına uyarladıkları sözlerle protesto etti. İşte o şarkı sözleri ve Boğaziçililerin protestosu…

BOYUN EĞMEYİZ KAYYIMA

“Elinde pankartla Boğaziçi’nde
Mücadele eden kim?
Kuzeyde güneyde şimdi her yerde
Öğrenci ve hocalar hepsi birlikte
Gecenin yarısı o haber geldi
Demokrasiye darbe!
Durur mu, haykırır tüm Boğaziçi
Hazırlan, bu söz sana, şimdi bak dinle
Boyun eğmeyiz
Biz kayyıma!
Vazgeçmiyoruz
İstifa!
Makalen çalıntı her şeyin yalan
Fark etmeyiz mi sandın?
Okulu şirkete çevirmek neymiş
O iş yatar kayyum bence anladın
Bugün de yarın da yine buradayız
Seçimdir hakkımız!
CV’nde neler var, bundan bize ne?
Kayyıma karşıdır tüm Boğaziçi
Boyun eğmeyiz
Biz kayyıma!
Vazgeçmiyoruz
İstifa!”

medyabold
Devamını Oku »

Koronavirüsten bugün de 168 kişi öldü

Koronavirüs nedeniyle ölümler devam ediyor. Resmi rakamlara göre bugün salgın nedeniyle hayatını kaybeden 168 kişi ile birlikte koronavirüsten ölenlerin toplam sayısı 23 bin 832’ye yükseldi.

BOLD – Sağlık Bakanlığı tarafından 16 Ocak koronavirüs verileri açıklandı. Bugün Kovid-19 nedeniyle 168 kişi hayatını kaybederken, 7 bin 550 yeni vaka tespit edildi.

TOPLAM ÖLEN SAYISI 23 BİN 832’YE ÇIKTI

Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu’nun güncel verileri paylaşıldı. Paylaşılan son tabloda 7 bin 550 kişiye vaka, 902 kişiye koronavirüs hasta (Kovid-19) tanısı konuldu. 168 kişinin daha yaşamının yitirdiği açıklanırken, toplam ölen kişi sayısı ise 23 bin 832’yi çıktı.

AĞIR HASTA SAYISI 2 BİN 265

Tabloya göre, ağır hasta sayısı 2 bin 265 olarak açıklandı. Koronavirüs toplam test sayısı 27 milyon 223 bin 445, toplam koronavirüs vaka sayısı ise 2 milyon 380 bin 665’e yükseldi. Toplam iyileşen sayısı 2 milyon 254 bin 52, bugünkü test sayısı ise 156 bin 792 olarak kayıtlara geçti.

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

 

medyabold
Devamını Oku »

Merkel’in partisinde seçimi Armin Laschet kazandı

Almanya’da Başbakan Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) yeni başkanı Armin Laschet seçildi. Laschet, NATO üyesi ve AB’nin komşusu olduğuna vurgu yaptığı Türkiye’nin Almanya için önem taşıdığını savunan bir isim olarak biliniyor.

BOLD – Almanya Başbakanı Angela Merkel’in partisi ve iktidarın büyük ortağı Hristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) 33. kongresinde bugün genel başkanlık seçimi yapıldı. Seçimin galibi Armin Laschet oldu.

Sözcü’nün haberine göre delegelerin en fazla desteğini alan iki aday Kuzey Ren-Vestfalya Başbakanı Armin Laschet ile Friedrich Merz arasında yapılan ikinci tur seçimden zaferle çıkan isim 521 oyla Armin Laschet oldu. Rakibi Merz ise 466 delegenin oyunu aldı. Seçimde, 1001 delegenin 992’si oy kullandı.

Seçim sonrası konuşan Laschet, partisi CDU’yu yaklaşan eyalet seçimlerine hazırlamak ve Eylül ayındaki federal meclis seçimlerinde de “başbakanı çıkartan parti” yapmak için elinden gelen çabayı göstereceğini söyledi. Resmi sonucun cuma günü kamuoyuna açıklanması beklenirken Laschet görevi, şubat ayında parti liderliğinden istifa eden Annegret Kramp-Karrenbauer’den devralacak.

ARMİN LASCHET KİMDİR?

Almanya’nın en yüksek nüfuslu eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya’nın Başbakanı Armin Laschet, Merkel’in partisini merkez sağda konumlandıran, diğer parti seçmenlerine de hitap eden ılımlı politikalarına yakınlığı ile tanınıyor. 2015 yılındaki mülteci krizi sonrasında Merkel’in izlediği “açık kapı” politikasına destek veren 59 yaşındaki Laschet, Türk nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin uyum bakanı olarak da görev yaptı. Göçmen kuruluşları ve temsilcileri ile yakın ilişki içerisinde olan Laschet, liberal görüşleri nedeniyle sağcı kesimlerin eleştiri oklarının hedefindeki bir siyasetçi.

Laschet, Alman basını ve kimi siyasetçiler tarafından “Türklerin Armin’i” olarak da adlandırılıyor. Yeşiller Partili Cem Özdemir, bir televizyon programında, sunucunun Laschet’ten söz ederken bu takma adı kullanması üzerine, “Ben bu tanımlamanızı reddediyorum” sözleriyle tepki göstermiş, sağcılar tarafından kötü amaçla takılan bu tür lakapların demokratlar tarafından kullanılmaması gerektiğini savunmuştu.

DW Türkçe’nin aktardığına göre Armin Laschet, geçmiş yıllarda Türkiye iç siyasetinde yaşanan gerilimin, Almanya’daki Türk toplumuna yansımalarını frenlemeye çalışan, bu gerilimin Almanya topraklarına taşınmaması çağrısı yapan siyasetçilerden.

DİYALOG TARAFTARI

Laschet, Türkiye ile Almanya arasında yaşanan gerilim ve krizler sırasında “şantaj ve tehditlere boyun eğilmemesi” gerektiğini savunmakla birlikte, NATO üyesi ve AB’nin komşusu olduğuna vurgu yaptığı Türkiye’nin ülke olarak Almanya için önem taşıdığına dikkat çekerek, iki ülke arasındaki tüm görüş ayrılıklarına rağmen diyalogun muhafaza edilmesini, sorunların bu yolla çözümlenmesi gerektiğini savunmuştu.

Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı olan ama daha önceki federal hükümetlerin verdiği sözlere bağlı kalınması gerektiğini savunan Laschet, Türkiye’nin AB üyelik sürecine son verilmesine de karşı çıkıyor.

Geçen yıl AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kapıyı açtık” sözleri üzerine Yunanistan sınırında yaşanan göçmen akınının yol açtığı kriz sırasında, “Şantaja boyun eğmemeliyiz” diyerek tepki gösteren Laschet, bununla birlikte Türkiye’ye ağırladığı Suriyeli mülteciler için daha fazla mali yardım yapılması gerektiğini savunuyor.

medyabold
Devamını Oku »

Cumhurbaşkanlığı araştırmasından çıktı: Türkiye’nin yüzde 80’i tasarruf yapamıyor

Cumhurbaşkanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre vatandaşların yüzde 80’i tasarruf yapamıyor. Yüzde 16’sı geliri yetmediği için daha önceki tasarruflarını tüketiyor. Cumhurbaşkanlığının verdiği oranlar toplandığında yüzde 101 çıkması ise dikkat çekti.

BOLD – Cumhurbaşkanlığının yaptığı araştırma ekonominin durumunu da ortaya koydu. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin yaptığı Türkiye Hanehalkı Finansal Algı ve Tutuk Araştırmasına göre, yüzde 80 tasarruf yapamıyor.

Cumhuriyet’in haberine göre Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin 49 ilde yaptığı araştırmaya 15 bin 41 kişi katıldı ve sonuçlarının Türkiye’nin genelini yansıttığı belirtildi. Araştırmada ailelerin tasarruf tercihleri incelendi ve Türkiye’de tasarruf yapabilen yurttaşların oranı açıklandı. Toplumun sadece yüzde 20’si son 12 ayda tasarruf edebildiğini ve para biriktirdiğini söyledi.

GELİRİ YETMEYENLER BORÇLANIYOR

Türkiye’deki ailelerin yüzde 53’ü son 12 ayda gelirinin giderini karşıladığını ve tasarruf edemediğini belirtirken, yüzde 16’sı “Tasarruf etmek bir yana geçmiş dönemde biriktirdiklerimizi harcıyoruz”, yüzde 12’si “Hiç tasarrufumuz yok, borçlanıyoruz” dedi.

‘BU SÜREÇTE İŞSİZ KALDIK’

Tasarruf edemeyenlerin yüzde 45 “Gelirimiz yetmedi”, yüzde 43’ü “Beklenmedik harcamalar çıktı”, yüzde 24’ü “Düzenli bir gelirimiz olmadı”, yüzde 20’si “Aşırı, gereksiz harcama yaptık”, yüzde 16’sı “İşimizde zarar ettik”, yüzde 14’ü “Bakmakla sorumlu olduğumuz kişilerin sayısı arttı”, yüzde 13’ü “Bu süreçte işsiz kaldık”, yüzde 10’u “Ödemelerimizi düzenli bir şekilde alamadık” dedi.

YÜZDE 76 BORCUNU ÖDEYEMEYECEK DURUMDA

Katılımcıların yüzde 36’sı borcu olduğunu belirtirken, borçlu kişilerin yüzde 76’sının aniden borçları istense ödeyemeyecek durumda olduğu görüldü. Borcu olanların yüzde 34’ü yakınlarından borç aldığını, yüzde 17’si bankadan kredi çektiğini, yüzde 10’u kredi kartına borcu olduğunu söyledi.

Yine araştırmaya göre yurttaşların yüzde 43’ü ülkedeki finans sistemine ilişkin “Finansal sistemimiz zengini daha zengin fakiri daha fakir yapmaktadır” diyor.

CUMHURBAŞKANLIĞININ ŞAŞAN HESABI YÜZDE 101’İ BULDU

Tasarruf edenlerin yüzde 20, geliri giderini karşılayanlar yüzde 53, birikimlerine harcamayanlar yüzde 16 ve borçlananlar yüzde 12 olarak verilen Cumhurbaşkanlığı araştırmasında oranların toplamını yüzde 101 etmesi de dikkat çekti.

RAKAMLARIN GÜVENİRLİĞİ ŞÜPHELİ

Açıklanan rakamların güvenilir olmadığına vurgu yapan CHP Denizli Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ise “Bu rakamların makyajlı olduğu, durumun daha da vahim rakamlara ulaştığı aşikardır. Vatandaşımız açlık ve sefalet ile debelenirken onlara ‘Tasarruf yapabiliyor musunuz?’ demek abesle iştigaldir” dedi.

 

medyabold
Devamını Oku »

Turkey says it will renew offer for joint working group on S-400s to Biden

Turkey will renew its offer to form a joint working group with the United States to look into the technical aspects of its acquisition of the Russian S-400 defense systems it acquired, once President-elect Joe Biden takes office, Foreign Minister Mevlut Cavusoglu was cited as saying on Friday.

Cavusoglu made the comments to reporters on a flight home from Pakistan on Friday. Biden takes over from President Donald Trump on Wednesday.

“We will show sincere efforts to improve our ties. We expect the same approach from the Biden administration,” Cavusoglu was cited as saying by broadcaster NTV. “I think it will be a more predictable period in our ties, but we are ready.”

Last month, Washington imposed long-anticipated sanctions on Ankara over its acquisition of the S-400 defense systems, in a move Turkey called a “grave mistake”. It also removed Turkey, a NATO ally, from its F-35 fighter jet program over the move.

Washington says the S-400s pose a threat to its F-35 fighter jets and to NATO’s broader defense systems. Turkey rejects this, saying S-400s will not be integrated into NATO and has offered to form a joint working group to examine the conflicting claims.

Ankara says its purchase of the S-400s was not a choice, but rather a necessity as it was unable to procure missile defenses from other NATO allies with satisfactory conditions.

President Tayyip Erdogan said on Friday he hoped positive steps will be taken on Turkey’s role in the F-35 jet program once Biden takes office.

Reuters

Turkey-US cold war grows as Ankara is barred from taking delivery of F-35 jets    

The post Turkey says it will renew offer for joint working group on S-400s to Biden appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2021/01/16/turkey-says-it-will-renew-offe/
Devamını Oku »

KHK’lı öğretmen öldükten sonra işine iade edildi

OHAL Komisyonu, hayatını kaybeden KHK’lı öğretmen için görevine iade kararı verildi. 7 Şubat 2017’de ihraç edilen Mehmet Nasır Sönmez, yaklaşık 4 yıldır kararın çıkmasını bekliyordu.

BOLD – OHAL Komisyonu, KHK ile ihraç edilen ve 7 Kasım 2020’de hayatını kaybeden Eğitim Sen Üyesi Mehmet Nasır Sönmez için göreve iade kararı verdi.

7 ŞUBAT 2017’DE İHRAÇ EDİLDİ

Evrensel’in haberine göre Tekirdağ Çorlu’da lise okul müdür yardımcılığının yanı sıra Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yaparken 7 Şubat 2017 de 686 No’lu KHK ile görevden ihraç edilen Mehmet Nasır Sönmez, 7 Kasım’da oturduğu apartmanın balkonundan halı çırparken 5. kattan kazayla düşerek hayatını kaybetmişti.

Göreve iade kararına ilişkin açıklama yapan Eğitim Sen Tekirdağ Şubesi, “Büyük acı oldu hepimiz için. OHAL Komisyonundan göreve iade kararı çıktı. Sevinemiyoruz. Sorguluyoruz. Geç gelen adalet, adalet olmuyor. Eşi atanmayan öğretmen, 10 ve 16 yaşlarında 2 çocukları var. Başından beri söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Tüm arkadaşlarımız göreve dönecek. KHK’lar gidecek, biz kazanacağız” dedi.

KHK’LININ BAŞVURUSU KARDEŞİNİN DAVASI YÜZÜNDEN REDDEDİLDİ

Dikkat çeken başka bir mağduriyetteyse KHK’yla ihraç edilen Mevlüt Kaplan’ın mahkemeye yaptığı başvuru, kardeşi hakkında açılan bir dava gerekçe gösterilerek reddedildi.

Van Su Kanalizasyon İşleri (VASKİ) Müdürlüğünde çalışan Mevlüt Kaplan, kanun hükmünde kararname (KHK) ile 10 Ocak 2017’de ihraç edildi. Kaplan’ın ihraç edilmesine “örgütle iltisaklı ve irtibatlı” olduğu gerekçe gösterildi. Kaplan, Mecliste kurulan Olağanüstü Hal (OHAL) Komisyonuna “işe iade” talebiyle başvuruda bulundu. Komisyon, Kaplan’ın yaptığı başvuruyu reddetti.

Kaplan, bunun üzerine “Anayasal ve uluslararası sözleşmelerden doğan haklarının ihlali” ve “Devlet memurluğundan çıkarılmaya ilişkin usule uyulmadığı” gerekçeleriyle Ankara 24’üncü İdare Mahkemesine başvuru yaptı. Mahkeme de Kaplan’ın başvurusunu reddetti.

Mahkeme, İçişleri Bakanlığı tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelerde davacının kardeşinin hakkında “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla açılan dava bulunduğu gerekçesiyle başvuruyu reddetti.

medyabold
Devamını Oku »

Avrupa’da Kovid-19 aşısı sonrası yaşanan ölümlere soruşturma başlatıldı

Avrupa ülkelerinde Kovid-19 aşısı sonrası yaşanan ölümlerle ilgili soruşturma başlatıldı. Almanya, Norveç ve Belçika’da aşı yapıldıktan sonra ölen insanlar olduğu bildirildi. Ölümlerin aşıyla ilgili olup olmadığı inceleniyor.

BOLD – Avrupa ülkelerinde Kovid-19 aşısıyla, aşı olduktan sonra yaşanan ölümler arasında bir ilişki olup olmadığı araştırılıyor.

Avrupa’da bir yandan aşılama çalışmaları devam ederken, Belçika’da ABD’li ilaç şirketi Pfizer ile Alman şirketi BioNTech’in koronavirüs aşısından olan 82 yaşındaki bir kişi 5 gün sonra hayatını kaybetti. Norveç’te ise aşı uygulamasından sonra 23 kişi yaşamını yitirdi. Ölüm haberleri üzerine soruşturma başlatıldı

Independent Türkçe’nin aktardığı habere göre, Belçika’da Federal İlaç ve Sağlık Ürünleri Ajansı (FAMHP) tarafından yapılan açıklamada, aşının uygulandığı 82 yaşındaki bir kişinin 5 gün sonra hayatını kaybettiği bildirildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı aktarıldı. Açıklamada, “Aşılama ile bireyin ölümü arasında bir bağlantı olup olmadığını belirlemek için durum daha ayrıntılı bir şekilde araştırılacaktır” denildi.

NORVEÇ’TE AŞI OLAN 23 KİŞİ ÖLDÜ

Norveç İlaç Ajansı tarafından yapılan açıklamada ise, Pfizer/BioNTech’in geliştirdiği aşıyı yaptıran 23 kişinin hayatını kaybettiği, soruşturmanın devam ettiği aktarıldı. Norveç’te 23 kişinin ölümünün ardından, Almanya’da da can kaybı yaşandı. Ülkede salgına ilişkin durumu takip eden Paul Ehrlich Enstitüsü gerçek sayıyı açıklamadı.

PFİZER: SONUÇLAR BEKLENTİLERLE UYUMLU

Pfizer’dan bir yetkili, Norveç’te yaşanan ölümlerle ilgili inceleme yaptıklarını ve Norveç İlaç Ajansı ile birlikte bilgi topladıklarını açıkladı. Bununla birlikte yetkililer tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Norveç yetkilileri, huzurevlerinde yaşayanların aşılanmasına öncelik verdi. Öncelik verilenler arasında çok yaşlı ve ağır hastalar da var. Norveç İlaç Ajansı şu ana kadar yaşanan ölüm sayısının endişe verici olmadığını ve beklentilerle uyumlu olduğunu onayladı.

Bildirilen tüm ölümler, bu olayların aşı ile ilgili olup olmadığını belirlemek için Norveç tarafından yürütülen incelemeyle birlikte değerlendirilecek. Norveç hükumeti ayrıca hastaların sağlığını daha fazla dikkate almak için aşılama talimatını değiştirecek.”

AŞI SONRASI YAŞANAN ÖLÜMLER

Pfizer-BioNTech aşının sağlık görevlilerine yapıldığı ABD’de, aşı olan Gregory Michael adlı doktor aşıdan 2 hafta sonra hayatını kaybetmişti. Michael, ilk dozu vurulduktan 3 gün sonra ellerinde ve ayaklarında küçük lekeler ortaya çıktığı ardından da öldüğü belirtilmişti.

Portekiz’de Onkoloji Enstitüsü Pediatri Bölümü’nde (OPI) çalışan 41 yaşındaki hemşire Sonia Acevedo, koronavirüs aşısı olduktan 2 gün sonra hayatını kaybetmişti.

medyabold
Devamını Oku »

MHP’li Semih Yalçın’dan saldırı açıklaması: Bu hareketin delisi çoktur

Ülkücü kökenli 3 ismin saldıra uğramasının ardından MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’dan dikkat çeken bir yorum geldi. Saldırılarda azmettirici olduğu yönündeki yorumları reddeden Yalçın “Bu hareketin delisi çoktur” dedi.

BOLD – 24 saat içinde ülkücü kökenli üç ayrı muhalif ismin saldırıya uğramasının ardından gözlerin çevrildiği MHP’den dikkat çeken bir açıklama geldi. Habertürk’ten Nagehan Alçı’ya konuşan Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Bu hareketin delisi çoktur” yorumunda bulundu.

KRT TV programcısı Avukat Afşin Hatipoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu bir gün içinde tepki çeken saldırıların hedefi oldu. Ülkücü kökenli 3 isme yapılan saldırı dikkatleri MHP’ye çevirdi.

İddialara cevap veren MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın “Nagehan Hanım Selçuk Özdağ’ı ben Keçiören’den tanırım, cemaziyelevvvelini bilirim. Kendisini hiç sevmem. Bunu da gizlemem, açık açık söylerim. Sosyal medyada da ifade ettiğim gibi hayatı boyunca çıkarları için yan yana yürüdüğü herkesi satmış Talleyrand isimli Fransız politikacıya benzetiyorum kendisini. Son olarak gereksiz yere Sayın Bahçeli’ye saldırdı. Bu saldırısı çok ağırıma gitti… Ben de o nedenle kendisine cevap verdim. Benim üslubum çok ağırdır doğru ama durduk yere kimseye sataşmam. Üstelik sözlü polemik ile bu saldırının ne ilgisi var? Saldırı yapacak insan önceden böyle önden sözlerle yüklenir mi? Saldırı yaptıracak insan bilakis sinsi davranır, ses etmez. Ben mertçe tavrımı ortaya koydum. Bu saldırılarla benim hiçbir ilgim ve bilgim yok ve olması mümkün değil” dedi.

YALÇIN İDDİALARI REDDETTİ

Semih Yalçın, Selçuk Özdağ ve Orhan Uğurluoğlu’na yönelik saldırıların organize olup olmadığını soran Nagehan Alçı’ya, “Bu hareketin delisi çoktur Nagehan Hanım. Talimat falan dinlemezler… Bakın biz 80 öncesinin içinden geldik. Saldırı, şiddet bunları bizzat yaşamış ve çok acılar çekmiş insanlarız. Şiddet kesinlikle yanlış ve gayrimeşru bir yöntem. Bırakın böyle bir saldırının arkasında olmayı tamamen bu saldırının karşısındayım… Ben çok sert mücadele ederim ama sosyal medya üzerinden mesajlarla ya da gerekiyorsa mahkemede hakkımı ararım ve hesap sorarım. Biz kalemle ve dil ile mücadele ederiz. Şiddetle bizim işimiz olamaz. Ama 6 milyon oy almış bir lidere haksızca saldırana da en ağır sözlerle cevabını veririm” yanıtını verdi.

“ÜLKÜ OCAKLARI ENTELLEKTÜEL MERKEZLER OLDU”

Semih Yalçın, Alçı’nın “’Ülkücü hareketin şiddetle ilişkisinde bir problem var’ tezine ne dersiniz “ sorusuna ise “Bu da haksız bir önyargı. Ülkücü gençler artık sokaklarda değiller. O durum 80 öncesinde kaldı. Ülkü ocakları kültür ve irfan ocakları oldu. Entelektüel merkezler oldu artık” şeklinde cevap verdi.

ÖZDAĞ’DAN “DELİ” CEVABI

Diğer yandan Özdağ, Yalçın’a Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla yanıt verdi. Özdağ “Camdan evlerde, sırça köşklerde oturanlar başkasının evine taş atarken “delilerine” çok güvenmesinler. Zira bir akıllı bin delinin hakkından gelir. Siz herkese herşeyi diyecekseniz ama başkaları size hep temenna mı sunacak? Hayırdır sn. devletlular! siz ağa mısınız bey misiniz?” ifadelerini kullandı.

medyabold
Devamını Oku »

Yazıcıoğlu suikastını kim karartıyor?

Avukat Mehmet Tahsin 12 yıldır aydınlatılamayan Muhsin Yazıcıoğlu suikastını gerçekte kimin karartmaya çalıştığını yazdı. Tahsin, suikastın iktidar her köşeye sıkıştığında gündem değiştirmek için kara propaganda aracı olarak kullanıldığını belirtti.

BOLD – Avukat Mehmet Tahsin, 12 yıldır aydınlatılamayan Muhsin Yazıcıoğlu suikastının AKP ve havuz medyası tarafından kara propaganda aracına dönüştürüldüğünü söyledi. Suikastın havuz medyasında tekrar tekrar haber yapılarak Gülen Cemaati’nin suçlanmasına tepki gösteren avukat Mehmet Tahsin, olayı aydınlatmaya çalışanların cemaat soruşturmaları kapsamında işlem gördüğünü belirtti. Tahsin bu duruma karşın, soruşturmayı karartma teşebbüsü olarak değerlendirilen olaylara ismi karışanların ise terfi alarak görevlerine devam ettiğini anlattı.

İşte avukat Mahmet Tahsin’in ‘Yazıcıolu suikastını kim karartıyor?’ başlıklı yazısının tamamı:

Bugün havuz medyasında “İşte isim isim Yazıcıoğlu suikastını karartan FETÖ ekibi” başlıklı haberi görünce Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır” sözünü bir kez daha hatırladım. İşte Havuz Medyası tam da bu işe yarıyor.

İktidar ne zaman içeride veya dışarıda köşeye sıkışsa gündem değiştirmek için aynı kara propaganda haberleri ısıtılıp ısıtılıp bilmem kaçıncı defa Havuz Medyası tarafından servise konuluyor.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu suikastı haberini de bu açıdan okumak lazım. Sabah’ın haberine göre, sözde suikastın karartılması emri, Fethullah Gülen’in en yakınındaki kişi üzerinden avukatlara verilmiş!

Peki iddia edildiği gibi Cemaat, Yazıcıoğlu suikastını karatmak istedi mi?

Öyle olsa Cemaat’e ait olduğu iddiasıyla el konulan gazete ve televizyonlar bu suikastın aydınlatılması için geçmişte yüzlerce haber yapmazdı. Her ne kadar bu gazete ve televizyonların arşivleri iktidar tarafından yok edilse de bu haberlerin birçoğuna hala internetten ulaşabilirsiniz.

Bu olayın aydınlatılması için en fazla mücadele verenler, bugün Cemaatçi diye suçlanan isimler. Nedense olayın asıl sorumluları cımbızla ayıklanıyor ve bugün konuyla ilgisi olmayanlar suçlanıyor.

Önce neler olduğunu hatırlayalım:

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki beş kişi, 25 Mart 2009 tarihinde Kahramanmaraş Çağlayancerit’ten Yozgat Yerköy’deki mitinge giderken içinde bulundukları helikopterin düşmesi sonucu hayatlarını kaybetti. Olayın vuku bulduğu dağlık arazinin yapısı ve o günlerde bölgede hakim olan sisli ve karlı hava durumu dikkate alındığında, helikopter pilotunun yaptığı muhakeme hatası ve elverişli olmayan şartlarda uçuşta ısrar etmesi belki de kazanın en büyük sebebi.

Asıl skandal, kazanın ardından başlatılan arama kurtarma çalışmalarında.

Kazanın olduğu gün Kayseri Valisi Mevlüt Bilici’nin basına yaptığı “Muhsin Yazıcıoğlu ile diğer kazazedelerin kazadan yaralı olarak kurtulduğu ve ambulans ile hastaneye getirilmekte olduğu” açıklaması yüzünden arama kurtarma ekipleri saatlerce geciktirilmiş, karadan yapılan aramalar ısrarla kaza mahalline uzak alanlara yöneltilmiştir. Böylece merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekiler adeta ölüme terkedilmiştir.

Aynı gün Jandarma ihbar hattı 156’yı telefonla arayan köylülerin kazanın olduğu mevkii bildirmelerine rağmen nedense bu bilgiye itibar edilmemiş. 6 gün sonra kaza mahalline ulaşıldığında bu yerin, köylülerin ihbar ettiği yer olduğu ortaya çıkmış.

HER ŞEY MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONUNUN RAPORUNDA

TBMM bu konuyu araştırmak üzere bütün partilerden temsilcilerinin katıldığı bir komisyon kurdu. 18 Şubat 2010 tarihinde çalışmalarına başlayan Meclis Araştırması Komisyonu raporunu 1 yıl içinde tamamlayıp kamuoyuyla paylaştı.

Raporda dönemin Kayseri Valisi Mevlüt Bilici’ye geniş yer ayrılmış. Yanlış bilgi vererek arama kurtarma çalışmalarını aksatmakla itham edilen Vali Bilici komisyona çağırılıyor. İfadesinde bu bilgiyi dönemin Kayseri Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’den aldığını söylüyor.

Komisyon bu defa Emniyet Müdürü Özdemir’e sorunca o da bu bilgiyi 25 Mart 2009 tarihinde saat 15 civarında Kahramanmaraş İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Emniyet Amiri Dursun Özmen’den aldığını ifade ediyor.

Bugün halen cezaevinde bulunan Dursun Özmen ise Orhan Özdemir’in “saat 15 civarında öğrendim” dediği, istihbarat notunu saat 17:40’ta 10 vilayete gönderdiğini söylüyor. Kayıtlar Özmen’i doğruluyor ama fatura Emniyet Müdürü Özdemir’e ve Vali Bilici’ye değil de Dursun Özmen’e kesiliyor!

KİM, NEREDE, NE YAPIYOR?

Kahramanmaraş İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Emniyet Amiri Dursun Özmen’in gönderdiği bu istihbarat notu başına bela oldu. 15 Temmuz sonrasında tutuklandı; 4,5 yıldır cezaevinde.

Dönemin Kayseri Valisi Mevlüt Bilici’nin sonraki durağı 2012 Aralık ayında atandığı Danıştay üyeliği oldu. 2016’ya kadar bu görevini sürdüren Bilici halen merkez valisi.

Dönemin Kayseri Emniyet Müdürü Orhan Özdemir, kazadan 4 ay sonra Ankara Emniyet Müdürü yapıldı. 2010 yılında Kayseri’de bulunduğu sürede ihaleye fesat karıştırdığı iddiasıyla tutuklandı, 3 ay sonra tahliye edildi. Bu konuya ilişkin yargılaması devam ederken, kendisine operasyon yapan kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Dairesine başkan yapıldı.

Gelelim adliyede olanlara.

Kahramanmaraş Adliyesinde 2009’da başlayıp 4 yıl boyunca devam eden soruşturmayı devralan alan Savcı Habib Korkmaz, apar topar takipsizlik kararı vererek dosyayı kapatıyor. Bu karardan kısa süre sonra terfi ediyor ve Çorlu Başsavcısı oluyor. Halihazırda Kocaeli Başsavcısı olarak göreve devam ediyor.

Savcı Korkmaz’ın verdiği takipsizlik kararına itiraz edilmesi üzerine, itiraza bakan Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Maden, takipsizliği kaldırdı ve dava açılması gerektiğine hükmetti. Ancak kısa süre sonra tenzili rütbe ile düz hakim olarak Kayseri’ye atandı. 15 Temmuz sonrasında da tutuklandı.

Şimdi benim kafam karıştı.

Havuz medyasının iddia ettiği gibi Cemaat’in üst kademesi Yazıcıoğlu dosyasının karartılması talimatı verdiyse, soruşturmaya takipsizlik kararı veren şimdilerde Kocaeli Başsavcı olan Habib Korkmaz da Cemaatçi miymiş? Kazanın olduğu gün basına yanlış bilgi veren Kayseri valisi ile ona bu bilgiyi veren emniyet müdürü de mi Cemaatçi?

Dosyanın kapatılmasına izin vermeyen Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı neden tenzili rütbe ile başka ile sürüldü? 15 Temmuz’dan sonra Cemaat irtibatı iddiasıyla diye hapse atılan Maden, Cemaatçi ise bu talimattan habersiz miymiş?

Ya da Kayseri valisi ile emniyet müdürünün medyaya yanlış bilgi vererek arama kurtarma faaliyetlerini aksatmaları Cemaatin yüksek kademesinden aldıkları talimatla mı oldu? O halde neden hala görevlerinin başındalar?

Son olarak, Meclis Araştırma Komisyonu raporunun 271. sayfasında öyle bir bilgi var ki, insanın aklı duruyor. Raporda düşen helikopterin yapılması gereken periyodik bakımının usulüne uygun yapılmadığı, bakım defterlerinde tahrifat yapıldığı ve sahte imzaların bulunduğu açıkça belirtilmiş. Ancak nedense bugüne kadar kimse bunun hesabını sormamış!

Peki helikopterin sahibi olan Med Air kimin şirketi? Havacılık sektöründe Pegasus, İz Air ve Med Air markalarıyla faaliyet gösteren Esas Holding, Ali Sabancı’ya ait. Aynı zamanda Aydın Doğan’ın damadı olan Sabancı’nın şirketlerine 2008 yılında “Bakımsız uçak, uçuş güvenliğini tehlikeye atma, eksik ekipman ve evraktan” rekor düzeyde para cezası verilmiş.

Ama Med Air’in sahiplerinin bu yüzden suçlandığına dair Meclis Araştırma Komisyonu Raporu haricinde bir bilgiye rastlamadım.

Yazıcıoğlu soruşturmasında sonraki yıllarda da takipsizlik verildi, karar tekrar bozuldu. Kazanın üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bir sonuç alınamadı. Alınacak gibi de görünmüyor. İktidar her olayda olduğu gibi bunda da gerçeğe ulaşmak yerine muhaliflerini kriminalize etmeyi önceliyor. Bu yüzden asıl suçlular elini kolunu sallayarak dışarıda gezmeye devam ediyor.

AVUKAT NURULLAH ALBAYRAK’TAN AÇIKLAMA

Diğer yandan Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak da sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile havuz medyasında yer alan haberlere tepki gösterdi. Albayrak açıklamasında “Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatıyla ilgili olarak, iktidar medyası Hizmet Hareketini sorumlu göstermeye çalışmaya devam ediyor. Halen görevde olan savcıların verdiği takipsizlik kararlarına rağmen, yapılmak istenen en masum ifadesiyle gerçeklerin gizlenmeye çalışılmasıdır” ifadelerini kullandı.

 

medyabold
Devamını Oku »

Cezaevlerinde geçen yıl bin 855 kişi 3 bin 534 kez işkence gördü

2020 Yılı Hak İhlalleri raporuna göre Türkiye’de geçtiğimiz yıl bin 855 kişi, 3 bin 534 kez işkenceye maruz kaldı. Aynı rapora göre 2020’de 38 kişi cezaevlerinde hayatını kaybetti.

BOLD – CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun hazırladığı 2020 Yılı Hak İhlalleri Raporu, cezaevlerinde uygulanan işkencenin boyutlarını gözler önüne serdi.

İŞKENCE GÖRENLER ARASINDA 15 YAŞINDA ÇOCUK DA VAR

Rapora göre 2020 yılında bin 855 kişi işkence gördü. Bazı kişilerin bir seferden fazla işkenceye maruz kaldığının belirtildiği raporda 3 bin 534 işkence olayı yaşandığı kaydedildi. İşkenceye maruz kalanların 15’inin çocuk olduğu vurgulandı. Aynı raporda geçtiğimiz yıl cezaevlerinde 38 kişinin cezaevinde öldüğü bilgisi de yer aldı.

KADIN CİNAYETLERİ VE İŞ CİNAYETLERİ DİKKAT ÇEKTİ

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre 2020 Yılı Hak İhlalleri Raporu’na göre 300’ü kadın cinayeti, 2 bin 427’si iş cinayeti olmak üzere bir yılda 3 bin 362 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi.

TEMAL HAK VE HÜRRİYETLERE ‘YASAK’ ENGELİ

Raporda, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine getirilen engeller de sıralandı. Ayrıca 38 eylem ve etkinliğin yasaklandığı, 753 eylem ve etkinliğine müdahalede bulunulduğu, eylem ve etkinliklerde 2 bin 123 kişi gözaltına alındı, 44 kişi tutuklandı, 294 kişi de toplantı ve gösteri yürüyüşü nedeniyle açılan davalarda mahkum oldu.

Raporda ayrıca Van’da sürekli hale gelen OHAL uygulamalarına da dikkat çekildi. Van’da 21 Kasım 2016 tarihinde başlayan eylem ve etkinlik yasağı aralık ayı sonu itibariyle 1489 gündür devam ediyor.

medyabold
Devamını Oku »

AKP’li Belediye Meclisi Üyesi Kovid-19 aşısını hangi sıfatla yaptırdı?

AKP’li Belediye Meclis üyesi ve eski Eskişehir Gençlik Kolları Başkanı avukat Fatih Özata, Kovid-19 aşısı olduğunu açıkladı. Sağlık çalışanları ve riskli gruptaki 65 yaş üstü vatandaşlar bile henüz aşı olamamışken Özata’nın hangi unvanıyla aşı yaptırdığı tartışma konusu oldu.

BOLD –  AKP Eskişehir eski Gençlik Kolları Başkanı ve şimdiki dönemde Belediye Meclis Üyesi olan avukat Fatih Özata, instagram hesabında Kovid-19 aşısı olduğunu duyurdu. Özata’nın bu paylaşımı aşıyı hangi sıfatla yaptırdığı tartışmasını ve torpil iddialarını gündeme getirdi.

Türkiye’de aşılama çalışmaları Avrupa ülkelerinden oldukça geç başladı. Henüz sağlık çalışanları ve riskli olan gruplar aşılanmadı. Buna karşın bazı AKP’li isimlerin aşı olduğu iddiası tartışılırken AKP eski Eskişehir Gençlik Kolları Başkanı ve Belediye Meclisi üyesi Fatih Özata sosyal medya hesabından aşı olduğunu açıkladı.

İddiayı sosyal medya hesabından gündeme getiren CHP’li Barış Yarkadaş, “Özata aynı zamanda sağlıkçı değilse; aşıyı nasıl yaptırdı? Gerçekten merak ettiğim için soruyorum. Umarım mantıklı bir cevabı vardır” ifadelerini kullandı.

 

Yarkadaş’ın paylaşımları üzerine, Özata özel hastanelerin avukatı olduğunu ve bu sıfatla aşı olduğunu açıkladı. Yarkadaş ise “Özata gerçek bir sağlık neferiymiş de haberimiz yokmuş! Veterinerler bile aşı olamazken hastane avukatı oluyor. Fatih Bey’i nöbete de bekliyoruz!” sözleriyle tepki gösterdi.

medyabold
Devamını Oku »

Çılgın projeye tartışılacak bütçe: 2021’de Kanal İstanbul’a 1000 TL

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “hayalim” dediği Kanal İstanbul için sadece 1000 liralık bütçe ayrıldı. Projenin ‘Bağlantı Yolları, Etüt, Proje ve Yapımı” için ayrılan bütçe 2021 Yılı Yatırım Programında açıklandı.

BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan 2021 Yılı Yatırım Programı’nda Kanal İstanbul ayrıntısı dikkat çekti. 2011’den bu yana AKP’nin gündeminde olan ve Erdoğan’ın her fırsatta yapacaklarına dair iddiasını yinelediği proje için 2021 yılında sadece 1000 TL’lik kaynak ayrıldı.

150 KİLOMETRELİK YOL İÇİN 1000 TL

Birgün’den Selda Balmumcu’nun haberine göre 2021 Yılı Yatırım Programı’nı içeren Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Program’da, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından “Kanal İstanbul Bağlantı Yolları, Etüt, Proje ve Yapımı” adı altında 2013 ve 2024 yıllarını kapsayan 12 yıl için 8 milyar 629 milyon TL’lik bütçe ayrıldığı belirtildi. Ancak, toplamda 150 kilometrelik yol için 2021 yılında bu bütçenin sadece bin TL’sinin tahsis edildiği ifade edildi.

2011 yılından bu yana gündemde olan Kanal İstanbul Projesi için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘hayalim’ derken muhalefet ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu projenin çevresel bir felaket olacağını savunuyor.

medyabold
Devamını Oku »

Kadir Şeker davası bozuldu: Mağdur mu kiralık katil mi?

Sevgili kavgasında kadına yönelik şiddete engel olmaya çalışan ve bu esnada Özgür Duran’ı öldürdüğü için hapis cezası verilen Kadir Şeker’in davası bozuldu. Dosya, Şeker’in yeniden yargılanması için Konya Adliyesine gönderildi.

BOLD – Kadir Şeker’in yargılaması yeniden yapılacak. Kararı bozan Bölge Adliye Mahkemesi, davaya katılma talepleri bulunan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun da katılmalarını istedi. Ayrıca Şeker’in ‘kiralık katil’ olduğu iddiası da araştırılacak.

SEVGİLİ KAVGASINDA ARAYA GİRDİ

Selçuklu ilçesi Yeni İstanbul Caddesi Piri Reis Parkı’nda geçen sene 5 Şubat’ta meydana gelen olayda, Özgür Duran’ın sevgilisi Ayşe Dırla’yı dövdüğü gerekçesiyle olaya müdahale etmek isteyen Kadir Şeker, çıkan arbedede Duran’ı bıçaklayarak öldürdü.

12 BUÇU YIL HAPİS CEZASI BOZULDU

Olay sonrası tutuklanan Kadir Şeker, ‘kasten adam öldürme’ suçundan yargılandığı 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada önce ömür boyu hapse çarptırıldı. Suçun ‘haksız tahrik’ altında işlendiği gerekçesiyle ceza, önce 15 yıla ardından Şeker’in duruşmadaki iyi hali de göz önünde bulundurularak 12,5 yıla indirildi.

‘KİRALIK KATİL’ İDDİASI DA ARAŞTIRILACAK

Cumhuriyet’in haberine göre Konya Bölge Adliye Mahkemesi’nce Konya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar bozuldu. Yargılamanın yeniden yapılması için dosya, geri gönderildi. Bölge Adliye Mahkemesi, davaya katılma talepleri bulunan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun da katılmalarını istedi. Bölge Adliye Mahkemesi ayrıca Özgür Duran’ın ailesinin Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na Kadir Şeker’in ‘kiralık katil’ olduğunu öne sürerek, suç duyurusunda bulunmalarının da araştırılmasını istedi.

medyabold
Devamını Oku »

Cumhuriyet tarihinin en büyük akaryakıt kaçakçılığı operasyonunda 220 gözaltı

50 ilde düzenlenen akaryakıt kaçakçılığı operasyonunda 220 kişi gözaltına alındı. Türkiye tarihinin en büyük akaryakıt bağlantılı vergi kaçakçılığı operasyonu olarak değerlendirilen çalışmada 608 milyon litrelik akaryakıt satışının sistemden silindiği belirlendi.

BOLD – KOM ve MASAK koordinasyonunda dikkat çeken bir operasyona imza atıldı. 608 milyon litrelik akaryakıt satışı verisinin otomasyon sistemlerine müdahale edilerek silindiğinin tespit edilmesi üzerine başlatılan operasyonlarda 50 ilde toplam 220 kişi gözaltına alındı.

608 MİLYON LİTRE AKARYAKIT

İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülen soruşturma kapsamında akaryakıta bağlı vergi kaçakçılığı ve nitelikli dolandırıcılık yapan bir suç örgütüne yönelik ‘‘SİLİCİ“ kod adlı operasyon gerçekleştirildi.

5 YIL İÇİNDE 15 MİLYAR TL ZARAR

Silinen akaryakıtın güncel maddi değerinin yaklaşık 3,6 milyar TL olduğu ve MASAK raporuna göre devletin yıllık 3 milyar TL, 5 yıl içerisinde 15 milyar TL zarara uğratıldığı belirlendi.

170 akaryakıt istasyonu, 23 akaryakıt dağıtıcı firması,1 istasyon teknik destek firması, 2 otomasyon yazılım ve bağlı 1 şubesi olmak üzere toplam 242 noktada vergi müfettişleri ile gelir uzmanlarının katılımı ile yapılan aramalarda mali belgelere ve bilgisayar, cep telefonu vb. dijital materyallere el konuldu. Operasyon kapsamında arama ve gözaltına alma işlemleri devam ediyor.

medyabold
Devamını Oku »

15 Ocak 2021 Cuma

Mumcu suikastında adı geçen Tevhid-Selam Kudüs Ordusu üyesi 3 sanık beraat etti

Tevhid-Selam Kudüs Ordusu üyesi olmakla suçlanan 3 sanığın beraat ettikleri ortaya çıktı. Sanıklar, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu suikastı ile de suçlanıyordu. Ancak Mumcu’nun avukatlarının davaya müdahil olma talepleri kabul edilmedi.

BOLD – Gazeteci  ve yazar Uğur Mumcu’ya yönelik suikastta görev aldıkları gerekçesiyle yıllardır aranan 3 sanığın, 8 Aralık 2020’de beraat ettiği ortaya çıktı. Karara Uğur Mumcu’nun avukatından tepki geldi.

Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu, 28 yıl önce 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara’daki evinin önünde bindiği arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucunda hayatını kaybetti.  Mumcu’nun katledilmesine ilişkin soruşturmada uzun süre yol alınamazken 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’da Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun ölü olarak ele geçirildiği eve yapılan baskında bazı bilgisayar kayıtları ele geçirildi. Bu kayıtlar içerisinde örgüte özgeçmiş veren birisinin Uğur Mumcu cinayetinden de söz ettiği ortaya çıktı.  Ele geçen belge ve bilgilerden hareket eden Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı Tevhit-Selam Örgütü / Kudüs Ordusu diye bir yapılanmaya ulaştı. Soruşturmanın genişletilmesiyle Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan ve “Umut davası” olarak isimlendirilen dava açıldı. Yargılama sonucu Mumcu cinayetine fiili olarak katıldığı belirlenen Ferhan Özmen, Nejdet Yüksel ve Rüştü Aytufan “idam cezası” ile cezalandırılmalarına karar verildi. 2005’te idam cezasına çarptırıldı. Daha sonra cezalar ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.

ÖRGÜT DAVASINDAN BERAAT ETTİLER

Uğur’un arabasına bizzat bombayı koyduğu iddia edilen firari sanık Oğuz Demir’in dosyası ise ayrıldı. Süreç içerisinde ise bazı sanıklar hakkında yasadışı Tevhid-Selam Kudüs Ordusu terör örgütüne üye olmak suçundan yeni davalar açıldı. Bu kapsamda 18 Aralık 2008 tarihinde Ahmet Cansız, Selahattin Eş, Ali Akbulut, Aydın Koral hakkında yasadışı Tevhid-Selam Kudüs Ordusu örgütüne üye olmak suçundan dava açtı. İddianame, sanıklar “örgütte özel görevli olmak, sevk ve yönetiminde bulunmak, örgüte ait kaleşnikof tüfeği bulundurmakla” suçlandı. İddianamede, 1991-1998 yılları arasında İran’a giden sanıklara burada asker kıyafetli kişiler tarafından askeri ve siyasi eğitim verildiği, bomba yapımının öğretildiği iddia edildi. Sanıklar firari olduğu için haklarında kırmızı bülten çıkarıldı. Dava yıllarca sürdü.

‘BOMBACIYI TANIMIYORUM’

“tvhaberi.com” da yer alan habere göre; Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi avukatlarının talebi üzerine sanıklar Selahattin Eş, Ali Akbulut, Aydın Koral ve Ahmet Cansız’ın hakkındaki yakalama kararını “savunmalarını” yapmaları amacıyla kaldırdı. Bunun üzerine Ahmet Cansız dışındaki üç sanık, 2020 yılı içinde Türkiye’ye gelerek mahkemede savunma yaptı. Sanıklar haklarındaki suçlamaları reddetti. 20 Ekim 2020’deki duruşmada mahkemeye çıkan Aydın Koral, Uğur Mumcu’nun aracına bombayı yerleştiren isim olan Oğuz Demir’i tanımadığını savunarak, “En ufak bir örgütsel faaliyetimiz olmadı. Ben dini ve ilmi araştırmalarda bulundum” dedi.

Davanın 8 Aralık 2020’de görülen duruşmasında karar çıktı. Mahkeme, sanık savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle Selahattin Eş, Ali Akbulut ve Aydın Koral’ın beraatına karar verdi. Şüpheden sanık yararlanır ilkesine işaret edilen kararın gerekçesinde, sanıkların Selam gazetesinin yazarı ve muhabiri olduğu ifade edildi.

“Sanıkların dini inanç ve düşünceleri çerçevesinde Türkiye’de çalışırken 28 Şubat süreci ile birlikte kendilerini güvende hissetmediklerini düşünerek İran’a gittikleri” savunulan kararda “Sanıkların din ve vicdan, düşünce ve ifade hürriyeti çerçevesinde faaliyetlerini İran’da da yürüttükleri” belirtildi. Sanıkların İran’daki ziyaretinde kendisine eşlik ettikleri kişilerin örgüt üyesi olduklarını bilecek durumda olmadıkları ve örgüt üyesi olduklarına dair somut delil olmadığı savunuldu.

‘HUKUK SİSTEMİNİN FOTOĞRAFI’

Mumcu ailesinin avukatı Halil Sevinç, “Bizim bu davaya karşı diyeceğimiz bir şey yoktur çünkü Yargıtay bizi bu dosyada müdahil olarak kabul etmedi. Bu dava ve verilen karar Türk hukuk sisteminin fotoğrafı” dedi. Avukat Şenal Sarıhan ise “Uğur Mumcu’nun katledilişinin 28. Yılındayız. Gerek Mumcu, gerekse diğer aydın cinayetlerinde adil bir yargılama olduğundan söz etmek olanaksız. Katliamlara ilişkin hazırlık soruşturmasından başlayarak ciddi ihmaller yaşandı” ifadelerini kullandı.

medyabold
Devamını Oku »

Sultanahmet ve Suruç saldırılarının bombacı faili Süleyman el Aggal yakalandı

İçişleri Bakanlığı, Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden ve Türkiye’ye getirilmesini sağlayan IŞİD mensubu Azzo Halaf Süleyman EL Aggal’ın Urfa’da yakalandığını açıkladı. İfadesinde suçlamayı kabul eden Aggal tutuklandı.

BOLD – İçişleri Bakanlığı, 2016 yılında 10 Alman vatandaşın hayatını kaybettiği Sultanahmet ve 2015 yılında 33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç saldırılarının faillerinden Azzo Halaf Süleyman El Aggal’ın yakalandığını açıkladı. IŞİD mensubu el Aggal, saldırılarda kullanılan patlayıcıları temin etmek ve Türkiye’ye getirilmesini sağlamakla suçlanıyor.

MİT VE EMNİYET OPERASYONU

Yapılan açıklamada el Aggal’ın Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü ve MİT Bölge Daire Başkanlığının ortak operasyonuyla Urfa’da yakalandığı duyuruldu. El Aggal’ın eylemlerde kullanılan patlayıcıların Türkiye’ye aktarılması dışında, eylem amacıyla ülkeye giren IŞİD’lilere de lojistik destek sağladığının tespit edildiği belirtildi.

IŞİD’DEKİ GÖREVİNİ İTİRAF ETTİ

Evrensel’in haberine göre El Aggal ifadesinde, IŞİD’in patlatma işlerinde kullandığı araçlarını tamir etme, aracın çevresini demirle kaplama ve araca patlayıcı yükleme işlerini yaptığını, 9 kardeşinin olduğunu, 2 kardeşinin IŞİD’e katıldığı ve Rakka şehrindeki bombardımanda öldüğünü söylediği belirtildi. El Aggal, kendisinin 2014’te IŞİD’e katıldığını, silahlı ve ideolojik eğitimin ardından, toplu olarak hiçbir şekilde örgütten ayrılmayacaklarına, duydukları emri sorgulamadan yerine getireceklerine ve Ebubekir El Bağdadi’nin, tüm Müslümanların emiri ve halifesi olduğu üzerine yemin ettiklerini söyledi.

El Aggal, Mahir El Aggal’ın talimatıyla hazırladıkları patlayıcıları Türkiye’ye gönderdiklerini ve bu patlayıcılarla yaklaşık 2 ay sonra da Sultanahmet’te eylem düzenlendiğini itiraf etti.

NE OLMUŞTU?

13 Ocak 2016’da Sultanahmet Meydanı’nda canlı bomba saldırısı yaşanmış 10 kişi hayatını kaybetmişti. IŞİD’in 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta gerçekleştirdiği bombalı saldırıda ise 33 kişi katledilmişti.

medyabold
Devamını Oku »

Cezaevlerinde 70 bin öğrenci var

HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın TBMM’ye verdiği soru önergesine göre 2019 yılında Türkiye cezaevlerinde 70 bin öğrenci bulunuyor. 2020 rakamı ise henüz açıklanmadı.

BOLD – Müebbet hapis cezasına çarptırılan 350’den fazla askeri öğrenciden sonra cezaevlerinde kaç öğrencinin bulunduğu merak ediliyordu. HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın  Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün’ün cevaplaması talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verdiği önergede tutuklu öğrenci sayısının 2019 verilerine göre 70 binin üzerinde olduğu bilgisi yer aldı. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CCST) Hapiste Öğrenci Ağı Temsilcisi tarafından, ÖSYM’nin yaptığı sınavlara 2020 yılında 16 bin 69 öğrencinin girdiği, 99 bin 358 öğrencinin ise; ortaokul ve lise açık öğretim sınavlarına girdiği belirtildi.

ÖĞRENCİLER EĞİTİM HAKLARINDAN MAHRUM

Artı Gerçek’ten Yağmur Kaya’nın haberine göre önergede, cezaevlerinde tutuklu öğrenci sayısının korkunç boyutlara ulaştığı ve koronavirüs salgını döneminde tutuklu öğrencilerin yaşadığı sorunların giderek daha ağır bir hal aldığı ifade edilirken, öğrencilerin cezaevlerinde eğitim haklarından mahrum bırakıldığına dikkat çekildi.

Öğrencilerin cezaevlerinde online eğitimlere katılamadığı, cezaevi yönetiminin duruma yönelik gerekçeli cevabında ise; alt yapı yetersizliğini gerekçe gösterdiği vurgulanarak, tutuklu öğrencilerin sorunlarının eğitimlerinden mahrum kalmasıyla sınırlı olmadığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

“Mahpus öğrencilere 2017’den beri, ‘Okul harçları için sosyal yardımlaşma vakıflarına başvurun’ denilmiş, fakat bu vakıflar birçok nedenle öğrencilere harç vermemiştir. Siyasi mahpusların harçları yatırılmıyor ya da diğer nedenlerden dolayı harç ücretleri karşılanmamaktadır. Birçok öğrenci de harcını yatıramadığı için eğitim görememektedir. Eğitim materyalleri de internet üzerinden verildiği için öğrenci mahpuslar bu materyallere ulaşamıyor. Cezaevlerinde tutulan öğrenci mahpusların yaşadığı sorunlar açık bir şekilde gösteriyor ki var olan eğitimde eşitsizlik daha derin bir hal almakla birlikte mahpus öğrencilerin eğitim hakları engellenerek Anayasa’da yer alan ‘Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz’ ilkesi ihlal edilmektedir.”

SUÇU KESİNLEŞMEDİĞİ HALDE TUTUKLU KAÇ ÖĞRENCİ VAR?

Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın önergesinde şu sorulara cevap istedi:

– Bugün itibarıyla cezaevlerinde bulunan öğrenci sayısı kaçtır? Öğretim gördükleri eğitim kademesine göre ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, lisansüstü ve doktora programları bazında dağılımları nedir?

– Cezaevlerinde tutulan ve haklarında isnat edilen suç kesinleşmediği halde tutukluluk halleri devam eden öğrenci sayısı ile tutukluluk süreleri nedir?

– Cezaevine getirildikten sonra devam ettiği eğitim programıyla ilişkisi kesilen öğrenci sayısı kaçtır? Cezaevine konulmasıyla devam ettiği eğitim programı ile ilişkisi devam eden öğrenci sayısı kaçtır?

– İşledikleri iddia edilen suçlar yargı organlarınca kanıtlanmadığı halde uzun tutukluluk nedeniyle sonradan telafisi zor olan kayıplarla karşı karşıya kalan öğrencilerin tutuksuz yargılanmalarını sağlayacak bir yasal düzenleme çalışması yapmayı düşünüyor musunuz?

– Cezaevlerinde tutulan öğrencilerin özellikle koronavirüs sürecinde eğitim haklarından yoksun kalmamaları için ne tür tedbirler alınmaktadır?

– Cezaevlerinde tutulan mahpus öğrencilerin eğitim materyallerine ulaşmaları noktasında herhangi bir tedbir alınmış mıdır? Alınmış ise ne tür tedbirler alınmıştır?”

medyabold
Devamını Oku »

Almanya’da Merkel’den sonra gelecek isim seçiliyor: Adayların Türkiye’ye karşı bakışı nasıl?

Almanya’da 4 dönemdir başbakanlık yapan Angela Merkel, Eylül ayında yapılacak seçimlerde aday olmayacağını açıkladı. Peki Almanya’nın yeni lideri kim olacak ve Türkiye’ye bakışları nasıl?

BOLD – Almanya siyasetinin en güçlü partisi konumundaki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), cuma günü başlayacak ve iki gün sürmesi öngörülen 33’üncü parti kongresinde, yeni liderini seçecek.

Kongre, Almanya siyasi partiler tarihinde bir ilke sahne olacak. Başbakan Merkel’in partisi CDU yeni liderini, internet üzerinden düzenlenecek kongrede 1001 delegenin dijital sandıklarda verdikleri oylarla seçecek.

Almanya’da nefesler tutuldu, gözler yeni parti liderinin seçileceği Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) 33’üncü olağan kongresine çevrildi.

Başbakan Angela Merkel’in 26 Eylül’de yapılacak genel seçimlerde aday olmayacağını açıklaması, siyasete veda edecek olması, partisi CDU’daki liderlik seçiminin önemini artırıyor.

ALMANYA’DA SİYASETTE DEĞİŞİM YILI

CDU’nun liderinin kim olacağı, Alman siyasetinin geleceği açısından kritik öneme sahip. Aynı zamanda sağ popülizmin tırmandığı Avrupa’daki siyasi dinamikler açısından da önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.

Kongre, Cuma akşamı saat 18:00’de sırasıyla CDU genel başkanı Annegret Kramp-Karrenbauer, Başbakan Angela Merkel ve CDU Genel Sekreteri Paul Ziemiak’ın konuşmalarıyla başlayacak.

2021, Almanya’da siyasette değişimin yılı olarak nitelendiriliyor. Almanya’da genel seçimler 26 Eylül’de yapılacak ve bu seçim aynı zamanda dünya siyasetine damgasını vuran Merkel devrinin sona ereceği tarih olacak. Bu nedenle genel seçimlere dokuz ay kala yapılacak CDU kongresi ve bu kongrede hangi liderin seçileceği, Alman iç siyasetindeki dengeleri ve dinamikleri etkileyecek nitelikte.

CDU’DA KADIN LİDER DEVRİ SONA ERİYOR

Almanya Savunma Bakanı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Annegret Kramp-Karrenbauer

CDU’da 20 yıl gibi uzun bir sürenin ardından, Merkel ve Kramp-Karrenbauer’den sonra, liderliği ilk kez bir erkek devralacak. Çünkü başkan adayları arasında kadın bir aday bulunmuyor.

Cuma günü başlayacak kongrede liderlik için yarışacak isimler, uzun yıllardır Alman siyaset sahnesinde yer almış Armin Laschet, Friedrich Merz ve Norbert Röttgen.

İLK KEZ DİJİTAL ORTAMDA BİR KONGRE

Bu kongre ile birlikte aynı zamanda Alman siyasi partiler tarihinde bir ilke imza atılacak. Koronavirüs salgını nedeniyle ilk kez bir siyasi parti, genel başkanını seçeceği kongresini, internet üzerinden, dijital ortamda gerçekleştirecek.

Hristiyan Demokratlar yeni parti liderini, olağanüstü güvenlik önlemleri altında yapılacak dijital kongrede seçecek.

PARTİ GENEL BAŞKANI CUMARTESİ GÜNÜ SEÇİLECEK

Yeni lideri belirleyecek oylama kongrenin ikinci gününde, cumartesi günü yapılacak. Sabah saatlerinde üç adayın konuşmalarını yapmaları, ardından da oylamaya geçilmesi öngörülüyor.

Yerel parti yönetimlerini temsil eden 1001 delege, kişisel erişim kodunu kullanarak, dijital genel kurul toplantısına bağlanacak. Oylama başladığında açılacak dijital sandıklarda, lider olmasını istedikleri adaya oylarını verecekler.

Kongre cumartesi günü, seçimi kazanan yeni liderin yapacağı konuşmayla sona erecek.

Alman siyasi partiler yasasında, dijital platformlarda yapılan kongrelere ilişkin düzenlemeler bulunmuyor. Bu nedenle, oylama sonucunun bağlayıcı ve hukuki bir nitelik kazanabilmesi için, delegeler ayrıca oylarını mektupla da gönderecek. 22 Ocak’ta, mektupla gönderilen oyların sayımı yapıldıktan sonra çıkacak sonuç, CDU parti yönetimi tarafından ilan edilecek.

SİBER SALDIRILARA KARŞI ÖNLEM ALINDI

CDU, dijital ortamda yapılacak kongrenin güvenliğini “mümkün olan en üst düzey standartlarda” sağlayabilmek için gerekli önlemlerin alındığını duyurdu.

Olası siber saldırılara karşı alınan önlemler için başta Federal İçişleri Bakanlığı, Federal Bilgi Teknolojileri Güvenliği Dairesi ve Alman iletişim devi Deutsche Telekom olmak üzere tüm ilgili aktörlerle yakın çalışma yürütüldüğü belirtiliyor.

CDU’NUN BAŞBAKAN ADAYI KİM OLACAK?

Almanya’da parti lideri seçilmiş olmak doğrudan başbakan adaylığını garantilemiyor. Eylül ayında yapılacak seçimlere kimin başbakan adayı olarak gireceğini CDU, kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile birlikte belirliyor. CDU ve CSU, Eylül ayındaki seçimler için ortak bir başbakan adayı belirleyecek.

CDU parti liderliği için yarışan üç adayın dışında, başbakanlık adaylığı için hem Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın hem de CSU’lu Bavyera Başbakanı Markus Söder’in isimleri geçiyor.

2000 yılında CDU’nun başkanı seçilen, 16 yıldır da Almanya başbakanlığını yürüten Merkel, 2018’deki eyalet ve yerel seçimlerindeki oy kaybı nedeniyle bir daha parti liderliğine ve başbakanlığa aday olmayacağını duyurmuştu.

2018 yılının Aralık ayında düzenlenen CDU kongresinde Merkel parti başkanlığı görevini, liderlik seçimini kazanan Annegret Kramp-Karrenbauer’e devretmişti.

Ancak Kramp-Karrenbauer, geçen yıl Şubat ayında, Thüringen Eyaleti’nde CDU’lu siyasetçilerin, sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partililerle birlikte hareket etmesi ve bu gelişmelerin eyaleti aşan bir siyasi gerilimin patlak vermesine yol açması üzerine parti liderliğinden ayrılmak istediğini, yeniden aday olmayacağını açıklamıştı.

Kongrenin geçen yıl Nisan ayında düzenlenmesi öngörülmüştü. Ancak koronavirüs salgını nedeniyle erteleme kararı alınmıştı.

ADAYLAR TÜRKİYE’YE NASIL BAKIYOR?

Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) genel başkan adayları Armin Laschet, Friedrich Merz ve Norbert Röttgen kongre öncesinde görüşlerini tartışma programında paylaştılar

Peki, Almanya için önemli bir dönüm noktası olarak görülen kongrede liderlik için yarışan siyasetçilerin Türkiye ile ilişkiler hakkında ne düşünüyorlar?

TÜRKLERİN ARMİN’İ

Almanya’nın en çok nüsufa sahip eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya’nın başbakanı Armin Laschet, Merkel’in partisini merkez sağda konumlandıran, diğer parti seçmenlerine de hitap eden ılımlı politikalarına yakınlığı ile tanınıyor.

2015 yılındaki mülteci krizi sonrasında Merkel’in izlediği “açık kapı” politikasına destek veren 59 yaşındaki Laschet, Türkiyeli göçmen nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nin uyum bakanı olarak da görev yaptı. Göçmen kuruluşları ve temsilcileri ile yakın ilişki içerisinde olan Laschet, liberal görüşleri nedeniyle sağcı kesimlerin eleştiri oklarının hedefindeki bir siyasetçi.

Almanya Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkan Adayı ve Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Başbakanı Armin Laschet

Hatta Laschet, Alman basını ve kimi siyasetçiler tarafından “Türklerin Armin’i” olarak da adlandırılıyor. Yeşiller Partili Cem Özdemir, bir televizyon programında, sunucunun Laschet’ten söz ederken bu takma adı kullanması üzerine, “Ben bu tanımlamanızı reddediyorum” sözleriyle tepki göstermiş, sağcılar tarafından kötü amaçla takılan bu tür lakapların demokratlar tarafından kullanılmaması gerektiğini savunmuştu.

Armin Laschet, geçmiş yıllarda Türkiye iç siyasetinde yaşanan gerilim ve kutuplaşmanın, Almanya’daki Türk toplumuna yansımalarını frenlemeye çalışan, bu gerilimin Almanya topraklarına taşınmaması çağrısını yapan, hatta bunların iç güvenliği tehdit etme noktasına gelmesini önlemek için de aktif rol üstlenen siyasetçilerden.

“ÜYELİK SÜRECİNE SON VERMEK SADECE ERDOĞAN’I GÜÇLENDİRİR”

Laschet, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türk Hükümeti ile Almanya arasında yaşanan ağır siyasi gerilim ve krizler sırasında “şantaj ve tehditlere boyun eğilmemesi” gerektiğini savunmakla birlikte, NATO üyesi ve AB’nin komşusu olduğuna vurgu yaptığı Türkiye’nin ülke olarak Almanya için önem taşıdığına dikkat çekerek, iki ülke arasındaki tüm görüş ayrılıklarına rağmen diyalogun muhafaza edilmesini, sorunların bu yolla çözümlenmesi gerektiğini savunmuştu.

Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı olan ama daha önceki federal hükümetlerin verdiği sözlere, ahde vefa ilkesi ışığında, bağlı kalınması gerektiğini savunan Laschet, hukuk devleti alanındaki gerileme nedeniyle Türkiye’nin AB üyelik sürecine son verilmesine de karşı çıkıyor.

Laschet, “Bu ancak Erdoğan’ı güçlendirir” diyerek Türkiye’de AKP’ye oy vermemiş milyonlarca insan olduğunu, üyelik sürecine son vermenin akılcı bir adım olmayacağını savunuyor. Geçen yıl Erdoğan’ın “Kapıyı açtık” sözleri üzerine Yunanistan sınırına yaşanan göçmen akınının yol açtığı kriz sırasında, “Şantaja boyun eğmemeliyiz” diyerek tepki gösteren Laschet, bununla birlikte Türkiye’ye ağırladığı Suriyeli mülteciler için daha fazla mali yardım yapılması gerektiğini savunuyor.

MUHAFAZAKAR VE SAĞCI KANADIN ADAYI: FRİEDRİCH MERZ

Almanya Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkan Adayı Friedrich Merz

2018’de, Annegret Kramp-Karrenbauer’in kazandığı CDU genel başkanlık yarışını az bir farkla kaybeden Friedrich Merz, ikinci kez parti liderliği için yarışacak. Merz, partideki muhafazakar ve sağcı kanadın lider adayı, Merkel’in da ezeli rakibi olarak nitelendiriliyor.

Son anketlere göre CDU seçmeninin yüzde 29’u Merz’den yana, diğer adaylara destek ise yüzde 25.

Destekçileri, Merkel’in politikaları nedeniyle CDU’nun oylarını sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisine kaptırdığını, Merz ile birlikte bu oyları geri alabileceğini iddia ediyor. Liberal kanat ise, Merz liderliğindeki CDU’nun yeniden sağa kayacağını, merkezdeki seçmeni Yeşiller partisine kaptırabileceğini, bunun sonucunda da Eylül ayındaki seçimleri kaybederek, Yeşiller, Sosyal Demokrat ve Sol Parti’nin bir koalisyon hükümeti kurmasının yolunun açılabileceğini savunuyorlar.

Avukat ve varlıklı bir iş insanı olan Merz’in Merkel ile 2000’li yılların başında başlayan güç mücadelesi, 2009’da partiden istifa etmesi ile sonuçlanmıştı. Merkel’in siyasetten ayrılma kararı ile yeniden siyaset sahnesine geri dönen Merz, partiyi “sola kaydırmakla” suçladığı Merkel’in özellikle göçmenler konusundaki tutumuna, “açık kapı” politikasına en ağır eleştirileri yönelten aday.

Açıklamalarında CDU’yu yeniden geleneksel muhafazakarların partisine dönüştürmek istediğini söyleyen Merz, bunun insanların radikalleşerek kendini aşırı sağ ya da aşırı solda konumlandırmasını önleyecek tek yol olduğunu iddia ediyor.

Geçen yıl Türkiye ile AB arasında, sınıra göçmenlerin akın etmesiyle yeniden patlak veren sığınmacılar krizinde Merz, “Avrupa’ya gelmelerine izin verilmeyecekleri açık bir şekilde gösterilmelidir” açıklamasını yapmıştı. Erdoğan’ın şantaj yapmasına izin verilmemesi, oynadığı kötü niyetli oyuna son vermesi için de ikna edilmesi gerektiğini söylemişti. Bununla birlikte Merz, sığınmacılara ev sahipliği yaptığı için Türkiye’ye daha çok mali yardım yapılmasından yana tavır takınmıştı.

Türkiye’nin AB’ye tam üyelik perspektifinin bulunmadığını savunan muhafazakar siyasetçi, geçen haftalarda Alman medyasına verdiği röportajda, “Türkiye gibi ülkelere tam üye olmadan AB iç pazarına katılım imkanı sağlayacak, genişletilmiş bir Avrupa ekonomik bölgesi” önerisini gündeme getirdi.

YENİLİKÇİ LİDER ADAYI: NORBERT RÖTTGEN

Eski federal çevre bakanlarından Norbert Röttgen, Federal Meclis’in Dışişleri Komisyonu’nun başkanı, partisinin de dış politika uzmanı.

Almanya Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Genel Başkan Adayı ve Federal Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen

Norbert Röttgen, Merkel’in izlediği modernleşme çizgisinin izlenmesi gerektiğini savunuyor, CDU’nun yenilikçi lider adayı olarak nitelendiriliyor. Kendisi ise “modern merkezi” temsil ettiğini kaydediyor.

Dış politika uzmanı Röttgen, Erdoğan Hükümeti’nin önce IŞİD’lileri ve daha sonra da göçmenleri Avrupa’ya gönderme tehditlerine en sert eleştirileri yönelten siyasetçilerden. Bununla birlikte açıklamalarında “stratejik” önemine vurgu yaptığı Türkiye ile ilişkilere önem verdiğini söylüyor.

Röttgen, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti alanında gerileme yaşandığını ancak bunun “bir gün” değişebileceğini söyleyerek, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerine son verilmesine de itiraz ediyor.

Röttgen, geçen sene Temmuz ayında ZDF kanalına “Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmış olunmasının bir hata olduğuna inanmıyorum. Ayrıca şu anda bu müzakereler tamamıyla dondurulmuş durumda… Türkiye’de çok güçlü bir muhalefet de var. Erdoğan sonrası bir dönem de muhakkak gelecek. Muhalefetten pek çok kişi hapiste, peki, ya bir gün yeniden bir fırsat yakalarlarsa? O zaman ne olacak? Türkiye’nin üzerini çizmemeliyiz. Bu stratejik bir hata olur” değerlendirmesini aktarmıştı.

Basına yaptığı açıklamalarında, Türkiye’nin ekonomik açıdan Avrupa’ya bağımlı olduğunu “Türkiye bize muhtaç” sözleriyle ifade eden Röttgen, Türk siyasi liderliğinin de bunun bilincinde olduğunu vurgulayıp, Avrupa’nın da stratejik olarak “Suriye ve Libya’da tüm Avrupalıların toplamından daha çok nüfuzu olduğuna” dikkat çektiği Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu kaydetmişti.

“Türkiye ile aklı selim bir şekilde baş etmek zorundayız” sözleriyle ilişkilerde izlenmesi gerektiğini savunduğu çizgiyi aktaran Röttgen, hukuk devleti, insan hakları ve basın özgürlüğü alanındaki gerilemeyi pek çok vesile ile eleştirerek, Türkiye’de demokrasi mücadelesi verenlerin desteklenmesi gerektiğini savunuyor.

Almanya’da İslam karşıtlığıyla mücadele teklifine Federal Meclis’ten ret

medyabold
Devamını Oku »

Cumhurbaşkanlığı talep etti İstanbul Barosu ceza verdi

Cumhurbaşkanlığı tarafından İstanbul Barosu’na şikayet edilen avukat Eren Keskin’e kınama cezası verildi. Keskin, ifade özgürlüğüne destek vermeyen baroya tepki gösterdi.

BOLD – İstanbul Barosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan Eren Keskin’e kınama cezası verdi. Twitter hesabından cezaya tepki gösteren Keskin, “Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği talep etmiş, İstanbul Barosu kabul ederek, hakkımda kınama cezası vermiş. Teşekkürler İstanbul Barosu! İfade özgürlüğünü böyle mi savunuyorsunuz?” dedi.

Özgür Gündem gazetesinde 2015 yılında yazdığı “On binler barışın katledildiği kanlı meydandan seslendi: Katil Erdoğan” yazı nedeniyle İstanbul 2. Asliye Mahkemesi’nde yargılanan Eren Keskin, 4 Ekim 2017 yılında 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza daha sonra 7 bin TL  para cezasına çevrildi.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Hukuk Hizmetleri Başkanlığı tarafından İstanbul Barosu’na şikayet edilen Keskin’e baro kınama cezası verdi.  Başkanlığını avukat Saadet Jale Gür’ün yaptığı İstanbul Barosu Disiplin Kurulu, Avukatlık Kanunu’nun 34 ile 134. maddeleri ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3 ve 4. maddelerine dayanarak Keskin’e kınama cezası verdiğini açıkladı.

medyabold
Devamını Oku »

Analysis: Less for more in Turkey – costly food starves economic rebound

Food has become so expensive in Turkey that some people are spending what money they have to stock up on rice and pasta to avoid swallowing even higher prices in the months ahead.

Parents have switched to discount baby biscuits, the cost of eggs has nearly doubled in a year, and a mock photo is circulating on Twitter in which a man on bended knee offers a woman a can of cooking oil instead of an engagement ring.

“We are buying only the absolute necessary and cheapest brands out there. All food prices are rising but especially baby formulas,” said Huseyin Duran, 43, an Istanbul father of three and security guard receiving partial state pay for lost work.

“I worry about my kids,” he said. “We can only meet our rent, groceries, and loan payments.”

In a world of near-zero inflation and economic fallout from the coronavirus, Turkey stands out with annual consumer prices climbing to 15%, second only to Argentina among emerging markets, and by far the highest in the OECD.

Rising oil and fertilizer prices and dry weather are part of the reason food inflation jumped more than 20% in a year. But economists also point to government policy decisions that saw the lira dive to record lows last year, hiking import costs on some $9 billion in food.

Turkish President Tayyip Erdogan has reluctantly accepted sharp interest rate hikes that will slow an economic rebound just as COVID-19 vaccines are rolling out.

With surveys showing pantries are thinning out, Erdogan may need to do more about basic living costs even after installing a new central bank chief who in November pledged to tame inflation.

One policymaker told Reuters the government expects inflation to be difficult in 2021 and must be monitored.

Turkey is “mired in a painful stagflation” even amid coronavirus curfews and high borrowing costs, said Yesenn El-Radhi, a senior sovereign analyst at Capital Intelligence Ratings.

“Inflationary pressures continue to be high due to the recent rise in global commodity prices and a lagged effect of the sharp lira depreciation,” he said.

LIGHTER SHOPPING BAGS

A trip to the market – where eggplant, orange, and sunflower oil prices rose more than 50% last year – has become a serious strain for Turks in addition to the pandemic, which has already depressed workers and incomes.

“Every time I fill my pantry the shopping bags get lighter but the bill gets higher,” said Pinar, 31, who declined to give a surname. “I buy in bulk so I don’t have to shop again for three or four months.”

A furloughed chef, Pinar gets part of her salary under a temporary ban on layoffs that she says only covers rent and utilities. “I’ve had many sleepless nights (and) in the end I think I’ll be unemployed.”

Hyperinflation dogged Turkey in the 1990s and only ended with an International Monetary Fund program that tamed prices just as Erdogan came to power in 2003.

Inflation, led by food, jumped again in a 2018 currency crisis and has since remained mostly in double-digits. Economists blame a chronic trade imbalance and costly state FX interventions that depleted reserves.

Graphic – Households digest a jump in food prices

POLITICAL TEST

A Metropoll survey last month showed 80% believe inflation is higher than the official tally. A separate survey by the Deep Poverty Network showed more than half of respondents in Istanbul relied on food handouts from the municipality.

Kemal Kilicdaroglu, leader of the main opposition Republican People’s Party, said the situation was getting worse. “There had not been hunger in Turkey before. But hunger is the reality now.”

In a turnaround, Erdogan in November said even “bitter pills” like high rates were needed to cool prices. Lutfi Elvan, his new finance minister, said he would take structural steps to fight inflation, which is expected to edge higher until April.

The government has several levers it can pull to ease pressure on the public. Ankara has already cut taxes on tobacco, which weighs heavily in the consumer price index (CPI), even while it raised duties on alcohol and road tolls which have less impact on the headline number.

State agencies also set the price of utilities such as natural gas and electricity. Last month the government raised the minimum wage by a net 16% for 2021, to 2,825 lira ($377) a month, in a boost to workers but also to overall CPI.

“You cannot solve the food problem with interest rates,” Gizem Oztok Altinsac, chief economist at Turkey’s top business organization TUSIAD, told a conference last week.

“Our problem with inflation is too big so we have to take more targeted steps to solve it.”

Reuters

Turkey eyes 25 million foreign visitors in 2021, tourism officials say

The post Analysis: Less for more in Turkey – costly food starves economic rebound appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2021/01/15/analysis-less-for-more-in-turkey-costly-food-starves-economic-rebound/
Devamını Oku »

Gelecek Partili Selçuk Özdağ’a evinin önünde silahlı sopalı saldırı

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırganların silahlı ve sopalı olduğu bildirildi. Özdağ’ın çok kan kaybettiği belirtildi.

BOLD – Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selim Temurci, Twitter hesabında Selçuk Özdağ’a yönelik saldırı düzenlendiğini duyurdu. Selim Temurci, “Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Özdağ abimize evinin önünde silahlı ve sopalı saldırıda bulunulmuştur” dedi. Temurci, “Bu aşağılık saldırıyı şiddetle kınıyor, suçluların bir an önce yakalanarak adaletin önüne çıkarılmasını bekliyoruz. Korkaklarla ve alçaklarla mücadelemiz kesintisiz sürecektir” ifadelerini kullandı. Halk TV’ye konuşan Temurci, “Çok kan kaybettiğini söyledi, şu anda hastanede tedavisi devam ediyor” dedi.

MHP’Lİ YALÇIN HEDEF GÖSTERDİ

Selçuk Özdağ, kısa süre önce kişisel Twitter hesabından MHP hakkında açıklamalarda bulunmuştu. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ise açıklamaları ardından Özdağ hakkında sert ifadeler kullanıştı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, 13 Ocak tarihinde Twitter hesabından yaptığı açıklamalar şöyle:

  • Selçuk Özdağ adında bir siyaset bukalemunu, son sığındığı kapı halktan itibar görmeyince, çareyi milletimizin sevgiyle kucakladığı MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli ve teveccühünü esirgemediği partimize çatarak gündeme gelmekte bulmuş.
  • Bu Selçuk Özdağ ne tür bir âdemdir, biraz analiz edelim. Kendisi hasbelkader MHP ve Ülkücü camiada başladığı siyasi hayatına BBP ve Ak Parti ile devam etmiş; ardından İYİ Partili olmuş, son olarak da Gelecek Partisi kurucular kuruluna girmiştir.
  • Ülkücülük; mensubiyet şuuru ve aidiyet hissi gerektiren, siyasi, ideolojik, kültürel ve sosyolojik bir kimliktir. Eğer bir insanın ruhu, seciyesi ve bozuk iskeleti Ülkücü olmanın gerektirdiği vakar ve ağırlığı kaldıramıyorsa Ülkücü olarak kalması zordur.
  • Ülkücülüğün üzerine tarihin, coğrafyanın ve milletin yüklediği ağır görevler; bazı zayıf omuzların çökmesine ve sefil karakterlerin ezilmesine yol açmaktadır.
  • Dayanma gücü, cesaret, sebat ve iman gerektiren Ülkücü kimlik üzerlerine on numara bol gelen “yük elinden katı şikeste vü zâr” tipler, Ülkücü vasfında tutunamayarak derhal kaplarına uygun kimliklere kaçış yapmaktadır.
  • Ülkücülük kalın geldiği için taşıyabilecekleri daha kolay yükler arayan bu gibi gevşekler; siyaset tarihimizde dönek, hain, oportünist, revizyonist, bukalemun, satılmış, satıcı gibi sıfatlarla alınmaktadır.
  • S. Özdağ da Ülkücülükte tutunamadığı, Ülkücü kalamadığı için sicilli dönekler ve bukalemunlar zümresinin ilk sıralarına adını yazdırmıştır.
  • Bu gibiler, siyasetin de toplumun da yüz karası tiplerdir. Kapı kapı gezdikleri, parti parti dolaşıp bir kararda duramadıkları, her kaba girdikleri için de kimse onları inandırıcı bulmamaktadır.
  • Bir siyasetçinin inandırıcılığı, geçmişte sergilediği siyasi tavrın değişip değişmemesine değil; ait olduğu camiaya mensubiyetindeki sağlamlığa, bağlı bulunduğu siyasi partideki istikrar ve samimiyetine bağlıdır.
  • Partilerin de dönemsel siyasi tavırları değişebilir, ancak ilkeleri ve temel hedefleri değişmez. MHP gibi kendini milletine adamış bir partinin ana gayesi, milletin bekasıdır. Bu uğurda öteki partilere karşı tavır değişikliğine gidilmesi, yaklaşımların gözden geçirilmesi mümkündür
  • MHP’nin bulunduğu ideolojik çizgi ve dayandığı siyasi zeminse istikrarlı ve değişmezdir. Bunun içindir ki “Ülkücü MHP’de olur!”. S. Özdağ gibi her kaba girebilen “mayi tabiatlı” politikacıların mayasında cıvıklık, ülke ve millete kendini adamakta atalet ve uyuşukluk vardır.
  • S. Özdağ gibiler, memleketin gerçeklerine göre değil; kendi çıkar ve keyiflerine göre tavır alırlar. Bu hususta da her türlü Makyavelizm’i sergilemekten imtina etmezler.
  • Bu gibi gevşeklerin ne menem tipler olduklarını anlamak için çıktıkları siyasi yolculukta yaşadıkları acı ve sefil sergüzeşte bakmak kâfidir. Fransa tarihinde Talleyrand adında eşine ender rastlanır bir siyasi dönek ve bukalemun vardır.
  • Talleyrand, papazlıkla başladığı siyasi yolculuğunda önce mesleğine ihanet etmiştir. Fransız İhtilalinde ihtilalci olmuş; Direktuvar, Konsüllük ve İmparatorluk dönemlerinin dışişleri bakanlıklarını yürütmüştür.
  • Siyasi hayatının son döneminde de kralcı kesilip murahhaslık, elçilik yapan Talleyrand; kendisini satın alanların hepsini satarak her devirde gemisini yürütmüştür. Talleyrand kılıklı politikacı taslaklarının son örneklerinden biri de işte bu S. Özdağ müptezelidir.

Özdağ, bugün de MHP’nin gazetesi Türkgün’de hedef alındı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başdanışmanı Yıldıray Çiçek, bugünkü köşesinde Özdağ’a sert ifadelerle yanıt verdi.

medyabold
Devamını Oku »