17 Temmuz 2021 Cumartesi

Tansu Çiller’in eski danışmanı Memduh Bayraktaroğlu’ndan iktidara 15 Temmuz soruları

Memduh Bayraktaroğlu, 15 Temmuz’un darbe ya da darbe girişimi olduğuna dair hiçbir delilin olmadığına işaret etti. Diyarbakır’daki ‘hendek’ savaşlarının kahramanı orgenerale ve Selçuk Özdağ’ın ‘Meclis raporu’ itirafına dikkat çekti.

BOLD – Tansu Çiller’in eski danışmanı Memduh Bayraktaroğlu, 15 Temmuza ilişkin Youtube’dan yayınladığı son videosunda o karanlık geceye ilişken soru işaretlerine dikkat çekti. Bayraktaroğlu şu ifadeleri kullandı:

  • 15 Temmuz darbesinin ya da darbe girişiminde amacın Recep Tayyip Erdoğan’ın öldürmek, hükumeti yıkmak, rejimi değiştirmek olduğuna dair bana birer kanıt söyleyin.
  • Hiçbir mahkeme hükmünde darbe girişiminde bulunanların gerçek amacı bilinmiyor. Darbe girişiminin nasıl planlandığı da bilinmiyor.
  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis alanlardan birisi Diyarbakır’daki o ünlü ‘hendek’ savaşlarını yöneten ve dönemin hükumetinin ‘kahraman’ diye tanımladığı tek orgeneral! Nasıl kahraman o?
  • O gerçekten kahraman idiyse 15 Temmuz 2016’da darbe yapmaya neden kalkışsın? Bir tarafta devleti, bir terör örgütünün darbesinden kurtarıyor. Ondan sonra darbe yapmaya kalkıyor!
  • Neyzen Tevfik’in anlattığı Türk filmleri gibi mi yani?
  • Benim çok değer verdiğim Selçuk Özdağ da sonradan zoraki kurulan o Meclis Araştırma Komisyonunun başkan yardımcısıydı.
  • Bugün Selçuk Özdağ her zamanki dürüstlüğüyle şunları söylüyor: “Komisyon raporunu yayınlamadık. Çünkü bazı hukukçular Saray’a gittiler, Saray’ı ikna ettiler. ‘Bu yayınlanırsa bu askeri darbe girişiminde Fetö’nün hiçbir dahli olmadığı anlaşılır. Onlara yarar. Bu nedenle raporu yayınlamayalım’ dediler. Biz de raporu yayınlamadık.”
  • Selçuk Özdağ orada, savcılar nerede bilmiyorum. Özdağ ifadeye çağrılıp ifadesi alınabilir. Meclis’te yeniden bir araştırma komisyonu kurabilir.
  • Peki muhalefet partilerinin teklifini Meclis’te kim reddetti? AKP’li ve MHP’li milletvekilleri… 

Yayının tamamını izlemek için:

Tansu Çiller’in eski danışmanı Memduh Bayraktaroğlu’ndan iktidara 15 Temmuz soruları yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Almanya’daki sel felaketinde can kaybı 141’e yükseldi

Almanya’nın batısındaki Rheinland-Pfalz ve Kuzey-Ren Vestfalya eyaletlerinde aşırı yağışların neden olduğu sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısı 141’e yükseldi. Binin üzerinde kişiden haber alınamazken, sayının daha da artmasından endişe ediliyor.

BOLD – Almanya’daki sel felaketinde bilanço giderek artıyor. Rheinland-Pfalz ve Kuzey-Ren Vestfalya eyaletlerinde aşırı yağışların neden olduğu sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısı 141’e yükseldi.

141 CAN KAYBI, 670 YARALI

Koblenz polisinden yapılan açıklamada, sel felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısının Rheinland-Pfalz eyaletinde 98’e çıktığı belirtildi.
Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinde 43 olarak kaydedilen can kaybı sayısında artış olmazken, ülkede sel ve su baskınlarında ölenlerin toplam sayısı 141’e yükseldi. Açıklamada, 670 kişinin de yaralandığı, kayıpları arama kurtarma çalışmalarının ise devam ettiği kaydedildi.

ENKAZ KALDIRMA ÇALIŞMALARINA BAŞLANDI

Selin etkili olduğu bölgelerde arama kurtarma faaliyetleri sürerken, suyun çekildiği yerlerde enkaz kaldırma ve temizlik çalışmalarına başlandı. İtfaiye Birliği’nden (VdF) yapılan açıklamada, Kuzey Ren Vestfalya’da sel felaketinde hayatını kaybedenler arasında 4 itfaiyecinin olduğu bildirildi. Başbakan Angela Merkel’in ise yarın Rheinland-Pfalz eyaletinin selden etkilenen Schuld beldesini ziyaret edeceği açıklandı.

SON 50 YILIN EN BÜYÜK SEL FELAKETİ

Ülkenin son 50 yıldaki en büyük sel felaketinde yüzlerce kişinin ise hâlen kayıp olduğu, polisin özellikle Ahrweiler’de can kaybının artmasından endişe ettiği bildirildi. Alman basını, Ahrweiler bölgesinde bin 300 kişiden haber alınamadığını kaydetti. Ancak bu kişilere zarar gören telefon hatlarından dolayı ulaşılamıyor olabileceği de ifade ediliyor. Kurtarma ekiplerinin hayatta kalan kişileri bulmak için yürüttüğü çalışmalar devam ediyor. Ancak bölgedeki hem telefon ve elektrik hatlarının zarar görmesi hem de cep telefonu hizmetlerinde yaşanan aksaklıklar nedeniyle insanların yerlerinin tespitinin güçleşiyor.

 

‘FETÖ yok’ dendiğinde kurdukları rejim de yok olacak

Almanya’daki sel felaketinde can kaybı 141’e yükseldi yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Yolsuzluk haberine “şeref ve haysiyet incittiği” gerekçesiyle yayın yasağı getirildi

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeninin şirketinin 15 TL’lik medikal ürünü SGK’ya 1000 TL’ye sattığına yönelik haberlere, kişilik haklarına saldırı, şeref ve haysiyeti incitici olduğu gerekçesiyle erişim engeli getirildi.

BOLD – Ankara Batı 1 Sulh Ceza Hâkimliği, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeninin şirketinin 15 TL’lik medikal ürünü SGK’ya 1000  TL’ye sattığına yönelik haberlere erişim engeli getirdi. 44 URL uzantılı adres yasaklanırken, gerekçe olarak Soylu’nun kuzeninin şeref ve haysiyetinin incindiği öne sürüldü.

MAHKEME JET HIZIYLA KARAR VERDİ

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeni Mehmet Soylu’nun mayıs ayının sonunda yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği duyurulan RD Global/Invamed şirketinin nisan ayından bu yana 15 TL’lik medikal ürünü SGK’ya 1000 TL’ye sattığına ilişkin habere erişim engeli getirildi. Ankara Batı 1 Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararda 44 URL uzantılı adres yer aldı. Kararın jet hızıyla alınması dikkat çekti.

AYM’NİN KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI İÇTİHADI GEREKÇE YAPILDI

Kararda şöyle denildi: “Talebin, Ankara 53 Noterliğinin 04644 yevmiye numaralı vekaletnamesinin, Ankara 65 Noterliğinin 19075 yevmiye sayılı vekaletname suretlerinin, talep ekindeki yazı çıktıları ile yasal mevzuatın beraberce değerlendirilmesi neticesinde; Erişimin engellenmesi talepleri bakımından Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında özetle “Talebi inceleyecek olan hakimliğin başkaca araştırma yapmasına gerek kalmadan daha ilk bakışta talebe konu içeriğin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunun tespiti halinde erişimin engellenmesine karar verebileceğinin” açıkça belirtildiği, talebe konu internet adreslerinde yer alan yazı çıktılarının suretlerinin talep ekinde hakimliğimize sunulduğu, yazı içeriklerinin benzer mahiyette olduğu,

“YAZI İÇERİKLERİ ŞEREF VE HAYSİYETİ İNCİTİCİ”

bir yazı ya da paylaşımın haber niteliğinde sayılabilmesi için “haberin unsurları” sayılan bir takım nitelikleri taşıması gerektiği, bu kapsamda haberin unsurları yönünden değerlendirme yapılması gerekirse; haberin unsurları arasında “Doğruluk, Gerçeklik, Nesnellik, Anlamlılık, Kesinlik, Tutarlılık ve İnanırlılık” unsurlarının bulunduğu, talebe konu haberlerin bu aşamada kesin ve ispatlanmış bilgiler içermemesi karşısında “Gerçeklik ve Kesinlik” unsurlarını taşımadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2018 tarihli 2017/4-1364 Esas 2018/1188 Karar sayılı ilamında belirtilen kriterlerde göz önüne alındığında bu hali ile yazıların içerikleri itibariyle haber verme niteliğini aştıkları ve talepte bulunanın kişilik haklarına ve kişilik haklarından olan ticari haklarına saldırı boyutuna ulaştığı, yazı içeriklerinin talepte bulunanların şeref ve haysiyetini incitici ve ayrıca ticari itibarlarını da sarsıcı nitelikte olduğu anlaşılmakla erişimin engellenmesi talebi bakımından usule ve yasaya uygun olan talebin kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”

KUZEN HABERİNE DAHA ÖNCE DE ERİŞİM YASAĞI GETİRİLMİŞTİ

Mehmet Soylu’nun RD Global/Invamed firmasıyla medikal işi yaptığının öğrenilmesinin ardından şirketten yapılan açıklamada Mehmet Soylu’nun 28.05.2021 tarihinde sağlık problemleri nedeniyle istifa ettiği belirtildiği açıklamanın konu edindiği habere de Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce erişim engeli getirilmişti. Şirket ayrıca yaptığı açıklamada “15 TL’lik medikal ürününün SGK’ya bin TL’ye satıldığı” iddialarının ispatlanması halinde 10 katını SMA, MS ve ALS’li hastalarına bağışlamayı taahhüt ettiğini duyurdu.

 

‘FETÖ yok’ dendiğinde kurdukları rejim de yok olacak

Yolsuzluk haberine “şeref ve haysiyet incittiği” gerekçesiyle yayın yasağı getirildi yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

‘FETÖ yok’ dendiğinde kurdukları rejim de yok olacak

Tr724 yazarı Prof. Dr. Mehmet Efe Çaman, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yazısında AKP iktidarının FETÖ söylemini kurduğu rejimi sürdürmek için kullandığını yazdı. Çaman, “Kurgusal imajı veren bir askeri darbe girişimi gerçekleşti. Aralarındaki tüm ideolojik farklılıklara ve küçük menfaat rekabetlerine rağmen “FETÖ” söyleminde ısrar ediyorlar. Biliyorlar ki, “FETÖ” diye bir şey yok dendiği anda, yarattıkları rejim de yok olacak” dedi.

BOLD – Prof. Dr. Mehmet Efe Çaman, AKP iktidarının 15 Temmuz’dan sonra gündeme getirdiği FETÖ söylemini ısrarla neden sürdürdüklerini yazdı.

Çaman, “15 Temmuz 2016 akşamı, gereken ortamı sağladı. Türk-İslam sentezci, İslamo-Kemalofaşist bir devlet diskuru oluşturuldu, yıkılan eski Türkiye’nin üzerine işte bu ucubeyi inşa ettiler. Tüm bunlar, rejimin oluşturmayı başardığı yeni diskura dayanıyordu. O diskurun merkezi ise “FETÖ” konseptiydi” dedi.

Çaman’ın dikkat çeken yazısı şöyle:

“Türkiye’de mevcut rejim bir diskur üzerine inşa edildi. Bu diskurun temeli, Gülen Cemaati’nin (GC) veya diğer ismiyle Hizmet Hareketi’nin rejim tarafından “Fethullahçı Terör Örgütü” (“FETÖ”) olarak nitelenmesine dayanıyor. Yine rejimin iddiasına göre, GC devlet içinde oluşturmuş olduğu “paralel yapı” üzerinden 17 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmalarını başlatmak suretiyle bir sivil darbe kalkışmasında bulundu. Bu “sivil darbe kalkışması” olduğu iddia edilen yolsuzluk soruşturmaları, Aralık 2013 yılında yürütme organının yargı organını ele geçirmesiyle sonuçlandı. Diğer bir ifadeyle, 2013 sonu itibarıyla, Türkiye’de bir “ön sivil darbe” gerçekleşti ve Türkiye’nin rejim değişikliğinde ilk etap tamamlandı. Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), böylece kendilerine demokratik yollarla verilmiş olan yürütme görevinin sınırlarını aştı, bu yetki aşımı üzerinden yargı erkinin yetki alanına girdi, yürütülmekte olan yolsuzluk dosyalarını yargıyı kontrol etmek suretiyle kapattı.

Erdoğan ve AKP’nin bu yaptığı suçtu. Çünkü 1982 Anayasası’nın devlet mimarisini yıktılar. Güçler ayrılığı denen, yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ilkesini ortadan kaldırdılar ve mutlak güce ulaşmada çok önemli bir adım attılar. Bu atılan adımın anayasaya aykırı olduğunda kuşku bulunmuyor. Başka bir ifadeyle, sivil darbe yapılıyor iddiası üzerinden kendileri sivil darbe yaptı. Bu yolla, yaptıkları yolsuzlukların üzerini örttüler. Ve yapılan yolsuzluklardan dolayı anayasal düzene göre kaçınılmaz hale gelen Yüce Divan’da yargılanma sürecini durdurdular.

ŞEYTANLAŞTIRMA SÜRECİ

Bu hamle, dediğim gibi rejim değişikliği yolundaki birinci adımdı. Bu adım atılırken, Erdoğan ve AKP’nin amacı elbette yargı yolunu kapayarak kendilerini kurtarmaktı. Bunu yapabilmeleri için bir takım politik aktörlerle anlaşmaları gerekmekteydi. Bu aktörlerin bir bölümü yasal ve meşru, bir diğer bölümü ise yasadışı ve gayrimeşruydu. Yasal ve meşru olanları, muhalefet partileri ile askeri ve sivil devlet bürokrasisiydi. Yasal ve meşru olmayanları ise, derin devlet ya da derin yapılardı. Herkesin bildiği üzere, yasal ve meşru aktörler – en başta ana muhalefet CHP ve diğer muhalefet partisi olan MHP – 17 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları başladığında, bu soruşturmaların derinliğini ve vahametini görerek, soruşturmaların takipçisi olmayı vaat etti. Bu konuda Google üzerinden küçük bir araştırma, o dönem verilen tüm CHP ve MHP demeçlerine ulaşmanızı sağlayacaktır.

Ne var ki kısa zaman sonra CHP ve MHP ağız değiştirdi, giderek AKP’nin diskurunu benimsemeye başladı. Diğer taraftan bu olurken, derin devlet içerisinde yer alan Ergenekon, Balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Askeri Casusluk gibi darbe davalarından ceza almış isimler, apar topar hapisten çıkartıldı. Çoğu asker olan bu isimlerden yaşı tutanlar aktive edilerek muvazzaf kadrolara getirildi ve kendilerine üst komuta yetkileri verildi. Bunun yanı sıra, Erdoğan ve AKP bazı önemli politika tercihi değişiklikleri yapmak durumunda kaldı. Bu politika değişikliklerinin en önemlisi, Kürtlerle Çözüm Süreci’nin sonlandırılmasıydı. Diğeri ise GC’nin şeytanlaştırılarak devletin “GC’nden temizlenmesi” oldu. Erdoğan ve AKP böylece planın ikinci safhasına geçti.

REJİM DEĞİŞİKLİĞİ

İkinci safha, birinci aşamanın devamıydı. Amaç, Türkiye rejimini istedikleri şekle büründürmek ve iktidarda daha uzun süre kalmayı sağlamaktı. Diğer bir amaç ise, bu iş için gerekli değişiklikleri hızlıca yapabilmelerini olanaklı kılacak siyasi karar alma mekanizmalarını inşa etmekti. Diğer bir ifadeyle, devletin mimarisini değiştirmek istiyorlar, bunu yetki aşımına dayalı yetki artımı ile sağlamak dışında yol göremiyorlardı. Bunu yapmak için stratejik ortaklara ihtiyaçları vardı. Yani düşmanlarının düşmanı olmak üzerinden işbirlikleri aramak zorundaydılar. Avrupa Birliği (AB) yönelimini destekleyen liberalleri, Kürtleri, GC’ni ve azınlıkları artık kaybetmişlerdi. Onların yerine CHP, MHP, derin yapılar, kemik Kemalo-bürokratik yapı gibi yeni dostlar bulmuşlardı. Artık tanrılar daha somut kurban istemekteydi. Bunu sağlamak için “paralel devlet” olarak nitelenen GC’nin terörist ilan edilmesi lazımdı. BU sayede bir politik karadelik yaratacaklar, bunun içinde çıkarlarına ters olan tüm grup ve bireyleri yok edeceklerdi. Plan buydu.

Fakat bu ikinci merhale o kadar kolay değildi. Halkı karşılarına alma riskini göze alamıyorlardı. Bu nedenle milliyetçilik ve İslamcılık değerlerine dayalı bir “milli gerekçe” gerekiyordu. Bu sayede yapılacak olanlar halkça kabul görecek, meşru addedilecekti. Tıpkı 12 Eylül 1980 darbeci generallerinin yaptığı gibi, bir gerekçenin “nadasa bırakılması” lazımdı. 12 Eylül’cü generaller de artan terörizme (o zamanlar anarşi terimi kullanılıyordu) engel olmayarak, darbenin koşullarının olgunlaşmasını beklemeye karar vermişlerdi. Şimdi, sistemi değiştirmek için buna benzer bir şey yapılması lazımdı. Öyle de oldu. Tek farkla: Erdoğan ile ortakları, çok daha kısa sürede efektif sonuç almak zorundaydılar. Bu nedenle, adeta gayet somut bir “Allah’ın lütfu” gerekmekteydi. Bu lütuf için 15 Temmuz 2016’yı beklediler.

Bu arada önce GC’nin anayasal düzen içinde kesebilecekleri tüm ana arterlerini kestiler. Özellikle grubun medya ağının dağıtılmasıyla, rejimin dilini yerleştirecek devlet kontrolünde yeknesak medya zeminini oluşturdular. “Sivil darbeci Paralel Devlet’çi” GC, böylece bir üst tehlike kategorisine yükseltilebilecekti. Ancak dediğim gibi, bunu yapabilmeleri, yaratacakları meşruiyetle doğru orantılıydı. Bu meşruiyetin sağlanması başarısız olursa, silah geri tepebilir ve bu girişimleri elde patlayabilirdi. GC’ni cadı avına uğratabilmek için, toplumda GC ile ilişkili imajın ve GC intibaının tümüyle yerle bir edilmesi lazımdı. Bu kolay değildi. Çünkü GC tüm tarihi boyunca şiddete hiç bulaşmamıştı. Dahası şiddeti sadece uygulamada değil, kuramsal olarak da reddetmişti. Peki, nasıl olacaktı da, GC’ni tümüyle “devletten temizleyeceklerdi”?

BAŞARISIZLIĞA PROGRAMLI DARBE GİRİŞİMİ

15 Temmuz 2016 akşamı, gereken ortamı sağladı. Kurgusal imajı veren bir askeri darbe girişimi gerçekleşti. Darbe girişimi olduğu iddia edilen olaylar silsilesi, mesela Boğaziçi Köprüsü’nün tek şeridinin akşam sularında birkaç tankla trafiğe kapatılması, Ankara semalarından F-16’lar uçurulması, İstanbul’un bazı yerlerinde askerlerin devriye gezdirilmesi, TRT’nin bir grup askerce “ele geçirilmesi” gibi olaylarla, darbe olduğuna dair bir algı oluşturuldu. Daha en başında, kimin ne olduğu bilinmeden, darbenin komuta kademesi ve siyasi amaçları muallâktayken, Erdoğan ve diğer siyasiler bu kalkışmanın “Fethullahçı” subaylarca organize edilmiş bir darbe girişimi olduğu bilgisini yaydılar.

Bu “darbe girişimi” gerçekten o kadar garipti ki, darbeye karışan askerler adeta darbenin başarısız olması için ellerinden geleni yapmışlardı. 15 Temmuz’da hiçbir operasyonel ve stratejik planı olmadığı sırıtan, birbirinden kopuk, yerel, eylemler arası bir koordinasyon olmayan, katılımı inanılmaz derecede düşük, yaptıkları eylemlerde temel mantıksal eksiklikler bulunan bir keşmekeş yaşandı. Derken, her türlü stratejik acizliklerine karşın, sivillerin üzerine ateş açmak gibi darbe mantığı ile uyuşmayan, sonuçları itibariyle halkı tamamen karşılarına alacakları aşikâr olan kararlar aldılar. Sabah sularında “darbe” tümüyle kontrol altına alınmış, TSK’daki tüm amiral ve general kadrosunun yarısı tutuklanmış, binlerce kurmay ve düz subay enterne edilmiş, her şeyden önemlisi de bu darbenin “FETÖ” denen terör örgütünün işi olduğu tüm televizyonlara, gazetelerde ve sosyal medyada yayınlanmıştı. Artık daha önce paralel devlet yapılanması denen GC, “FETÖ” ilan edilmişti. 15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden tüm insanların katili, artık “devleti sızmış”, “TSK’yı kontrol etmeyi başarmış”, “yargıyı ele geçirmiş” bu yeni terör örgütüydü.

MUHALEFETİN KALİBRASYONU

“FETÖ” söylemi, bu noktadan itibaren artık bir şifre halini aldı. Erdoğan ve AKP ile güç paydaşları bu şifre üzerinden bertaraf etmek istedikleri herkesi bertaraf etti. Devlet mimarisinde değiştirmek istedikleri her şeyi değiştirdi, ülkenin ana dış politika rotasını, güvenlik tercihlerini, AB ilişkilerini, Kürt siyasetini, akademik yapılanmasını, milli eğitim politikalarını, askeriyesini, emniyet teşkilatını, istihbarat örgütünü, dışişlerini ve tüm devlet kılcallarını istediği şekle soktu.

Dahası, Erdoğan ve AKP ile diğer güç mihrakı müttefikleri, muhalefeti de bu “FETÖ” diskuru üzerinden kalibre ettiler. Oluşturulan bir “15 Temmuz destanı” üzerinden cumhuriyet tarihine kendi bölümlerini eklemeyi başardılar. Bir diğer ifadeyle, kendi “kutsal iktidarlarını” ve Erdoğan’ın kült liderliğini, cumhuriyet resmi tarihine eklemlediler. Bu yolla görünebilir gelecek için iktidarlarını berkitmeyi ve konsolide etmeyi planlamışlardı. Bu doğrultuda TSK’da, emniyette, yargıda ve diğer devlet birimlerinde boşaltılan kadroları muhtelif siyasi fraksiyonlara siyasi rüşvet olarak dağıtmaya başladılar. Bu yolla Avrasyacı derinler TSK’da iyi konum elde ederken, MHP kendi aksiyoner ülkücü tabanına devlette yer açtı ve ağırlığı ile asimetrik siyasi güce kavuşmuş oldu. CHP ise daha azına razı olacaktı. Başlarda “kontrollü darbe” diyerek bu darbenin Erdoğan ve ekibi tarafından tezgâhlandığını ima etse de, GC’ni “FETÖ” ilan ederek tümüyle sosyal soykırıma tabi tutmak, CHP’deki Kemalofaşist yapıya çok cazip gelmişti. Elbette tüm bu güç paydaşlarının diğer bir ortak hedefi, Kürt siyasetiydi. Böylece Türk-İslam sentezci, İslamo-Kemalofaşist bir devlet diskuru oluşturuldu, yıkılan eski Türkiye’nin üzerine işte bu ucubeyi inşa ettiler. Tüm bunlar, rejimin oluşturmayı başardığı yeni diskura dayanıyordu. O diskurun merkezi ise “FETÖ” konseptiydi.

SEVİN YA DA SEVMEYİN…

İşte CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son Twitter paylaşımında kullandığı “FETÖ” teriminin perde arkasında bu özet var. Ve evet, bu diskur aynı zamanda Türkiye siyasetinin ana taşıyıcı kolonu olmuş vaziyettedir. Bu kolon olmadan rejim ayakta kalamaz. Ne var ki rejimin güç paydaşları bu kolonu yıkmayı göze alamaz. Çünkü altında kendileri de kalacaklar. Bunu bildiklerinden, aralarındaki tüm ideolojik farklılıklara ve küçük menfaat rekabetlerine rağmen “FETÖ” söyleminde ısrar ediyorlar. Biliyorlar ki, “FETÖ” diye bir şey yok dendiği anda, yarattıkları rejim de yok olacak.

GC’ni sevmek veya sevmemek, bu tartıştığım konu ile alakalı değil. Herhangi bir sosyal grubu, kolektif olarak, salt ona karşı hissettiğiniz sempati veya antipati üzerinden kahraman veya terörist ilan edemezsiniz. En azından bunun mantığını aklı başında olan, nesnel olma kaygısı taşıyan birine kabul ettiremezsiniz. “FETÖ” konsepti üzerine oturtulmuş rejim diskuru kullanıldığı sürece, rejim ortadan kalkmaz. Türkiye de insan haklarına dayalı bir hukuk devletine dönüşemez. Cadı avı esnasında “ben cadı değilim” demek hiç kimseyi kurtarmadı. Kurtulmak için “cadı diye bir şey yok!” demek gerekli. “FETÖ” diye bir şey yok!”

Hap gibi: Enişte’n duygularla 15 Temmuz ve silahlı AKP’liler

‘FETÖ yok’ dendiğinde kurdukları rejim de yok olacak yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’nin mülteci sorunu ‘derinleşiyor’

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Birliği ile pazarlık aracı olarak kullandığı mülteci sorunu derinleşiyor. Türkiye’de sayısı 3,6 milyona ulaşan Suriyelilerin ardından Taliban’ın ülkede hakimiyet kurması üzerine Afganlar akın akın Anadolu topraklarına giriyor. Aç susuz yollara düşen göçmenlerin ‘derin yapılar’ tarafından kullanılmasından endişe ediliyor.

BOLD ANALİZ – Suriye’de Beşar Esad yönetimine karşı başlatılan ayaklanmalardan en çok Türkiye etkilendi. 6,5 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı Türkiye’ye ulaştı. Haziran 2021 itibariyle 3 milyon 684 bin Suriyeli Türkiye’de bulunuyor.

VATANDAŞLIK ALAN SURİYELİ 80 BİNİ GEÇTİ

Suriye’deki iç savaştan kaçan 80 binin üzerindeki Suriyeli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı aldı. İlk olarak 2019 seçimlerinde oy kullanan Suriyeliler bundan sonraki seçimlerde de oy kullanabilecek. Kamplarda kalan Suriyeli sayısı ise 100 binin üzerinde bulunuyor.

15 TEMMUZ’DAKİ PARAMİLİTER SURİYELİLER

Suriyelilerin Türkiye’ye kabul süreçlerinde yaşanan güvenlik açıkları muhalefet tarafından hep gündeme getirildi. Silahlı Suriyeli grupların Türkiye’nin kurduğu çadır kamplarında eğitildiği basına yansıdı. Bu grupların 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesi dağıtılan silahlarla sivillerin öldürülmesi olaylarına karıştıkları iddia ediliyor.

SURİYELİLERDEN SONRA GENÇ AFGANLAR

Suriyelilerden sonra Taliban rejiminin Afganistan’ı kontrol etmesiyle her gün binlerce Afgan kaçak yollarla Türkiye’ye giriş yapıyor. İran üzerinden Türkiye’ye geçiş yapan genç yaştaki Afganlar, ağır şartlar altında Türkiye’ye sığınıyor. Göçmenlerin havasız TIR kasalarında aç susuz yolculukları sonrası derin yapıların eline düşme riski bulunuyor. Suç örgütleri, mafya ve derin devlet gibi yapılar tarafından kullanılacak göçmenlere her türlü eylem yaptırabileceğinden endişe ediliyor.

CHP: SURİYELİ MİSAFİRLERİMİZİ ÜLKELERİNE UĞURLAYACAĞIZ

Muhalefetin mültecilere dönük açıklamaları ise tepki çekiyor. Suriyelileri ülkelerine göndereceğini açıklayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Suriyeli misafirlerimizle helalleşip iki yılda memleketlerine uğurlayacağız. Bu iktidarımızın en önemli beş önceliğinden biridir” açıklamasını taahhüt olarak videoya aldı.

Akit yazarı Karahasanoğlu: Boğaziçi’nde eylem yapanları Erdoğan not etti sonları Balyoz sanıkları gibi olacak

Türkiye’nin mülteci sorunu ‘derinleşiyor’ yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Yenişafak: Karamollaoğlu görevi bırakıyor

Hükumete yakın Yenişafak Gazetesi, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun genel başkanlığı bırakma kararı aldığını iddia etti. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen Oğuzhan Asiltürk, kısa süre sonra parti yönetimini eleştiren bir bildiri yayınlamıştı.

BOLD – İktidar kontrolündeki Yenişafak, 2016 yılında gerçekleştirilen 6. Olağan Kongre’de Saadet Partisi genel başkanlığı görevine getirilen Temel Karamollaoğlu’nun genel başkanlığı bırakma kararı aldığını öne sürdü.

Yenişafak’ın haberinde SP Lideri Karamollaoğlu’nun, haftalık basın toplantısını yapmadığı, yerine Genel Başkanvekilliğine atanan Sabri Tekir’in kameraların karşısına geçtiğini yazdı.

Tekir’in genel başkanvekilliğine atanmasının parti tarihinde ilk olduğunu kaydeden gazete, SP’de yeni genel başkanın seçileceği olağan kongrenin, yıl sonuna doğru gerçekleştirilmesinin beklendiğini, kongrede Karamollaoğlu’nun aday olmayacağını savundu.

Haberde, “Yeni parti yönetiminin, HDP’nin desteklediği CHP ve İYİ Parti’nin yer aldığı Millet İttifakı’nda olmayacağı iddia edildi” ifadesi kullanıldı.

ASİLTÜRK SARAY’I ELEŞTİREN PARTİ YÖNETİMİNİ SUÇLADI

Cumhurbaşkanı Sarayında Erdoğan’la görüşmesinin ardından Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, AKP iktidarını eleştiren SP yönetimini topa tutan bir açıklama yapmıştı. Kendi gözetiminde bir liste hazırlayıp kongre başkanlığına sunacağını kaydeden Oğuzhan Asiltürk, şunları kaydetmişti. “Erbakan hocamızdan sonra, Saadet Partisi’nde görev yapan kardeşlerimiz, sâdece iktidarı tenkit etmekle yetindiler. Böyle olunca, ahlâki ve mânevî değerleri savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin desteği azaldı. Bu destek azaldığından dolayı, bir önceki seçimde Milletvekili çıkaracak kadar oy aldığımız illerde, seçim işbirliği dolayısıyla baraj uygulanmadığı halde, aynı oyu alamadığımız için Milletvekili çıkaramadık. Güçlü bir Saadet Partisi teşkilâtı oluşturmak ve gençleri, Millî Görüş’e kazandırmak için, benim gözetimimde, geniş istişarelerle bir liste hazırlanacak ve kongre başkanlığına sunulacak.”

Hap gibi: Enişte’n duygularla 15 Temmuz ve silahlı AKP’liler

Yenişafak: Karamollaoğlu görevi bırakıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Savunma Sanayii’nde Bayraktar’ın dediği oluyor: İHA’lar için gemi inşa ediliyor

Büyük damat Berat Albayrak, ülke ekonomisini sıfırlayıp kayıplara karışırken, devlet bütçesi ise küçük damat Selçuk Bayraktar’ın projelerine endekslendi. İnsansız hava araçları üreten Bayraktar’ın şirketi için İHA gemisi üretiliyor.

BOLD – Türkiye bütçesi, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ailesinin yaptığı yatırımlara göre şekillendiriliyor. Erdoğan’ın küçük damadı Selçuk Bayraktar’ın ürettiği İHA’lar için gemi üretiliyor.

İHA GEMİSİ ÜRETİLİYOR

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TCG Anadolu havuzlu çıkarma gemisini inşa ettiklerini hatırlatarak, TCG Anadolu’ya İHA’ların indirilip kaldırılmasıyla ilgili çalıştıklarını söyledi. Bu gemiye İHA’ların indirilip kaldırılmasıyla ilgili çalıştıklarını söyleyen Varank, bu projeyi bitirdiklerinde Türkiye’nin dünyada bunu başarabilen tek ülke olacağını vurguladı.

İHA’LAR DÜNYA SAVAŞ DOKTRİNİNİ DEĞİŞTİRDİ

Damat Bayraktar’ın ürettiği insansız hava araçları sayesinde dünyada savaş doktrinlerinin değiştiğini iddia eden Varank, “Biz sahada bizzat çatışmalarda kullandığımız İHA’larla dünyanın gündemindeyiz. Firmalarımızın kapısını her gün başka bir ülke çalıyor. Bizim gençlerimiz her şeyi başarma kabiliyetine sahip yeter ki desteklensin. Gençlerimizin önünü açıyoruz, onlara yatırım yapıyoruz” dedi.

Akit yazarı Karahasanoğlu: Boğaziçi’nde eylem yapanları Erdoğan not etti sonları Balyoz sanıkları gibi olacak

Savunma Sanayii’nde Bayraktar’ın dediği oluyor: İHA’lar için gemi inşa ediliyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Hap gibi: Enişte’n duygularla 15 Temmuz ve silahlı AKP’liler

Suç örgütü lideri Sedat Peker’in tweetleriyle gündeme gelen AKP tabanının silahlanması üzerine dikkat çekici bir video hazırlandı. Wo isimli Yotube kanalının yayınladığı 5 dakikalık videoda 15 Temmuz öncesi-sonrası silahların nasıl dağıtıldığı anlatılıyor.

BOLD – Wo isimli YouTube kanalından yayınlanan ‘Enişte’n Duygularla 15 Temmuz ve Silahlı AKP’liler’ videosu AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Eniştem beni aradı” sözleriyle başlıyor.

AKP’lilerin silahlandırıldığına ilişkin görüntüler ve açıklamalarla devam eden video, Başbakan Binali Yıldırım’ın “Hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz” açıklaması ve kahkahalarıyla bitiyor.

SEVDA NOYAN VE MARANKİ’NİN AÇIKLAMALARI

Belgeselde silahlanan AKP yandaşlarının açıklamaları da yer alıyor. Sevda Noyan’ın “Benim listem hazır açıkçası. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür yani. Biz çok donanımlıyız bu konuda. 15 Temmuz kursağımızda kaldı yapamadık istediklerimizi” dediği aktarılıyor. Ahmet Maranki’nin “Olmadı zaten o zaman artık Belgrad ormanlarının ağaçların dibine gömdük. Çıkaracağız sokağa artık. Bismillahirrahmanirrahim diyeceğiz” sözleri videoda dikkat çekiyor.

ABDÜLLAHİT ŞENER: ERDOĞAN’IN GÖRÜŞÜ 15 TEMMUZ RESMİ GÖRÜŞÜ

AKP’nin kurucularından ve eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in görüşleri de videoda yer alıyor: “Türkiye’de 15 Temmuz ile ilgili resmi görüş vardır. Bu görüş Tayyip Erdoğan’ın resmi görüşüdür. Ve sürekli olarak 2 yıldır siyasetçiler televizyonlarda bu konuyu tartışanlar yeniden yeniden üretmektedirler. Neyi bu resmi görüşü. Neden? Çünkü bunun dışında bir şey söylemek Türkiye’de yasaktır.”

Videoda AKP’nin silahlanma süreciyle ilgili şu tespitler dikkat çekiyor:

  • 15 Temmuz gecesi hayatını kaybedenler için otopsi taleplerinin pek çoğu reddedildi.
  • Suçlanan askerler mermi çekirdeklerine balistik inceleme istedi. Onlar da reddedildi.
  • Madem askerler suçlu bu konuda eminsiniz. Bu konuda balistik inceleme talebi neden reddedildi?
  • Mustafa Avcı, Yakup Başıbüyük ve Ömer Takdemir gibi maktüllere otopsi yapıldı. Çıkan mermiler TSK envanterinde olmayan silahlarındı.
  • Kim bilir o mermilerin çoğu o gece ya da daha öncesinde dağıtılan sivil silahlardandı.
  • Bu konu TBMM’de araştırılması için 3 soru, 2 araştırma önergesi verildi. AKP ve MHP oylarıyla bu talepler reddedildi.
  • AKP’liler silahları Intstagram’a koyuyorlar.
  • Ortadaki her şey bir kesimin devlet eliyle silahlandırıldığını gösterirken bir açıklama yapılmıyor.
  • Sedat Peker’in ifşaları ve 15 Temmuz gazisi Ahmet Onay’ın açıklamalarıyla AKP’nin tabanını ağır şekilde silahlandırdığı görülüyor.
  • 2017’de çıkarılan KHK ile silahlandırılan kişiler koruma altın alındı. Bu kişilere yargılama yolu kapatıldı.
  • 24 Haziran 2018’de seçim sonuçları kesinleşmeden çelik yelekli kaleşnikoflu AKP’liler kutlama yaptı. Bu çelik yelekli kaleşnikoflu kişiler seçim istedikleri gibi çıkmasaydı nasıl bir tepki verecekti?
  • Cami önünde lokum dağıtır gibi Emniyet’in önünde silah dağıtırsanız olacağı bu.

 

 

Hap gibi: Enişte’n duygularla 15 Temmuz ve silahlı AKP’liler yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Cengiz Holding de sahiplenmedi: Melih Bulu’yla ilişkimiz yok

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü görevinden alınan Prof. Dr. Melih Bulu’nun iktidara yakın işadamı Mehmet Cengiz’in sahibi olduğu Cengiz Holding’de CEO olarak işe alındığı iddia edildi. Cengiz Holding, açıklama yaparak Bulu’nun Holding ile ilişkisinin bulunmadığını belirtti.

BOLD -Boğaziçi Üniversitesi’ne 2 Ocak’ta rektör olarak atanan ve iki gün önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınan Prof. Dr. Melih Bulu’nun, Cengiz Holding’de CEO olarak çalışmaya başladığı iddiası yalanlandı.

AA’nın haberine göre Cengiz Holding’den yapılan açıklamada”Dün bazı sosyal medya hesaplarından yayılan Prof. Dr. Melih Bulu’nun Cengiz Holding CEO’su olduğuna ilişkin post ve haberler doğru değildir. Prof. Dr. Melih Bulu’nun Cengiz Holding veya iştirakleriyle herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır” denildi.

Hilal Kaplan’ın TRT yönetimine girmesine Sözcü yazarından tepki: Yutuş TRT dizisi başlıyor

Cengiz Holding de sahiplenmedi: Melih Bulu’yla ilişkimiz yok yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Hilal Kaplan’ın TRT yönetimine girmesine Sözcü yazarından tepki: Yutuş TRT dizisi başlıyor

Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan’ın TRT yönetimine girmesine Gazeteci Murat Muratoğlu sert tepki gösterdi. 2020 yılında milletin cebinden TRT’ye 3 milyar 835 milyon lira ödendiğini kaydeden Muratoğlu, “Kimlerin cebine akıyor bu para? Yazlık sarayı savunarak göze girip yönetime atanan yandaş maaşlarına…” dedi.

BOLD- Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu görevden alan bildiriye imza atan Pelikan grubu üyesi Hilal Kaplan’ın TRT’ye atanma tartışması sürüyor.

‘Yeni dizi: Yutuş TRT’ başlıklı yazı kaleme alan Sözcü gazetesi yazarı Muratoğlu, “Diriliş, uyanış, yükseliş, dikiliş gibi dandik gaz veren dizilerin yanı sıra AKP propagandasına harcanmak üzere TRT’ye ödenen vergiler inanılmaz boyutlara ulaştı” ifadeleri kullandı.

EURO ÜZERİNDEN BANDOL PARASI ÖDÜYORUZ

Muratoğlu, vatandaşın cebinden TRT için alınan ücretlerin artacağını kaydederek şunları kaydetti: “Geçen yıl millet salgında parasızlıktan kırılırken, TRT cebine elektrik payından 1 milyar 215 milyon lira, bandrolden ise 2 milyar 620 milyon lira koydu. Toplamda 3 milyar 835 milyon lira savruldu. Hepimiz Euro ile kazanıyoruz ya… 2020 yılından geçerli olmak üzere, yeni bandrol ücretleri Euro ile belirlendi. Kurum kara delik gibi… Baktılar, olmayacak, TRT için bir yasa çıkarttılar, içine ne varsa kattılar. Nasıl da uyanıklar! “İnternet üzerinden yayın alan” tabirini de araya kaynattılar. Sadece telefon ve bilgisayarların internete bağlandığını düşünüyorsunuz ama gelecek 10 yıl içinde evinizde bu haracın kesileceği en az 15 cihaz olacak. Kim bilir kaç yandaş kaçıncı maşını alacak…”

AKP’NİN ÖZEL YAYIN ORGANI TRT

TRT’nin muhalefete yer vermediğini de hatırlatan Muratoğlu, AKP’yi övmek için seçim öncesi Osman Öcalan’ın TRT ekranlarına çıkarıldığını hatırlattığı yazısını şöyle bitirdi: “Kamu televizyonu bir partinin özel yayın organı gibi çalışacak. O parti kendine muhalif kim varsa terörist, mihrak ilan edecek. TRT de o mihraklardan para toplayıp yayın yapacak! Kurum, değirmen gibi para öğütüyor. Sivilceye sürülecek kadar da fayda sağlamıyor. “Madem parasını veriyoruz, neden seyretmiyoruz?” diye düşünmeyin.”

Türk Şeker’in arazileri parsel parsel satılıyor

Hilal Kaplan’ın TRT yönetimine girmesine Sözcü yazarından tepki: Yutuş TRT dizisi başlıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Akit yazarı Karahasanoğlu: Boğaziçi’nde eylem yapanları Erdoğan not etti sonları Balyoz sanıkları gibi olacak

Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Melih Bulu’nun görevden alınmasıyla ilgili yazısında Bulu’ya karşı eylem yapan öğretim üyelerini tehdit etti. Karahasanoğlu,  “Erdoğan not etti; Bulu’yu protesto eden öğretim üyelerinin sonları, 28 Şubat darbecileri ve Balyoz davasındaki sanıklar gibi olacak” dedi.

BOLD – Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Melih Bulu’yu protesto eden öğretim üyelerine soruşturma açılacağını yazdı.

Bulu’nun rektörlüğe atanmasının ardından gösteri yapan öğretim üyelerinin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından “bir yere not” edildiğini savundu. Karahasanoğlu, “Sonları, 28 Şubat darbecilerinin sonu gibi olacak. Sonları, Balyoz davasının elebaşı sanıkları gibi olacak. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki, 6 ay boyunca kamu alanında gösteri yapanlara da dava açıldığında.. “Bu neyin davası” diye şaşırmasınlar” dedi.

Bulu’nun görevden alınmasını ‘darbe’ olarak nitelediği yazısına dikkat çeken Karahasanoğlu, şunları kaydetti:

“Halkın % 52 oyunu almış olan Cumhurbaşkanı, 6 ay önce kendisinin atadığı rektörü, görevden aldı.

Ama bu karara imza atılması için çırpınan ahlaksızları da, bir yere not etti.

Tıpkı, kendisine ahlaksızca saldırılar yapılan gazetelerin patronlarını, bir yere not ettiği gibi..

Kendisine sopa sallayan darbeci generalleri bir yere not ettiği gibi..

Kendisine tehditler savuran bürokratları, bir yere not ettiği gibi..

Nasıl ki onların hepsinin hakkından geldi..

Şimdi öğretim üyeleri karşısına çıkıyorsa.

Nasıl ki, bizim eleştirilerimize rağmen..

‘Geç kalıyorsunuz. Mağduriyetler artıyor’ dememize rağmen..

Katsayı değişikliği için bekledi ise..

Başörtü yasağının kaldırılması için bekledi ise.. Şimdi..

Boğaziçi öğretim üyelerini de not etti.

Ve şimdilik onların istedikleri gibi, bir karara imza attı..

Ama sevinmesinler..

Sonları, 28 Şubat darbecilerinin sonu gibi olacak..

Sonları, Balyoz davasının elebaşı sanıkları gibi olacak..

Not alsınlar..

Bir yıl sonra.. İki yıl sonra..

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki, 6 ay boyunca kamu alanında gösteri yapanlara da dava açıldığında.. “Bu neyin davası” diye şaşırmasınlar..”

Ahmet Şık ‘büyük kayıp’ için Hakan Fidan’ı işaret etti: O gece Binali Yıldırım öldürülecekti

Akit yazarı Karahasanoğlu: Boğaziçi’nde eylem yapanları Erdoğan not etti sonları Balyoz sanıkları gibi olacak yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Avrupa’da sel felaketi: Ölü sayısı 150’yi geçti

Almanya’nın batısında şiddetli yağış sebebiyle meydana gelen sel ve toprak kayması sonucu yaşamını yitirenlerin sayısı 133’e yükseldi. Belçika’da ise en az 20 kişi hayatını kaybetti. Onlarca kişinin de kayıp olduğu belirtiliyor.

BOLD – Kayıp onlarca kişiyi arama çalışmaları sürüyor. Son bilgilere göre Almanya’daki afetten en fazla etkilenen Rheinland-Pfalz eyaletinin Ahrweiler bölgesinde 90; Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde ise 43 can kaybı var. Şu ana kadar 618 kişinin de yaralandığı bilgisine ulaşıldı.

Sele yol açan aşırı yağış Almanya ve Belçika’da 150’nin üzerinde kişinin ölümüne yol açtı. Aşırı yağışlar Lüksemburg ve Hollanda’da da etkili oldu.

Almanya’nın selden en çok etkilenen şehirlerinden biri olan Bad Neuenahr şehrinde 21 yaşındaki bir görgü tanığı, her şeyin 15 dakika içerisinde olduğunu, şiddetli yağış sonrası bir anda bölgeyi su bastığını anlattı.

BİN 300 KİŞİDEN HABER ALINAMIYOR

Ülkenin son 50 yıldaki en büyük sel felaketinde yüzlerce kişinin ise hâlen kayıp olduğu, polisin özellikle Ahrweiler’de can kaybının artmasından endişe ettiği bildirildi. Alman basını, Ahrweiler bölgesinde bin 300 kişiden haber alınamadığını kaydetti. Ancak bu kişilere zarar gören telefon hatlarından dolayı ulaşılamıyor olabileceği de ifade ediliyor.

Kurtarma ekiplerinin hayatta kalan kişileri bulmak için yürüttüğü çalışmalar devam ediyor. Ancak bölgedeki hem telefon ve elektrik hatlarının zarar görmesi hem de cep telefonu hizmetlerinde yaşanan aksaklıklar nedeniyle insanların yerlerinin tespitinin güçleştiği ka

Köln kenti yakınlarındaki Wassenberg kasabasında bir barajın çatlaması üzerine cuma gecesi bölgedeki yaklaşık 700 kişi tahliye edildi. Çatlak oluşan baraj, Almanya’dan Hollanda ve Belçika’ya doğru akan Rur Nehri üzerinde bulunuyor.

MERKEL: EN KÖTÜSÜ YAŞANMADI

Yaşanan sel felaketiyle ilgili konuşan Almanya Başbakanı Angela Merkel “Korkarım ki daha kötüsü henüz yaşanmadı” diyerek tehlikenin devam ettiği uyarısında bulundu.

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier sel felaketinden en fazla etkilenen kasabalardan Erftstadt’a giderek bu bölgedeki kurtarma çalışmalarını takip edecek. Steinmeier, sel felaketleriyle ilgili yaptığı açıklamada küresel iklim değişikliğiyle mücadele çağrısında bulundu.

ABD’deki Başbakan Merkel’in de Almanya’ya döndükten sonra Rheinland-Pfalz eyaletini ziyaret etmesi bekleniyor. Merkel, cuma günü Laschet ile gerçekleştirdiği video konferans görüşmesinde selden etkilenenlere destek sözü verdi.

Hizmet gönüllüleri Almanya’daki sel mağdurlarına yardım eli uzattı

Avrupa’da sel felaketi: Ölü sayısı 150’yi geçti yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Türk Şeker’in arazileri parsel parsel satılıyor

Merkez Bankası’nın (TCMB) 128 milyar dolarını harcayan AKP Hükumeti, Türk Şeker Fabrikaları A.Ş’ye ait arazileri parsel parsel sattı. Resmi Gazetede yayımlanan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kararına göre Türk Şeker’in Kars’ta 3, Ağrı’da 2, Edirne’de 3 olmak üzere toplam 8 arazisinin satışı onaylandı.

BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın satışına izin verdiği kamu arazilerinin devri devam ediyor.

Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yer alan satış onaylarına göre, Edirne’de Türk Şeker Fabrikası’na ait üç ayrı arazi Cavit Koşar, Engin Yavaş ve Arman Proje Ticaret Yatırım A.Ş’ye verildi. Uzunköprü ve İpsala ilçelerindeki araziler için 40 bin lira, 231 bin lira ve 2 milyon 332 bin lira para alındı.

AĞRI’DAKİ SATIŞTAN 4 MİLYON TL GELDİ

Ağrı Merkez’deki Türk Şeker’in sahibi olduğu 241 ada 4 parsel ise Efe Sin Tarım İnşaat şirketine 3 milyon 110 bin TL’ye de satıldı. Yine Ağrı’daki 241 ada 2 parsellik Türk Şeker arazisi 3 milyon 750 bin TL’ye Bilgiç İnşaata verildi.

KARS’TAKİ TÜRK ŞEKER ARAZİLERİ CAN REİS GIDA’YA VERİLDİ

Kars Merkez’deki Türk Şeker arsası Can Reis Gıda firmasına 195 bin TL’ye verildi. Yine aynı bölgedeki 152 ada 1 parsel numaralı arazi aynı firmaya 230 bin TL’ye satıldı. Kars Karacaören Köyü’ndeki başka bir arazi de 800 bin liraya Can Reis Gıda firmasına verildi.

HAZİNE ARAZİSİ 5,5 MİLYON LİRAYA SATILDI

Hazine Maliyesi adına kayıtlı Ankara-Gölbaşı, İncek-İmar Mahallesi’ndeki 3 taşınmazın bir bütün halinde 3 milyon 400 bin lira bedelle ve 4 taşınmaz için bir bütün halinde 5 milyon 500 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Eti Hotel ve Turizm İnşaat Emlak Yatırım Ticaret Limited Şirketi’ne satılması onaylandı.

Daha önce parça parça özelleştirilen Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ adına kayıtlı, Samsun’daki taşınmaz 1 milyon 700 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Erkan Hafriyat Nakliyat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne satılmasının onaylanması kararlaştırıldı.

Hükumet, bayram öncesi halktan para istedi

Türk Şeker’in arazileri parsel parsel satılıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Aleyna Çakır’ın ölümünün bir numaralı şüphelisi Ümitcan Uygun tahliye edildi

Aleyna Çakır’ın ölümünün bir numaralı şüpheli olan ve uyuşturucu madde kullandıkları görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşmasının ardından tutuklanan Ümitcan Uygun, tahliye edildi.

BOLD – Kamuoyunda Aleyna Çakır olarak bilinen Sema Esen’in, geçen yıl 3 Haziran’da Keçiören’deki evinde ölü bulunmasıyla ilgili soruşturmada, sevgilisi olduğu belirtilen Ümitcan Uygun tahliye edildi.

Aleyna Çakır’ın ölümünden yaklaşık 3 ay önce şiddet uyguladığı anlara ait görüntülerin sosyal medyada yer almasının ardından ifadesi alınıp serbest bırakılan Ümitcan Uygun’un, iki kadınla birlikte uyuşturucu madde kullandığına ilişkin görüntüleri ortaya çıktı. Görüntüler üzerine 10 Ocak’ta gözaltına alınan Ümitcan Uygun, mahkeme tarafından ‘uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanmak ve kullanılmasını alenen özendirmek’ suçundan tutuklanmıştı

Ümitcan Uygun’un avukatının itirazı üzerine yaklaşık 6 aydır tutuklu bulunan Uygun, Ankara 1’inci Sulh ceza Mahkemesi kararıyla dün gece tahliye edildi. Tahliye kararını Uygun’un avukatı Çağatay Cengiz, Twitter hesabından duyurdu. Cengiz, “Hukuka aykırı olarak 6 aydır tutuklu olan müvekkilim Ümit Uygun tahliye oldu” ifadelerini kullandı.

MAHKEME İDDİANAMEYİ REDDETTİ

Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Uygun hakkında uyuşturucuya ilişkin soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından iade edildiği belirtildi. İddianamede şüpheliler Ümitcan Uygun ve yanındaki kadınlardan Fadime Büşra G.’nin, uyuşturucu kullanırken çekilen görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaşarak, ‘uyuşturucu kullanımını alenen özendirmek’ suçunu işledikleri belirtilmişti. Şüphelilerin 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilmişti.

TUTUKSUZ YARGILANIYOR

Ümitcan Uygun hakkında Sema Esen’in ölümüyle ilgili soruşturma ise sürüyor. Ölümünden yaklaşık 3 ay önce, 17 Nisan’da Sema Esen’e şiddet uyguladığı anlara ait görüntüleri sosyal medyada canlı yayınlayan Uygun ve o sırada evde bulunun arkadaşı Enes Ö. hakkında ‘konut dokunulmazlığını ihlal’ ve ‘tehdit’ suçlarından açılan dava da devam ediyor. Uygun ve Enes Ö. bu davada tutuksuz yargılanıyor.

Ahmet Hakan’dan 5 ayda Melih Bulu çarkı

Aleyna Çakır’ın ölümünün bir numaralı şüphelisi Ümitcan Uygun tahliye edildi yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

16 Temmuz 2021 Cuma

Hükumet, bayram öncesi halktan para istedi

Kurban Bayramına hazırlanan halk, bayram öncesi Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan gelen maille şok oldu. Bakanlık, kurban için hazırlık yapan halktan, kamu borçlarını yapılandırmalarını istedi.

BOLD – Halka yeni çıkan “7326 Yapılandırma Kanunu” hakkında bilgilendirme maili gönderen Hazine ve Maliye Bakanlığı, halktan kamuya olan borçlarını yapılandırmalarını istedi.

AMAÇ SALGININ EKONOMİYE ETKİLERİNİ AZALTMAK

Bakanlıktan gönderilen mailde, kanunun koronavirüs salgının, ülke ekonomisine etkilerini azaltmak, istihdamı ve üretimi korumak ve vatandaşların salgından etkilenmesini en aza indirmek, kamu finansal dengesini korumak ve sürdürülebilir kılmak adına TBMM tarafından kabul edildiğine dikkat çekildi.

MASKE, SOKAĞA ÇIKMA CEZALARI DA İSTENDİ

7326 sayılı Yapılandırma Kanunu ile halka yeni imkânlar getirildiği belirtilen mailde, vergi ve ceza borçları, SGK prim borçlarının yapılandırılmasının yanı sıra matrah ve vergi artırımı, inceleme ve tarhiyat aşamasında bulunan kamu alacaklarına başvuru, işletme kayıtlarının düzeltilmesi, pişmanlıkla beyan, davalı borçların sonuçlandırılması, yeniden değerleme, Motorlu Taşıtlar Vergisi, öğrenim ve katkı kredileri, trafik idari para cezaları ve çoğunluğu pandemi sürecinde kesilen maske, mesafe gibi idari para cezalarının ödenebileceği hatırlatıldı.

BORCU OLMAYANLARA DA GÖNDERİLDİ

Borcu olsun olmasın tüm e devlet kullanıcılarına gönderilen bu mesajda ayrıca 36 ay taksitlendirme yapılabileceği gibi peşin ödemelerde belli oranlarda indirim de sağlandığına vurgu yapıldı. Kanundan faydalanmak için son tarihin 31 Ağustos 2021 olduğu vurgulandı.

HAZİNE’DE PARA KALMADI

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan verilere göre Hazine’nin nakit açığı 150 milyar lirayı aştı. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervi yok edilirken, bankanın “kefen parası” olarak nitelendirilen 41 milyar liralık ihtiyat akçesini de harcandı. Hükumet, iç ve dış piyasada rekor faizlerle borçlanmayı sürdürüyor. Hazine geçen yıl 240 milyar lira borçlandı. Borç stoku hızla artan Hazine geçen bu borçlar için 121 milyar lira faiz ödedi. Hazine’nin bu yıl ödeyeceği faiz miktarının ise 180 milyar lirayı geçmesi bekleniyor.

 

Ahmet Şık ‘büyük kayıp’ için Hakan Fidan’ı işaret etti: O gece Binali Yıldırım öldürülecekti

 

Hükumet, bayram öncesi halktan para istedi yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Frontex’te skandallar bitmiyor: İhlallere göz yumdu ve takip etmedi, delilleri yok etti

Avrupa Parlamentosu, birliğin sınır teşkilatı Frontex’in sığınmacılara karşı insan hakkı ihllalerine göz yumduğunu ortaya çıkardı. Alman der Spiegel dergisi ise Frontex Yöneticisi Leggeri’nin Yunanistan’ın mültecileri geri ittiğine dair delilleri sildirdiğini iddia etti.

BOLD – Mültecilere yönelik üye ülkelerin hak ihlallerine göz yummakla ve uluslararası hukukun açıkça ihlali anlamına gelecek şekilde zorla geri itmeleri (push-back) görmezden gelmekle suçlanan Avrupa Birliği’nin (AB) sınır teşkilatı Frontex hakkında yeni iddialar ortaya çıktı.

Avrupa Parlamentosu’nun hazırladığı bir rapor, Frontex’in sığınmacılara karşı insan hakkı ihllalerine göz yumduğunu ortaya çıkardı. Alman der Spiegel dergisi ise Frontex Yöneticisi Fabrice Leggeri’nin Yunanistan’ın mültecileri geri ittiğine dair delilleri sildirdiğini iddia etti.

AVRUPA PARLAMENTOSU RAPORU: İHLALLERİN ÜZERİNE GİTMEDİ

Avrupa Parlementosu inceleme grubunun kar amacı gütmeyen izleme grubu StateWatch ile hazırladığı rapor Frontex’in AB’ye üye ülkeler tarafından sığınmacılara karşı işlenen insan hakkı ihlallerinin üzerine gitmediğini ve takip etmediğini tespit etti.

Grubun raporunu bir basın toplantısında değerlendiren Yeşiller grubu üyesi Hollandalı parlamenter Tineke Strik “Frontex’in üye devletlerin ihlallerini gördüğünü tespit ettik” diyerek araştırmalarının ajansın meydana gelen temel hak ihlallerini önlemediğini ve gelecekte oluşabilecek riskleri azaltmadığını ortaya koyduğunu belirtti.

Teşkilatta oluşan ve tekrar eden sağlıksız bir davranış kalıbına dikkat çekilen raporda, “Ulusal ve uluslararası insan hakkı toplulukları ve örgütleri gibi birçok güvenilir aktörden bazı üye devletlerin temel hakları ihlal ettiğine dair raporların sürekli olarak geldi ancak Frontex bu raporları genellikle göz ardı etti” denildi. Bu durumun ajansın iç kültürüne uzandığının da altı çizildi.

“AJANSIN OPERASYONLARI ASKIYA ALINSIN YA DA BİTİRİLSİN”

Frontex’in kurucu düzenlemesinin 46. maddesinde ciddi ve sistematik temel hak ihlalinin olduğu yerlerde ajansın operasyonlarını askıya alma ya da bitirme zorunluluğunun bulunduğuna işaret eden raportör Strik bu maddenin yalnızca Macaristan için uygulandığını, buna rağmen ajansın hala Macaristan’daki geri gönderme operasyonlarında yer alıyor olmasınını kınadıklarını ve bundan derin üzüntü duyduklarını belirtti.

Rapor Yunanistan’la ilgili olarak da Frontex’in Yunanistan’daki faaliyetlerinde temel haklar memuru ile işbirliği içinde 46. maddenin uygulanması için özenli bir prosedür ve acil adım atılması tavsiyesinde bulundu. Bu prosedürlerin dış aktörlerden gelen bilgiyi de dikkate alması gerektiği belirtilen raporda Frontex direktörüne “tamamen şeffaf, kapsamlı ve zamanlı bir şekilde” prosedürleri başlatma çağrısında bulunuldu.

DER SPİEGEL: FRONTEX, GERİ İTME DELİLLERİNİ SİLDİ

Bu arada Alman Der Spiegel dergisi, Frontex’in Direktörü Fabrice Leggeri’nin, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde mültecileri geri ittiğine ilişkin olayda delilleri sildirdiğini ileri sürdü.

Habere göre Frontex, geçen yıl 18-19 Nisan gecesi Yunan sahil güvenlik görevlilerinin, mültecileri motoru olmayan bir bota bindirip uzaklaştığını havadan görüntüleyip kaydetti.

Avrupa Parlamentosunun Frontex hakkında hazırladığı rapordaki en önemli suçlamanın da bu olayla ilgili olduğu belirten haberde, Leggeri’nin Frontex’in temel haklar sorumlusundan bu olayla ilgili toplanan tüm bilgileri silmesi talimatını verdiği aktarıldı.

Haberde, bunun Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin de gördüğü elektronik posta yazışmalarından ortaya çıktığı kaydedildi.

Yeşiller Partisi AP Milletvekili Erik Marquardt, Leggeri’nin suçları aydınlatmak yerine örtbas ettiğini belirterek “Fabrice Leggeri insan hakları ihlallerine dair kanıtları sildirdi.” dedi.

“YUNAN HÜKUMETİNİ KORUMAK İÇİN GÜCÜNÜ İSTİSMAR ETTİ”

Avrupa Parlamentosunda inceleme yapan grubun raportörü Tineke Strik de olayı örtbas etme girişimin korkunç olduğunu ifade ederek “Bu eylem, Leggeri’nin Yunan hükumetini korumak için gücünü istismar etmekten geri durmadığını gösteriyor.” diye konuştu.

Alman Sol Parti AP Milletvekili Cornelia Ernst de Frontex’in 18-19 Nisan’da yaşanan geri itme olayını canlı izlediğini kaydetti.

İspanyol Sol Parti AP Milletvekili Sira Rego da Leggeri’nin istifa etmesini isteyerek istifa etmemesi durumunda Avrupa Birliği (AB) İçişleri Komiseri Ylva Johansson’un bunu sağlaması gerektiğini kaydetti.

YUNAN MÜLTECİ KONSEYİ: GERİ İTMELER UTANÇ KAYNAĞI

Öte yandan Yunan Mülteci Konseyi, Yunanistan’dan Türkiye’ye geri itilen mültecilerin ülke adına ‘utanç kaynağı” olduğunu belirterek Atina hükumetinin sığınmacı politikasını eleştirdi.

Yunan Mülteci Konseyi Başkanı Alexandros Konstantinou, Mart 2020’den bu yana sayıları giderek artan ve Yunanistan’dan geri itilen mültecilerin ülke adına bir utanç kaynağı olduğunu ifade etti.

Konstantinou, geri itilen birçok sığınmacının da ölüm riski altında olduğunu belirterek, bu uygulamanın sonlanması gerektiğini belirtti.

Yunanistan’da son dönemde Türkiye’den AB sınırlarına giriş yapmak isteyen mültecilerin Ege Denizi ya da Meriç Nehri üzerinde Yunan güvenlik ekipleri tarafından yakalanarak Türkiye’ye geri gönderildiğine dair birçok vaka yaşandı.

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Af Örgütü hazırladığı raporda, göçmenlerin Türkiye’ye geri itilmesinin Yunanistan’ın fiili sınır politikası haline geldiğini belirtilerek Avrupa Birliği’nin Atina hakkında ihlal prosedürü başlatmasını istemişti.

Yunanistan sınırda iki zeplin uçuracak: Biri Meriç diğeri Ege’de

Frontex’te skandallar bitmiyor: İhlallere göz yumdu ve takip etmedi, delilleri yok etti yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Ahmet Şık’ın Hakan Fidan iddiası: Murat Yetkin 2017’de Binali Yıldırım’ı yazmış

Gazeteci ve Milletvekili Ahmet Şık’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili 15 Temmuz iddiası gündeme bomba gibi düştü. Gazeteci Murat Yetkin’in 19 Temmuz 2017 tarihinde kaleme aldığı yazıda da benzer şüphelere yer verdiği ortaya çıktı. Yetkin, Binali Yıldırım’ın MİT Başkanı Fidan’a dair şüphelerini “Başbakan ise şikâyetini medya aracılığıyla dile getirmeye devam ediyor, biz de onun dediklerini yazmaya devam ediyoruz. Daha o geceye dair konuşulacak çok şey var, öyle anlaşılıyor.” ifadeleriyle satırlara geçirdi.

BOLD – Hürriyet gazetesinde 19 Temmuz 2017 tarihinde “Başbakan’a MİT söylemediyse kim söyledi darbeyi” başlıklı yazı kaleme alan Yetkin, “Başbakan Binali Yıldırım 15 Temmuz gecesi MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan darbe girişimi istihbaratını alamamasını sorgulamaya devam ediyor.” diye yazdı.

HAYIR MİT MÜSTEŞARINDAN O BİLGİYİ ALAMADIK

Başbakan Binali Yıldırım’ın MİT Müsteşarı Fidan’ı 22.30 ile 23.00 arasında bir saatte “22.40” ta aradığına dair bir açıklama yaptığını hatırlatan Yetkin, “Fidan’ın daha önce kendisini arayıp aramadığını bilmiyoruz. Çünkü Bila “MİT Müsteşarı bu bilgiyi vermiş miydi size, siz aradığınız zaman?” diye sorduğunda, düzeltme yapmadan yanıtlamış: “Hayır, MİT Müsteşarından o bilgiyi alamadık.” ifadelerini kullandı.

15 TEMMUZ’DA BİNALİ YILDIRIM KİMLERLE GÖRÜŞTÜ?

Yetkin, “Başbakan Bila’ya o sırada Emniyet Genel Müdürü, Ankara ve İstanbul Valileri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dâhil çok sayıda yetkiliyle görüştüğünü de söylemiş; “22.40 olabilir” dediği, 22.30-23.00 arası konuşma da o sürece denk geliyor. Bu saat önemli… Çünkü Başbakan saat 23.03’te telefonla NTV’ye bağlanacak, halka hitap eden ilk hükümet yetkilisi olarak “kalkışmanın” Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir komutası içinde olmayıp, ordu içinden bir cuntanın işi olduğunu, arkasında da Fethullahçıların bulunduğunu söyleyecektir.” diye yazdı.

O SORUNUN CEVABINI BEN DE ARIYORUM

Yetkin 2017 yılındaki yazısında şu çapıcı bilgileri vermişti: “Binali Yıldırım’ın 23 Temmuz 2016’da, ATV ve aHaber ortak canlı yayınında şunları söylemişti: “Bir ton emir hazırlamışlar. Hepsi inceden inceye çalışılmış. Ben olanları anlatıyorum, bunun yorumunu da vatandaş yapsın. İstihbarat, Genelkurmay’a aktarmış. Önlem alınamamış. Kuvvet komutanlarının tamamı, hatta Genelkurmay Başkanımız dahil derdest edilmiş, Akıncı’ya götürülmüş. Bu onaylanacak bir şey değil. Bana neden haber verilmedi? O sorunun cevabını ben de arıyorum. Bizim süreçten haberimiz olmadı. Ben bunu Milli İstihbarat Teşkilatı başkanına sordum. “Bu nasıl olur?’ dedim. Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanının haberi yok. Tamam, Genelkurmay Başkanının bilgisi olması gayet doğal, ama aynı zamanda Başbakana da söylemesi lazım. Çünkü siz Başbakana bağlısınız. Ama bunun cevabını veremedi; herhangi bir şey de söylemedi. Doğrusu bu.”

CUMHURBAŞKANIMIZLA İSTİŞARE EDEREK

“Darbeyi Başbakana kendisine bağlı istihbarat örgütü söylemediyse kim söyledi?” diye soran Yetkin, “Başbakan da bir süre sonra çıkıp halka bunun ordu içindeki Fethullahçıların kalkışması olduğunu söyledi? Cevap: Hiç kimse. Hiç kimse söylememiş. Başbakan Yıldırım Bila’ya şöyle izah etmiş: – “Esas kanaati kendim oluşturdum. Cumhurbaşkanımızla istişare ederek, beraber konuştuk, bunun FETÖ’cülerin asker içerisinde bir kalkışması olduğu kanaatine vardık. (…) O anda doğru da olabilirdi, yanlış da.”

 

Ahmet Şık’ın Hakan Fidan iddiası: Murat Yetkin 2017’de Binali Yıldırım’ı yazmış yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

15 Temmuz ezberlerini yıkan Orkoz belgeseline 18 yaş sansürü

YouTube 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili hazırlanan Orkoz belgeseline Aktrollerin baskısıyla 18 yaş kuralı getirdi. Orkoz’un yapımcı ve yönetmeni Bedrettin Uğur, “Youtube kendisini otoriter rejimlerin sansür aracı olmaktan korumalı. Belgeseli ilk gün 150 bin kişi sadece YouTube üzerinden izlemişti. Kimlik doğrulama şartı gelince bu hız durdu.” dedi.

BOLD – Uğur, 15 Temmuz ezberlerini bozan Orkoz belgeselinin halka ulaşmasını önlemek için AKP Hükumetinin hemen devreye girdiğini söyledi. Uğur, sayılarının 6 bin olduğu tahmin edilen trol ordusu ve Youtube Türkiye nezdinde yaptığı girişimlerle Orkoz belgeseline 18 yaş sınırı getirildiğini kaydetti.

BELGESELDE 18 YAŞ SINIRI GEREKTİRECEK DURUM YOK

Erdoğan Rejiminin, 15 Temmuz’un bağımsız yargı tarafından ya da gazeteciler tarafından araştırılmasını asla istemediğini aktaran Uğur, “15 Temmuz’u araştırma çabasına giren gazeteciler ya tutuklandı ya ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Orkoz Belgeseli, 15 Temmuz’u aydınlatabilmek için önemli bir girişimdi. Rejim halka ulaşmaması için hemen devreye girip, sayılarının 6 bin olduğu tahmin edilen trol ordusu ve Youtube Türkiye nezdinde yaptığı girişimlerle belgeselimize 18 yaş sınırı getirdi. Oysa belgeselde bunu gerektirecek hiçbir durum yok.” ifadeleri kullandı.

KİMLİK DOĞRULAMA ŞARTI İZLENMEYİ YAVAŞLATTI

18 yaş sınırı gelince Youtube’nin kimlik doğrulama istediğini vurgulayan Uğur, “Günümüz Türkiye’sinde kimse Orkoz gibi rejimin propagandasını yıkan bir belgeseli izlemek için kimlik bilgilerini vermez. Unutulmamalı ki bir tweeti retweet ettiği için Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülüp, tutuklandığı bir ülkeden söz ediyoruz. Dolayısıyla bunun adı açıkça sansürdür.” dedi.

YOUTUBE’YE ÇAĞRI

Yönetmen Bedrettin Uğur, “Youtube kendisini otoriter rejimlerin sansür aracı olmaktan korumalı. Belgeseli ilk gün 150 bin kişi sadece YouTube üzerinden izlemişti. Kimlik doğrulama şartı gelince bu hız durdu. Bu sansür rejimin 15 Temmuz’la ilgili gerçeklerin ortaya çıkartılmasıyla ilgili korkusunu da gözler önüne seriyor.” çağrısında bulundu.

BOLD PLUS’TAN KİMLİK DOĞRULAMA İSTEMEDEN İZLEYİN

Sürgündeki gazetecilerin ve darbenin tanığı askerlerin konuştuğu Orkoz belgeseli Bold’un ardından Bold Plus YouTube kanalında da yayına girdi. Vatandaşlar, Bold Plus’tan +18 ve kimlik doğrulama olmadan Orkoz’u izleyebilecek.

15 Temmuz ezberlerini yıkan Orkoz belgeseline 18 yaş sansürü yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Hizmet gönüllüleri Almanya’daki sel mağdurlarına yardım eli uzattı

Gülen Hareketi gönüllülerinin kurduğu Kuzey Ren-Vestfalya’da faaliyet gösteren Verband engagierte Zivilgesellschaft (Sivil Toplum), sel felaketinin mağdurları için üyelerine ’dayanışma ve destek’ çağrısında bulundu. Federasyondan yapılan açıklamada, ‘Birlikte bunu da çözebiliriz’ denildi.

BOLD – Almanya son 200 yılın en büyük sel felaketini yaşıyor. Ülkenin batısındaki Rheinland-Pfalz ve Kuzey-Ren Vestfalya eyaletlerinde aşırı yağışların neden olduğu sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısının 100’ü aştığı belirtiliyor. Kayıp olduğu belirtilen bin 300 kişiyi arama çalışmaları ise aralıksız sürüyor. Selin etkili olduğu bölgelerde, arama kurtarma faaliyetleri devam ediyor. Felekatten etkilenenlere ülkenin birçok bölgesinden yardım eli uzandı. Devletin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da yardım faaliyetlerine katılıyor. Hizmet Hareketi olarak da ifade edilen Gülen Hareketi gönüllüleri de yardım kervanına katılıp, kampanya düzenledi.

Kuzey Ren-Vestfalya’da faaliyet gösteren Verband engagierte Zivilgesellschaft (Sivil Toplum), sel felaketinin mağdurları için üyelerine ’dayanışma ve destek’ çağrısında bulundu. Hizmet Hareketi gönüllerinin kurduğu federasyondan yapılan açıklamada, ‘Birlikte bunu da çözebiliriz’ denildi.

DAYANIŞMA VE DESTEK ÇAĞRISI

Açıklamada “Son günlerde yaşanan felaket hepimizi sarstı. Yağmurların şiddeti, insanların geçim kaynaklarının tehdit edilmesine, ölçülemez acılara ve ne yazık ki, can kayıplarına neden oldu. Başta hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına taziyelerimizi ve dualarımızı iletiyoruz. Ayrıca çok sayıda kayıp, yaralı ve zarar gören veya geçimini kaybeden herkese de dua ediyoruz. Durum maalesef hala tam düzelmedi. Dayanışmamız yardım edenleri, bu zor dönemde yorulmadan çalışan ve hâlâ afetin sonuçlarıyla mücadele etmeye çalışan itfaiye ve polisleri de kapsıyor. Federasyonumuza bağlı üye derneklerimize ve bütün gönüllülere, etkilenen bölgelerin içindeki ve dışındaki ihtiyacı olan insanlara yardım ve dayanışmaya çağrıda bulunuyoruz. An itibari ile her türlü yardım büyük önem arz ediyor.” ifadelerine yer verildi.

BÖREK VE YEMEK AFET MAĞDURLARINA DAĞITILDI

Afetin yaralarını sarmak için çalışanlar kervanına katılan Hizmet Hareketi gönülleri, bölgede en çok ihtiyaç duyulan yiyecek gıda ve su ile birlikte battaniye yardımında bulundu. Kadınların yaptığı börek ve yemekler afet mağdurlarına ikram edildi.

 

 

Hizmet gönüllüleri Almanya’daki sel mağdurlarına yardım eli uzattı yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Almanya ve Belçika’daki sellerde ölü sayısı 100’ü aştı: Yüzlerce kişiden haber alınamıyor

Almanya, Belçika ve Hollanda son dönemin en büyük sel felaketi ile mücadele ediyor. Almanya’nın batı kesimlerinde Çarşamba gecesi etkili olan şiddetli yağışlar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 103’e yükseldi. Yüzlerce kişiden hala haber alınamıyor. Belçika’da ise 14 kişi yaşamını yitirdi.

BOLD – Almanya, Belçika’da ve Hollanda’da Çarşamba gününden bu yana etkili olan sağanak yağış ve selin yarattığı hasar giderek büyüyor. Almanya’da su baskınları nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 103’e, Belçika’da da 14’e ulaştı. Çok sayıda kişiden hala haber alınamadığı için ölü sayısının daha da yükselmesinden endişe ediliyor.

Sağanak yağışın en fazla etkili olduğu Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya ve Rheinland – Pfalz eyaletleri ile Belçika’nın doğusu ve Hollanda’nın güneyi afet bölgesi ilan edildi.

Alman yetkililer, halka, kayıp yakınlarını aramak için felaket bölgesine gitmemeleri çağrısında bulunuyor.

Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp – Karranebauer, ordu birliklerinin tüm görevlerinin iptal edilerek felaket bölgesine yardımda görevlendirileceklerini açıkladı.

Almanya, Belçika ve Hollanda hükümetleri, afet bölgesine her türlü maddi desteğin sağlanacağını açıkladı.

Sağanak yağışların devam etmesi nedeniyle Belçika ve Almanya’da barajlar ile çok sayıda evin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Almanya’nın Eifel kentindeki Steinbachtal’da bir barajın çökme tehlikesi yaratması nedeniyle Perşembe gecesi 4 bin 500 kişi evlerinden tahliye edildi.

RHEİNLAND-PFALZ EYALETİNDE ÖLÜ SAYISI 60’A YÜKSELDİ

Rheinland-Pfalz eyaleti Başbakanı Malu Dreyer, eyalette yaşamını yitirenlerin sayısının 60’a yükseldiğini açıkladı. Eyalet İçişleri Bakanı Roger Lewentz, Cuma sabahı itibarıyla 100’e yakın kişinin kayıp olduğunu bildirmişti. Ancak eyaletin kuzeyindeki Ahrweiler bölgesinde 1 300 kadar kişiden haber alınamadığı belirtiliyor.

Bu rakama bölgede felce uğrayan telefon şebekeleri nedeniyle ulaşılamayanların da dahil olduğu kaydediliyor.

Yaşamını yitirenler anısına Rheinland-Pfalz eyaletindeki tüm resmi dairelerde bayraklar yarıya indirildi. Eyalet Başbakanı Dreyer, “Rhineland-Pfalz bu tür bir felaketi ilk kez yaşıyor” dedi.

KUZE REN-VESTFALYA’DA CAN KAYBI 43

Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde, Köln kenti yakınlarındaki Erftstadt-Blessem bölgesinde durumun ciddi olduğu, sular altında kalarak ya da toprak kayması nedeniyle çöken evlerin bulunduğu, evlerden polisin acil hatlarına hala çok sayıda arama yapıldığı bildiriliyor. 43 kişinin yaşamını yitirdiği eyalette, kurtarma çalışmalarının sadece botlarla yapılabildiği kaydediliyor.

Şiddetli yağışlardan etkilenen bölgenin güneyindeki Baden-Württemberg eyaletinde de su seviyelerinin yükselmesi bekleniyor. Meteoroloji, ülkenin güneybatısında özellikle de küçük göl ve nehirlerde su seviyesinin aniden yükselebileceği uyarısı yaptı.

SELLER BELÇİKA’DA DA ETKİLİ: 14 ÖLÜ

Şiddetli yağışlar, Almanya’nın komşusu İsviçre ve Belçika’da da su taşkınlarına yol açtı. Son verilere göre Belçika’da 14 kişi yaşamını yitirdi.

Hollanda’nın güneyindeki kent ve kasabalarda, nehirlerdeki taşma olasılığına karşı tahliye işlemleri devam ediyor. Maas nehrindeki suyun rekor düzeyde artması nedeniyle Maastricht, Valkenburg ve Roermond kentlerinde binlerce kişi, sirenlerle uyandırılarak evlerinden tahliye edildi.

Belçika’nın doğusunda da Maas nehrinin taşmasını engellemek amacıyla yapılan duvarların su sızdırması ve çökme tehlikesi oluşması nedeniyle bölgedeki yerleşim yerleri tahliye edilmeye başlandı.

Rum gemisine uyarı ateşi: Tayyip Erdoğan’ın ziyareti öncesi Kıbrıs’ta gerilim neden yükseliyor?

Almanya ve Belçika’daki sellerde ölü sayısı 100’ü aştı: Yüzlerce kişiden haber alınamıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Ahmet Hakan’dan 5 ayda Melih Bulu çarkı

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğünden alınan Melih Bulu ile ilgili iki farklı yazısı ‘bu kadar da olmaz’ dedirtti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan atadığında öğrencilerin eylemlerini görmezden gelip Bulu’ya sahip çıkan Ahmet Hakan, Cumhurbaşkanı görevden alınca, “YÖK, Melih Bulu’dan rahatsızmış. Ve bu rahatsızlık, haftalardır ifade ediliyormuş. Görevden almada işte bu rahatsızlığın payı büyükmüş.” yazdı.

BOLD ANALİZ – Gazeteci Ahmet Hakan, aynı konular hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrına göre yazılar kaleme almaya devam ediyor. Hakan, Melih Bulu’nun rektör atanmasından sonra Boğaziçi öğrencileri ve hocalarının eylemine polis müdahalesini eleştirmedi.  Erdoğan’ın Bulu’yu azledilmesinden sonra ‘vurun abalıya’ misali Melih Bulu’yu eleştirilerini sıraladı.

ÖNCE BÖYLE

6 Şubat 2021 tarihinde kaleme aldığı ‘Ben Melih Bulu’nun yerinde olsaydım’ yazısında Bulu’ya savunan şu ifadeleri kullandı: “Şöhretin Kıvanç Tatlıtuğ/Kenan İmirzalıoğlu aşamasını yakaladığımı falan düşünüp ara sıra gülümserdim. Rektörlük binasının tam önünde “Ey Boğaziçi! Ya sen beni alacaksın ya da ben seni” diye tek kişilik bir eylem planlardım. Başka üniversitelerin rektörlerine, “Siz de aynı yöntemle atanmadınız mı? Niye benimle dayanışmıyorsunuz? Niye ölü taklidi yapıyorsunuz?” diye sitem ederdim. Sırtlarını dönüp protesto gösterisi yapan öğretim üyelerinin yanlarına gidip… “Bu dünyadaki en mutlu kişi sevmeyi bilendir” şarkısını söylerdim. “Boğaziçi’nde yüksek lisans yaptım. Boğaziçi’nde doktora yaptım. Buna rağmen el muamelesi görüyorum. Yemişim Boğaziçi kültürünü” derdim.

SONRA BÖYLE

Ahmet Hakan bugün yayımlanan ‘Melih Bulu neden görevden alındı?’ başlıklı yazısında ise 5 ay önce yazdıklarını unutarak Bulu’yu eleştirdi: “Aldığım kulis bilgisi şöyle: YÖK, Melih Bulu’dan rahatsızmış. Ve bu rahatsızlık, haftalardır ifade ediliyormuş. Görevden almada işte bu rahatsızlığın payı büyükmüş. Kişisel tahminim ise şudur: Altı ay gibi uzun bir süre içinde Melih Bulu… Üniversiteyi toparlayamadı, ortaya çıkan hoşnutsuzluğu gideremedi, akademisyenlerin hiç değilse bir bölümünü olsun ikna etmeyi başaramadı, tepkileri dindiremedi, süreci iyi idare edemedi. Ve sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Bulu’yu görevden alıverdi. Üstelik Melih Bulu’nun haberi olmadan yaptı bunu. Bulu’nun görevden alınmasının 15 Temmuz’a denk gelmesine gelince… “Tatsız bir tesadüf” dışında bir gerekçe bulamıyorum.”

İşte Ahmet Hakan’ın o iki yazısı:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/ben-melih-bulunun-yerinde-olsaydim-417339411

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/melih-bulu-neden-gorevden-alindi-41854385

 

Ahmet Hakan’dan 5 ayda Melih Bulu çarkı yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Ahmet Şık ‘büyük kayıp’ için Hakan Fidan’ı işaret etti: O gece Binali Yıldırım öldürülecekti

Gazeteci ve Milletvekili Ahmet Şık, 15 Temmuz gecesiyle ilgili şok edici bir iddiada bulundu. Şık, MİT Başkanı Hakan Fidan’ın ‘büyük kayıp propagandası’ için dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ı öldürmek istediğini açıkladı. 15 Temmuz gecesi Erdoğan’a en yakın isimlerden Erol Olçok ve oğlu Abdullah Olçok’un kim ve kimler tarafından öldürüldüğü ise hala açıklığa kavuşmadı.

BOLD ANALİZ – 15 Temmuz gecesi şehit edilen sivillerle ilgili soru işaretlerine bir yenisi eklendi. Gazeteci Ruşen Çakır ile Medyascope kanalında değerlendirmeler yapan Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Ahmet Şık, darbe girişiminin 5. yılında o gece yaşananlara ilişkin çarpıcı bilgiler verdi.

HULUSİ AKAR VE HAKAN FİDAN YARGILANMALI

15 Temmuz öğlen saatlerinde bir binbaşının darbe ihbarında bulunduğunu hatırlatan Şık, “Bunun darbe olacağını anlamayan dönemin Genelkurmay Başkanı şuan Milli Savunma Bakanı. Dönemin MİT Müsteşarı hala MİT Müsteşarı. Bırakın bunların bürokrasiye devam etmelerini bu ikisinin yargılanması gerekir her şeyden önce. Siz MİT Müsteşarının kaçırılacağı ihbarının darbe olacağını anlamıyor iseniz burada ciddi bir zafiyetten mi söz ederiz, işbirliğinden mi söz ederiz” diye konuştu.

HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık

BİNALİ YILDIRIM HAKAN FİDAN GÖRÜŞMESİ

Darbenin 1. yıldönümünde Hürriyet gazetesinin 15 Temmuz eki yaptığını hatırlatan Şık, “Fikret Bila dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ile görüşüyorlar. Binali Yıldırım çok ilginç bir şey söylüyor orada. ‘Hakan’ı arıyorum arıyorum yok.’ diyor.  Hakan dediği Hakan Fidan. ‘Neyse saat 22.30 gibi ulaşabildim. Hakan ne yapıyorsun dedim’ diyor. Hakan Fidan’ın ‘İyi çalışıyoruz dediğini’ anlatıyor. O saatte MİT’e helikopterle saldırı düzenlenmiş. Aşağıdakiler karşılık vermiş köprüler tutulmuş. İnsanlar öldürülmeye başlanmış. Uçaklar alçak uçuş yapıyor. Kıyamet kopmuş bütün Türkiye darbe olduğunu tartışıyor. Hakan Fidan kendisini arayan dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’a ‘iyi çalışıyoruz bir şey yok’ diyor.

GERÇEK FAİLLERİ BİNALİ YILDIRIM BİLİYOR

Binali Yıldırım’ın o röportajda bir şey daha söylediğini kaydeden Şık, “Yıldırım, ‘Onun arkasındaki başka bir şey’. Binali Yıldırım’a çağrı yapıyorum. ‘O başka bir şey ne?’ Onu anlatmak zorunda. Çünkü o 250 insanın kanının hesabını sormamız gereken gerçek failler var ortada. Binali Yıldırım bey biliyor.” dedi.

BÜYÜK KAYIP DİYE BİNALİ YILDIRIM ÖLDÜRÜLECEKTİ

Şık konuşmasının devamında sarsıcı bir iddiada bulundu: “Ben çok daha iddialı bir şey söyleyeyim. 15 Temmuz’un bir tiyatro olduğuna inanmıyorum ama, süreç içinde onu Allah’ın lütfu haline getirmek için bir takım planlamalar yapıldığını düşünüyorum. Ve bence o planlamalardan biri Binali Yıldırım’ın da öldürülmesiydi. Bakın çok iddialı bir şey söylüyorum. Yani Binali Yıldırım’ı bu kadar öfkelendiren şey arkasındaki başka bir şey demesi, ya da darbeden birkaç gün sonra ortak yayına çıktığında Hande Fırat’ın karşısında Hakan Fidan’dan bahsederken ki öfkesi beden dili o başka bir şey ile ilgiliydi.  Ben Binali Yıldırım’ın hedef seçilenlerden biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü o bir büyük kayıp olarak lanse edilecekti.”

NİHAL OLÇOK’UN SÖYLEMEK İSTEYİPTE SÖYLEYEMEDİĞİ Mİ?

Şık’ın ortaya attığı MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Binali Yıldırım’ı öldürme planı iddiası o gece oğlu Abdullah ve eşi Erol Olçok’u kaybeden Nihal Olçok’un açıklamalarını akıllara getirdi. Otopsi raporlarını okuyan eşi ve oğlunun sırtından keskin nişancı tarafından vurulduğunu aktaran Olçok, “Eşimi ve oğlumu kim olduklarını bilerek, kasıtla öldürdüler.” açıklaması yapmıştı. Faillerin açıklanmasını isteyen Olçok, AKP Hükumeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a tepkisini her platformda dillendiriyor. Olçok, Haber Türk’teki canlı yayında Fatih Altaylı’ya “Siz sadece görünene bakıyorsunuz Fatih Bey, görünmeyene bakın” cümlesi Ahmet Şık’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan açıklamasıyla ayrı bir anlam taşıyor.

Ahmet Şık ‘büyük kayıp’ için Hakan Fidan’ı işaret etti: O gece Binali Yıldırım öldürülecekti yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Merkel’den itiraf: Afganistan’da Batı neden başarısız oldu?

Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile ortak basın toplantısı düzenleyen Almanya Şansölyesi Angela Merkel’den Afganistan’da başarısızlık itirafı geldi. Merkel, Afganistan’da ‘görünmesini istedikleri gibi bir ulus inşa edemediklerini ” söyledi.

BOLD ANALİZ – Eylül ayında başbakanlığı bırakacak ve siyasete veda edecek olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, son ABD ziyaretinde ABD Başkanı Joe Biden ile görüştü. Beyaz Saray’da Biden ile ortak basın toplantısı düzenleyen Almanya Şansölyesi Merkel, “(Afganistan’da) görünmesini istediğimiz gibi bir ulus inşa edemedik” dedi.

ABD’nin başkenti Washington’da Biden ile bir araya gelen Merkel, görüşme sonrasında ortak basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.

Almanya ile ABD’nin birçok sorun konusunda iş birliği yaptığına vurgu yapan Merkel, iki ülkenin Afganistan’daki ortak çabalarına da değindi.

Merkel, “Uzun yıllar boyunca, Afganistan’da birlikte çalıştık, belli bir dereceye kadar terörizm tehlikesini kontrol altına alabildiniz ancak ne yazık ki, görünmesini istediğimiz gibi bir ulus inşa edemedik. Yine de iyi bir ortaklıktı.” diye konuştu.

ABD, AFGANİSTAN’DA NEDEN BAŞARISIZ OLDU?

Sovyetler, 1979 sonunda girdikleri Afganistan’ı 10 yılı tamamlamadan 1989 başlarında terk etmek zorunda kaldı.

Süper güç ABD de 7 Ekim 2001’de başlattığı Afganistan Savaşı’nı 11 Eylül 2021 öncesinde tamamlayarak 20 yıl tamamlanmadan ülkeden askerlerini çekecek.

11 Eylül 2001’de New York ve Washington’da düzenlenen terör saldırılardan sonra ABD’nin başlattığı Afganistan Savaşı’nda öncelikli hedefi El Kaide’nin yok edilmesi ve Afganistan’ın terör yuvası olmaktan çıkarılmasıydı. ABD bu anlamda başarılı oldu. Ancak ABD’nin Irak’ta da uygulamayı çalıştığı ulus inşası ve demokrasi ihracı hamlesi büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı.

ÇOK KÜLTÜRLÜ ETNİK VE MEZHEPSEL YAPI

Bu başarısızlıkta en önemli etkenlerden birisi ülkenin çok kültürlü, etnik ve mezhepsel yapısı. Afganistan, komşu ülkelerin halklarının karışımında oluşuyor. Afganistan’ın kuzeyi, kuzeyindeki ülkelerin halklarından oluşuyor: Tacikler, Türkmenler, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar… Güney’de ise Pakistan’da da yaşayan Peştun’lar. Ülkenin büyük bir kısmı Sünni ancak Harazalar ise Şii.

Afganistan’da insanları birleştiren tek olgu ise din. Din dışında Afgan halkını bir araya getiren bir olgu yok. Afganistan’daki halkların dilleri, kültürleri ve tarihleri farklı farklı.

ZORLU COĞRAFYA VE DIŞA KAPALI TOPLUM

Afganistan’da süper güçlerin işini zorlaştıran en önemli etkenlerden birisi ise coğrafya. Ülkenin yüzde 80’i dağlık araziden oluşuyor.

İnsanlar, bu zorlu coğrafyada dışa kapalı yaşadığı ve geri kaldıkları için de dini sömürüye son derece müsait durumdalar. Bunun için Taliban ve El Kaide gibi örgütler çok rahat taraftar bulabiliyor.

RADİKAL ÖRGÜTLERİN ÇOK GÜÇLÜ OLMASI

Aslında Afgan halkının Taliban ve diğer radikal örgütlerle tanışmasını ve bu örgütlerin etkin olmasının yolunu açan da ABD ve batılı ülkeler. 1979’daki işgal sonrası Soveytler’e karşı direnişi gerçekleştirenlere ‘Mücahitler’ adı veriliyordu. Mücahitlerin içerisinde Afgan halkının yanı sıra İslam dünyasından toplanan ve büyük kısmı radikal gruplarla bağlantılı kişiler bulunuyordu.

Sovyetlere karşı 1979-1989 savaşında ve Sovyetlerin çekilmesi sonrası Afgan halkı arasında bu radikal örgütler, bu örgütler arasında da Taliban ve El Kaide geniş bir taban oluşturdu.

Bu yüzden 2001’de devrilen ve zaman içerisinde Pakistan sınırındaki dağlık bölgeye sıkışan Taliban, yeniden güçlenerek Afganistan’ın büyük kısmını kontrol altına alabildi.

ÜLKEYE DAYATILAN YÖNETİM SİSTEMİ HATALI

Uzmanlara göre, ABD’nin ulus inşasında başarısız olmasının nedenlerinden birisi de Afganistan’a dayatılan sistem.

Afganistan’da ABD tarzı gücün tek elde toplandığı bir başkanlık sisteminin getirilmesinin hatalı olduğu belirtiliyor. Bunun yerine Afganistan’ın etnik yapısını yansıtacak, parlamenter bir sistemin getirilmesinin daha doğru olduğu belirtiliyor. Bu bağlamda Lübnan’da olduğu gibi gücün farklı etnik unsurlar arasında dağıtılması gerektiği belirtiliyor. Lübnan’da cumhurbaşkanı Hristiyanlardan, Başbakan Sünnilerden ve Meclis Başkanı Şii’lerden seçiliyor.

Bu anlamda Afganistan’da örneğin cumhurbaşkanının Peştunlardan, Başbakan’ın Taciklerden ve Meclis Başkanının Hazara’lardan seçileceği bir sistemin uygulanmasının daha uygun olacağı ifade ediliyor.

PARALI ORDU YANLIŞ BİR KARAR

Afgan Ordusu’nun paralı bir ordu olarak kurulması da bir hata olarak değerlendiriliyor. Sürekli dış desteğe muhtaç dünyanın en fakir ülkelerinden Afganistan’ın 350 bin civarında paralı askere maaş verecek mali gücü bulunmuyor. Maaşını alamayan Afgan askerleri orduyu bırakıp gidiyor ve silahını karaborsada satıp yurtdışına kaçıyor. Ya da son günlerde olduğu gibi savaşmadan komşu ülkelere kaçıyor.

Güçlü bir dini motivasyonla hareket eden ve yıllardır savaşta büyük bir tecrübe kazanan Taliban da birçok bölgeyi savaşmadan alıyor. Amerikan istihbaratının tahminlerine göre Taliban’ın 6 -12 ay arasında ülkenin kontrolüne tamamen ele geçireceği belirtiliyor.

Afganistan için ‘büyük göç’ uyarısı

Merkel’den itiraf: Afganistan’da Batı neden başarısız oldu? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Yerli ve milli balon patladı!

‘Yerli ve milli’ kavramının Türkiye’yi soymak için bir numaralı maskeye dönüştüğünü belirten gazeteci Cevheri Güven, TSK personelinin hayatının nasıl tehlikeye atıldığını anlattı. “Yerli ve milli balonunu, yerli tüfekten başlayarak anlatıyorum” dedi. İşte tüfekte dönen dümenin detayları… BOLD

Yerli ve milli balon patladı! yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

“Dolar düşecek” balonu nasıl söndü?

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, 19 Mart’ta Naci Ağbal’ın bıraktığı yüzde 19 faiz oranıyla devam ediyor. “Ağbal niye azledildi” diye soran gazeteci Turan Bozkurt, politika faizini artırmak istese de Saray’ın baskısına boyun eğen Kavcıoğlu’nun indirimi geciktirdikçe kendi sonunu hazırladığını vurguluyor. Bozkurt, “Dolar düşecek” balonunun nasıl erken patladığını anlatıyor… BOLD

“Dolar düşecek” balonu nasıl söndü? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Silivri’de koronavirüse yakalanan tutsak psikolog Ertaş Sofuoğlu’ndan 3 haftadır haber yok!

Mart 2017’den bu yana Silivri 2 Nolu Cezaevinde tutuklu olan psikolog Ertaş Sofuoğlu’na 28 Haziran’da koronavirüs teşhisi konuldu. Üç haftadır kampüs içindeki hastanede yatan ve kendisinden haber alınamayan Sofuoğlu’nun ailesi çok endişeli.

SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD ÖZEL

Dört yıldır Silivri 2 Nolu Cezaevinde tutuklu olan psikolog Ertaş Sofuoğlu, 28 Haziran’da koronavirüse yakalandı. Cezaevi kampüsü içindeki hastanede yattığı ifade edilen Sofuoğlu’nun ailesi kendisinden üç haftadır haber alamıyor. Cezaevi arandığında herhangi bir bilgi verilmiyor, ‘durumu stabil’ denilip telefon kapatılıyor. Ailesinin hastaneden öğrendiği bilgiye göre Sofuoğlu 17 gündür gözlem altında tutuluyor.

Silivri 2 Nolu Cezaevinde bir aydır Kovid-19 vakaları görülüyor. Hastaneye gidip gelenlerin kaldığı 35 kişilik karantina koğuşu olan A7’de, birçok mahpusun testi pozitif çıkmış, durumu ağır olan Hakan Baş hastaneye yatırılmıştı. Hakan Baş koğuşuna dönerken Sofuoğlu’nun hala taburcu edilmemesi ailesini endişelendiriyor.

Cezaevine girdiğinde herhangi bir sağlık sorunu olmayan Sofuoğlu’nun, tansiyon ilacı kullandığı, böbreklerinden rahatsız olduğu, kanında enfenksiyon bulunduğu ve şeker oranının da yüksek çıktığı belirtiliyor.

Psikoloji üzerine Azerbaycan’da yüksek lisans ve doktorasını tamamlayan Sofuoğlu, en son Ankara’da kapatılan okullarda görev yapıyordu.

Gülen Hareketi soruşturmaları kapsamında Mart 2017’de tutuklanan 45 yaşındaki Ertaş Sofuoğlu Bylock kullandığı iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezana çarptırıldı. Dosyası Yargıtay tarafından onaylandı.

Silivri’de koronavirüse yakalanan tutsak psikolog Ertaş Sofuoğlu’ndan 3 haftadır haber yok! yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »