9 Kasım 2019 Cumartesi

Gıdaya yeni zamlar kapıda; ekmek 1,75 TL’ye yükselebilir

Türkiye’de yeni yılda vergi ve harçlara yapılacak zamların ardından gıda ürünlerine de zam hazırlığı var. 2020’ye girmeden 250 gram ekmek 1.75 TL’ye yükselebilir.

BOLD – Bitmek bilmeyen gıda zamları vatandaşın belini bükmeye devam ediyor. Fırıncıların, İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) sundukları, ancak ağustostan beri reddedilen ekmek zammı talebi, bu kez komisyonda görüşülmek üzere kabul edildi. 5 kişiden oluşan komisyon, zam talebini bu hafta içi masaya yatıracak. Cumhuriyet’in haberine gör, yeni yıla girmeden İstanbul’da satılan 200 gram ekmeğin 1.25 TL’den 1.40 TL’ye, 250 gram ekmeğin 1.50 TL’den 1.75 TL’ye çıkması bekleniyor. Son bir yılda yüzde 20’yi aşan zamların yapıldığı süt ve süt ürünlerinin etiketlerindeki “son zam tarihi” de sürekli yenileniyor. Kuruyemiş fiyatlarındaki artışlar son bir yılda yüzde 90’ı buldu. Kırmızı ete yapılacak zamlar da tüketimdeki düşüşten dolayı bekletiliyor.

Gıda ürünlerindeki “fiyat güncellemeleri” madde madde şöyle:

EKMEĞE ZAM YOLDA

Son bir yılda maliyetleri yüzde 30 artan, elektrik ve doğalgaza gelen son zamlarla maliyetleri daha da katlanan fırıncılar, ekmekteki zam taleplerini belli aralıklarla yineliyorlardı. İTO 12 No’lu Ekmek Un ve Unlu Mamuller Meslek Komitesi Başkanı Hasan Demir, İTO’ya yeniden sundukları zam taleplerinin geçen ay kabul edildiğini, yeni yıla girmeden ekmeğin zamlanmasını beklediklerini söyledi. Demir, “200 gram ekmeğin 1.40 TL’ye, 250 gram ekmeğin de 1.75 TL’ye çıkmasını talep ettik. Yeni yıla girmeden zammın onaylanacağını bekliyoruz” dedi. Bu zam, kabul edilse dahi 2020 ilkbaharında ikinci bir zam talebinde bulunacaklarını söyleyen Demir, “Ekmek fiyatları 42 ay aradan sonra 1.50 TL’ye çıkmıştı. Aşağı yukarı bir senedir de bu seviyede. Yeni yılla birlikte işçilik maliyetleri artacak. Un ve elektrik gibi önemli girdilerimizde anormal bir artış yaşanmazsa yeni fiyatları 2020 ilkbaharına kadar götürürüz, sonrasında ikinci bir zam talebimiz olabilir” dedi.

KURUYEMİŞ FİYATLARI UÇTU

Üretimin azalması ve dövizdeki dalgalanmaların etkisiyle kuruyemiş fiyatları son bir yılda yüzde 50-90 arasında zamlandı.

Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’nin (TÜKSİAD) verilerine göre, geçen sene en çok zamlanan ürün yüzde 90 artışla kilosu 19 TL’ye çıkan yerfıstığı oldu. Bu ürünün stokları sezondan önce bitti, az kalan ürün değerlendi. Antepfıstığının perakende fiyatları geçen seneye göre, yüzde 50-60 zamlanarak 110 TL’ye yükseldi. Antepfıstığı üretimi, “yok yılından” dolayı düşük geldi. Bir önceki yılın rekoltesinin yarısı kadar üretim miktarı bekleniyorken ancak dörtte biri yakalandı. İthal kuruyemişler de geçen seneki yüzde 40’lık zammın ardından ekimde yüzde 10 arttı. İç cevizin kilosu 80-90 TL’ye, iç badem 90-110 TL’ye, kaju 100-110 TL’ye çıktı. TÜKSİAD Başkanı Hüsamettin Karaman, “Türkiye’de kişi başına kuruyemiş tüketimi yaklaşık 8.5-9 kilo idi ancak fiyatı artan ürünlerde tüketim düştü. Pahalı ürünler yerine leblebi ve çekirdek alınıyor” dedi.

ET, AVRUPA’DAN PAHALI

Kurban Bayramı’ndan 1.5 ay sonra kırmızı ete yüzde 20 zam yapmayı bekleyen sanayiciler, tüketim düştüğü için zam yapamadı. Zam için, balık sezonunun bitmesi, kırmızı et satışının canlanması bekleniyor.

Et ve Süt Kurumu verilerine göre, kuzu karkasın kilosu, asgari ücretin 1050 Avro olduğu İspanya’da 29.82 TL (4.58 Avro), asgari ücretin 1489 Avro olduğu İngiltere’de 28.19 TL (4.33 Avro) iken, asgari ücretin 318.2 Avro olduğu Türkiye’de ise 41 TL. Ortalama saatlik ücretin 23 dolara kadar çıktığı ABD’de sığır karkasın kilosu 22.26 TL (3.42 Avro) iken, Türkiye’de dana karkasın kilosu 30.35 TL.

Keskinoğlu’na 6 ay ek konkordato süresi

medyabold
Devamını Oku »

Ölüm yıl dönümünde Atatürk’ü yeşil sahada böyle andılar

Süper Lig’de dünkü maçlarına 10 Kasım temalı formalarla çıkan Galatasaray, Gençlerbirliği ve Konyaspor, taraftardan büyük alkış aldı.

BOLD- Konyaspor, Galatasaray ve Gençlerbirliği dün oynadıkları maçlara 10 Kasım dolayısıyla özel tasarlanan formalarla çıktı. Gençlerbirliği oyuncular, Ankara’da oynanan Kayserispor maçında “Kemal Atatürk” imzalı formalarla sahaya çıktı. Gençlerbirliği’nin futbolcuları Eryaman Stadındaki taraftarından alkış aldı.

YARINIMIZ SENSİN
10 Kasım Atatürk’ün ölüm yıldönümü nedeniyle Galatasaray da dün Gaziantep’te, anlamlı bir forma ile sahaya çıktı. Galatasaray, maça bir pizza markasının yer aldığı göğüs sponsorluğunun yerinde #YarınımızSensin mesajıyla çıktı. Galatasaray’ın forma sponsoru olan pizza markası , sosyal medya hesabından konu hakkında şu ifadeleri kullandı: ”Buruk geçen her 10 Kasım gibi bu 10 Kasım’da da derin üzüntümüzün bir ifadesi olarak, Gaziantep FK-Galatasaray maçında forma sponsorluğumuzu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak için ayırdık.” Galatasaray’ın özel formalarla 10 Kasım’ı anması taraftarından alkış aldı.

SONSUZLUK İŞARETİ
Süper ligin 11. Haftasında Sivasspor’a konuk olan İttifak Holding Konyaspor da maça 10 Kasım temalı formayla çıktı. Yeşil beyazlı ekibin formalarının arkasında sonsuzluk işareti içinde Atatürk resmi ve Ayyıldız simgesi yer aldı.

Siyanürle ailesini öldürüp intihar eden Selim Şimşek’in yüklü miktarda borcu vardı

medyabold
Devamını Oku »

Otomotiv üretiminde yüzde 8’lik düşüş var

Ocak-Ekim 2019 döneminde Türkiye’de toplam otomotiv üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 azalışla 1 milyon 189 bin 539 adet olarak gerçekleşti.

BOLD – Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), bu yılın ocak-ekim dönemine ait üretim, ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı.

Buna göre, iç pazardaki ciddi daralma ve ihraç pazarlarının kısmi düşüşü üretim üzerindeki negatif etkisini sürdürürken, toplam ihracat ekim ayı itibarıyla 1 milyon adedi geride bıraktı.

OSD verilerine göre ocak-ekim döneminde toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8 azalarak 1 milyon 189 bin 539 adet, otomobil üretimi de yine yüzde 8 azalarak 794 bin 156 adet oldu.

Toplam pazar ise bu dönemde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32, baz etkisi dikkate alındığında 2017 yılına göre yüzde 54 daralarak 339 bin 546 adet oldu. Otomobil pazarı da yüzde 29 oranında daraldı ve 268 bin 624 adet olarak gerçekleşti.

TİCARİDE DARALMA DEVAM EDİYOR

OSD verilerine göre ticari araç grubunda toplam üretim yılın 10 aylık döneminde yüzde 10 gerilemeyle 395 bin 383 adet olarak gerçekleşti.

Bu dönemde hafif ticari araç grubu üretimi yüzde 9, ağır ticari araç grubu üretimi ise yüzde 20 seviyesinde azaldı. 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde ticari araç pazarı ile hafif ticari araç pazarı yüzde 42, ağır ticari araç pazarı ise yüzde 46 geriledi.

Baz etkisi dikkate alındığında hafif ticari araç pazarı 2017 yılına göre yüzde 64, 2015 yılından bu yana önemli kayıplar yaşayan ağır ticari araç pazarı ise 2015 yılına göre yüzde 76 daraldı.

10 AYDA YAKLAŞIK 26 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT

Aynı dönemde ihracat adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 düştü. Bu dönemde, toplam otomotiv ihracatı 1 milyon 31 bin 296 adet olurken, otomobil ihracatı 676 bin 486 adet düzeyinde gerçekleşti.

Toplam otomotiv ihracatı dolar bazında yüzde 4 azalırken, avro bazında ise yüzde 2 arttı. 10 ayda toplam otomotiv ihracatı 25.9 milyar dolar olarak gerçekleşirken, otomobil ihracatı yüzde 7 azalarak 9.6 milyar dolar seviyesinde kaldı. Avro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 1 azalışla 8.5 milyar avro oldu.

Hükumete ‘don’lu protesto

medyabold
Devamını Oku »

Sözcü Kalın, Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey ile Erdoğan’ın ABD ziyaretini konuştu

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile bir araya geldi. Görüşmenin ana konusu Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretiydi…

BOLD – Kalın ve Jeffrey görüşmesi, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi’nde saat 10.30’da başladı. Basına kapalı görüşme, 1,5 saat sürdü. Görüşmede ABD Ankara Büyükelçisi David M. Satterfield de yer aldı. Görüşmede Suriye ile ilgili son gelişmeler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti gündeme geldiği öğrenildi. Güvenli bölge, İdlib’deki son durum, Suriye siyasi çözüm sürecindeki ilerleme ve Anayasa Komitesinin çalışmalarının etraflıca görüşüldüğü kaydedildi.

GÜVENLİ BÖLGE

Görüşmede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 2254 kararı çerçevesinde Anayasa Komitesi çalışmalarının bir an önce sonuç vermesi ve Suriye’de şeffaf, adil ve özgür seçimlerin yapılmasının önemine vurgu yapıldığı kaydedildi. 17 Ekim’de ABD ile güvenli bölge konusunda varılan anlaşma doğrultusunda işbirliğinin arttırılması gerektiğinin ifade edildiği belirtildi. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 13 Kasım’da gerçekleştireceği ABD ziyaretinin gündemine ilişkin detaylar da toplantıda konuşuldu.

Berlin’de Merkel ile ‘duvar’ sohbeti

medyabold
Devamını Oku »

Berlin’de Merkel ile ‘duvar’ sohbeti

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30’uncu yıl dönümü dolayısıyla Almanya’nın başkenti Berlin’e gitti. Törende Almanya Başbakanı Angela Merkel ile İmamoğlu sohbet etti.

BOLD – Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30’uncu yıl dönümü için tören düzenlendi. Almanya Başbakanı Merkel’in de aralarında bulunduğu yetkililer, Bernauer Sokağı’nda bulunan anıta çiçek bıraktı. İBB Başkanı İmamoğlu da anma konuşmalarının ardından duvara çiçek bırakan isimlerdendi.

İSTANBUL’A DAVET ETTİ

Merkel ve İmamnoğlu, burada ayaküstü sohbet etti. Merkel’in kendisini kutladığını belirten İmamoğlu, Twitter’dan paylaştığı mesajda şu ifadelere yer verdi: “Merkel’in tebriğini demokrasi sınavını başarıyla geçen şehrimiz adına aldım. Kendisine 16 milyon İstanbullunun selamını ilettim ve İstanbul’a davet ettim.”

Daha sonra “Vişegrad Anıtı” olarak bilinen şapele giden heyet, burada Berlin Duvarı’nda hayatını kaybedenler için dua etti.

Siyanür dehşeti: Selim Şimşek’in yüklü miktarda borcu varmış

medyabold
Devamını Oku »

Siyanür dehşeti: Selim Şimşek’in yüklü miktarda borcu varmış

Antalya’da siyanürle ailesini öldürüp intihar ettiği düşünülen Selim Şimşek’in yüklü miktarda borcu olduğu ve alacaklılarının sürekli sıkıştırdıkları öğrenildi.

BOLD – Antalya’da ailesini öldürüp intihar eden Selim Şimşek’in bilgisayar işleri ile uğraştığı, piyasaya yüklü miktarda borcu bulunduğu öğrenildi. Şimşek’i alacaklılarının sürekli sıkıştırdığı belirtildi.

9 AYDIR İŞSİZMİŞ

Sözcü’den İsmail Akın’ın haberine göre 9 aydır işsiz olduğu ve yoksulluk yüzünden bunalıma girdiği değerlendirilen Selim Şimşek’in 5 ve 9 yaşındaki iki çocuğu ile eşini öldürdükten sonra intihar ettiği düşünülüyor. Selim Şimşek’in cesedinin yanında da 2 sayfalık bir mektup bulundu. Baba Şimşek’in mektubunda maddi sıkıntı çektiğini, dokuz aydır çalışmadığını yazdığı belirtiliyor.

BELEDİYEDEN YARDIM İSTEMEMİŞ

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, babanın aylardır işsiz olduğunu öğrendiklerini belirterek, “Bizim belediyemizden yardım talebinde bulunmadılar. Maddiyatla ilgili bir müracaat olmamış” dedi. Başkan Böcek, “Bu olay gece saat 02:00 sıralarında itfaiye daire başkanlığımıza ve polise intikal etti. O saat itibariyle de müdahale edildi. Olay yerinde çalışan ekip de müşahede altına alındı” dedi.

YÜKLÜ MİKTARDA BORCU VARMIŞ

Emlakçı Muharrem Şen ise Selim Şimşek’in yüklü miktarda borcunun olduğunu ifade ederek, alacaklılarının sürekli onu sıkıştırdığını söyledi. Daireden koku gelmesi sonucu olayın polise haber verildiğini ifade eden Şimşek, “Gece geç saatlerde intihar etmişler, sabah binadan kokular gelince bina sakinleri polise haber vermiş. Polisler de zehirleniyor hatta hemen binayı karantina altına aldılar. Bilgisayar işleri ile uğraşıyordu, çok borcu vardı, Allah rahmet eylesin” dedi.

MUHTAR SIKINTILARINDAN HABERDARMIŞ

Mahalle Muhtarı Orhan Demir ise Şimşek’in ekonomik sıkıntıları olduğunu bildiklerini vurgulayarak, “Sabah uyandığımızda bu üzücü olayı duyduk. Polis ekipleri şu anda başlarına ne geldiğini, zehirlenip zehirlenmediklerini araştırıyor. Ekonomik sıkıntıları olduğunu biliyorduk. Erzurumlu olduğunu ve uzun süredir işsiz olduğunu biliyoruz” dedi.

Eşi ve çocuklarını siyanürle öldürüp kendi canına kıydı, geride bir de mektup bıraktı

medyabold
Devamını Oku »

Hükumete ‘don’lu protesto

Büro-İş Sendikası, kamu emekçileri ile sabit ve dar gelirli çalışanların ekonomik kayıplarını, 2020 bütçesini ve yeni vergileri don giyerek protesto etti. Protestocular, “Hükumet donumuza kadar haraç alacak” dedi.

BOLD – Vatandaşın ekonomik kayıpları, 2020 bütçesi ve yeni vergiler için donlu protesto eylemi düzenleyen Birleşik Kamu-İş’e bağlı Büro-İş Sendikası tarafından yapılan basın açıklamasında, bütçenin ranta dayalı, dışa bağımlı bir ekonomi politikasının sonucunu yansıttığı ifade edildi.

“Vatandaşların ekmeğini küçültmekte, kriz ve ekonomik durgunluğu artırmaktadır. Bu bütçede öğretmene, polise, hemşireye söz verilen 3600 Ek Gösterge yok, Emeklilikte Yaşa Takılanlar yok, parasız eğitim yok, sağlık yok, sosyal yardım yok, kısacası sabit ve dar gelirli için olumlu hiçbir şey yok, aksine yüksek oranlı vergiler ile açlık var, sefalet var, yoksulluk var, buna bağlı olarak boşanmalar, bireysel ve toplumsal travmalar var, intiharlar var” denilen açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

“Anayasa ve uluslararası hukuktan kaynaklanan sendikal hak arama mücadelemiz hükumet ve valilik tarafından bilinçli ve sistemli olarak engelleniyor. Hükumet kendine sarı, yandaş sendika arıyor. İstiyor ki hiç kimse haksızlığı, hukuksuzluğu, yoksulluğu, açlığı, sefaleti ve bunlara bağlı ölümleri gündeme getirmesin.

“HÜKUMET MİLLETTEN HARAÇ ALIYOR”

Daha birkaç gün önce İstanbul’da birisi öğretmen olan 4 kardeş geçim sıkıntısı dolayısıyla intihar ederek hayatına son verdi. Ekonomide geldiğimiz son nokta bu kadar vahim boyuta ulaşmıştır. Sarı ve yandaş sendikacılığın panzehiri Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ve bağlı sendikalar olarak bizler baskı ve zulümlere boyun eğmeyeceğiz.

Hükumet yetkilileri bir yandan ekonomi öyle uçuyor, böyle uçuyor gibi söylemlerle kamuoyuna pembe tablolar çizmekte, bir taraftan milletten haraç almakta. Evet yanlış duymadınız, kamu gücünü kullanarak Anayasa ve yasalara karşı vergi adı altında zorla hukuksuz haraç almakta.

Aslında uçtuğumuz falan yok, tepe üstü çakılmış durumdayız. Hükumet bu çakılmadan kurtulmanın yolunu zorunlu tüketim harcamalarımızdan olan doğal gazın, elektriğin fiyatları içerisine güncelleme adı altında kamufle edilmiş vergi enjekte ederek, Dijital Hizmet Vergisi, Değerli Konut Vergisi, Konaklama Vergisi gibi hayatımıza yeni vergi düzenlemeleri getirerek, Enflasyon ve Yeniden Değerleme oranlarını istediği gibi ayarlayarak başarısızlığının bütün bedelini dar gelirli kesime fatura ederek bulma çabası içerisindedir.

Konaklama Vergisi; harcama üzerinden alınması, yansıtılamayan, dolaylı bir vergi özelliği göstermesi yönünden adil olmayan bir vergidir. Bu vergi oda başı değil kişi başı olarak alınacak yüksek oranlı bir verginin vergisidir.

Enerjide özellikle doğal gazda dışa bağımlı Türkiye’de dolar bir yıldan fazladır 5.50-5.80 bandında seyretmektedir. Maliyet unsuru olan dolarda fazla bir artış olmadan, memura verilen yüzde 4 zam daha memurun cebine girmeden, doğal gaza ve elektriğe yüzde 45’lere varan fiyat güncellemesi adı altında yapılan zam artışı, aslında bu fiyatların içerisine enjekte ile kamufle edilmiş bir vergidir. Hiçbir yasal dayanağı da yoktur. Anayasamıza göre kanunla alınması gereken vergi, idari bir karar ile hükumet tarafından uygulamaya konulmaktadır.

“BÜTÇENİN BÜYÜMESİ TÜRKİYE’NİN BÜYÜDÜĞÜ ANLAMINA GELMİYOR”

Bir önceki yıla göre bütçe rakamsal olarak artış göstererek bir trilyonun üzerine çıkmıştır. Bu Türkiye’nin büyüdüğü anlamına gelmiyor. Rakamların artışı aslında vatandaşın sırtına kambur yapılan borçların arttığı ve bu borçları finanse edecek vergilerin arttığı, halkın daha da fakirleştiği anlamına gelmektedir.

Yıllardır iktidarda olan, Cumhuriyet döneminden ve önceki iktidarlar tarafından kalma milli ve stratejik kuruluşları bile elden çıkaran Ak Parti Hükumeti, trilyonlarca vergiyi toplamış ancak ortada gözle görülür elle tutulur diyebileceğimiz bir dikili ağacı yoktur.

Yandaş müteahhitlere hazine garantili, yüksek bedellerle ihale edilen, müşteri garantili boğaz geçiş tüneli, otobanlar, köprüler, havaalanları, yollar yaptırarak bunları milletin sırtına yüklemiştir.

Okyanus ötesinden Emperyalistlerin başı ABD Başkanı Trump’ın yaptığı tripler, attığı tweetler, yazdığı mektuplar ile ne devlet ne de ekonomi yönetilir.

Buradan hükumete sesleniyoruz. Öncelikle Suriye meselesinde Esad ile anlaşıp Türkiye’deki Suriyelileri ülkesine geri gönderelim. Esad gerisini halleder. Bir an önce Ak Partinin başarılarıyla övündüğü dönem olan Parlamenter sisteme geri dönelim. Yargıyı bağımsızlaştıralım, demokrasiyi güçlendirelim. Hukukun olmadığı bir yerde tartışmasız ekonomik gelişme olmaz. Parlamento ve hukuk çöktü, ekonomimiz de çöktü.

yeni vergiler, doğal gaz ve elektrik gibi zorunlu harcamalarımıza yapılan zamlar, 2020 bütçesi hep düşük ve sabit gelirlilerin aleyhinedir. Her geçen gün daha da yoksullaşmaktayız. IMF ile ekonomik anlaşma yapılsa bile sanırım IMF dahi bu kadar vicdansızlık yapıp ağır kemer sıkma ve vergi yükü önermez. Bu gidişle korkarız hükumet vergi, harç ve zam adı altında donumuza kadar haraç alacak. Bütün emekçileri örgütlü olarak bu soygun düzenine dur demeye çağırıyoruz.”

Sanayide sessizlik hakim: Bu dönemde üretim yapmak akıllı insan işi değil

medyabold
Devamını Oku »

Critics of Turkey’s economy could soon face prosecution, opposition warns

By labeling those criticize the country’s economy, Turkey’s finance minister has effectively paved the way for such critics to face criminal prosecution, a member Turkey’s main opposition party has warned.

The T24 news portal reported on Friday that Republican People’s Party (CHP)’s Deputy Group Chair Ozgur Ozel issued the warning after Treasury and Finance Minister Berat Albayrak, speaking to the press in Ordu province on Thursday, reportedly equated those who express negative thoughts about Turkey’s economy with terrorists.

“People carrying titles like ‘economist’ and ‘professor’ who try to harm this country by painting a gloomy picture [of Turkey’s current economy] and scare people are no different than members of the groups that engage in terrorist activities,” the minister was quoted as saying.

During a press conference in Ankara on Friday, Ozel lashed out at Albayrak, who is also Turkish President Recep Tayyip Erdogan’s son-in-law, over the minister’s controversial comments regarding people who criticize the current state of Turkey’s economy.

Ozel said the minister’s remarks show that the ruling Justice and Development Party (AKP) wants everybody to speak the same way as they speak and “declare those who do not do that as terrorists.”

The CHP MP also referred to a column written by Dilek Gungor for the pro-government Sabah daily on Wednesday, where she announced that regulation about the issue is currently being prepared.

Gungor elaborated that giving misleading information through media about the current state of Turkey’s economy and the value of the Turkish lira might either result in a prison sentence between six months and two years or criminal fine.

“Berat Albayrak is laying the psychological groundwork of this regulation. … This explains the intention of the palace [Erdogan]. They would bring the regulation to the parliament soon,” Ozel noted on Friday.

He underlined that the Turkish government aims, through the expected regulation, to prevent economists in Turkey from expressing criticism of Turkey’s economy freely for fear that someone might file a criminal complaint against them.

“By way of defining this issue [of free criticism of Turkey’s economy] as terrorism and treason, Berat Albayrak discriminates and separates people,” Ozel further stated.

The lawmaker highlighted that the regulation is a way for Albayrak to have police arrest those who will talk about it “when he fails to achieve his objective regarding Turkey’s economic growth.”

Turkey’s minimum wage not enough to buy food, trade union says

The post Critics of Turkey’s economy could soon face prosecution, opposition warns appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/11/09/critics-of-turkeys-economy-could-soon-face-prosecution-opposition-warns/
Devamını Oku »

Sanayide sessizlik hakim: Bu dönemde üretim yapmak akıllı insan işi değil

Ekonomik bunalım ve zamlara karşı esnaf ayakta durmakta zorlanıyor. Sanayi, mobilya, matbaa sektöründe çalışan esnaf, maliyetlerden ve durgunluktan dert yanıyor.

BOLD – Küçük esnafın sorunları aynı; artan maliyetler, işlerdeki durgunluk… Yurttaşlar gibi esnaf da kara kara düşünüyor. Çoğu, “Böyle giderse kepenkleri indireceğim” diyor. İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi (OSB), Topkapı Matbaacılar Sitesi ve Eyüp Mobilya Sitesi’nde (MODESA) esnafın durumu içler acısı.

OSB esnafı en çok piyasadaki durgunluk ve artan maliyetlerden şikayetçi. Matbaacılar döviz kurlarındaki değişimlerin maliyetleri çok yükselttiğini belirterek, üretimde kullandıkları her şeyin dövizle bağlantılı olmasından yakınıyor. Birgün’den Gökay Başcan’ın haberine göre mobilyacılarda da durum farklı değil. Mobilya esnafı, dövizin düşmesine karşın malzeme fiyatlarında düşme olmadığını ve malzeme veren firmaların ‘örgütlü’ bir şekilde zam yaparak küçük esnafı zor durumda bıraktığını söylüyor.

“DEVLET BİR KERE DE ESNAFIN KAPISINI ÇALDI MI?”

25 yıldır basınçlı hava makinelerinin tamiratını ve satışını yaptığını belirten Metin Dışbudak, sektörde büyük bir daralma olduğunu ve günü kurtarmak için çalıştıklarını ifade etti.

Sanayinin tedarikçisi olduklarını ve sanayideki daralmanın direkt olarak işlerine yansıdığını belirten Dışbudak, “Üretici, piyasadaki daralmadan kaynaklı para harcamaya imtina ettiği için bu durum doğrudan bize yansıyor. Şu an bizi ancak tamirata, bakıma kriz durumlarında çağırıyor. Para alacağımız kesimin ödemelerinde problem oluyor. Çünkü onlar da para kazanamıyor” diye konuştu.

Maliyetlerin iki katı arttığını, ancak bunu müşteriye yansıtamadıklarını söyleyen Dışbudak, “Yarın ne olacağımız belli değil. Son 1 yılda aldığımız ürün ve malzemelerin fiyatları iki kat arttı. Gitmişim daha önce, 300 liraya bakım yapmışım, fiyatlar iki kat artmış, 600 lira istemem lazım, isteyemiyorum. Giden benim işçiliğimden gidiyor” dedi.

Dışbudak, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Ekonomiye, piyasaya güven yok. Devletin destek verdiği yok ki. Devlet dediğin vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için oluşturulmuş organizasyon. Devlet bir kere de esnafın kapısını çalıp, ‘Bir ihtiyacınız var mı? Elektrik faturaları yüksek mi? Yapabileceğimiz bir şey var mı?’ diye sordu mu?”

“ÇIKARDIĞIM ELEMANIN TAZMİNATINI ÖDEYEMEDİM, İŞ YERİMİ DEVRETMEK ZORUNDA KALDIM”

6 senedir yufka açma makinesi imalatında, 4 yıldır da plastik oyuncak sektöründe olduğunu belirten Yalçın Y., elemanının tazminatını ödeyemediği için yufka açma makinesi imalathanesini elemanına devretmek zorunda kaldığını anlattı:

“5 senedir çalıştığım elemanı geçen sene çıkartmak zorunda kaldım. Yufka makine işini komple ona devrettim. Bunu da tazminatına karşılık verdim. Yoksa mağdur olacaktı, veremeyecektim tazminatını.”

“İFLASA DOĞRU YOL ALIYORSUN”

Üreticinin ezildiğini, aracıların para kazandığını söyleyen Y., “Sektörün durumu parlak değil. Biz imalatı yapıyoruz, İSTOÇ’a gidiyor, oradan da Türkiye’ye dağılıyor. İSTOÇ’un, yani aracının durumu iyi. Biz İSTOÇ’la vadeli çalışıyoruz ancak hammaddeyi peşin alıyoruz. Sermayen yoksa da sıkıntı yaşıyorsun. Üretim yapmak akıllı insan işi değil. Elemanın, elektriğin, suyun, makinelerin, hammaddelerin… Her şeyin peşin. Ancak malı vadeli satıyorsun. Sonra da iflasa doğru yol alıyorsun” şeklinde konuştu.

“BU SÜRECİ ATLATABİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNMÜYORUZ”

Para kazanacaklarını düşünerek plastik oyuncak işine girdiğini, ancak şu an 100 bin lira borcu olduğunu belirten Y., “Ben bu işe girerken borcum yoktu. Şimdi devlete 100 bin lira borcum var.

Yufka makinesi imalatında da para kazanamadık. Bundan 6 yıl önce yufka makinesinin imalatı 700 lira, satış fiyatı 3 bin liraydı. Şimdi maliyeti işçilik hariç 4 bin 500 lira, satış fiyatı 6 bin 500 lira, o da satabilirsen. Kromlu mil, plastik polyemit, bunların fiyatları uçtu.

Bu süreci atlatabileceğimizi düşünmüyoruz. Dükkanı kapatsam vergi borçlarını ödemek için hiç umudum kalmıyor. Bir yerde maaşla çalışarak o vergileri ödeme şansım yok” ifadelerini kullandı.

“SANKİ HAMAM İŞLETİYORMUŞUZ GİBİ ELEKTRİK VE SU FATURASI GELMİŞ”

43 yıldır motor ustası olduğu kaydeden Ali Dışbudak, büyük krizlerde dahi bu kadar işlerin azaldığını görmediğini ifade etti. Arızadan durana kadar arabayı ustaya getirmediklerini söyleyen Dışbudak, “Hâlâ 3-4 sene önceki işçilik fiyatını veriyoruz. Kimsede para yok. Masraflar çok, bir elektrik-su faturası gelmiş, sanki hamam işletiyoruz” dedi.

Yurttaşların alım gücünün düşmesinin esnafı da etkilediğini dile getiren Dışbudak, “İnsanlar artık araçlarına çıkma parça arıyor. Durumu yok, ne yapsın. Biz buraya araba koyacak yer bulamazdık, şimdi işler düştü. Mecburen daralmaya gittik, işçi çıkardık. SSK, maaş ödeyemiyoruz artık. Yağların, takımların fiyatları arttı. Yarına umutla bakamıyoruz” ifadelerini kullandı.

“SANAYİ BÖLGESİNDESİN AMA HİÇ SES YOK. İŞ YOK ÇÜNKÜ”

Hatırlamayacak kadar uzun süredir araba lastiği işi yaptığını ifade eden Ata Çakar, iş sezonunda olmalarına rağmen siftah bile yapamadan dükkanı kapatmak zorunda kaldıklarını belirterek, yaşanan durgunluğu şu sözlerle anlattı:

“İş yok, yatıyoruz. Millette de para yok, alamıyor ki. Bizde zaten çıkma lastik olduğu için fiyat da artmadı, üstüne fiyatları düşürdük. Artık lastik bitene kadar değiştirmiyorlar. İş olsun diye fiyatları düşürdük, sürüm olur diye ama o da fayda etmedi. Bak, sanayi bölgesindesin ama hiç ses yok, iş yok çünkü. Biz burada 12-13 kişi de çalıştık. Şimdi iki kişi çalışıyoruz. İşler düştükçe işçi çıkarmak zorunda kaldım.”

“GENCECİK ÇOCUKLAR İŞ VAR MI DİYE ARIYOR. İSTEDİĞİ DE 3 KURUŞ PARA. SİGORTA BİLE İSTEMİYOR”

57 yıldır matbaa sektöründe çalışan Hasan Çolakoğlu, sektörün can çekiştiğini söyledi. Ciroda geçen yıla göre dörtte bir düşüş yaşandığını belirten Çolakoğlu, “Burası da artık ayakta duramıyor. Geçen sene herkes dibine kadar dayandı, bu sene 15 kişi dükkan kapattı” dedi.

Sektördeki daralmanın istihdama yansıdığına dikkati çeken Çolakoğlu, işçi çıkarmak zorunda kaldıklarını, ancak her gün yeni iş başvuruları yapıldığını söyledi. Çolakoğlu, “Gencecik çocuklar iş var mı diye arıyor. İstediği de 3 kuruş para, sigorta bile istemiyor. Ona rağmen kimse işe alamıyor. Kirasını bile ödeyemiyor kimse. Ben böyle giderse dükkânı kapatacağım” ifadelerini kullandı.

Sedat Yıldırım da “Matbaacılık sektörünün en yoğun olması gereken dönem. Ona rağmen işler durgun. 5-10 sene öncesinde ağustos aylarında mesai yapmaya başlardık, yoğunluktan. Takvimi ajandası vs. Şimdi o ürünlerin hazırlanma zamanı. Ancak gün geçtikçe firmaların bazıları bunlardan vazgeçti, bazıları ise adetleri düşürdü. Firmaların da durumları iyi değil, onlar da böylece maliyetten kısıyor. Bu da bize yansıyor. Matbaa malzemeleri de dolar endeksli olduğu için fiyatlar artıyor tabii. Burada her şey dolara bağlı” diye konuştu.

İşlerdeki düşüş ve maliyetlerin artmasından yakınan Yusuf Özdemir, mobilya üretim atölyesini kapatmak zorunda kaldığını ifade etti. Özdemir, şunları kaydetti:

“47 yıldır mobilya sektöründeyim. Üretim atölyemiz de var. İşler berbat. Benim atölyemde 30 kişi çalışıyordu, hepsini çıkarmak zorunda kaldım. Bu aydan itibaren ürünleri dışarıya yaptırma kararı aldım. O da istediğim gibi olmazsa tamamen kapatacağım.”

“MOBİLYACILAR ÇARŞISINDA BORÇSUZ İNSAN YOK”

Malzeme aldıkları firmaların tekel gibi çalıştığını, fiyatları aralarında belirlediklerini, döviz endeksli zam yaptıklarını, ancak dövizde düşme olduğu zaman fiyatlara yansıtmadıklarını belirten Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de 3-5 tane MDF, sunta fabrikası var. Bunlar bir araya gelmiş, ortak fiyat belirlemişler. Rekabet yok, indirim yok, anlaşmışlar. Euro bir ara 7.8 liraya çıktı. O zamanlar MDF’yi o fiyattan sattılar. Şimdi euro düştü hala o fiyattan satıyorlar. Mobilyacılar Çarşısı’nda borçsuz insan yok. Piyasa böyle gitsin en az 150 dükkan kapatır.”

“BAŞKA İŞTE ÇALIŞIRKEN PARA BİRİKTİRİYORDUM, KENDİ İŞİMİ KURDUM KENARA PARA KOYAMIYORUM”

Üretimi riskli görerek sadece mağaza işi yaptıklarını belirten Nihal Ayrıksa Dursun, uzun yıllardır sektörde olduğunu belirtti.

Geçen ay işlerdeki azalmayı daha keskin bir şekilde hissettiklerini ifade eden Dursun “Eşimle, bu mağazayı açalı 2 yıl oldu. Kötü bir zamanda işe girdik, ancak ona rağmen ayakta duruyoruz. Reklama yatırım yaparak biraz olsun işi döndürüyoruz. Geçen ay ciddi anlamda kesti işler. Üretimi biraz daha riskli görüyoruz, o yüzden mağazacılık yapıyoruz.

2013-14-15 yıllarında başka bir mağazada müdürlük yapıyordum. O dönemde işler çok daha iyiydi. Çalışırken para biriktiriyordum, kendi işimin sahibi oldum, kenara para koyamıyorum. Artıya geçebilmemiz için şu anki işlerin iki katı iş olması lazım.

Geçen sene dövizdeki yükselme perakende satışta fiyatların artmasına neden oldu. Dövizin düşmesi fiyatı da değiştirmedi. Piyasayı bilmeyen biri koltuk takımı almaya gelince fiyatları görünce şaşırıyor açıkçası. Bizi en çok etkileyen de büyük mağazaların konkordato ilan etmesinin ardından ürünlerde yaptığı fiyat düşüklüğü” diye konuştu.

“ARTIK ÜRETİM YAPMAYI SORGULAR HALE GELDİK”

Büyük şirketlerin kendilerine nefes alacak alan bırakmadığını, haksız rekabet oluştuğunu belirten Orhan Özsoy “Büyük şirketler rahatça malzeme temin edebiliyor. Bankalarla büyük vadelerle çalışıyorlar. Küçük esnafın şansı kalmıyor. Siz bütün desteği büyük şirketlere verirseniz, biz altta eziliriz. Yukarıda filler tepişiyor altta biz çimler eziliyoruz. Geçen sene döviz indi çıktı bahanesiyle malzemelere büyük zamlar yapıldı. Vadeleri, taksitleri kıstılar. Geçen seneden bu yana dövizde artış yok ama hala zam yapıyorlar. Malzeme tedarikçisi 5-6 firma var. Bölgeleri paylaşmışlar, aralarında anlaşmışlar rahatça fiyatları yükseltiyorlar” ifadelerini kullandı.

Özsoy, sözlerine şöyle devam etti:

“Basit bir atölyeye gelen elektrik faturası 310 lira. Artık üretim yapmayı sorgular hale geldik. Üretim maliyetlerini satışa yansıtma şansımız yok. İş yok, alıcı belli. Ben şimdiye kadar işçi çıkarmadım, herkes evine ekmek götürüyor. Ancak artık katlanılacak boyutta değil.. Bu düzen böyle giderse, işler böyle giderse gittikçe kadroyu daraltacağım.”

“AKP bankalardaki dövizi TL’ye çevirecek”

medyabold
Devamını Oku »

Toplu intiharlar sonrası gözler siyanüre çevrildi

Türkiye’de bir hafta içerisinde yaşanan iki toplu intiharda kullanılan siyanürün nasıl elde edildiği merak konusu oldu. Satışı yasak olan siyanürün nasıl alındığı ise bilinmiyor.

BOLD – Türkiye’de yaşanan toplu ölümlerde siyanür kullanımının ortaya çıkması vatandaşın bu maddeye nasıl ulaştığı konusunda soru işaretleri oluşturdu. Toplu ölümlerden sonra ortaya çıkan siyanür şüphesi gözleri yeniden bu zehre çevirdi.

3 AY ÖNCESİNE KADAR İNTERNETTEN SATILABİLİYORDU

Sözcü’den Habip Atam’a konuşan Türkiye Kimya Mühendisleri Odası üyesi Prof. Dr. Neşet Kadırgan siyanürün bireysel satışının yasak olduğunu fakat üç ay öncesine kadar internetten sipariş verilebildiğini söyledi. Kadırgan, internette her sosyal medya paylaşımı her sanal ödeme takip edilirken nasıl siyanür satılabildiği merak konusu olduğunu kaydetti.

TÜRKİYE’DE ÜRETİLMİYOR, BİREYSEL SATIŞI YASAK

Siyanürün Türkiye’de imal edilmediğini ve bireysel satışının yasak olduğunu belirten internetten satış için uyarılarda bulundu. Siyanürün ‘güçlü zehirler’ grubunda değerlendirildiğini aktaran Kadırgan, “Karbondioksit zehirlenmesine benzeyen bir özelliği var. Yönetmeliğe göre, siyanürün, laboratuvarlara ve firmalara satılması gerekir. Bireysel olarak satışı yasak” dedi.

FİRMALAR ÜZERİNDEN İZ SÜRÜLEBİLİR

İthal ürün olduğu için Türkiye’ye girişinin ithalatçı firmalar üzerinden belirlenebileceği bilgisini veren Kadırgan, “Siyanür satan firmalardan iz sürerek, bireylere bu ürünü satanları tespit etmek mümkündür. Nasıl ki ‘saf etil alkolü’ herkes alamıyor. Bunun denetimi yapılıyorsa, siyanür için de ilgili bakanlıkların denetim yapması gerekiyor” dedi.

Eşi ve çocuklarını siyanürle öldürüp kendi canına kıydı, geride bir de mektup bıraktı

medyabold
Devamını Oku »

Fehmi Koru: ABD ve Rusya’nın verdiği sözler havada kalmış

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Macaristan’a giderken ABD ve Rusya’nın verdikleri sözleri tutmadıklarından şikayet etti. Fehmi Koru da buna şaşırmadığını, ABD ve Rusya’nın çıkarları istikametinde politikalar izlediğini kaydetti.

BOLD – Kişisel sitesinde Türkiye’nin izlediği dış politika ile ilgili bir yazı kaleme alan Yazar Fehmi Koru, ABD ve Rusya’nın kendi çıkarları istikametinde politikalar izlediğini, olanın da Türkiye’ye olduğunun altını çizdi.

ABD VE RUSYA SÖZLERİNİ TUTMADI

Fehmi Koru, yazısında şunlara değindi:

“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Macaristan’a giderken, PYD/YPG militanlarının bulundukları yerden uzaklaştırılacağına dair ABD ve Rusya’nın verdikleri sözleri tutmadıklarından şikayet etmiş; dönerken de o sözlerini bir kez daha tekrarlamış. ‘Barış Pınarı’ operasyonunun kaldığı yerden devam mı edeceği sorusuna da “Kesinlikle” cevabını vermiş Cumhurbaşkanı Erdoğan…

OLANA ŞAŞIRMADIM

Kaçırmışım. Karar’da Mustafa Karaalioğlu yazdı da ondan öğrendim.

Olana şaşırdım mı? Elbette hayır.

Oyuna mı geldik?

Türkiye, ABD başkanı Donald Trump’ın “Askerlerimi Suriye’den çekeceğim” sözünü telefonda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyurması üzerine, bunu “İstediğinizi yapabilirsiniz” diye yorumlayıp Suriye’ye askeri müdahalede bulundu.

‘Barış Pınarı’ o müdahalenin operasyon adıdır. Ancak aradan bir ay geçti geçmedi, yine Trump’ın talimatıyla, oradan çekilmiş Amerikan askerleri, hem de daha fazla sayıda, Suriye’ye geri döndü.

Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesini sona erdirmek için Trump’ın Ankara’ya gönderdiği yardımcısı Mike Pence ve dışişleri bakanı Mike Pompeo ile -PYD’lilerin bölgeden gönderileceği sözü üzerine- varılan mutabakat sonucu operasyon durdu; bu arada Amerikan askerlerinin boşalttığı boşluğu askerleriyle dolduran Rusya da, Ankara’ya “PYD’lileri bölgeden ben söküp atarım” sözünü verdi.

Hem ABD, hem de Rusya bu sözlerle Türkiye’nin PYD konusundaki endişelerini yatıştırmış oldu.

Demek ki, o sözler havada kalmış; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macaristan’a gider ve dönerken söylediklerinden bu anlaşılıyor.

Benim “Şaşırmadım” dediğim işte bu tablo.

OLAN TÜRKİYE’YE OLUYOR

Sözün kısası şu: ABD de Rusya da kendi çıkarları istikametinde politikalar izliyorlar ve galiba olan onlar kadar çıkarcı davranmayan ve kendisine verilen sözlere itimat ederek tavırlar alan Türkiye’ye oluyor.

“Barış Pınarı operasyonu yeniden başlayabilir mi?” sorusuna “Kesinlikle” cevabını vermiş Cumhurbaşkanı Erdoğan. İyi de, o operasyon bölgesinin bir yerlerinde artık hem ABD hem de Rus ve Esad askerleri yok mu?

Nasıl olacak o iş?”

Eşi ve çocuklarını siyanürle öldürüp kendi canına kıydı, geride bir de mektup bıraktı

medyabold
Devamını Oku »

İpekyolu Belediyesine de kayyum atandı

İçişleri Bakanlığı Van’ın HDP’li İpekyolu Belediye Eş Başkanını da görevden alındı. Görevde alınan Azim Yacan ile birlikte kayyum atanan belediye sayısı 16’ya yükseldi.

BOLD – HDP’li Van’ın İpekyolu Belediyesi Eş Başkanı Azim Yacan, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı. Yacan’ın yerine kayyum olarak İlçe Kaymakamı Sinan Aslan atanırken, kayyum atanan belediye sayısı 16’ya yükseldi.

GECE YARISI KAYYUM ATANDI

Dün sabah saatlerinde gözaltına alınan belediye eş başkanları Azim Yacan ve Şehsade Kurt’un da gözaltı sürelerinin uzatıldı. Dün gece saat 01.30’da da belediyeye kayyum atandı.

3 BAŞKANA DA MAZBATALARI VERİLMEMİŞTİ

İpekyolu Belediyesi ile kayyum atanan HDP’li belediye sayısı 16’ya yükseldi. 31 Mart seçimlerinden sonra HDP’nin Van’da kazandığı Büyükşehir Belediyesi ile birlikte toplam 4 belediyeye kayyum atanmış oldu. Kentte HDP’nin kazandığı 3 belediye eş başkanının KHK’li olduğu gerekçesiyle mazbataları verilmemişti.

Eşi ve çocuklarını siyanürle öldürüp kendi canına kıydı, geride bir de mektup bıraktı

medyabold
Devamını Oku »

“Emniyette ortaya çıkan 5 kişide de aynı hikaye var!”

Antalya’da 8.5 ay önce kaçırılan Gökhan Türkmen’le ilgili TBMM’de basın açıklaması yapan Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, işkenceye dikkat çekti.

BOLD – HDP Kocaeli Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, Antalya’da 8.5 ay önce MİT tarafından kaçırılan Gökhan Türkmen ile ilgili açıklama yaptı.

“Bunu ilk defa şimdi açıklıyorum” diyerek açıklamasına başlayan Gergerlioğlu, Gökhan Türkmen’in diğer kaçırılanlarla aynı muamelelere maruz kaldığını belirtti. Türkmen’in Zehra Türkmen ile görüştüğünü aktaran Gergerlioğlu, işkenceye dikkat çekti ve şunu dile getirdi:

“Gökhan Türkmen ve önceki kaçırılan ve emniyette ortaya çıkan 5 kişide de aynı hikaye var!”

İşte Gergerlioğlu’nun Mecliste yaptığı o açıklama:

Eşi ve çocuklarını siyanürle öldürüp kendi canına kıydı, geride bir de mektup bıraktı

medyabold
Devamını Oku »

Ticaret Bakanı Pekcan: “Sicil affı gündemde yok ama getirilecek”

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, sicil affının tekrar gündeme getirileceğini söyledi. Türkiye’de kara listeye giren, temerrüde düşen ve icralık olan 12.5 milyon kişi var.

BOLD – Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Pekcan, henüz bir sicil affının gündemde olmadığını, fakat konunun tekrar gündeme getirileceğini söyledi.

Bakan Pekcan, “Sicil affı bizim tek başına alabileceğimiz bir karar değil” dedi. İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, geçen hafta verdiği kanun teklifinde kara listeye giren vatandaşlar için sicil affı talep etmişti. Ergun, borcunu 8 ay içinde ödeyen ya da yeniden yapılandıranların kara listeden çıkarılmasını öngören bir kanun üzerinde çalışmıştı.

İYİ Parti, bankaların kara listeye aldığı vatandaşlar için sicil affı istedi

CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Genel Kurul’da yaptığı açıklamada resmi kurumlardan aldığı rakamları paylaşarak, sadece kredi kartı borcu yüzünden yasal takibe düşen 3 milyon vatandaş olduğunu belirtti. Barut, “Ülkemizde kara listeye giren, temerrüde düşen ve icralık olan 12 milyon 500 bin kişi bulunuyor” ifadesini kullandı.

“Ekonomi kötü” diyene mahkeme yolu göründü

medyabold
Devamını Oku »

Sağlıktaki açığı kapatacak formül bulundu!

Sağlık Bakanlığı, şehir hastanelerinin özel sektörün sağladığı otelcilik hizmeti ile rekabet eder duruma geldiğini savunarak birçok hizmetin fiyatını artıracak. Sağlıktaki açık yeni zamlarla kapatılacak.

BOLD Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şehir hastanelerinin açılmasıyla kamu hastanelerinin özel sektörün sağladığı otelcilik hizmeti ile rekabet eder duruma geldiğini savunarak, Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yer alan hizmetlerin fiyatlarında artış yapılacağını açıkladı. Buna göre, AKP hükumetinin uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı ile başlayan “paran kadar sağlık” sisteminde halk sağlık hizmetini daha pahalı alacak.

HALKIN CEBİNDEN DAHA FAZLA PARA ÇIKACAK

Birgün’den Burcu Cansu’ya açıklama yapan TTB Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, “Katkı katılım payı, reçete bedeli, ilaç başına ücret gibi çok sayıda kalemde yurttaşların sağlık hakkı paralı hale getirildi. Şimdi halkın sağlık hizmetine ulaşmak için cebinden ödediği para daha da artacak” dedi.

KİŞİ BAŞI SAĞLIK HARCAMASI HER GEÇEN YIL ARTIYOR

Türkiye’de sağlık hizmetine ulaşmak için halkın cebinden ödediği paranın her geçen yıl katlanarak arttığını kaydeden Yılmaz, “Türkiye İstatistik Kurumunun 2017 yılı Sağlık Harcamaları İstatistikleri’ne göre, yurttaşların tedavi ve ilaç amaçlı yaptığı sağlık harcaması 2017 yılında yüzde 22,7 artarak 24 milyar 5 milyon TL oldu. 2016 yılında bin 511 TL olan kişi başı sağlık harcaması, 2017’de yüzde 15,9 artışla bin 751 TL’ye yükseldi. Halkın cebinden yaptığı harcama her geçen yıl artıyor. Halk, ancak parası kadar sağlık hizmeti alabiliyor” dedi.

SAĞLIKTAKİ AÇIK HALKIN SIRTINA YÜKLENEREK KAPATILMAZ

Türkiye’deki sağlık hizmeti sunumunda kullanılan ilaçtan tıbbi malzemeye kadar her şey tamamen dışa bağımlı olduğunu aktaran Yılmaz, “SUT’taki fiyatları belli bir katsayıya bağlanarak güncel tutulmasının sonu yok. Uygulanan yanlış politikalardan vazgeçilip kamucu bir sağlık sistemi uygulanmadığı müddetçe zamların sonu gelmeyecek. Şehir hastanelerine aktarılan trilyonları SUT ile karşılamak mümkün değil. Uygulanan yanlış politikalardan kaynaklı açık halkın sırtına yüklenerek kapatılmaya çalışılıyor” dedi.

ABD’den Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a NATO fırçası

medyabold
Devamını Oku »

İstanbul Tower 205 projesinin satışı yalanlandı

Yeşil Holding, Çinli ICBC bankasının İstanbul Tower 205 projesini 594 milyon dolara satın aldığını duyurmuştu. Ancak bankadan dün akşam yalanlama geldi.

BOLD – Turgut İlaç’ın sahibi olduğu Levent’teki Fako İlaç Fabrikası’nın arazisi üzerine inşa edilen 220 metre yüksekliğindeki İstanbul Tower 205 adlı projenin satışı yalanlandı.

Yeşil Holding önceki gün, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada, “ICBC Bankası, ICBC Turkey Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’nin, İstanbul Tower 205’i 594 milyon dolar (550 milyon dolar + KDV) bedel ile alım teklifinin Zincir Yapı’ya tebliğ edilmiş olduğunu ve Arsa Sahibi ile Zincir Yapı’nın da bu teklifi kabul ettiğini yatırımcılarımıza ve kamuoyuna saygıyla sunarız” ifadelerine yer vermişti.

Bu açıklama üzerine basın yayın organları projenin satışını okurlarına duyurdu. Ancak dün akşam ICBC Turkey tarafından yapılan açıklamada, Yeşil Holding’in “teklifi kabul ettik” duyurusu yalanlandı.

Bankadan KAP’a gönderilen bildirimde, “07 Kasım 2019 ve 8 Kasım 2019 tarihlerinde bazı internet siteleri ve basın-yayın organlarında çıkan ‘ICBC Bank İstanbul Tower’ı satın aldı’ şeklindeki haberler gerçeği yansıtmamaktadır” denildi.

“AKP bankalardaki dövizi TL’ye çevirecek”

medyabold
Devamını Oku »

AKP’den bakanlara ‘sus’ uyarısı

Meclise gelecek yasa tasarıları hakkında bakanlara AKP’den “sus” uyarısı geldi. Bakanlar artık TBMM’ye gelecek konularla ilgili açıklama yapamayacaklar.

BOLD – Bakanların yasa değişiklikleri ile ilgili yapılan çalışmalar konusunda açıklama yapması AKP’de sorun oluşturdu. Son olarak Boğaziçi’yle ilgili yasa değişikliğinin kamuoyunda tartışma başlatması üzerine bakanlar, henüz partide müzakere edilmemiş yasal düzenlemeler konusunda değerlendirme yapmamaları yönünde uyarıldı.

BAŞKANLIK SİSTEMİNE BAKANLAR DA ALIŞAMADI

Cumhuriyet’ten Emine Kaplan’ın haberine göre hükumet, yeni sistemde yasama ve yürütmenin görev ve yetkileriyle ilgili getirilen düzenlemelere uyum sağlamakta zorlanıyor. Yeni sistemle hükumetin TBMM’ye “yasa tasarısı” sunma yetkisi kaldırılırken, yalnızca milletvekillerinin “yasa teklifi” vermesi hükmü getirildi. Ancak bakanların, daha Meclise yasa teklifi verilmeden kendi görev alanlarıyla ilgili olarak hazırlığı yapılan yasa değişikliklerine ilişkin paylaşımlar yapması sıkıntı sorun oluşturdu.

BOĞAZİÇİ TASARISI BARDAĞI TAŞIRDI

Boğaziçi’yle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hazırladığı yasa teklifi taslağının kurumların görüşüne sunulmasıyla birlikte kamuoyuna yansıması ve ardından tartışma yaşanması partide tepkiyle karşılandı. Bakanlar, kabine toplantılarında görüşülmeyen ve AKP Grubu’nun Mecliste kendi içinde oluşturduğu komisyonda üzerinde çalışma yapılmayan yasa değişiklikleriyle ilgili açıklama yapmamaları yönünde uyarıldı. Artık bakanlar Meclise gelecek tasarılar hakkında konuşmayacaklar.

ABD’den Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a NATO fırçası

medyabold
Devamını Oku »

Otizmli çocuklara ‘Kolaylaştırıcı Kişi’ veliyi zorlayacak

Aksaray’da otizmli öğrencilerin veliler tarafından protesto edilmesi skandalının ardından MEB, kolaylaştırıcı kişi uygulaması başlatma kararı aldı. Ancak kolaylaştırıcı kişinin ücretini veli ödeyecek.

BOLD – Aksaray Merkez Mehmetçik İlkokulundaki velilerin otizmli öğrencileri yuhalaması sonrası Milli Eğitim Bakanlığı okul müdürünü açığa aldı. Bakan Ziya Selçuk, Ankara’da dün düzenlenen, “Yerel Yönetimler ve Eğitim” çalıştayında yaptığı konuşmada, “Otizmli öğrencilerimiz yaşadığı sorunları çözümü için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

Birgün’den Mustafa Mert Bildircin’in haberine göre bakanlık, akranları ile birlikte aynı sınıfta kaynaştırma öğrencisi olarak eğitimine devam eden otizmli öğrencilere eşlik etmesi için “Kolaylaştırıcı Kişi” uygulamasını hayata geçirecek. Kolaylaştırıcı kişiler, öğrenciler ile birlikte derslere girecek. Yakında tanıtılması planlanan, “Bütünleştirici Eğitim İçin Özel Eğitim Hizmetlerinin Kalitesinin Artırılması Operasyonu” projesi için 6 milyon euro bütçe ayrılacak.

MADDİ DESTEK OLMAYACAK

Otizmli öğrencilere okullarda eşlik edecek kolaylaştırıcı kişiler, ailelerin önerisi ve okuldaki Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı Geliştirme Birimi’nin (BEP) onayı ile belirlenecek. Devlet, kolaylaştırıcı kişiler için ailelere herhangi bir maddi yardımda bulunmayacak. Okul bünyesindeki birim onay verirse otizmli öğrencinin annesi ya da babası da kolaylaştırıcı kişi olabilecek. BEP, okul müdürü, müdür yardımcısı, rehber öğretmen ve sınıf öğretmeninden oluşacak.

Eylül’ün ölümündeki ihmaller: Bu kaza değil cinayet!

medyabold
Devamını Oku »

Eylül’ün ölümündeki ihmaller: Bu kaza değil cinayet!

İstanbul Avcılar’da okul bahçesinde servis aracının ezdiği 8 yaşındaki Eylül’ün ölümüne ilişkin konuşan veliler, okul müdürünü suçladı. Acı olayın bir kaza değil cinayet olduğunu belirttiler.

BOLD – İstanbul Avcılar’da önceki gün servis aracının okul bahçesinde bir öğrenciye çarpması sonucu, 8 yaşındaki Eylül Mirzaoğlu hayata veda etti. Kazaya isyan eden veliler, okul müdürünün sorumluluğuna dikkat çekti.

Birgün’den Merve Atıcı’nın haberine göre, veliler ambulansın çok geç geldiğini öne sürdü. “Bu kaza değil, cinayet” diyen veliler, bahçeye giren servis aracının tehlike oluşturduğunu ancak şikâyetlerinin okul yönetimi tarafından dikkate alınmadığını kaydetti. Veliler, okul müdürü Umur Buğa’yı da ihmalle suçlayarak ‘güvenliklerinin sağlanmadığı gerekçesiyle’ dün çocuklarını okula göndermedi.

AMBULANSA BİNDİĞİNDE NABZI ATIYORDU

Velilerden S.S. ambulansın çok geç geldiğini ifade etti. “Ambulansı ilk olarak 12.30’da aradım, yirmi dakika boyunca gelmeyince 12.50 de tekrar aradım ‘yoldayız geliyoruz’ dediler. Gelmeleri yarım saatten fazla sürdü. Çocuk ambulans geldiğinde hâlâ yaşıyordu. Ambulansa bindiğinde nabzı atıyordu. Zamanında gelse belki de yaşayacaktı” dedi.

Okulun ana kapısının müdür tarafından kapatıldığını belirten S.A. isimli bir başka öğrenci velisi de, servis araçları ve ana sınıfı öğrencilerinin aynı kapıdan içeri girdiğini, okul bahçesinde hiçbir güvenlik önlemi alınmadığını ve uzun zamandır bunun mücadelesini verdiklerini söyledi.

ARKASINA GÜVENİYORMUŞ

S.A. adlı veli, okul müdürü Buğa’nın devamlı “Nereye şikâyet ederseniz edin, benim arkam kuvvetli” dediğini iddia ederek şöyle konuştu: “Yıllardır kullanılan okulun ana kapısını kapattılar, arka kapının açılması için talep var dediler ama yok öyle bir şey, veliler zaten ana kapı kapatıldığı için tepki gösterdi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ve CİMER’e şikâyet ettik hiçbir sonuç alamadık. Ana sınıfı kapısı ve servisin giriş kapısı yan yana arada bariyer yok, öğrencilerin güvenliği yok. Bu kaza değil, resmen cinayet ne işi var servisin okul bahçesinde.”

“BANA HİÇBİR ŞEY OLMAZ”

Kazanın ardından konuşan velilerden A.A ise, şikâyet dilekçelerinin müdür tarafından umursanmadığını söyledi. A.A., “Özel araçlar, servisler, hepsi okul bahçesine giriyor, 2 senedir bunun mücadelesini veriyoruz. Her gün görevlilere çocuk kilidini takın, camları kontrol edin diye uyarı yapıyoruz. Müdür, açık açık kime isterseniz şikâyet edin, benim arkam sağlam, bana hiçbir şey olmaz diyor” diye konuştu.

Okul müdürü Umur Buğa ise velilerin iddiasına ilişkin açıklama yapmak istemedi.

SERVİS SÜRÜCÜSÜ TUTUKLANDI

İstanbul Avcılar’da bulunan Mehmetçik İlkokulunun bahçesinde servis aracı şoförü Hüseyin Y. manevra yaptığı sırada 2’nci sınıf öğrencisi Eylül Mirzaoğlu’na çarptı. Aracın altında kalan Eylül kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Olayın ardından gözaltına alınan servis şoförü Hüseyin Y. dün tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Bir siyanür dehşeti daha: Antalya’da 4 kişilik ailenin cansız bedenleri bulundu

medyabold
Devamını Oku »

“Ekonomi kötü” diyene mahkeme yolu göründü

AKP, ekonomik göstergeleri yorumlayanlara ilişkin yeni bir yasa hazırlıyor. Buna göre, ekonomiyi AKP hükumetinin hoşuna gitmeyecek şekilde yorumlayanlar hakkında dava açılacak.

BOLD – İktidar yanlısı Sabah yazarı Dilek Güngör, “Yalancı çobanlar yandı” başlıklı yazısında, “Ulusal ekonominin genel yapısına, Türk Lirası’na, makroekonomik büyüklüklere ve finansal göstergelere ilişkin yalan haber yapsanız da söylenti çıkarsanız da yorum yapsanız da rapor yazsanız da ceza alamıyorsunuz… Ancak… Şu günlerde konuyla ilgili bir düzenleme hazırlığı yapıldığını biliyorum” ifadelerine yer verdi.

Hali hazırda Sermaye Piyasası Kanunu’nda bilgi bazlı piyasa dolandırıcılığı yasaklanıyor ve başka bir varlığın değerini temelsiz bir bilgiye dayandırarak etkilemek suç sayılıyor. Ancak Güngör, bunun dışında daha kapsamlı bir düzenleme yapılacağını iddia etti.

Ekonominin genel yapısı, milli para, finansal göstergelere ilişkin olarak, bunların fiyat, değer veya seviyeleri üzerinde önemli ölçüde etki doğurabilecek yalan, yanlış ve yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, bu suretle menfaat elde edenlerin 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılmasının gündemde olduğunu kaydeden Güngör, “Artık öyle bol keseden sallamak yok beyler!” dedi.

“İLK DAVA BERAT ALBAYRAK’A AÇILIR”

İktisatçı yazar Mustafa Sönmez’e bir süre önce ekonomi yönetimine dönük eleştirileri yüzünden dava açılmıştı. Yeni iddialara ilişkin BirGün’e değerlendirmede bulunan Sönmez, şunları söyledi: “Böyle bir tasarı yasalaşırsa ilk dava ekonomiden sorumlu damat Berat Albayrak’a açılır. Çünkü ekonomiye ilişkin gerçek dışı veriler öncelikle onun kanalıyla kamuoyuna açıklanıyor.

“SARAY REJİMİNİN YENİ SAÇMALIKLARINDAN BİRİ”

Daha dün Albayrak ekonominin 2019 yılından pozitif büyümeyle çıkacağını öne sürdü. Böyle bir yasa çıkarsa bu, ekonomik aktörleri yanlış yönlendirmektir. Çünkü resmi veriler açıklandığında göreceğiz ki Türkiye ekonomisi yüzde 0 ya da negatif büyümüş olacak. Bu durumda ekonomiyi yanlış yorumlayan Albayrak’a dava açılması gerekir.

Dünyanın hiçbir yerinde ekonomiyi yorumlayanların bu şekilde bir tehdit altına sokulduğu görülmemiştir. Bu saray rejiminin yeni saçmalıklarından biri olacaktır. Anayasaya, insan hakkına, basın ve medya özgürlüğüne aykırıdır. Dilerim bunu tartışma konusu bile yapmazlar. Toplumu diledikleri gibi tahakküm altına almaya çalışıyorlar. Ancak bunu başaramayacaklar.”

Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin şirketi de icralık oldu

medyabold
Devamını Oku »

8 Kasım 2019 Cuma

ABD’den Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a NATO fırçası

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Barış Pınarı’na dikkat çekerek “NATO beyin ölümü yaşıyor” açıklamasına ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’dan da cevap geldi.

BOLD – Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Economist gazetesine konuştu. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nı eleştirdi. “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” dedi. Macron’un açıklamalarına en sert tepkiyi ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo verdi. Macron’a katılmadığını söyleyen Pompeo, şunları dile getirdi:

ULUSLAR SÖZÜNÜ TUTMAZSA NATO ETKİSİZLEŞEBİLİR

“70 yılın ardından NATO’nun büyümesi ve değişmesi gerek. Günümüzün gerçeklikleri ve zorluklarıyla yüzleşmesi gerek. Eğer uluslar NATO’nun ihtiyaç duyduğu kaynakları sağlamadan, sözlerini tutmadan NATO’nun savunma faydalarından yararlanabileceğini düşünürse, NATO etkisizleşebilir veya NATO’nun devri kapanabilir” diye konuştu.

Macron’un NATO çıkışına ilk tepkiyi Almanya Başbakanı Merkel vermişti. Merkel “Fransa Cumhurbaşkanı görüşlerini aktarmak için keskin ifadeler seçti. Ben NATO’daki ülkelerin ortaklığını bu şekilde görmüyorum. Bence NATO güvenliğimizin mihenk taşı olarak önemini koruyor” dedi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ise NATO’nun geçmişte de zorluklardan geçtiğini dile getirdi.  1956’daki Süveyş Krizi ve 2003’teki Irak Savaşı’nı hatırlattı.

Bir siyanür dehşeti daha: Antalya’da 4 kişilik ailenin cansız bedenleri bulundu

 

medyabold
Devamını Oku »

KHK’lı Nuriye Gülmen 4 gün sonra serbest kaldı

Nuriye Gülmen, KHK ile işten atıldığı için 324 gün açlık grevi yaptı ve üç yıl aradan sonra yeniden eyleme başlamak istedi. Ancak polis tarafından 5 Kasım’da gözaltına alınan Gülmen, 4 gün sonra serbest bırakıldı.

BOLD – Nuriye Gülmen’in serbest bırakılmasıyla ilgili açıklamayı Halkın Hukuk Bürosu yaptı. Sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Müvekkilimiz Nuriye Gülmen 4 gün gözaltı süresi ve 4 saatlik sorgu sonrasında çıkarıldığı sorgu hakimliğinden serbest kaldı” ifadelerine yer verildi.

OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile kamu görevinden ihraç edilen Nuriye Gülmen, 324 gün açlık grevi yapmış, ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ iddiasıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapis cezası almıştı.

Mahkemeden gerekçeli karar: Bank Asya’ya para yatırmak, dernek yöneticiliği, telefon görüşmeleri suç olamaz!

medyabold
Devamını Oku »

Mahkemeden gerekçeli karar: Bank Asya’ya para yatırmak, dernek yöneticiliği, telefon görüşmeleri suç olamaz!

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter hakkında gerekçeli kararını açıkladı. Mahkeme, Bank Asya’ya para yatırmanın, cemaat üyeleriyle telefon görüşmesi yapmanın, dernek yöneticisi olmanın suç olamayacağını kaydetti.

BOLD – Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın Hizmet Hareketi’ye yönelik cadı avı operasyonlarında gözaltına alınan ve tutuklandıktan 3 gün sonra tahliye edilen damadı Ekrem Yeter’in beraat gerekçesi açıklandı.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinin kararında, Yeter’in Fethullah Gülen’in çağrısından sonra Bank Asya’daki hesabına yatırdığı 41 bin liranın “cüzi bir miktar” olduğu belirtildi. “15 Temmuz’dan 1 hafta sonrasına kadar yasal faaliyetine devam eden bankadaki rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım olarak değerlendirilemeyeceği” vurgulandı.

İSPAT ETMEYE YETMEZ

Ekram Yeter’in Uluslararası Anadolu Sağlık Federasyonunda (USAF) yöneticilik yapması da şöyle açıklandı: “Dernek yöneticiliği sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez.”

Mahkeme, Yeter’in, Gülen’in doktoru Tuncay Delibaşı da dahil bazı cemaat mensuplarıyla yaptığı 766 telefon görüşmesine de vurgu yaptı. Delibaşı ile iletişimin meslektaş olmaları ve iş gereği kurulduğu gerekçesiyle suç sayılamayacağı belirtildi. Diğer 4 cemaat üyesiyle olan telefon irtibatları ise “görüşme içeriği, görüşme sonrası yapılan örgütsel bir faaliyet tespit edilemediği, içeriği tespit edilemeyen HTS kayıtlarının tek başına mahkumiyete yeterli delil kabul edilemeyeceği” gerekçesiyle suç olarak görülmedi.

“Şüpheden sanık yararlanır” denilen kararda, “Sanığın 17-25 Aralık 2013 öncesi dönemi kapsayan eylemlerinin örgüt üyeliği için gerekli olan süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik taşımadığı ve sempati boyutunda kaldığı”, bu nedenle delil yetersizliğinden beraatına hükmedildiği vurgulandı.

ÇİFTE STANDART

Gerekçenin açıklandığı saatlerde Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi hukuku hiçe sayan bir karara imza attı. Eski polis Y.M’ye, bir cemaat yöneticisiyle irtibatlı olduğu iddiasıyla 7 buçuk yıl hapis cezası verildi.

Bir siyanür dehşeti daha: Antalya’da 4 kişilik ailenin cansız bedenleri bulundu

medyabold
Devamını Oku »

Bir siyanür dehşeti daha: Antalya’da 4 kişilik ailenin cansız bedenleri bulundu

Şimşek çifti ile 9 ve 5 yaşlarındaki iki çocukları Antalya’daki evlerinde ölü bulundu. Şimşek ailesinin siyanür nedeni ile öldüğü ifade edildi.

BOLD – Antalya’da 8 katlı bir binanın en üst katındaki dairede yaşayan Selim Şimşek (36), eşi Sultan Şimşek (38), çocukları Ceren Şimşek (9) ve Ali Çınar Şimşek’in (5) gece cansız bedenleri bulundu. Olay, saat 02.00 sıralarında Konyaaltı ilçesi Siteler Mahallesi 1315 Sokak Talip Yörükoğlu Apartmanı’nda yaşandı.

Şimşek ailesine telefonla ulaşamayan bir yakını, akşam saatlerinde eve gitti. Kapıyı kimsenin açmaması nedeniyle geri dönen aile yakını, gece tekrar eve döndü. Bu kez de kapı açılmayınca polisi çağırdı. Çilingir yardımıyla kapı açılınca dehşet ortaya çıktı. Salonda Selim Şimşek ve çocukları Ceren ile Ali Çınar’ın ele ele cansız bedenleri bulundu. Anne Sultan Şimşek’in cenazesi ise banyodaydı.

BİNA BOŞALTILDI SOKAK KAPATILDI

Sağlık ekiplerinin ilk incelemesine göre aile üyelerinin siyanür zehirlenmesi nedeniyle öldüğü aktarıldı. Bunun üzerine polis, binayı boşalttı. Sokak ise araç ve yaya trafiğine kapatıldı. İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD)ekipleri özel kıyafetler giyerek binada ve çevresinde inceleme başlattı.

Dairede siyanür tespiti için Afyonkarahisar’dan Kimyasal Biyolojik Radyolojik Nükleer Tehditler (KBRN) ekibi talep edildi. Evde yapılan aramada baba Selim Şimşek’in bıraktığı mektup bulundu. Eve ilk giren 3 polis memuru ile 3 sağlık görevlisi, kokudan etkilenince hastaneye kaldırıldı. Polis ve sağlık görevlilerinin durumunun iyi olduğu ve gözetim altında tutuldukları kaydedildi.

4 KARDEŞ DE SİYANÜRLE İNTİHAR ETTİ

İstanbul’un Fatih ilçesinde Cüneyt (48), Oya (54), Yaşar (56) ve Kamuran Yetişkin (60) evde ölü bulunmuştu. Otopside dört kardeşin siyanür içerek zehirlendiği ortaya çıkmıştı.

Siber güvenliğin zayıf olduğu hastanelerde “ölüm” oranları daha yüksek

medyabold
Devamını Oku »

Siber güvenliğin zayıf olduğu hastanelerde “ölüm” oranları daha yüksek

Yeni bir araştırmaya göre, işletim sistemlerinin zaaflarından faydalanılarak oluşturulan ve yayılan virüsler, bilgisayarlar ve verilerden çok daha önemli olan hastaların hayatını etkileyebilir.

BOLD – Veri açığı yaşayan ya da fidye yazılım (ransomware) saldırılarına uğrayan hastaneler, siber güvenlik iyileştirme çabalarına zaman ayırmazsa önümüzdeki aylarda ya da yıllarda kalp hastalarındaki ölüm oranlarında artışlar görebilir.

Vanderbilt Üniversitesi araştırmacıları, Sağlık Departmanı ve İnsan Servisleri (HHS) sağlık hizmetleri veri açıkları listesini aldı ve 3 binden fazla tıbbi bakım sigortası sertifikalı hastanedeki hastaların ölüm oranı verileri üzerinde çalışmak için kullandı. Ortaya çok ilginç sonuçlar çıktı.

Sağlık endüstrisi uzmanları; bulguların, güvenlik eksikliğinin hastaları etkileyebileceği yönünde olduğunu söylüyor.

GECİKMEYE NEDEN OLUYOR

Vanderbilt çalışmasında PBS’nin bulgularına göre incelenen yüzlerce hastanede yaşanan veri ihlallerinden sonra yıllık olarak 10 bin kalp krizi başına 36 fazla ölüm gerçekleşti. Araştırmacılar, ihlal yaşayan bakım merkezlerinde kalp krizi hastalarının elektrokardiyogram almalarının 2.7 dakika ek zaman aldığını tespit etti.

HHS’deki eski bilgi güvenliği asbaşkanı Lea Scanlon, bu rapordaki bulguların Birleşik Krallık’ta yapılan benzer bir araştırmayla ortaklıklar gösterdiğini söyledi. Birleşik Krallık’ta sağlık sistemi, Wannacry virüsü sebebiyle aksaklıklar yaşamıştı. Virüs, 2017 yılında Microsoft Windows’taki bir güvenlik açığından yayılmıştı.

Scanlon, KrebsOnSecurity’e verdiği röportajda, “Siber güvenlik açıklarının kötüye kullanımı insanları öldürüyor” dedi.

Ayrıca Wannacry virüsünün Birleşik Krallık’taki hastanelere yaklaşık 100 milyon pound’a (736 milyon TL) mal olduğu, hasta bakımında önemli bozulmalara yol açtığı ve bilişim sistemlerinin bozulmasına neden olduğu bulundu. Hatta bazı durumlarda Birleşik Krallık’taki hastaneler acile gelen hastaları başka hastanelere yönlendirmek durumunda kaldı.

NEJM araştırmasında hastalık ve ölüm verileri, ambulansların ve acil durum müdahale ekiplerinin normal servislerden kaldırılmasının ölçülebilir etkilerini göstermek için kullanılmıştı. Bu araştırmayı da örnek alan Scanlon, aynı araştırmanın WannaCry virüsü için de yapılabileceği konusunda ekip arkadaşlarını ikna etti. Sağlık uzmanlarıyla yapılan konuşmalar ise bu konu üzerine hâlâ çok fazla önlem alınmadığını gösteriyor.

Mars’ta kalıcı bir şehir kurabilmek için ne kadar para ve zaman gerekiyor?

medyabold
Devamını Oku »

Fatma Yılmaz – Pardon 

Hacı Hasan Amca ilerlemiş yaşına rağmen özlem olmasa yalnızlıkla baş etmekte zorlanmayacaktı. Ancak ne var ki torunlarının mis kokusu burnunda tütüyordu.

Mahalle camisinden arkadaşları ona;

—Hacı Hasan Efendi! Gözün aydın, oğlanı evlendirdin. Allah mesut etsin. Biliyoruz oğlunu çok seversin. Ama yarın bir gün torunun olsun oğlandan daha çok seveceksin. Derlerdi de anlam veremezdi.

Hatta onlara;
—Olur mu gardaşım? İnsanın evladı gibisi var mı? Nasıl olur da torun evladın önüne geçer. Olmaz öyle şey, derdi. Gel zaman git zaman Allah nur topu gibi ikiz kız torun nasip etti Hacı Hasan Amcaya. İlk zamanlar pek sevilecek gibi gelmeseler de, konuşmaya başladıklarında hele hele “Allah” diye dillenince torunlar bir başkalaşmıştı Hacı Hasan Amca’nın gözünde.
İki yaşından sonra torunlara diğer dedelerinin öğrettiği “Kimin kulusun? Kimin ümmetisin? Peygamberinin adı ney?” Gibi soruların cevapları Hacı Hasan Amca’yı iyiden iyiye Hatice ve Hacer’e bağlamıştı. Ancak biricik oğlu İstanbul’da yeni bir iş bulmuş ve oraya taşınmak zorunda kalmıştı.
Hacı Hasan Amca;
—Nasılsa iki kızım da Ankara’da. Deyip teselli oluyordu. Aradan geçen altı koca ayda torunlara nasıl da alıştığını ve onları nasıl da özlediğini fark etti.
Oğlu Hüseyin, bayram ziyaretine geldiğinde babasına hediye olarak akıllı telefon almış;
—Babacığım, bundan böyle benimle, gelininle hatta torunlarınla bu telefon sayesinde görüntülü konuşabileceksin. Hatta hiçbir ücret ödemeden. Bak şöyle…. Diyerek Hasan Amca’ya birkaç tarifle kolay kullanacağı bölümleri öğretivermişti.
Hacı Hasan Amca, bayramda torunlarına doymuştu. Ancak ziyaret bitiminde özlem yine başlamıştı. Bu sırada mahalle camisinden genç bir delikanlı;
—Hacı Hasan Amca! İstersen telefonuna ezan okuyan bir program indirelim. “Namaz Vakti” diye bir program. Vakit gelince otomatik olarak ezan okunur sen de rahatlıkla camiye yetişirsin. Zaten evin de yakın. Ne dersin? Deyince çok memnun kaldı.
Delikanlıya telefonunu verdi ve o da “Namaz Vakti” programını kurdu.
Sonbahar bitmiş, kış geçmiş bahar veda etmiş, yaz bütün sıcağıyla zamana hâkim olmuştu ki ülkede karanlık günler yaşandı. 2016’nın Temmuz ortasında ülke kaderinde onulmaz yaralar açıldı. Aradan geçen birkaç ayın ardından sonbahar rüzgârlarının ardından Hacı Hasan Amca’nın bağrına zemheri soğuğu vurmuş, iliklerine kadar işlemişti.
Sabah namazından evine döndüğünde evinin kapısında tam teçhizatlı onlarca polisi gördü.
Sordu. Sormaz olaydı. Meğer polisler onun için gelmişti. Ve ona;
—Telefonunuzda darbecilerin “bylock” programını kullanmışsınız. Sizi gözaltına alacağız. Evinizi de arayacağız. Bize zorluk çıkarmayın. Demişlerdi. Hiçbir şey anlamadı. Ne dediyse fayda vermedi. On iki gün gözaltında kaldı. Çekmediği sıkıntı kalmadı. Kimsenin onu anlamaya niyeti yoktu. Göstermelik sorgu, önceden hazırlanmış sulh ceza hâkimliği yargılamalardan sonra tutuklandı. On sekiz koca aydan sonra durum anlaşıldı.
Akıllı telefonlara indirilen “Namaz Vakti”, “Pusula” gibi bir kısım uygulamalar “Bylock” programı kullanmış gibi telefona ve elektronik kayıtlara iz bırakıyordu.
Bu yüzden Hacı Hasan Amca’ya “Pardon” denilip salıverildi. Kendisini cezaevi çıkışında karşılayan kızına, oğluna ve geliniyle torunlarına anlatacağı çok şey vardı.
Haksızlığa, hukuksuzluğa söylenecek çok söz vardı ama Hacı Hasan Amca;
—Demek, Rabbimizin de bir muradı var. Ne yapalım, zalim olmaktansa mazlum olmak varmış. Rabbim onların ıslahı mümkünse ıslah etsin, değilse kendi bilir. Biz ancak O’ndan(C.C) yardım dileriz, dedi.
Hep birlikte gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar.
Allah’ın (C.C) vereceği hükmü beklemeye başladılar.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/11/08/fatma-yilmaz-pardon/
Devamını Oku »

Kimseye Derdimi Anlatamıyorum

6 Mart 2016 günü kısa dönem askerlik vazifemi yapmak üzere özel bir şirkete ait yurttaki yönetim memurluğu görevimden ayrıldım. 18 Mart’ta acemi birliğime teslim oldum. 28 günlük acemi birliğinden sonra asil vazife yerime İstanbul’a 16 Nisan’da teslim oldum. Ülkemize yapılan alçak darbe girişimde askerliğimi yaptığım birlikteydim ve görev saatim akşam 7 ile sabah 7 arası olduğu için darbe esnasında görev yerimdeydim. Birlik olarak hazır kıta sabaha kadar herkes görevindeydi. Fakat en ufak bir kalkışma olmadı birliğin dışına bir kişi bile çıkmadı ve darbe girişimini bu şekilde atlattık.
8 Eylül gibi terhis olup bayram arifesi olması dolayısıyla bayramı eşimin annesinin evinde geçirmeye karar verdik. Bayramda çalıştığım iş yerine uğradım fakat kimse kalmamış, tüm şirkete devlet el koymuş ve yöneticileri tutuklamışlardı. Teröre destek vermekle suçlanıyorlardı, inanamadım. Çünkü tanıdığım kadarıyla karıncayı bile incitmeyecek kadar hassas yaşayan insanlardı. Şirkette çalışan herkese aynı muameleyi yapıyorlardı ve vatan haini diye suçluyorlardı. Komşusu, ev sahibi, ailesi herkes aynı şekilde davranıyordu. Evimizde kalamadık ve tekrar eşimin ailesine geldik. Artık bir işim yoktu, iş yerim de yoktu hatta çalıştığım iş yerinden dolayı sigortalı bir işe bile başvuramıyordum, kimse çalıştırmak istemiyordu. Tam bir ay boyunca iş aradım ve bulamadım. Bir sabah bizim de evimize terörle mücadele polisleri gelmiş ve bizi aramışlar. Sadece bir şirkette çalıştım diye evimizi aramışlar, her yer darmadağın olmuş. Hiçbir şey bulamadan ayrılmışlar ve bizi evde bulamayınca eşimin evine sivil polisleri göndermişler. Onlarda evin her tarafını aramışlar bir şey bulamadan ayrılmışlar. Artık eşimin ailesine de gidemiyorduk. Gidip teslim de olamazdık çünkü gidenlerin başına ne geldiğini kimse bilmiyor. Şu an ne yapacağımızı bilmiyorum. Maddi manevi çok perişan bir haldeyim. Ailemle aylardır görüşemiyorum, kimseye derdimi anlatamıyorum. Belki sesimi duyururum diye bu mektubu yazıyorum, bir çözüm bulunması sesimizin duyulması dileğiyle…

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/11/08/kimseye-derdimi-anlatamiyorum/
Devamını Oku »

Bu Mektubumu Okuyanlara Sesleniyorum

Çanakkale’nin bir ilçesinde öğretmenlik yaparken 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ihraç edildim. Hakkımda yapılan suçlamaları reddettim fakat bir muhatap bulamadım bir cevap veren olmadı. Hakkımı savunma imkânı verilmeden işimden atıldım. Çeşitli imkânsızlıklar altında okul okuyup bir sürü zor sınavdan geçerek hak ettiğim mesleğimi bir gecede elimden aldılar. Bir hafta sonra da eşim işinden açığa alındı ve akabinde KHK ile işinden atıldı. Koleje gitmekte olan kızımın okulu kapatıldı. Evladımız da eğitiminden oldu. Bir gece de birilerinin yapmış olduğu asla taraf olmam söz konusu bile olmayan bu darbe girişimi gerçekleşmedi fakat bizim eve gayet güzel bir darbe indirdi. Yetmedi, son yatırılan maaşlarımızı geri istediler. Çocuğun önümüzdeki yılın okul taksitlerini ödemeye başlamıştık devlet okula el koyunca ödediğimiz o parayı da alamadık. Sürekli stres altında yaşar olduk. Acaba evimize baskına ne zaman gelecekler? Kapının önünde duran her arabaya geldiler mi acaba diye baktık. Stresten saçlarım döküldü ve çok kısa kestirmek zorunda kaldım. Çocuklar saçımı kestirmeme üzüldüler. Etrafımızdaki arkadaşlarımızdan akrabalarımızdan selam sabahı kesenler, bizden vebalı gibi uzak duranlar oldu. En yakınımız olan anne babalarımız laf söylemekten geri durmadı. Bir gün eşimin hakkında yakalama kararı var diye alıp götürdüler. Terörle mücadele şubesinde nezarethanede kaldı ve akabinde mahkeme ye çıkarıldı. Sordukları sorular çok komik. Bank Asya’ya neden para yatırdın? Cevap olarak çocuğun okul taksitlerini yatırdığını söylüyor. Üstelik bize devlet çocuğumuzu koleje göndermemiz için (devlet teşviki) para yardımı yaptığı halde. Sonra da dönüp niye çocuğu o okula gönderdin diyebiliyor. Eşim iş aradı ama herkes sigorta yapmaktan çekindiği için iş bulamadı. Yazın tarlalar da elma toplama gündeliğine gittik karı-koca. Ama kışın ne ile geçimimizi sağlayacaktık. Uzun vadeli bir iş olsun diye eşim elimizde kalan 3-5 para ile hayvan almak istedi. İnternetten bulduğu satıcı ile irtibata geçip Bursa-Karacabey’e buzağı almaya gittik. 5 tane buzağı aldık. Eve geldik bir hafta içinde buzağının birisi öldü. Bunun üzerine veteriner çağırdık. Meğer adamın bize 3 aylık diye sattığı buzağılar 15 günlük çıktı. Ve mama ile beslenmesi gerekiyor imiş. Tabi biz 3 aylık olduğunu sandığımız hayvanlara mama yerine yem vermiş idik. Tüm yaşadıklarımız yetmedi bir de dolandırılmış olduk.

Bu mektubumu okuyanlara sesleniyorum. Ülkem de güçlü bir demokrasi, adil bir adalet, insan haklarına saygı ve özgürlük istiyorum. Bu konuda bir şeyler yapabilecekken sessiz kalıp bu zulme göz yumanlara da “yuh olsun” diyorum. Hakkımı sonuna kadar savunacağım. Bütün yetkili yerlere itirazlarımı yaptım. Sizlere mektup yazarak da sesimi duyurmaya çalışıyorum. Özellikle isim yazmadım ki ne olur ne olmaz bir sorun daha çıkmasını istemiyorum.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/11/08/bu-mektubumu-okuyanlara-sesleniyorum/
Devamını Oku »

Artık Yeter Diyorum

Şu an size bu satırları eşi tutuklu ve 2 çocuğuyla yaşama mücadelesi veren bir bayan olarak yazıyorum. Bizim başımıza gelen hadiselerin binlercesi Türkiye de yaşanıyor ve ben de sizin insan hakları savunucuları olarak bu zulme sessiz kalmayacağınızı düşünüyorum. Yazımın başında da dediğim biri 3 yaşında biri 8 aylık olmak üzere 2 çocuğumla başımızda kimse olmadan ne kadar yaşayabiliriz. Eşimin suçsuzluğuna binlerce bu zulme maruz kalan aile gibi ben de sonuna kadar inanıyorum çünkü şu an ülkenin içinde bulunduğu durum devlet büyüklerinin kendi geleceği için her şeyi yapabileceğini net bir şekilde görebiliyoruz.
15 Temmuz darbe girişimi gibi bir hadiseden sonra benim eşimin hiç alakası olmadığı halde hatta bayram tatillinde olayları öğrenmemize rağmen bir cadı avıyla eşim Çanakkale kapalı Cezaevine terör örgütü üyesi olmak suçuyla 2 aydır tutsak tutulmakta. 3 yıldır türlü türlü zulümler gördük. Önce eşimin çalıştığı şirkete kayyım atandı daha sonra da 15 Temmuz darbe bahanesiyle çıkarılan KHK’larla şirketi kapandı ve devlet tarafından işsiz bırakıldı.
Şimdi sorarım size bu dünyanın hangi hukuk kitabında var? Hatta kendine sosyal bir hukuk devleti diyen bir devletin 2 tane günahsız yavruyu aç susuz işsiz kimsesiz bırakması hangi hukuka hangi adalete sığar? Ben kadın halimle kime el açayım bu yavrulara nasıl bakayım? Annelerine en muhtaç olduğu bir dönem de çalışayım mı, annelik mi yapayım yoksa babalık mı? Sizden ricamız bu insanlık dramına artık bir son verilmesi. Artık yeter diyorum, bu hukuksuz insafsız insanlık dışı bu adaletin son bulmasını istiyoruz. İnanıyoruz ki bu sese sizler gibi insanlık adına işler yapan kişiler kulak verecektir. Ne olur sesimizi duyun ve Türkiye’de yaşanan bu dramlara seyirci kalmayın.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/11/08/artik-yeter-diyorum/
Devamını Oku »

Macron ile Merkel arasında NATO gerilimi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti. AB uçurumun kenarında” dedi. NATO ve Almanya’dan Macron’un sözlerine sert tepki geldi.

BOLD – Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Londra’da Aralık ayında yapılacak NATO zirvesi öncesinde ABD ve NATO’yu eleştiren sert açıklamalarda bulundu.

İngiltere merkezli Economist dergisine verdiği röportajda Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) “beyin ölümünün” gerçekleştiğini söyledi. Macron, “Şu anda yaşadığımız NATO’nun beyin ölümüdür” dedi.

“NATO İÇERİSİNDE KOORDİNASYON YOK”

ABD’nin NATO’ya danışmadan Suriye’den askerlerini çekmesini eleştiren Macron, “ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon yok. Hiç. Aynı zamanda bir diğer NATO üyesi Türkiye’nin, çıkarlarımızın söz konusu olduğu bir bölgede, koordinasyonsuz saldırgan eylemleri var” dedi.

NATO’NUN 5. MADDESİ HALA GEÇERLİ Mİ?

Macron, NATO Antlaşması’nın bir üyeye yapılan saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayan ve kolektif savunma öngören 5’inci maddesine inancının sürüp sürmediği sorusuna ise, “Bilmiyorum” yanıtını verdi.

Macron sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama 5’inci madde yarın ne ifade edecek? Eğer Beşar Esad rejimi Türkiye’ye misilleme yapmaya kalkarsa buna dahil olacak mıyız? Bu kritik bir soru.”

“NATO’YU YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ”

ABD’nin Orta Doğu’ya olan ilgisini kaybederek Asya’ya yöneldiğini söyleyen Macron, “Trump’ın ABD’nin Suriye’deki Kürt müttefiklerini terk etmesi bunu güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda NATO’yu zayıflattı” dedi.
“Türkiye uzun vadede NATO’da olmayacak mı?” sorusunu da yanıtlayan Macron, “Bunu söyleyemem. Türkiye’yi NATO’dan dışlamak çıkarımıza değil ama belki de NATO’yu yeniden gözden geçirmeliyiz” dedi.

AVRUPA, ASKERİ ÖZERKLİĞİNİ KAZANMALI

Macron sözlerini, “Stratejik ve siyasi olarak bir sorunumuz olduğunu kabullenmemiz lazım” diye sürdürdü.
Macron, Avrupa ülkelerinin NATO’yu savunmak için artık ABD’ye güvenemeyeceğini belirterek, “askeri özerkliğini” kazanması gerektiğini savundu.

SDG FEDA EDİLİYOR

Fransa ve ABD’nin Suriye’de IŞİD’e karşı savaşmak için bulunduğunu belirten Macron, “Buradaki büyük çelişki, Amerika’nın kararı ve Türkiye’nin saldırısının sonucu aynı. Bizim bölgedeki ortaklarımız Suriye Demokratik Güçleri feda ediliyor. NATO’nun ABD’nin etkisi altında olduğu gerçeğini yeniden değerlendirmemiz gerektiğini söyleyebilirim. Amerika, geçtiğimiz ay Kürt müttefiklerini terk edip Suriye’nin kuzeyinden beklenmedik bir şekilde çekilerek, bize sırtını döndüğünü gösterdi. Avrupa’nın kendi askeri gücünü ve savunmasını kurması gerekir” dedi.

AB UÇURUMUN KENARINDA

Macron, AB’nin de “uçurumun kenarında” olduğunu ve bir an önce uyanmazsa yok olacağını söyledi.

Brexit ve iç siyasal istikrarsızlıkların “Avrupa’yı içeriden baltaladığını” ve “Avrupa’nın olağanüstü bir kırılganlık” yaşadığını da belirten Macron, böyle devam ederse AB’nin jeopolitik etkinliğini kaybedeceğini söyledi.

Macron, “AB 70 yıldır bir mucizeyi başardı ve barış içinde yaşanmasını sağladı. Ama bugün birbiri ardına yaşanan olaylar, bizi uçurumun kenarına getirdi. Uyanmazsak, uzun vadede jeopolitik olarak ortadan kalkmamız veya en azından artık kaderimizi kontrol edemememiz konusunda ciddi bir risk var” diye konuştu.

MERKEL: NATO ORTAKLIĞI BİZİM İÇİN VAZGEÇİLMEZ 

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Berlin’de Perşembe günü düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Merkel, Macron’un sözleri için, “Bu bakış açısı kesinlikle benimkini yansıtmıyor” ifadelerini kullandı.

NATO’da sorunlar olduğunu kabul eden Merkel, Macron’un açıklamasını ”gereksiz ve aşırı şiddetli” olarak tanımladı ve bu tür sert yargıların gerekli olmadığını söyledi. Merkel, “Transatlantik ortaklık bizim izin vazgeçilmez” dedi.

STOLTENBERG: NATO HALA GÜÇLÜ

Stoltenberg de NATO’nun hala güçlü olmaya devam ettiğini belirterek, “ABD Avrupa’daki yatırımlarını daha fazla asker ve tatbikatla artırıyor. Gerçek şu ki birlikte çalışıyoruz. Ortak savunmamızı güçlendirdik. Bizi Kuzey Amerika’dan uzaklaştıracak her teşebbüs, İttifak’ı, transatlantik bağı, zayıflatma riskini taşımakla kalmıyor, Avrupa’yı bölme riskini de taşıyor.”

RUSYA: MEVCUT  DURUMUN DOĞRU TANIMLAMASI

Rusya’dan Macron’un sözlerine yanıt ise Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova’dan geldi. Zakharova Macron’un sözleri için “NATO’nun mevcut durumunun doğru tanımlaması” ifadelerini kullandı.

Zaharova, sosyal medya platform Facebook’tan yaptığı açıklamada, “İyi ifade edilmiş. Gerçekliğe uygun ve meselenin özüne inen sözler” dedi.

Erdoğan’ın Washington’a akıttığı milyon dolarların haritası

medyabold
Devamını Oku »