28 Eylül 2019 Cumartesi

‘Polis, Kürtçe türkü söyleyen Dodan’ın elinden mikrofonu aldı’ iddiası

Batman’da polisin, bir eğlence mekanında sahne alan, O ses Türkiye şampiyonu Dodan’ın Kürtçe türkü söylediği sırada elinden mikrofonu aldığı iddia edildi. Valilik iddiayı yalanladı.

BOLD – O Ses Türkiye yarışmasının birincisi Dodan Özer’in sahne aldığı Batman’daki bir eğlence mekanında, polis ile sanatçı arasında Kürtçe müzik krizi yaşandı. İddiaya göre, polis Kürtçe ‘Ey Dilbere’ şarkısını söyleyen Dodan’ın elinden mikrofonu alarak Kürtçe müziğin yasak olduğunu söyledi. Dodan ile polis arasında tartışma yaşandı. Elinden mikrofonu alınan Dodan, vatandaşlık hakları olduğunu vurgulayarak polislere tepki gösterdi. İddiaların sosyal medyaya yansıması üzerine her kesimden polise tepki geldi.

O TÜRKÜYÜ MECLİSTE DİNLETECEK

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, polisin müdahalesine meydan okudu. “Ey Dilbere’yi” türküsünü Batman’da söylerken, O ses Türkiye birincisi Dodan’ın elinden mikrofon bir polis amiri tarafından alındıysa, bana düşen görevde bu hak ihlalini protesto etmek için Mecliste bu türküyü bütün Türkiye’ye dinletmek olacak” dedi.

Oyuncu Bülent Emrah Parlak da ‘Hoşgeldin 1993’ diyerek, polisin uygulamasına tepki gösterdi.

VALİLİK YAYINLADI

Batman Valiliğinden olaya ilişkin açıklama geldi. Valilik, Kürkçe müzik krizi ile ilgili yaptığı açıklamada ile iddiaları yalanladı. Valiliğin açıklaması şu şekilde: “Sosyal medyada “Batman ‘da polisin Kürtçe şarkı söyleyen sanatçıyı engellediği” yönünde çıkan haberler tamamen asılsızdır. Yapılan işlem alkol satışı ve canlı müzik ruhsatı olmadan çalışan iş yerine uygulanan faaliyetten men işleminden ibarettir.”

Max Kruse’nin İstiklal Marşı’nı okumasına ‘hokkabazlık’ diyen Ahmet Çakar’a tepki

medyabold
Devamını Oku »

Giresun Üniversitesi’nde öğrencisi olmayan 122 bölümde ‘maaş’ skandalı

Sayıştay, 2006 yılında kurulan Giresun Üniversitesi’nin tam 122 bölümünde öğrenci olmadığını tespit etti. Eğitim öğretim faaliyeti olmayan bu bölümlerde görevli 17 akademik ve idari personel maaşlarının tıkır tıkır ödendiği anlaşıldı.

BOLD – Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden 13 yıl önce ayrılarak kurulan Giresun Üniversitesi’nin hesaplarını inceleyen Sayıştay, bir skandalla karşılaştı. Üniversite bünyesinde bulunan fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokullarındaki bazı birimlerde ve bölümlerde öğrenci olmadığını belirledi.

13 fakülte, 3 enstitü, 5 yüksekokul, 1 devlet konservatuarı, 13 meslek yüksekokulu, 19 uygulama ve araştırma merkeziyle ile 17 yerleşkede toplam 32 bin 310 öğrencinin okuduğu Giresun Üniversitesi’nin toplam 122 bölümünün atıl vaziyette olduğu ortaya çıktı.

KURULDUĞU GÜNDEN BERİ BÖYLE

İsmail Akduman’ın Sözcü’de yazdığı habere göre, bu bölüm ve programların tamamına yakınında kurulduğundan itibaren hiçbir eğitim-öğretim faaliyeti olmadığı, sadece birkaç tanesinde en son 2013/2014 eğitim öğretim döneminde öğrenci olduğu anlaşıldı.

Bunun yanı sıra 24 Ekim 2011 tarihinde kurulan Sivil Havacılık Yüksek Okulu, 16 Mayıs 2013 tarihinde kurulan Turizm Fakültesi, 5 Haziran 2015 tarihinde kurulan Denizcilik Fakültesi, 27 Ağustos 2015 tarihinde kurulan Diş Hekimliği Fakültesi, 20 Nisan 2016 tarihinde kurulan Piraziz MYO, 24 Nisan 2017 tarihinde kurulan Bulancak Endüstriyel Sanatlar MYO’ya bugüne kadar hiç öğrenci alınmadığı ve eğitim öğretim faaliyeti olmadığı belirtildi.

YILLARCA MAAŞ ÖDENDİ

Sayıştay raporuna göre hiçbir eğitim öğretim faaliyet olmamasına rağmen 3 profesör, 6 öğretim görevlisi, 6 fakülte ve MYO sekreteri, 1 doçent ve 1 bilgisayar işletmeninden oluşan toplam 17 personele yıllarca maaş ödendiği açıklandı.

Giresunün Üniversitesi rapor ile ilgili verdiği cevapta, atıl olan birimler ile ilgili olarak Yüksek Öğretim Kurumu ile yazışmalar yapıldığı ve devam ettiğini bildirdi. Sayıştay ise cevaba karşılık yaptığı değerlendirmede, “İhtiyaçlar dikkate alınmadan fakülte/bölüm açılması ve cari giderlerinin ödenmeye devam edilmesinin kamu kaynaklarının etkili, ekonomik, verimli kullanılmamasına sebebiyet verdiği değerlendirilmektedir” görüşünde bulundu.

16 yaşındaki çocuğa alkol ve uyuşturucu verip cinsel istismarda bulundular

medyabold
Devamını Oku »

16 yaşındaki çocuğa alkol ve uyuşturucu verip cinsel istismarda bulundular

Kocaeli’nde alkol ve uyuşturucu verilen 16 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan şüpheliler hakkından yakalama kararı çıkarıldı.

BOLD – Kocaeli Karamürsel’de R.G. (16) adlı genç kız, yoğun miktarda alkol ve uyuşturucu verildikten sonra cinsel istismara uğradığı şikayetiyle polise başvurdu. R.G.’nin verdiği isimler doğrultusunda aralarında esnafların da bulunduğu şüphelileri için yakalama kararı çıkarıldı.

“BAŞKA BİR ŞEHİRDEN GELDİM”

Kocaeli Asayiş Şube Müdürlüğü’nde ifade veren genç kız, başka bir şehirden Karamürsel’e gittiğini, tanıştığı kişilerin kendisine alkol ve uyuşturucu verdiğini savundu. Kendisine tecavüz edildiğini de belirten R.G, bu kişiler tarafından farklı kişilerle birlikte olmaya zorlandığını öne sürdü. Polis, R.G’nin verdiği isimler doğrultusunda soruşturma başlattı.

ODTÜ’den korkutan İstanbul depremi açıklaması

medyabold
Devamını Oku »

ODTÜ’den korkutan İstanbul depremi açıklaması

ODTÜ’lü akademisyenler, İstanbul’da 5.8 büyüklüğündeki depremin meydana geldiği fayın 7’den büyük bir deprem üretme potansiyeli olduğuna dikkat çektiler.

BOLD – Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat ve Jeoloji Mühendisliği bölümlerinin akademisyenleri İstanbul’daki 5,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin ortak açıklama yaptı.

7’DEN BÜYÜK DEPREM ÜRETME POTANSİYELİ VAR

Marmara Denizi’nde meydana gelen deprem sonrası ortaya çıkan teknik verilerin değerlendirilmeye devam edildiği ifade edilen açıklamada, “Söz konusu depreme ve artçılarına ait ilksel çözümler, deprem sırasındaki hareketin yanal bileşenli olduğunu göstermiştir. KAFZ’ın Kumburgaz bölümünün uzun zamandır büyük bir depremle kırılmadığı ve güncel deprem aktivitesi açısından suskun olduğu bilinmektedir. Son deprem sonrası geometrisi daha net hale gelen bu fay bölümünün, boyutları göz önüne alındığında, 7’den büyük bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğu görülmektedir” denildi.

İVEDİLİKLE BİNALARDA İYİLEŞTİRİCİ ÖNLEMLER ALINMALI

Mevcut teknik bilgi birikimiyle depremlerin oluş zamanının yönetilebilir bir hassasiyette ve güvenilir şekilde belirlenmesinin mümkün olmadığına dikkat çekilen açıklamada, yapılması gerekenlerin yapıların ve temel sistemlerinin, olası bir depremde hasar riskinin belirlenmesi ve iyileştirici önlemlerin ivedilikle alınması gerektiği kaydedildi.

Enes Kanter’i Türk bakanlara şikayet etti: Cuma namazına geliyor, cemaat kuyrukta ben çıldırıyorum

medyabold
Devamını Oku »

Acil ulaşım yolları otoparka çevrilmiş

5.8’lik depremin ardından büyük bir deprem olasılığının iyice arttığı belirtilen İstanbul’da acil durumlarda kullanılması gereken yolların otoparka dönüştürüldüğü ortaya çıktı.

BOLD – İstanbul’un birçok ilçesinde doğal afet ve olağanüstü acil durumlar için belirlenen 1. Derecede Acil Ulaşım Yolları’nın amacı dışında kullanıldığı belirlendi. 24 saat park yasağı bulunan bu yollar bilinçsiz vatandaşlar tarafından otopark olarak kullanılıyor.

562 ACİL ULAŞIM YOLU BULUNUYOR

17 Ağustos 1999’da meydana gelen 7.4’lük Marmara Depremi’nin ardından Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından İstanbul’daki birçok ilçedeki 562 cadde ve sokak “1. Derece Afet-Acil Ulaşım Yolu” ilan edilmişti. İstanbul’da meydana gelen deprem bu yolların birçoğunun otoparka dönüştürüldüğünü ortaya çıkardı. Bilinçsiz birçok vatandaş, 24 saat boyunca araçların park edilmesinin yasak olduğu bu yollara araçlarını park edip gidebiliyor.

Bostancı: “İnfaz düzenlemesi henüz taslak aşamasında”

medyabold
Devamını Oku »

Osman Hamdi Bey’in ‘Kuran Okuyan Kız’ tablosuna rekor fiyat

‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ ve ‘Yeşil Cami Önü’ gibi tablolarıyla satış rekoru kıran, Osman Hamdi Bey’in bir tablosu daha satış rekoru kırdı.

BOLD- Türk resminin önemli isimlerinden Osman Hamdi Bey’in 1880 yılında yaptığı ve 45 yıldır aynı ailede bulunan ‘Kur’an Okuyan Kız’ adlı tablosu önceki gün Londra’da Bonhams Müzayede Evi tarafından düzenlenen açık artırmada 6 milyon 315 bin sterline (44 milyon 12 bin lira) satıldı.

Ünlü ressamın ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ tablosu 5 milyon TL’ye ‘Yeşil Cami Önü’ tablosu ise 13 milyon 509 bin TL’ye satılmıştı.

Bonhams’ın ’19. Yüzyıl Avrupa, Victoria Dönemi ve İngiliz Empresyonist Sanatı’ başlıklı müzayedesinde satılan tuval üzerine yağlıboya eserde, rahledeki Kuran’ı Kerim’in önünde diz çökmüş genç bir kadın resmediliyor.

Bonhams’ın 19’uncu yüzyıldan kalma sanat eserlerinden sorumlu uzmanlarından Charles O’Brien, eserin, sanatçının son yıllarda açık artırmaya çıkan en güzel ve değerli tablolarından biri olduğunu vurguladı.

Tuval üzerine yağlıboya olan 41,1 X 51 cm boyutundaki eserin, sanat tarihçileri tarafından Osman Hamdi Bey’in kendine özgü tarzının belirgin özelliklerini taşıdığı belirtiliyor. Genç kadının giysisinin detayları ve bulunduğu ortamın renkli ve İslami tasarımlarla dolu oluşu, ünlü ressamın imzası şeklinde nitelendiriliyor.

Osman Hamdi Bey’in ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ tablosu 5 milyon liraya ‘Yeşil Cami Önü’ tablosu ise 13 milyon 509 bin liraya satılmıştı.

Osman Hamdi Bey’in 1890’da yaptığı ‘Kuran Tilaveti’ adlı tablo ise 22 Ekim’de yine Londra’da, Sotheby’s Müzayede Evi tarafından açık artırmaya çıkarılacak. Tablonun 3 ila 5 milyon sterlin (20.9 ila 34.85 milyon lira) arasında bir fiyata alıcı bulması bekleniyor.

medyabold
Devamını Oku »

Bostancı: “İnfaz düzenlemesi henüz taslak aşamasında”

TBBM’nin açılmasına iki gün kaldı. Birçok insan af çıkacak mı diye dört gözle bekliyor. Meclis’in ilk gündeminin yargı paketi olduğunu söyleyen AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, infaz düzenlemesinin ise henüz taslak aşamasında olduğunu belirtti.

BOLD- 1 Eylül’de yeni adli yılın başlamasının ardında gözler 1 Ekim’de açılacak TBMM’ye çevrilmiş durumda. KHK ile mağdur edilen birçok vatandaş görevine iade edilmeyi bekliyor. Birçok tutuklu ve tutuklu yakınları da yargı paketinden ne çıkacağını merak ediyor. AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, infaz düzenlemesi konusunda çalışmaların henüz taslak aşamasında olduğunu belirtti.

AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, 1 Ekim’de açılacak olan TBMM’nin yeni yasamı yılının ilk gündem maddesinin Yargı Paketi olacağını söyledi. Bostancı, “O çerçevede çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Peş peşe yargı paketleri gelecek. İlk paket 38 maddelik bir paket. Muhalefet partileri ile görüşmelerimiz devam edecek. Olumlu yaklaşımlar var, katkılar var. Bunları kıymetli görüyoruz” diye konuştu.

İLK YARGI PAKETİNDE NELER VAR?

Cumhuriyet’in haberine göre Naci Bostancı, Pazartesi günü Meclis’e sunulması beklenen ilk yargı paketinin detayları hakkında şu bilgileri verdi:

“Uzun tutukluluk sürelerine ilişkin bir düzenleme. Usul ekonomisi bakımından yargılamanın hızlı ve etkili olmasını sağlayıcı düzenlemeler. İstinaflara giden ve esasen Yargıtay’a gitmeyen 5 yılın altındaki cezalar için, bazı ceza başlıklarının Yargıtay’a giderek, yargıda yerleşmiş içtihatlar gözüyle bir daha bakılmasını temin etmek. Mesleğe giriş sınavlarına ilişkin, hukuk mensuplarına yönelik olarak bir merkezi sınav düzenlemesi, ondan sonra avukat-hakim-savcı olmalarını temin etmek. Avukatlara yeşil pasaport verilmesi ve hukuki faaliyetlerini sürdürürken, kolaylıkla yurt dışı bağlantılarını kullanma imkanı getiriliyor, ilk paket bu çerçevede bir paket. Meclis açıldıktan sonraki hafta Genel Kurul’a gelir. Çünkü ilk hafta komisyonda görüşülecek. Ümit ediyorum hızlı bir şekilde yasalaşır.

“İNFAZ GİBİ MESELELER BEKLENTİ DOĞURUYOR

Kamuoyunun beklediği ‘infaz’ düzenlemesinin ikinci pakette yer alacağını söyleyen Bostancı, “İnfaz düzenlemesi siyasi pozisyonlara göre değerlendirilecek bir konu değil. Daha önce MHP’nin bu konuya ilişkin bir teklifi vardı. Geçen yıl verilmişti. Ona da baktık ‘neler getiriyor?’ diye. O çerçevede bir taslak var elimizde. Bunların yasalaşması için çok önemli hakkaniyete, adalete, vicdana, toplumsal teyide ihtiyaç duyan konularda herkesin desteğini aramak önemli… Bu günden bu konuyu konuşmak doğru değil. ‘İnfaz’ gibi meseleler beklenti doğuran konular. Konuşmaktan çok yapılması gereken işlerdir.” dedi.

 

medyabold
Devamını Oku »

Galatasaraylı Mariano deprem anını anlattı; önce gürültü oldu, sonra yer sallanmaya başladı

Galatasaray’ın Brezilyalı sağ beki Mariano, Brezilya’da İstanbul’da yaşanan deprem ile ilgili, “önce gürültü duydum, sonra yer sallanmaya başladı.” ifadelerini kullandı.

BOLD – Galatasaray’da 3. sezonunu yaşayan Brezilyalı sağ bek Mariano, ESPN Brezilya’ya röportaj verdi. İstanbul’da geçtiğimiz günlerde meydana gelen 5.8’lik depremden çok korktuğunu belirten Mariano, “Önce bir gürültü duydum. Üst komşumdan geliyor sandım. Ardından yer sallanmaya başladı. Hemen kanepenin arkasında oturan kızımı almaya koştum. Hayatımda böyle bir şey daha önce yaşamamıştım. Çok korktum. Eşim de çok korktu.” ifadelerini kullandı.

SADECE TERÖR HABERLERİNİ GÖRÜYORDUM

Sevilla’dan Galatasaray’a transferi sürecinde ailesini zor ikna ettiğini belirten Brezilyalı futbolcu, “Galatasaray’a gideceğim belli olduktan sonra biraz tuhaf hissetmeye başladım. Türkiye hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Brezilya’da Türkiye hakkında sadece terör haberlerini görüyordum. Bu yüzden ailemi getirmek çok zor oldu. Onları çok zor ikna ettim, çünkü aldığım teklif çok iyiydi. Ancak burada sadece güzel anılarım oldu ve bundan çok mutluyum.” dedi.

KAZANIRSAK PSG MAÇI ÖNCESİ BÜYÜK MORAL OLUR

Fenerbahçe derbisi hakkında da konuşan tecrübeli futbolcu, “Eğer kazanırsak Şampiyonlar Ligi’nde PSG ile oynayacağımız maç öncesi büyük moral olur. Türkiye’deki derbiler eşsiz. Taraftarlar gerçekten fanatik ve şehir hiç susmuyor. Bu derbi büyük bir klasik, böylesini görmedim. Taraftarlarımız, antrenmanlarda bile bizi cesaretlendiriyor.” diye konuştu.

BREZİLYA’YA DÖNMEYİ DÜŞÜNÜYORUM

Brezilya’ya dönme planları da yaptığını söyleyen 33 yaşındaki futbolcu, “Ailem, Brezilya’yı çok seviyor ve onlar için geri dönmeyi düşünüyorum. Brezilya’da çok iyi takımlar var. Fluminense’nin yeri her zaman ayrıdır ama neler olacağını bilemeyiz. Her ihtimale karşı kapımı açık bırakıyorum.” sözleriyle gelecek planını açıkladı. 3 sezondur sarı kırmızılı formayı giyen Mariano’nun sözleşmesi bu sezon sonu bitiyor.

medyabold
Devamını Oku »

Kitap üretimi düştü

Bu yıl 7. düzenlenen Diyarbakır Kitap Fuarı bugün başladı. Açılışta konuşan TYB Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye’de kitap üretimi ve kişi başına düşen kitap konusunda güncel rakamları açıkladı.

BOLD- Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, 28 Eylül – 6 Ekim 2019 tarihleri arasında düzenlediği Diyarbakır 7. Kitap Fuarı’nın açılışında konuştu. Kitap üretiminde yaşanan düşüşün sürdüğüne dikkat çeken Kocatürk, geçen yılın aynı ayına göre % 1,20; geçen yılın 8 aylık toplamına göre ise genel toplamda % 0,31’lik düşüş olduğunu kaydetti.

TÜYAP Diyarbakır Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Diyarbakır 7. Kitap Fuarı’nın açılışında konuşan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk; Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ISBN Ajansı’ndan alınan bilgilere göre 2018 yılında 67.135 adet yeni başlık üretildiğini, genel toplamda 2017 yılına oranla % 11,27’lik bir artış olduğunu aktardı.

Bu rakamların, bağımsız yayıncılığın çeşitlilikteki başarısı olduğunu ve bu sayede Türkiye’nin IPA (Uluslararası Yayıncılar Birliği) verilerine göre dünya sıralamasında 6. sıraya yerleştiğini ifade eden Kocatürk bu artışa rağmen, Türkiye’de hem kitap üretiminin artış hızında hem de kişi başına düşen kitap sayısında düşüş olduğunu hatırlattı.

Kenan Kocatürk araştırma-inceleme, edebiyat ve çocuk yayıncılığı alanlarının oluşturduğu kültür yayıncılığının, 2019’un ilk sekiz ayında 85.670.625 adet kitap üretimiyle toplam üretimin % 32,65’ini oluşturduğunu; ancak 2018’in ilk sekiz ayının toplam üretimine göre bu alanda % 7,17’lik bir düşüş yaşandığını dile getirdi. Her sene daralma gösteren akademik yayıncılığın ise % 3,06’lık artışla toplam üretimin %1,04’ünü oluşturduğunu ifade eden Kocatürk, 2019 yılının ilk sekiz ayında, 2018’in ilk sekiz ayına göre genel toplamda % 0,31’lik düşüş gözlemlendiğini aktardı.

Ardından okuma kültürünün önemine bir kez daha değinen Kocatürk, kitap okumayan çocuklar normal bir cümleyi 45 saniyede anlayabiliyorken, bu sürenin kitap okuma kültürü edinmiş çocuklarda 13 saniye olduğunu hatırlattı. Kocatürk, son yıllarda kitap okumak gibi odaklanma ve dikkat gerektiren faaliyetlerin azaldığına, çoklu görev yürütmeyi teşvik eden anlık mesajlaşma gibi faaliyetlerin ise arttığına dair pek çok araştırma olduğunu ifade etti. Daha fazla akıllı telefon kullanımı, çoklu görev yürütme ve sosyal medya kullanımı sonucunda daha zayıf akademik performans olacağının tahmin edildiğine; öte yandan düzenli kitap okumayla daha yüksek okuryazarlık becerileri arasında güçlü bir ilişki olduğuna dikkat çekti.

 

medyabold
Devamını Oku »

İETT Garajı afet toplanma alanı olacak

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yeni belirlenen 800’ün üzerindeki deprem toplanma alanlarından ilkini açıkladı. Topkapı’daki 17 bin 567 metrekarelik İETT Garajı deprem toplanma alanı oluyor.

BOLD- İstabul’da önceki gün meydana gelen 5.8 şiddetindeki depremin artçıları devam ediyor. Bu sabah Silivri’de 3.8 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi.

İstanbulluları tedirgin eden depremden sonra afet toplanma alanlarının azlığı gündeme geldi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda söz konusu alanın parkın yanı sıra afet toplanma alanı olacağını açıkladı.

Topkapı’daki İETT garajı arazisi, 2011 yılında yapılan imar planlarında ticaret alanı iken 2016 yılında mülkiyeti İBB’ye geçti ve 2017 yılında yapılan değişiklik ile arazi, altı otopark üzeri ise yurt yapılmasına olanak sağlayacak şekilde ‘Sosyal Kültürel Tesis’ alanı olarak tanımlandı.

İBB Meclisi’nin eylül ayı toplantısında yeniden gündeme gelen arazinin imar planları bir kez daha değiştirildi. İETT’nin 50 yıldan fazla zamandır garaj olarak kullandığı, 17 bin 567 metrekarelik arazinin imar planı değişikliği oybirliğiyle kabul edildi. Yapılan değişikliğe göre arazinin zemin altı otopark üstü ise park alanı olarak düzenlenecek.

 

medyabold
Devamını Oku »

Bu süper spor otomobil, hızlanma ve fren testinde dünya rekoru kırdı

Otomobil sektörünün en prestijli hız testlerinden biri olan 0-400-0 km/s testinde rekor, bir kez daha Koenigsegg tarafından kırıldı.

BOLD – Zaten uzun süredir rekorun sahibi olan Koenigsegg, yeni rekorunu “Regera” modeliyle kırmayı başardı. Regera, sadece 31.49 saniye içinde 0’dan 400 kilometre hıza ulaştı ve durdu.

İsveçli otomobil üreticisi Koenigsegg, ürettiği süper otomobillerle nam salmış durumda. Şirketin diğer ilginç özelliği ise araçlarına çok ciddi anlamda sağlamlık testleri uygulaması.

Ancak süper otomobiller denilince akıllara doğrudan gelen şirket Koenigsegg değil, Bugatti. Koenigsegg ile Bugatti arasında çok ciddi bir rekabet var. İki otomobil devi arasındaki rekabetin kaynağı ise 0-400-0 km/s testleri.

Bu testler, araçların 0’dan 400 kilometreye ulaşmasını ve yeniden durması arasında geçen süreyi kapsıyor.

2017 yılında Bugatti, “Chiron” modeli ile bir dünya rekoru kırdı. Bu araç 41.96 saniye içerisinde 400 kilometre hıza ulaştı ve durdu.

Ancak bu rekorun üzerinden sadece birkaç hafta geçmiştiki Koenigsegg’in “Agera RS” modeli aynı piste çıktı. Yapılan testin sonucunda Agera RS, Chiron’a yaklaşık 5 saniye fark attı ve 400 kilometre hıza ulaşıp durma süresini 36.44 saniye olarak tarihe yazdırdı.

Bununla da yetinmeyen Koenigsegg, bir ay sonra yine aynı modelle piste çıktı ve kendi rekorunu 33.29 saniye ile güncelledi.

Şimdi ise bu rekor, birkaç saniye ile bir kez daha kırıldı. 0-400-0 testinin şu anki dünya rekoru da daha önceki rekoru elinde tutan Koenigsegg’e ait.

Ancak bu kez rekor, şirketin “Regera” modeli tarafından kırıldı. Koenigsegg Regera, 0-400-0 testini sadece 31.49 saniye içerisinde tamamlamayı başardı. Regera’nın yeni rekoru, kameralara da yansıdı.

Regera, sadece 22.87 saniye içerisinde 0’dan 400 kilometre hıza ulaşmayı başardı. Sayaç 23.65 saniyeyi gösterdiğinde Regera’nın hızı 402 kilometreye ulaştı. Aracın bu hızından durmasına kadar geçen süre ise 8.62 saniyeydi.

Alınan bu rekor sonuçla birlikte Koenigsegg, zaten elinde tuttuğu ve daha öncesinde de yine kendisinin kırmış olduğu bir dünya rekorunu tazelemiş oldu.

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’nin yeni “fabrikatörleri” bankalar oldu

Pazar daralması sonucu iş yapamaz hale gelen fabrikalar tek tek kapanıyor. Çektikleri kredileri ödeyemeyen fabrikalara bankalar tarafından el konuyor. Bankalar şu an Türkiye’nin en büyük fabrikatörleri haline geldi.

BOLD- Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizi ile karşı karşıya. Bankalardan aldıkları kredileri ödeyemeyen fabrikalara el konuyor. Kredileri ödenemeyen konutlara el koymaları sonrasında Türkiye’nin en büyük emlakçıları haline gelen bankalar, el koydukları fabrikalarla da en büyük fabrikatörleri haline geldiler.

FABRİKALAR İCRADAN SATILIYOR

Çok sayıda fabrika, icradan satılık. Bankalar ise internet sitelerinden el koydukları bu fabrikaların özelliklerini sıralayarak yeni müşteri aramaya çalışıyorlar. Devlet bankaları ise Basın İlan Kurumu aracılığı ile de bu fabrikaları satmaya çalışıyor.

ONBİNLERCE EV BANKALARDAN SATILIK

El koydukları fabrikaları satmaya çalışan bankalar aynı zamanda çektikleri kredileri ödeyemeyen vatandaşlardan el koydukları onbinlerce ev stoku da bulunduruyor. Bir oda bir salonlu daireden villaya kadar onbinlerce ev yelpazesini barındıran bankalar Türkiye’nin en büyük emlakçıları haline geldiler.

KONUT KREDİLERİ DİP SEVİYEDE

Merkez Bankası’nın faiz indiriminin ardından bankalar konut kredilerine özel indirimler yaptılar. Bankalar ellerinde bulunan dairelerden almak isteyen müşterilerine ise daha özel kredi imkanı sunuyor. Bütün bunlara karşın konut satışları geçen yılların çok gerisinde seyrediyor.

Eşini kazada kaybeden tutuklu Lütfü Damar: Artık sabretmek için bir sebebim kalmadı

medyabold
Devamını Oku »

Tâhâ Yâsîn Yıldız – Dîl-yâre…

Hâlden hâle düştün bunca elendin,
Düşe kalka çok tozuna belendin,
Aşk yolunda âh ki ne yârelendin,
Çözülür ey gönül elbet kemendin.
&

Kaldın âciz ifâdeden hâlini,
Aşk fakiri olmuş devr-i zâlimi,
Yaşadın meyvesiz koydu dalını,
Bu hâlinle kaçtır gönül menendın.

@Muhelhil
26 Eylül 2019



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/taha-yasin-yildiz-dil-yare/
Devamını Oku »

Bu İnsanlar Bunları Hakketmiyor

Saygıdeğer bir iş adamı olan bir yakınım var. Antalya’da kime sorsanız sadece “Allah razı olsun” der. Şu an 15 Temmuz olayından sonra sorgusuz sualsiz hapiste. Kendisi Antalya’ya birçok okul kazandırmış bir şahıstır. Bunlardan en yenisi de bu 2016-2017 sezonunda eğitime başlayan bir İmam Hatip Lisesi. Ama her nedense bu okulu bu millete ve devlete kazandıran yakınım terörist yaftası ile 2 aydır cezaevinde. Bütün iş hayatı bir anda durdu. Yapmış olduğu yatırımları yaşlı babası ile daha iş hayatını tam anlamı ile bilmeyen çocukları etmeye çalışıyorlar. Büyük oğlu Osman, üniversitesini aksatmak zorunda kaldı, babasının işlerini takip etmek için okulunu aksatmak zorunda kalıyor. Halk arkasından kasasından trilyonlar çıktı diye konuşuyorlar. Aile psikolojik olarak bundan etkilendiği gibi artık eski sevenleri de kalmadı. Bu aileye terörist demek çok üzücü. Aşağılayıcı konuşmalara maruz kalmak bu aileye yapılacak en kötü şeydir ki bu insanlardan herkes zarar değil fayda görmüştür. Çocukları ve eşi artık babaları ile cezaevinde cam arkasından bir ahizeli telefonla görüşmek istemiyorlar, ona sarılmak ve beraber eskiden olduğu gibi vakit geçirmek istiyorlar. Ama babaları şu an cezaevinde kantine bile müsaade etmedikleri gibi yerde yatmak zorunda kalıyor. Bu insan tüm bunları hakkedecek ne yaptı?



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/bu-insanlar-bunlari-hakketmiyor/
Devamını Oku »

Halimi Hangi Hukuk Sistemi Anlar?

Özel bir eğitim kurumunda muhasebe müdürüydüm. Yönetim kurulu ile birlikte dördüncü imza yetkilisiydim. 15 Temmuz’dan sonra şirketimize aslı astarı olmayan nedenlerden dolayı el koydular, ben de işsiz kaldım. 15 Temmuz’dan sonra şirket çalışanlarını işten çıkarmak için ofisime gittim. 15 dakika sonra sivil polisler geldi. ‘’Sen kimsin, buraya neden geldin, kimden talimat aldın’’ gibi sorular sordular sanki ben suçluymuşum gibi. Ben de ‘’İşçilerin şirket ile ilişiğini kesmek için geldim’’ dedim. Tabi buna müsaade etmediler. ‘’Burası devletin, sen dışarı çık, bura devlete ait’’ dediler. İşçilerin sigortasını çıkarmama müsaade etmediler ve ben hala işsizim kimse de işe almıyor. Malum cv istedikleri için terörist muamelesi yapıyorlar. Ben de başka yerlere başvuru yapmadım, şimdi bir inşaatta sigortasız çalışıyorum. 15 Temmuz’dan sonra şirkette yetkili olduğum için Sosyal Güvenlik Kurumuna ait şirket borçlarını ödeyin diye tebligat gönderdiler, ben de cevap olarak şirket devlet bünyesine geçtiğini, hatta kanun hükmünde kararnamenin 670 maddenin 5 bendinde el koyulan şirketlerin borçları devlet tarafından karşılanır ibaresi yer aldığını ilettim, ama şu an devlet adaletle hareket etmediği için arabama haciz koydular. Bu konuyu iş mahkemesine taşımak istedim, arkadaşlar ‘’Ne yapıyorsun deli misin seni de tutuklarlar’’ dediler. Zaten bu işe el atacak cesaretli bir avukat da bulamadım. Düşünsenize avukatlar bile korkuyor. Daha sonra bir yerden borç para buldum. Sigorta borcunu kapatıp daha sonra arabamdan hacizi kaldıracağım. Arabamı satıp borç aldığım kişiye borcumu vereceğim. İşsiz kaldığım gibi arabasız da kalacağım muhtemelen.
Eşimden iki ay ayrı kaldım, korkudan eşimi memlekete gönderdim ve 15 Temmuz’dan itibaren her zil çaldığında polisler beni almaya mı geldi diye düşünüyorum. Her günüm böyle. Şimdi, diyorlar ki Türkiye’de işkence yok. İşkence illaki fiziksel yapılmaz, bana yapılan bu muameleler işkenceden daha ağır geliyor. Düşünsenize selam veren komşularım gelmez gitmez oldular. Onlar da haklı, onlar da korkuyor. Devlet bize de bir şeyler yapabilir mi diye endişe ediyorlar. Açıkçası şu an Türkiye açık cezaevinde hayatımı idame ediyorum. Zaten tüm akrabalarım da bana gardiyan gibi davranıyorlar. Şimdi ben bu durumumu kime arz edeyim? Şimdi benim halimi hangi hukuk sistemi anlar? Tek tesellim kızım; daha 2 yaşında olayların farkında değil. Psikolojik bir durum yaşamıyoruz, sadece buna seviniyorum. Her şeye rağmen bir gün adalet gelir mi acaba güzel ülkeme…

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/halimi-hangi-hukuk-sistemi-anlar/
Devamını Oku »

Kendimi Tımarhanede Hissediyorum

Aktif Eğitim Sendikasına üye olduğum için açığa alındım. Tanıdığım öğretmen arkadaşlarımdan bazıları ise tutuklandılar. Fakat tanıdığım, sevdiğim arkadaşlardı. Basından ve öğretmenler arasında konuşulanlardan anladığım kadarı ile suçlamalar bylock denen program ve değişik ihbarlar ile alakalı ve tutuklamaya sebep olarak da kuvvetli şüphe deniyormuş. Bir kişiyi sevmeyen birisi varsa hemen ihbar etmesi yeterli gözüküyor. Tutuklamalar ve mağduriyetler çok kötü. Daha önceleri sosyal medyayı kullanıyor ve fikirlerimi özgürce ifade ettiğime inanıyorum. Fakat etrafımdaki bu olaylardan dolayı arkadaşlık ilişkilerimi değiştirdim. İlk olarak Facebook hesabımı kapattım daha sonra Twitter hesabımı kapattım. Hatta basında yazdığı kadarıyla telefon sinyalleri ile bile delil üretebildiklerini duydum. Bundan dolayı da artık telefonumu taşımıyorum. İnsanların beni suçsuz yere ihbar edeceğinden aşırı derece de endişe ediyorum. Kimseyle konuşmuyor fikir beyanında bulunmuyorum. Ruhen bunalım ve depresyon içindeyim. İçinde bulunduğum bu durumdan kurtulmak için bir psikoloğa gitmeyi düşündüm fakat bir kişinin psikolog tarafından ihbar edildiğini duyunca gitmekten vazgeçtim. Hukukun olmadığı insanların kendilerini savunamadığı cadı avı haline gelen bu ülkede tımarhanede hissediyorum. Saygılarımla.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/kendimi-timarhanede-hissediyorum/
Devamını Oku »

Bizi Linç Ettirmeye Çalışıyorlar

Antalya’da özel sektörde öğretmenlik yapıyordum. Aynı zamanda küçük çapta ticaretle meşguliyetim vardı. Daha sonra iş adamları derneğine üye oldum. İlçemizdeki ticaret odası seçimlerine meclis üyesi olarak aday oldum. Seçimleri kaybettik. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen hakkımda sözde terör örgütü üyeliği suçlaması ile gözaltı kararı alındı. Sebebi de 2013 yılında seçimlere beraber katıldığımız iş adamlarının bu sözde örgüte yakın olmalarıymış. Şu anda işlerim kötüye doğru gidiyor, belki de iflas edeceğim. Bakmakla yükümlü olduğum çocuklarım var. Sadece siyasi bir mücadelenin sebebi olarak ben dahil olmak üzere binlerce insanın iş ve aile hayatı büyük tehlike altındadır. Gözaltına alınan insanların ifadesi dahi birkaç hafta içinde alınabiliyor. Devlet gözaltına aldıkları insanlara sistemli olarak eziyet ediyor. Beni de atacakları Antalya cezaevinde de insanlık dışı uygulamaların yapıldığını etrafımızdaki insanlardan duyuyordum. Ben de suçsuzluğuma inandığım için ve adaletin olmadığını düşündüğümden dolayı emniyet güçlerine teslim olmadım. Gözaltında insanlık dışı muamele göreceğimden, savcıların beni adil olarak yargılayacağını düşünmediğimden, Türkiye’deki siyasi otoritenin baskısı altında adalet mekanizmasının işlemez haline getirilmesinden dolayı kaçak olarak yaşamaktayım. Ailemden ayrı kaldım. Çocuklarım babalarından uzak yaşamakta. Banka hesaplarım donduruldu, ödemelerimi yapamamaktayım. Yaşamak bizim için her geçen gün daha da zor olmaktadır.  Hakkımdaki iddialardan dolayı insanlar bizi terörist olarak görüyor. Halbuki bizlerin hayatımızda silah bile görmüşlüğümüz olmamıştır. Bizler hayvanlara dahi şefkatle davranan, canlarını yakmaktan çekinen insanlarız. Benim şahsi olarak şimdiye kadar tek adli vakam yoktur. 35 yaşındayım her yıl vergilerimi dahi tam ödemişimdir. Aile yapısı olarak da sosyal ve ortama uyumlu bir aileyiz, komşularımızın rahatsızlık duymasından endişe edip evimizde ona göre yaşıyoruz. Türkiye’deki bu antidemokratik uygulamalardan dolayı mağdurum, zulme maruz kalıyoruz. Liderler televizyonlarda bizleri açık hedef gösterip linç ettirmeye çalışıyorlar. Lütfen sesimizi duyun

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/bizi-linc-ettirmeye-calisiyorlar/
Devamını Oku »

Ayşe ÖZTÜRK – Yılın Edebiyat Ödülü

Telefon acı acı çaldı. Ekrandaki isim ev sahibine aitti.
Kübra Hemşire meraklandı.
—Aman Allah’ım. Niçin arıyor ki? Şimdi ne diyecek acaba?
Telefon melodisinin bilinmeyen, istenmeyen alacaklı gibi çalışı ve ısrarı ahizeden huzursuzluk fışkıracağının belirtisiydi. Feride Hemşire nedense açmak istemedi. Telefonun dur durağı yoktu. Eli istemeye istemeye yıllanmış cihaza uzandı. Dokunmatik ekranı sağa doğru iter itmez kulakları çınlatan höykürmeyle karşılaştı.
—Neden açmıyorsunuz kardeşim telefonu. Gocunduğunuz bir şey var demek ki. Biliyorsunuz herhalde başınıza gelecekleri. Ben de yeni öğrendim demek vatan hainiymişsiniz de biz bilememişiz. Evimden hemen çıkın size bir hafta süre. Sonrasında kapıyı kırar girer eşyalarınızı sokağa atarım. Vay anasını yahu, hem terörist olacaksınız hem de benim evimde oturacaksınız. Öyle yağma yok. Derhal evi boşaltın. Haftaya sizi görmeyim oralarda.

Karşısındakinin bir bayan olduğunu bildiği halde av sahibinin telefondaki hali kudurmuşcasınaydı. Sonra da cevap dahi beklemeden kapattı yüzüne telefonu. Ne yapacağını şaşıran Kübra’nın sinirleri boşalmış hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Bir süre kendine hâkim olamadı. Sessizce masanın başına geçti. Rabbine havale ettiği kimseleri şikâyet edecekti. Her şeyi her an gören, her şeye gücü yeten Rabbine halini arz etmeye karar vermişti. Gecenin aşukla-maşuku buluşturduğu kuytu loşluğunda, kâğıdın dostluğuna, kalemin vefasına saldı kendini.

Seslendi Kâinatın Sahibine(CC) kelimelerin sessiz haykırışlarıyla.
—Ey Kâinatın Tek Hâkimi! Daha düne kadar “Eşim öldükten sonra dünyada kimim kimsem kalmadı. Evladım da yok ki malımı-mülkümü ona bırakayım. Akrabalarım da vefasız çıktı. Ama iyi ki sizleri tanımışım. Ölürsem sizi varis tayin edeceğim.” Diyecek kadar bizlere inanan, güvenen kimseler “Evimden hemen çıkın.” Diyor. Yüce Zatına(CC) malum ki yoksa kapıyı kırıp eşyalarımızı sokağa atacakmış. Rabbim! Sen bizi hiç bırakmadın. Sen bizim vekilimizsin……..
Uzun uzun yazdı.
Harflerle dertlendi, kelimelerle hüzünlendi, cümlelerle döktü yüreğinin kor alevlerini küllenmiş kırgınlığın üzerine.
Bir haftalık süre dolmak üzereydi ki Feride Hemşire ikinci bir haberle yıkıldı.
Eşinin meslek hayatına son veren adına Kanun Hükmünde Kararname denilen “giyotin” bir gece yarısı darbesiyle onu da mesleğinden koparmıştı.
Ne yapar, ne ederdi. “Allah’tan o bari başımızda” dediği kayınpederi de dünyanın dört bir yanındaki kimsesiz, fakir-fukaraya gönüllü yardım götürdüğü için derdest edilmişti.
Ev sahibine ne söyler, ne derdi? Bir-iki hafta daha süre istemeye karar verdi. Telefonu eline aldı. Aradı. Ancak hiç de beklemediği anları yaşamak zorunda kalınca yıkıldı. Kendi kendine söylendi.
—Herifin bir de küfretmediği kalmıştı. Demek bunu da görecekmişiz. Rabbim halimi en iyi bilendir.
Alelacele şehrin kenar mahallelerinden küçücek bir ev tuttu. Ev öyle küçüktü ki eşyalarının neredeyse yarısından fazlasını ihtiyaç sahiplerine verdi. İki kızıyla bir başlarına kalmışlardı.
Büyük kızı Selda, Anadolu Lisesi’ni son sınıftan bırakmak zorunda kalmış, Seyhan ise yeni taşındıkları yerde Güzel Sanatlar Lisesi olmadığından lisenin ikinci yılını düz lisede devam etmek zorunda kalmıştı. Çocukların durumuna en çok Feride Hemşire üzülüyordu.
Selda ve Seyhan yaşadıklarının etkisiyle kısa zamanda büyümek zorunda kalmışlardı.
—Ne bizim için, ne babam için ne de kendin için sakın üzülme anneciğim. Rabbimizin de bir muradı var, bir dileği var. Elbet bugünler de geçecek.
Çocuklarının dayanıklılığı, metaneti karşısında huzurun en derinini duyuyordu.
Aradan geçen günlerde kıymetli eşinden, can yoldaşından gelen mahpushane mektubu teselli kaynağı olmuştu.
Mektupta hitap cümleleri ve hal hatırdan sonra gelen satırlar küçücük evde defalarca okundu.
—….. Malazgirt Ovası’nda çobanlık yaparken beni vatan toprağımın bu en güzel köşesinden koparıp bir zamanlar Osmanlı’ya pay-i tahtlık, başkentlik yapan güzelim İstanbul’a getiren Rabbime binlerce hamd olsun. Verdiği nimetler sayısız. Hele ki öğretmenlik, hele ki muallimlik. Ömrümün sonuna kadar başımı secdeden ayırmasam bu nimetin şükrünü eda edemem. Fakir bir çobana, ülkenin istikbali çocuklara öğretmenlik lütfedilmesi, aman Allah’ım ne büyük nimet. Ya sonrası Feride Hanımefendi gibi dünya nimetleri bir yana o bir yana idealist, yüksek ahlâklı, bulunmaz birinin beni hayat arkadaşlığına kabulü anlatılır gibi değil. Ya dünya güzelleri kızlarım, bahtları güzel olasıca yavrularım, akıbetleri-gelecekleri hayırla dolasıca meleklerime ne demeli? Rabbime kâinatın zerreleri adedince hamd ediyorum. Geçici ayrılıklar, muvakkat üzüntüler sizleri üzmesin. Hamd olsun ki haksız yere zulme uğradık. Burada esaretteki herkes aynı durumda. Allah korusun ya bir de haklı olarak tutuklansaydık, o zaman yüzünüze bakamazdım. Geçen mektubunuzda sağlığımı merak ettiğinizi yazıyorsunuz. Ne diyeyim. İlaçlarıma ulaşmakta zorlanıyorum. Her geçen gün yürümekte güçlük çekiyorum. Sağ olsun cezaevi arkadaşları öz bakım konusunda yardımcı oluyorlar. En çok dokunan da dünkü açık görüşten sonra içime düşen “ya onları bir daha göremezsem” düşüncesi oldu. Ama buna da aldırmadım, siz de aldırmayın. Şayet ben cezaevindeyken bir emr-i Hak vaki olur da ahiret yolculuğuna davetiye alırsak hakkınızı helal edin. Benden yana helal olsun. Sizce de uygun olursa şiir kitaplarını ve bitmiş romanları baskıya verin. Satış olursa elde edilecek gelirle garip-gurabaya, fakir-fukaraya yardım edin. Allah’a(CC) emanet olun. Biriciklerimin gözlerinden öperim.
Seni daima seven uslanmazın Şahin Özdemir
…… Cezaevi …. Koğuşu……
Mektup okunduğunda gözler dolmuş, yanaklardan süzülen berraklıklar nur gibi ellere misafirliğin verdiği sevinçle buharlaşıp evin her yerine misler saçmıştı.
Mektuptan bir yıl sonra Selda annesine sordu.
—Anne babam romanına “Yılın Edebiyat Ödülü” verildiğini ve İngilizce, Fransızca ve
Almanca’ya çevrildiğini, İspanyolca, Rusça ve Japonca çevirilerinin hazırlıklarının yapıldığını görseydi ne düşünürdü?
Feride Hanım sevinç gözyaşlarını saklamadı kızından.
—Görüyordur, kızım, görüyordur bizi öteler ötesinden. Hele romanın geliriyle yapılanlar orta yere çıktığı zaman bak ne güzellikler olacak. Hem o fidanlar ahirette meyveye durunca gör neler olacak. Gör neler olacak.
Sonra da hep birlikte mezarın başında dua ettiler.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/ayse-ozturk-yilin-edebiyat-odulu/
Devamını Oku »

Ahmet ARSLAN – Kaçıncı Hatimde Babam Aramıza Döner?

—Anneciğim babam neden telefonlarımıza cevap vermiyor? Hasta filan olmasın. Evde yalnızdı biz tatile çıkarken.
—Telefona müsait değil kızım. Müsait olunca bizi arar.
—Ama dün de öyle söylemiştin, önceki gün de. Anneciğim korkutuyorsun beni. Ne olur söyle bildiğin bir şey var da bizden mi gizliyorsun. Hasta filan mı? Yoksa hastanede mi? Başına bir şey mi geldi? Anne ne olur saklama bir şey varsa. Bak ben koca kız oldum.
—Ahsen yavrum, daha fazla sorup da beni de üzme. Sen böyle sordukça Ahu da meraklanıyor. Baksana kulağı bizde. Yarın konuşalım olmaz mı? Bugün geç oldu.
Aslında Cansu Hanım’ın ümitle beklediği haber bir türlü gelmiyordu, bir süre daha geleceği yoktu. Ertesi gün sabah erkenden Ahsen ve Ahu’yu karşısına aldı.
—Bakın kuzularım! Sizlerle birer yetişkin gibi konuşacağız. Üzülmek, kırılmak yok. Metanetli, dayanıklı ve sabırlı olacaksınız. Babanız bir süre aramızda olamayacak. Merak edilecek bir durum yok. Sonra da hıçkırıklara boğuldu. Bir türlü kendini toparlayamadı. Kelimeler zihninde bir araya gelmekten çekiniyor, cümleler dimağından diline ve dudaklarına değmemek için yılkı atları gibi hoyratça sağa sola kaçışıyordu.
Konuşabilseydi çocuklarına şunları söyleyecekti.
—İnsan olanın başına her şey gelebilir. Babanız dört gündür Emniyet Müdürlüğünde gözaltında bulunuyor. İşlemleri tamamlanınca savcılığa, gerek görülürse de mahkemeye çıkacak. Avukatlığını üstlenen olmadı. Savunmasına yardımcı olmak için barodan avukat verecekler. Yargılaması yapılacak, nasılsa suçsuz olduğundan bırakırlar. Tutmaları için hiçbir sebep yok. Suçsuz insanı hukuksuz yere tutacak değiller ya.
Bir süre sonra yanardağlar barındıran yüreğinin lavları benliğini yakıp yıkmış, köz etmişti ki konuşabildi.
—Bize şimdilik sabır düşüyor. Siz dayanıklı olun ki Akın etkilenmesin.
Ahsen ve Ahu aynı soruyu dillendirdi.
—Peki, ne zaman gelecek?
Cansu Hanım gözlerini kapadı. Dualar etti, çocuklarının sorularını ümitle cevapladı.
—Dilerim yakında kızım, dilerim yakında. Dua edelim de bu süre fazla uzamasın.
 Ahu, abdest aldı, odasındaki kütüphanenin en üst rafından kadife kılıfından Kur’an-ı Kerim’i çıkardı. Annesine merakla sordu.
—Anneciğim! Hangi sureyi okursam babam daha çabuk gelir?
Cansu Hanım, ilkokul ikinci sınıfına giden kızının sorusuna sevindi. Daha iki hafta
 olmuştu, Elifba’yı bitirip Kur’an okumaya geçeli.
—Hangi sureyi okursan oku. Kur’an’dan bir harfi bile şefaatçi yapıp okusan uygun olur kızım. İstersen bu vesileyle en baştan başla hatim etmeye niyet et. Bakarsın sen hatmi bitirmeden baban aramıza döner.
Ahu bu söze o kadar çok sevindi ki hemen odasına geçti.
Öğle yemeği ve akşam yemeği molası hariç o gün odasından neredeyse çıkmadı.
Annesi birkaç kez seslenmişti.
—Kızım arkadaşların aşağıda seni çağırıyorlar. Parkta evcilik oynamak istiyorlar. İstersen biraz oyna sonra yine okursun.
Ahu kararlıydı.
—Anneciğim özür dilerim ama şimdi oyun zamanı değil ki. Hatmimi bitireyim, nasıl olsa her zaman oynarım.
Cansu Hanım, söylediği söze de pişman olmuştu. Küçük yaştaki çocuğun bilinci karşısında dili tutuldu, konuşamadı. İlk kelimesinden sora sessizliğe büründüğü dualar etti.
—Ya Rabbi! …
Okullar açılmış, dersler başlamıştı. Ahu’nun meşguliyeti de artmıştı buna rağmen o yaştaki körpe kızcağız her fırsatta Kur’an okuyordu.
İki ayda bir kez “açık görüş” imkânı(!) babalarına yirmi dakika dahi olsa sarılma, koklama için fırsatı.
Aradan geçen iki yıla rağmen tahliye haberi gelmemişti.
Ahu annesine sordu.
—Anne! Bana bir bakarsın sen hatmi bitirmeden baban aramıza döner.“ demiştin. Ben o zaman sormayı unutmuştum. Ben onuncu hatimi yapıyorum. Acaba babam kaçıncı hatim bitince aramıza döner?

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/ahmet-arslan-kacinci-hatimde-babam-aramiza-doner/
Devamını Oku »

Anne & Babaları Hayattayken Yetim Ve Öksüz Olanlar

Hizmet Hareketine mensubiyetleri nedeniyle “terör/terörist” ilan edilerek beton duvarlar ardına konulan masum insanların kendilerine yapılan haksızlıklar nedeniyle göz yaşları sel oldu. Sesleri ise Arşı inletiyor, ama zulmü yapanların gözleri görmüyor, kulakları duymuyor, kalpleri hislerini kaybetmiş olduklarından şüphe yok.
Yüzlerce bebek anneleriyle cezaevinde büyümeye çalışırken, on binlerce bebek ve çocuk, anne babaları hayatta olmalarına rağmen, onlardan mahrum büyümek zorunda bırakıldı.
HDP Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Adıyaman’da yaşanan mağduriyeti vicdan sahiplerine bir kez daha duyurdu.
Gergerlioğlu, eşi kendisinden 2.5 yıl önce tutuklanan ve 3.5 yaşlarında ikiz çocukları ile 5 yaşındaki üç çocuğu olan Hatice Başkurt’un geçtiğimiz Mayıs ayının ilk haftasında Adıyaman’da tutuklandığını belirtti. Çocukların ise annelerini sayıkladıklarını ifade etti.
Anne ve babaları daha hayatta olmalarına rağmen yetim ve öksüz bırakılan küçücük üç çocuk anne ve babalarına kavuşsun, bu zulme son verin artık.
https://twitter.com/magduriyettr1/status/1128178887677153280?s=19

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/anne-babalari-hayattayken-yetim-ve-oksuz-olanlar/
Devamını Oku »

Her Şeye Rağmen Tebessüm Edebilmeyi Başarmak!

Hizmet Hareketine mensup insanlara yönelik soykırım sürecinde; normal insanların tahammül sınırlarını zorlayan o kadar hadise yaşandı ki, bu olayların/zulmün kahramanlarından her şeye rağmen tebessüm edebilmeyi başaranların görüntüleri, bu süreci yaşatanların uykularını kaçırmakta.
“Nasıl olur da her şeye rağmen tebessüm edebiliyorsunuz” diye sormayı istediklerini ama gurur ve kibirlerinin buna mani olduğu, yüzlerdeki o tebessümü çok görerek, zulmün dozajını arttıracak farklı yöntemleri düşünmelerine neden oldukları hissedilebiliyor insan.
“Nasıl olur da anne babası tutuklu bir çocuk gülebilir?, gülmemeli çocuklar, anneler, babalar, yalvarmalı zulmü yapanlara, Allah’â değil. Bekledikleri o zalimlerin.
Yaşadıkları bütün mağduriyet ve sıkıntılara rağmen başkalarına inat ayakta durmayı başaranlardan biri de Erzincan Cezaevi’nde eşiyle birlikte tutuklu olan Betül Sınır. 6 aydır cezaevinde tutuklu olan Betül Hanım’ın eşi de 32 aydır aynı cezaevinde mahkum olarak bulunuyor.
4 yaşında bakıma muhtaç gelişim geriliği ve anksiyete bozukluğu bulunan çocukları ile verdikleri pozdaki tebessüm görülmeye değer. Ama bu tebessümü tahliye edilerek vermeleri en büyük beklentimiz.
https://t.co/zJmOyaKpyv
https://twitter.com/magduriyettr1/status/1128212173619175426?s=19

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/her-seye-ragmen-tebessum-edebilmeyi-basarmak/
Devamını Oku »

Çok Geç Kalınmadan Tahliye Edilmeli

Sitemizde yüzlerce kez dile getirdiğimiz hasta tutuklular hakkında yasada açık hüküm bulunmasına rağmen gerekli tahliye işlemleri hayata geçirilmiyor. Hasta tutuklu yakınları, amir hüküm bulunmasına rağmen ve doktor raporları ” hapishane şartların da yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştiremez denilmesine rağmen dilekçelerine cevap dahi alamıyor.
Son Muayene İçin Tahliye
Gerekli sağlık şartlarına sahip olmayan cezaevi koşullarında kalmak zorunda olan hasta tutuklular gün geçtikçe daha da kötü oluyor ve ölmesine az bir süre kala tahliye ediliyor. Tahliye edilen bu hastalar için artık çok geç kalındığından dolayı kısa bir süre sonra ölüm haberleri geliyor.
Sosyal Medyadan Ölüm Çığlığı
Figen Osma Uşak Cezaevi’nde tutuklu bir troid hastası. Doktorlar ameliyat olmasını ve tedavisinin ev veya hastane ortamında devam etmesi gerektiğini raporla belirtmelerine rağmen tahliyesine izin verilmiyor. Figen Hanım tahliye olamadığı gibi ameliyat sonrası kötü hijyen koşulları olan cezaevinde kalacağı için de ameliyat olamıyor.
Tabutta Tahliye
Figen Osma ve diğer tüm ağır hasta tutuklular tahliye için ölmeyi bekliyor. Çünkü Türkiye hapishanelerinde ölmeden tahliye imkanı bulunmuyor.
https://twitter.com/magduriyettr1/status/1126362834412216321?s=19

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/cok-gec-kalinmadan-tahliye-edilmeli/
Devamını Oku »

Yaşadığı Hayattan Daha Fazla Hapis Cezası Aldı

Pınar Birkok Düzce T Tipi Cezaevi’nde yatıyor. Birkok lise öğrencisiyken, yasal bir derneğe yapılan baskınla tutuklandı. İlk duruşması 10 ay sonra yapıldı. 19 yıl hapis cezası aldı. Yani yaşadığı hayattan daha fazla… Eğitim hayatı da tümüyle elinden alındı. Soruyor Pınar:
“Bu cezanın nedenleri nedir biliyor musunuz? Mahkeme heyetinin suç olarak gördüğü hususlar Berkin Elvan ve Dilek Doğan için adalet istemek, parasız bilimsel eğitim isteme, muhalif sosyalist olma, düşüncelerinden vazgeçmeme… 19 yıl hapis cezası almak için ne yaptım ben?”
Pınar ve daha nice genç Türkiye’de mahkum ve daha ne ile suçladıklarını dahi bilmeden ömür boyu hapse mahkum ediliyor.
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu meclis kürsüsünden dile getirmese kimsenin haberi olmayacak Pınar ve daha nicelerinden.
Düzce T Tipi Cezaevi’nden Pınar ve daha nice masum genç ülkenin geleceği, umudu olmak için bekliyor. Bu gençleri hayatlarının baharında dört duvar arasına mahkum etmeyin. Ülkenin geleceğini tutsak etmeyin.
https://t.co/vWBV9Vjnor
https://twitter.com/magduriyettr1/status/1124602783540359168?s=19

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/yasadigi-hayattan-daha-fazla-hapis-cezasi-aldi/
Devamını Oku »

Çiftçiye artık mazot, gübre ve prim desteği verilmeyecek

Tarımda destekleme modeli bir kez daha değişiyor. Çiftçinin mazot, gübre ve prim desteği 2020’de kaldırılıyor.

BOLD- Artık Çiftçi Kayıt Sistemi’ne yaptıkları başvuruya göre arazi büyüklüğüne bakılmaksızın çiftçi başına en az 500, en fazla 1.000 lira doğrudan ödeme yapılacak. Öte yandan tarımda puanlama sistemine geçilecek. Çiftçiler puanına göre destek alacak.

Henüz 2019 üretim yılına ait destekleri açıklayamayan Tarım ve Orman Bakanlığı, 2020 yılında uygulanacak ve ödemeleri 2021 yılında yapılacak puanlama sistemine geçiyor. Bu yeni sistemde her çiftçinin bir puanı olacak ve destekler de bu puana göre verilecek.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin gelecek Pazartesi veya Salı günü yeni destek sistemini AKP’li cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunması ve ondan sonra kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Henüz adı konulmamış yeni destek sistemini Bakan Pakdemirli’den önce ilk kez Dünya gazetesinden Ali Ekber Yıldırım açıkladı.

Karamollaoğlu: AKP politikaları Türk tarımına zarar verdi

Bakanlığın üzerinde çalıştığı destekleme modelinin adının ne olacağına ilişkin üç isim üzerinde duruluyor. Birincisi “Çiftlikte kal, teşvik al”, ikincisi “Tarımsal Üretimde Kal, Teşvik Al” üçüncüsü de “Üretimde kal, Teşvik Al”. Bu üç isimden biri yeni destekleme modelinin adı olacak. Bu hafta sonu isim kesinleştirilecek.

ARAZİ BÜYÜKLÜĞÜNE VE ÜRETECEĞİ ÜRÜNE BAKILMAYACAK

Yeni destekleme modelinde arazi büyüklüğüne, üreteceği ürüne bakılmaksızın her çiftçiye Çiftçi Kayıt Sistemi’ne başvurusu tarihine göre 500 ila 1.000 lira arasında doğrudan ödeme yapılacak.

Bakan “Kullanılamaz” dedi, küçük damat şov yaptı

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne 1 Eylül-31 Aralık tarihleri arasında başvurarak hangi ürünleri ekeceğini bildiren çiftçiye sabit olarak 1.000 lira doğrudan ödeme yapılacak. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne 1 Ocak-31 Mart tarihleri arasında başvuran ve ekeceği ürünü bildirenlere ise çiftçi başına 500 lira ödenmesi öngörülüyor.

ÇİFTÇİLER PUAN TOPLAYACAK

Yeni destekleme sisteminde her çiftçinin bir puanı olacak ve alacağı destek bu puana göre hesaplanacak. Tarım ve Orman Bakanlığı, bitkisel üretimde her ürün veya ürün gurubu için bir puan belirleyecek. Çiftçiler son 3 yılda ektiği ürünlere göre puan toplayacak ve alacağı destek de bu puana göre olacak.

Tarım alanı 3.3 milyon hektar düştü, çiftçi sayısı 661 bin kişi azaldı

Bir örnekle açıklamak gerekirse, Tarım ve Orman Bakanlığı varsayalım ki buğday veya hububata 1 puan, yağlı tohumlara 2 puan, pamuk ekimine 4 puan olacak şekilde tüm ürünler için puan belirledi. Çiftçinin son 3 yıldaki Çiftçi Kayıt Sistemi bildirimlerine bakılacak, bu ürünlerden hangisini ekmişse ona göre puan toplayacak ve bu puana göre de destek alacak. Puanı yüksek olan çiftçi daha çok destek alacak.

Mevcut destekleme uygulamasında nasıl ki her ürün için dekara mazot desteği farklı ödeniyorsa, bu sistemde de her ürün için farklı puan ve farklı destek ödemesi olacak.

ERDOĞAN ONAYLARSA 2020’DE UYGULANMAYA BAŞLANACAK, DESTEKLER 2021’DE ÖDENECEK

Yeni destekleme modeli Erdoğan tarafından onaylanırsa ilk uygulaması 2020 yılında başlayacak ve ilk ödemeler de 2021’de yapılacak.

Tarımın bittiğinin göstergesi: Gübre alımı durdu GÜBRETAŞ’ta astronomik zarar

Buna göre 2020’de 1 Eylül- 31 Aralık tarihinde Çiftçi Kayıt Sistemine bildirimlerde bulunan çiftçiler 1.000 lira, 1 Ocak-31 Mart tarihlerinde başvuranlar ise 500 lira destek almaya hak kazanacak. Bunun ödemesi de 2021 bütçesinden yapılacak.

DESTEKLER YÜZDE 40 AZALACAK

Yeni destekleme modeli ile kaldırılacak mazot, gübre ve prim destekleri toplam destekleme bütçesinin yüzde 40’ını oluşturuyor.

2018 üretim yılına ait ve 2019’da ödenen destekleme primi tutarı 3 milyar 456 milyon lira. Bu, desteklerin yaklaşık yüzde 24’üne denk geliyor.

İthal patatesler Twitter’ı yıktı: Tarım Bakanı’nın danışman olduğu firma ithalatı yapacak iddiası

2018 yılına ait Mazot ve Gübre Desteklemeleri çerçevesinde 2 milyon 126 bin 968 çiftçiye mazot desteği olarak 2.3 milyar lira, gübre desteği olarak ise yaklaşık 541 milyon lira destek ödendi. Mazot, gübre ve prim desteklerinin toplamı 6 milyar lira civarında.

HAYVANCILIK DESTEKLEMELERİ DAHA FARKLI OLACAK, BAZI DESTEKLER KALDIRILACAK

Puanlama sistemi bitkisel üretimde uygulanacak. Hayvancılıkta da desteklerin sadeleştirilmesi bekleniyor. Hayvancılıkta bazı destekler kaldırılacak, bazıları ise azaltılacak.

Para olmadığı için çiftçiye destek açıklanamadı

Besilik erkek hayvan desteği kapsamında hayvanlarını bakanlık onaylı kesimhanede kestiren besicilere 200 başa kadar hayvan başına ödenen 250 liralık desteğin 100 liraya indirileceği ifade ediliyor.

Besicilik bölgesi kapsamındaki illerde buzağı başına ödenen 200 lira ilave desteğin kaldırılması öngörülüyor.

Soykütüğüne kayıtlı hayvan başına ilave desteğin de kaldırılması bekleniyor.

Bakanlık genç çiftçiyi, genç çiftçi de devleti kazıklamış!

Küçükbaş hayvan desteklerinin ise artırılması tahmin ediliyor. Erdoğan, yerel seçim öncesi Van mitinginde küçükbaşta hayvan başına 25 lira olan desteğin 100 liraya çıkarılacağını söylemişti.

2019 DESTEKLEMELERİ BÜTÇEYİ AŞTIĞI İÇİN BEKLETİLİYOR, BAZI DESTEKLER AZALTILARAK AÇIKLANACAK

Henüz açıklanmayan 2019 ürünü desteklemelerinin ise bütçeyi aşması nedeniyle bekletildiği, bazı destekler azaltılarak yakın zamanda açıklanması bekleniyor. 2019 üretim yılına ait destekler mevcut sisteme göre ödenecek.

“KENDİ BAŞINIZA KARAR ALIP AÇIKLAYACAKSANIZ TARIM ŞURASI’NI NİYE TOPLUYORSUNUZ? HANİ TARIMIN GELECEK 25 YILI PLANLANACAKTI?”

Tarım ve Orman Bakanı Bakanlığı Ekim ayı sonuna doğru 3. Tarım Şurası düzenliyor. Bu kapsamda tarım desteklemeleri ile ilgili çalışmalar da yapılıyor. Uzmanlar, Tarım Şurası toplanırken öncesinde destekleme ile ilgili yeni bir modelin açıklanmasının çok yanlış olacağını ifade ediyor.

Hükumetin açıkladığı taban fiyatları takan yok

Bu modelin Tarım Şurası’nda tartışıldıktan sonra açıklanmasının daha doğru olacağını vurgulayan uzmanlar, “Madem kendi başınıza karar alıp açıklayacaksanız Tarım Şurası’nı niye topluyorsunuz? Hani tarımın gelecek 25 yılı planlanacaktı? Her şeyi bakanlık kendisi yapıyor. Şura’ya gerek yok” yorumunu yapıyor.

6 ayda doğal gaza yüzde 65, elektriğine yüzde 69 zam yapıldı

medyabold
Devamını Oku »

Eşini kazada kaybeden tutuklu Lütfü Damar: Artık sabretmek için bir sebebim kalmadı

Eşini trafik kazasında kaybeden tutuklu Lütfü Dalga’nın psikolojik durumu oldukça kötü. Hücreden çıkarılıp cenazeye getirilen Dalga, “Artık sabretmek için bir sebebim yok” dedi.

BOLD ÖZEL- Rize Cezaevinde tutuklu bulunan eşini ziyarete giderken Sivas Sarkışla’da trafik kazası geçirerek hayatını kaybeden Hicran Umuç Dalga’nın cenazesi dün cuma vaktinde kılınan namazdan sonra Çaykara’nın Köknar Köyünde toprağa verildi.

MEZAR BAŞINDA BAYGINLIK GEÇİRDİ

Kaza haberini alınca sinir krizi geçiren ve hücreye konulan eşi Lütfü Dalga son görevini yapmak üzere cenazeye getirildi. Fotoğraflarda aşırı zayıfladığı ve çok kötü olduğu görülen Dalga, eşinin cenazesini ilk gördüğü yerde baygınlık geçirdi.

Cenazeye katılan Hicran Dalga’nın yakın bir arkadaşının verdiği bilgiye göre büyük bir psikolojik çöküntü yaşayan Lütfü Dalga akrabalarına “Artık sabretmek için bir nedenim kalmadı” dedi. Lütfü Dalga kızıyla görüştürüldükten sonra tekrar cezaevine götürüldü. Akrabaları, psikolojik olarak çok sarsılan Lütfü Dalga’nın hayatından endişe ediyor.

 

BEN BİLİYORUM, ANNEM ÖLDÜ

Kazadan sağ kurtulan Dalga çiftinin 3 yaşındaki kızları Sibel Erva Dalga (3) da Sivas’ta tedavi gördüğü hastaneden taburcu edilerek Köknar Köyündeki aile evine getirildi. Ayağ kırık olan ve akrabaları tarafından teselli edilen Sibel’in “Hayır, ben biliyorum annem öldü, arabadan indim, her yer karanlıktı, annemi buldum, ağzından kan geliyordu.” dediği öğrenildi.

3 yaşındaki Sibel Erva Dalga’nın kazada ayağı kırıldı.

KAMPANYA BAŞLATILDI

Şu anda 80’li yaşlardaki babaannesinin yanında kalan Sibel Erva’nın babasına kavuması için sosyal medyada #LütfüDalgaTahliyeEdilmeli etiketi açılarak bir kampanya başlatıldı ve annesini kaybeden, 3 yıldır babasından uzak olan Sibel Erva’nın babasına kavuşması için çağrıda bulunuldu.

 

Görüş yolu kazasından bir acı haber daha geldi: Hicran Dalga hayatını kaybetti

Görüş yolu yine ölüm yolu oldu: Baba ve 3 çocuğu hayatını kaybetti

 

 

 

medyabold
Devamını Oku »

Hücrede Yitirilen Masum Hayatlar! Aksaray Da Hayata Veda

Türkiye’de kanun ve hukuk tanımamazlık sıradan bir durum haline geldi. Özellikle 17/25 Aralık tarihi yolsuzluk operasyonları sonrasında başlatılan ve zemini oluşturulan, 15 Temmuz “Kanlı Kumpas” ile de ülkemizde psikolojik ortamı hazırlanan; hukukun, kanunların rafa kaldırıldığı, hukukun masum/muhalif/demokrat vb. kesimleri sindirme/yok etme/susturma amaçlı bir aparat olarak kullanıldığı korkunç bir süreç yaşanmakta.
Kişiye göre hukuk kurallarının uygulandığı “Adliye Sarayları”nda verilen kararlar sonrasında, yüz binlerce insan işinden, evinden, malından, ailesinden, sağlığından ve hatta canından olmuş, olmaya da devam ediyor.
Haksız yere tutuklanan insanlar; yetmezmiş gibi birde hukuksuzca, yasalara aykırı bir şekilde hücrelerde tutulmakta yada kapasitesinin birkaç katı koğuşlarda insanlık dışı bir şekilde aylardır hatta yıllardır savunmasız bir şekilde tutsak edilmekte.
Cezaevleri âdeta “kasten ölüm” yuvalarına dönüştürülmüş durumda. Avukat Murat Korkmaz bu işkence sürecini hayatıyla ödeyen isimlerden biri. Avukat Korkmaz 20 ay kadar kalbinde pil olduğu halde Kırşehir Cezaevi’nde hücrede tutulduğu, kelepçeli vaziyette Ankara’ya ameliyat edilmek üzere götürülüp getirildikten sonra hücrede kalmaya devam ettiği sonra da tahliye edildiği öğrenildi.
Ülkemizi açık cezaevine çeviren muktedirler, içerideki hücreden saldıkları masum insanları, dışarıda da yaşam alanları daraltılmak suretiyle ölüm süreçleri devam ettiriliyor. Bu nedenle Avukat Murat Korkmaz’ın pille çalışan kalbi yaşadığı baskıya daha fazla dayanamayarak hayata, eşi ve iki çocuğuna, sevdiklerine, hesabını Allah’ın adaleti ile sormak üzere geçtiğimiz Mayıs ayında veda etti.
Gerek cezaevinde gerekse, etrafında bu zulümleri yaşatanlar, hem burada hemde ahirette mutlaka hesap vereceklerini unutmamalı.
Korkmaz’a Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyoruz.
https://t.co/qfXdTdWsmG
https://twitter.com/magduriyettr+1/status/1128240538308816898?s=19

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/hucrede-yitirilen-masum-hayatlar-aksaray-da-hayata-veda/
Devamını Oku »

27 Eylül 2019 Cuma

Yetişmiş Beyinlerin, “Beyin Ölümü Kıskacı” Hücreler!

Cezaevleri, suç şüphesi kuvvetli olanların, suçu kesinleşmemiş olanların tutuklu, kesinleşenlerin ise hükümlü olarak tutuldukları mekânlar olarak bilinen ve içeride tutulan insanların devlet güvencesi altında bulundukları kurumlardır. Bu kurumlar da zaman zaman özellikle de darbe dönemleri gibi sıra dışı dönemlerde devlet güvencesinden çok devletin sopasından kaçamayanların mekanları haline  geldi.
Özellikle yolsuzluk operasyonları sonrasında 15 Temmuz başarısızlığa planlanmış darbe girişimi ile Hizmet Hareketine yönelik başlatılan soykırım süreci tüm kurumlarda hissedilir ve aleni şekilde görülmeye başlandı.
Cezaevleri geçmiş dönemlerde dönemsel “düşman”lara olduğu gibi bu dönemde; kendilerinden zarar gelmeyeceğinden emin olunan masum Hizmet Hareketi mensuplarına ölüm kapanları haline getirilme konusunda başrol de olmaya devam etmekte.
Haksız yere hücrelerde yıllarca tutulan insanların, psikolojik ve fiziki rahatsızlıkları görmezden gelinmekte, bir çoğu ya içeride yada ölmek üzereyken tahliye edilmek zorunda kalındıktan sonra dışarıda hayatlarını kaybetti.
Sitemize ulaşan bilgilere göre Çorum L Tipi Cezaevi’nde 10 Kasım 2015 tarihinden itibaren tutuklu bulunan 44 yaşındaki Halkla İlişkiler uzmanı Mehmet Meleş’in 15 aydır hücrede tutulduğu öğrenildi.
Hücrede tutulma nedenleri, süreleri belli ve yasalarda açıkça belirlenmiş olmasına karşın kural tanımamazlık buralarda ön plana çıkmış durumda.
Bu bir işkencedir ve insanlık suçudur ve bu suçun zaman aşımı yoktur.
Bu zulme bir son verin artık.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/28/yetismis-beyinlerin-beyin-olumu-kiskaci-hucreler/
Devamını Oku »

Batan bottan kurtarılanlardan biri KHK’lı bir akademisyen

Sakız adası açıklarında batan botta hayatını kaybeden 7 kişinin kimliklerinin Yunan kaynakları tarafından bugün açıklanması bekleniyor. Öte yandan kurtarılan 12 Türk mültecinin kimlikleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

BOLD- Ege Denizinde dün dün sabaha karşı batan botta hayatını kaybedenlerin kimlikleri henüz açıklanmadı. Yunan yetkililer, öğlene kadar bu bilgiyi açıklayacaklarını duyurdu.

Öte yandan 19 kişinin bulunduğu bottan kurtarılan 12 kişinin kimlikleri yavaş yavaş belli oluyor. Kronos’un haberine göre botta bulunan Bedirhan Zenbil, Yusuf Deniz, Fatma Işık ve Nazir Işık sağ olarak kurtarıldı. İsmi açıklanmayan iki çocuğun tedavisi devam ediyor.

Yusuf Deniz’in Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Yard. Doç. olduğu, 672 sayılı KHK ile ihraç edildiği öğrenildi. Eşi Arife Yusuf ve 6-7 yaşlarındaki oğlu ile 2-3 yaşlarındaki kızıyla Yunanistan’a geçmeye çalışan Deniz’in ailesinden haber alınamadı. Yusuf Deniz’in eşinin de KHK ile kapatılan Mevlana Üniversitesi’nde öğretim üyesi olduğu belirtildi.

Yusuf Deniz

12 TÜRK İLTİCA BAŞVURUSUNDA BULUNDU

Faciayı son dakika haberi olarak veren ANTENNA 1 kanalı, kurtarılan 12 kişinin çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşan iyi eğitim almış kişilerden oluştuğunu, tamamının siyasi iltica talebinde bulunduklarını duyurdu. Bota binenlerin toplam 4 aile oldukları aktardı.

Ege Denizinde içinde tamamı Türk olan bir bot dün sabah batmış, Sakız Adası Oinousses açıklarındaki şişme botun devrilmesi sonucu dördü çocuk ve henüz yaşını bile doldurmamış bir bebek olmak üzere toplam 7 kişi boğularak can vermişti.

Ege’de bot faciası: 5’i bebek ve çocuk 7 kişi öldü, 12 kişi kurtarıldı

 

medyabold
Devamını Oku »

Hakan Şükür, derbinin golcüleri Falcao ve Muriqi’yi analiz etti

Süper Lig’in 6. haftasında oynanacak olan Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi Hakan Şükür iki takım oyuncularını değerlendirdi. Falcao ve Muriqi’nin derbide neler yapabileceğini anlattı.

BOLD – Milli Takım’ın ve Galatasaray’ın efsane oyuncusu Hakan Şükür yarın oynanacak derbi maç ile ilgili düşüncelerini paylaştı. Youtube kanalından Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşma öncesi yorumlayan Şükür, oyunun gidişatını kenar beklerinin belirleyebileceğini söyledi. İki takımın gol ayakları Falcao ve Muriqi’nin neler yapabileceğini anlattı. Hakan Şükür’ün açıklamaları şöyle:

FENERBAHÇE DAHA OFANSİF GÖRÜNDÜ

6. haftada bir derbinin olması ondan önceki haftaları da önemli hale getirir. Takımınızı antre ederken bir uyumu yakalamak zorundasınız. Fenerbahçe derbiye gelene kadar bunu layığıyla yaptı. Ofansif olarak iyi göründüler. Galatasaray, Fenerbahçe’ye göre biraz daha ofansif olarak geride kaldı. İki takımın 6. haftaya gelene kadarki durumuna baktığımızda Fenerbahçe daha ofansif ve üretken oynuyor. İleride boğmaya çalışıyor. Böyle bir derbide iki takımında aklı selim hareket edeceğini düşünüyorum.

TERİM’İN OLMAMASI BİR DEZAVANTAJDIR

Galatasaray antrenörsüz çıkacak bu bir dezavantajdır. Fatih Terim’in saha kenarından olması daha farklıdır. Oyuna etkisi farklı olur. Stoperlere baktığınızda beraber oynamaya açısından Galatasaray daha avantajlı. Fenerbahçe’nin ikilisi Jailson ve Zanka’da uyum sorunu var. Rami’ de son maçta çok hazır görünmedi. Kanat bekleri açısından Fenerbahçe sıkıntı yaşadı.

Galatasaray’ın bekleri ise daha ofansif . Bekler Nagatomo ve Mariano bu maça saklanmış. Fenerbahçe’de Dirar etkisi var. İki Galatasaray bekine göre daha avantajlılar. Fiziksel olarak daha etkiler daha hızlılar. Ozan sprinter olmasa da iyi. Ozan sezona da iyi başladı. Kalecilerden yana Galatasaray’dan daha önde.  Altay çok rahat özgüveni var. Ama tecrübe noktasında Galatasaray Muslera ile daha avantajlı.

ORTA SAHADA  GUSTAVO-EMRE, NZONZİ-SERİ MÜCADELESİ OLACAK

Gustavo-Emre ikilisinden Gustavo çok ileriye çıkmayacaktır. Emre, Seri karşılaşması olabilir. Nzonzi’de savunmaya daha çok katkı sağlayacak. Nzonzi ve Seri çok beraber oynamadı. Seri bu maçta öne çıkabilir mi görebileceğiz.  Orta sahada Rodrigues’in oynamaması Fenerbahçe adına eksiklik. Galatasaray’ı da tanıyan bir oyuncu. Hızlı çıkabilen dripling yapan, hücuma çıkabileceğiniz bir isim. Onun olmayacağı noktada Tolga Ciğerci görev yapabilir bu da defansif anlamda Fenerbahçe’ye katkı sağlar.

FALCAO KISA ALANDA ÇABUK VE ETKİLİ, MURİQİ FENERBAHÇE’NİN İHTİYACI

Galatasaray’da Falcao-Belhanda uyumunu çok görmedik. Galatasaray şayet topu Muriqi’ye gelmeden kesebilirse avantaj yakalayabilir. Falcao ve Muriqi ikisinin kıyaslanması mümkün değil. Muriqi Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan bir oyuncu. Falcao performansını ne kadar gösterebilecek göreceğiz. Falcao kısa alanda çabuk çıkan bir oyuncu. Defans arkasına da koşabilir. Muriqi kısmen koşabiliyor. Kanatlardan yapılacak ortalar performanslarını belirler. Statik bir oyun bekliyorum.

medyabold
Devamını Oku »

“AKP’nin yargı paketi ‘teknik düzenleme’ CHP’ninki ‘reform’ niteliğinde”

CHP’nin öncülüğünde birçok siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunun katılımı ile yargı paketi üzerinde çalışan komisyon kanun teklifini tamamladı. Teklif, 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama döneminde TBMM’ye sunulacak.

BOLD – AKP’nin hazırladığı yargı teklifini “teknik düzenleme” olarak nitelendiren CHP “Bizimki reform niteliğinde” dediği ayrı bir kanun teklifi hazırladı. CHP Milletvekili İbrahim Kaboğlu, yargıyla ilgili kısmi bir anayasa değişikliği teklifinin de gündeme gelebileceğini söyledi.

AKP’NİN PAKETİ İHTİYAÇLARA CEVAP VEREMEZ

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, teklifteki düzenlemelerin ihtiyaçlara cevap verecek kapsamda olmadığını belirtti. Kabaoğlu, CHP olarak HDP, Saadet Partisi, Demokrat Parti ve Türkiye İşçi Partisi başta olmak üzere meslek örgütleri ve derneklerin katılımı ile uzun süredir üzerinde çalıştıkları yargı paketi çalışmasını tamamlandıklarını ifade etti.

CHP’NİN YARGI PAKETİ 3 AŞAMALI

CHP’nin hazırladığı yargı paketi Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu gibi birçok kanunda değişiklik içeriyor. Aşamalı bir çalışma hazırladıklarına dikkat çeken Kaboğlu, “Adil yargılanma hakkının asgari güvencelerini sağlamaya yönelik 3 aşamalı bir çalışma hazırladık. Adil yargılanma hakkı ile bağdaşmayan yasa hükümlerinin kaldırılması, değiştirilmesi ve yenilenmesi üzerine kapsamlı bir çalışma. Bizimki reform niteliğinde” şeklinde konuştu.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ GÜNDEME GELEBİLİR

Gazete Duvar’ın haberine göre, teklifte başta Hakim ve Savcılar Kurulunun yapısının değiştirilmesi olmak üzere anayasada da yargı ile ilgili kısmi bir değişiklik önerisi yer alıyor. Prof. Dr. Kaboğlu, Meclis Başkanlığına sunulacak kanun teklifinin yanı sıra yargı ile sınırlı olmak üzere ayrıca bir anayasa değişikliği teklifinin de gündeme gelebileceğini söyledi.

HDP: HSK’NIN YAPISI VE İŞLEVİ DEĞİŞMELİ

Diğer yandan HDP de, AKP’nin yargı paketinin evrensel ve hukuk kurallarına uygun hazırlanmadığı görüşünde. Taslak yargı paketinin toplumun ihtiyaçlarına cevap verir nitelikte olmadığını dile getiren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, yargının yitirdiği tarafsızlığını ve bağımsızlığını yeniden kazanabilmesi için ciddi bir yargı reformu gereksinimi olduğunun altını çizdi. Oluç, Hakimler Savcılar Kurulunun yapısının ve işleyişinin de değişmesi gerektiğine dikkat çekti.

HDP YOL TEMİZLİĞİ ÇALIŞMASINI SUNDU

Parti olarak kendilerinin de bir yargı reformu strateji metni hazırladıklarını hatırlatan Oluç, 27 kalem ve birçok maddeden oluşan ‘yol temizliği’ adını verdikleri çalışmayı Adalet Bakanlığı başta olmak üzere, daha sonra siyasi partilere ve son olarak da görüştükleri sivil toplum kuruluşlarına verdiklerini kaydetti.

İYİ PARTİ’DE HSK’DAN RAHATSIZ

İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan ise, “Asıl sorun Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısındadır. Adalet reformu dedikleri reformun tamamını değiştirseler, HSK’nın yapısında değişikliğe gidilmediği sürece Türkiye’de yargının bağımsız olduğuna dair bir ifadede bulunmak mümkün değildir” dedi. Türkkan, İyi Partinin yargıda yapılacak değişiklikler ile ilgili yaptığı çalışmanın henüz tamamlanmadığını ifade etti.

AKP ikinci yargı paketinin çalışmalarına başladı: Örtülü af yolda

medyabold
Devamını Oku »

Akademisyen Ceren Damar’ın katili 4 ay sonra ifadesini değiştirdi

Öğrencisi Hasan İsmail H. tarafından öldürülen araştırma görevlisi Ceren Damar davası bugün Ankara’da başladı. Sanık, Emniyetteki ifadesini 4 ay sonra değiştirdi.

BOLD – Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar’ı okuldaki odasında öldüren Hasan İsmail H, Ankara 33’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde ilk kez hâkim karşısına çıktı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan sanık duruşmaya takım elbise ile geldi. Kadın örgütleri müdahillik talebinde bulundu. Sanık avukatı, müdahillik taleplerinin reddedilmesini talep etti. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çankaya Üniversitesi’nin müdahillik talepleri kabul edildi.

CİDDİ İLİŞKİ DÜŞÜNMÜYORMUŞ

Sanık savunmasında Ceren Damar ile bir çok defa farklı kafelerde buluştuğunu cinsel birliktelik yaşadıklarını, onunla ciddi bir ilişki düşünmediğini anlattı. Kendisinin sosyal bir öğrenci olmasını Damar’ın kıskandığını, okulda herkesin kendisini tanıdığını beyan etti. “Ceren ile ilişkimize dair tanıklar var. Ceren bana tesbih aldı, ben de ona kolye aldım. Eski kız arkadaşımla fotoğraf çekindiğim için başına kötü bir olay gelmişti. Bu yüzden Ceren’le fotoğraf çektirmedim” dedi. Sanık tek hatasının ilişkisini ailesine söylememek olduğunu belirtti. Fotoğraf çekilmemesinin bir nedeni olarak da fotojenik olmadığını söyledi. Ceren Damar yüzünden bunalıma girdiğini ve psikolojik tedavi aldığını söyledi.

Sanık H, kopya çekmek için Watsapp grubu kurulduğunu, bu gruba araştırma görevlilerinin ajanlık için girdiğini Ceren’in kopya olayından haberi olduğunu, Ceren’in sürekli kendisiyle uğraştığını savundu. Damar’ın kendisiyle uğraştığına dair tanıkları olduğunu, doktora tezini tamamladıktan sonra Ceren ve eşinin boşanacağını, eşinin cinsel anlamda Ceren’i memnun edemediğini Damar’ın kendisine söylediğini anlattı. Sanık, Damar’ın kendisine “Seni mezun ettirmeyeceğim” dediğini, kasıtlı olarak kendisiyle uğraştığını söyledi.

MEZUNİYETİ UNUT

Hasan İsmail H. savunmasında şunları dile getirdi: “Sınavda kopya çekerken yanıma geldi. Sınavda kopya çekeceğimden haberi olduğunu, mezuniyeti unutmamı söyledi. Neden böyle yaptığını sorduğumda anneme nasıl FETÖ’den işlem yaptırdıysa bana da yaptıracağını söyledi. Ben sinir krizi geçirdim. Ceren’in benimle uğraştığını Berk’e söyledim. Beni tahrik etti. Berk’e ‘Onu öldüreceğim’ demedim. Eve gittim. Canımdan çok sevdiğim annemler hakkında söylediklerini unutamadım. Geçirdiğimiz zor zamanları düşününce evden babamın silahını da aldım. Plan ve tasarlama yapmadım. Maktule annemi karıştırmasaydı böyle bir olay yaşanmayacaktı. Bu olaydan sonra annem göreve döndü. Ceren’e anneme iftira edilmesi ile alakası olup olmadığını sordum o da ‘evet’ dedi. Saat 15.00 civarında gittiğimde odasında yoktu. Ceren ile tartıştık. FETÖ işi ile alakası olmadığını belirtip eşinin işi olduğunu söyledi. Eşini aradı ama açmadı. Maktule ‘eşimi de seni de harcayacağım’ dedi, cinnet geçirdim. Bıçakla yaraladım. Silâhı kafama dayadım ve odaya bir kaç kişi girdi. O esnada odaya birileri girdi ve silah ateş aldı. Kendimde değildim. Korkup kaçtım. Beni kovalarlarken havaya ateş açmadım. Annemi arayıp intihar edeceğimi söylediğimde beni vazgeçirdi. Sonra teslim oldum. Olayda kullandığım bıçağı hep yanımda taşırdım. Silâhı yanıma alma amacım da intihardı. Maktulu öldürmek istemedim. Üzgünüm. Bu arada benden önce bir kız intihar etmiş ve gizlemişler.”

İFADESİNİ REDDETTİ

Mahkeme Başkanı sanığa daha önceki ifadelerini sordu. Sanık olay anına ilişkin Emniyet ifadesinde yer alan “Ceren Damar bana hakaret ettiğinde ateş ettim ve silahla saldırdım” ifadesini reddetti. Mahkeme Başkanı “Daha önce bir ilişkiden bahsetmemişsin” dediğinde sanık “Aileme zarar verirler diye korktum” dedi.

AKLIMIZLA DALGA GEÇİLİYOR

Ceren Damar’ın babası Mustafa Damar, sanığın ifadelerini şöyle yorumladı: “Aklımızla dalga geçiliyor. Bu katil, annesi babası polis kökenli. Olay oluyor biz acımızla yanarken, bu katilin annesi babası Emniyette cirit atıyor. Bir anne düşünün oğlu cinayet işlemiş henüz daha bir saat geçmeden katilin otoparkta bulunan aracını kaçırmaya gidiyor. Arama olmadan arabayı kaçırıyor. Oysa savcının otomobili arama talebi var. Bir gün sonra aracın torpido gözünde intihar mektubu bulduğunu söylüyor.”

Damar, cinayetin hukuk fakültesinde işlendiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Annesi otomobili polis araması yapılmadan kaçırıyor. İntihar mektubunun olaydan önce yazıldığı iddia ediliyor. Ve mektupta, ‘bilerek, isteyerek öldürmedim’ diyor. Katil Emniyette neler olduğunda haklı olabilir ama mektubun polis gözetiminde yazdığı kesindir. Polislerin yardım yataklık ettiği gibi bir düşüncem var.”

KALLEŞÇE BIÇAKLANDI

Duruşma öncesinde Ankara Adliyesinde bir araya gelen kadın örgütleri, basına açıklama yaptı. Açıklamada konuşan Ceren Damar’ın babası Mustafa Damar, kızının bir cani tarafından iki el silahla vurulduğunu, yere yığılmasına rağmen özel imal edilmiş 28,5 santimlik bıçakla 17 kez sırtından kalleşçe bıçaklandığını söyledi.

Kadın örgütleri adına yapılan açıklamada da şöyle denildi: “Kadınlar olarak biliyoruz ki yaşamlarımızdan başka kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Erkek şiddetine yeter diyoruz. Biz kadınların talepleri var. Artık ölmek değil yaşamak istiyoruz. İktidarın, 6284 sayılı kanuna, İstanbul Sözleşmesi’ne saldırmasını bırakmasını istiyoruz.”

KOPYA ÇEKTİĞİ BELİRLENDİ

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisi olan Ceren Damar, 2 Ocak 2019’da gözetmen olarak görevli olduğu sınavda öğrencisi Hasan İsmail H’nin kopya çektiğini tespit etmiş ve hakkında idari işlem yapmıştı. Sınavdan çıktıktan sonra “Bugün onu öldüreceğim” diyerek arkadaşının yanından ayrılan sanık, tekrar okula giderek babasının silahıyla Şenel’e önce ateş etmiş ardından bıçaklayarak öldürmüştü. Cinayetin ardından olay yerinden kaçan sanık, aynı gün polise giderek teslim olmuş ve adli soruşturma kapsamında tutuklanmıştı. İlk ifadesinde Damar’ın kendisini kopya çekerken yakaladığı için öldürdüğünü söylemesine karşın cinayetten 4 ay sonra ifadesini değiştirmiş ve Damar ile ilişkisinin olduğunu öne sürmüştü.

“Bir tutuklama yetmedi iki kez tutukladılar! 22 kez daha tutuklasınlar, hakikat değişir mi?”

medyabold
Devamını Oku »

One dead, dozens injured as Istanbul rocked by 5.7 magnitude earthquake

A magnitude 5.7 earthquake has hit Istanbul, Turkey’s largest city and business hub killing one person and injuring over 40 others.

Turkey’s monitoring service the Kandilli Observatory and Earthquake Research Institute announced the magnitude of the quake on Thursday sending school children and residents out to the streets.

A person died of a heart attack while over 40 were slightly injured as a result of the tremor which took place 7.8 miles underground and 40 miles west of Istanbul in the Marmara Sea, south of the town of Silivri at around 2 pm local time, Al-Monitor news portal said.

The United States Geological Survey (USGS) also said the quake had a 5.7 magnitude.

Nearly a hundred aftershocks with magnitudes ranging from 1.3 to 4.4 were felt across Istanbul, Turkey’s most populous city with more than 15 million inhabitants and surrounding areas following the powerful earthquake.

The top section of a minaret of a mosque in Istanbul’s Avcilar district collapsed due to the tremor, while a few buildings across the city were seriously damaged.

According to a report by Diken news portal on Thursday, mobile phone coverage in the city reportedly went down seconds after the incident drawing criticism from citizens as well as several opposition lawmakers who reacted on social media.

In the aftermath of the natural disaster, the Istanbul Governor’s Office announced that schooling in the city was called off for the rest of the day.

Murat Nurlu from Turkey’s Disaster and Emergency Management Authority (AFAD) informed that the quake measured 5.8 and occurred on the North Anatolian Fault (NAF), the Gazete Duvar news portal reported on Thursday.

NAF is an active fault in northern Anatolia that runs between the Eurasian Plate and the Anatolian Plate.

“Aftershocks as powerful as magnitude 4.5 or 4.6 might happen. Do not enter damaged buildings,” Nurlu warned.

Due to being located in a seismically active area with at least 300 active fault lines, Turkey is vulnerable to earthquakes.

Thursday’s tremor followed another one in the same city with a magnitude of 4.6 on Tuesday.

In 1999, an earthquake in northwestern Turkey measuring 7.4 killed more than 17,000 people including hundreds in Istanbul. Since then, experts have warned that a major earthquake is expected to strike Istanbul.

Al-Monitor reported that Asli Dogru, deputy director at the Kandilli Observatory, voiced the expectation once again on Thursday.

“Since 1999, there is a common consensus among scientists that the North Anatolian Fault in the Sea of Marmara is accumulating strain. Therefore, we are expecting a big earthquake in the Sea of Marmara. For now, we cannot say for sure whether this quake is its precursor,” Dogru explained.

Geophysicist Dietrich Lange who works at the Helmholtz Center for Ocean Research in Kiehl, Germany, also indicated that the accumulation of the tectonic strain on the NAF below the Sea of Marmara is enough to trigger another quake with magnitudes between 7.1 to 7.4.

Prof Dr. Sukru Ersoy from Istanbul’s Yıldız Technical University said during a program on Turkish television channel ATV that a major shake in Istanbul is “theoretically possible.”

“But based on my experience, I say that both of the quakes on Tuesday and Thursday seem independent and therefore may not serve as its precursors. One can never know for sure, though,” Ersoy added.

He also urged people to be calm in the face of possible aftershocks that might reach magnitudes of 4 and 5 and continue to occur in the next few weeks.

Ersoy underlined: “The major quake is going to take place, but it might even occur 10 or 20 years later, we cannot know the exact date.”

Citizens of Istanbul lashed out at President Recep Tayyip Erdogan and his ruling Justice and Development Party (AKP) government on social media on Thursday, for allegedly selling designated public safe spaces to business cronies who have built shopping malls and other profit-turning edifices on them.

“There are not hundreds [or] thousands [but] tens of thousands of safe spaces in Istanbul,” Erdogan said on Thursday, denying the claims against him and his governing party.

Istanbul Metropolitan Municipality Mayor Ekrem Imamoglu from the main opposition secular Republican People’s Party (CHP) on Thursday said public safe places in Istanbul have decreased. “The public safe places [in Istanbul] have decreased. We don’t need to say it, the people can see it themselves. We are working hard to solve this issue,” Imamoglu noted.

10 million Istanbulites at risk of earthquake unsafe buildings – report

The post One dead, dozens injured as Istanbul rocked by 5.7 magnitude earthquake appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/09/27/one-dead-dozens-injured-as-istanbul-rocked-by-5-7-magnitude-earthquake/
Devamını Oku »