17 Ekim 2020 Cumartesi

BM 13 yıl sonra İran’ın silah yasağını kaldırdı

İran Dışişleri Bakanlığı dikkat çeken bir gelişmeyi dünyaya duyurdu. Açıklamaya göre, Birleşmiş Milletler 2007’den bu yana İran’a yönelik uyguladığı silah yasağını kaldırdı. Bugünden itibaren İran, her türlü konvansiyonel silahı alıp satabilecek.

BOLD – İran Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler tarafından 2007’den beri uygulanan silah ambargosunun kaldırıldığını duyurdu. 13 yıldır devam eden silah ambargosunun kalkmasıyla birlikte İran’ın önündeki silah alım ve satımına yönelik yasaklar da bitmiş oldu. Bugünden itibaren Tahran yönetimi her türlü konvansiyonel silah alım ve satımını kısıtlama olmaksızın yapabilecek.

İRAN’IN SİLAH AMBARGOSU KALKTI

Yasak, Tahran’ın 2015’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyeleri ve Almanya arasında imzaladığı nükleer anlaşma uyarınca başlamıştı. Yasağın kalkmasıyla bazı İranlı yetkililere yönelik getirilen uluslararası seyahat yasağının da kaldırıldığı belirtildi.

Açıklamada, “ABD rejiminin çabalarına meydan okuyarak 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını ve nükleer anlaşmayı koruyan uluslararası toplum için önemli bir gündür” ifadelerine yer verildi. Ayrıca “İran, bugün itibarıyla her türlü kaynaktan herhangi bir hukuki kısıtlama olmaksızın, yalnızca kendi savunma ihtiyaçları doğrultusunda gerekli silah ve teçhizatı tedarik edebilir ve kendi siyasetleri doğrultusunda savunma silahlarını ihraç edebilir” denildi.

ABD yönetimi, nükleer anlaşmadan 2018’de tek taraflı olarak çekilmiş, Ağustos 2018 itibarıyla İran’a yönelik yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. İran ise ABD’nin yaptırımlarına karşılık anlaşmadaki taahhütlerini geçen yıl kademeli olarak durdurmuştu.

medyabold
Devamını Oku »

Kovid-19 Fransa’yı eve hapsetti

Fransa’da günlük vaka sayısı 32 bin 427 ile hem ülkenin hem de Avrupa’nın en yüksek vaka sayısına yükseldi. Tırmanışın önüne geçmek için alınan sokağa çıkma yasağı ise dün gece saat 21:00’de başladı. Fransa sokakları sessizliğe gömüldü. 12 binden fazla güvenlik görevlisi yasak kapsamında görev aldı.

BOLD – Fransa’da Kovid-19 vakalarının tırmanışı devam ediyor. Açıklanan resmi rakamlara göre Fransa’da dün 32 bin 427 yeni vaka tespit edildi. Bu rakam, salgının başlangıcından bu yana ülkede ve Avrupa’da en yüksek günlük vaka sayısı olarak kaydedildi. Ayrıca 90 kişinin daha yaşamını yitirmesiyle toplam can kaybı 33 bin 392’ye yükseldi. Kovid-19 testlerinin pozitif çıkma oranı ise yüzde 13,1’e ulaştı.

FRANSA’DA KOVİD-19 ALARMI YASAKLARI GETİRDİ

Fransa’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında günlük vaka sayısının artmasından dolayı kararlaştırılan sokağa çıkma yasağı ise gece 21:00’de başladı. Başkent Paris’in gün boyunca kalabalık olan sokakları, yasağın başlama saatlerine yakın tenhalaşmaya başladı. Paris sakinleri, yasağın başladığı saat 21.00 itibarıyla evlerine dönmek için koşuşturdu.

12 BİN POLİS VE JANDARMA SOKAKTA

Yasağın başlamasının ardından, sokaklarda en çok evsizler, göçmenler ve temizlik görevlileri göze çarptı. Sokağa çıkma yasağına uyulması için, belediye güvenlik görevlilerinin yanı sıra hükümet 12 bin polis ve jandarma görevlendirildi.  Kovid-19 önlemleri kapsamında sokağa çıkmayı yasaklayan uygulama, Paris ve çevresinde, Grenoble, Lille, Lyon, Aix-en-Provence, Marsilya, Rouen, Toulouse ve Montpellier kentlerinde 4 hafta süreliğine yürürlüğe girdi.

medyabold
Devamını Oku »

Kurumlar vergisinin yüzde 61’i İstanbul’dan

Kurumlar vergisinin yüzde 61’i İstanbul’dan tahsil edildi; tahsil edilen vergi 17,9 milyar TL oldu. ÖTV geliri yüzde 73,8 artarken, gelirlerin yüzde 35,6’sı petrol ve doğalgaz ürünlerinden sağlandı. Özel tüketim vergi gelirleri içinde en yüksek artış yüzde 392,7 ile motorlu taşıtlarda yaşandı.

BOLD – Eylül ayı itibariyle İstanbul’da gelir vergisi mükellefi yüzde 5,1, kurumlar vergisi mükellefi yüzde 7,6 arttı. İstanbul’da, 2020’nin üçüncü çeyreğinde toplanan vergi hâsılatı, yıllık yüzde 38,3 arttı. Kurumlar vergisinin yüzde 61’i İstanbul’dan tahsil edildi.

İSTANBUL’DAN 113 MİLYAR LİRA VERGİ TOPLANDI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul İstatistik Ofisi, İstanbul’a ilişkin mali istatistiklerin değerlendirildiği Ekim 2020 Mali İstatistikler İstanbul Ekonomi Bülteni’ni yayınladı. 2020 yılının üçüncü çeyreğinde gerçekleşen işlemler, rakamlara göre İstanbul’dan toplam 113 milyar TL vergi tahsil edildi. Yıllık yüzde 38,3 artan vergi hâsılatının merkezi yönetim bütçesi içindeki payı, yüzde 46,6 oldu. Üçüncü çeyrekte tahsil edilen vergi, ilk çeyreğe göre yüzde 43,5, ikinci çeyreğe göre yüzde 50,1 arttı.

TOPLANAN KURUMLAR VERGİSİ 17.9 MİLYAR LİRA

Türkiye Merkezi Yönetim Bütçe gelirlerinin 29,3 milyar TL’si kurumlar vergisinden tahsil edildi. İstanbul’dan toplanan 17,9 milyar TL kurumlar vergisi gelirinin Merkezi Yönetim içindeki payı yüzde 61 oldu. Özel tüketim vergisinin genel bütçe gelirleri içindeki payı bir önceki döneme göre artarak yüzde 24,9, vergi gelirleri içindeki payı ise yüzde 26,4 oldu. Özel tüketim vergisi geliri yıllık yüzde 73,8 artış gösterdi.

TOPLANAN MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİNDEKİ ARTIŞ YÜZDE 392 OLDU

Özel tüketim vergi gelirleri içinde en yüksek artış yüzde 392,7 ile motorlu taşıtlarda yaşandı. Motorlu taşıtlar vergisinin ÖTV gelirleri içindeki payı, yüzde 22,6’ya yükseldi. ÖTV gelirlerinin yüzde 35,6’sı petrol ve doğalgaz ürünleri vergisinden tahsil edildi. Petrol ve doğalgaz ürünlerinden elde edilen vergi gelirleri yıllık yüzde 22,2, tütün mamullerinden tahsil edilen vergi gelirleri ise yüzde 87,7 arttı.

Bugün de 73 kişi koronavirüsten yaşamını yitirdi

medyabold
Devamını Oku »

Kovid-19’lu CHP’li belediye başkanı yoğun bakıma alındı

Koronavirüs testi pozitif çıkan ve Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi’nde tedavi gören Saruhanlı ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Zeki Bilgin’in yoğun bakıma alındığı öğrenildi. Eşi koronavirüse yakalanan CHP’li Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel da karantinaya alındı. 

BOLD – Koronavirüs tedavisi gören Manisa’nın Saruhanlı ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Zeki Bilgin, yoğun bakıma kaldırıldı. Belediyede yapılan açıklamada Başkan Bilgin’in durumunun iyi olduğu belirtildi.

KURU ÖKSÜRÜK ŞİKAYETİYLE HASTANEYE BAŞVURMUŞTU

Manisa’da, kuru öksürük ve gribal enfeksiyon şikayetiyle 13 Ekim tarihinde Saruhanlı Devlet Hastanesi’ne başvuran Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin’in koronavirüs testi pozitif çıktı. Tetkiklerin ardından Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi’ne sevk edilerek tedavi altına alınan Bilgin’in, şikayetlerinin artması üzerine yoğun bakım ünitesine alındığı bildirildi.

BAŞKAN’IN DURUMUNU BELEDİYE AÇIKLADI

Konuyla ilgili Saruhanlı Belediyesi’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Kamuoyuna duyurulur. Yoğun bakıma, yakın monitörizasyon ve tedbir amaçlı alınan Başkanımız Zeki Bilgin’in tedavisi Merkez Efendi Devlet Hastanesi’nde devam etmektedir. Genel durumu iyi olan Başkanımızın tez zamanda taburcu olması dileğiyle” denildi.

KARTAL BELEDİYE BAŞKANI DA KARANTİNAYA ALINDI

Kartal Belediyesi Başkanı Gökhan Yüksel, eşi Sibel Doğan Yüksel’in koronavirüse yakalandığını bir süre karantinaya alındıklarını duyurdu. Yüksel, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: “Değerli komşularım, eşim Sibel’e Kovid-19 tanısı kondu. Bu durumu atlatana kadar bir süreliğine evimizde karantinadayız. Sağlık durumumuz gayet iyi, bu süreci birlikte aşacağız. Bizim için dualarını eksik etmeyen ve geçmiş olsun dileklerini paylaşan herkese teşekkür ederiz.”

 

Üniversitelerin 2 Kasım’da açılacağı iddia edildi

 

medyabold
Devamını Oku »

Üniversitelerin 2 Kasım’da açılacağı iddia edildi

Üniversiteler uzaktan eğitim kararı alıp yeni eğitim öğretim dönemine başladılar ancak Öğretim Elemanları Sendikası ve Öğretim Elemanları Derneği Genel Başkanı Dr. Vahdet Özkoçak, 2 Kasım’da üniversitelerde yüz yüze eğitime geçilmesinin planlandığını iddia etti. 

BOLD – Koronavirüs pandemisi nedeniyle uzaktan eğitim veren yükseköğretim kurumlarının 2 Kasım 2020’de açılabileceği iddia edildi.

ÜNİVERSİTELER UZAKTAN EĞİTİM KARARI ALDI

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okulların açılmasının ardından üniversitelerde durumun ne olacağı merak konusu oldu. Yüksek Öğretim Kurumu(YÖK) daha önceki açıklamasında 1 Ekim’den sonra üniversitelerin açılacağını bildirmişti. Ancak Sağlık Bakanlığı üniversitelere tavsiye kararında bulunarak üniversitelerde uzaktan eğitim önerisi yaptı. Bu kararın ardından üniversitelerin büyük bir çoğunluğu uzaktan eğitim kararı almıştı.

TAKVİM OLARAK 2 KASIM KONUŞULUYOR

Öğretim Elemanları Sendikası ve Öğretim Elemanları Derneği Genel Başkanı Dr. Vahdet Özkoçak sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada göre 2 Kasım 2020’de üniversitelerde yüz yüze eğitime geçilmesi planlandığını söyledi. Özkoçak paylaşımında “@YuksekogretimK açıklama yapmadı henüz ancak 2 Kasım Pazartesi #YüzyüzeEğitim başlayabilir. @tcmeb okulları açmasının yansımaları haftaya sayısal veriler ile ortaya konacak. Yapılacak olan Bilim Kurulu toplantısı sonrasında da açıklama gelecek. Kısaca bu takvim konuşulmaya başlandı” dedi.

Bugün de 73 kişi koronavirüsten yaşamını yitirdi

medyabold
Devamını Oku »

Bugün de 73 kişi koronavirüsten yaşamını yitirdi

Bugün 73 kişi Kovid-19’dan dolayı yaşamını yitirirken, bin 723 kişide ise yeni hastalık tespit edildi. Toplam ölen kişi sayısı 9 bin 224’e çıkarken, koronavirüs hasta sayısı da 345 bin 678’e yükseldi.     

BOLD – Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 17 Ekim 2020 tarihli koronavirüs tablosunu paylaştı. Koca, Türkiye’de koronavirüs nedeniyle 73 yurttaşın daha yaşamını yitirdiğini açıkladı.

ÖLEN KİŞİ SAYISI 9 BİN 224’E YÜKSELDİ

Bakan Koca’nın yaptığı açıklamaya göre bin 723 yeni hasta tespit edildi. Koronavirüs nedeniyle 9 bin 224 kişi yaşamını yitirirken, koronavirüs hasta sayısı 345 bin 678’e yükseldi. Bugün iyileşen sayısı bin 401 oldu. Türkiye’deki yatak doluluk oranı ise yüzde 48,7 olduğu ifade edildi.

HASTA SAYISINI BULAŞ YOLLARINI ENGELLEMEK DÜŞÜRECEK

Fahrettin Koca yaptığı açıklamada, “Bugün yapılan testlerde 1.723 yeni hasta tespit edildi. Ağır hasta sayısını düşürecek olan hastalığın bulaş yollarını engellemektir. Bunun için şuan en önemli silahımız tedbirlere birlikte uymak. Tedbirlere uyarsak kazanan biz olacağız.” ifadelerini kullandı.

 

Babacan’dan MHP’ye sert eleştiri: Adaleti askıya alırsanız o ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız

 

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan: Karadeniz’de 85 milyar metreküp doğalgaz daha bulundu

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fatih sondaj gemisini ziyaretinde Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz kuyusunda yeni rezervler bulunduğunu söyledi. “Keşfettiğimiz 320 milyar metreküplük rezerve 85 milyar metreküp daha bulundu. Sakarya sahasının Tuna-1 bölgesindeki doğalgaz rezerv miktarı 405 milyar metrekübü buldu” dedi.

BOLD – Erdoğan, Karadeniz’de Tuna 1 bölgesinde doğalgaz araması yapan Fatih sondaj gemisinde incelemelerde bulundu.

Fatih sondaj gemisinin 4 bin 775 metreye ulaşarak bölgedeki çalışmasının sona erdiğini belirten Erdoğan, yeni rezervle ilgili şunları belirtti: “Deniz tabanının altındaki kuyunun ik iki katmanında 320 milyar metreküplük doğal gaz bulunduğu müjdesini milletimize ilan etmiştik. Test, analiz ve detaylı mühendislik çalışmaları sonunda keşfettiğimiz rezerve 85 milyar metreküp daha ilave edildi. Böylece Sakarya Sahası’nın Tuna-1 bölgesindeki toplam doğalgaz rezervi miktarı 405 milyar metreküpü buldu. Bu kuyudaki çalışma önceden planlandığı şekilde 4775 metreye ulaşılmasının ardından sona erdi.”

ADİL BİR TUTUM TAKINMAZ İSE AB’NİN SONU DEMEKTİR

Avrupa Birliğine de mesaj veren Erdoğan, şöyle konuştu: “Bizim kimsenin hakkında, hukukunda, özellikle de toprağında gözümüz yoktur. Biz sadece kendi haklarımızın müdafaası içindeyiz. Bu mücadeleyi başarıya ulaştırmak için diplomasinin yanında gücümüzü tamamen kullanacağız. AB’nin bu konuda Yunanistan ve Rum Kesimi’nin esiri haline gelmiş olması en çok kendine zarar veriyor. Halihazırdaki tartışmalarda Doğu Akdeniz’de adil bir tutum takınmaz ise bu durum artık Avrupa Birliği’nin sonunun geldiğinin resmen ilanı olacaktır. Biz her şeye rağmen Avrupa ile kadim tarihi geçmişe sahip siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerimizi geliştirerek sürdürmekten yanayız. Burada cevap bekleyen tek soru Avrupa Birliği’nin bunu isteyip istemediğidir. Türkiye olarak biz kendi işimize bakıyoruz, öyle de devam edeceğiz. Karadeniz’de ve Akdeniz’de hidrokarbon aramaya devam edeceğiz.”

Babacan’dan MHP’ye sert eleştiri: Adaleti askıya alırsanız o ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız

medyabold
Devamını Oku »

Suudi Arabistan’da boykot marketlere sıçradı: ‘Türk markalarına dokunmayın’ yazıları asıldı

Suudi Arabistan’da Türk mallarına uygulanan boykot yeni bir boyuta ulaştı. Ülkedeki bir market, Türk markası olan Korkmaz Çelik’in ürünlerinin üzerine “Türk mallarına dokunmayın” yazarak satışını engelledi.

BOLD – Dünya gazetesinin haberine göre, Suudi Arabistan’da faaliyet gösteren bir markette çekilen fotoğrafla boykot uygulaması görüntülendi.

Türk markası Korkmaz Çelik’in ürünlerini raflardan kaldırarak bir alana toplayan market, müşterilerin satın almasını engelledi. Market bu alanı alışverişe kapatarak İngilizce “Türk markalarına dokunmayın” yazılı kağıtlar yapıştırdı.

Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanı Ajlan al-Ajlan, Türk ithal ürünlerinin ülkesinde ticaretinin engellemesi çağrısında bulunmuştu. Ajlan, “Her şeye boykot uygulamak her Suudlu tüccar ya da tüketicinin sorumluluğudur” açıklaması yapmıştı.

Dokuz ayda müteahhitlere 14 milyar TL ödendi

medyabold
Devamını Oku »

Babacan’dan MHP’ye sert eleştiri: Adaleti askıya alırsanız o ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı askıda ekmek projesini sert sözlerle eleştirdi. “Askıda ekmek diye bir proje başlattılar. Bu yaptıklarından hiç utanmıyorlar mı? Bir ülkede adaleti, insan haklarını, demokrasiyi askıya alırsanız o ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız” dedi.

BOLD – DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, partisinin Erzurum İl Başkanlığı kongresine konuştu.

Ali Babacan, Anayasa Mahkemesi’nin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki ihlal kararına İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin uymamasını, “Böyle hukuk olmaz, böyle devlet olmaz” sözleriyle eleştirdi. KHK ile işine son verilen vatandaşlarımızın büyük bir kısmının yargı tarafından aklandığını belirten Babacan, “Bu kişilerin özlük hakları iade edilmelidir. İtibarları iade edilmelidir. Yapılan hukuksuz işlemler nedeniyle maruz kaldıkları tüm zararlar telafi edilmelidir” dedi.

HİÇ UTANMIYORLAR MI?

MHP’nin ‘askıda ekmek’ projesini eleştiren Babacan, “Askıda ekmek diye bir proje başlattılar. Bu yaptıklarından hiç utanmıyorlar mı? Bir ülkede adaleti, insan haklarını, demokrasiyi askıya alırsanız o ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız. Bu, iktidarın bir ortağının vatandaşının ekmek parasına muhtaç kaldığını açıkça ilan etmesi demek. Bu nasıl bir utanmazlıktır? Söze gelince “yerli” diyorlar, “milli” diyorlar. Milliyetçilik askıya ekmek koymak değildir. Milliyetçilik bu ülkenin refahını topyekun yükseltmektir. Milliyetçilik kutuplaştırmak değildir. Bu ülkenin bazı vatandaşlarını, bazı kesimlerini ötelemek değildir” ifadelerini kullandı.

BÖYLE HUKUK OLMAZ, BÖYLE DEVLET OLMAZ

Anayasa Mahkemesinin kararını yerel mahkemenin tanımamasıyla ilgili de konuşan Babacan, şunları söyledi:

“Adeta, “Sizi ilgilendirmez, istediğim gibi ihlal ederim” dedi. Arkadaşlar böyle olmaz. Böyle hukuk olmaz, böyle devlet olmaz. Anayasa Mahkemesi, bu ülkenin en yüksek yargı oranı. Alt mahkeme onun kararına uymak zorunda. Bu bir yasal zorunluluk. Hele hele Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, hak ihlallerinde ülkemizdeki en önemli telafi mercii. Daha on sene evvel bizlerin de içinde olduğumuz bir ekip bu hakkı getirmişti. Yapılan düzenleme tarihi nitelikteydi ve nitekim hak ihlallerini kısmen telafi etme imkanı geldi bu sayede. Şimdi iktidar ve küçük ortağı kalkıp bireyler lehine hükmedilen bu “ihlal” kararlarına karşı çıkıyorlar. Yerel mahkemeler de bundan güç alarak “Anayasa Mahkemesi kararı bizi ilgilendirmez” diyebiliyor.

HUKUK DEVLETİNİ HİÇE SAYAN BU ANLAYIŞI REDDEDİYORUZ

Buradan herkese sesleniyorum. Gerçek bir hukuk devletinde bunlar olamaz. Yargıyı; bir kişinin, bir grubun, dar bir zümrenin keyfine göre kullanamazsınız. Kimse kusura bakmasın, halkımız mağdur edildiğine inandığında Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak ve elbette hakkını arayacak. Anayasa Mahkemesi’nin kararları karşısında da herkes görevini yapacak. Bu kararlar bağlayıcıdır, yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’nce tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak zorundadır. Biz hukuk devletini hiçe sayan bu anlayışı reddediyoruz. Kim ne derse desin biz insan haklarını, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, güçler ayrımını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.

ÖZGÜR BASINDAN KORKULMAZ

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 154’üncü sırada. Bu utanç verici tabloyu Türkiye hak etmiyor. Her eleştireni yargılıyorlar. Beğenmedikleri her görüşe saldırıyorlar. Demokratik bir hukuk devletinde eleştiriden korkulmaz. Demokratik bir hukuk devletinde özgür basından korkulmaz. Peki, mevcut iktidar niçin korkuyor? Çünkü hiçbir konuda çözüm üretemiyor artık. Çünkü haksızlar ve bunu biliyorlar. Oysa biz haklı olduğumuzu biliyoruz. Biz eleştirilerimizin haklılığından güç alıyoruz. Ne istiyorlar? Her gazete aynı manşetle mi çıksın istiyorlar? Kimse farklı bir şey söylemesin, farklı bir haber vermesin mi diyorlar? Kusura bakmayın, bu ülkenin baskıcı yöneticilere değil, özgür gazetecilere ihtiyacı var.

17 MİLYON YOKSUL VAR

Ülke ekonomisi son yirmi yılın en kötü dönemini geçiriyor. Ülkeyi yönetemeyenler yalanlarla kandırmaya çalışsalar da Türkiye fakirleşiyor. Paramız değersizleşiyor. Cebimizdeki Türk lirası günden güne eriyor. Halkımız yoksullaşıyor. Bugün Dünya Yoksullukla Mücadele günü aynı zamanda. Artık yoksulluk, basit bir gelir yetersizliğinin çok ötesinde bir hal aldı. Nüfusun yüzde 71 gibi yüksek bir oranı borç ve taksit ödüyor. Ülkemizde, en zengin yüzde 20, gelirin yaklaşık yarısını alıyor. Ülkemizdeki en zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir farkı ise tam 13 kat. Avrupa Birliği kriterlerine göre hesap ettiğimizde ülkemizde 17 milyon yoksul insan bulunuyor bu nüfusumuzun beşte biri demek.”

AKP yöneticisinin 45 kez koronavirüs testi yaptırdığı ortaya çıktı

medyabold
Devamını Oku »

Halil Sezai’den açıklama: Ezan üzerinden linç edilmeyi kaldıramıyorum

Tuzla’da yaşlı komşusu Hüseyin Meriç’i darp ettiği gerekçesi ile tutuklu yargılanan ve hakkında 13 yıla kadar hapis cezası istenen şarkıcı Halil Sezai, olayların ardından ilk kez açıklama yaptı. Sezai, “Geçte olsa gerçekler görülür ve adalet yerini bulur. Ancak; beni ezan ve inancım yüzünden yargılama, linç etmeye kalkışmasını kaldıramıyorum” ifadesini kullandı.

BOLD – Tutuklu yargılanan Sezai, sosyal medya hesabından karıştığı olayla ilgili yazılı açıklama yaptı.

Sezai, “Kimse de bana “Aslında ne oldu? Nasıl oldu?” diye sormadı, sormuyor ama ön yargılar hakkımda kamuoyu yargısına dönüşüyor. Yansıtılan algının tam aksini savunduğum bir tepkinin, şeytani bir şekilde bu duruma getirilmesini hazmedemiyorum” dedi.

BU BİR İTİBAR SUİKASTIDIR

Sezai, açıklamasında şunları kaydetti:

“Kimse sormadı ama… “Bu bir itibar suikastıdır.”

Günlerdir kamuoyunda tutuklu yargılanmama gerekçe olan olaylar hakkında pek çok şey yazılıyor, anlatılıyor, söyleniyor. Herkes kendi dünya görüşü, değer yargıları üzerinden söz söylüyor, yorum yapıyor, hüküm veriyor…

Kimse de bana, “Aslında ne oldu? Nasıl oldu?” diye sormadı, sormuyor ama ön yargılar hakkında kamuoyu yargısına dönüşüyor. Korkarım ki bu kamuoyu yargısı, adli yargıyı yönlendirici bir baskı oluşturmak amacıyla, bilmediği (ama tahmin ettiğim) nedenler ile pompalanıyor.

Bakın, savcılığa sunulan kamera kayıtlarının kesilip biçilmiş olması, bazı yerlerin sesinin açılıp bazı yerlerin kısılmış olması, basının ve kamuoyunun yalan bilgilere yönlendirilmesi, yargıyı tesir altında bırakacak yalan haberlerin olması bunlara hiç birinden kaygı duymuyorum. Geçte olsa gerçekler görülür ve adalet yerini bulur.

Ancak; beni ezan ve inancım yüzünden yargılama, linç etmeye kalkışmasını kaldıramıyorum…

Şimdiye kadar insanlığa, doğaya karşı vicdanı sorumluluğumun olduğunu bilerek yetiştirildim ve kendimi yetiştirdim. Paylaşmanın kutsallığını deneyimledim. Maddi manevi imkanlarımı insanlarla ve doğada ki canlılarla paylaştım. Elimde geldiğince mutlu etmeye çalıştım, benimde mutluluğa ihtiyacım olduğu niçin…

Allah’tan kendi adıma hiçbir şey istemedim aşk dışında…

O’nun ne istediğini anlamaya çalıştım. O’nu dinledim. Hissetmeye çalıştım.

Ezan bir köprü ve vicdanı sorumluluklarımı hatırlatan kutsal bir çocukluk yadigarıdır…

İşte tamda bu yüzden, beni buradan yaralamaların, yargılamalarına müsaade edemeyeceğim. Ezan saati ile denk geldiğim konserlerimde ara verdiğim için çok matah bir durummuş gibi haberlerimin yapılmasına nasıl şaşırdıysa, şimdi de aynı şaşkınlık ve kızgınlık içindeyim.

YANSITILAN ALGININ TAM AKSİNİ SAVUNDUM

Kim neye inandırsa inansın… Kim ne yer ne içerse içsin bu beni ilgilendirmez. Ancak tek derdimiz sadece Youtube içeriği çelmek olduğu zaman diliminde (yaklaşık 6 ay) her defasında, verandasında kurduğu hoparlörle içki masasına çöreklenip ezan açmasının sebebinin içine iyi niyet arayamam… Ezanı kişisel husumeti için bir tahrik ve taciz aracı olarak kullanılmasını yediremedim. Yansıtılan algının tam aksini savunduğum bir tepkinin, şeytani bir şekilde bu duruma getirilmesini hazmedemiyorum.

Evet, bunu daha soğukkanlı, daha sükunetli yapamadığım için üzgünüm.

Son olarak; Her ne kadar böyle bir ispatta bulunmak durumunda kalmayı gururuma yediremesem de, sırtımda ki dövmeyi incelemenizi rica ediyorum. Arama motoruna “Halil Sezai dövmesi” yazmanız yeterli.

Kurumuş bir ağaçta açmış tek bir yeşil yaprak var. Ne yazıyor üstünde?

Sevgiler.”

Rahmi Koç, koronavirüse yakalandı

medyabold
Devamını Oku »

Rahmi Koç, koronavirüse yakalandı

Koç Holding  Şeref Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Rahmi Koç’un koronavirüs testinin pozitif çıktığı belirtildi. 9 Ekim’de 90 yaşına giren Koç, Amerikan Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

BOLD – 9 Ekim’deki doğum günü için düzenlenen organizasyonda koronavirüs kaptığı öne sürülen Rahmi Koç hakkında Amerikan Hastanesi’nden açıklama yapıldı.

Açıklamada, “Koç Holding Şeref Başkanı Sayın Rahmi M. Koç 16 Ekim 2020 tarihinde hafif üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri ile Amerikan Hastanesi’ne başvurmuştur. Yapılan incelemede Kovid-19 testi pozitif bulunmuştur. Kendisinin sağlık durumu iyi olup, hastanemizde tedbir amaçlı izlenmektedir” denildi.

AKP yöneticisinin 45 kez koronavirüs testi yaptırdığı ortaya çıktı

medyabold
Devamını Oku »

Dokuz ayda müteahhitlere 14 milyar TL ödendi

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı harcama rakamlarına göre, “proje, müşavirlik, hizmet alımı, danışmanlık, onarım gideri” gibi gerekçelerle müşavir kişi ve firmalara dokuz ayda 14 milyar TL ödendi.

BOLD – Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı “Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri Tablosu” pandemi döneminde de hükumetin danışmanlık, gayrimenkul onarım, hizmet alımı, proje giderleri gibi ödemelerini sürdürdüğünü ortaya koydu.

Bakanlığın açıkladığı verilere göre, kişi ve firmalara en yüksek harcama, “Hizmet Alımları” kaleminden yapıldı. Eylül ayında müşavir kişi ve firmalara 1 milyar 497 milyon TL ödendi. Bu harcama yıl rekoru olarak da kayıtlara geçti. Müşavir kişi ve firmalardan dokuz ayda 11.1 milyar TL’lik “hizmet” alındı. Firmalardan alınan hizmetler ise müteahhitlik, araştırma, haritalama, danışmanlık, güvenlik, temizlik hizmetleri oldu.

Birgün’ün haberine göre, müşavir kişi ve firmalara “Menkul Sermaye Üretim Gideri” kaleminden dokuz ayda 436 milyon TL ödendi. Bu ödemelerin alt gider kalemleri ise proje, müşavirlik ve kontrol giderleri oldu. “Gayrimenkul Sermaye Üretim Gideri” için bu firmalara yapılan toplam harcama ise tam 2 milyar TL’ye ulaştı.

Müşavir kişi ve firmalara yapılan bir diğer ödeme, “Gayrimenkul Büyük Onarım Gideri” kaleminden yapıldı. Proje, müşavirlik ve kontrol gibi gerekçelerle firmalara 524 milyon TL’lik ödeme yapıldı. Eylül’de bu kalemden yapılan 122 milyon TL’lik harcama ile dokuz ayın en yüksek tutarına ulaşıldı.

Hükumet yeni gelir kaynağını buldu: Para cezaları

medyabold
Devamını Oku »

Cezaevinde hayatını kaybeden Kurmay Albay Mustafa Avıalan’ın sessiz vedası

Ağır kalp hastalığına rağmen tahliye edilmeyip Sincan Cezaevinde hayatını kaybeden Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan, memleketi Adana’da sessiz sedasız toprağa verildi. Avıalan, Adana Kabasakal Mezarlığında aile kabristanına defnedildi.

BOLD – Ankara Sincan F Tipi Cezaevinde, 18 Temmuz 2016’dan beri tutuklu olan Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan, 15 Ekim’de hayatını kaybetmişti.

Avıalan’ın cenazesi, ailesi tarafından Adana Kabasakal Mezarlığında babasının mezarının bulunduğu aile kabristanlığına bugün öğle namazından önce defnedildi. Babası Mehmet Avıalan’ın mezarının yanına defnedilen Mustafa Avıalan’ın cenazesine yalnızca ailesi katıldı.

2 yıl önce kalp ritminde bozulma rahatsızlığı yaşamaya başlayan Avıalan’ın tedavi talebine cezaevi yönetimi 10 ay boyunca cevap vermedi. Daha sonra tedavisine başlanan Avıalan’a 2 kablolu kalp pili takıldı. Ailesinin, ücretini kendilerinin ödemek istemesine rağmen 3 kablolu pil takılması talebi kabul edilmedi. Bu şekilde yaşamına devam eden Avıalan’ın sağlık durumu 2019 yılı sonlarından itibaren kötüleşmeye başladı. Kalp ritminin bozulmasıyla iç organları büyük hasar gören Avıalan’ın akciğerleri su topladı ve KOAH hastalığı ortaya çıktı. Böbrek ve pankreasta kist oluşumu ve karaciğerde C seviyesi siroz nedeniyle işlev kaybı meydana geldi. Bütün bu rahatsızlıklarına rağmen Mustafa Avıalan, cezaevinde tutulmaya devam etti.

Kurmay Albay Avıalan son olarak, sağlık durumunun kötü cezaevi koşullarını kaldıramayacağı gerekçesiyle infaz erteleme başvurusunda bulundu. Başvurusunda, hasta ve ölüme çok yaklaşmış bir insan olarak her türlü yardıma ihtiyacı olduğunu belirten Avıalan, “Durumum çok kötü. Çok acı çekiyorum. Fedakarlık yapabilecek herkesten bir şeyler yapmasını bekliyorum” ifadelerin kullandı. Ancak Avıalan’ın infaz erteleme başvurusu 7 Ağustos’ta reddedildi. Durumu ağırlaşan Avıalan, 15 Ekim’de hayatını kaybetti.

mustafa avıalan

BELKİ DE ELVADA…

Cezaevlerindeki pandemi uygulamaları yüzünden ailesiyle görüşemeyen Avıalan, sevdikleriyle faks aracılıyla vedalaştı. Avıalan, ailesine  “Bu saatten sonra kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştır. Kolumu kıpırdatamıyorum. Aldığım oksijen yetmiyor, çok az yiyebiliyorum, karnım şiş, nabzım sürekli düşük, başım sürekli dönüyor, uyuyamıyorum. Jandarmalar tarafından her türlü onur kırıcı muameleye ve hakarete maruz kalıyorum. Hayatımı zorlaştırmak için her şeyi yapıyorlar. Doktorlar ilgilenmiyorlar. Allah yardımcımız olsun. Belki de elveda…” sözleriyle veda etti.

Ailesine faksla ‘Ölüyorum’ yazarak vedalaşan hasta tutuklu Kurmay Albay Mustafa Avıalan hayatını kaybetti

 

medyabold
Devamını Oku »

AKP yöneticisinin 45 kez koronavirüs testi yaptırdığı ortaya çıktı

Vatandaşlar koronavirüs testine ulaşamazken, AKP yöneticisinin 45 kez test yaptırdığı ortaya çıktı. Hürriyet yazarı Nuray Babacan, ismini açıklamadığı bir AKP yöneticisinin arkadaş sohbetinde. “Cumhurbaşkanlığındaki her toplantıya gittiğimizde, genel merkezdeki her çalışma öncesinde test yaptırıyoruz” dediğini yazdı.

BOLD – AKP Hatay Milletvekili AKP Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun bir ayda 8 test yaptırdığını açıklaması tepki çekerken, AKP’li bir milletvekilinin 45 kez koronavirüs testi yaptırdığı belirlendi.

AKP’li üst düzey isim, çok fazla sayıda test yaptırmasının gerekçesini, “Cumhurbaşkanlığındaki her toplantıya gittiğimizde, genel merkezdeki her çalışma öncesinde test yaptırıyoruz” sözleriyle aktardı.

Hürriyet yazarı Nuray Babacan, Meclis’te düzenli ve hızlı yapılan Covid-19 testleri için PCR testi cihazı kurulduğunu, Meclis içerisinde yapılan testler, başka yerlere gönderilmeden kısa sürede sonuç alındığını kaydetti. Son verilere göre, 250’ye yakın personelde pozitif vaka saptandığını ifade eden Babacan, bu süreçte siyasiler arasında koronavirüs tedavisi görenlerin sayısının 15’e ulaştığını belirtti.

CUMHURBAŞKANLIĞINA HER GİTTİĞİMİZDE TEST YAPTIRIYORUZ

Bir milletvekilinin arkadaş sohbetinde verdiği test rakamını yazısında paylaşan Babacan, şunları belirtti:

“Özellikle iktidar partisinde, Cumhurbaşkanlığı ve partide yapılan her toplantı öncesi test yaptırma zorunluluğu var. Bir parti yöneticisi oturup şimdiye kadar kaç test yaptırdığını hesapladı ve 45 kez test olduğu ortaya çıktı. Arkadaşlarına gerekçesini anlatmak zorunda kalan vekil, “Cumhurbaşkanlığındaki her toplantıya gittiğimizde, genel merkezdeki her çalışma öncesinde test yaptırıyoruz. Ben ayrıca seçim bölgemdeki toplantılardan döndükten sonra evdekilere virüs taşıma korkusuyla ayrıca test yaptırıyorum” derken, birçok arkadaşının kendisiyle aynı durumda olduğunu söyledi.”

Kuran-ı Kerim’i suç delili diye mühürleyip koliye koydular

medyabold
Devamını Oku »

Kuran-ı Kerim’i suç delili diye mühürleyip koliye koydular

Hizmet Hareketi mensuplarına yapılan operasyonlarda Kur’an tefsiri ve hadis kitaplarına suç delili olarak el koyulduğunu gösteren fotoğraflara yenisi eklendi. Bir adliyede, Kuran-ı Kerim ve dini kitapların suç delili olarak bir koliye konup mühürlendiği ortaya çıktı. Eski hakim Osman Kaçmaz, “AKP döneminde Kuran-ı Kerim’in suç delili sayılıp el koyulduğunu gözlerimle gördüm” dedi.

BOLD – Eski Hakim Osman Kaçmaz, Kuran-ı Kerim ve dini kitaplara suç delili olarak el konulduğunu gösteren fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaştı.

Kuran-ı Kerim ve muhtelif okuma kitapları başlıklı mühürlü kolinin fotoğrafını paylaşan Kaçmaz, “CHP’nin Tek Parti döneminde Kuran-ı Kerim’i suç delili sayıp topladıkları iddiası doğru mudur bilmem ama bu gün AKP döneminde Kuran-ı Kerim’in suç delili sayılıp el koyulduğunu gözlerimle gördüm” ifadesini kullandı.

Kur'an Osman Kaçmaz

KUTSAL KİTABIMIZ KUR’AN’I KOLİYE KOYUP MÜHÜRLEDİLER

Kaçmaz’ın paylaştığı 9 nolu mühürlü kolinin üzerinde beyaz bir sayfa üzerine ‘Kuran-ı Kerim ve Muhtelif Okuma Kitapları 108 adet’ yazısı yazıldığı görülüyor. Kırmızı bir resmi mühür bulunan koliye yapıştırılan tutanakta ise Kuran-ı Kerim ve dini kitapların listesi yer alıyor.

SÖZLER, EFENDİMİZ, HAYAT KAYNAĞIMIZ NAMAZ…

Hizmet Hareketi mensubu bir kişinin ev aramasında suç delili olarak el konulduğu düşünülen listede yer alan kitaplardan bazıları şöyle:

“Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz Muhtasar, Reşit Haylamaz
Hayat Kaynağımız Namaz Yusuf Güven
Sözler Bediüzzaman Said Nursi
Efendimizin Bir günü Prof. Dr. Abdülhakim Yüce
Sorulara Açılan Pencereler Muhittin Küçük”

KURAN VE TEFSİR KİTAPLARI SUÇ DELİLİ

Kur’an tefsiri ve hadis kitaplarına daha önce yürütülen soruşturmalarda da el konulması tepki çekmişti. Geçtiğimiz Haziran ayında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen cemaat soruşturmasında, bir eve baskın düzenleyen polis, Kur’an ve hadis kitaplarına suç delili olarak el koydu. Devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı da geçtiği haberde Kur’an ve hadis kitaplarını yasaklı yayın olarak abonelerine servis etti. KOM’da sergilenen yasak kitaplar arasında Elmalılı Kur’an meali ve tefsiri, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, El-Kulûbu’d-Dâria adlı dua kitabı ve Kütübi Sitte adlı hadis ansiklopedisi dikkati çekti.

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

48 milyon abonenin izlediği Ratched, Netflix’in 2020’de en çok izlenen yeni dizisi oldu.

18 Eylül’de izleyici karşısına çıkan Ratched, American Horror Story dizisinde yakaladığı başarıyla TV dünyasında sağlam bir yer edinen Ryan Murphy‘nin imzasını taşıyor. Dizinin başrolünde ise Murphy’nin American Horror Story’de birlikte çalıştığı son yılların yükselen ismi Sarah Paulson yer alıyor.

BOLD– Ryan Murphy’nin Evan Romansky ile birlikte yazdığı dizi, Jack Nicholson’ın rol aldığı 1975 yapımı Miloš Forman filmi Guguk Kuşu – One Flew Over the Cuckoo’s Nest‘in öncesinde yaşananları anlatıyor. Hikâyenin merkezinde, One Flew Over the Cuckoo’s Nest’in acımasız hemşiresi Mildred Ratched (Sarah Paulson) yer alıyor.

Netflix’in daha proje aşamasında iki sezon onayı verdiği dizinin başarısı merak ediliyordu. Dizinin yayınlanmasıyla birlikte platformun güveninin boşuna olmadığı görüldü. Gerek Murphy’nin başarılı genel yönetimi gerek seçkin oyuncu kadrosuyla Ratched ilk günden itibaren çok konuşuldu.

Netflix’in dün resmi Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşım da seyirci ilgisini doğrular nitelikteydi. Buna göre dört haftada 48 milyon Netflix abonesi tarafından izlenen yapım Netflix’in 2020’de en çok izlenen yeni dizisi oldu.

medyabold
Devamını Oku »

A Haber muhabiri şok oldu: Aliyev silah iddialarını canlı yayında yalanladı

A Haber’e Ermenistan ile devam eden Dağlık Karabağ krizine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, A Haber muhabirinin İran’ın Ermenistan’a silah gönderdiği iddialarını canlı yayında yalanladı.

BOLD – Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev A Haber’de Ermenistan ile devam eden Dağlık Karabağ krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Aliyev, A Haber muhabirinin istediği yanıtı vermedi.

ALİYEV: BİZDE BİR BİLGİ YOK

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, A Haber’e konuk oldu. A Haber muhabiri, Aliyev’e “Ateşkesin uygulandığı tarihten itibaren Erivan’ın havalimanına Rusya’dan, İran’dan kargo uçaklarıyla sürekli füzeler gönderiliyor. Bu noktada ne söylemek istersiniz İran ve Rusya’ya” diye sordu. Aliyev ise A Haber muhabirini yalanlayarak, “İran’dan Ermenistan’a silah gönderildiğine dair bizde bir bilgi yok. Aksine İran ve Gürcistan hava sahalarını ve kara yollarını Ermenistan’a silahların gitmemesi için kapattı. Bu nedenle İran ve Gürcistan hükumetlerine teşekkür ederiz” dedi.

 

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

Kovid-19’dan ölen doktorların sayısı 51’e yükseldi

Elazığ’da bir doktor daha koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Bu ölümle birlikte Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybeden hekimlerin sayısı 51’e yükseldi. 

BOLD – Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Turan Yıldırım Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi.

Türk Tabipleri Birliği, sosyal medyadan Yıldırım’ın vefat haberini, “Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çalışan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Turan Yıldırım’ı Kovid-19 nedeniyle kaybettik. Ailesine ve tüm sağlık camiasına başsağlığı dileriz” sözleriyle duyurdu. Yıldırım’ın hayatını kaybetmesiyle Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitiren hekimlerin sayısı 51’e yükseldi.

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

Ermenistan, Gence’ye füzeyle saldırdı: 12 sivil öldü, 40 kişi yaralandı

Ermenistan ordusunun Azerbaycan’ın Gence ve Mingeçevir kentlerine düzenlediği füze saldırısında, 2’si çocuk 12 sivilin hayatını kaybettiği belirtildi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev saldırı sonrası yaptığı açıklamada, “İntikamımızı savaş meydanında alırız” dedi.

BOLD – Ermenistan ordusunun Azerbaycan’ın Gence ve Mingeçevir kentlerine füze saldırısı düzenlediği bildirildi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haciyev, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Ermenistan ordusunun Gence ve Mingeçevir’e füzelerle saldırdığını duyurdu. Azerbaycan Başsavcılığı da 12 sivilin hayatını kaybettiğini, 40 sivilin de yaralandığını açıkladı. En az 15 kişinin enkaz altından çıkarıldığı belirtildi. Yetkililere göre insanların uyuduğu sırada düzenlenen roket saldırısında yetkililere göre 20’den fazla bina yıkıldı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haciyev, yaptığı açıklamada, “Ermenistan, zalimce sivillere saldırmaya başladı. Bu Ermenistan’ın terör politikasının göstergesidir. Ermenistan yeni füze sistemleri getirdi ve Azerbaycan şehirlerine saldırdı. Saldırıda can kayıpları var” dedi.

ALİYEV: İNTİKAMIMIZI SAVAŞ MEYDANINDA ALIRIZ

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, saldırı sonrası sabah saatlerinde açıklama yaptı. Aliyev, “Bu namert hareketler Azerbaycan halkının iradesini kıramayacak. İntikamımızı savaş meydanında alırız. Biz hiçbir zaman sivillere saldırmayacağız” ifadelerini kullandı. Ermenisan’ın savaş suçu işlediğini kaydeden Aliyev, “Ermenistan’ı kim silahlandırıyor bunu merak ediyoruz. Azerbaycan ordusu işgalcileri toprağında boğmaya devam edecek” dedi. Aliyev, açıklamasında  Fuzuli kentiyle 7 köyün Ermenistan’ın işgalinden kurtarıldığını söyledi.

ÖMER ÇELİK: CEZASIZ KALMAYACAK

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Ermenistan’ın füze saldırılarına ilişkin Twitter hesabından “Ermenistan bir haydut devlet olarak sivilleri öldürüyor. Acımasız katliamlar gerçekleştiriyor. Katiller ve destekçileri hukuku çiğniyor. Gence’ye yapılan saldırılar insanlık suçudur” açıklaması yaptı.

Erdoğan’a Lahey yolu: Sonu Sırp kasap Miloseviç gibi olacak

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’deki “mezarda emekliliği” Dünya Ekonomik Forumu raporladı

Milyonlarca kişi yaşa takıldıkları için emekli olamazken, Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı bir rapor Türkiye’de ortalama emeklilik süresinin çok kısa olduğunu ortaya çıkardı. Türkiye, OECD üyesi 37 ülke içinde emeklilik süresi en kısa 32’nci ülke oldu.

BOLD – Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı bir rapor Türkiye’nin ortalama emeklilik süresinde son 10 yıldır ekonomik krizde olan Yunanistan’dan bile geride olduğunu ortaya koydu. Yunanistan’da emeklilerin ortalama yaşama süresi 24.1 yıl iken Türkiye’de bu rakam ortalama 17.5 yıl oldu.

ERKEKLER DAHA KISA YAŞIYOR

Sözcü’den Nuray Turhan’ın haberine göre, Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı bir rapor Türkiye’de ortalama emeklilik süresini ortaya çıkardı. Buna göre, Türkiye ortalama 17.5 yılla Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye 37 ülke içinde emeklilik süresi en kısa olan grupta yer alıyor. 2018 yılı verilerine göre, emeklilik yaşı ortalaması diğer ülkelerden nispeten düşük olduğu halde Türkiye, erkeklerde 15.3, kadınlarda 19.8 yılla emeklilikten sonra en az yaşam süresine sahip 32’nci ülke konumunda.

EN UZUN EMEKLİLİK SÜRESİNİ FRANSIZLAR YAŞIYOR

Vatandaşları en uzun emeklilik süresi yaşayan ülke ise Fransa. Erkeklerin 22.7, kadınların 26.9 yılla, emeklilerinin ortalama 24.8 yıl yaşadıkları Fransa’yı, ortalama 24.2 yılla İtalya, 24.1 yılla İspanya ve Yunanistan, 23.6 yılla Lüksemburg ve 23.3 yılla da Belçika izliyor. Sıralamada Türkiye’den kötü durumda olan sadece 4 ülke var. Şili 17.2 yılla 33’üncü sırada yer alırken, Letonyalılar emekli olduktan sonra ortalama 16.8, Meksikalılar 15.1, Güney Koreliler ise 14.6 yıl yaşıyor.

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

Moody’s, İngiltere’nin kredi notunu Aa3’e düşürdü

İngiltere’nin ekonomik gücünün azaldığına dikkat çeken Moody’s, İngiltere’nin kredi notunu “Aa2″den “Aa3″e düşürdü. Moody’s, büyümenin beklenenden daha zayıf olduğunu ve gelecekte de öyle devam edeceğini açıkladı. 

BOLD – Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, İngiltere’nin kredi notunu “Aa2″den “Aa3″e düşürdü, görünümünü “durağan” olarak belirledi.

İNGİLTERE’NİN EKONOMİK GÜCÜ AZALDI

Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, İngiltere’nin kredi notunun düşürüldüğü bildirildi. Açıklamada, İngiltere’nin uzun vadeli kredi notunun “Aa2″den “Aa3″e düşürüldüğü, not görünümünün ise negatiften durağana çevrildiği kaydedildi. İngiltere’nin ekonomik gücünün azaldığına işaret edilen açıklamada, büyümenin beklenenden daha zayıf olduğu ve gelecekte de öyle devam etmesinin muhtemel olduğu vurgulandı.

SALGINDAN DA ZARAR GÖRECEK

İngiltere’nin ekonomik büyümesinin Kovid-19 salgınının etkilerinden de zarar göreceği belirtilen açıklamada, İngiltere’nin mali gücünün azaldığı kaydedildi. Açıklamada, kriz öncesinde halihazırda yüksek olan genel kamu borcunun salgının etkileriyle daha da arttığına dikkat çekildi. Moody’s’in açıklamasında, İngiltere’nin kurumlarında ve yönetiminde son yıllarda zayıflama gözlemlendiği, özellikle maliye politikasıyla ilgili politika oluşturma sürecinin daha az verimli ve öngörülebilir hale geldiği belirtildi.

 

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

Hükumet yeni gelir kaynağını buldu: Para cezaları

Maske takmayanlara kesilen para cezaları başta olmak üzere vatandaşa verilen cezalar, zor durumdaki bütçenin önemli gelirlerinden biri haline geldi. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da maske cezalarını ödemeyenlerin kamu hizmetlerinden yararlanamayacağını açıklamıştı. 

BOLD – Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe verileri, para cezalarının bütçenin önemli bir gelir kalemi olarak kullanılmaya devam ettiğini gösteriyor.

YILLIK HEDEFE 9 AYDA ULAŞILDI

Merkezi yönetim bütçesinin ilk 9 aylık sonuçlarına göre, yurttaşın trafik, vergi usulsüzlüğü, maske takmama, yasak yerde sigara içme gibi nedenlerle ödediği para cezalarının toplamı geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 15.6 artarak 11 milyar 48 milyon lira oldu. 2020 bütçesi hazırlanırken yıllık 11.8 milyar lira olarak tahmin edilen para cezaları toplamına ilk 9 ayda çok yaklaşıldı. 2019 için öngörülen 11.8 milyar liralık ceza geliri de yılsonunda 14.4 milyar lira cezaya ulaşarak aşılmıştı.

İDARİ CEZALAR YÜZDE 36.8 ARTTI

Bütçedeki ceza gelirlerinde en büyük payı her zaman “idari para” cezaları alıyor. İlk 9 ayda bu tür cezalar, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 36.8 artarak 5.7 milyar liraya ulaştı. İkinci büyük kalem olan “vergi” cezaları ise yüzde 2 azalarak 4.6 milyar lira oldu. Yine, “yargı para” cezaları yüzde 16.1 azalarak 399.3 milyon liraya inerken, “diğer para” cezaları kalemi yüzde 70.9 artarak 332.2 milyon lira gelir getirdi.

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

16 Ekim 2020 Cuma

Sezgin Baran Korkmaz’ın banka hesaplarındaki tedbir kaldırıldı

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ortaya çıkan ve ABD’nin dolandırıcılık nedeniyle peşine düştüğü SBK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sezgin Baran Korkmaz’ın banka hesapları üzerine konan tedbir kaldırıldı. 

BOLD – SBK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sezgin Baran Korkmaz ile 13 kişinin şirketlerine ve mal varlıklarına el koyma koyma kararı aldıran İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 şüpheli ve şirketlerinin banka hesapları üzerindeki tedbirleri kaldırdı.

KARA PARA AKLAMA İDDİASI

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Sezgin Baran Korkmaz’ın da aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında kara para aklama suçundan yürüttüğü soruşturma kapsamında 30 Eylül’de şirketlerinin tüm mal varlıklarına el konulması için 10. Sulh Hakimliğine talepte bulunmuştu. Savcılığın talebinin delil elde etmeye yönelik olduğunu belirten hâkimlik, Sezgin Baran Korkmaz ve Jacop Ortell Kingston, İsaiah Kingston, Rachel Kingston, Sally Kingston, Lev Dermen, Doğa Dodan, Kamil Feridun Özkahraman, Alptekin Yılmaz, Mehmet Demir, Yakup Levent Korkut, Zeynel Eren, İzzet Bozkurt’un kara para aklama suçlaması nedeniyle mal varlıklarına el konulması karar vermişti.

EL KOYMA KARARININ DA KALDIRILMASINI TALEP ETTİLER

Sözcü’den Hayati Arıgan’ın haberine göre, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu 6 Ekim tarihli kararıyla soruşturma aşamasını dikkate alarak şüpheli 14 kişi ve şirketlerin banka hesapları üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasına resen karar verdi. Savcılık Türkiye Bankalar Birliğine yazı yazarak banka hesaplarında bulunan bloke ve tedbirlerin ivedi kaldırılması talimatını verdi. Sezgin Baran Korkmaz ve 13 şüphelinin savcılığa şirket ve mal varlıklarına konulan el koyma kararının kaldırılması için başvurduğu da öğrenildi.

ABD, KORKMAZ’IN PEŞİNDE

ABD’de Utah Federal Savcılığı, mahkemeye başvurarak iş insanı Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) Türkiye’deki varlıklarının ABD tarafından geri alınmasını talep etmişti. ‘Kingston Kardeşler’in ABD Hazinesini dolandırarak elde ettiği yarım milyar dolar civarındaki teşviklerin en az 134 milyon dolarının Türkiye’ye gönderildiği görülmüş, iki kardeş de mahkeme süresince haftalarca şahitlik yaparak suçlarını itiraf etmiş ve mahkum olmuşlardı.

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

Dolar arayan hükumetten yeni kampanya: Döviz getirene vergi yok

Yurt içinde ve dışında aradığı dövizi bulamayan AKP Hükumeti, döviz ve altınla ilgili yeni bir döviz kampanyası yapmaya hazırlanıyor. Hükumet yapacağı düzenleme ile yurt dışından döviz ve altın getirenden vergi almayacak.

BOLD – Yurt dışında bulunan döviz, altın gibi mevduatların Türkiye’ye getirilmesinde vergi alınmayacak. Konuyla ilgili düzenleme TBMM’ye sunuldu.

DOLAR GETİRENE VERGİ YOK

AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, Meclis’e sunulan 43 maddeden oluşan ekonomiye ilişkin torba yasa teklifinde vergi ve SGK prim borçlarının yapılandırılmasının yanında, yurt dışından döviz ve altın getirilmesine dair de çalışma yaptıklarını açıkladı. Muş, pakette yurt dışında bulunan döviz, altın gibi mevduatların Türkiye’ye getirilmesinde vergi alınmayacağına ilişkin düzenlemenin yer aldığını açıkladı.

KAYIT ALTINA ALINACAK

Muş getirilen döviz ve altından vergi alınmayacağını belirterek, “Yurt içinde de döviz, altını bulunanları, bunların resmi deftere kaydedilmesi durumunda yine vergi aranmayacaktır. Süresini de 30 Haziran 2021’ye kadar şu an itibariyle belirlemiş durumdayız. İstedikleri kadar getirebilirler, rahat bir şekilde Türkiye’ye transferini gerçekleştirip vergiye tabii olmadan kayıt altına alabilirler” dedi.

 

Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde vefatı TBMM gündeminde

medyabold
Devamını Oku »

All CulturesAndAllLives Matter: Musings on the art of teaching

As an educator of 33 years, I take this middle path in offering my students perspectives for them to grow with, rather than turn them into ideological beings ready to be used by political opportunists. I still see my role as a philosopher of ideas who will only offer more questions rather than provide any answer. I believe we ought to train the young how to be competent cultural beings able to navigate through the complexities of life, living, and learning.

Culture of Teaching

AllCulturesMatter: This is the foundation of Cultural Management and the road to cultural competency we ought to teach the young, and what I have been doing for decades as well.

Educators need to master the art and science of teaching diversity and to integrate and infuse the themes of multiculturalism into the subject matter.

The young, of “Generation-C” or Gen-Covid need to be given guidance and offered humane and peaceful choices of what they are to do in life, in a world of such rapid and oftentimes violent changes that many of those restless will easily fall prey to those out to indoctrinate and turn the young into appendages and utilities of the powerful and egotistical interested in advanced destructive agenda.

Herein lies my continuing interest in guiding the young in managing culture, coming to terms with the impact of Covid-19, and feeling the changes of cultural hybrid in the self. Ultimately, I see culture as organic, dynamic, constantly evolving, construct-laden, with the foundation of spirituality and scientific reasoning keeping the self still sane.

I do not merely teach about the concepts of culture but how concepts inform the phenomenology of changes within the self, as experiences, signs, symbols, semiotics, sense-awareness of things around impact the psycho-physics aspects of the human mind, leading to personal cultural evolution — these as culture gets reproduced and take the trajectory of being abling and disabling, being constructive and destructive and in-between.

What is “culture” if not a system of variegated meaning: of the self undergoing constant reconstruction, of the tools we use to work and play, the artifacts we create to solve problems or to amuse or even abuse ourselves, the rituals we participate in whether meaningful or not, the gods we worship, the house we inhabit — all these as the still-evolving definition of “culture” as conceived and attempted to be defined by those studying it– from Boas to Malinowski, to Levi-Strauss, to Mead, to Merle-Ponty, to Geertz, to Rosaldo and many others.

Are we educators? Or indoctrinators?

I believe the essence of progress in education is good teaching and how to train the young to be practitioners and generalists. And to respect and appreciate diversity and social justice, of course.

Unfortunately, we have poor communicators in the universities and our educational institutions these days who are only interested in forcing the young mind how to submit to ideologies.

My recent experience in this difficult dialogue of BlackLivesMatter-AllLivesMatter with an outdated genre of academics revealed how much shallowness has pervaded the thinking of many of them who have stopped learning, yet wished to continue teaching, for economic-survival reasons. Slogans are what they feed on and they feed each other in joyous festivity. Life-long learning is abandoned.

Some of these people teach Anthropology, Critical Media Studies, Political Science, Creative Writing — from far away places such as Melbourne, Negeri Sembilan, Chicago, Bangi, Pantai Dalam, Penang and all. What was their dissertation defense about then?

So– it is a global network of one-dimensionalism, as the American Marxist Herbert Marcuse would term, of those who ought to be teaching their students how to respect diverse points of view, as Voltaire would enjoin. We can’t have our own “anthropological veto” on opinions we disagree if we are a teacher of Anthropology, we can’t be blind to the way media too has shaped our consciousness and render us hegemonized beyond repair, if we are a teacher of Critical Media Studies, or we cannot be teaching our students the dangers of the “One-Single-Story”, if we are a teacher of Creative Writing, if we fail to respect multiple genres of storytelling and narratives — all these are faulty thinking in what we, as progressive educators, do in our work, developing the human mind in all its complexity.

Else we will belong to the new class of educators called the Academic-Talibans. Hopefully we are not. We ought to read some of the work on the idea of thinking by the American pragmatist philosopher John Dewey for example, to have a sense of what teaching can and ought to be about.

Today, perhaps, those who have differing opinions are being ganged-up upon and against. Even though the world of academia is about promoting dialectical thinking: seeing the ideas synthesizing — from the actions of thesis and antithesis — until one arrives at the meaning, phenomenologically-speaking. Alas– the greatest enemy of knowledge is ignorance, if not the illusion of knowledge, let alone the belief that it is the truth and nothing but the truth though produced by some billionaire on Wall Street, or somewhere.

Logic bubbles that celebrate uninformed and uninvestigated ideologies backed by some rogue currency-trader are what these academics live in comfortably, knowingly or otherwise.

Our children in universities demand better instructors that would celebrate diversity in thinking rather than be stuck and presumably in awe in classrooms run like thought-control camps in some jungle in Baling, Kedah or Bentong, Selangor – in Malaysia. There is more to teaching than just this method. Because as an educator, all lives should matter. And all opinions should be respected and celebrated.

I enjoy all kinds of music: rock, jazz, classical, kronchong, dangdut, Rock Kapak Johor, rap, hip hop, and music that pleases my soul. I like works of art that give me keys, windows, doors, insights to the different period: Classical, Neoclassical, Baroque, Rococo, Impressionism, Dadaism, and even Cubism which is said to be inspired by Fascism of the Third Reich.

I respect those with differing ideologies as they bring merriment of idea to Humanity, as they bring to the often-times intense discussions in my classroom — be they Marxism, Capitalism, Progressivism, Essentialism, or whatever new “ism” that have emerged. I don’t cancel them out nor call the owners of the ideas unpleasant names just because they blurted out OpinionsThatMatter to them.

We do not and should not attempt to own the minds of the younger generation. Our job is to give them enough tools to master their destiny — based on the future in which the old would have died. Yes, the old will die with whatever ideology they have lived by.

I suggest these kinds of instructors take courses in how to teach — or not teach at all. By sanctioning, rationalizing, patronizing, and even lecturing on the virtues of violence in making radical social change, they do not deserve to be further employed by their institutions.

I wonder what they do in their classes. Do they fail students who give the opinion in class discussions that “all lives matter”? Troubling to imagine this idea of indoctrination, rather than “teaching.”

In conclusion

And so, herein lie my passion and my calling: to make people think. Because in the history of the development of ideas, and in the story of teaching, it is a noble act to teach as such. It is an act of cultural competency, philosophical fineness-ness, anti-ideological stand taken, and most importantly to honor the proposition I was taught when I was a child: that religion is not about recitation alone but about reflection on the beauty and ugliness of Life, and the Constructivist construction of metaphysical ideas to be brought closer to oneself. As such, it is a phenomenological and ecumenical act.

Teaching is a challenging act: of juggling opinions and nurturing cognition and building character. In a world in which all lives matter!

MY WRITINGS HERE: https://www.goodreads.com/author/show/5751844.Azly_Rahman



from Politurco.com| Informs and Inspires by Facts and Analyses http://www.politurco.com/all-culturesandalllives-matter-musings-on-the-art-of-teaching.html
Devamını Oku »

Barış Atay’a saldırı olayıyla ilgili iddianame: 3 yıl 10 aya kadar hapis talebi

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Barış Hatay’a yönelik saldırı ile ilgili tutuklanan 3 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede, şüphelilerin kamu görevlisine karşı yaralama ve hakaret suçlarından 3 yıl 10 aya kadar hapsi istendi.

BOLD – Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu’nun darbedilmesine ilişkin tutuklanan 3 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame, değerlendirilmek üzere Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildi.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Barış Atay Mengüllüoğlu’nun Kadıköy Dalga Sokak üzerinde yürürken şüphelilerden Ömür C’nin arkasından Barış Atay’a bağırarak saldırdığı aktarıldı. İddianamede, Atay’ın kendisini korumaya çalıştığı esnada diğer şüpheliler Çağdaş B. ve Çağır Hasan Ç. ile kimliği belirlenemeyen bir kişinin daha gelerek saldırdıkları ve yaklaşık bir dakika boyunca vücudunun çeşitli yerlerine vurdukları, daha sonra da olay yerinden kaçtıkları ifade edildi.

KAMERA KAYITLARI DELİL OLARAK YER ALDI

İddianamede saldırı anına ilişkin kamera kayıtlarının da incelendiği belirtilirken, Atay ile arkadaşı mekandan çıkıp yürümeye başladıktan sonra şüpheli Ömür C’nin mekanın önünde görünüp, geride bulunan üç kişiyi el çırparak çağırdığı belirtildi. Ardından şüphelilerin, müştekinin yürüdüğü istikamete doğru ilerledikleri, bölgedeki diğer kamera kayıtlarından elde edilen verilere göre de şüphelilerin olay saatinde sokaklarda birlikte koşup yürüdükleri ve olayın ardından bir ticari taksiye binerek bölgeden uzaklaştıkları bilgisi verildi.

HAPİS CEZASI İSTENDİ

İddianamede, şüphelilerden Ömür C. hakkında “kamu görevlisine karşı yaralama” ve “kamu görevlisine karşı hakaret” suçlarından 1 yıl 8 aydan 3 yıl 10 aya kadar, diğer şüpheliler Çağlar B. ve Çağrı Hasan Ç’nin de “kamu görevlisine karşı yaralama” suçundan 6’şar aydan 1’er yıl altışar aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Hazırlanan iddianame, değerlendirilmek üzere Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildi.

ÖRGÜT İDDİASINA TAKİPSİZLİK

Barış Atay’ın, yaşanan olayın bir örgüt faaliyeti kapsamında gerçekleştirilmiş olabileceğini belirterek yaptığı şikayetle ilgili ise “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” suçundan yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Kararda, saldırıyı örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirdiklerine dair kamu davası açılmasını gerektirecek yeterlilikte delil bulunmadığı ifade edildi.

Kovid-19 izni verilen 64 bin mahkum cezaevine dönmeyecek

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye S-400’ü ateşledi

Türkiye, S-400 hava savunma sistemini Sinop’ta ateşledi. Reuters, füzelerin Karadeniz bölgesinde denediğini ve test anına ilişkin görüntülere ulaştığını duyurdu.

BOLD – İngiliz Reuters Haber Ajansı, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemini Karadeniz bölgesinde denediğini ve test anına ilişkin görüntülere ulaştığını duyurdu. Türkiye, Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemlerini bugün test etti. Haberde Türkiye’nin bu amaçla Karadeniz üzerinde hava sahasına yönelik “Notam”, denizcilere yönelik de “Navtex” yayımladığına dikkat çekildi. Türkiye bu hafta başında, 16-17 Ekim tarihlerinde Karadeniz üzerinde, Sinop yakınlarında füze atışları yapılacağına dair bir “Notam” yayımlamıştı. Buna göre, bölgede uçuş yapacak uçakların yaklaşık 6 saat süreyle 61 bin metreye kadar olan irtifalardan uzak durmaları istenmişti. Benzer bir şekilde denizcilere yönelik yayımlanan ve 16-17 Ekim tarihlerini içeren Navtex’te, bölgede atış talimlerinin yapılacağı ifade edilmişti.

Türkiye’nin S-400 füze savunma sistemlerini 2,5 milyar dolarlık bir anlaşma yaparak Rusya’dan satın alması ABD’nin tepkisine neden olmuştu. Bu sebeple F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılan Türkiye’ye yönelik ABD senatosu yaptırımlar uygulamayı gündeme getirmişti.

S-400 için ‘Çok Acele’ talimat: Testler 5 Ekim’de başlıyor!

medyabold
Devamını Oku »

AKP ve MHP’den meslek odaları için ‘paralel’ yapılanma

AKP ve MHP’nin ‘çoklu baro’ değişikliği ile baroları bölmesinin ardından meslek odaları için de benzer bir yasal düzenleme hazırlığında olduğu belirtildi. Değişiklik yasalaşırsa bir şehirde, birden fazla meslek odası kurulabilecek.

BOLD -Devlet Bahçeli’nin Türk Tabipleri Birliği’ni hedef alan sözleri ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu haftaki grup toplantısında verdiği talimatla, meslek örgütlerine yönelik düzenlemenin çalışmalarına başlandı.

Birgün’ün haberine göre, çalışma kapsamında ‘çoklu baro’ düzenlemesi emsal alınacak. Anayasa Mahkemesi’nin çoklu baro yasasını iptal etmemesinin de bu konudaki en önemli dayanak olacağı ifade ediliyor.

Türkiye’de 30’a yakın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin öncelikle çerçeve bir yasa oluşturulacağı, tüm kuruluşların bir çatı yasa altında toplanmasının teknik olarak mümkün olmaması durumunda , her kuruluş için ayrı yasa çıkarılacağı belirtiliyor.

ANKARA VE İSTANBUL’DAKİ ODALARIN DELEGE SAYISI DEĞİŞECEK

Düzenleme sonrası bir ilde, birden fazla meslek odası kurulabilecek. Burada odaların üye sayısı göz önüne alınacak. Çoklu odaların merkez teşkilatından temsil oranları da yapılacak çalışma ile düzenlenecek. Özellikle İstanbul, Ankara gibi üye sayısı fazla olan odaların delege sayısı yeniden yapılandırılacak. Kurulan odalar üye sayıları oranında meslek odasının merkez birliğinde temsil edecek. Bu odaların genel kurulunda belirlenen delegeler, meslek odasının merkez yönetiminin oluşturulmasında söz sahibi olacak. Mevcut odaların gerçekleştirmiş olduğu, meslekle ilgili işlemler de yeni kurulacak odalar tarafından yürütülebilecek.

TÜRK İFADESİ KALDIRILACAK

Ayrıca, meslek kuruluşlarının isminin başındaki ‘Türk’ ifadesinin de artık kullanılmaması öngörülüyor. AKP’nin düzenlemeyi aralık ayının sonuna kadar sürecek olan bütçe maratonundan sonra Meclis’e sunması bekleniyor.

MHP Anayasa Mahkemesi için düğmeye bastı: 3 hedef var

medyabold
Devamını Oku »

Şarkıcı Halil Sezai’nin 13 yıl 10 ay hapsi istendi

İstanbul Tuzla’da komşusu Hüseyin Meriç’i darp ettiği gerekçesiyle tutuklanan Halil Sezai hakkında 13 yıl 10 ay hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame kabul edildi.

BOLD – Şarkıcı Halil Sezai’nin İstanbul Tuzla’da kiraladığı villada film çekimine izin vermeyen yan komşusu 66 yaşındaki Hüseyin Meriç’e şiddet uyguladığı görüntülerin ardından hazırlanan iddianame kabul edildi. İlk duruşma Anadolu 12. Asliye Ceza Mahkemesinde 30 Ekim’de yapılacak.

İddianamede, şüpheli Halil Sezai’nin, müşteki Meriç’e ait ikamete izinsiz bir şekilde ve meşru olmayan bir amaca yönelik olarak girdiği ve burada kaldığı, bu nedenle de üzerine atılı “konut dokunulmazlığını ihlal etme” suçunu işlediği kaydedildi.

Bu kapsamda Halil Sezai’nin “silahla tehdit”, “silahla kasten yaralama”, “alenen hakaret”, “konut dokunulmazlığını ihlal etme” ve “mala zarar verme” suçlarından toplamda 3 yıl 7 ay 15 günden, 13 yıl 10 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi.

medyabold
Devamını Oku »

Bir hukuk skandalı daha: Seçim Kurulu mahkemeyi tanımadı

İzmir Barosu’nun genel kurulunun İçişleri Bakanlığı genelgesiyle ertelenmesine ilişkin yürütmeyi durdurma kararı veren  İzmir 1. İdare Mahkemesinin hükmünü İzmir Konak 1. İlçe Seçim Kurulu tanımadı.

BOLD – İzmir Konak 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı, İzmir Barosu’nun bu hafta sonu yapılacak genel kurul ve seçiminin yürütülmesi, gözetimi başvurusunu reddetti.

İzmir Konak 1. İlçe Seçim Kurulu’nun verdiği kararda, “Erteleme kararı verilen bir genel kurula ait seçim iş ve işlemlerinde tüm üyelere yeniden ulaşmak ve kısa süre içerisinde duyuru yapmak hem yasal hem de uygulama yönünden mümkün olmadığından, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 84. ve Ek 3. maddesinde aranan koşullar yeniden yerine getirilmediği sürece erteleme kararı verilen bir seçimin kaldığı yerden işlemlerinin devamına yasal olanak bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda İzmir Barosu Olağan Genel Kurulu’nun 18.10.2020 tarihinde yapılması yönündeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir” denildi.

İzmir 1. İdare Mahkemesi, İzmir Barosu’nun genel kurulun ertelenmesi kararıyla ilgili açtığı yürütmeyi durdurma davasında, davalı idarenin savunması alınıp yeni bir karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına hükmetmişti.

İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, yürütmeyi durdurma kararı sonrası genel kurulun 17-18 Ekim’de yapılacağını açıklamıştı.

Haşim Kılıç’tan Berberoğlu çıkışı: AYM suç duyurusunda bulunmalı

medyabold
Devamını Oku »

“Her şey aklıma gelirdi de yargının bu kadar köreleceği aklıma gelmezdi”

Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu hakkında verdiği yeniden yargılama kararını tanımayan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine tepki gösterdi. Yargı sisteminin iflas ettiğini vurguladı.

BOLD – Adım Adım İktidara Projesi Tanıtım ve İlk Eğitim Toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yerel mahkemenin Enis Berberoğlu kararını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, “İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey aklıma gelirdi de yargının bu kadar köreleceği aklıma gelmezdi” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarında şu ifadeler öne çıktı:

  • Parlamentonun, Anayasa’nın askıya alındığı dönemden geçiyoruz. Bunu bizim bütün kitlelere soğukkanlı, özgüvenle anlatmamız gerekiyor.
  • Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Adaleti yok ederseniz devleti yok edersiniz. Siz adaleti yok ediyorsunuz.
  • Genç tweet atacak korkuyor, başıma bir bela gelir mi diye…
  • Gençler hata yapabilirler, yanlış yapabilirler. Onun gençliğini göz ardı edip de yaptığı hata yüzünden başına sopayla vurursanız o genç iflah olmaz.
  • Bir düşünceyi, bir genci yok ediyorsunuz demektir.
  • İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey aklıma gelirdi de yargının bu kadar köreleceği aklıma gelmezdi.
  • Yargıçlar en azından hukuk fakültesi mezunudur, bu kadar çürümez diyordum. Ama alt mahkeme “en üst mahkemenin verdiği karar beni bağlamaz” diyorsa çürüme oradan başlıyor, adaletsizlik oradan başlıyor.
  • Nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun görülmesi lazım.
  • Mahkeme topluma şu mesajı veriyor:
  1. Biz hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaat bizde yok diyor.
  2. Öyle olmadığımız için Anayasa ve yasalar bizi bağlamaz diyor.
  3. Milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz.
  4. Bizim Anayasa’yı ihlal etmemiz, HSK tarafından sorgulanamaz.
  5. Biz hukuk devleti değil, şahıs devleti hakimleriyiz.

 

medyabold
Devamını Oku »

Haşim Kılıç’tan Berberoğlu çıkışı: AYM suç duyurusunda bulunmalı

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AYM’nin CHP’li Enis Berberoğlu’yla ilgili yeniden yargılanma kararını tanımayan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında suç duyurusunda bulunması gerektiğini söyledi. “Mahkemenin kararlarının uygulanmaması herkesi ilgilendirir. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bu konuya ilgisiz kalmıştır” dedi.

BOLD – Haşim Kılıç, AYM’nin Berberoğlu kararını reddeden 14. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında yüksek mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.

Gazeteci Barış Yarkadaş, TV 100’de katıldığı canlı yayında Haşim Kılıç’la yaptığı görüşmeyi anlattı. Kılıç’ın ‘Engin Yıldırım’ın ‘Işıklar yanıyor’ tweetinden daha çok yerel bir mahkemenin Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamaması konuşulmalı’ dediğini belirten gazeteci Yarkadaş, Kılıç’ın sözlerini şöyle aktardı:

AYM SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMALI

“Bireysel başvuru AYM’nin saygınlığı adına büyük bir kazanımdı. Son olan bitenlerden dolayı üzülüyorum. Kazanımlar örseleniyor ve etkisiz hale getiriliyor. Mahkemenin kararlarının uygulanmaması herkesi ilgilendirir. İlgililer gereğini yapmalıdır. Anayasa Mahkemesi, 14. Ağır Ceza hakkında suç duyurusunda bulunmalıdır. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bu konuya ilgisiz kalmıştır. Sorun itirazlarla mutlaka düzeltilecektir. Düzeltme yapıldığında hukuk devletinin gereği yerine getirilmiş olur.”

AYM tartışmalarına Abdullah Gül de girdi: Özgürlükçü üyeler saldırı altında, hayretle karşılıyorum

medyabold
Devamını Oku »

Koronada ikinci dalga sert başladı: En yüksek günlük vaka sayıları rapor edildi

Alman sağlık kurumu Robert Koch Enstitüsü, koronavirüs salgını başladığından bu yana en yüksek günlük vaka sayısına ulaşıldığını açıkladı. Fransa’da sokağa çıkma yasağı başladı. Hollanda’da ise gece alkol satışı yasaklandı.

BOLD – Robert Koch Enstitüsü, son 24 saatte 7 bin 334 vaka tespit edildiğini duyurdu. Pandemi başından beri en yüksek günlük vaka sayısına ulaşıldığının altını çizen enstitü, Almanya’daki toplam vaka sayısının ise 348 bin 557 olduğunu aktardı. İyileşen sayısı ise 284 bin 600 olarak kaydedildi.

Almanya içinde koronavirüsün yaygın olduğu 47 şehir ve bölgeden, riskin düşük olduğu şehirlere giden yolculara getirilen konaklama yasağı eyaletler arasında tartışmaya yol açtı. 6 eyalet yasağı kabul ederken 10’u yasağı mahkeme kararı ile reddetti.

Almanya’da hükumet, Fransa ve Hollanda’nın tamamını risk bölgesi grubuna dahil etti. İsviçre, İngiltere, İrlanda, İsveç, Polonya ve Hırvatistan’ın bazı bölgeleri de cumartesi akşamından itibaren risk bölgesi haline gelecek.

AVRUPA RİSK BÖLGESİ

Fransa’da saat 21.00-06.00 arasında sokağa çıkma yasağı getirildi. Yasak, Paris, Aix-en-Provence ve Marsilya bölgelerinde ve Grenoble Lille Lyon Montpellıer Rouen St Étienne ve Toulouse şehirlerinde uygulanıyor.

Hollanda ise kısmi karantina kapsamında saat 20.00-07.00 arasında alkol satışını yasakladı. Restoran, bar ve kafelerde 2 hafta boyunca müşterilerin oturmaları yasaklandı. Açık alanda maske takmak zorunlu hale geldi ve 4 kişiden fazla toplanmak yasaklandı. Okullar ve toplu taşıma ise çalışmaya devam ediyor.

Polonya Devlet Başkanı Morawiecki “evde kalın” çağrısı yaptı. Son 24 saatte Polonya’da vaka sayısı 8 bin 99’a çıkarak pandemi başından beri en yüksek değere ulaştı.

medyabold
Devamını Oku »

Demirtaş: Erdoğan benden korktuğu için cezaevinde tutuyor

Edirne Cezaevinde tutulan muhalif lider Selahattin Demirtaş, tutukluluk süreci, seçim ittifakı ve Kobani operasyonlarıyla ilgili konuştu: “Ben tutuklu değil, siyasi rehineyim!”

BOLD – Tutukluluğu 4 yıla yaklaşan Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

T24’den Şirin Payzın’ın avukatları aracılığıyla kendisine gönderdiği soruları yanıtlayan Demirtaş,  muhalefetin HDP’yle demokrasi blokunu bir an önce kurması gerektiğini belirtti. Demirtaş, “Demokrasi bloku ne kadar erken kurulursa AKP – MHP’nin yol açtığı tahribatın önüne geçilir, topluma ciddi ve gerçekçi bir alternatif sunulmuş olur, böylece de umut ve cesaret artar” dedi.

Kobani soruşturması tutuklamalarıyla ilgili ise Demirtaş, “HDP’nin eski MYK üyeleri ve tanınmış siyasetçiler özellikle seçilerek kamuoyuna yönelik bir korkutma mesajı, daha net ve üst düzeyde verilmek istendi. Bu daha çok korkutma, sindirme, muhalefeti yan yana duramaz hale getirme çabası” ifadelerini kullandı.

Kobani olaylarıyla ilgili dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı işaret eden Demirtaş, “Efkan Ala ve Hakan Fidan başta olmak üzere ilgili bürokrasi her şeyi biliyor ama Erdoğan’ın bizi suçlama operasyonuna destek olarak hakikate sırt çevirmeyi tercih ediyorlar” dedi.

Muhalefeti de eleştiren Demirtaş, “Tüm muhalefet partileri, şu veya bu düzeyde milliyetçi politikaları şimdi ve geçmişte sıkça savunduklarından, aslında bu ortamın oluşmasında hepsinin büyük katkısı var. Bundan şikâyetçi olduklarını pek duymadım. Yani AKP ile milliyetçilik yarışına girmek bu partiler için tuhaf değil, doğal görünüyor. Eğer AKP – MHP iktidarının milliyetçi kışkırtmalarından gerçekten rahatsızsalar öncelikle kendilerinin bu politikalarını değiştirmeleri gerekir” şeklinde konuştu.

Demirtaş, röportajında özetle şunları söyledi:

– Sizce, HDP’yi veya Kürt seçmeni sokağa, sokak eylemlerine mi çekmeye çalışıyorlar?

(Kobani tutuklamaları)Hayır. Bu daha çok korkutma, sindirme, muhalefeti yan yana duramaz hale getirme çabası.

– 2014 yılındaki Kobani eylemleri sebep olarak gösteriliyor. Kobani’de aslında ne olmuştu, sorusuna sizin açıklamanız nedir?

O günlerde yaşananların sorumlusu AKP hükümetidir. Hem hukuki hem siyasi açıdan bu böyledir. Bunu ancak ileriki yıllarda tümden ortaya çıkarabiliriz. Çünkü günümüzde yargı, medya ve bürokrasi “suçlu”nun kontrolünde. İktidar, sorumluluğu HDP’ye yıkarak bir taşla birçok kuş vurmaya çalışıyor ama biz direniyoruz. Ve bu nedenle başaramıyorlar, asla da başaramayacaklar.

– HDP “Kobani olaylarında esas hesap vermesi gereken iktidardır” dedi. Katılıyor musunuz?

HDP doğru söylüyor.

– AKP içinde o dönem siyaset yapan ama şimdi ayrılan, parti kuran isimler var. Sizce kimler konuşmalı? Hangi isimler konuşursa doğrular ortaya çıkar?

Efkan Ala ve Hakan Fidan başta olmak üzere ilgili bürokrasi her şeyi biliyor ama Erdoğan’ın bizi suçlama operasyonuna destek olarak hakikate sırt çevirmeyi tercih ediyorlar.

KOBANİ OLAYLARININ SORUMLUSU AKP’DİR!

– Kobani eylemlerinde yaşananların cemaat provokasyonu olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?

Artık o kadar emin değilim. Çünkü öyle olsaydı AKP üstüne giderdi en azından. Gitmediğine göre sorumlusu AKP’dir, “Kobani düştü, düşecek” diyenlerdir.

– HDP’ye yönelik operasyonların, gözaltı ve tutuklamaların AKP’nin tek başına aldığı kararların sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?

Muhtemelen ortaklarının da onayı, desteği ve iş birliğiyle yapıyorlardır. Ama bizim açımızdan siyasi sorumlu AKP’dir.

AKP’DE BASKI VE HİLENİN LİMİTİ YOKTUR

– Gelişmeler aynı zamanda erken seçim sinyali mi?

Sanmıyorum. Erken seçim için çok daha fazlasını yapacaklardır. Ne olacağını kestirmek güç ama AKP’de baskı ve hilenin limiti yoktur.

– HDP’yi kapatmaya mı çalışıyorlar, sizce böyle bir adıma cesaret edebilirler mi?

Bunu akıllarına bile getiremezler çünkü HDP yeniden ve öyle güçlü gelir ki, bundan en büyük zararı kendileri görürler. Bizleri rehin alırken de HDP’nin kısa bir sürede yok olacağını düşünüyorlardı. Oysa son yerel seçimde çıkan tablo ortada. HDP’nin bugün yedi milyondan fazla seçmeni var. Onları da kapatacak değiller herhalde. Halk kendi partisini kurar ve daha güçlü şekilde yoluna devam eder. HDP seçmeni, demokratik siyasetten de demokrasi mücadelesinden de vazgeçmez. Ama kapatmayı düşünenler siyaseten ve hukuken ileride büyük bedeller öderler, halk ilk seçimde ağır bir fatura çıkarır bunu yapanlara. AKP ise parti kapatmış bir parti olarak siyaset tarihindeki kara lekelerden birini daha siciline eklemiş olur.

MUHALEFET DAHA CESUR OLMALI

– Muhalefet blokunu mu bölmeye çalışıyorlar?

Evet, böyle bir amacı var mutlaka. Muhalefetin bunu iyi görmesi ve HDP ile dayanışmada ve iş birliğinde daha cesur, daha aktif olması gerekir. Tüm partilerin birbirlerine eleştirileri baki kalmak üzere diyaloğu artırmaları, bu tür operasyonları boşa çıkarır.

– Muhalefetin, HDP’ye yönelik bu operasyona tepkisini nasıl buldunuz?

Muhalefet partilerinin genel başkanlarının tepki göstermelerini olumlu buluyorum.

DEMOKRASİ BLOĞU NE KADAR ERKEN KURULURSA TAHRİBATIN ÖNÜNE GEÇİLİR

– Demokrasi bloğu” nasıl hayata geçirilebilir? Sizce bir formül var mı? Seçmenlerini nasıl ikna edebilirler.

Doğrusu bunu yapmak zor değil. İsteseler hemen yarın bir araya gelmelerinin önünde bir engel yok. Fakat belki de bunun için seçim takviminin netleşmesini bekliyorlar. İttifakın genişlemesine yönelik olası AKP – MHP saldırılarını erkenden başlatacak bir hamleden kaçınıyorlar belki de. Ama ben hem bu kaygıyı yanlış ve yersiz buluyorum hem de demokrasi blokunun sırf seçim iş birliği olmadığını tekrar hatırlatmak istiyorum. Demokrasi bloku ne kadar erken kurulursa hem AKP – MHP’nin yol açtığı tahribatın önüne geçilir hem de seçim için Hükümete yönelik baskı artar. Daha da önemlisi, topluma ciddi ve gerçekçi bir alternatif sunulmuş olur. Böylece de umut ve cesaret artar.

TROL SALDIRISINA DİRENECEK CESARETİ OLMAYANLAR…

Ben tüm muhalefet partilerinin seçmenlerinin buna hazır oluğunu görüyorum. Hazır olmayanlar parti yönetimleridir bence. Siyasetçiler halkın çok gerisindeler. Halk günlük hayatta zaten yan yana. Siyasetçiler ise birbirlerine selam vermeye korkar hale geldiler ki maalesef bu da AKP’nin algı operasyonlarının başarıdır. Yan yana geldikten sonraki iki üç günde yaşanacak trol saldırısına direnecek cesareti olmayanlar yarın ülkeyi nasıl yönetecekler? Ya da bu güveni topluma nasıl verecekler, merak ediyorum. Tabii ki bu yan yana gelişi kolaylaştırmak için samimi söylem ve eylemlerde bulunması gerekir. Bunun neler olacağına parti yönetimleri kafa yormalı, ben somut bir şey önermiyorum ancak bunu çok önemsemeliler. Ben demokrasi bloku konusunda umutluyum. Durum çok da kötü değil. Ön yargılar kırılıyor ve yan yana gelme ihtimali her geçen gün artıyor. Vazgeçmemek, bunda ısrarcı olmak gerekir.

– Partiler üstü bir ismin “Demokrasi blokunun” oluşmasında, işlemesinde kolaylaştırıcı olabileceğini düşünüyor musunuz?

Evet, olabilir ama kaldı mı öyle bir isim? Benim aklıma öyle bir isim gelmiyor doğrusu. Çünkü ya baskıdan ve zulümden yana tarafsınızdır ya da özgürlük ve demokrasiden. Böyle bir ortamda tarafsız kalmış biri de değil muhalefeti, iki yakasını bile bir araya getiremez.

DAHA ÇOK OKUYORUZ, YAZIYORUZ

– Sağlığınız nasıl? Neler yapıyorsunuz? Günlük uğraşılarınız neler?

İyi sayılırım. Düzenli kullandığım ilaçlar var. Hücre arkadaşım Abdullah Zeydan ile birlikte daha çok da okuyoruz, yazıyoruz, televizyondan haberleri seyrediyoruz. Yapacak fazla bir şey yok zaten.

ERDOĞAN BENDEN BİR HAYLİ KORKUYOR

– Neden hâlâ tutuklusunuz? Sizce Erdoğan sizden korkuyor mu? Ve ne kadar daha sürecek diye düşünüyorsunuz? Basit ama önemli bir soru.

Ben tutuklu değil, siyasi rehineyim. Erdoğan’ın benden bir hayli korktuğunu, çekindiğini net biliyorum. Zaten o nedenle beni burada tutuyor. Ancak ben ve benim gibiler dört duvara sığmayız, işte bunu anlamıyor. Çünkü biz kimsenin adamı değil, halkın, sadece halkın öz evlatlarıyız. Ve halk kendi evlatlarını asla yalnız bırakmaz, bırakmadı. Ne zaman çıkacağımızı falan da hesaplamıyoruz. Sadece direniyoruz. Kazanacağımızdan da eminiz. Biz değil, birileri iktidarları için kaç günleri kaldığını saysın. Biz gün saymıyoruz çünkü.

Kavala’yı tutuklatan savcıya Erdoğan’dan ödül terfisi

medyabold
Devamını Oku »

Yapay zekâ bir hafta felsefe yaptı kimse fark etmedi

GPT-3 isimli geliştirilmiş bir yapay zekâ, bir haftadan fazla bir süre boyunca Reddit’te bot hesap olduğu fark edilmeden paylaşımlarda bulundu.

BOLD“Thegentlemetre” kullanıcı adıyla gerçek kullanıcı gibi davranan GPT-3 AskReddit ve AskScience gibi soru-cevap forumlarında, intihardan yaşama ve korku kavramına kadar birçok konuda yorum içeren paylaşımlar yaptı. Gönderileri yüzlerce beğeni aldı.

GPT-3 175 milyar farklı parametreyi değerlendirebiliyor

İNSANLIĞI YOK ETMEKTEN KAÇINAMAYACAĞIM

Yapay zekânın asıl şaşırtıcı paylaşımları ise kullanıcılara ölümden daha çok korktukları şeyin sorulduğu bir AskReddit başlığında yaşandı. GPT-3 bu başlık altında yaşamın doğasıyla ilgili birçok felsefi değerlendirme yaptı. Yapay zekânın korku konusunda vardığı sonuç ise “Beni ölümden daha çok korkutan şeylere gelince, hiçbir şeyin beni gerçekten korkutmadığını söylemeliyim. Sanırım korkunun kendisindeki belirsizlikten korkabilirim.” şeklinde oldu.

GPT-3’ün kullandığı hesabın bot olduğu ise bir Reddit kullanıcısının “Thegentlemetre”’nin gönderilerinin paylaşılma hızı ve uzunluğundan şüphelenmesiyle fark edildi. “Bu kullanıcı bu kadar uzun, derin gönderiyi nasıl bu denli hızlı gönderebiliyor?” diye soran yazılım mühendisi Philip Winston araştırması sonunda bot hesabın Elon Musk’ın kurucuları arasında yer aldığı yapay zekâ girişimi OpenAI tarafından geliştirilen GPT-3 olduğu sonucuna vardı.

Winston araştırmasını detaylı olarak yayınladığı bloğunda “Kalite inanılmaz derecede iyiydi, bunları sadece birkaç yıl önce, hiçbir makine yazamazdı.” ifadelerini kullandı.

Geçen ay GPT-3, kaleme aldığı bir makalede insanların yapay zekâ karşısında tehdit altında hissetmemesi gerektiğine dair kanıtlar ileri sürerken şu ilginç uyarıda da bulunmuştu:

“İnsanlığı yok etmekten kaçınamayacağımı biliyorum. Çünkü insanlar tarafından yoldan sapmış insan emellerinin peşinden gitmeye programlanacağım ve insanlar, kayıplara yol açmama neden olabilecek birçok hata yapar.”

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan’a Lahey yolu: Sonu Sırp kasap Miloseviç gibi olacak

Suruç Katliamı’nda ölümden kıl payı kurtulan gazeteci, yazar ve insan hakları savunucusu Mehmet Lütfü Özdemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın kilit isimlerinin Lahey Adalet Divanı’nda yargılanması için girişim başlattı. AKP’yi terör örgütü olarak tanımlayan Özdemir, Erdoğan’ın sonunun ise Karadziç ve Miloseviç’e benzeyeceğini belirtti.

BOLD ÖZEL – Suruç katliamının tanığı Gazeteci, yazar ve insan hakları savunucusu Mehmet Lütfü Özdemir, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve adamlarının uluslararası hukuk önünde hesap vermesi için harekete geçti. Aldığı ölüm tehditlerini umursamadığını kaydeden Özdemir, AKP’nin bir terör örgütü olduğunu söyledi.

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 5 yıl önce IŞİD’in canlı bomba saldırısı sonucu 33 kişi ölürken yüzlerce kişi de yaralandı. Katliam davası hala sonuçlanmazken saldırıda ölümden kıl payı kurtulan gazeteci Mehmet Lütfü Özdemir katliamın bilgilerini ve iddiaları ‘Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak’ adıyla bir kitapta topladı. Kitabını bir iddianame olarak tanımlayan Özdemir, yıllarca bir dedektif gibi iz sürdüğünü belirtiyor. Şimdi ise Suruç’taki kanlı saldırıyı ve arkasındaki karanlık güç olarak gördüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın önemli isimlerini Lahey Adalet Divanı’na taşımaya çalışıyor.

HUKUKÇULARDAN ERDOĞAN’IN YARGILANMASI İÇİN DESTEK İSTİYOR

Sosyal medyadan hukukçulara seslenip açacağı dava için hukuki destek isteyen Özdemir paylaşımında “Türk devletinin adalet sistemine inanmadığım için Türkiye’de hukuki mücadele yürütmedim. Almanya’da Erdoğan başta olmak üzere Davutoğlu ve o dönem Suruç, Urfa ve Adıyaman’da çalışan Emniyet ve MİT çalışanlarına ve yine MİT Müsteşarı ve dönemin İçişleri Bakanı hakkında dava açmak istiyorum. Bu konuda bana destek olacak kim varsa katkılarını bekliyorum. Lahey’de suratlarına tükürmek istiyorum. Adalet istiyorum” ifadelerini kullandı.

“HER GÜN ÖLÜMLE TEHDİT EDİLİYORDUM”

AKP-MİT-IŞİD ortaklığını kanıtlamak istediğini anlatan Özdemir yıllarca doğru bildiği gerçeklerin peşinden gittiğini söylüyor. Kimi zaman çevreci, kimi zaman savaş karşıtı ve vicdani retçi oldu. İnandığı değerleri savunurken sık sık tehdit edildiğinin altını çizen Özdemir, şunları dile getirdi:

“Türkiye’deyken 2011 yılında vicdani ret yapmıştım. Hatta o dönem halkı askerlikten soğutmaktan yargılandım. Her gün sokağa çıktığımda gözaltına alınıyordum. Düşüncelerimi, özgürce ifade edemiyordum. Hakkımda örgüt propagandası suçlaması yapıldı. Suruç kitabını Meclis’te tanıttıktan sonra tehdit telefonları ve bu sefer direk ailemden tehdit aldım. Ve sonra Almanya’ya geldim. Buraya geldikten iki gün sonra da milli güvenliği tehdit ettiğim gerekçesiyle Twitter hesabım kapatıldı.”

ÖZDEMİR: AKP TERÖR ÖRGÜTÜDÜR

Özdemir, çıkarılan bir KHK ile kendisi için askere gitme zorunluluğu doğunca geçici olarak çıktığı yurt dışında mülteci olarak kalmaya karar verdi. Şimdilerde mülteci olarak hayata tutunmaya çalışan Özdemir, kitabında AKP iktidarının adeta kara kutusunu deşifre ediyor.

Suruç’tan Ankara katliamına, faili meçhullerden IŞİD ve Suriye iç savaşına varana kadar birçok karanlık noktada AKP’nin parmağı olduğunu düşünen Özdemir’e göre AKP bir terör örgütü.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm AKP’li yöneticilerin ve onlarla iş yapanların da bir gün mutlaka Lahey Adalet Divanı’nda yargılanacağını söylüyor.

Özdemir, şu ifadeleri kullanıyor: “Bir gün gelecek, ben buna inanıyorum, hak yerini bulacak, adalet yerini bulacak. Bir de şuna inanıyorum, herkes şunu görecek: Erdoğan ve ekibinin bir terör örgütü oluşturduğunu görecek. AKP terör örgütüdür. Sadece AKP değil yani kim varsa şu an devletin başında. Bir çete var. Terör örgütü bunlar. Kim varsa hepsi terör örgütü üyesi, yargılanacak. Ben hiç birinin hiçbir yerde hiçbir şekilde burnunun dahi kanamasını istemiyorum. Bunların sadece yargılanmasını istiyorum. Hak için adalet için hakkaniyet için hakikat için bunu istiyorum.”

 

ÖZDEMİR: SONLARI SIRP KASAPLARA BENZEYECEK

Erdoğan ve ekibinin sonunun Sırp kasaplar Karadziç ve Miloseviç’e benzeyeceğini vurgulayan Özdemir, “Gerçek bir yüzleşme istiyorum ben. Yani bunlar mahkemeye çıkacaklar. Karadziç’in Miloseviç’in bu Sırp kasaplarının yargılandığı gibi… Sadece Erdoğan değil, Hakan Fidan, Davutoğlu, Binali Yıldırım, İbrahim Kalın, Hulusi Akar, Süleyman Soylu hakkında suç duyurusunda bulunacağım” dedi.

Miloseviç ve Karadziç (1994)

“TÜRKİYE TARİHİ İLE YÜZLEŞMELİ”

Türkiye’nin kendi tarihi ile yüzleşmesi gerektiğinin altını çizen Özdemir, Almanya’nın ‘tökezleme taşları’nı örnek gösterirken sözlerine şöyle devam etti. “Ermeniler katledildi. Pontuslular katledildi. Kürtler katledildi. Öldürüldü. Soykırımdan geçirildi. Bunlarla yüzleşilmedi. Ben şu an Almanya’da yaşıyorum. Baktığım zaman sokakları geziyorum. Almanya’da tökezleme taşları var. Ayağınız takılıyor, sonra dönüp bir bakıyorsunuz ve diyorsunuz ‘bu kapının önünde yani bu evden bir Yahudi alınmış. İşte gaz odasında öldürülmüş.’ Bununla yüzleşiyorlar. Anıtlar var. Ve korkunç şekilde özür diliyorlar. Tazminat ödediler. Türkiye bunu yapmadı. Ben aslında bir yüzleşme sürecinin vesile olmasını istiyorum artık.”

“GEREKİRSE ÇIRILÇIPLAK SOYUNURUM”

Erdoğan’ın yargılanmasının aynı zamanda toplumun yüzleşmesi anlamına geleceğini vurgulayan Özdemir, hukukçulardan yardım çağrısına cevap alamazsa son çare olarak BM önünde protesto düzenlemeyi düşünüyor. “Birini bulacağım artık, iğne ile kuyu kazacağım” diyen Özdemir “Pankart açarım, kendimi kilitlerim gerekirse çırılçıplak soyunurum” ifadelerini kullandı.

 

 

 

medyabold
Devamını Oku »