21 Eylül 2019 Cumartesi

Yolcu garantili havalimanın sadece “Hoş geldiniz” tabelası var!

İzmir’in Çeşme-Alaçatı tatil bölgesine yapılması planlanan yolcu garantili havalimanında bürokratik sorunlar nedeniyle 1,5 yıldır yol alınamıyor. Havalimanından geriye sadece “Hoş geldiniz” yazılı tabela var.

BOLD-AKP iktidarının son zamanlarda yaptığı gibi “yolcu garantili” ihalelerinde biri 20 Nisan 2018’de Çeşme-Alaçatı Havalimanı için gerçekleştirildi. Havalimanı ihalesi 18 milyon 900 bin Avro bedelle Terminal AŞ kazanmıştı. Yolcu garantili havalimanı için devlet, ihaleyi alan şirkete 25 yılda 1 milyar 400 bin dolar ödeyecekti. 4 bakanlık arasında yaşanan bürokratik sorunlar nedeniyle projeye başlanmadı.

“GİTTİK GÖRDÜK SADECE TABELA VAR”

Sözcü’de yer alan habere göre, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’ın “Yapımına başlandı” dediği ancak daha sonra iptali gündeme gelen Çeşme Alaçatı Havalimanı’nda, yaşanan son gelişmeler Meclis gündemine de taşındı. İyi Parti Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, “Gittik gördük, Çeşme’ye gerçek anlamda turist getirecek havalimanı bir tabela, bir konteynerden ibaret. Ne inşaat var ne de işçi. Havalimanı yapılacak alanda dikili bir tabela ve konteynerden başka hiçbir şey yok” dedi.

Türkkan, Çeşme Alaçatı Havalimanı’nı TBMM gündemine taşımış ve projenin durumunu Bakan Cahit Turhan’a sormuştu. Turhan, soru önergesine verdiği yanıtta, “Çeşme Alaçatı Havalimanı’nın yer teslimi 25 Haziran 2018 tarihinde yapılarak yapımına başlanılmıştır. Havalimanının yatırım süresinin tamamlanacağı tarih ile ilgili herhangi bir değişiklik yapılmamıştır” ifadelerine yer verdi.

Terminal Yapı ve Ticaret AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Alp Delimollaoğlu, Çeşme’de inşaatı süren Alaçatı Ekrem Pakdemirli Havalimanı’na ilişkin geçen ay yaptığı açıklamada, “Sözleşmenin herhangi bir şekilde iptali veya fesih durumu yok. DHMİ’ye 25 yıllık işletme döneminde ihtiyaç duyulabilecek ilave alanlar için vermiş olduğumuz master plan sonrası, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bölgede başkaca tasarrufu olabileceği gerekçesiyle talep edilen revize plan sunulmuştur ve onayı beklenmektedir” demişti.

Meclis Başkanı Şentop’tan tüketim çılgınlığı itirafı 

medyabold
Devamını Oku »

“Selçuk Özdağ’dan Egemen Bağış tepkisi: Daha iyisi bulunamazdı”

Eski AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Egemen Bağış’ın Prag Büyükelçiliğine atanmasını sert bir şekilde eleştirdi. Aranan Ömerlerin ilkinin Bağış olduğunu belirten Özdağ, “Daha iyisi bulunamazdı” dedi.

BOLD – AKP’den Ahmet Davutoğlu ile birlikte istifa eden eski AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Egemen Bağış’ın Prag Büyükelçiliğine atanmasını sert bir şekilde eleştirdi.

ADALET ÇALIŞMADIĞI İÇİN YENİ ÖMERLER ARIYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni Ömerler aradığını hatırlatan Özdağ, “Cumhurbaşkanı tabanının hassasiyetlerini bildiği için hep onları kavrayacak bir dille konuşuyor. Niçin yeni yeni Ebubekirler, Osmanlar veya Aliler değil de Ömerler? Çünkü Hz. Ömer adaletin timsali. Bugün ülkede en çok adalete ihtiyaç olduğunu en çok yargının güven kaybettiğini sayın Cumhurbaşkanı biliyor. Ömerler aramanın diğer adı yargının adalete çalışmadığının itirafı anlamına geliyor” dedi.

DAYA İYİSİ BULUNAMAZDI

Egemen Bağış’ın büyükelçi olarak atanmasına da tepki gösteren Özdağ, “Geçtiğimiz gün o Ömerlerin ilki bulundu ve hemen Prag büyükelçisi yapıldı. Egemen Bağış hani şu her hafta internetten bir ayet bulup salladığını söyleyen, 17/25 Aralık soruşturmalarında adı geçen Egemen Bağış. Hayırlı olsun, daha iyisi bulunamazdı. Yeni Ömer’leri hasretle bekliyoruz. AK Parti’yi ancak onlar kurtarır” dedi.

Pasaport yasağı kalkıyor, Demirtaş’a başvuru imkanı geliyor, ‘haber’ suç olmaktan çıkıyor!

medyabold
Devamını Oku »

Trump’tan Tayyip Erdoğan’a övgü: “Çok iyiydi…”

ABD Başkanı Donald Trump, Rahip Brunson’un ülkesine götürülmesiyle ilgili yeni bir açıklama yaptı. “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok iyiydi” diye konuştu.

BOLD – Donald Trump, Avustralya Başbakanı Scott Morrison ile yaptığı görüşmenin ardından Beyaz Saray’da düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu. İran’a, Türkiye’ye ve IŞİD’e ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trump, yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien’ın, Rehine İşleri Özel Temsilciliği görevi döneminde yurt dışında tutuklu ABD’lilerin ülkeye geri getirilmesi konusunda büyük bir iş çıkardığını belirtti. ABD’li rahip Andrew Craig Brunson serbest bırakılmasına değinen Trump, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok iyiydi ve herkesin çok sevdiği muhteşem rahibimizi (Brunson) evine getirebildik” değerlendirmesinde bulundu.

BÜYÜK BİR İTİDAL GÖSTERDİM

Trump, İran’a getirilen yaptırımların daha öncekilerin çok daha ötesinde olduğunu aktardı. İran’a yönelik yaptırımların işe yarayacağına inandığını belirtti. “İran’a girmek dünyadaki en kolay iş. Hemen şu anda İran’a girmeyerek büyük bir itidal gösterdiğimi düşünüyorum” dedi.

ABD ile İran arasında uzun süredir devam eden gerilim, ABD’nin Suudi Arabistan’ın Aramco petrol tesisine yapılan saldırılardan İran’ı sorumlu tutmasıyla tekrar tırmanmıştı. İran’a yönelik sık sık askeri operasyon mesajları veren Trump, Oval Ofis’te yaptığı açıklamada İran Merkez Bankası’na yaptırım getirdiklerini duyurmuştu.

IŞİD’LİLERİ GERİ ALIN

Suriye ve Afganistan’daki asker sayılarını azaltacaklarını da ifade eden Donald Trump, “IŞİD hilafetini” yüzde 100 azalttıklarını savundu. Trump, ABD’nin elinde tutuklu binlerce IŞİD mensubu olduğuna işaret etti. “Geldiği ülkelerden, bu kişileri geri almalarını, mahkemeye çıkarmalarını ve onlarla ne yapacaklarsa yapmalarını istiyoruz” diye konuştu.

Savcı Fuzuli Aydoğdu, gizli tanığa “Eren Erdem’e iftira at” dedi

medyabold
Devamını Oku »

Bu hafta altın, dolar ve euro kazandırdı, borsa kaybettirdi

Altının yüzde 0.87, dolar/TL’nin yüzde 0.84 ve euro/TL’nin yüzde 0.46 değer kazandığı 16-20 Eylül haftasında Borsa İstanbul yüzde 2.75 değer kaybetti.

BOLD – Kapalıçarşı’da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 0.87 artışla 277,00 lira, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 0.87 kazanımla 1.845,00 lira oldu. Geçen hafta 447,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı bu hafta 451,00 liraya yükseldi.

ABD Doları yüzde 0.84 değer kazanarak 5.7310 liraya, euro da yüzde 0.46 artarak 6.3180 liraya yükseldi.

SGK’nın vatandaşa yükü 100 milyar lirayı geçti

BIST 100 endeksi, en yüksek 103.320,70, en düşük 99.933,08 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 2.75 azalışla 100.236,70 puandan tamamladı.

Yatırım fonları yüzde 0.17 değer kazanırken, bireysel emeklilik fonları yüzde 0.08 değer kaybetti. Kategorilerine göre bakıldığında ise yatırım fonları içinde en fazla kazandıran yüzde 0.33 ile katılım fonları oldu.

İşsiz sayısı resmi kayıtlara göre 4.2 milyon gerçekte ise 7.7 milyon

medyabold
Devamını Oku »

Savcı Fuzuli Aydoğdu, gizli tanığa “Eren Erdem’e iftira at” dedi

Yaklaşık 450 gündür Silivri cezaevinde tutuklu bulunan CHP eski Milletvekili Eren Erdem, hakkındaki dosyayı açan savcı Fuzuli Aydoğdu’nun gizli tanığa “Eren’e iftira at” dediğini söyledi.

BOLD – Bu ifadenin tanığın kendi beyanı olduğunu belirten Erdem, asıl hedefin CHP olduğunu ve kumpas kurulmak istendiğini açıkladı. Eren, “Meselemiz büyük. Biz, adalet ve hürriyet mücadelesi veriyoruz. Bunun için de partim ve ben cezalandırılıyoruz” dedi.

İFTİRA AT DİYEN SAVCI HSK’YA TERFİ ETTİRİLDİ

Erdem şunları dile getirdi: “Ben bir dosya nedeniyle tutuklanmadım, tutuklanayım diye dosya imal edildi. Bu dosya, dokunulmazlığım kalktığında da vardı. İlginç olan, dokunulmaz olmadığım halde yurt dışına çıkış yasağını milletvekili listelerinin açıklandığı saat, tutuklanma kararını ise 24 Haziran’dan 4 gün sonra aldılar. Dosyayı açan savcı Fuzuli Aydoğdu, “gizli tanığa, Eren’e iftira at” diyor. Bu tanığın kendi beyanı. Ve bu savcı HSK’ye terfi ettiriliyor.”

CHP’YE KUMPAS KURMAYA ÇALIŞTILAR

Erdem, “Beni yargılayan İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 2. celsede “oy birliğiyle” tahliye kararı verirken, 24. Ağır Ceza Mahkemesi, duruşmasını yarıda bıraktı ve apar topar toplanarak, 25 dakikada 62 klasörü inceleyip tutukluluk kararı verdi. Dosya aynı, karar niçin değişir? Soruyorum, bir emir olmadan insan kendini böyle rezil eder mi? Dosyada delil olsa anlarım ama hedef ben değilim. CHP’ye kumpas kurmaya çalıştılar. Biz direndik. Bunu Enis Berberoğlu’na da denediler, olmadı. Sessiz ve sakin bir vekil olsam bugün benim yerimde belki de başkası olacaktı. Yani mesele Eren Erdem’in şahsı hiç olmadı” dedi.

BELGELİ MUHALEFETİMİN BEDELİNİ ÖDETİYORLAR

Erdem, zindanda tutulmasının nedeninin CHP’yi yıpratmak olduğunu belirterek, “Ben bunu boşa çıkardım. Ayrıca milletvekili olarak yaptığım belgeli muhalefetin bedelini ödetmek istediler. CHP ile ilgili amaç- ki bu aleniyet kazanmış vaziyettedir, bir kriminal durum yaratmak, şahsımı cezaevinde yoğun bir baskı ve tecrite reva görerek; kendimi kurtarmak niyetiyle onlara malzeme olabileceğini umacak kadar gaflette olmalarıyla alakalıydı. Partim hakkında konuşmamı istediler. Çok çetin baskılar yaşadım” ifadelerini kullandı.

EN AĞIR TECRİT VE PSİKOLOJİK SALDIRILARA MARUZ KALDIM

Cumhuriyet’e konuşan Erdem şunları dile getirdi: “Tekrar milletvekili listesine girmeyişimden ötürü yalnız ve öfkeli olduğumu düşündüler sanırım. Biz, bir yoldaşımızın yüreğine korku salmayalım, zalimler bizi propaganda aracı yapmasın diye en ağır tecrit ve psikolojik saldırılarla geçen o 8 ayı hiç konuşmadık.”

28 ŞUBATTA KENDİLERİNE ZULMEDENLERİN KLONUNA DÖNÜŞTÜLER

Erdem, “Kendilerini cellatlarının avuçlarına teslim etmiş ve 28 Şubat’ta kendilerine zulmedenlerin klonuna dönüşmüş bir siyasi iktidarın emir, talimat ve doğrudan müdahalesi neticesinde tutukluyum. Ben siyasi mücadeleye sokakta başladım. Kâşanelerde; lobilerin, cemaat ya da kliklerin parlattığı biri olmadım. Ben, başörtüsü yasağına da Kürtçe yasağına da, kumpas davalarına da daima karşı olmuş biriyim. Sanırım bu tavrım birilerini rahatsız etti” dedi.

Yargıdaki güç mücadelesinin arkasında İstanbul Grubu var

medyabold
Devamını Oku »

Kredi kartı borcu yüzünden ailesini katletti

İstanbul Arnavutköy’de ‘kredi borcu’ nedeniyle ailesiyle tartışan 24 yaşındaki Veysel Aydın katliam yaptı. Annesini, üvey babasını ve iki kardeşini öldüren cani kaçtığı İzmit’te yakayı ele verdi.

BOLD – Olay Arnavutköy’de gece yaşandı. Veysel Aydın, annesi Kader Aydın, üvey babası Kadir Açıkalın (45), kardeşi Nazlıcan Aydın (13) ve ağabeyi Serkan Aydın (26)’ı gece saatlerinde bıçakla öldürdü. Vahşet komşuların şüphelenmesiyle gündüz saatlerinde ortaya çıktı. Olay yerine giden polis, eve girdiğinde 4 kişinin cansız bedenleriyle karşılaştı.

Anne, üvey babası ve iki kardeşini öldüren Veysel Aydın, İzmit’te gözaltına alındı. Aydın’ın ilk ifadesinde cinayeti kredi borcu nedeniyle çıkan tartışma sonucunda işlediğini belirttiği öğrenildi.

Leyla Aydemir cinayeti davasında 21 tanık ifade değiştirdi!

 

medyabold
Devamını Oku »

İşsiz sayısı resmi kayıtlara göre 4.2 milyon gerçekte ise 7.7 milyon

CHP Meclis Grubu, ekonomi raporu hazırladı. İşsizliğin röntgenini çekti. Resmi kayıtlarda 4 milyon 243 bin olan işsiz sayısının, aslında 7 milyon 724 bine ulaştığını açıkladı.

BOLD – CHP’nin hazırladığı ekonomi raporunda, son bir yılda 802 bin kişinin işini kaybettiği vurgulandı. Başak Kaya’nın Sözcü’de yazdığı habere göre, raporda ekonomik göstergeler masaya yatırıldı. İşsizliğin artmaya devam edeceği uyarı yapıldı. “Ekonomideki durgunluğun aşılamaması işsizlik sorununun giderek ağırlaşmasına yol açıyor” denildi.

  • Raporda şu bilgilere yer verildi:
  • Son bir yılda işsiz sayısı 938 bin kişi artarak 4 milyon 243 bine kadar yükseldi.
  • Geçen yıl 802 bin kişi işini kaybetti.
  • Son bir yılda Türkiye ekonomisi tek bir vatandaşına yeni istihdam yaratamadı.
  • İş bulma umudu olmadığı için iş aramayan, bu nedenle de işsiz sayılmayanlar da dahil edildiğinde Türkiye’deki gerçek işsiz sayısı 6 milyon 665 bine yani yüzde 19’a yükseliyor.
  • Bir işte çalışmakla birlikte asıl mesleğine yönelik olarak iş aramaya devam edenlerle, kısa süreli çalışan ancak daha uzun süre çalışabilecek durumda olanlar da (eksik istihdamdakiler) dahil edildiğinde ise geniş anlamda işsiz sayısı 7 milyon 724 bine, bunun oranı ise yüzde 22’ye yükseliyor.

New York ve Washington’da ‘Tutsak Bebeklere Özgürlük’ yürüyüşü

medyabold
Devamını Oku »

CHP, belediyelerin 6 aylık performansını inceleyecek

CHP, 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimiyle birlikte 31 Mart’ta kazandığı toplam 11 büyükşehir ve 10 il belediyesi başta olmak üzere bütün belediyelerin 6 aylık performanslarını mercek altına alacak.

BOLD – Genel merkez bünyesinde kurulan Yerel Yönetimler Koordinasyon Merkezi; bütçe gerçekleşmelerini, vaatlerin yapılıp yapılmadığını ve halk memnuniyetlerini ölçerek, belediyelerin 6 aylık durumunu analiz edecek.

SONUÇLAR TOPLANTIDA MASAYA YATIRILACAK

Cumhuriyet’in haberine göre, Ekim ya da Kasım ayında yapılması planlanan Belediye Başkanları Toplantısı’nda bu sonuçlar analiz edilerek, başkanların önüne konulacak. Performans sonuçlarına göre belediyelerin yanlış ve eksik uygulamalarının belirlenmesinin yanı sıra başarılı belediyeler de olumlu uygulamalarıyla bütün belediyelere örnek gösterilecek.

MALİ TABLOLARDAKİ İYİLEŞME İNCELENECEK

Yerel yönetimlerden sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, “Ekim ayı içerisinde hazırlıklarımızı yaptık. Bütçe performanslarıyla ilgili bir ekip kurduk. Ekim ayında bütün belediyelerimizin performanslarını, 6 aylık tespitlerimizi ortaya koymuş olacağız” değerlendirmesinde bulundu.

Torun, genel sonuçlarla belediyelerin yatırıma ne kadar kaynak ayırdığı, personele ne kadar harcama yapıldığı gibi mali tabloda herhangi bir iyileşme olup olmadığının ortaya çıkacağını ifade etti.

DÜNYA ÖRNEKLERİ BAŞKANLARA SUNULACAK

Seçimi kazanan belediye başkanlarının seçim vaatlerininden hangilerini gerçekleştirdiğinin araştırılacağını söyleyen Torun, halkın memnuniyetinin de ölçüleceğini ifade etti. Torun, belediyelere hem proje hem de finansman kaynağının bulunması konusunda destek vereceklerini belirterek, “Yerel seçimlerin ardından yapılan ilk belediye başkanları toplantısında ortak sorun alanları tespit edilmişti. Bir sonraki toplantıda ortak çözüm önerileri ve dünyada yapılmış başarılı projeleri ve başarı hikâyelerini sunacağız” diye konuştu.

Erdoğan, İmamoğlu ile vakıflar konusunu konuşacak

medyabold
Devamını Oku »

Leyla Aydemir cinayeti davasında 21 tanık ifade değiştirdi!

Bayram ziyareti için gittiği Ağrı’daki dedesinin köyünde kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulunan Leyla Aydemir’in ölümüne ilişkin davada 21 tanık ifade değiştirdi.

BOLD – 4 yaşındaki Leyla Aydemir cinayetine ilişkin biri tutuklu 7 sanığın yargılanmasına dün Ağrı 1. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı. Leyla’nın anne ve babası Nihat ve Şükran Aydemir çifti duruşmada hazır bulundu. Cinayet sanığı Mehmet Ali Aydemir, tutuklu bulunduğu Elazığ’daki cezaevinden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı. Duruşmada, 6 tutuksuz sanık ve avukatları da hazır bulundu.

“BURAYI ARADIK, ARAMAYIN”

Tutuklu sanık Mehmet Ali Aydemir, Leyla’nın kaybolması ve ölü bulunmasıyla bir alakasının bulunmadığını ileri sürdü. Leyla’nın kaybolmasının ardından aramalara katıldığını söyleyen Aydemir, mahkeme başkanının kolluk kuvvetlerinin arama çalışmalarında “burayı aradık, aramayın.” şeklinde ifadelerle ekipleri yanlış yönlendirdiği şeklindeki tutanağı hatırlatması üzerine, böyle bir girişimde bulunmadığını iddia etti. Leyla’nın halası S.E. ile bir gönül ilişkisinin olmadığını, ablası olarak gördüğünü ifade eden Aydemir, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek beratını talep etti.

“ONA CİĞER ACISINI YAŞATACAĞIM”

Tutuksuz sanıklardan H.D, tanıkların savcılık ve kolluk ifadelerinde “ona ciğer acısını yaşatacağım” şeklinde konuştuğuna dair beyanlarını yalanladı. Aralarında husumet bulunduğu sözlerinin gerçeği yansıtmadığını belirten H.D, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.

Mahkemenin söz verdiği amca Yusuf Aydemir, tanıkların savcılık ve kolluk birimlerinde abisi Nihat Aydemir ile husumetlerinin bulunduğu yönündeki ifadelerini yalanladı. Özellikle Kürtçe bilen görevlinin tanık olduğu “Biz ne dediysek onu söyleyin” şeklindeki konuşmalara şahit olmadığını ileri süren Aydemir, Leyla’nın olayıyla ilgisinin bulunmadığını, abisiyle miras veya mal paylaşımı konusunda da husumetinin olmadığını anlattı. Anne Şükran Aydemir’in “Yusuf yapmıştır” sözlerini ise iftira olarak değerlendiren Aydemir, beratını talep etti.

YALAN BEYAN UYARISI

Sanıkların ifadelerinin ardından mahkeme heyeti, tanıkları dinlemeye başladı. Dosya kapsamında savcılık ve kolluk kuvvetlerine ifade veren 21 tanığın ifadelerini değiştirmesi dikkati çekti. Salonda sık sık tanıkları yalan beyan konusunda uyaran mahkeme başkanı, zaman zaman tanıkların hatırlayamadıklarını ileri sürdükleri ifadeleri tekrar yüzlerine okudu. Uyarılara rağmen daha önce verdikleri ifadeleri yalanlayan tanıklar ile mahkeme başkanı arasında sert diyaloglar yaşandı.

KORKMA! ARTIK NEYİNİ ALACAKLAR?

Mahkeme başkanın söz verdiği anne Şükran Aydemir ise yapanları önce Allah’a, sonra devletin adaletine havale ettiğini belirtti. Aydemir, “Kızımı kaç kere öldürdüler bilmem. Aç bıraktılar, soydular. Allah kabul etmesin” dedi. Mahkeme başkanının “Korkma, artık senden neyini alacaklar” sözü üzerine anne Aydemir, “6 çocuğum daha var” diyerek susma hakkını kullanacağını dile getirdi. Sanıklardan şikayetçi olduğunu da belirten Aydemir, gözü yaşlı şekilde duruşmayı takip etmeye devam etti.

ÇOK CİDDİYETSİZ ADAMSIN

Duruşmada söz alan baba Nihat Aydemir, olay günü ve sonrasında yaşananları anlattı. Kızının ölümüyle ilgili 4 kişiden şüphelendiğini belirterek mahkeme başkanına başka isimler söyleyen Aydemir’e mahkeme başkanı, “Ölen kızın babası değilsin de, sanık gibi davranıyorsun. Çok ciddiyetsiz bir adamsın. Magazin programlarındaki gibi altını doldurmadan birilerinden şüpheleniyorsun” dedi. Bazı tanıkların kendisiyle ilgili ifadelerini de yalanlayan Aydemir, kardeşleri ve sanık B.D. ile herhangi bir husumetinin olmadığını öne sürdü. Mahkeme başkanının sanıklardan şikayetçi olup olmadığını sorması üzerine şikayetçi olmadığını söyleyen Aydemir, ancak davayı takip etmek istediğini kaydetti.

DEDİKODU İDDİANAMESİ!

Leyla Aydemir’in kaybolması ve sonrasında köyde görev yapan görevlilerin de tanık olarak dinlenmesinin ardından, davaya katılmak isteyen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM), Ağrı, Erzurum ve Van baroları avukatlarının talepleri alındı. Bakanlık ve Ağrı Barosu avukatlarının talepleri kabul edilirken, dernek ile Van ve Erzurum baroları avukatlarının talepleri reddedildi. Yakınlıkları nedeniyle bazı tanıkların da geri çekildiği duruşmada, baba Nihat Aydemir’in şikayetçi olmaması nedeniyle aile avukatı davadan çekildiğini bildirdi.

Mahkeme heyetinin söz verdiği sanık avukatları ise, savcılık iddianamesinin dedikodu ve teknik delillerden uzak bir dosya olduğunu ileri sürdü. Sanık avukatlarının tahliye taleplerini iletmesinin ardından söz alan Ağrı Barosu ile bakanlık avukatı, sanıkların işlenen suç nedeniyle en ağır şekilde cezalandırılmalarını istedi.

AMCA YUSUF AYDEMİR’İN TUTUKLANMASINA…

Sanık Mehmet Ali Aydemir’in tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, amca Yusuf Aydemir’in de tutuklu yargılanmasına hükmetti. Ayrıca dosya kapsamında tanık olarak bugün dinlenmesi gereken 8 kişinin, gelmemeleri nedeniyle bir sonraki duruşmaya zorla getirilmeleri kararlaştırıldı.

Mahkeme heyeti, tanıklardan savcılık ve kolluk kuvvetlerinde verdiği ifadelerine bağlı kalmayan Ç.K, E.D. ve Y.A. hakkında da Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığına “yalan beyan” dolayısıyla suç duyurusunda bulunulacağını açıkladı.

Son olarak çalışmalar sırasında görev alan ve sanıklar hakkında oluşturulan tutanaklarda imzası bulunan görevlilerin de dinlenmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, duruşmayı eksikliklerin giderilmesi amacıyla erteledi.

18 GÜN SONRA BULUNDU

Ağrı’da 15 Haziran 2018’de Ramazan Bayramı dolayısıyla ailesiyle dedesine ziyarete gittiği Bezirhane köyünde kaybolan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in cansız bedeni 18 gün sonra akarsu kenarındaki ağaçların arasında bulunmuştu. Vücudunda darp ya da yara izine rastlanmamıştı.

Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Leyla Aydemir’in ölümünden sorumlu tutulan baba Nihat Aydemir’in tutuklu bulunan kuzeni Mehmet Ali Aydemir’in de aralarında olduğu 7 sanık hakkında “çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “iştirak halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan da 14’er yıla kadar hapis cezası verilmesi isteniyor.

Yargıdaki güç mücadelesinin arkasında İstanbul Grubu var

medyabold
Devamını Oku »

Yargıdaki güç mücadelesinin arkasında İstanbul Grubu var

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile pelikan grubu arasında yaşanan tartışma ile gün yüzüne çıkan “yargıdaki güç mücadelesinin” perde arkasında Erdoğan’ın avukatlarının oluşturduğu ‘İstanbul Grubu’nun olduğu ileri sürüldü.

BOLD – Yargıda “İstanbul Grubu” olarak bilinen ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’daki avukatlarının yönettiği iddia edilen grubun Erdoğan’ın da vekâletini kullandığı ve özellikle İstanbul Adliyesinde ana güç merkezi haline geldiği ifade ediliyor.

YARGI OPERASYONLARININ ARDINDA BU GRUP VAR

Hâkim ve Savcılar Kurulundaki (HSK) bazı üyelerin de destek verdiği bu grubun “yargı eliyle yapılan siyasi operasyonların perde arkasındaki beyin” olduğu belirtiliyor. Son dönemde yargıda rahatsızlık yaratan bu grupla çekişme halinde olan Hakyolcuların da desteğini alan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, iş adamı Fettah Tamince’nin hakkında açılan ve sonrasında kapatılan cemaat soruşturmasını yeniden açmak istemesi ile doğrudan bu gruba mesaj verdiği belirtiliyor.

DİLEK GÜNGÖR’ÜN YAZISI İLE GÜN YÜZÜNE ÇIKTI

Sabah yazarı Dilek Güngör’ün, 17 Eylül’de, “FETÖ ile mücadele edenler sürülüyor. Telefonunda ByLock çıkanlar, darbeci akrabaları olanlar unvanlı görevlere geliyor. Tehlike büyük” diye yazması, Adalet Bakanı Gül’ün ise buna “Daha düne kadar ‘FETÖ’ ile aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün utanmadan çıkıp ‘FETÖ’yle mücadele dersi vermeye kalkmasınlar” sözleriyle sert karşılık vermesi, bir süredir yargının perde arkasında yaşanan kavganın fitilini de ateşledi.

GURUPLAR ARASI HESAPLAŞMA

15 Temmuz’un ardından yargıda yapılan tasfiye ile boşalan yerler, yeni alımlarla hızlıca dolduruldu. Hükümet, Adalet Bakanlığı eliyle yargıyı yönetmeye özel önem verdi. Ancak bir süre sonra yargıda “yeni güç adacıkları” oluşmaya başladı. Yargıda oluşan gruplaşmalar da “iç hesaplaşmaya” döndü. Son olarak Yargıtay’a 8, Danıştay’da 3 üye atamasıyla bu hesaplaşma daha da kızıştı.

BAZI DOSYALARDA ÇIKAR İLİŞKİLERİNE GİRDİLER

Cumhuriyet’in yargı kulislerinden aldığı bilgiye göre, İstanbul Grubu olarak adlandırılan yapılanmanın, özellikle İstanbul adliyelerinde etkili olduğu ifade ediliyor. Bu grubun hâkim ve savcı atamalarında, “HSK’de kendilerine yakın üyeler yoluyla etkili” olduğu belirtilirken, grubun bazı dosyalarda “çıkar ilişkilerine girdiği” de kulislerde konuşulan en önemli iddialar arasında başı çekiyor.

GÜL’Ü ENGEL GÖRÜYORLAR

Başta Çağlayan olmak üzere İstanbul’daki adliyelerde bu gruba yakın olmayan hâkim ve savcıların unvanlı görevlerden uzaklaştırıldığı ifade ediliyor. Son dönemde güçlenen İstanbul Grubu’nun, “HSK’de istediği bazı atamaları yaptıramaması” üzerine, kendilerine “engel” olarak gördükleri Bakan Gül’ü hedef aldıklarına dikkat çekiliyor. Bu aşamadan sonra Gül’ün, “Sabah grubu yoluyla FETÖ mücadelesinde yetersiz olmakla suçlanmaya başlandığı” belirtiliyor. Bu yolla Gül’ün yıpratılarak yerine kendilerine yakın bir avukatın bakan yapılmak istendiği de konuşuluyor.

HAKYOLCULAR BAKANIN YANINDA

Bu kavganın önemli bir tarafını da Hakyolcular oluşturuyor. İstanbul Grubu’nun İstanbul’dan tasfiye ettiği Hakyolcular’ın “Bakan Gül’ün yanında yer aldığı” dile getirilirken, son yüksek yargıdaki atamalarda bu gruptan üyelerin de atanmasının, bunun bir göstergesi olduğuna işaret ediliyor. Öte yandan Bakan Gül’ün “maklube” açıklamasıyla aynı gün yaptığı Fettah Tamince hamlesinin de bu kavganın bir parçası olduğu ifade ediliyor.

Maklube tartışması AKP’yi karıştırdı: Albayrak-Gül savaşı kızışıyor

medyabold
Devamını Oku »

Demirtaş: Bir gün gerektiğinde halkımdan tahliye talep edeceğim

Tutuklu muhalif lider Selahattin Demirtaş, “Ben bugüne kadar kimseden tahliye istemedim. Siyasi rehine olduğumu biliyorum. Bir gün tahliye talep etmem gerektiğinde ben halkımdan tahliye talep edeceğim” dedi.

BOLD – Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında jet hızıyla tutuklama talep edilen HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında mahkeme, tutuklu yargılanma kararı verdi.

İKTİDARLARINI SÜRDÜRME ÇABASI

Sulh Ceza Hakimliği’nde görülen duruşmada Demirtaş tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile ifade verdi. Demirtaş, “Bugün Cumhuriyet Savcısı tarafından tutuklanmam istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilmemin sebebi iktidarın siyasi çıkarlarına ve kendi iktidarını sürdürme çabalarından kaynaklanmaktadır. Şu anda aleni bir şekilde yasa dışı ve hukuka aykırı bir işlem yapılmaktadır” dedi.

YARGININ POLİTİK KARARLAR VERDİĞİ ALENİYET KAZANDI

Demirtaş, 06-08 Ekim olaylarına dair duruşmaların, Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde AİHM Büyük Dairesinde görüldüğünü belirtti. Demirtaş, “Türkiye’de yargının yürütme erkinin baskısı ve telkini altında politik kararlar verildiği, yoğun bir şekilde kamuoyunda tartışılmaktadır ve bugün bu durum kamuoyunda aleniyet kazanmıştır” ifadelerini kullandı.

AKLİ MELEKELERİMİ YİTİRMEDİM

Suçlamaları kabul etmeyen Demirtaş, “Şu anda iktidar partisinin kamuoyu araştırmalarına göre çok ciddi oy kaybına uğradığı, olası bir seçimi kazanamayacağı ve parlamentodaki çoğunluğunu tümden kaybedeceğini araştırma şirketleri iddia etmektedir. Ben 3 yıldır cezaevindeyim. Ancak akli melekelerimi yitirmedim. 20 yıllık hukukçuyum, 12 yıl da milletvekilliği yaptım. Böylesi yargı operasyonunun siyasetin telkin ve talepleri doğrultusunda yapıldığını anlayacak kadar deneyimliyim” dedi.

SÜRECİN SİYASİ BİR OPERASYON OLDUĞU AÇIK

MA’nın haberine göre, Kandıra Cezaevinden SEGBİS ile bağlanan Yüksekdağ ise şunları dile getirdi: “Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bu sürecin bir siyasi operasyon olduğu açık ve nettir. Bu soruşturmanın amacı özellikle diğer şüpheli Selahattin Demirtaş hakkında tahliye sürecine girilmiş olması ve ikimizin de tahliye edilmesinin bu şekilde mümkün olmasının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Bu ben ve diğer şüpheli Selahattin Demirtaş’a yönelik yapılan operasyon değil bizimle beraber haklarında işlem yapılan tüm siyasetçi arkadaşlarımıza yönelik siyasi iktidar tarafından yargı kullanılarak yapılmış bir operasyondur.”

ÇÜRÜMÜŞ İDDİLAR YENİDEN GÜNDEME GETİRİLİYOR

Yüksekdağ, “Ortada siyasi bir hesap vardır. Hakkımdaki iddia ve bu bize yapılan ikinci operasyondur. Cumhuriyet Savcısının ithamlarının içeriği boştur. Bunlarla ilgili esasa dayalı bir savunma yapma şansım olmadı. Ben Cumhuriyet Savcısına da bizzat dosyalar ve hazırlamış olduğum belgelerle hazırlanarak ifade vereceğimi belirttim ancak tarafıma bu hak verilmedi. Bu soruşturma çürümüş iddiaların yeniden gündeme getirilmesinden ibarettir. Çıta yükseltilerek, yeniden suç yaratılmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşımın hukukta da mantıkta da yeri yoktur” dedi.

Tahliye bekleyen Demirtaş hakkında aynı davadan tutuklama talebi: “Alın size reform…”

medyabold
Devamını Oku »

SGK’nın vatandaşa yükü 100 milyar lirayı geçti

Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) bütçe yükü tarihi zirveye ulaştı. 2019’un ocak-haziran döneminde SGK’ya yapılan bütçe transferi 100 milyar lirayı aştı.

BOLD – Geçen yıl bütçeden 150 milyar lira aktarılan SGK’ya 2019 yılının ilk 6 ayı sonunda aktarılan tutar 100 milyar lirayı geçti. Nurcan Gökdemir’in Birgün’de yazdığı habere göre, SGK’nin gecikmeli açıkladığı istatistikler, sistemdeki iflası bütün açıklığıyla gözler önüne serdi. Son on yılda sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan transferler yüzde 330 dolayında arttı.

İstatistiklere göre, 2008 yılında 35 milyon lira transfer yapılan SGK’ye 2019’un ilk yarısında aktarılan tutar 100 milyar 592 milyon lira oldu. Tüm yıllarda yükseliş ivmesi sergileyen ödenek aktarımları, 2016’da 100 milyarı geçerek 108 milyara, 2017’de 128 milyara, 2018’de 150 milyara çıktı. 2019 yılının ilk yarısında transfer tutarı 100 milyarı aştı.

GÖREV ZARARINDA İNANILMAZ TABLO

2019 ocak-ağustos döneminde oluşan 66,3 milyar liralık görev zararının 62,1 milyar lirası SGK’da ortaya çıktı. Bütçeden SGK’ye mayıs ayına kadar aylık 3-5 milyar liralık görev zararı transferi yapılırken, mayıs ayında bu tutar bayram ikramiyelerinin de etkisiyle 16,1 milyar liraya çıktı.

Haziran, temmuz aylarında yeniden 4-5 milyar lira dolayında olan görev zararı, ağustos ayında yılın ikinci rekorunu kırarak 16,1 milyar seviyesinde gerçekleşti. Böylece SGK, kamu kurumları arasında en çok görev zararının ortaya çıktığı kurum oldu. SGK’yi, 8 ayda yapılan 3.1 milyar TL’lik görev zararı transferi ile kamu bankaları izledi.

New York ve Washington’da ‘Tutsak Bebeklere Özgürlük’ yürüyüşü

medyabold
Devamını Oku »

20 Eylül 2019 Cuma

New York ve Washington’da ‘Tutsak Bebeklere Özgürlük’ yürüyüşü

İnsan hakları savunucuları, Türkiye’de cezaevlerinde büyümek zorunda bırakılan 864 bebek ve annelerine özgürlük için New York ve Washington’da buluştu.

BOLD – Merkezi ABD’de bulunan insan hakları kuruluşu Advocates of Silenced Turkey (AST), Set Them Free ve @TutsakBebekler adlı sosyal medya hesabı öncülüğünde düzenlenen yürüyüşlerde “Bebekleri serbest bırakın” çağrısı yapıldı. 

15 Temmuz sonrası yaşanan Tenkil sürecinde on binlerce kişi tutuklandı. Demir parmaklıklar arkasındaki kadınların sayısı 10 bini aştı. Şu anda bine yakın bebek ve çocuk da anneleriyle birlikte cezaevlerinde hapis tutuluyor. 

İnsan hakları savunucuları, tutsak edilen çocuklar için Advocates of Silenced Turkey (AST) ve Set Them Free’nin öncülüğünde yürüdü. New York’taki yürüyüş Birleşmiş Milletler Genel Merkezi önünde başladı ve Bryant Park’ta sona erdi. Katılımcılar ellerinde “864 Bebek Cezaevinde”, “Bebekleri ve anneleri özgür bırakın” yazılı dövizler taşıdı.

ÖZGÜRLÜK TALEBİ

New York’un en işlek caddelerinde gerçekleşen yürüyüşe şehir halkı da büyük ilgi gösterdi. Basın açıklamasını AST Sözcüsü Hafza Girdap okudu. Girdap, bazıları cezaevlerinde doğan, bazıları ise daha bebekken cezaevine giren çocukların sağlık ve iyi beslenme gibi temel haklardan mahrum edildiğine dikkat çekti. Çocuklar için özgürlük talebini dile getirdi. 

Eyleme @TutsakBebekler sosyal medya hesabı da destek verdi. @TutsakBebekler’in editörü Yasin Atik’i kamuoyu, eşi Yasemin Atik’in evde doğum yapmak zorunda kaldığı anları anlattığı gözyaşı dolu hikayesiyle tanımıştı.

EĞER SESSİZ KALIRSAK…

15 Temmuz’dan sonra iki yıl saklanmak zorunda kalan Yasemin Atik, başkasına ait bir evde, 4 metrekarelik bir odada, muşambanın üzerinde oğlu Yusuf Muhsin’i dünyaya getirmişti. Cezaevinde büyümek zorunda kalan 864 bebeğin ve annelerinin dramını dünyaya duyurmak için gönüllü olan Atik “Eğer sessiz kalırsak bebekler cezaevinde büyümek zorunda kalacak. Ses verin, bebekler özgür olsun” dedi.  

BAŞKENTTE BULUŞMA

Tutsak bebekler için aynı saatlerde insan hakları savunucuları Amerika’nın başkenti Washington DC’de de bir araya geldi. Onlarca kişinin destek verdiği eylemde de talep aynıydı: Anneler tutuksuz yargılansın, bebekler cezaevlerinde büyümek zorunda kalmasın.

Neslican Tay 4. kez yakalandığı kansere yenik düştü

medyabold
Devamını Oku »

Ahmet ARSLAN – Bugün Güldüklerine, Yarın Ağlayacaklar

—Bugün de mi otobüsle gideceğiz anne?
—Evet kızım. Hem trafiğe kalmadan tercihli yoldan çabucak gideriz. Biliyorsun özel araçlar trafikte sıkışıp kalıyorlar. Yirmi dakikalık yolu bir saatte bile alamıyorlar.
—Ama anne? Otobüsler sıkış-tıkış, çok zorlanıyorum. Çocuk değilim, genç kız oldum artık. Her yolcu dikkatli olamıyor, bazılarının da kötü niyetli davranışlarından, tacizlerinden dolayı dışarı çıkasım gelmiyor.
—Aması, maması yok kızım. İmkânımız bu. Biz de sıkışık otobüslere binmeyiz, bir sonrakini bekleriz.
—Anne Allah aşkına İstanbul’da kalabalık olmayan otobüs mü var?
—Yavrum yapma ne olursun? Bir de sen üzme.
—Ama anne onca arabadan bir tanesini bari bıraksalardı. Hem şirketteki en büyük ortak babamdı ama senin de babaannemin, dedemin, amcalarımın ve halalarımın da hissesi vardı.  Nasıl olur da kayyım denen o “kıyımcılar” malların hepsine birden çökerler? Nasıl olur da oturduğumuz evden bizi çıkarmaya çalışırlar? Nasıl olur da dedemin emektar arabasına, senin arabana da el koyarlar?
—Kızım bunlara takılma?
—Nasıl takılmam anne? Küçük değilim, on dokuz yaşındayım.
İnançlarım, okuduğum kitaplar bana başka başka şeyler söylüyor.
—Hayat kitaplardaki gibi değildir kızım. Hayat gerçeklikten, realiteden ibarettir.
—Anne lütfen konuyu değiştirme. Hukuk Fakültesinde okuyorum. Her gün derslerde kitaplarda okuduklarımla başımıza gelenleri karşılaştırıyorum. Bize yapılanlar Afrika’daki kabile devletlerinde yok. Diktatörlüklerde bile yaşanmıyor bizde yaşananlar.
—Yavrum, geç kalacağız. Sonra konuşuruz bunları. Sen okuluna konsantre ol. Hele okulun bitsin.
—Lütfen anne. Şimdi konuşmak istiyorum. Her seferinde erteliyorsun. Her defasında öteliyorsun. Okulum nasıl bitsin anne? Okuduğum kitaplar, gördüğüm dersler, dinlediğim öğretim görevlileri hep aynı şeyden bahsediyor. Ulusal ve uluslararası evrensel hukuk hep aynı kuralları, kaideleri söylüyor.
—Peki, madem öyle istiyorsun, konuşalım. Sonra gideriz.
—Şükür, anneciğim.
—Söyle bakalım. Ne demek istiyorsun?
—Anneciğim, okuduğum kitaplar “Suçun kanuniliği” ilkesinden bahsediyor. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” diyor, ““makul sürede yargılanma hakkından” ve “kanun önünde eşitlikten” dem vuruyor. Oysa babama atfedilen suçun kanuni olmadığını onlarda biliyor ki, iki yıldır iddianame bile hazırlayamadılar. Dinlediğim öğretim görevlileri, profesörler, bu işin ehilleri “suçun şahsiliği” ilkesinden bahsediyor. Oysa babamı sebepsiz ve kanunsuz yere esaret altına alanlar, onu bahane ederek bizleri de cezalandırıyorlar. Senin kendi adına kayıtlı arabana, dedemin yıllar önce miras kalan evlerine, emektar arabasına el koydular. Babanın sana düğün hediyesi olan evimize, huzur yuvamıza çöktüler, bir haftaya kadar evden çıkmamızı istiyorlar. Katıldığım hukuk konferanslarında, “Adil Yargılanma Hakkı’ndan” bahsediliyor. Oysa baksana ülkenin haline, vaziyetine.
—Haklısın kızım da.
—Evet anne haklıyım. Bu kadarla da değil. Katıldığım seminerlerde “Masumiyet Karinesi” anlatılıyor ve “Hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz.” Deniliyor. Hangi halimiz bununla bağdaşıyor?
—Maalesef kızım.
—Maalesef anneciğim, maalesef. Ama bununla kalsa iyi. Baksana babama “itirafçı ol” diyorlarmış. Suçlu insan suçunu itiraf edebilir ama babamın bir suçu yok ki neyi itiraf etsin? Sonra da “o zaman suçsuz olduğunu ispat et diyorlar.” Olacak iş mi? Oysa evrensel hukuk
kuralları “kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez.” diyor. Yüz binlerce insana suç isnat edip, “sen düşün” diyorlar.
—Öyle ya haklısın kızım. Konuşmamız uzayacak, çay koyayım bari de içelim.
—Olur mu mühür gözlü anacığım? Ben ne güne duruyorum. Hemen hallederim.
Ocağa konan çaydanlığın alevle buluşmasının ardından annesinin yanına dönen Gülendam hemen konuya girdi.
—Dahası da var anneciğim. Sana karşı ukalalık gibi olmasını istemem ama konu açıldı içimdekileri dökeyim bari. Uluslararası hukukta “insan haklarına bağlılık” ve “yaşam hakkının korunması” ile “işkence yasağı ve insan onurunun korunması” ilkeleri vardır. Üç yıldır yapılanları görmemek mümkün mü? Gözaltına alınanlara yapılan işkenceleri, cezaevinde ölümleri-infazları nasıl görmezden gelirler? Hastalara ilaçlarının verilmemesini, hamile ve doğum yapan anaları, yeni doğan bebekleri cezaevine tıkmaları neyle izah edebilirler?
—Haklısın kanun var nizam var .
—Öyle, öyle anacığım. Hatta “Anayasanın ve kanunların uluslararası sözleşmelerin bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi” var ama baksana “sen kır-dök, kanunu sonra çıkarırız” anlayışıyla mafyavari yönetim var.  Daha ne ilkeler, ne ilkeler. Adamlar oturup yazmış, insana insan gibi muamele için kuralları ve ilkeleri. Ama uygulayan kim? Halbuki okuması da yazmadı da ne güzel ilkeler. Mülkiyet Hakkının dokunulmazlığı ilkesi, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal görüş nedeniyle ayrımcılık yasağı ilkesi, hukuki güvenlik ve idari istikrar ilkesi, herkesin savunma hakkına sahip olması ilkesi, özel yaşamın dokunulmazlığı ilkesi, kanunun geriye yürümemesi ilkesi(geçmişe etkili olmama ilkesi), kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukuk devleti ilkesi vs, vs. onlarca ilke.
—Yazması söylemesi hakikaten güzelmiş.
—Evet anne, evet. Ama anne, ülkenin durumuna, insanlarına reva görülen hallere bir baksalar, gelecekte insanımızın istikbaline ne büyük ihanetler ettiklerini bir görebilseler bugün güldükleri hallere ağlayacaklarını bir bilebilseler ….
—Üzülme kızım, üzülme. Onlar bir gün bugün yaptıklarına yarın pişman olup ağlayacaklar. Tarihe bıraktıkları kara, kapkara yapraklar yüzünden kendi torunları yüzlerine tükürecek. Ama iş işten geçmiş olacak.
—Anne, hep derdin ya. Biz bize düşeni yapalım. Bizim sahibimiz Allah(C.C) imhal edip mühlet verir ama ihmal etmez. Hesap görmek bizim işimiz değil, Hesap sahibi Allah’tır(C.C)
—Haklısın kızım haklısın.  Hasbunallahu ve nimel vekil. Diyelim. Hasbunallahu ve nimel vekil.
—Anne, iyi ki varsın. İyi ki benim annemsin. İyi ki sizin evladınız olarak dünyaya gelmişim. Hamd olsun. Seni seviyorum. Rabbim nasılsa bizi duyuyor, görüyor, işitiyor.
Sözler çaydanlıktan gelen ıslık sesinin ardından demlenen çaylarla devam etti.
Ne de olsa dert söyletirdi.
Ne de olsa hicran dertlendirirdi.
Ne de olsa …..

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/ahmet-arslan-bugun-gulduklerine-yarin-aglayacaklar/
Devamını Oku »

Ayşe ÖZTÜRK – ……Dedim……Dedi

—Yaz, Dedi
—Neyi?, Dedim.
—Dertleri. Dedi.
—Nasıl? Dedim.
—Öylece, içinden geldiğince. Dedi.
—Nerden başlayayım? Dedim.
—Nerden istersen. Dedi.
—Hangisini yazayım? Dedim.
—Hepsini. Dedi.
—Gücüm yeter mi, dermanım olur mu, tahammülüm kalır mı? Dedim.
—Olduğu kadar. Dedi.
—Yardım eder misin? Dedim.
—Yaşamadım ki. Dedi.
—Yanımdaydın ya. Dedim.
—Duyumsamadım ki. Dedi.
—Hep beraberdik ya. Dedim.
—Hissetmedim ki. Dedi.
—İçtiğimiz ayrı gitmezdi. Dedim.
—Bedenimle yanında olsam da zihnim başka yerdeydi. Dedi.
—Peki öyleyse, bir yerlerden başlayayım. Kâğıt-kalem var mı? Dedim.
—Benden isteme. Dedi.
—Neden? Dedim.
—Senle aynı kefeye koyarlar, bana da zarar gelir. Dedi.
—Kâğıt-kalem vermekle mi? Dedim.
—Ondan da öte selam vermekle bile. Dedi.
—Yok artık. Dedim.
—Dahası da var. Dedi.
—Dahası da olacak değil ya? Dahası ne ki? Dedim.
—Gördüğümde yüz çevirmememden, sana hakaret etmememden bile işkillenirler. Dedi.
—Ne yani bunca yıllık akrabana, kan kardeşine onu da mı yapmanı beklerler. Dedim.
—Beklemek ne kelime hesap bile sordular. Dedi.
—Vay canına! Demek hesap sordular. Dedim.
—Dahası da oldu. Dedi.
—Dahası ne olacak ki, nedir dahası? Dedim.
—Fabrikatörlüğümden bahsederek dikkat etmemi istediler. Dedi.
—İşinle mi ilgili dikkat etmeni istediler. Öyleyse senin iyiliğini düşünmüşler. Onlara teşekkür etmek gerekir. Dedim.
—İşimle ilgili değil işçiyle ilgili. Dedi.
—İşçiyle ilgili neye dikkat etmeliymişsin ki? İş güvenliğine, işçi sağlığına mı, çalışma şartlarına mı, yemeğine mi, maaşına mı, sosyal haklarına mı? Dedim.
—Bu saydıklarını düşünmek onların işi değil. Dedi.
—Peki ne öyleyse. Dedim.
—İşe aldığım adamlara dikkat edecekmişim. Dedi.
—Kötü ahlâklı olmalarına mı, kişilik bozukluklarına mı? Dedim.
—Yoo, istemedikleri adamları işe almamam gerekirmiş. Dedi.
—Kimmiş ki onlar? Dedim.
—Hükümetin işten attıklarını işe almamam gerekirmiş. Dedi.
—Neden peki, liyakatleri, kabiliyetleri, becerileri mi yokmuş? Dedim.
—Aksine tam aradığım adamlar. Konularında en ileri bilgiye, beceriye, diplomaya sahipler. Dedi.
—Peki sebep. Dedim.
—Onlara su bile verilmemeliymiş. Olmazsa “ağaç kabuğu yiyeceklermiş” ama iş vermeyecekmişiz. Dedi.
—Ama bu insafsızlık. İnsanlık dışı bir arzu. “Sivil ölüme” mahkûm etmek demek. “Ayrımcılık” suçu işlemek demek.
“İnsanlığa karşı işlenen bir suç” demek. Bunun soykırımdan ne farkı var? Dedim.
—Amman amcaoğlu, aman! Nasıl konuşuyorsun? Duyan olur? Dedi.
—Duyan olsa bu yapılanların hükmü, niteliği değişecek mi? Dedim.
—Aman gözünü seveyim sus konuşma! Dedi.
—Ben sussam, sen sussan, o sussa hakikatler nasıl dile gelecek? Kimler gerçekleri haykıracak? Kim mazlumun, mağdurun yanında olacak? Dedim.
—Yahu amma da yaptın, elbet dile getiren biri olur. Biz kendimizi kurtarmaya bakalım. Dedi.
—Haksızlık karşısında susarsak dilsiz şeytan olmaz mıyız? Dedim.
—Yahu, bize dokunmayan yılan bin yaşasın. Sen gemini kurtarmaya bak. Başkasını başkası düşünsün. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin. Dedi.
—Vurdumduymaz olacağım, kayıtsız kalacağım, seyirci olacağım, öyle mi? Dedim.
—Hah işte, tam dediğin gibi. Dedi.
—Peki vicdanıma ne söyleyeyim, inançlarıma ne diyeyim, gönlümü nasıl teselli edeyim, ruhumu nasıl susturayım, benliğime nasıl hâkim olayım? Dedim.
—Boş ver gitsin, takma hiçbir şeyi kafana. Dedi.
—İnsanlıktan çık, hayvan gibi ol diyorsun yani. Hatta hayvandan da aşağı ol diyorsun. Zira bir hayvan yanında eziyet edilen hemcinsine karşı onu savunur, belki de bütün bir sürü o zalimin üzerine yürür. Dedim.
—Ne yürümesi kardeşim, hareket bile etme. Bırak hareketi canlı olduğunu bile bilmesinler. Dedi.
—Yürüme derken elbette hukukun dışında en küçük bir adım dahi atmamalı, en küçük bir kelime dahi etmemeli ama en azından mağdurun yanında olmalı değil mi? Dedim.
—Mağdurun yanında olmak mı? Baksana gözleme, pasta-börek yaparak, çiğ köfte yoğurarak satıp parasını gariban ailelere verenleri bile içeri alıyorlar. Bunlar da ölçü mü var kardeşim. Dedi.
—Yani vicdansızlıklarını, hukuksuzluklarını sen de kabul ediyorsun. Öyle mi? Dedim.
—Kabul etsem ne yazar, kabul etmesem ne yazar? Adamlar her dilediğini yapıyorlar. Akrabamsın, bu kargaşada sana bir şey olmasın diye ikaz ediyorum. Dedi.
—Peki kırk altı yıldır beni tanırsın. Hakkın, hukukun dışına çıktığımı, yanlışımı gördün mü? Dedim.
—Zaten bu kadar temiz, dürüst, doğru, hakkaniyetli, olmak yeter bu adamların sana diş bilemesi için. Dedi.
—Yani adamlar, doğruya düşman öyle mi? Dedim.
—Bilmez gibi sorma, elbette doğruya düşmanlar. Yoksa sizden ne istesinler. Dedi.
—O zaman masum olduğumuza sen de inanıyorsun. Dedim.
—İnanıyorum, inanmasına da. Dedi.
—Öyleyse, dillendirsene, yazıp çizsene, haykırsana. Ne duruyorsun? Dedim.
—Aklımı peynir ekmekle yemedim. Baksana kendi içinden çıkmış kendi partililerine bile neler neler yapıyorlar. “Metal yorgunluğu” diyorlar “belirlediğimiz isimler istifa etsin” diyorlar böylece seçilmiş büyükşehir belediye başkanlarını görevden alıyorlar. Bir tanesinin sesi çıkıyor mu? Dedi.
—Sesi çıkan oldu. Basın toplantısı yaptı. “Tehditler aileme kadar ulaştı” dedi ağladı adamcağız. Dedim.
—Ağlamak çözdü mü işi, sonunda istifa ettiler. Dedi.
—Haklısın. Dedim.
—Baksana, seçilmiş başbakan görevden alındı, gıkı çıktı mı? Dedi.
—Haklısın, Dedim.
—Yerel seçimlerdeki adaylarla ilgili “istemediğimiz adamı belediye başkanı seçerseniz, kayyım atarız” dediler, atadılar. Kimsenin sesi-soluğu var mı? Dedi.
—Haklısın. Dedim.
—Mahkemeler karar veriyor, Anayasa Mahkemesi karar veriyor. Uyan var mı? Hatta Ahlat’taki yapılaşmaya dur diyen mahkeme kararı sonrası inşaat alanlarına ziyarete gidilip, “karar tanımam” denip  oradaki işler hızlandırılmadı mı?  Dedi.
—Haklısın. Dedim.
—………Dedi.
—Haklısın. Dedim.
—………Dedi.
—Haklısın. Dedim.
—………Dedi.
—Haklısın. Dedim.
—Eee, ne desem “haklısın” diyorsun. Her şeyin farkındasın. Dedi.
—Evet farkındayım. Ama fark ettin mi, sen de her şeyin farkındasın. Madem durum bu gel karınca gibi olalım. Hani Hz. İbrahim Peygamberi ateşe atmak istediklerinde bir karınca ağzıyla su taşıyormuş da “nereye?” diye sorduklarında “ateşi söndürmek için ağzımda su taşıyorum” demiş. Sonra da karıncaya “göklere yükselen ateşi küçücük vücudunun minnacık ağzında taşıdığın suyla mı söndüreceksin? Deli misin nesin?” dediklerinde “Ben de biliyorum bu suyla o ateş sönmez. Ama en azından safım belli olsun, kimin yanında yer aldığım belli olsun diye su taşıyorum.” Demiş. Gel amcaoğlu sen de gel, karınca gibi ol, gel ki safın belli olsun. Dedim.
—Tamam be öyle olsun. Bu sefer de sen “haklısın”. Dedi.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/ayse-ozturk-dedimdedi/
Devamını Oku »

Kapananlar artıyor açılanlar azalıyor

Ağustosta kapanan şirket sayısı yüzde 11.43 arttı, yeni açılan şirket sayısında ise yüzde 2.61 azalma kaydedildi. TOBB’un açıkladığı veriler, ekonomideki kara tabloyu gözler önüne serdi.

BOLD – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), ağustos ayına ilişkin kurulan-kapanan şirket istatistiklerini açıkladı. Kurulan şirket sayısı bir önceki aya göre yüzde 26.34 azaldı. TOBB’un verilerine göre kurulan şirket sayısı ocak-ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.3 azaldı ve 52 bin 474 oldu. Kapanan şirket sayısı ise yüzde 5.59 yükselerek 7 bin 597’e ulaştı.

KOOPERATİF AYRINTISI

Ağustosta geçen yılın aynı ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 2.61, kooperatif sayısı yüzde 4.30, gerçek kişi ticari işletme sayısı ise yüzde 20.80 azalış gösterdi. Bu dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 11.43 artarken, gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 50.90, kooperatif sayısında ise yüzde 47.73 düşüş kaydedildi.

Verilere göre bu yıl ağustos ayında Gümüşhane, Sinop ve Ardahan’da şirket veya kooperatif kurulmadı. Ağustos ayında kurulan toplam 5 bin 390 şirket ve kooperatifin yüzde 85.03’ünün limited şirket, yüzde 13.28’inin anonim şirket, yüzde 1.65’inin de kooperatif olduğu belirtildi.

İSTANBUL ZİRVEDE

Şirket ve kooperatiflerin yüzde 43.28’i İstanbul’da, yüzde 10.85’i Ankara’da, yüzde 5.86’sı İzmir’de kuruldu. TOBB verilerine göre ağustosta kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı bir önceki aya göre yüzde 54.43 azaldı. Bu yıl toplam 53 bin 209 şirket ve kooperatif kuruldu. Bu dönemde kurulan 45 bin 456 limited şirket toplam sermayenin yüzde 72.84’ünü, 7 bin 5 anonim şirket de yüzde 27.14’ünü oluşturdu.

SURİYE VE İRAN

TOBB’un verilerine göre kurulan yabancı ortak sermayeli şirketlerin toplam sermayelerinin yüzde 82.33’ünü yabancı sermayeli ortak payını oluşturuyor.

Geçen ay toplamda 971 yabancı ortaklı şirket kuruldu; bunların 81’i Suriye, 75’i İran ortaklı. Yabancı ortak sermayeli şirketlerin 90 tanesi anonim, 881’i limited şirket statüsünde. Bu yıl kurulan şirketlerin 1011’i belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalardaki toptan ticaret, 553’ü gayrimenkul acenteleri ve 441’i lokanta ve seyyar yemek hizmeti faaliyetleri sektöründe yer alıyor.

Önce süte sonra da ürünlerine zam gelecek

medyabold
Devamını Oku »

Trafik Cezası Bile olmayan İnsanlara Terör Yaftası

Bulunduğumuz ilin en çok ithalat–ihracat yapan ve en çok vergi veren şirketlerinden birinin ortağı olarak size mağduriyetlerimi dile getirmek istiyorum. Maalesef adım hayali terör örgütü ile anılmaya başlayınca ülkemi terk etmek zorunda bırakıldım. Bu durum tabi ki 3 çocuğum ve eşim içinde çok zor oldu. Ben gitmiş olduğum iş seyahatlerinden sonra ülkeme dönemedim ve eşim 2, 9 ve 12 yaşlarındaki 3 çocuğumuzla tek başına 15 saatlik uçak yolculuğunu hem de aktarmalı olarak yapmak zorunda kaldı, adeta çok sevdiğimiz vatanımızdan kaçar gibi. O yaştaki çocukların üzerinde değil ülke değişikliği mahalle değişikliğinin bile olumsuz etkilerini tahmin edebilirsiniz. Çocuklar bir taraftan okuldaki yabancı dilde eğitime bir taraftan da arkadaşlarına alışmaya çalışıyorlar.
Maddi olarak şirketimizin başında olamamak bizi mağdur etti. Manevi olarak en zor yanı ise başta eşimin ve benim yaşlı anne babamız ve akrabalarımızın hasretlikleri… Ve maalesef insanların bizim suçlu olduğumuza inanması. İnsanın aklı almıyor ki %90’ı trafik cezası dahi almamış bu insanların nasıl bir terör örgütü olabilecekleri ve maalesef insanların buna inandırılmış olması. Umarım en kısa zamanda ülkemize, ailemize ve işimize kavuşuruz.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/trafik-cezasi-bile-olmayan-insanlara-teror-yaftasi/
Devamını Oku »

Çocuklarımdan Ayrı Yaşamak Zorunda Bırakıldım

Eşim oğlumun öğrenimi ve iş dolayısıyla şubat ayında yurt dışına çıktı. 20 gün sonrada sözde terör örgütü operasyonu adı altında tutuklama kararı çıkartıldı ve kaçak muamelesi gördü, tabi ki geri dönemedi.
Oğlumuz nişanlıydı ve tek başıma onun düğününü yapmak zorunda kaldım. Eşim orada tek başına psikolojik sorunlar yaşadı. Eşimden 6 ay sonra yurt dışına çıkarken benim de pasaportuma el kondu. Maalesef ben de haksız yere tutuklanma korkusuyla kendi ikametimde kalamıyorum. Hem eşimden hem çocuklarımdan ayrı yaşamak zorunda bırakıldım.
Normal hukuk kurallarının olduğu bir dönemde olsak korkusuzca hayatıma devam edebilirim ama maalesef… Eşim işimizin başında olamadığı için maddi olarak da mağdur durumdayız. İşin en kötü tarafı da bu mağduriyetlerimizin ne zaman son bulacağına savcı olan akrabam başta olmak üzere kimsenin bir bilgisinin, yorumunun, tahmininin olamaması. Umarım birileri sesimizi duyar ve bu haksızlıklara son verir.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/cocuklarimdan-ayri-yasamak-zorunda-birakildim/
Devamını Oku »

Haksızlıklara Ses Çıkaran Yok

Eşim mart ayında maalesef haksız ve hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı. 5 günlük gözaltı sürecinden sonra tutuklandı. Kendisi şeker hastası olmasından dolayı cezaevi koşullarında çok zor günler geçiriyor.
Eşime isnat edilen suç; varlığı ispatlanmamış sözde terör örgütüne üye olmak ve finansman sağlamak. Hiç bir sebebi ve gerekliliği olmamasına rağmen mal varlığımıza el kondu ve alım satım işlemlerimiz durduruldu. Maddi olarak mağdur durumdayız. Çevremiz tarafından, şahsi hiç bir problemimiz olmamasına rağmen, hakarete varan ithamlara maruz kalıyoruz. Buda maalesef üzülerek söylüyorum ki, gerek ilimizin gerekse devlet yetkililerimizin nefret söylemlerinden kaynaklanıyor. Artık her sabah korkuyla, kabusla uyanmak istemiyoruz, yine mi geldiler düşüncesiyle.
İnsanların şahsi husumeti ya da çekememezliğinden dolayı birbirini şikayet etmesi, sürekli haber sitelerinde ve yorumlarda ithamlara maruz kalmak, suçluluk psikolojisini empoze etmeleri insana hayatı zorlaştırıyor. Bu hukuksuzluğa birilerinin dur demesi lazım…

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/haksizliklara-ses-cikaran-yok/
Devamını Oku »

Ailemiz Çok Yıprandı

Eşim mart ayında tutuklandı. 9 ortaklı bir fabrikanın ortağı ve yöneticisiydi. Suçu sözde “terör örgütüne üye olmak, finansman sağlamak”.  O günden beri maddi manevi hem kendim hem çocuklarım mağduriyetler yaşadık, işimizi kaybetmiş durumdayız.
Kızım devlet kurumunda ve damadım doktor, sırf eşimin tutukluluğundan dolayı açığa alındılar. Eşimin emekli maaşının tamamını 2 ay alamadık. Aile olarak, değil hapishaneye girmek adliyenin dahi kapısından geçmemiş birileri olarak haksız yere bu zulme maruz kalmak bizim için kabul edilir bir durum değil. Oğlum daha fazla mağduriyetlere maruz kalmamak için yurt dışına gitmek zorunda kaldı.
Bazı devlet yetkililerinin bu süreçteki nefret içeren söylemlerinden dolayı maalesef çevremiz tarafından eşimin hiç bir suçu olmamasına, suçluluğu ispat edilememesine rağmen bazı ithamlara maruz kalıyoruz. Bu da ailemizi ve eşimi çok yıpratıyor. Suçu ispatlanamadığı halde eşim cezaevinde, bizde mahkum yakını olarak maalesef sanki en ağır suçları işlemiş muamelesi görüyoruz. Bir an önce bu hukuksuzluğun son bulmasını istiyoruz.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/ailemiz-cok-yiprandi/
Devamını Oku »

Baba, Sen Kötü Adam mısın?

672 numaralı KHK ile meslekten ihraç edilen binlerce öğretmenden biriyim. İhraç öncesi ve sonrası yaşadıklarımız bir kâbus gibi ve bu kâbusu ne yazık ki yaşamaya devam ediyoruz. Öncelikle eşimle birlikte görevlerimizden açığa alındık. Evimize on gün arayla iki defa polisler aramaya geldiler. Polislerin ilk geldiğinde büyük oğlum çok etkilendi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Polis memurundan izin alarak oğlumu komşuya gönderdim. Her iki aramada da bizi sıkıntıya sokacak bir şey bulamadılar. Zaten bugüne kadar herhangi bir suçtan dolayı yolu emniyete, adliyeye düşmemiş insanların evinde ne bulabilirlerdi ki. Evimin iki defa polis tarafından aranması özellikle çocuklarımı olumsuz etkiledi. Küçük oğlumun “Baba polisler niye evimize geliyor, sen kötü adam mısın?” sorusuna cevap veremiyorum.
Açığa alındıktan sonra hakkımızdaki suçlamaları reddeden ve göreve yeniden dönebilmeyi istediğimiz dilekçeyi okulumuza verdik. Umutla olumlu bir cevap beklerken bu sefer de meslekten ihraç edildik. Eskiden bir memurun ihraç haberini duyduğumda ihraç gerekçesi olarak rüşvet, zimmet, yüz kızartıcı fiiller vb. söylenirdi. Başımı öne eğdirecek hiçbir suçum olmadığı halde bugün ben mesleğimi icra edemiyorum. Çocuklarımın “Baba sen neden okula gitmiyorsun?” sorusuna cevap veremiyorum. Meselemi duyan pek çok insana ihraç edildiğimi inandıramıyorum. Çarşıya çıktığımda öğrencilerimi gördüğümde içim acıyor, kahroluyorum. Çocuklarımız etkilenmesin diye yanlarında konuşmak istemiyoruz ama yaşadıklarımızı düşündükçe gözlerim doluyor hemen odamı değiştirip hıçkırıklara boğuluyorum.
Devletimiz beni ihraç etmekle kalmıyor, lisans diplomamı iptal ettiği için özel okullarda, dershanelerde çalışmamın önüne geçiyor. Toplumda oluşan korku atmosferinden dolayı özel sektörde de iş bulamıyoruz. İşveren bizleri işe aldığı takdirde başlarına bir şey gelir korkusu içerisinde. Yurt dışında rızkımızı arayalım diyoruz pasaportlarımız iptal ediliyor. Sistematik bir şekilde açlığa mahkum ediliyoruz. Ama iş bunlarla da bitmiyor maalesef. Pek çok arkadaşım devletten izin alınarak faaliyet gösteren sendikaya üye olduğu veya bankada hesabı bulunduğu vb. gerekçelerle önce gözaltına alındı sonra tutuklandı. Aynı sonun bizim de bir gün başımıza geleceği korkusuyla yaşıyorum. Aile olarak bu yaşanan süreçte maddi manevi oldukça yıprandık ve bu sürecin bütün acımasızlığıyla sürmesi bizleri yaşayan ölüler haline getirdi. Rabbimden üzerimizde dolaşan bu kara bulutların tez zamanda dağılmasını diliyorum.

 



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/09/21/baba-sen-kotu-adam-misin/
Devamını Oku »

Vatandaş geçici istihdama da razı

TÜİK’in gizlemelerine karşın işsizliğin boyutu her geçen gün artıyor. Kalıcı bir iş bulamayan vatandaş geçici işlerde çalışmaya da razı. Artık geçici iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşuyor.

BOLD – Bursa’da 2019-2020 eğitim ve öğretim yılında şehirdeki okullarda TYP ile çalışmak isteyenler İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturdular.

SAATLERCE SIRA BEKLEDİLER

Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 1 yıl boyunca istihdam edilmek üzere geçici 2 bin personel alacağını duyurmasının ardından İŞKUR İl Müdürlüğü önünde uzun kuyruklar oluştu. Daha mesai saati başlamadan İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlar, iş umuduyla girdikleri sırada saatlerce bekledi.

ON BİNLERCE KİŞİ BAŞVURU YAPTI

Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında 18 yaşını doldurmuş, İŞKUR’a kayıtlı olan emekli ve malul aylığı almayan bütün işsizlerin müracaat edebildiği TYP programından faydalanmak için on binlerce kişi başvuru yaptı.

Erdoğan mı İmamoğlu mu? İşte son anket!

medyabold
Devamını Oku »

Önce süte sonra da ürünlerine zam gelecek

Mayıs ayında zamlanan çiğ süt fiyatına zam yapılacak. Zamla birlikte çiğ süt fiyatı 2 lirayı aşacak. Sütün ardından süt ürünleri de pahalanacak.

BOLD – Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli süte ekstra zam yapma konusunda kararlı olduklarını söyledi. Zam ile birlikte üreticinin sattığı çiğ süt fiyatının 2 TL’yi aşması bekleniyor.

BAKAN’DAN “ZAM KONUSUNDA KARARLIYIZ” MESAJI

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Eğer yapabilirsek sütte bir ekstra zam yapma konusunda kararlılığımız var. Süt Konseyine tavsiye kararı olarak yapabiliyorsak süt zammı, yapamıyorsak da desteklerin kış döneminde artışı gündeme gelecek” dedi.

MAYIS AYINDA ZAM GELMİŞTİ

2018 yılında 1.70 olan soğutulmuş çiğ süt tavsiye fiyatı Mayıs 2019’da 2 TL’ye çıkarılmıştı. İlerleyen günlerde süte ekstra zam gelmesi bekleniyor. Üreticinin sattığı süte zam gelmesi marketlerde yaklaşık 5 TL’ye satılan kutu sütün fiyatını da etkileyecek.

Erdoğan mı İmamoğlu mu? İşte son anket!

medyabold
Devamını Oku »

Neslican Tay 4. kez yakalandığı kansere yenik düştü

Sosyal medyada kanser hastalığına karşı uzun süredir verdiği mücadele ile tanınan 20 yaşındaki Neslican Tay, çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.

BOLD – Türkiye’nin kansere karşı verdiği mücadeleyle tanıdığı, dördüncü kez kansere yakalanan Neslican Tay, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Bir süredir yoğun bakımda tedavi gören Tay için Twitter’da binlerce kullanıcının yardım kampanyası başlatmıştı.

ÖLÜM NEDENİ ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ

Tay ile ilgili hastaneden bir açıklama yapıldı. Hastaneden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Neslican Tay kızımız 6 Eylül 2019 tarihinde uzun süredir mücadele ettiği ‘yaygın tutulum yapmış malign mezenşimal tümöre bağlı artmış olan semptomları nedeniyle hastanemize müracaat etmişti. Durumunun ağırlaşması üzerine 15 Eylül Cumartesi günü yoğun bakıma alınmıştı. Ancak süreç içerisinde gelişen çoklu organ yetmezliği nedeniyle 20.09.2019 saat 21:20’de kendisini kaybettik. Allah’tan rahmet tüm sevenlerine sabırlar dileriz.”

3 KEZ YENDİM, 4. DE YOLDA DEMİŞTİ

Neslican Tay, yakın zamanda sosyal medya hesabından “3 kere yendim, 4. de yolda. İyileşeceğime çok inanıyorum” mesajını paylaşmıştı. Bu mesajından günler sonra Neslican Tay yoğun bakıma kaldırılmıştı.

Tahliye bekleyen Demirtaş hakkında aynı davadan tutuklama talebi: “Alın size reform…”

medyabold
Devamını Oku »

Merkez Bankasından yeni döviz hamlesi

Dolar sıkıntısı çeken Merkez Bankası, döviz mevduatlarında zorunlu karşılık oranlarını 100 baz puan artırdı. Banka bu kararla piyasadan 2.1 milyar dolar çekmeyi bekliyor.

BOLD – Döviz mevduatlarında zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe giden Merkez Bankası, tüm vade dilimlerinde zorunlu karşılık oranlarını 100 baz puan artırdı. Kararla piyasadan 2.1 milyar dolar çekilecek.

BEKLENTİ 2.1 MİLYAR DOLAR

Merkez Bankasından yapılan açıklamada, “Finansal istikrarı desteklemek amacıyla, yabancı para mevduat/katılım fonlarına uygulanan zorunlu karşılık oranlarının tüm vade dilimlerinde 100 baz puan artırılmasına karar verilmiştir. Alınan bu kararla, piyasadan yaklaşık 2,1 milyar ABD doları tutarında likidite çekilmesi beklenmektedir” denildi.

4 EKİM’DE BAŞLAYACAK

Bankanın aldığı karar, 4 Ekim 2019 tarihinde başlayacak ve 20 Eylül 2019 tarihli yükümlülük döneminden itibaren geçerli olacak.

Erdoğan mı İmamoğlu mu? İşte son anket!

medyabold
Devamını Oku »

En varlıklı ülkeler listesinde Türkiye sondan 7’nci olabildi

Küresel Varlık Raporu açıklandı. ABD, 53 ülke arasında dünyanın en varlıklı ülkesi oldu. Onu İsviçre ve Singapur izledi. Türkiye ise ancak 47’nci sırada kendine yer bulabildi.

BOLD – Alman sigorta devi Allianz’ın hazırladığı Küresel Varlık Raporu’nda 53 ülke incelendi. Dünyanın en varlıklı ülkesi ABD olurken burada yaşayan bir kişinin ortalama net finansal varlığı 184 bin 411 euroyu buluyor.

Rapora göre ilk 10 ülke sırayla; ABD, İsviçre, Singapur, Tayvan, Hollanda, Japonya, İsveç, Belçika, Yeni Zelanda ve Danimarka. İlk iki ülkenin kişi başı net varlığı 184 bin ve 174 bin euro olurken sonraki sekiz ülke 100 bin ile 85 bin euro arasında değişiyor. 2018’de İsviçreliler dünyanın en zengin ülkesi olurken, ABD ikinci sıradaydı.

İSVİÇRE’NİN FARKI

Euronews’in haberine göre, ABD net ortalamada ilk sırada yer almasına rağmen brüt finansal varlıkta hala İsviçre önde. İsviçre’de kişi başına brüt 266 bin 318 euro düşerken, bu miktar ABD’de 227 bin 364 euro.

Raporda yer alan 53 ülkenin ortalaması 23 bin 330 euro olurken, Türkiye listenin 47. sırasında yer alıyor. Türkiye’de kişi başına düşen net finansal varlık bin 953 euro.

Listenin sonundaki 10 ülke ise sırasıyla şöyle: Kazakistan, Ukrayna, Endonezya, Sırbistan, Arjantin, Hindistan, Türkiye, Peru, Tayland ve Kolombiya.

Bir ay önce hastaneye sevk edilen ancak götürülmeyen tutuklu hayatını kaybetti

medyabold
Devamını Oku »

Maklube tartışması AKP’yi karıştırdı: Albayrak-Gül savaşı kızışıyor

İstifalarla sarsılan AKP’de, bakanlar arasındaki güç mücadeleleri nedeniyle tam bir kaos yaşanıyor. Maklube tartışması ile gün yüzüne çıkan son kavga ise damat Berat Albayrak ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül arasında.

BOLD – AKP, 17 yılın ardından gelinen noktada tam bir kaos ve kavgaya tutuşmuş bir parti görünümünde. Kurucu isimlerin istifa edip yeni parti hazırlığına girmelerinin yanı sıra son günlerde ‘Pelikan krizi’ bir kez daha baş göstermiş durumda.

BU KEZ HEDEFTE ADALET BAKANI VAR

Cumhuriyet’in haberine göre Pelikan’ın hedefinde bu kez Adalet Bakanı Abdulhamit Gül var. Ancak perde arkasında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın olduğu söyleniyor. Albayrak- Gül kavgasının altında yargıyı kontrol etme çekişmesinin yattığı belirtiliyor.

3 KEZ ERDOĞAN İLE BİR ARAYA GELDİ

Abdulhamit Gül’ün, maklube çıkışının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üç kez bir araya geldiği ortaya çıktı. Bakanın yakın çevresinin, Erdoğan’ın Gül’e destek verdiğini ileri sürdüğü aktarılıyor. Benzer bir kulis de AKP’ye yakın yazar Abdulkadir Selvi’den geldi. Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti içi kavgaya MKYK toplantısında ciddi bir uyarıda bulunduğunu söylüyor.

BELGELERİ ERDOĞAN’A SUNDU

Selvi’nin aktardığına göre Adalet Bakanı Gül’ün, bu konuşmadan sonra Erdoğan’la görüştüğü ve “Cumhurbaşkanı’na bazı belgeler gösterdim. Çok iyi bir görüşme oldu” dediği ifade ediliyor.

Haberde aktarılana göre Gül’ün, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekibi başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı ve partideki bazı grupların kendisinden habersiz yargıda bazı atamalar yapma, yargıyı kontrol altına alma çabalarından çok rahatsız olduğu, “maklube” çıkışını da bu nedenle yaptığı kaydediliyor. Albayrak ekibinin ise bazı taleplerini yerine getirmeyen Gül’ü ekarte etmeye çalıştığı, olası bir kabine revizyonunda da Adalet Bakanlığı’na kendilerine yakın bir ismi getirmek istediği dile getiriliyor.

OPERASYONUN FİTİLİNİ SABAH ATEŞLEDİ

AKP’de Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör’ün “FETÖ’yle mücadele eden hâkim ve savcıların yerine ByLock’çular getirildi” iddiasına Adalet Bakanı Gül, “Düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar, çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi veremezler” yanıtı vermişti.

AKP kulislerinde, aslında Albayrak ile Gül’ün bugüne kadar çok yakın oldukları, ancak Albayrak ekibinin yargıyı kendilerine göre şekillendirme girişimleri üzerine aralarının açıldığı konuşuluyor.

DAMAT YARGIYI KONTROLÜNE ALMAK İSTEDİ

Bir diğer iddia ise, Albayrak ekibiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı ve parti içindeki bazı gruplar, Gül’ün haberi olmadan bazı atamalar yaptırmaya çalıştığı yolunda… Kulislerde, “Albayrak, yargıyı da kontrolü altına alabileceğini düşündü, ancak Gül bunlara izin vermedi, gelen talepleri yerine getirmedi” iddiası öne sürülüyor.

Bundan sonraki süreç için ise hedefin Gül’ü değiştirmek olduğu belirtiliyor. Buna göre Albayrak ekibi, Gül’ün kabine dışında kalmasını, yerine kendilerine yakın bir ismin bakan olmasını istiyor.

“Pelikancılar Abdülhamit Gül’ün yerine Ali İhsan Yavuz’u istiyor”

medyabold
Devamını Oku »

Karius’un hatalarını İngilizler de es geçmedi 

UEFA Avrupa Ligi K Grubu maçında Slovan Bratislava’ya 4-2 yenilen Beşiktaş’ta, Karius’un hataları büyük tepki çekti. İngiliz basınında da kötü performansı haber yaptı. Alman kaleci taraftardan özür diledi.

BOLD – Beşiktaş, Slovan Bratislava’ya 4-2 yenildiği karşılaşmanın ilk golünde büyük bir hata yaparak Siyah-Beyazlı takımın 1-0 geriye düşmesine neden olmuştu. Karius’un hatası büyük tepki çekerken, deneyimli kaleci İngiltere basınının da gündeminde yer aldı. Alman kalecisi Loris Karius’un hatalı çıkış sonrası Andraz Sporar’ın vuruşuyla topu ağlarında gören 26 yaşındaki eldiven, Ada basınında da gündeme oturdu.

KOMİK HATAYA İMZA ATTI

The Sun ve Daily Mail gazeteleri Karius’un performansıyla ilgili; “Loris Karius, kötü kafa vuruşuyla ve takım arkadaşına çarparak bir başka komik hataya daha imza attı ve golü hediye etti” ifadelerini kullandı. Metro ise “Liverpool’un Beşiktaş’a kiraladığı Loris Karius, UEFA Avrupa Ligi’nde felaket bir hataya imza attı” yorumunu yaptı.

LİVERPOOL TARAFTARLARI: HİÇ SÜPRİZ DEĞİL

Daily Express gazetesi ise Liverpool taraftarlarının da büyük tepki gösterdiği Alman kaleci için, “Liverpool taraftarları Beşiktaş’ın UEFA Avrupa Ligi maçında hata yapan Loris Karius’a sövüyor: Hiç sürpriz değil” başlığını kullandı. Daily Mirror da söz konusu haberi “Taraftarlar, Loris Karius’a UEFA Avrupa Ligi’nde yaptığı komik hata sonrası mesaj gönderdi” başlığıyla gördü.

Karius, hatırlanacağı üzere Liverpool’un 2018 Şampiyonlar Ligi finalinde Real Madrid’e 3-1 yenildiği maçta yediği iki hatalı gol sonrası günah keçisi ilan edilmiş ve aynı yaz Beşiktaş’ın yolunu tutmuştu.

KARİUS, BEŞİKTAŞ TARAFTARINDAN ÖZÜR DİLEDİ

Slovan Bratislava deplasmanından beklemediği bir mağlubiyetle dönen Beşiktaş’ta kaleci Loris Karius taraftardan destek istedi. Slovakya’dan 4-2’lik mağlubiyetle dönen Beşiktaş’ta hatalı goller yiyen Loris Karius instagram hesabından özür diledi.

Alman eldiven özür dilerken, ilk golün sorumluluğunu aldığını belirtti: “İlk golde sorumluluğu üstüme alıyorum. Ona rağmen kazanabilirdik. İşler yolunda gitmedi.”

BERABER OLALIM PAZARTESİ 3 PUANI ALALIM

Karius ayrıca henüz hiçbir şeyin bitmediğini belirterek, “Ama lütfen, hep birlikte kalalım. Pazartesi gecesi önemli bir maçımız var. Bu durumu aşmamız için sizin desteğinize ihtiyacımız var. Beraber olalım ve Pazartesi günü 3 puanı alalım” ifadelerini kullandı. 26 yaşındaki kaleci bu sezon biri Beşiktaş formasını 4 resmi maçta giyerken kalesinde 8 gol gördü.

medyabold
Devamını Oku »

Bir ay önce hastaneye sevk edilen ancak götürülmeyen tutuklu hayatını kaybetti

Şanlıurfalı tutuklu esnaf Ahmet Hamdi Nedim Gerginci, kalp rahatsızlığı nedeniyle verilen “hastaneye sevk” kararının uygulanmasını beklerken kalp krizi sonucu öldü.

BOLD ÖZEL – Şanlıurfa T1 Nolu Cezaevinde 20 aydır tutuklu bulunan hipertansiyon hastası Ahmet Hamdi Nedim Gerginci (51), cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu dün hayatını kaybetti.

Hasta tutukluların sağlık hizmetlerine erişiminin engellenmesi ya da geciktirilmesi Tenkil Süreci’nde onlarca tutuklunun hayatını kaybetmesine neden oldu. Gerginci de hastaneye sevk kararı alınan ancak kalp rahatsızlığı olmasına rağmen sevki geciktirilen tutuklulardan biriydi.

İLK MÜDAHALEYİ TUTUKLU DOKTOR YAPTI

Önceki gün fenalaşan Gerginci’nin cezaevinde yaşadıklarını aynı koğuşta tutuklu yakını BOLD’a anlattı: “Nedim Gerginci, eşim ile aynı koğuştaydı. Dün cezaevine görüşe gitmiştim, o zaman anlattı. Hepsinin morali çok bozuktu, kötü durumdaydılar. Nedim bey lavaboya girip çıkmış, kötü olduğunu fark etmişler. Koğuşta tutuklu bir doktor varmış, ilk müdahaleyi o yapmış. Sonra hastaneye götürmüşler. Tansiyonu yükselmiş, tansiyonun kalbe vurduğunu söylemişler.”

BİR AY ÖNCE SEVKİ YAPILDI

Bir ay önce Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Bölümü’ne sevki yapılan Ahmet Nedim Gerginci, hastaneye götürülmeyi bekliyordu. Cezaevi yönetimi sevk kararına rağmen, bir aydır Gerginci’nin hastaneye sevkini gerçekleştirmedi.

Hizmet Hareketi’ne yakınlığı nedeniyle tutuklanan Nedim Gerginci’nin ‘Bylock kullanıp kullanmadığına dair raporu gelmiş ve kullanmadığı ortaya çıkmıştı. Gerginci kalp krizi geçirdiği dün aynı zamanda mahkemesi vardı.

Şanlıurfa Japon Pasajı esnaflarından Gerginci’nin cenazesi bugün (20 Eylül 2019) cuma vaktinde Harran Kapı Camisinde kılınacak cenaze namazının ardından Harran Kapı Aile Mezarlığına defnedilecek.

Ahmet Hamdi Nedim Gerginci’nin Muhammed, Ömer Faruk ve Ahmet Hayati Gerginci adından üç oğlu, Şule adında bir bulunuyordu. Gerginci’nin ölüm haberini TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu sosyal medya hesabından duyurdu.

medyabold
Devamını Oku »

Bilirkişi “kusurlu” dedi, genel müdürlükle ödüllendirildi

TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın görevden alındı, yerine ise 9 kişinin hayatını kaybettiği Ankara’daki yüksek hızlı tren kazasında ‘kusurlu’ bulunan Ali İhsan Uygun atandı.

BOLD – Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürü İsa Apaydın görevden alındı. Apaydın’ın yerine 9 kişinin hayatını kaybettiği Ankara’daki yüksek hızlı tren kazasına ilişkin hazırlanan bilirkişi raporda ‘kusurlu’ olduğu belirtilen Ali İhsan Uygun atandı.

RESMİ GAZETEDE YAYIMLANDI

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre TCDD İşletmesi Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı İsa Apaydın görevden alındı. Apaydın’ın yerine TCDD Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi Ali İhsan Uygun atandı.

KUSURLU BULUNMUŞTU

Ankara’da 9 kişinin hayatını kaybettiği yüksek hızlı tren kazasında İsa Apaydın ve Ali İhsan Uygun’un da dahil olduğu 9 yönetici kusurlu bulunmuştu. Kusurlu olduklarına dair bilirkişi raporu hazırlanan dava dosyasında yer alıyor.

Anneler TV5’te Harbiyelilerin 15 Temmuzunu anlattı

medyabold
Devamını Oku »

Afganistan’da ABD operasyonunda en az 30 sivil hayatını kaybetti

Afganistan’ın doğusundaki Nangarhar vilayetinde ABD birliklerine ait insansız hava aracıyla düzenlenen operasyonda en az 30 sivilin hayatını kaybettiği bildirildi.

BOLD – Nangarhar Vilayeti’ndeki Vezir Tengi bölgesindeki saldırıda çam fıstığı toplayan işçilerin hedef olduğu açıklandı. 40 kişinin de yaralandığı saldırının, işçilerin mesai sonrası yaktıkları ateşin etrafında dinlenirken düzenlendiği belirtildi.

BAZILARI KAYIP

Çam fıstığı tarlalarının sahibi de hasatta 150 işçinin çalıştığını, bir bölümünün hala kayıp olduğunu açıkladı. Afgan Savunma Bakanlığı ve ABD’li yetkililer de saldırıyı doğruladı ancak sivil ölümleriyle ilgili ayrıntı paylaşmadı. ABD Ordusu Sözcüsü Albay Sonny Leggett, insansız hava aracı saldırısının IŞİD teröristlerini hedef aldığını ancak sivil ölümlerle ilgili iddiaları yerel yetkililerle araştırdıklarını açıkladı.

Taliban bu kez hastaneye saldırdı: En az 20 ölü

medyabold
Devamını Oku »

ABD’de söylem değişikliği: “Güvenli bölge” yerine “güvenlik mekanizması”

Fırat’ın doğusu için “güvenli bölge” yerine “”güvenlik mekanizması” tabirini kullanamaya başlayan ABD, Tel Abyad ve Raselayn arasına odaklandıklarını ve buradan ağır silahların çıkarılacağını belirtti.

BOLD – ABD, güvenli bölge konusunda söylem değişikliğine gitti. Ankara ile müzakerelerin ilk günlerinde Fırat’ın doğusuna yönelik harekatla ilgili Türkiye’yle aynı dili kullanarak “güvenli bölge” ifadesini kullanan ABD, şimdi PKK’nın Suriye kolu PYD’nin büyük çoğunluğunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile aynı dili kullandı. ABD bölgeye yönelik harekat için artık “güvenlik mekanizması” tabirini kullanıyor.

PKK’nın Suriye kolu PYD ve PYD’nin büyük çoğunluğunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri, başından beri Fırat’ın doğusunda Türkiye ve ABD’nin yürüteceği çalışmaları “güvenlik mekanizması” olarak adlandırmıştı.

TEL ABYAD – RASELAYN ARASINI KAPSIYOR

ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı’ndan, Türkiye ile yürütülmekte olan “güvenlik mekanizması” çalışmalarında görev alan Tuğgeneral Christian Wortman ve Tuğgeneral Scott Naumann, Perşembe günü gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ABD’li iki tuğgeneral, güvenlik mekanizmasının Fırat’ın doğusunu tamamen kapsamadığını, Tel Abyad ile Raselayn arasında kalan bölge üzerinde yoğunlaşıldığını belirtti. ABD’li askerler, bu bölgelerden ağır silahların çıkarılacağını söyledi ancak YPG’lilerin çekilip çekilmeyeceğiyle ilgili bilgi vermedi.

Oluşturulacak bölgede YPG’nin tahkimatı, ağır silahları ve savaşçılarıyla ilgili Türkiye’nin endişelerinin dikkate alındığını belirten Tuğgeneral Christian Wortman, “ABD, bu bölgenin bir parçası olarak belirlenecek alanlardan ağır silahların çekilmesi konusunda kararlılıkla çalışıyor” dedi.

PLANLANMAMIŞ BİR ASKERİ OPERASYONU SINIRLANDIRMAK

Tuğgeneral Scott Naumann, açıklamalarında ilginç bir ifade kullandı ve yürütülen diyalog ve koordinasyonun Türkiye’nin olası bir askeri operasyonunu önlemeye yönelik olduğunu ima etti.

ABD, Suriye’de IŞİD’le mücadelede etkin olarak YPG ve Suriye Demokratik Güçlerini kullanıyor, bu gruplara danışmanlık, eğitim ve silah veriyor. Washington, sürekli olarak Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı askeri operasyonun IŞİD ile mücadeleye zarar vereceğini belirtiyor.

Scott Naumann, diyalog ve koordinasyonun “IŞİD’le mücadelenin aralıksız devam etmesi ve buna engel olacak planlanmamış herhangi bir askeri operasyonu sınırlaması için” sürdürüldüğünü söyledi.

OYALAMA OLURSA BU ÇALIŞMALAR BİTER

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, perşembe günü Gaziler Günü nedeniyle yaptığı bir konuşmada güvenli bölge çalışmalarıyla ilgili olarak, “Müzakere ve ortak çalışmalara, amaç ve hedeflerimize uygun olduğu sürece devam edeceğiz. Oyalama, geciktirme olursa bu çalışmalar biter. Hazırlıklarımızı yaptık. Gerektiğinde kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. B ve C planlarımız hazır” ifadelerini kullandı.

Fırat’ın doğusunda 30-40 kilometre derinlikte, ağır silahlardan ve teröristlerden arındırılmış bir güvenli bölge kurulması için çalıştıklarını belirten Bakan Akar, “Burada bir terör koridoru oluşturulmasına müsaade etmeyiz. Nihai hedefimiz Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD/YPG varlığını sonlandırmak, burada bir barış koridoru tesis ederek ülkemizdeki Suriyeli misafirlerimizin kendi topraklarına, evlerine dönmelerini sağlamaktır.” dedi.

“ABD, S-400’ler konusunda Türkiye’ye yaptırım uygulamayacak”

medyabold
Devamını Oku »

Leyla’nın davası başladı…

Ağrı’da vahşice katledilen 4 yaşındaki Leyla’nın öldürülmesiyle ilgili 7 sanık hakim karşına çıktı. Sanıklar hakkında müebbet hapis cezası isteniyor.

BOLD – Bayram ziyaretine gittiği Ağrı’daki dedesinin köyünde kaybolan ve 18 gün sonra cansız bedeni bulunan Leyla Aydemir’in ölümüne ilişkin biri tutuklu 7 sanığın yargılanması başladı. Ağrı 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, 4 yaşındaki Leyla’nın ölümüne ilişkin tutuklanan Mehmet Ali Aydemir, Elazığ’daki cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katıldı. Duruşmada, 6 tutuksuz sanık ve avukatları, Leyla Aydemir’in babası Nihat ve annesi Şükran Aydemir ile yakınları da hazır bulundu. İlk olarak sanıkların kimlik tespiti işlemi yapıldı.

DARP VE YARA İZİ YOKTU

Minik Leyla, 15 Haziran 2018’de Ramazan Bayramı dolayısıyla ailesiyle dedesine ziyarete gittiği Bezirhane köyünde kaybolmuştu. 18 gün boyunca bölgedeki dere yatakları, sazlık alanlar, otla kaplı araziler, köydeki metruk yapılar, tandır evleri, ahır ve çocuğun gidebileceği bütün alanlar, kadavra köpekleri de kullanılarak aranmıştı.

Leyla Aydemir’in cansız bedeni, köye 2 kilometre mesafede, kent merkezine giden yolun yakınında akarsu kenarındaki ağaçların arasında bulunmuştu. Vücudunda darp ya da yara izine rastlanmamıştı. Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, baba Nihat Aydemir’in tutuklu bulunan kuzeni Mehmet Ali Aydemir, Leyla’nın ölümünden sorumlu tutulmuştu.

MÜEBBET HAPİS İSTENİYOR

Toplam 7 sanık hakkında “çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “iştirak halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan da 14’er yıla kadar hapis cezası verilmesi isteniyor.

Adli Tıp Kurumu Twitter kullancılarını fişleme yazılımı geliştirdi

medyabold
Devamını Oku »

Turizm Bakanı rakip firmaları iflasa sürüklemiş

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un şirketinin rakiplerini iflasa sürüklediği iddia edildi. Konu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşındı.

BOLD – CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un, halen turizm sektörünün lider firmalarından birisinin sahibi olması sebebiyle, sektörde yaşanan iflasları ve tepkileri Meclis gündemine getirdi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi veren Budak, sektörde geniş düzenleme ve denetleme yetkisi bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un, aynı zamanda turizm sektöründe hakim durumda bulunmasının, rekabet kurallarına, siyasi ve ticari etiğe uygun olmadığını söyledi.

RAKİPLER İŞ YAPAMAZ HALE GELDİ

Bakanın halen tek sahibi olduğu seyahat acentesinin, sektörün en büyüğü olduğunun altını çizen Budak, “Bu şirketin otellerle yaptığı anlaşmalar yüzünden, diğer acenteler iş yapamamaktan şikayetçi oluyor. Şimdi sen bir sektörün en önemli oyuncusu olacaksın, diğer tarafta sektörle ilgili temel ve kritik kararların alındığı en üst makamda bulunacaksın. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama olamaz” dedi.

ŞİKAYET ETMEKTEN ÇEKİNİYORLAR

Mehmet Nuri Ersoy’un rekabet hukuku kapsamında, hakim durumu kötüye kullandığına da vurgu yapan Budak, “Bakanın şirketleri yüzünden sektörde iş yapamayan diğer oyuncular, bu konuyu doğrudan şikayet etmekten bile çekiniyorlar. Turizm sektörü tamamen sindirilmiş durumda. Normal şartlarda başvuru olmasa bile Rekabet Kurulunun acilen devreye girerek re’sen soruşturma başlatması gerekir. Burada açıkça hakim durumun kötüye kullanılması söz konusudur” dedi.

KAPANAN ACENTE SAYISI AÇIKLANSIN

Budak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’a şu soruları yöneltti:

“Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un, sahip olduğu ve turizm sektöründe hakim durumda bulunan şirketlerin, emsallerine göre daha avantajlı faaliyet gösterdiğine ilişkin iddialar doğru mudur? Oteller ile en fazla tek yetkililik anlaşması imzalayan şirketin Kültür ve Turizm Bakanı’na ait olması bir tesadüf müdür? Bazı otel sahiplerinin, Kültür ve Turizm Bakanlığındaki işlerini daha kolay yürütebilmek için, önergemize konu şirketle “tek yetkillik” anlaşması imzaladıkları iddiaları doğru mudur? Mehmet Nuri Ersoy’un Turizm Bakanı olarak göreve başladığı 2018 yılı Temmuz ayından bu yana ülkemizde kapanan turizm acentesi sayısı nedir?”

“Hastalar ile çocuklu kadınlara infaz indirimi geliyor, KHK’lılar geri dönüyor”

medyabold
Devamını Oku »