14 Aralık 2019 Cumartesi

Aziz Sancar Şehir Üniversitesi’nden istifa etti: Hocam çarşı karıştı, ayrıl

Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar, son günlerde tartışma konusu olan Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliğinden istifa etti.

BOLD – Sözcü gazetesi yazarı Serpil Yılmaz, 2015 yılı Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Aziz Sancar’ın mal varlığına haciz konan Şehir Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti üyeliğinden istifa ettiğini bugünkü köşesinden duyurdu.

Yılmaz, avukatı yoluyla istifa eden Sancar’ın “Şehir Üniversitesi’nin nerede olduğunu bile bilmiyorum. Sayın Ahmet Davutoğlu’nun isteğiyle mütevelli heyetine katılmayı 2016’da kabul ettim” açıklamasını yaptığını dile getirdi.

Yılmaz köşesinde şu ifadeleri kullandı:

“Sancar, Şehir Üniversitesi’nden istifasını ‘Son yılda sorunlar çıkınca istifa ettim, hem yazılı olarak ve hem de avukatım vasıtasıyla…’ cümlesi ile açıklıyor.

Son yıldan hangi yılı kastettiği anlaşılmıyor……

2019 yılı itibarıyla Davutoğlu’nun AKP’den ayrılması; 2015-2016 itibarıyla üniversitenin ekonomik ve idari yapısında yaşanan krizler, kritik eşiklerdi.

ÇARŞI KARIŞTI, AYRIL

Ya da etkili biri Sancar’ı arayıp ‘Hocam ne işin var orada. Çarşı karıştı, ayrıl’ telkininde bulundu.”

Mesut Özil’den Doğu Türkistan isyanı: “Müslüman ülkeler nerede?”

medyabold
Devamını Oku »

Kadın milletvekillerinden Mecliste Las Tesis eylemi: ‘Çünkü kız kardeşlik bunu gerektirir’

Meclis Genel Kurulunda konuşan CHP’li kadın milletvekilleri, ‘Bu eylemi yapmak için dokunulmaz olmamız gereken tek ülke sayenizde Türkiye oldu’ diyerek Las Tesis eylemi gerçekleştirdi.

BOLD- Kadın cinayetleri ve taciz olaylarını protesto etmek amacıyla Şili’de başlayan ve tüm dünyada hızla yayılan ‘Las Tesis’ danslı protestosu geçen günlerde İstanbul ve Ankara’da da kadın dayanışma örgütlerince gerçekleştirilmek istenmişti. Protestocular polisin sert müdahalesiyle karşılaşmış bir çok kadın gözaltına alınmıştı. Artan tepkiler üzerine Süleyman Soylu, kadınlara, dans ettikleri için değil, ‘Katil ve Tecavüzcü Devlet’ sloganları attıkları için müdahale edildiğini savunmuştu.

SAYENİZDE YASAKLANAN TEK YER TÜRKİYE OLDU

Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında CHP Milletvekili Sera Kadıgil, Genel Kurulda söz alarak konuyu tekrar Meclis gündemine getirdi. Polis müdahalesini eleştiren Kadıgil, “Sayın İçişleri Bakanım, Şili’de başlayan ve dünyanın her yerinde kadına karşı şiddete dikkat çekmek için yapılan bir dans var: Las Tesis. Bu eylemi yapmak için dokunulmaz olmamız gereken tek ülke sayenizde Türkiye oldu. Şimdi kadın milletvekilleri olarak şiddet gören, öldürülen tüm kadınlar adına size iki çift lafımız olacak” diyerek CHP’li kadın milletvekilleriyle hazırladıkları Las Tesis eylemini başlattı. CHP’li kadınların başlattıkları protestoya HDP’li kadın vekiller de destek verdi.

ÇÜNKÜ KIZ KARDEŞLİK BUNU GEREKTİRİR

CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Mecliste gerçekleştirdikleri eylemin görüntülerini sosyal medya hesabından paylaştı. Kadıgil, ”Çünkü kız kardeşlik bunu gerektirir! İyi ki varsınız, iyi ki bu kadar cesursunuz, iyi ki tüm baskı ve engellemelere rağmen her yerdesiniz!” dedi. Milletvekili kadınların Meclisteki Las Tesis protestosuyla ilgili paylaşımlar:

Saadet’ten AKP’ye: “At, eşek eti ithalindeki amaç ne?”

medyabold
Devamını Oku »

AKP’den 1 ayda 57 bin kişi istifa etti

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu partisini kurdu, eski bakanlardan Ali Babacan’ın ise yakında partisini kurması bekleniyor. AKP’den kopan bu gruplarla birlikte AKP’den istifalar hızlandı. Son bir ayda AKP’den 57 bin kişi istifa etti.

BOLD – Türkiye’de 17 yıldır iktidar olan ve binlerce üyesi olan AKP’de istifa krizi devam ediyor. 1 ayda AKP’den istifa edenlerin sayısının 57 bin kişi olduğu belirtildi. 4 ayda AKP’den 114 binlik bir düşüş olurken, CHP ve İYİ Parti ise 30 binden fazla yeni üye kazandı.

SON AYDA İSTİFALAR HIZLANDI

Ekonomik kriz başta olmak üzere birçok sorunla tepki çeken AKP iktidarının üye kaybı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın partiden istifası sonrası iyice hızlandı. Eylül-Kasım ayları arası 57 bin kişinin ayrıldığı AKP’nin üye sayısı, son 4 ayda 114 binlik bir düşüş gösterdi. CHP ve İYİ Parti ise 4 ayda 30 binden fazla yeni üye kazandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre, 1 Temmuz-6 Eylül arası 56 bin 260 üyenin istifa ettiği AKP’den 6 Eylül-22 Kasım arası 57 bin 856 üye ayrıldı.

 

Almanya kaç mültecinin dosyasının MİT’in eline geçtiği sorusuna cevap arıyor

medyabold
Devamını Oku »

Turkey’s prison population increased by 14 pct to 265,000 in 2018: TurkStat

The number of inmates in Turkey’s prisons who were either in pre-trial detention or convicted of a crime was 265,000 in 2018, a 14 percent increase over the previous year, according to data from the Turkish Statistical Institute (TurkStat).

In recent years there has been a significant change between the number of inmates in pre-trial detention and those convicted of a crime. While out of the 128,000 people in Turkey’s prisons in 2011, 27.8 percent were in pre-trial detention, the figure fell to 14 percent in 2014 but increased to 32.2 percent in 2016.

Following a failed coup in July 2016, the Turkish government launched a massive crackdown with mass detentions and arrests, as a result of which more than 600,000 people have been investigated to date on terrorism or coup charges and nearly 30,000 are still in prison.

The TurkStat data also showed that theft was the most frequent crime committed in Turkey in 2018, followed by assault and the sale of illegal drugs. turkishminute.com

The post Turkey’s prison population increased by 14 pct to 265,000 in 2018: TurkStat appeared first on Stockholm Center for Freedom.

from SCF
Devamını Oku »

Terim TFF’yi eleştirdi: Kurallar değişiyor ama oyuncular değişmiyor

Fatin Terim maç sonrası, bu işin sorumlusunun kendisi olduğunu söyledi. ‘Kurallar değişiyor ama oyuncular değişmiyor” diyerek TFF’yi eleştiren Terim, bu maçın berabere bitmesini ise bir travma olarak değerlendirdi.

BOLD – Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Ankaragücü ile 2-2 berabere kaldıkları maçın ardından açıklamalarda bulundu. Kaptanların ne konuştuğunu bilmediğini söylen Terim, bu işin sorumlusunun da kendisinin olduğunu kaydetti. Tecrübeli çalıştırıcı, kendisinin karamsarlığı, pes etmesi gibi bir durum olmadığını belirtti. Fatih Terim’in maç sonrası sözleri şöyle:

KAPTANLAR NE KONUŞTULAR BİLMİYORUM

Kaptan Selçuk İnan, Fernando Muslera ve Ryan Donk’un takım olarak toplantı yaptıklarını açıklayarak durumu telafi edecekleri yönünde beyanatlarda bulunduklarının hatırlatılması üzerine Fatih Terim “Oyuncuların açıklamasından haberim yok, odamdaydım, şimdi yolda gördüm. Ne açıkladıklarını bilmiyorum. Ne dedilerse, sonra öğreneceğim ve kendileriyle durum değerlendirmesi yapacağım.” dedi.

BU İŞİN SORUMLUSU BENİM 

“Skoru nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna yanıt veren Fatih Terim “Skoru nasıl değerlendirelim? Üç gün içerisinde bir maça çıkıyorsunuz, iyi oynuyorsunuz, pozisyonlara giriyorsunuz, 2-0 yapıyorsunuz ve 3 puana yakınsınız. 10 kişiye karşı 2-2 olduğuna göre yapacakbir şey yok. Söylenecek şey, başta ben olmak üzere hatalıyız. Belki değişiklikler de yanlış olabilir. Bu oyunun ne tekniğini, ne taktiğini, ne pozisyonunu konuşmaya gerek yok. durum dururken maçı alıp öbür tarafa vermenin açıklaması olmamalı. Bizim içimizde var da şimdi onlara girmeyelim. Yukarıya daha çabuk yetişip ikinci yarıya hazırlanmayı düşünürken, diğerleri gibi bu maç da yakışmadı. Bir kusur varsa bana aittir.” diye konuştu.

YENİ TRANSFERLERİMİZ DE Mİ GERİ GİTTİ?

“Galatasaray geçen seneye göre geriye mi gitti?” sorusuna tepki gösteren Fatih Terim “Yeni transferlerimiz de mi geçen seneye oranla geriye gitti? Aması yok doğru soru bu mu? Geçen seneki oyuncularımızın performansında düşüş var. Yeni gelen oyuncuların eski takımlarında ne durumda olduğunu bilmiyorduk.” dedi.
Basın toplantısında açıklamalarına devam eden Terim “3 kulvarı kaldıramıyoruz. 2 senenin şampiyonu, son sene bütün kupaların şampiyonu olan bir Galatasaray. Futbol böyle acımasızdır. Ujfalusi içeride, ‘ben olsam ölmüştüm, o yüzden antrenörlük yapamam’ dedi. Antrenörlük kolay iş değildir. Sorumluluk bana ait. Teknik adamlık böyledir, kazandığınızda birliktesinizdir, kaybettiğinizde yalnızsınızdır. Bunu bilmeyen, bunu kabullenmeyen teknik adamlık yapmasın.” diye konuştu.

SPOR SERVİSLERİNE, REKLAM DEPARTMANINDAN TELEFON…

Basın toplantısında göndermelerde bulunan Fatih Terim “Bazı gazetelerde spor servislerine reklam departmanlarından herhalde telefon gelmiştir. Hepsinin farkındayım. Ben çok şeyler gördüm, pes edecek değilim. Bugünün bu kadar moral bozukluğuna rağmen, tekrardan taraftarla da bir araya gelerek, burada, maçlarda aynı duyguları, aynı hissi taşıyarak düzelmemiz gerekir. Ne yapılması gerekir, bizde mevcut. Gönül isterdi ki kazanalım da öyle konuşalım. Kaybedince bir şeyleri söylemek bize yakışmıyor.” ifadelerini kullandı.

ŞU MAÇI BERABERE BİTİRMEK EN BÜYÜK TRAVMADIR

Galatasaray’ın toparlanacağını söyleyen Terim “Şu gün, şu maçı berabere bitirmek, bir takıma olabilecek en büYük travmadır. Şuraya 2-0 ile gelsek, bazılarınız bana, hoca çok farklı kazanabileceğiniz bir maçı 2-0 bitirdiniz diyecekti. Ankaragücü’nü de tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Geçen sene, önceki sene kazanmayı nasıl bildiysek, bundan sonra da biliriz, bilmeliyiz, bileceğiz de inşallah.” açıklamasını yaptı.

KURALLAR DEĞİŞİYOR AMA OYUNCULAR DEĞİŞMEZ

Türkiye Futbol Federasyonu’nun kulüplerin harcama limitlerini değiştirmesine gönderme yapan Fatih Terim “Kadromuz bu, yolda giderken kurallar değişiyor ama oyuncu değişmez. Nasıl değişecek? Ocak ayını bekliyorsunuz. Ocak, ocak diyoruz da, orada da birilerini gönderirsek alabiliriz. Ben hiçbir oyuncumu suçlamadım. Teknik, taktik, sistem, oyun içinde faul diye bunları ifade edemezsiniz, hal ve gidiş de vardır bunun içinde, takım olabilme de vardır, bunun içinde aldığınız oyuncunun adaptasyonunun geç olması da vardır. 11’e bakıp, yokum diye bırakıp gideyim var mı? En çok oynayan Nzonzi bizde, hiç teşekkür etti mi? Hiç beklemiyordum ondan, nasıl olacak, ne yapmamız lazım? Yönetmek adına, Galatasaray’a zarar gelmemesi adına belki de daha erken hareket etmeliydik. Yönetiyoruz, en son noktaya geliyor demek ki.” şeklinde düşüncelerin paylaştı.

GALATASARAYLI GİBİ OYNARIZ ARAYI KAPATIRIZ

Radamel Falcao’nun sakatlığına da vurgu yapan Terim “Hayatım boyunca ben hiçbir bahaneye sığınmadım ama 15 maçtır santrforsuz oynuyoruz, Adem’den Allah razı olsun, sol taraftan aldık da koyduk. Bu ve buna benzer bir sebep var maalesef. Devre arasında çok daha başka sebeplerle görüşürüz. Umutsuz olsam ben burada olmam. Şöyle bir beyanat veririm; ‘9 kez durmuşum, 8 defa şampiyon olmuşum, yeter, bir daha olsam ne olur’ derim. Benim karamsarlığım, pes etmem mümkün değil. Galatasaraylı gibi oynarız, bu arayı da kapatırız. Günlerdir aniden bizim tarafa dönen bir rüzgar oldu, burada çok başarılı olanlar var. Bazı yazılanlar gerçek, fakat yalan. Ne demek istediğimi anlatabildim mi?” diyerek sözlerini noktaladı.

medyabold
Devamını Oku »

Kahramanmaraş Türkoğlu Cezaevinde Neler Oluyor 

15 Temmuz darbe girişimi sonrası özellikle Hizmet Hareketi mensuplarına ve muhalif düşünceye mensup insanlara yönelik başlatılan operasyonlar sonucu yüz binlerce insan tutuklanarak cezaevlerine konulmak suretiyle korkunç bir zulüm süreci yaşanmakta ülkemizde.
Cezaevleri, kapasitesinin çok çok üzerinde doldurularak işkence ve ölüm merkezleri haline getirildi. İçeride devletin koruması ve güvencesi altında bulunması gereken tutuklu ve hükümlülere, kanunun verdiği cezai müeyyidelerin dışında cezaevi yönetimince;  keyfi şekilde yapılan uygulamalarla insanlara her türlü kötü muamele yapıldığı iddiaları sürekli olarak gündeme geliyor.
Edinilen bilgilere göre bunlardan birisi de son dönemde Kahramanmaraş Türkoğlu Cezaevi’nde tansiyon hastası olan bir tutukluya, doktor tarafından ilaç yazıldığı, ancak cezaevi yönetiminin keyfi bir şekilde bu ilaçları tutukluya vermediği, söz konusu hastanın tansiyonun zaman zaman 18’in üzerine çıktığı öğrenildi.
Ayrıca  aynı cezaevinde sık sık su kesintisinin yaşandığı da iddia ediliyor.
Bu konuda; Türkoğlu Cezaevi yetkililerini duyarlı olmaya, devletin verdiği yetki ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz. Bu yapılanlar işkencedir, suçtur.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/12/14/kahramanmaras-turkoglu-cezaevinde-neler-oluyor/
Devamını Oku »

Hâkim Olmanın Gereğini Yapmaktan “Suçlu” Bulunan Adalet Dağıtıcısı 

Hizmet Hareketine yönelik soykırım sürecinin en önemli olaylardan birisi kuşkusuz hakim Mustafa Başer’in yasalara aykırı bir şekilde “talimatla” tutuklanması hadisesidir. Aynı zamanda hukukun aleni şekilde rafa kaldırıldığı tarih olarak kayıtlara geçirilecek bir olaydı bu tutuklanma.
Muktedirlerin işledikleri suçlarla ilgili suçüstü yakalanmaları sonrası güvenlik personeli başta olmak üzere başlatılan operasyonlar sonucu çok sayıda polisin hiçbir suç veya delil olmadan tutuklamaları sonrasında yapılan itirazları değerlendiren hakim Mustafa Başer’in, haksız yere tutuklanan polisler ve Samanyolu tv genel yayın yönetmeni Hidayet Karaca’nın tahliye edilmeleri gerektiği şeklinde verdiği karar kendisinin tutuklanmasına neden olmuştu. Bu tutuklama neticesinde (hakim Mustafa Başer’in Hizmet Hareketiyle ilişkilendirilmesi
 nedeniyle ) başta hukukçular olmak üzere tepki vermesi gereken kesimlerden hiç bir itiraz gelmemesi, hatta alkışlanması, âdeta Hizmet Hareketine yönelik soykırım sürecinin fişekleyicisi durumuna getirmişti. Bu olay hukukun öldüğünün habercisi gibiydi. O gün “salası” verilmişti adaletin. Hakim ve savcıların verdikleri kararlar nedeniyle tutuklanmaları sıradan bir hâl alması bu olay sonrasında çok rahat bir şey haline geldi ülkemizde.
01 Mayıs 2015 tarihinde tutuklanan hakim Mustafa Başer’in, hakim eşi Rabia Başer’in de eşinin ardından, eşinin verdiği karar nedeniyle 15 Temmuz “Kanlı Kumpas” darbesinden hemen bir gün sonra 16 Temmuz da açığa alındığı, Ağustos ayında da tutuklanarak cezaevine konulduğu öğrenildi. Rabia Hanım 40 aydır Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunuyor.
Kanunun gereğini yerine getirmesi nedeniyle eşiyle birlikte hâlâ cezaevinde tutulmaya devam edilmekte, hemde hücrelerde.
Bu zulme neden olanlar, bu kararı veren kendi meslektaşları, onların bekledikleri hukuku, kendileri için de bir gün arayacaklarından hiç şüpheleri olmasın. Hukuk herkese lazım.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/12/14/hakim-olmanin-geregini-yapmaktan-suclu-bulunan-adalet-dagiticisi/
Devamını Oku »

Yollarda Bir Ailenin Daha Yok Olmasına İzin Vermeyin

Cezaevlerinin dolup taştığı, her gün hukuksuz tutuklamaların olduğu günümüz Türkiyesi’nde hakimler ve savcılar aldıkları kararları hukukun ve vicdanın gereksinimleri ile değil de sarayın istekleri doğrultusunda alınca ortada olan yasaların kullanılabilir hiçbir tarafı kalmamakta.
Alınan bu hukuki olmayan ısmarlama kararlar sonucunda çoğu aile tutuklu yakınlarını görmek için yüzlerce km yol katetmekte ve bu da bazen ailelerin trafik kazası sonucu ölümlerine sebep olmakta. Mahkemelerce kararı onanan ve hüküm alan mahkumların yakınlarının ikamet ettiği yerdeki ceza infaz kurumuna nakillerini istemeleri yasa da açıkça belirtilen bir hak. Fakat tutuklamalar yetmezmiş gibi mahkumlar ayrıca ailelerinden uzaktaki bir cezaevine nakil edilmekte.
Son olarak Selahattin Demirtaş’ın ailesinin görüş günü trafik kazası geçirmesi bu keyfi uygulamanın bir kez daha gündeme gelmesini sağladı.
Balıkesir L Tipi Cezaevi’nde kalan Hasan Oğuz da ailesinin ikametine yakın Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinden birine defalarca naklini istemesine rağmen bu dilekçeleri yasaya aykırı bir şekilde kabul görmeyen binlerce mağdur tutukludan yalnızca biri. Oğuz’un ailesi görüş ziyareti açısından büyük zorluklar çektiği belirtildi.
Bu hukuksuz uygulamanın bir ailenin daha görüş yolunda yok olmasına neden olmadan bir an önce kaldırılması gerekmiyor mu ?

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/12/14/yollarda-bir-ailenin-daha-yok-olmasina-izin-vermeyin/
Devamını Oku »

Galatasaray uzatmalarda Ankaragücü’nden çelmeyi yedi

Galatasaray 10 kişi kalan Ankaragücü karşısında 2-0 öne geçti. Sarı-Kırmızılı takım tam ‘üç puanı aldım’ derken peş peşe gelen Ankargücü golleri ile yıkıldı. Son sıradaki başkent ekibinde büyük sevinç yaşanırken, Aslan’a tepki vardı.

BOLD – Süper Lig’in 15. haftasında Galatasaray 2-0 öne geçtiği maçta Ankaragücü’ne evinde diş geçiremedi. Konuk ekip, 10 kişi oynadığı maçta son dakikalarda bulduğu iki golle beraberliği kurtardı. Galatasaray’ın gollerini Feghouli ve penaltıdan Belhanda kaydetti. Ankaragücü ise penaltıdan İlhan Parlak ve Kitsiou’dan geldi. Konuk Sarı-Lacivertli takımda Orgill 72’de kırmızı kart ile oyun dışı kaldı. Galatasaray bu beraberlikle 24 puana son sıradaki Ankaragücü ise 10 puana yükseldi.

FALCAO İLK 11’DE BAŞLADI

Şampiyonlar Ligi’nde PSG karşısında alınan 5-0’lık ağır bir mağlubiyet Galatasaray’ı oldukça sarstı. Tekinik direktör Fatihn Terim’in takımı bu şok durumundan çıkarmanın yolunu Nzonzi’yi kadro dışı bırakarak buldu. Taraftarı önünde Ankaragücü’nü de yenip yeni bir başlangıç hesabı yaptı. Falcao’nun ilk 11’de sahada olması taraftarın kazanılması açısından önemliydi.

FALCAO’NUN KAFA ŞUTUNU KORCAN ÇIKARDI

Galatasaray maça tempolu başladı. Ankaragücü ise oyunda geride bekleyip kontralar üzerine gol aradı. Oyunun ilk yarısında Sarı-Kırmızıl takım %70 oranında topa sahip oldu. Ev sahibi takımın hücum girişimi fazla olmasına rağmen sonuca gitme açısından başarısız kaldı. Galatasaray’ın kaleyi bulan tek gol girişimi ise 10. dakikada Falcao’dan geldi. Mariano’nun sağdan ortasında topa iyi yükselen Falco iyi bir vuruş yaptı. Ancak kaleci Korcan üstüne gelen topu kornere çelmeyi başardı. İlk yarı golsüz berabere bitti.

ÖMER BAYRAM ORTA FEGHOULİ GOL

Karşılaşmanın ikinci yarısına Galatasaray oyunu ilk dakikan itibaren Ankaragücü yarı alanına yıktı. Taraftarının da desteği ile tempoyu yükseltmeye çalıştı. Önce Babel ile tehlikeli olan Sarı-Kırmızılı takımın golü bulması da gecikmedi. 53’te Ömer Bayram’ın kullandığı serbest vuruşta kale sahasında içinde kalabalık savunma arasından Feghouli kafayı vurmayı başardı. Top kaleci Korcan’ın uzanamayacağı noktaya gitti. Galatasaray 1-0 öne geçti.

ANKARAGÜCÜ 10 KİŞİ KALDI

Galatasaray öne geçtikten sonra Ankaragücü kalesine daha rahat gelmeye başladı. 63’te Babel topu son çizgiye kadar kovaladı. İki oyuncunun arasından çıkıp topu ortalamaya çalıştı. Savunmanın eline çarpınca hakem Ali Şansalan penaltı noktasını gösterdi. VAR incelemesi sonrası topun dışarıdan çevrildiği tespit edilince penaltı iptal oldu. Oyun korner vuruşu ile başladı. 72’de ise Ankaragücü 10 kişi kaldı. Dever Orgill, Ryan Donk ile hava mücadelesi sırasında eli Donk’un yüzüne geldi. Hakem Şansalan ikinci sarıdan Dever Orgill’e kırmızı kartı gösterdi.

PENALTILAR PEŞ PEŞE GELDİ

Ankaragücü 10 kişi kaldıktan sonra Galatasaray’ın işi kolaylaştı. Babel ile etkili olan Galatasaray ikinci golü bir türlü bulamadı. 82’de Falcao’nun yerine oyuna giren Taylan Kümeli yerde kalınca hakem penaltı noktasını gösterdi. Atışı kullanan Belhanda skoru 2-0 yaptı. 86’da ise penaltıyı konuk Sarı-Lacivertli takım kazandı. Marcao ceza sahası içinde İlhan Parlak’ı düşürünce hakem penaltı noktasını gösterdi. 89’da atışı kullanan İlhan parlak skoru 2-1 yaptı.

SON SÖZÜ ANKARAGÜCÜ SÖYLEDİ

Skor 2-1’e geldikten sonra Ankaragücü tüm hatları ile Galatasaray kalesine gitti. Dakikalar 90+1 gösterdiğinde İlhan Parlak ceza sahası içinde topla buluştu. Topu rakibinden kurtardıktan sonra dışarıdan gelen Kitsiou topu durdurmadan direk kaleye vurdu. Top Muslera’nın yanından filelerle buluştu ve skor 2-2’ye geldi. Galatasaray 2-0’a getirdiği maçta 2-2’ye razı oldu.

MAÇ KADROSU

Galatasaray: Muslera, Mariano, Donk, Marcao, Nagatomo (Dk. 86 Emre Taşdemir), Lemina (Dk. 66 Selçuk İnan), Belhanda, Feghouli, Ömer Bayram, Babel, Falcao (Dk. 77 Taylan Antalyalı)

MKE Ankaragücü: Korcan Çelikay, Cebrail Karayel (Dk. 89 Alper Önal), Alihan Kubalas, Kulusic, Pazdan, Pinto, Sedat Ağçay (Dk. 84 Moke), Faty (Dk. 78 Hasan Kaya), Kitsiou, İlhan Parlak, Orgill

Goller: Dk. 53 Feghouli, Dk. 83 Belhanda (Penaltıdan) (Galatasaray), Dk. 88 İlhan Parlak (Penaltıdan), Dk. 90+1 Kitsiou (MKE Ankaragücü)
Kırmızı kart: Dk. 72 Orgill (MKE Ankaragücü)

Sarı kartlar: Dk. 9 Faty, Dk. 41 Cebrail Karayel, Dk. 82 Kulusic (MKE Ankaragücü), Dk. 32 Babel, Dk. 86 Marcao (Galatasaray)

Stat: Türk Telekom / Hakemler: Ali Şansalan, Serkan Ok, Mehmet Kısal

medyabold
Devamını Oku »

Fakir Öğrencilere Yardım Etmenin Cezası 15 Ay Hapis 

Normal koşullarda taltif ve teşvik edilmesi gereken insanlar, sırf bir cadı avı dolayısıyla hapislerde çürütülüyor. Hakkında “fakir öğrencilere yardım etmek” iddiasından başka suçlama (!) bulunmayan esnafın 15 aydır hapiste tutulduğu öğrenildi.
Edinilen bilgiye göre, esnaf Kuddusi Sarıkaya 15 ay önce tutuklandı. Hakkındaki iddia fakir öğrencilere yardım etmek. Halen İzmir Şakran Cezaevi’nde tutuklu. 8 kişilik koğuşta  21 kişiyle birlikte kalıyor.
Sarıkaya’nın ikisi lisede, ikisi üniversitede okuyan dört çocuğu var ve bu çocuklar en çok ihtiyaç duydukları dönemde babalarının desteğinden mahrum. Anne Emine Hanım dört çocuğun masraf ve ihtiyaçlarını tek başına karşılamaya çalışıyor.
Kuddusi Sarıkaya bir an önce serbest bırakılmalı.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/12/14/fakir-ogrencilere-yardim-etmenin-cezasi-15-ay-hapis/
Devamını Oku »

Bayern Münih’den Bremen’e yarım düzine gol

Bundesliga’nın 15. haftasında Bayern Münih, sahasında konuk ettiği Werder Bremen’i farklı yendi. İlk yarısı 2-1 biten maçın ikinci yarısında Bayern 4 gol daha atarak karşılaşmayı 6-1 kazandı.

BOLD – Almanya Birinci Futbol Ligi’nde (Bundesliga) Bayern Münih, sahasında Werder Bremen’i 6-1 yendi. Bayern Münih, Bundesliga’nın 15. haftasında Allianz Arena’da Werder Bremen’i konuk etti. Werder Bremen’in 24. dakikada Milot Rashica ile 1-0 öne geçtiği maçta Bayern Münih, 45. dakikada Philippe Coutinho ve 45+4. dakikada Robert Lewandowski’nin golleriyle ilk yarıyı 2-1 önde tamamladı.

BAYERN’DEN İKİNCİ YARIDA 4 GOL

İkinci yarıda üstün bir oyun sergileyen Bavyera ekibi, 63 ve 78. dakikalarda Coutinho, 72. dakikada Lewandowski ve 75. dakikada Thomas Müller ile 4 gol daha buldu ve karşılaşmadan 6-1 galip ayrıldı. Son iki haftada Bayer Leverkusen ve Borussia Mönchengladbach’a karşı oynadığı müsabakalardan mağlup ayrılan Bayern Münih, böylelikle 2 hafta aradan sonra yeniden 3 puanın sahibi oldu ve puanını 27’ye çıkardı. Werder Bremen ise 14 puanda kaldı.

DORTMUND DEPLASMANDA SEVİNDİ

Borussia Dortmund, deplasmanda Mainz 05’i 4-0 yendi. Sarı-siyahlıların gollerini 32. dakikada Marco Reus, 66. dakikada Jadon Sancho, 69. dakikada Thorgan Hazard ve 84. dakikada Nico Schulz kaydetti. Bu sonuçla Borussia Dortmund puanını 29’a çıkarırken, Mainz 15 puanda kaldı.

Günün diğer karşılaşmalarında Hertha Berlin sahasında Freiburg’u 1-0, Köln de evinde Bayer Leverkusen’i 2-0 yenerken, ligin iki yeni takımı Paderborn ile Union Berlin’i karşı karşıya getiren mücadele 1-1 sona erdi.

medyabold
Devamını Oku »

Anadolu Efes, Fenerbahçe’yi Lig’de de devirmeyi başardı

Anadolu Efes, Euroleague’de mağlup ettiği Fenerbahçe Beko’yu ligde de yenmeyi başararak liderliğini sürdürdü.

BOLD – ING Basketbol Süper Ligi’nin 12. haftasında Anadolu Efes, Fenerbahçe Beko’yu 79-66 yendi. Bu sonuçla Anadolu Efes, 11. galibiyetini alarak liderliğini sürdürdü. Fenerbahçe Beko ise ligde 3. yenilgisini yaşadı.

Karşılaşmaya iki takım da iyi savunmaları sıkı tutarak başladı. İlk 4 dakikayı Fenerbahçe Beko, De Colo’nun üç sayılık basketleriyle 6-5 önde geçti. Boyalı alanı iyi kullanan Anadolu Efes, ilk çeyreği 17-14 önde tamamladı. İkinci çeyrekte Sloukas’ın yönlendirdiği hücumlardan sayılar bulan Fenerbahçe Beko, 16. dakika içinde öne geçti: 25-26. Çeyreğin sonunda üstünlüğü yeniden ele alan Anadolu Efes, soyunma odasına 35-34 üstün gitti.

DEVRE SONRASI EFES ETKİLİ BAŞLADI

Üçüncü çeyreğe 8-0’lık seriyle başlayan Anadolu Efes, 21. dakikada 9 sayılık (43-34) üstünlük yakaladı. Dış şutlarda yüksek isabet yüzdesiyle oynayan Anadolu Efes, 27. dakikada farkı çift hanelere çıkardı: 56-44. Anadolu Efes, final periyoduna 17 sayılık avantajla 61-44 önde girdi.

Son çeyrekte de dış şutlarda başarılı olan Anadolu Efes, Buğrahan Tuncer’in 3 sayılık basketiyle 33. dakikada farkı 20’ye çıkardı: 68-48. Lacivert-beyazlılar, farkı çift hanelerde koruyarak sahadan 79-66 galip ayrıldı.

SİMON 16, DE COLO 17 SAYI ATTI

Anadolu Efes’te sayı üreten 6 isim de maçı çift hanelerde tamamladı. Anadolu Efes’in en skorer ismi 16 sayıyla Krunoslav Simon oldu. Fenerbahçe Beko’da ise Nando De Colo, kaydettiği 17 sayıyla karşılaşmanın en skorer ismi olmasına rağmen takımının yenilgisine engel olamadı.

MAÇ KADROSU

Anadolu Efes: Micic 15, Larkin 14, Simon 16, Singleton 14, Pleiss 10, Buğrahan Tuncer 10, Doğuş Balbay, Tolga Geçim, Sertaç Şanlı

Fenerbahçe Beko: Sloukas 4, De Colo 17, Kalinic 4, Williams 7, Ahmet Düverioğlu 8, Westermann 8, Melih Mahmutoğlu 10, Egehan Arna, Berkay Candan 5, Ali Muhammed 3

Salon: Sinan Erdem /Hakemler: Serkan Emlek, Yener Yılmaz, Özlem Yalman

1. Periyot: 17-14

Devre: 35-34

3. Periyot: 61-44

 

medyabold
Devamını Oku »

Almanya kaç mültecinin dosyasının MİT’in eline geçtiği sorusuna cevap arıyor

Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinin avukatıyla Alman Yetkililer cezaevinde ilk kez görüştü. Alman yetkililer kaç kişinin dosyasının Türkiye’nin eline geçtiğinin cevabını arıyor.

BOLD – Alman yetkililerin, Ankara’daki Almanya Büyükelçiliği’ne hukuki danışmanlık hizmeti veren ve Eylül ayından bu yana tutuklu olan Yılmaz S.’yi cezaevinde ziyaret ettiği bildirildi. Almanya Dışişleri Bakanlığı, DW Türkçe’nin sorusuna verdiği cevapta avukat ile görüşmek istediklerini Türk makamlarına mütemadiyen ilettiklerini, bir kereye mahsus bir ziyarete izin verildiğini ve görüşmenin de gerçekleştiğini bildirdi.

DW’den Elmas Topçu’nun haberine göre; Bakanlık, avukata yöneltilen suçlamaların aydınlatılması ve tutukluluğa bir an önce son verilmesi için yoğun çaba harcandığını da belirterek, “Avukat, Alman Büyükelçiliği’ne Avrupa’da yaygın olan, uluslararası düzeyde olağan ve kanaatimizce yasak olmadığı tartışma götürmez bir destek sağlamıştır. Bu sebepten dolayı tutukluluğu anlaşılmazdır” ifadesini kullandı.

Farklı ülkelerde de benzer hizmetler veren avukatlar bulunduğu ve bu hukukçuların yurt dışı temsilcilikleri için, söz konusu ülkenin yasal düzenlemelerini anlama ve bilgi verme konusunda önemli partnerler olduğu belirtiliyor. Danışmanlık yapan avukatların bulunulan ülkenin hukuki koşulları çerçevesinde önemli katkılar sunduğu, Almanya’ya sığınma başvurusu yapanların ifadelerinin doğruluğunun böylesi avukatlar üzerinden denetlenmesinin büyükelçiliklerin yasal görevleri kapsamına girdiği kaydediliyor.

Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği için çalışan Yılmaz S.’nin Türk vatandaşı olması nedeniyle şimdiye kadar Alman yetkililerle görüşmesine izin verilmediği ve bu nedenle tutuklanmasına ve cezaevi koşullarına dair doğrudan bilgi edinilemediği belirtilmişti.

KAÇ DOSYA TÜRKİYE’NİN ELİNDE

Almanya’nın Ankara’daki büyükelçiliğine çalışan avukat Yılmaz S.’nin 17 Eylül’de gözaltına alındığı, akabinde tutuklanıp cezaevine gönderildiği Kasım ayında kamuoyuna yansımıştı. Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle Alman yetkililer sınırlı bilgi verirken, Türkiye’de hükümete yakın medyanın, avukatın yakalanmasına ilişkin detaylı haberlere yer verdiği dikkat çekiyor.

Bunlara göre, avukatın dört ay süren takipten sonra yakalandığı ve gözaltına alındığı sırada üzerinden 13 dosya çıktığı ileri sürülmüştü. Ofisindeki aramalardan sonra ise Avrupa ülkelerinde siyasi sığınma talebinde bulunan 2 bin 500 Türk vatandaşına ait dosyanın ele geçirildiği iddia edilmişti.

Almanya’da Türkiye kökenlilerin yoğun olarak yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya İçişleri Bakanlığı bu hafta mecliste konuyla ilgili bir rapor sundu. Yeşiller Partisi’nin talebi üzerine hazırlanan rapora göre, avukat Yılmaz S.’nin tutuklanmasından sonra Almanya Federal Emniyet Teşkilatı (BKA) eyaletleri konudan ilk kez 28 Ekim’de haberdar etti.

30 Ekim’de, yani Yılmaz S.’nin gözaltına alınmasından yaklaşık bir buçuk ay sonra da, Almanya’da iltica talebinde bulunan ve bilgilerinin Türk makamlarının eline geçtiği tahmin edilen kişilere ait dosyaların yer aldığı ilk listeyi eyalet teşkilatlarına yolladı. 28 Kasım’da yine BKA tarafından ikinci bir listenin daha eyaletlere iletildiği ve sadece bu listede 276 dosyanın bulunduğu kaydediliyor. Kimi dosyaların birden fazla kişiye dair bilgiler içerdiği de raporda yer alan bilgiler arasında.

Her iki liste incelendiğinde sadece Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde ikamet eden, siyasi sığınma başvurusunda bulunmuş 265 Türk vatandaşının bilgilerinin Türk makamlarının eline geçtiği anlaşılıyor. Bunlardan 211’i ile emniyet birimlerinin bire bir uyarı görüşmesi yaptığı ve tehlike anında nasıl davranılması gerektiği konusunda bilgi verdiği belirtiliyor.

Böylece Alman makamlarınca şimdiye kadar açıklanan rakamların üzerinde dosyanın Türk makamlarının eline geçmiş olduğundan yola çıkıldığı anlaşılıyor.

RAKAMLAR ENDİŞE VERİCİ

Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Yeşiller Milletvekili Berivan Aymaz, rapor talebiyle ortaya çıkan rakamların endişe verici olduğunu belirtiyor ve Alman hükümetinden tam olarak hangi bilgilerin Türkiye’nin eline geçmiş olduğuna dair bilgi vermesini talep ediyor. Aymaz, iltica talebinde bulunan kişilerin ifadelerinde Almanya’ya geliş yollarına, görüştükleri kişilere ve kaldıkları evlere dair detaylı bilgi verdiklerini, aileden ve yakınlarından kimlerin bu süreçten haberdar olduğunu aktardıklarını belirtiyor. Ve bu bilgilerin Türk makamlarının eline geçmiş olması halinde o kişilerin güvenliğinin de tehlikede olacağını söylüyor.

Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği için çalışan avukat Yılmaz S.’nin casusluk şüphesiyle Türkiye’de tutuklandığının ortaya çıkması Ankara ile Berlin arasında yeni bir gerginliğe neden olmuştu. Tek kişilik hücrede tutulduğu belirtilen avukatın Almanya’da iltica başvurusunda bulunmuş olan Türk vatandaşlarının ifadelerinin doğruluğunu denetleme konusunda Almanya Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile Federal Göç ve Mülteciler Dairesi’ne (BAMF) yardımcı olduğu bildiriliyor.

Almanya mültecilerin bilgilerinin Erdoğan’ın eline geçmesini tartışıyor

medyabold
Devamını Oku »

Father blaming politicians for shady death of daughter shares new evidence

A father who claims his 11-year-old daughter was killed in a hit and run accident involving relatives of a member of Turkey’s ruling AK Party (AKP) has shared new evidence on social media supporting his allegations.

In April 2018, Saban Vatan’s daughter Rabia Naz was found dead in front of her house in Eynesil, a town in the northern Turkish province of Giresun.

Although  Turkish police declared her death a suicide immediately afterward, Rabia’s father believes that she was killed in a hit and run and that critical evidence related to the incident has been overlooked.

After investigating Rabia’s death himself,  Vatan alleged that she was hit by a car driven by the relatives of then Eynesil mayor from the governing AKP.

She was then left in front of her house, and the accident was covered up by authorities, including Turkey’s then-deputy Prime Minister Nurettin Canikli, Vatan further claimed.

The father has shared on Twitter a report by Turkey’s Ankara Criminal Police Laboratory, which provides scientific proof for the car tire-marks on the clothes Rabia wore on the day she died.

“Officials, explain this to me now. … It is [stated in an] official [report] that they found car tire marks on the dress. …What happened to your argument that there’s no chance this incident could involve a car,” Vatan tweeted.

Stating that Giresun Chief Public Prosecutor Abdurrahim Alan previously confirmed that the dust on the dress disappeared, later on, Vatan added: “Find the person who cleaned the dress immediately and bring him/her forward. How did the dust, which was there [on the dress] before, disappeared?”

Vatan asked everybody on Twitter to also share the newly-posted evidence of tire marks on Rabia’s dress “since a new operation might be carried out any moment to silence him.”

While fighting to bring public attention to shed light on the death of his 11-year-old daughter, Vatan has been briefly detained several times and was taken to a psychiatric clinic in March over suspected mental health issues.

Journalists Canan Coskun and Kazim Kizil, who were also detained while they were following the case together with a commission consisting of members of the Turkish parliament on November 13, were released the next day.

Turkey’s Interior Minister Suleyman Soylu had insisted in a statement back in November that “they have not found the slightest evidence backing the father’s claims” that Rabia Naz was killed in a hit and run.

Detention of journalists covering shady death of 11-year-old draws criticism

The post Father blaming politicians for shady death of daughter shares new evidence appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/12/14/father-blaming-politicians-for-shady-death-of-daughter-shares-new-evidence/
Devamını Oku »

Tenkil Müzesi Kassel’de: Nefes almanın zor olduğu sergi

Türkiye’de halen yaşanananları kayda geçirmek ve dikkat çekmek için düzenlenen Tenkil Müzesi’nin Kassel’deki sergisinin açılış gününe ilişkin Cevheri Güven’in izlenimleri..

“Benim için eskisi gibi olmayacak ama bu hukuksuzluklar bitecek. Hukuksuzluklar yaşanırken herkesin gerekli tepkiyi göstermesini insanlık adına umut ediyorum.”

Bu sözler, Meriç’te üç çocuğu ve eşini kaybeden Murat Akçabay’ın Almanya’nın Kassel şehrindeki Tenkil Sergisinde yaptığı konuşmadan.

Kassel’de Südflügen Kultur Bahnhof’ta 13 Aralık’ta açılışı yapılan sergi 15 Aralık’a kadar sürecek.

Tenkil Müzesi, halen içinden geçtiğimiz baskıcı dönemin kaydını tutma, izlerini unutturmamak için yola çıkmış bir proje. Farklı ülkelerde sergilerle, Türkiye’de yaşananları gerçek olay ve kişiler üzerinden anlatmaya çalışan serginin Kassel’deki açılış etkinliği yoğun ilgi gördü.

Salonda sergilenen eşyalar ve sahipleriyle ilgili okuduğunuz metinler, Türkiye’nin gerçeğini; bir bebeğin penceresinden de, hayatını kaybeden yetişkinlerin yaşadıklarıyla da görmenizi ve empati kurmanızı sağlıyor. Açılış konferansı kısmında yapılan konuşmalar, salonda varolan duygusal atmosferi zaman zaman nefes almayı güçleştiren boyuta getirdi.

Bakmaya dayanamadığınız eşyalar, dinlemeye dayanamadığınız hayat kesitleri, şu an Türkiye’de halen yaşanıyor.
Murat Akçabay’ın sözleri de kendi yaşadığı büyük dramdan çok buna dur denilmesi içindi: “Şu an bunlar yaşanıyor ve tepki şimdi gösterilmeli..”

Evet, Tenkil Müzesi projesi bu devrin kaybolabilecek izlerini arşivleme açısından önemli ama halen Türkiye’de kaybolan ve mahvedilen hayatlar var. Yapılan tüm çalışmaların ve etkinliklerin motivasyonun, bu zulmü durdurmak olduğunu hatırlattı bize Akçabay’ın konuşmasını bitirirken söylediği sözler.

Murat Akçabay zaman zaman konuşmasına ara vermek zorunda kaldı.

Akçabay, çoğu insanın kaldıramayacağı şeyler yaşadı. Üç çocuğu ve eşini Meriç’in sularında kaybetti.

“Çocuklarımız okula gidebilsinler diye, hastalandıklarında doktora gidebilsinler diye, arkadaşları olsun diye yurt dışına çıkmaya karar verdik.” sözleriyle anlattı bu yola neden düştüklerini. Son derece basit ve karşılanabilir bu ihtiyaçlar, Türkiye’de Gülen Hareketi üyeleri için ölümü göze alabilecek gereksinimler haline gelmiş durumda.

Tenkil Sergisi’ndeki her bir parçada bunu görebiliyorsunuz. Dizleri parçalanmış bebek kıyafetleri, halı olmayan hapishanenin zemininde emekleyen bir bebeğin gerçeğini, o beton zeminden daha sert çarpıyor yüzünüze.

Cezaevinin beton zemininde emeklemekten parçalanmış bebek kıyafetleri.

Gazeteci Yüksel Durgut da konuşmacılardan biriydi. Durgut, Silivri Cezaevi’ndeyken by-pass ameliyatı olmuştu. Ağır ameliyattan sonra mahkum koğuşunda üç gün pansumanları yenilenmeden bekletilip, elleri kelepçeli, yaz sıcağında, klimasız cezaevi aracında tekrar Silivri’ye gönderilmişti.

İnsan Hakları Hukukçusu Dr.Theodor Ratgeber de açılışta bir konuşma yaptı.

Durgut, salondaki Alman konuklara Türkiye’deki özgürlüğün düştüğü düzeyi anlatırken, Yunanistan’a geçtiğinde ilk iş telefonundan VPN’i sildiğini söylüyordu. Yasakların ülkesinde özgürlük bir gazeteci için VPN’den ulaşabildikleriydi çünkü.

Programın ilk konuşmacısı Mehmet Ali Uludağ’ın sözleri yarım kaldı. Yaşadıklarını anlatırken çocukları da salondaydılar ve oların gözyaşlarıydı konuşmayı yarıda bıraktıran.

Kendisi de genç bir mülteci olan piyanist Ömer Özdemir, süreçte hayatını kaybedenlerin isimleri duvardan akıtılırken kısa bir müzik dinletisi sundu.

Gerek, programdaki konuşmacıların zulmü gerçekten yaşayan insanlar oluşu, gerekse sergilenen hayattan parçalar; Türkiye’de şu an neler yaşandığını tüm çıplaklığıyla göz önüne seriyor.

Aslında o salonda bulunan Türkiye kökenli insanların hepsi yaralıydılar ve Murat Akçabay’ın merhum eşinin ismini birkaç denemenin ardından sesi titreye titreye söyleyebilmesini anlıyorlardı.

Bu insanlar, bir diktatöre karşı dik durdukları için bu acıları çektiler ve salondaki Alman konuklar da bunun gayet farkındaydı.

Acıların, unutturulmaması kadar neden yaşandığının insanlığa doğru biçimde aktarılması da önemli. Tenkil Müzesi projesini yürütenlerin bu nedenle insan hakları alanında çalışan irili ufaklı kuruluşlarla ortaklaşa sergiler açması/projeler yapması önlerindeki yeni hedef olmalı.

Özellikle Avrupa’daki insan hakları kuruluşları, düşünce kuruluşlarındaki tecrübe ve networka ulaşabilmek, hem de hak savunucularına Türkiye’de yaşananları eksiksiz anlatabilmek için.

medyabold
Devamını Oku »

Saadet’ten AKP’ye: “At, eşek eti ithalindeki amaç ne?”

Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, Türkiye’nin Sudan’dan ithal edilen ‘at, eşek ve katır eti’ ile ilgili iddiaları Meclis gündemine taşıdı. Karaduman, AKP hükumetine neden bu etleri ithal ettiklerini sordu.

BOLD – Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, Türkiye’nin Sudan’dan ithal edilen ‘at, eşek ve katır eti’ ile ilgili iddiaları cevaplandırması için Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a sordu.

500 TON AT, EŞEK VE KATIR ETİ GETİRİLECEK

Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, gündeme bomba gibi düşen ‘at, eşek ve katır eti ithalatı’ ile ilgili iddiaları Meclis gündemine taşıdı. Karaduman, Türkiye’nin Sudan’dan 500 ton at, eşek ve katır eti ile ayrıca 500 ton at, eşek ve katırın da aralarında bulunduğu hayvanların sakatatlarına gümrük vergisi uygulanmadan ithal edilme iddialarıyla ilgili Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevaplandırması istemiyle soru önergesi verdi.

BAKAN’A “BUNLARI MARKETLERDE SATIŞA SUNACAK MISINIZ?” SORUSU

‘At, eşek ve katır eti ithalatı’ ile ilgili iddiaları Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevaplandırması için Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, şu soruları sordu:

1. Sudan’dan 500 ton at, eşek ve katır eti ile ayrıca 500 ton at, eşek ve katırın da aralarında bulunduğu hayvanların sakatatları hangi amaçla ithal edilmektedir?

2. İthal edilecek at, eşek ve katır etleri özel bir alanda (ilaç, kimya sanayi vb.) kullanılacaksa ülkemizde bu ihtiyacı karşılamaya yetecek kadar hayvan mevcut değil midir?

3. Sudan’dan ithal edilecek etler kasaplar ve marketlerde satışa sunulacak mıdır?

4. Söz konusu etler kasap, market ve diğer reyonlarda satışa sunulacaksa bu etlerin türü ve menşei belirtilecek midir?

5. Son bir yılda hangi ülkeden/ülkelerden toplamda ne kadar at, eşek, katır ve domuz eti ithal edilmiştir?

 

Türkiye’ye yaptırım tasarısının maddeleri

medyabold
Devamını Oku »

Pahalanan et sonrası kaçak kesimler katlandı

Hükumet Sudan’dan at, eşek ve katır eti ithal etmeye hazırlanırken veteriner hekimlerden dikkat çeken kaçak et uyarısı geldi. Veteriner hekimler, resmi kesimin 3 katından fazla tüketim olduğunun altını çizdi.

BOLD – Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, kentteki ruhsatlı 5 kesimhanede veteriner hekim kontrolünde yıllık 20 bin ton küçük ve büyükbaş et kesilirken, vatandaşların bunun 3 katı et tükettiğini söyledi.

3 KATI ET TÜKETİLİYOR

Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, yaklaşık 2 milyon 217 bin vatandaşın yaşadığı Adana merkezde 4, Ceyhan ilçesinde ise 1 ruhsatlı kesimhane olduğunu kaydederek, ilçe belediyelerinin mezbahane sayısını artırması gerektiğini söyledi. Köse, Adana’daki ruhsatlı 5 kesimhanede veteriner hekim kontrolünde yıllık 20 bin ton küçük ve büyükbaş et kesilirken, vatandaşların bunun 3 katı et tükettiğini söyledi.

İNSANA GEÇEBİLEN 250 ÇEŞİT HASTALIK MEVCUT

Veteriner hekim kontrolünde kesilmeyen tüm etleri kaçak olarak nitelendiren Köse, “Eğer etler merkez kesimhanelerde kesilip satışa sunulmadıysa insan sağlığı konusunda bir güvencesi yok. Geçen yıl şarbon hastalığı yaşanmıştı ülkemizde. İnsanlara bulaşabilen tehlikeli bir hastalıktı. Veteriner hekimin dikkati sayesinde bu risk ortadan kaldırıldı. Hayvanlardan insanlara bulaşan 250 civarı hastalık var. İnsandaki enfeksiyon kaynaklarının yüzde 70’i hayvansal kökenli” dedi.

KAÇAK KESİM YAPAN KASAPLAR TAKİPTE

Kasaplar Odası Başkanı Murat Saruhan Yağmur ise kaçak et kesen merdiven altı kasaplara yönelik ihbar hattı kurduklarını, zabıta müdürlükleri, ilçe belediyeleri, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekipleriyle gece gündüz denetimler yaptıklarını vurguladı.

 

Türkiye’ye yaptırım tasarısının maddeleri

medyabold
Devamını Oku »

Masözden sonra şimdi de hayalet memure skandalı

İstifa ettirilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in skandallarının ardı arkası kesilmiyor. Evinde çalıştırdığı Moldovalı masözden sonra Gökçek’in belediyede hayalet memura çalıştırdığı ortaya çıktı.

BOLD – Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde geçmiş dönemdeki bankamatikçi çalışanlarla ilgili soruşturma yapıldı. Çalışmada hayalet bir memurenin çıkması dikkat çekti.

ÇALIŞTIĞI GÖZÜKTÜĞÜ BİRİMDE KİMSE TANIMIYOR

Sözcü’den Ali Ekber Ertürk’ün haberine göre Bilgi İşlem personeli olarak görünen Serpil Özcan adlı memure ile ilgili düzenlenen tutanakta, ”İşyerinde çalışır gözüktüğü ancak birimimizde kimse tarafından tanınmadığı, iş sorumluluğunu yerine getirmediği ve mesai saatlerinde de iş yerinde olmadığı anlaşılmış ve tutanak altına alınmıştır” denildi. Özcan’a “hayali görevlendirme” yaptığı öne sürülen personelle ilgili de tutanak tutuldu.

BELEDİYENİN MASÖZÜ GÖKÇEK’İN EVİNDE ÇIKMIŞTI

Ankara Büyükşehir’de, eski Başkan Melih Gökçek döneminde işe alınan Moldova uyruklu kadının başkanlık konutunda “masöz” olarak 3 bin 800 lira aylık maaşa bağlanması da tartışma konusu olmuştu. Belediye müfettişlerince Antanova için düzenlenen tutanakta, şu ifadelere yer verilmişti: “Ana Antanova isimli personelin 13.09.2012 tarihinde Anket A.Ş. bünyesinde SGK işe girişi yapılmıştır. 15.02.2018 tarihinde kanuni hakları ödenerek iş akdi fesh edilmiştir.”

Bosna’da öğretmen Fatih Keskin için yürütmeyi durdurma kararı

medyabold
Devamını Oku »

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Makata cop sokulması kibarca nasıl anlatılır?

Gergerlioğlu, gözaltı işkenceleri, kaçırılanlara yapılanlar, hapishanedeki ihlaller, kadınlara yapılanlar ve daha fazlasıyla Türkiye’deki hak ihlallerinin dehşet verici boyotunu anlattı.

HDP Milletvekili ve Hak Savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, GazeteDuvar’dan İrfan Aktan’a konuştu:

Mahpusların kaçı siyasi, kaçı adli?

FETÖ’den 60 bin civarında ve sanırım 15 bin civarında Kürt veya sol davalarından tutuklu ve hükümlü var. OHAL döneminde 550 bine yakın FETÖ gözaltısı oldu. Adli suçlarda da zaten büyük bir artış var. Barış söyleminden dolayı terörist denilerek hapse atılanlar, sol camiaya yönelik artan baskılar da eklenince, cezaevlerinin kapasitesi çok çok aşıldı. Az önce aktardığınız hak ihlali rakamları, insan hakları örgütlerine yansıyanlardan ibaret. Gerçek rakam çok daha fazla.

‘HAMİLE KADINLARI BİLE ÇIRILÇIPLAK SOYUP DEFALARCA ‘OTUR-KALK’ YAPTIRILIYOR’
Hapishanelerde işkence ve kötü muamele daha çok hangi anlarda, kimlerin eliyle yapılıyor?

Hapse girişte yapılan çıplak arama en büyük ihlallerden birini oluşturuyor. İnsanların onurunu ayaklar altına alırcasına, onları tamamen soyup arama yapıyorlar. Hamile kadınları bile çırılçıplak soyup defalarca “otur-kalk” işkencesi yapıldığını biliyoruz. Cezaeviyle ilk kez karşılaşanlar çoğunlukla buna itiraz bile edemiyor. Ancak ideolojik mahpuslar buna itiraz ediyorlar. Boyun eğdiğiniz takdirde çıplak arama işkencesine, itiraz ettiğinizde de başka bir işkenceye tabi tutuluyorsunuz. Dayakla, zorla soyulup aranıyor mahpuslar. Van Barosu’nun hazırladığı Beşikdüzü Cezaevi raporu bu konuda çok çarpıcıdır.

Nedir o rapor?

2018 yılı Aralık ayında Van Barosu, Trabzon Beşikdüzü Cezaevi’nde, Tekirdağ’dan nakledilen ve çıplak aramayı reddeden siyasi mahpusların falakaya yatırıldığını ortaya koyan bir rapor yayınladı. Fakat bu korkunç olaya rağmen iktidar tek kelime bir açıklama yapmadı, bir milim adım atmadı. Keza bu rapordan sonra da aynı hapishanede, bir bayram günü yapılan sevk sonrasında benzer bir olay yaşanmış, mahpus yakınları bana ulaşmıştı. Sosyal medyadan bunu paylaşınca, Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı yalanlama yapmıştı. Oysa olay ortada, şahitler açıktı.

‘İNSAN HAKLARI KOMİSYONUNUN İHLALİN ÜSTÜNE GİTMEK GİBİ BİR DERDİ YOK’
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, bu tür “şaibeli” durumlarda, “hadi biz gidip görelim, denetleyelim, inceleyelim” demiyor mu?

Demiyor. Şunları görüyor musunuz? (Elinin altındaki kabarık dosyayı gösteriyor.) TBMM başkanlığına bu konularda binden fazla soru önergesi, İnsan Hakları Komisyonu’na 3 bine yakın dilekçe verdim. Tüm Türkiye’de komisyona ulaşan dilekçelerin üçte biri sadece benden gitti yani. Ama maalesef İnsan Hakları Komisyonu başkanlığının, bir ihlalin üstüne gidip sonuç almak gibi bir derdi yok. Şu gösterdiğim dosyada sayısız ihlal, dram, acı var.

Ne türden ihlaller mesela?

Bu sene Mayıs ayında, Ankara Emniyeti’nde işkence yaşandı ve kamuoyuna ilk ben duyurmuştum. Makattan cop sokmaya kadar, korkunç işkenceler… Bunu yaşayanlar da, anlatanlar da yaklaşık 111 Dışişleri Bakanlığı eski üst düzey personeli. Bu insanların neyle suçlandıkları, ne yaptıkları beni ilgilendirmez. Ben ihlale bakarım.

Bu olay nasıl ortaya çıktı?

Bana bu konuda bilgi gelince kamuoyuna açıklama yaptım. Tabii ortalık ayağa kalktı. Emniyet her zamanki gibi “böyle bir şey olmamıştır” dedi ama Ankara Barosu Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ender vakalardan biri olarak Ankara Emniyeti’ne 8 avukatıyla baskın yaptı ve başsavcılığın engelleme girişimlerine rağmen gözaltındaki bu insanlarla görüştü. Baronun görüştüğü 6 kişiden 5’i bu korkunç işkenceyi yaşadığını, bir kişi de bunları duyduğunu, bildiğini söyledi. Ne yazık ki işkence görenler başlarına daha fazla iş gelmesinden korktuğu için genelde susmayı tercih ediyor. Ama Ankara Emniyeti’ndeki iş aniden büyüdü. Beni sayısız ulusal ve yabancı basın, uluslararası insan hakları örgütleri aradı bu konuda.

Gözaltındaki 6 kişi neler anlatmıştı?

Karanlık bir odaya alındıklarını, çırılçıplak soyulduklarını, makatlarına cop sokulduğunu… Ankara Barosu’nun raporu çok ağırdı ve bu insanlar gözaltında oldukları, işkenceciler “gece tekrar geleceğiz” tehditlerine maruz kaldıkları, avukatlar oradan ayrılınca yine işkenceyi yapanlarla baş başa kalacaklarını bile bile konuşmuştu.

‘ZAMAN MUHABİRİ ‘DEVLETE ÇOK YÜKLENİYORSUNUZ’ DİYE BANA TEPKİ GÖSTERMİŞTİ’
Sonuçta işkenceyle ilgili bir soruşturma açıldı mı?

Ankara Emniyeti de, İçişleri Bakanlığı da daha sonra herhangi bir açıklama yapmadı ama yoğun baskılar sonucu savcılık soruşturma başlattı. Ama açıkçası bu soruşturmanın üstünün de kapatılacağını düşünüyorum.

Bu kişiler Fetullahçılıkla mı suçlanıyordu?

Mazlum-Der’de de, TBMM’de de insan haklarını savunurken mağdurun kimliğine bakmadım, bakmam. Mazlum-Der’deyken, insan hakları ihlallerine ilişkin bir açıklama sırasında Zaman gazetesinin muhabiri, “ya hocam, devlete de çok fazla yükleniyorsunuz” diyerek bana tepki göstermişti. Ama gün oluyor, devran dönüyor ve bu sefer ihlale uğrayan sen oluyorsun. Demek ki kime yapılırsa yapılsın, işkenceye, hak ihlaline karşı çıkacaksın. Bunu herkes yavaş da olsa öğreniyor ama ne yazık ki çok büyük acılar neticesinde. Oysa mağduru savunmak için illa mağdur olmak gerekmemeli.

‘KAÇIRILAN ZABİT KİŞİ’NİN 8 SAYFALIK MEKTUBU BENİ DEHŞETE DÜŞÜRDÜ’
İnsan hakları örgütleri, 2019 yılı içinde 7 kişinin zorla kaçırıldığı tespitini yapıyor. OHAL döneminden beri gözaltında kayıplara ilişkin de çok sayıda vak’adan söz ediliyor. Darbe girişimi sonrasında kaç kişi kaybedildi, kaç kişi bulundu, bulunanlar neler anlattı?

28 kişi kaçırıldı ve bunların 27’si erkek. Gülen grubuna yakın oldukları biliniyor. Biri de sol camiadan bir kadın, Ayten Öztürk. O da mahkeme sırasında nasıl kaçırıldığını, gördükleri işkenceleri anlattı. Daha sonra ortaya çıkarılan 27 kişinin ise bazısı konuşmadı, işkence gördüklerini anlatmadı. Ama anlatanlardan, konuşmayanların da başına neler geldiğini tahmin edebiliyoruz. Çünkü hepsi aynı tarzda, aynı araçlarla, aynı yöntemlerle kaçırıldı ve neredeyse aynı biçimde bulundu. Bize en net başvuruyu ve anlatımı, kaçırılıp sonradan bulunan Zabit Kişi isimli mağdur tarafından geldi.

Neler anlatıyordu Zabit Kişi?

Bana gönderdiği 8 sayfalık mektupta nasıl kaçırıldığını, 108 gün boyunca bir yerde tutulduğunu söylüyordu.

Şu an hapiste mi?

Kandıra Cezaevi’nde. Yıllardır insan hakları savunucusuyum ve sayısız vak’a gördüm, okudum, dinledim ama Zabit Kişi’nin 8 sayfalık mektubu beni bile dehşete düşürdü. Köpek kulübesi gibi bir yerde, gözleri kapalı halde tutulmuş. Sadece hayatta kalabilmesi için önüne bir parça ekmek, biraz su atılmış. 108 günde 30 kilo zayıflamış. Ağzından, burnundan, makatından kanlar gelene kadar işkence yapıldığını yazıyor. 75. gün, o da işkence yaparken kokusundan rahatsız oldukları için üstüne hortumla su sıkıp yıkamışlar. Defalarca kendini öldürmeye çalışmış. 8 sayfalık mektubu 4-5 saatte ancak okuyabildim. Bu sırada kendime defalarca “hayatımdaki en büyük öncelik işkenceye karşı mücadele etmek olacak” sözü verdim. Üstelik zaten önceliğim bu olduğu halde…

‘ZABİT KİŞİ, MAHKEMEYE ÇIKTIĞI AN ‘HAKİM BEY NE OLUR BENİ TUTUKLAYIN’ DEMİŞ’
Peki bu kişi nasıl ortaya çıktı?

Ankara Emniyeti’nin önüne atıp gitmişler. Kendilerini devlet görevlisi olarak tanıtmışlar. Zabit Kişi mahkemenin karşısına çıktığı an, “hakim bey ne olur beni tutuklayın” dediğini yazmış mektubunda. Ben bu mektubu daha sonra bakanlığa, tek kelime eklemeden soru olarak yönelttim. “Bu kişinin böyle bir iddiası var. Kaçıranlar gerçekten devlet görevlisi mi, yoksa mafya veya haydut kişiler mi” diye sordum. Sonuçta kendisine devlet görevlisi süsü verip bu işi yapmış insanlar da olabilir. “Kamera kayıtlarını inceleyin, araştırın” diyorum. (Kapıdan postacı girip Gergerlioğlu’na bir mektup veriyor.) Antalya, Döşemealtı L Tipi Cezaevi’nden gelmiş mektup. Hapishanelerden çok sık mektup alıyorum ve bunlardan çok sayıda ihlal bulgusu çıkıyor.

Zabit Kişi’nin mektubunu Adalet Bakanlığı’na sorduğunuzda ne yanıt aldınız?

Tek kelime eklemeden bu mektubu Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı makamına sundum. Bu insanın böyle iddiaları var, bu insanı kim kaçırdı? Tek bir açıklama yapılmadı. TBMM başkanlığına bunu soru önergesi olarak sundum. Başkanlık da “önergenizdeki ifadeler kaba ve yaralayıcı olduğu için işleme alınmamıştır” yanıtı verdi!

‘KAÇIRILANLARIN ÇOĞU BULUNDUKTAN SONRA KONUŞMUYOR’
Neydi o kaba ve yaralayıcı ifadeler?

Adamın işkence anlatımları. Meclis Başkanlığı bizim HDP milletvekili olarak sunduğumuz önergelerde “katliam”, “işgal” sözcüklerini görünce geri çeviriyor. Ama ben söz konusu soru önergesine sadece Zabit Kişi’nin mektubunu iliştirip “bu iddialar doğru mu, değil mi” diye sormuşum. Milletin meclisi olarak, milletin bir ferdinden gelmiş böylesi bir mektubu araştırmayıp da neyi araştıracaksın Allah aşkına! Yok, kaba ve yaralayıcı ifadeler varmış. Makata cop sokulması kibarca nasıl anlatılır? Yurt içinden, yurtdışından arayıp başından geçen benzer olayları “hocam aramızda kalsın” diyerek anlatanlar da oldu. Kimisi dağ başında bırakılmış, kimi Emniyet önüne atılmış. 250 gün sonra bulunan Hasan Kala diye bir adam, Ankara’nın merkezinde, Batıkent’te kaybolmuştu. Eşi, babası gelip benimle görüşmüştü. 250 gün sonra aniden ortaya çıktı. Tutuklanmadı da bu insan. Fakat sonra o insan da ortalıktan kayboldu.

Bir kez daha mı kaybedildi?

Hayır ama sanırım bir daha böyle bir şey yaşamamak için ortalıktan kayboluyorlar. Salim Zeybek mesela, Edirne’de eşi ve iki çocuğunun yanında kaçırıldı. Adamı alıp götürüyorlar, karısı ve iki çocuğunu da Edirne’den Ankara’ya kadar getirip eve kadar bırakıyorlar. Hatta kadına para bile veriyorlar. Kadın gidip polise, evinin önündeki kamera görüntülerini, kaçıranların parmak izleri vardır diye verdikleri paraları, aracın plakasını teslim ediyor. Kadın iyi bir ressam olduğu için kaçıranların resimlerini çizip veriyor polise. Salim Zeybek de Şubat ayında kaçırılmış, altı ay sonra Ankara Emniyeti’nde çıktı.

Başına gelenleri anlattı mı?

Zeybek, Ankara ve İstanbul’dan kaçırılan başka üç kişiyle birlikte aynı gün Ankara Emniyeti’nde bulundu. Fakat şu an Sincan Cezaevi’nde olan bu insanlar konuşmuyor.

Bunlar eski MİT’çi, yahut ellerinde çok önemli bilgiler bulunan insanlar mı?

Kaçırılıp ortaya çıkarılanların hepsi MİT davalarına bakmaya tahsis edilmiş Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Duruşmalara milletvekilleri, İHD yöneticileri alınmıyor.

1990’lı yıllarda kaybedilenlerin çoğuna ya bir daha hiç ulaşılamadı veya cenazeleri bulundu…

Belki bu adamların da ölüsü çıkacaktı ama yoğun baskı sonucu sağ bulundular. Sözünü ettiğim dört kişinin bulundukları haberi üzerine eşleri, sabahın köründe, avukatlarıyla birlikte emniyetin önünde bekliyorlardı. Fakat bu insanlar haber yollayarak “özel avukatla görüşmek istemiyoruz” demişler. Sonra bir baktık ki, esrarengiz bir şekilde bu insanlar, Emniyet merdivenlerinde kendilerine avukat bulmuş! Birisinin karısı “kim bu avukat, gözaltındayken nasıl avukat buldun, neden bizim tuttuğumuz avukatla görüşmüyorsun” diye soruyor. Adam avukat diye tuttuğu kişinin adını bile bilmiyor. Her dördü de eşlerine aynı şeyi söylemişler: “Nerede olduğumuzu boşver. Ulusal, uluslararası alanda başvurular yapmışsın, derhal başvurularını geri çek. Sezgin Tanrıkulu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’yla görüşmüşsün, bir daha görüşme. Hakkımızda sosyal medya hesabı açmış, yazıp duruyormuşsun, kesinlikle tek kelime yazma. Çoluk-çocuğumuz var, kapatalım bu olayı.” Eşlerinin anlattığına göre bu kişiler 25-30 kilo zayıflamışlar. Ciltleri bembeyaz, belli ki hiç güneş görmemişler. Tedirginler, arada bir gözleri bekleyen polise takılıyor. Ama başlarından geçenleri anlatmama konusunda da son derece kararlılar. 12 gün gözaltında kaldıktan sonra bu insanlar tutuklandı ama eşleri neden, hangi suçlamadan tutuklandıklarını bilmiyor. Böyle bir muamma. Daha sonra ortaya çıkan iki kişi de eşlerine aynı telkinlerde bulunmuş.

‘EMNİYET VE SAVCILIK GAYET ‘RELAX”
Hâlâ kayıp kimse var mı?

Bu iki kişinin tutuklandıkları gün, hakkında arama kararı bulunan Yusuf Bilge Tunç isimli biri daha, 6 Ağustos’ta Ankara’da kayboldu ve hâlâ kayıp. Gittim, kameraların pek olmadığı bir yerde terk edilmiş arabasını da gördüm. Sanayi Bakanlığı’nda çalışmış eski bir KHK’lı. Eşi Emniyete gidiyor, ilgilenen yok. Bir-bir buçuk ay bu olayı araştıracak savcı bile belli olmadı. Kadın kendi çabalarıyla gidip kamera kayıtları almak istiyor, etraftaki işyerlerinden, kimse vermemiş. Emniyet de, savcılık da bu konuda gayet “relax”. Bu arada ilave edeyim, az önce sözünü ettiğim altı kişinin aileleri Türkiye’den sonuç alamayınca uluslararası kuruluşlara başvurdular. Fakat AİHM ve Birleşmiş Milletler Zorla Kaçırmalar Komitesi’nin acil koduyla Adalet Bakanlığı’na sorduğu soruların süresi bitmeden hemen önce ortaya çıktılar.

”HADİ DOĞUR DA SENİ TUTUKLAYALIM’ DENEN ÇOK KADIN OLDU
2019 yılı boyunca Sezgin Tanrıkulu’yla beraber en çok gündeme getirdiğiniz konulardan biri de hamileyken, yahut doğumdan hemen sonra FETÖ davasından tutuklanan kadınlar, hapishanede büyüyen çocuklar… Şu an kaç çocuk anneleriyle birlikte hapiste?

Bir ara bu sayı 864’e çıkmıştı. Birinci Yargı Paketi’nden sonra bu sayı, Kasım ayı itibariyle 780’e düştü. Ama son bir haftada bile yine bebekli anneler tutuklandığı için bu sayı sürekli yükseliyor. Keza daha üç gün önce, iki hamile kadın tutuklandı. OHAL döneminde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç olmadığı kadar fazla hamile, çocuk sahibi, yeni doğum yapmış, lohusa veya emziren kadın hapse girdi. Sonuçta Fetullah grubu, klasik örgütlerden farklı olarak ailelerin, annelerin, babaların, dedelerin, çoluk-çocuğun da içinde bulunduğu bir yapıydı. Dolayısıyla bu insanlar cezalandırılmaya başlayınca, kadın tutuklu sayısı aniden pik yaptı. Bu süreçte işin insani boyutu çok büyük bir dram biçiminde seyretti. 5275 sayılı yasanın 16/4 maddesi, kadınların hamilelik dönemi ve doğumdan sonra 6 ay boyunca mahpus edilemeyeceğini emrediyor. Aynı yasanın 116 maddesi bunu hem tutuklamalar için de emrediyor. Fakat bu yasa hiçe sayıldı. Yüzlerce hamile, yeni doğum yapmış kadın hapse atıldı. Kadın doğum için hastaneye gidiyor ve başında polis, “hadi doğur da seni tutuklayalım” diye bekliyor. Bu stresle, ağlaya-sızlaya doğum yapan ve başında polisin beklediği çok kadın oldu.

Bu insanlar örgüt üyeliğinden mi aranıyordu?

Doğum esnasında başında polis bekleyenler, hakkında arama kararı bulunanlar. Kadın arandığı için uzun süre kaçak yaşıyor ama doğum zamanı gelince hastaneye gitmek zorunda kalıyor ve polis de tepesine biniyor. Keza üç haftalık hamileyken tutuklanmış, doğum için hapisten hastaneye götürülmüş ve doğum yaptıktan birkaç saat sonra, bir gece bile hastanede bırakılmadan tekrar hapse götürülmüş çok sayıda kadın var. Hapisteyken düşük yapan Gülden Aşık, Nurhayat Kılıç ve Hanife Çiftçi, ismi aklımda kalan üç kadın. Bu kadınların durumunu başından itibaren takip ettim, daha mahkeme sırasında sıkıntılı bir hamilelik süreci yaşadıklarını anlattıkları halde dinlenmediler. Nurhayat Kılıç ikiz bebeklerini kaybetti. Dolayısıyla sırf benim takip ettiğim dört bebek bu şekilde gitti. Erken doğum yapan kadınlar oldu. Üç buçuk yıl boyunca, sırf yasa uygulanmadığı için yüzlerce kadın bu sıkıntılı süreci yaşadı.

‘ANNE-BABA KOMİK GEREKÇELERLE HAPİSTE, ÇOCUKLAR ORTADA’
Bir milletvekili değil ama hekim sıfatıyla baktığınızda size en zor gelen hikâye nedir?

Sayısız hikâye var tabii. Daha dün, 8 yaşındaki çocuğu Down Sendromlu bir kadın hapse atıldı. Bu çocuğa annesinin ortadan kayboluşunu anlatamazsınız. Otizmli çocuklar da öyle. Bir çocuk var mesela, babası öğretmen. Ailesi yüzde 90’a kadar iyileştirmiş. Sonra baba Metin Koç hapse atılıyor, 17-18 ay içeride kalıyor. Çocuğun iyileşme oranı yüzde 90’dan yüzde 26’ya düşüyor. Bu bir doktor olarak beni çok üzen bir hikâye. Anne-baba milim milim ilerleyerek, tarifsiz bir mücadeleyle iyileştirmiş o çocuğu. Sonra pat diye her şey sıfırlanıyor…

Baba hâlâ hapiste mi?

Çıktı ama bunun çok ağır bir bedeli oldu. Bu insanların önemli bir kısmı, ciddiye alınmaz gerekçelerle tutuklanıyor ve sonra da bırakılıyor. Ama bırakılana kadar ne hayatlar kayıyor… Hem yasayı çiğneyerek hamile veya yeni doğum yapmış kadınları tutukluyorsun, hem de tutuklama bir tedbir iken, cezaya dönüştürüyorsun. Halbuki bu insanlar tutuksuz da yargılanabilir. Ayrıca bu uygulamadan sadece FETÖ davası sanıkları değil, herkes etkileniyor. Mesela Diyarbakır ve Elazığ cezaevlerini ziyaret ettiğimde, “PKK koğuşlarında” da çocuklu kadınlar vardı. Semra Akgül, Diyarbakır Cezaevi’nde. Eşi de tutuklu. Bir gösteriye katılmışlar filan. 6 yaşına girmiş çocuğunu eve yeni göndermiş. Çünkü 6 yaşından büyük çocuğunuzu hapiste, yanınızda tutamıyorsunuz.

Anne-baba hapiste, bu çocuğa kim bakıyor?

17-18 yaşında iki ağabeyleri varmış, 6 yaşındaki çocuk onların yanında kalıyor! Kendi başlarına üç çocuk, düşünebiliyor musunuz? Buna benzer binlerce aile var. 15-20 gün önce bizim HDP Kocaeli teşkilatına operasyon yapıldı. Arkadaşlarımız Emine ve Mehmet Karaaslan tutuklandı ve bunların üç tane çocukları var. Suçlama ne? “Niye halay çektin? Niye parti yöneticisiyle görüştün? Telefonunu dinledik, ‘emaneti getir’ demişsin, ne o emanet, silah mı?” Ben de birebir, “arkadaşlar nedir hakkaten bu emanet” diye sordum. Emanetten kastı afişlermiş! Karı-koca bu tür komik gerekçelerle tutuklandı, çocuklar ortada kaldı. Mekiye Aydın, on yaşında dört tane çocuğu var, tutuklandı… Osman Kurum, anne hapisteydi, çocuğa o bakıyordu. Şimdi o da hapse girdi, çocuk ortada kaldı. Bunlar bizim HDP’li arkadaşlarımız.

‘BİR ÇOCUK AĞACI, KUŞU GÖRMELİ YAHU!’

Annesiyle hapiste büyüyen çocuklar, o koşullardan nasıl etkileniyor?

Diyarbakır ve Elazığ hapishanelerinde o çocukları gördük. Diyarbakır’da Dilda, Elazığ’da adını hatırlamadığım bir kız çocuğu vardı. Psikolojileri hiç iyi değil tabii. 10 kişilik koğuşlarda 20-25 kadın, dört duvar… Çocuklara, “tehlikeli renkler” yüzünden boyama kitabı bile vermiyorlar! Zaten biz içeride beş dakika durunca daralıyoruz, o çocuklar ne yapsın? Duvarlar çok yüksek, küçücük bir havalandırma. Hele Elazığ’da, havalandırmanın üstüne de tel örgü çekmişler.

Mahpuslar uçarak kaçamasın diye mi?

Muhtemelen! O ortamda bazı şeylerin ne kadar hayati olduğunu anlıyorsun. Diyarbakır’da o havalandırmadan gelen bir kuş vardı, sesi bile oradaki mahpuslara iyi geliyor. Elazığ’da kuşu bile engellemişler. Bir anne, cezaevinden hastaneye giderken çocuğunun kuşu ve ağacı gösterip “anne bu ne” diye sorduğunu anlatmıştı. Çünkü çocuk hiç ağaç ve kuş görmemiş, hapiste büyümüş. Bir çocuk ağacı, kuşu görmeli yahu! İnfaz koruma memurları her kapıyı açtıklarında, çocuk dışarı çıkmak için kapıya koşuyormuş. Kapı üstüne kapanınca ağlıyor, anlam veremiyor çünkü. Kadınlar ağlıyor, belki o kapıyı kapatan görevli de ağlıyor ama kimse bir şey yapamıyor. Annesi hapiste olan Miraz bebeğin hapishane önündeki videosunu herkes izledi. O sadece kameraya yansımış olanı ama benzer yüzlerce olay, hikâye var. Dışarıdaki bazı çocuklar anne-babasını ziyarete gitmek istemiyor. Çünkü ziyaretlerde, o turnikelerden geçene kadar o kadar eziyet görüyorlar ki… Silivri’de mesela, 600 ziyaretçiyi bir anda “haydi girin” diye içeri sürüyorlar. Herkes bir an önce girmek zorunda ki, zaman kaybetmesin. Tabii bu sırada çocuklar eziliyor. Sayısız kadın ziyaretçiden, ziyaret esnasında cinsel tacize uğradığına dair başvuru aldım.

‘İSLAMİ KAMUOYUNUN VİCDANINI KAYBETTİĞİNİ GÖRDÜK’
Türkiye hapishaneleri ve etrafında yaşanan hikâyelere baktığınızda, vaziyeti nasıl özetlersiniz?

Türkiye’nin bizatihi kendisi büyük bir hapishaneye dönmüş durumda. Mahpuslar, hapishane içinde hapislik yaşıyor. Zaten sonradan tahliye edilen pek çok kişi de bana “hocam dışarıda da çok farklı bir durum yokmuş” diyor. Hapishanede fiziki, psikolojik işkence görüyorsun ama dışarıda da aynı baskıcı ortam var. OHAL mağdurları yurtdışına çıkamıyor, içeride ekmek bulamıyor. En ufak bir ifade açıklaması sizi hapse attırabiliyor. Köşeyi sıkışmışlık duygusuyla ne yapacağını bilemeyen ve bu nedenle zulme başvuran bir iktidar var. Bu nedenle giderek ruhen daha da kötü insanlara dönüyorlar. Çünkü tüm bu zulmü kendimlerine anlatabilmek için vicdanlarına da büyük bir baskı uyguluyorlar.

AKP’li milletvekilleriyle bunları hiç konuşuyor musunuz?

Kimisi mırın-kırın ediyor. Geçen birisi bana, “sadece sen mi KHK mağdurlarıyla ilgilendiğini sanıyorsun? Ben de bir KHK’lıyla yarım saat konuştum” dedi. “Biz iktidarda kalmalıyız, dış mihraklar bize düşman” gibi hikâyelerle kendi vicdanlarını baskılamanın bahanelerini üretiyorlar. Hamile kadınları anlatıyorsunuz, “bunlar talimat hamileliğidir” yanıtı alıyorsunuz. Yahu bu mu yanıtınız? Çaresiz kaldığı için Ege’den, Meriç’ten geçerken otuza yakın insan boğuldu ve bunların 18’i çocuk ve bebekti, diyorsunuz. “E onlar da darbe girişimi yapmasaydı” yanıtı alıyorsunuz. İslâmi kamuoyu uzun süre bu dille vicdanını bastırdı. “Herhalde bu iş biraz abartıldı” diyen az sayıda insan şimdilerde çıkıyor. Ama sonuçta bu süreçte İslâmi kamuoyunun vicdanını kaybettiğini gördük.

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’ye yaptırım tasarısının maddeleri

ABD Senatosu’nda ilk aşamayı geçip genel kurula sevkedilen Türkiye’ye yaptırımlar öngören yasa tasarısının içeriğinde askeri ve finansal maddeler var.

BOLD – ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilerek Genel Kurula gönderilen ve S-400 alımı ile Suriye’deki adımlarından dolayı Türkiye’ye yaptırım öngören yasa tasarısı, askeri ve finansal yaptırım maddeleriyle öne çıkıyor.

Senato Dış ilişkiler Komitesi’nde önceki gün 4’e karşı 18 evet oyu ile kabul edilen 2641 no’lu tasarı, ikili ilişkilerde yeni bir gerginlik alanı yaratma potansiyeli taşıyor.

“ABD’nin ulusal güvenliğinin desteklenmesi ve IŞİD’in yeniden canlanmasının engellenmesi” başlıklı tasarıda, “Suriye’de istikrarın desteklenmesi”, “Suriye’deki Kürt mülteci krizi”, “yaptırımlar” ve “iptal koşulları” şeklinde 4 başlık yer alıyor.

Türkiye’nin, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasının eleştirildiği ve Suriye’ye dönük askeri adımlarının “kabul edilemez” olarak nitelendirildiği tasarıda, Türkiye’ye bazı askeri ve finansal yaptırımlar uygulanması isteniyor.

SİLAH SATIŞINA SINIRLAMA

Tasarıda, Türkiye’nin Suriye’ye dönük operasyonu nedeniyle bazı kişi kurumlara yaptırım uygulanması öngörülüyor.

Bu kapsamda TSK’nin SDG’ye yönelik saldırılarına son vermesi ve bölgeden derhal geri çekilmesi, Suriye’nin kuzeyinde savaş suçu işlenmişse sorumluların hesap vermesi talep ediliyor.

Öte yandan tasarıda, Türkiye’nin Suriye’de kullanması muhtemel silah ve askeri ekipmanların ABD’den Türkiye’ye transferinin durdurulması da öngörülüyor. Aynı kapsamda, “Suriye’deki Türk Silahlı Kuvvetlerine silah tedarik eden kişilere de yaptırım uygulanacaktır” ifadelerine yer veriliyor.

Ayrıca tasarıda, Suriye ile ilgili olarak Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Hazine ve Maliye Bakanı ve 2. Ordu Komutanının yanı sıra yine Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonlarına destek olmuş ilgili kurum yetkililerinin de yaptırıma tabi tutulması isteniyor.

FİNANS KURULUŞLARI DA TASARIDA

Tasarıda, TSK’nin Suriye’de düzenlediği operasyona destek veren Halkbank ve diğer bankalara da yaptırım istenirken, Türkiye’ye kredi vermeleri durumunda uluslararası finans kuruluşlarına karşı tavır alınacağı da vurgulanıyor.

Diğer yandan, Türkiye’nin NATO üyeliğine ilişkin Dışişleri Bakanlığından bir rapor istenen tasarıda, Türkiye’nin NATO’daki mevcudiyetinin ne anlama geldiğinin raporda değerlendirilmesi talep ediliyor.

CAATSA VE F-35’LER MADDELER ARASINDA

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasına yönelik maddenin de bulunduğu tasarıda, “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanması da öngörülüyor.

Söz konusu maddede, Türkiye’nin S-400’leri temin etmiş olması sebebiyle Başkan Donald Trump’ın CAATSA’da belirtilen 12 yaptırım maddesinden en az 5’ini uygulaması talep ediliyor.

Bu çerçevede, Türkiye’nin S-400’lere sahip olduğu sürece bu ülkeye F-35 ve F-16 savaş uçaklarının ve bunların ilgili parçalarının transferinin engellenmesi de maddeler arasında yer alıyor.

IŞİD’E KARŞI SAVAŞANLARA ÖZEL VİZE

Tasarıda, ABD ile birlikte IŞİD’e karşı savaşan sivillerin Kongre tarafından tanınan “Özel İnsani Kaygı” statüsünde 2. sıraya yükseltilmesi ve bu sivillere ABD vizesi için öncelik tanıyan “Özel Göçmenlik Statüsü” (SIV) verilmesi öngörülüyor.

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

Senato Dış İlişkiler Komitesi’nden geçen tasarının bir sonraki adresi Senato Genel Kurulu olacak ancak tasarının Genel Kurula ne zaman geleceği henüz kesin değil.

Yaptırım listesinin Senato Genel Kurulu’ndan geçmesi halinde söz konusu tasarı metni ile Temsilciler Meclisi’nde 29 Ekim’den onaylanan tasarı metninde farklılıklar olduğu için ortak komisyon iki tasarıyı tek bir metin haline getirecek ve Beyaz Saray’a gönderecek.

Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını öngören bir başka yasa tasarısı ise 29 Ekim’de Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmişti.

Trump’ın masasına gelen herhangi bir yasayı onaylamak ya da veto etmek için önünde 10 günlük bir süresi bulunuyor. Trump, söz konusu yaptırım tasarısını veto etmesi halinde, tasarı yeniden Kongre’ye dönüyor.

Eğer Kongre’nin her iki kanadı da aynı tasarıyı 3’te 2 çoğunluk ve üzerinde bir oyla kabul ederse, bu durumda tasarı artık Başkan’ın onayına sunulmadan yasalaşıyor. Bunun dışındaki durumlarda Trump’ın önüne gelen söz konusu tasarıyı yine imzalama ya da veto etme yetkisi bulunuyor.

medyabold
Devamını Oku »

VW’den Türkiye’de fabrika kurmaya yeni erteleme kararı

Volkswagen, Türkiye’de yeni fabrika kurma kararını bir kez daha erteledi. Volkswagen’in daha önce aralık ayında açıklayacağını bildirdiği yeni fabrika yeriyle ilgili nihai kararını şubat ayında alacağı öğrenildi.

BOLD – Almanya’nın en önemli otomobil dergisi “Automobilwoche”, Volkswagen’ın Türkiye’de yeni fabrika kurma kararını bir kez daha ertelediğini bildirdi.

EN ERKEN ŞUBAT AYINDA BELLİ OLACAK

VOA’dan Cem Dalaman’ın haberine göre Wolkswagen’in Wolfsburg’daki merkezindeki kaynaklardan, Türkiye’ye yönelik yatırım kararının kesinleşmesinin “en erken 2020’nin ilk çeyreğinin ortalarından itibaren olabileceği” şeklinde bilgi alınırken, “Automobilwoche” şirketin yeni fabrikasının yeriyle ilgili nihai kararı önümüzdeki şubat ayında almayı planladığını öne sürdü.

SURİYE HAREKATI FABRİKAYI ERTELETMİŞTİ

VW’nin 1 milyar Euro’yu aşkın yatırımla Manisa’da kurmayı planladığı fabrikanın yıllık 300 bin araçlık kapasiteye sahip olması ve yaklaşık 4 bin kişi istihdam etmesi planlanıyor. Geçen sonbahar aylarında tesisin inşaatının hedeflendiği Manisa‘da 943,5 milyon lira sermayeli bir şirket kurulduğu öğrenilmişti. Volkswagen, eylül ayında, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri harekatı nedeniyle kurulacak yeni fabrikayla ilgili kararını ertelemişti. Şirket bu kararı “koşulların kestirilememesi ve imaj kaybı” nedenleriyle gerekçelendirmişti.

 

Bosna’da öğretmen Fatih Keskin için yürütmeyi durdurma kararı

medyabold
Devamını Oku »

13 Aralık 2019 Cuma

Acquittal of murder suspects in Turkey’s JITEM case criticized 

Turkey’s judiciary has come under fire following a local court decision to acquit 17 murder suspects accused of executing 19 people between 1993 and 1996, the Gazete Duvar news portal reported on Friday.

The Head of the Diyarbakir Bar Association, Cihan Aydin on Friday, said: “The case against 17 public officers who had been charged with murdering 19 people, including our colleagues Medet Serhad, Faik Candan, and Yusuf Ekinci, ended with acquittals of all suspects.”

The case he referred to is widely known as the Ankara JITEM case named after the Gendarmerie Intelligence and Counter-Terrorism Organization (JITEM), and its suspects include ex-interior minister Mehmet Agar and former high-ranking special operations and intelligence officials.

JITEM was blamed for engaging in torture, disappearance, and execution of Kurdish politicians and businesspeople during the 1990s, a time of bloody conflict between Turkey and Kurdish separatists.

“This verdict [of acquittal] might have a meaning for Turkish Law, but these cases of enforced disappearances and executions are defined as crimes against humanity by the international law, and they have no statute of limitations,” Aydin noted.

Aydin was speaking during the 206th event of the weekly-held ceremony organized by the Diyarbakir Bar Association to commemorate its former chairperson Tahir Elci, who was murdered in Turkey’s southeast on November 28, 2015.

Ex-prime ministers Bulent Ecevit and Mesut Yilmaz officially confirmed the existence of Turkey’s highly controversial paramilitary force JITEM for the first time after the Susurluk incident, a deadly car crash that exposed the links between state officials and organized crime bosses.

“Our slain chairman Tahir Elci insistently followed this [JITEM] case, and we will continue to do so from now on,” he promised.

Aydin further stated on Friday that the Diyarbakir Bar Association would also continue to fearlessly demand that perpetrators of Elci murder be brought to justice.

Prominent Kurdish lawyer and human rights activist Elci was shot dead during a press conference where he was urging the Turkish government and the outlawed Kurdistan Workers’ Party (PKK) to keep clashes in southeastern Turkey away from civilian areas in the region.

The PKK, which is regarded as a terrorist organization by Ankara, is an armed militant group of separatists who have been fighting for Kurdish self-rule in Turkey since 1984.

Suspicion six victims of alleged abduction might be gagged – HDP MP

The post Acquittal of murder suspects in Turkey’s JITEM case criticized  appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/12/14/acquittal-of-murder-suspects-in-turkeys-jitem-case-criticized/
Devamını Oku »

Four Turkish parties denounce US recognition of Armenian genocide  

Four political parties in the Turkish Parliament (TBMM) on late Friday rejected and condemned a bill passed by the United States (U.S.) Senate, recognizing the killings of an estimated 1.5 million Armenians in Turkey in the early 1900s as genocide.

Turkey’s ruling Justice and Development Party (AKP), its election ally Nationalist Movement Party (MHP), the main opposition Republican People’s Party (CHP), and the opposition Good Party (IYI) signed a joint parliamentary statement.

“We, as the TBMM, condemn regretfully and reject the US Senate’s approval of the resolution which recognized the so-called Armenian genocide claims by ignoring main international laws and by distorting historical facts,” the joint declaration read.

The US Senate unanimously approved the resolution on Thursday, officially recognizing the early 20th century killing of an estimated 1.5 million Armenians by the Ottoman Empire between 1915 and 1923 as a genocide.

The US move, which was in defiance of both US President Donald Trump and Turkey’s President Recep Tayyip Erdogan, came after the Senate’s Foreign Relations Committee on Wednesday passed a bill for sanctions on Ankara in response to its recent acquisition of the Russian S-400 missile system and offensive in northern Syria.

“This [recognition] is an only worthless act of historical interpretation based on arbitrary and provisional political interests. The TBMM reiterates that judging the historical events is not the parliaments’ job,” the statement added.

Ankara proposes the creation of an international commission, including historians from Turkey and Armenia, to investigate the incidents.

During an official visit to Washington in November, Erdogan repeated his call for historians to examine the issue.

“If the US side wants to act fairly, it should refrain from taking a political stand on a matter that historians should decide,” Erdogan said at the time.

The HDP also published a genocide-related statement, denying a report by Turkey’s state-owned news agency Anadolu (AA), which said the pro-Kurdish party was also among the signatories of the parliamentary declaration.

“We do not accept the decision [statement] taken by the four parties in the TBMM. We call for a confrontation with all genocides and sorrows that took place on those lands. We believe that the decisions of various countries’ parliaments cannot accomplish the confrontation with ‘the Great Tragedy.’ Neither the US Senate’s bill nor the TBMM-prepared statement serve for finding the truth and healing the wounds,” the HDP said.

The HDP also touched on the power struggles behind the genocide disputes, referring to the frictions between the two NATO allies over several issues, Turkey’s acquisition of Russian S-400 missile system and incursion into Syria against the US-backed Kurdish People’s Protection Units (YPG).

Recognition of the 1915 incidents as genocide had been stalled in the US Congress up until recently. Ankara had so far managed to use its leverage as an ally to stifle the genocide recognition by threatening consequences for bilateral relations.

On Friday, the Turkish foreign ministry summoned the US ambassador to Ankara, David Satterfield, over the Senate’s genocide resolution.

The US ambassador reportedly told the Turkish ministry that the stance of the White House had not changed regardless of the approved bill.

Trump favors negotiations with Erdogan in order not to exacerbate an already tense relationship with Turkey’s strongman instead of genocide recognition and imposing stiff sanctions on the country.

The US president had allegedly ordered three senators to oppose the measure in an attempt to block the vote in the Republican-led Senate.

During a memorial in April, Trump had called the Armenian killings a “Great Catastrophe,” refraining from using “genocide.”

A total of 31 countries and many international scholars recognize the incidents as genocide. Turkey, however, sees the brutal process as not genocide but massacres, referring to the tough times during World War I when the then Ottoman Empire was falling apart.

US Senate committee passes sanctions bill against Turkey

The post Four Turkish parties denounce US recognition of Armenian genocide   appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/12/14/four-turkish-parties-denounce-us-recognition-of-armenian-genocide/
Devamını Oku »