26 Eylül 2020 Cumartesi

Azerbaycan-Ermenistan sınırında sıcak çatışma: Azeri tarafında sivil ölümler var

Çatışmanın ardından Azerbaycan Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Ermenistan’ın yoğun bombardımanı sonrası hedef olan sınırdaki bazı köylerde sivil ölümlerin yaşandığı belirtildi.

BOLD- Azerbaycan ve Ermenistan sınırında bu sabaha karşı sıcak çatışmanın yaşandığı öğrenildi. Karşılıklı bombardıman esnasında Azeri bölgelerinde sivil yerleşimlerin de vurulduğu iddia ediliyor.

Azerbaycan Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada Ermenistan ordusunun cephe hattı boyunca geniş kapsamlı provokasyonda bulunduğu ileri sürüldü. Açıklamaya göre Ermenistan ordusu, Azerbaycan ordusunun mevzilerine ve sivil yerleşim birimlerine büyük çaplı silahlar, top ve havanlarla ateş açtı.

AZERİ KÖYLERİ HEDEF OLDU

Saldırı sonrası Terter’in Gapanlı, Ağdam’ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli’nin Alhanlı ve Şükürbeyli, Cebrayıl’ın Çocuk Mercanlı köylerine Ermenistan ordusunun yoğun bombardımanı sonucu sivillerden ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. Bu bölgelerde sivil altyapının da ciddi şekilde hasar gördüğü aktarıldı.

Açıklamanın devamında, sivil ve askeri kayıpların netleştirildiği, Azerbaycan ordusunun da düşmanın provokasyonunu önlemek ve cepheye yakın bölgelerde yaşayan halkın güvenliğini sağlamak için misilleme tedbirlerinde bulunduğu bildirildi.

Ukrayna’da askeri uçak düştü! Çok sayıda ölü ve yaralı var

medyabold
Devamını Oku »

Eski Adalet Bakanı Türk, “HDP’lilerin gözaltına alınması talimat izlenimi yaratıyor”

HDP’lilerin 6 yıl önceki Kobani olayları gerekçesi ile gözaltına alınmasını değerlendiren eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “Yargı süreci değil, yukarıdan talimat izlenimi yaratıyor. HDP’yi sistemin dışına atmak doğru değil” ifadelerini kullandı.

BOLD – Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6-8 Ekim 2014’teki Kobani olaylarına ilişkin soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan HDP’lilerin işleminin sürdüğü bildirildi. Gelişmeye dair eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “Gerçekten suç işlenmişse mutlaka üzerine gidilmeli. Ama bu, zamanında yapılmalı. Henüz deliller tazeyken, tanıklar olayı anlatabilecek durumdayken soruşturma yapılmalı. Altı yıl geçtikten sonra yargı önüne çıkarılması, ‘Şimdiye kadar nerede kaldınız?’ sorusunu sordurtuyor” dedi.

YASAL SİYASİ AKIMLARI KORUMAK ZORUNDAYIZ

Operasyonun son zamanlarda HDP’ye yönelik tavrın sonucu görüntüsü verdiğini belirterek “Sistem dışına atmak, politikacılarını çalışamaz hâle getirmek, Türkiye’nin siyasal dengeleri bakımından doğru bir şey değil. Yasal koşullara uygun çalışan siyasi akımları korumak, sistemin dışına itmemek zorundayız. Ülkenin bütünlüğünün korunması ancak böyle olur. Yargının da 6 yıl sonra olayın üzerine gitmesi doğrudan doğruya kendi inisiyatifi bir işlem gibi görünmüyor. Savcılığın harekete geçmesini etkileyen faktör, yargı süreci değil, yukarıdan gelen talimat izlenimi yaratıyor” diye konuştu.

ADLİ TIP RAPORLARI TANIK İFADELERİ OLAY YERİ TUNAKLARI DA DOSYADA

Öte yandan polisin hazırladığı dosyaya, hayatını kaybeden 37 kişinin adli tıp raporları, olay yeri tutanakları, tanık ifadeleri, bilirkişi ve itfaiye raporları ile hadiselerin meydana geldiği 35 il 96 ilçe emniyetinden alınan raporlar da eklendi.

Erdoğan şirketlere el koyduğunu unutup, konuşanları eleştirdi

medyabold
Devamını Oku »

Antik kentin taşlarından cami ve köprü yapmışlar

Manisa’nın Yunusemre ilçesindeki 2800 yıllık Aigaik Antik Kenti kalıntılarından alınan taşlarla üç köprü ve bir cami inşa edildiği ortaya çıktı.

BOLD– Manisa Yunusemre ilçesi Köseler Mahallesi’nde Aigai Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları 69 yıllık bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. Antik kentten alınan ve sökülen taşlar 1951-53 arasında bir caminin ve üç köprünün yapımında kullanılmış.

ATHENA TAPINAĞI TAŞLARINDAN CAMİ YAPILMIŞ

Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Sezgin başkanlığında devam eden kazılarda söz konusu taşların sökülerek taşındığı 2017’de fark edildi. Üç yıldır taşların izini süren heyet özellikle Aigai’ye yakın yerleşim birimlerine odaklandı.

Titiz çalışmalar sonucunda Aigai Antik Kenti’ndeki Athena Tapınağı’ndan sökülen taşların izi 8 kilometre mesafedeki Seyitli Mahallesi Camii’nde bulundu.

ÜÇ TANE DE KÖPRÜ YAPMIŞLAR

Camideki keşiflerinin ardından çalışmalarını devam ettiren heyet, mahalle içerisinde ve girişinde bulunan ve 1951’de inşa edildiği belirlenen 3 köprünün de bütünüyle Aigai Antik Kenti’nden taşınan taşlarla yapıldığını saptadı. Köprüleri yapmak için Aigai Antik Kenti’nde bulunan 2 bin yıllık tiyatro binası girişindeki kemer taşları sökülerek taşınmış.

EŞEK VE DEVELERLE TAŞIDIK

Söz konusu tarihlerde cami ve köprünün inşasında çalıştığını belirten İsmail Gürler, taşları antik kentten taşımalarını “1953 yılında tüm köylü el birliğiyle camimizi yaptık. Taşları antik kentten eşek ve develer yardımıyla getirdik. Hemen hemen tüm köylü 10’ar defa eşeklerle taş getirdik.” sözleriyle anlattı.

Dönemin bir başka tanığı olan Mehmet Tosun ise babasına ait deveyle taşları taşıdıklarını şu sözlerle anlattı:
“Köseler Mahallesi’ndeki tarihi antik kentten, köylüler olarak, el birliği ile deve ve eşeklerin yardımıyla taşları getirdik. Tüm köylü getirdi. Benim babamın devesi vardı. Devesiyle oradan taş getirdik. Zor oldu ama getirdik. Caminin yanı sıra köprü de yaptık. Köprüden geçerek, köyün mezarlığına gidiyoruz.”

TAŞLAR GERİ ALINAMAZ

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Aigai Kazı Başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin, taşları geri almak gibi bir uygulamanın söz konusu olmadığını bunun yerine onları artık bulundukları yerde en iyi şekilde korumak gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Yusuf Sezgin’in açıklamaları şöyle:

“Maalesef antik kentlerin kaderi taş ocağı olarak kullanılmak. Aigai Antik Kenti de Yuntdağı’nın en önemli taş ocaklarından biri haline getirilmiş. Özellikle 1900’lü yılların başı ile koruma başlayana kadar yaklaşık 80 yıl boyunca, çevredeki bütün köylerin taş ihtiyacı Aigai’den karşılanmış. Şu an bulunduğumuz cami 1953 yılında, köprüler ise 1951 yılında yapılmış. Yani 1950’li yıllarda Aigai’den çok yoğun bir taş alımı gerçekleştirilmiş. Özellikle camide kullanılan taşların biz, Athena Tapınağı’ndan götürüldüğünü tespit ettik.”

Sezgin, ayrıca bazı taşlarda 1901 tarihin gördüklerini dolayısıyla yüzyılın başlarında da antik kentten taşlar alındığını ancak en yoğun yapılaşmanın 1950’lerin başında yapıldığını belirtti.

medyabold
Devamını Oku »

Kuran kursunda dayağa soruşturma

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki Bedir Efendi Hafızlık Yatılı Kuran Kursunda çekilen ve bir çocuğa dayak atıldığı görülen görüntüler üzerine adli ve idari soruşturma başlatıldı.

BOLD – Kamuoyunda geniş tepki toplayan olaya ilişkin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da İl Müftüsü Celal Sürgeç’i arayarak bilgi aldı.

Elbistan Bedir Efendi Hafızlık Yatılı Kuran Kursu’nda yaşanan olaya ilişkin cep telefonu görüntülerinde bir kişi, çocuğun eline bir cisimle vuruyor. Çocuk ağlarken, vuran kişi odada bulunan bir kişiyle dışarı çıkıyor. CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un paylaştığı görüntüler üzerine soruşturma başlatıldı.

Elbistan Kaymakamlığından yapılan açıklamada ise, “Yapılan ilk araştırmada görüntülerin Kur’an kursumuzda yatılı olarak kalan 10 ve 15 yaşlarındaki iki öğrenciye ait olduğu anlaşılmıştır. Konuyla ilgili idari ve adli tahkikat ivedilikle başlatılmıştır. Sonucundan kamuoyuna ayrıca bilgi verilecektir” denildi.

5 yaşındaki Sami’nin anneannesi feryat etti: “Elazığ Cezaevinde korona çıktı, torunuma bir şey olursa hesabını kim verecek?”

medyabold
Devamını Oku »

Yılın en etkileyici filmi: Sound of Metal

Amazon Prime duyma yetisini kaybeden bir davulcunun hikâyesini anlatan ve Riz Ahmed’in performansıyla öne çıkan Sound of Metal filminden fragman paylaştı.

BOLD– ABD’de “Duyma Engelliler Farkındalık Ayı” olarak geçen eylülde duyurulan Sound of Metal prömiyerini geçen yıl Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapmış ancak koronavirüs salgının da etkisiyle gösterim şansı bulamamıştı. 20 Kasım’da sınırlı sayıda gösterilerek Oscar yarışına sokulacak olan film, 4 Aralık’ta Amazon ekranlarına gelecek.

Riz Ahmed “Sound of Metal”de etkileyici bir performans sunuyor

İŞİTEMEYEN BİR MÜZİSYENİN DRAMI

Bantmag’dan Biçem Kaya’nın haberine göre Sound of Metal, Darius Marder’in ilk yönetmenlik denemesi. Eroin bağımlısı baterist Ruben’in, punk-metal grubuyla turneye çıktıkları günleri anlatan film, başkarakterin duyma yetisini kaybetmeye başlamasıyla bambaşka bir yöne evriliyor.

Sanatı kimliği haline gelmiş bir müzisyenin yepyeni bir hayata adapte olmaya çalışırken geçirdiği zorlu süreci başarıyla canlandıran Riz Ahmed’in 2021’de ödül törenlerinde boy göstermesi pek de sürpriz olmayacak. Başarılı oyuncu daha önce de Rogue One ve Nightcrawler filmler ve The Night Of dizisindeki performansıyla dikkatleri toplamıştı.

FİLME ÖZEL SES EFEKTLERİ

Duyma yetisini kaybeden bir müzisyeni anlamamız hedeflenen filmin ses efetkleri de titizlikle planlanmış. Ruben karakterinin işitme problemlerinin baş gösterdiği sahnelerin daha etkileyici olabilmesi için yenilikçi tasarımlar uygulanarak izleyiciyi filme çekilmek amaçlanmış.

Etkileyici performansında aynı zamanda bir müzisyen olmasının payı da bulunan Riz Ahmed’in deneysel hip-hop tarzındaki albümü The Long Goodbye aşağıdan dinlenebilir.

medyabold
Devamını Oku »

MAK Danışmanlık’ın son anketi: Millet İttifakı’nın oyu yüzde 45, Cumhur İttifakı ise yüzde 42

MAK Danışmanlık şirketinin eylül ayında yaptığı araştırmaya göre, AKP ve MHP’nin iktidarındaki Cumhur İttifakı yüzde 42 oy ile Millet İttifakı’nın gerisinde kalıyor.  

BOLD – Kamuoyunda “Yarın bir genel seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” Sorusunu ankete katılanlara soran MAK Danışmanlık, katılımcıların yüzde 34,2’si AKP, yüzde 21,3’ü CHP, yüzde 10,6’sı İYİ Parti, yüzde 7,7’si HDP, yüzde 7,6’sı MHP, yüzde 1,9’u Gelecek Partisi, yüzde 1,8’i DEVA Partisi, yüzde 1,1′, Saadet Partisi yanıtını verdi. 

Yüzde 12’lik kararsızların oyu dağıldığında ise AKP’nin oy oranı yüzde 38,6, CHP’nin yüzde 24,1, İYİ Parti’nin yüzde 12, HDP’nin yüzde 8,7, MHP’nin ise 8,6 oluyor. 

Ankette, katılımcılara sorulan “24 Haziran 2018’de başlayan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı bloklarına bakış açınız hangisi olur?” sorusuna yüzde 45 Millet İttifakı’na oy vermeyi düşündüğünü söylerken, Cumhur İttifakı’na oy vereceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 42. 

 

Kılıçdaroğlu ve Akşener’e seslendi: Hukuksuzluklara ses etmezseniz, hepiniz tutuklanacaksınız!

medyabold
Devamını Oku »

Millet Bahçesi olacak arazide rezidans yükseliyor

Antalya Konyaaltı’nda Cumhurbaşkanı onayı ile Millet Bahçesi yapılmak üzere bedelsiz olarak TOKİ’ye devredilen alana Millet Bahçesi yerine rezidans dikilmeye başlandı.

BOLD – CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Antalya Konyaaltı’nda Cumhurbaşkanı onayı ile Millet Bahçesi yapılmak üzere bedelsiz olarak TOKİ’ye devredilen alanda yapılan rezidans inşaatını TBMM gündemine taşıdı. Budak, “Madem Millet Bahçesi olmayacaktı neden araziye iki kez talip olan Akdeniz Üniversitesi’ne verilmedi?” dedi.

HAZİNE ARAZİSİ ÖNCE TOKİ’YE SONRA ÖZEL ŞİRKETE VERİLDİ

Konuya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına bir soru önergesi veren Budak, “Antalya’nın Konyaaltı İlçesi Arapsuyu Mahallesi’ndeki 4110 ada 2 parsel numaralı Hazineye ait olan taşınmaz, Cumhurbaşkanı’nın 11/09/2018 tarihli ve 391 sayılı onayı ile Millet Bahçesi yapılmak üzere TOKİ’ye bedelsiz olarak devredilmiştir. Basına yansıyan haberde Millet Bahçesi yapılmak amacıyla TOKİ’ye bedelsiz devredilen bu alanın, 31/12/2019 tarihinde özel bir şirkete satıldığı iddia edilmektedir” dedi.

YEŞİL ALAN OLACAK ARAZİDE NEDEN İNŞAAT YÜKSELİYOR?

Araziye daha önce Antalya Üniversitesi’nin talip olduğunu hatırlatan Budak, “Daha önce iki defa Akdeniz Üniversitesi bu taşınmazın üniversitenin genişletilmesi için kendilerine tahsis edilmesini talep etmiş, ancak Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü söz konusu alanın kamu hizmetleri için kullanılacağı gerekçesiyle üniversitenin taleplerine olumsuz yanıt vermiştir. Oysa şimdi söz konusu arazide çok katlı bir rezidans inşaatı yükselmektedir. Yeşil alan olması için TOKİ’ye bedelsiz devredilen bir arazide Millet Bahçesi olacak yerde neden çok katlı bir rezidans inşaatı yükseliyor bilmek istiyoruz” dedi.

GİZLENEN SATIŞIN DA DETAYLARININ DA AÇIKLANMASINI İSTEDİ

Budak, önergede şu soruların yanıtlanmasını istedi: “Cumhurbaşkanlığı tarafından Millet Bahçesi yapılması amacıyla TOKİ’ye bedelsiz devredilen söz konusu taşınmazın TOKİ tarafından özel bir şirkete satıldığı iddiaları doğru mudur? Doğruysa hangi nedenle ve hangi tarihte satış işlemi yapılmıştır? TOKİ bu satıştan ne kadar gelir elde etmiştir? Cumhurbaşkanı’nın onayladığı Millet Bahçesi projesinden vazgeçilmesinin nedeni nedir? Daha önce iki kere Akdeniz Üniversitesinin söz konusu alanın kendilerine tahsis edilmesi talebi, alanın kamu hizmetine ayrıldığı gerekçesi ile reddedilmişken, alanın özel bir şirkete satılmasının gerekçeleri nelerdir?”

Erdoğan’ın övündüğü sağlık sisteminden vatandaş memnun değil: Bir yılda 36 bin şikayet

medyabold
Devamını Oku »

Saray, külliyede koronadan ölenlerin sayısını paylaşmaktan sakındı

Personellerine sıklıkla Kovid-19 testi yapılan Saray’da koronavirüsle ilgili herhangi bir veri açıklanmıyor. CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun Saray’da kaç personelin koronavirüsten öldüğü sorusuna Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “arşiv tutulmadığı” cevabını verdi.

BOLD – CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle Meclis’e verdiği soru önergesinde, koronavirüs vakasının görüldüğü ilk günden beri Cumhurbaşkanlığı Saray’ında kaç personelin psikolojisinin bozulduğunun, 60 yaş üstü personelin yanı sıra kronik rahatsızlığı bulunan personel sayısının açıklanmasını istedi. Tanrıkulu özellikle “Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden personel sayısı nedir?” sorusuna yanıt aradı.

SAĞLIK VERİLERİNE İLİŞKİN ARŞİV TUTULMAMAKTA

Tanrıkulu’nun önergesini yanıtlayan Oktay, Kişisel Sağlık Verileri Hakkındaki Yönetmelik’e de atıfta bulunarak, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde çalışanların kişisel sağlık verilerine ilişkin arşiv tutulmamaktadır” dedi. Tanrıkulu, aynı soruları Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da sordu. Bakan Albayrak, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının işyerlerinde koronavirüse karşı önlemlerle ilgili yayımladığı rehberin linkini paylaşarak yanıt verdi.

Erdoğan’ın övündüğü sağlık sisteminden vatandaş memnun değil: Bir yılda 36 bin şikayet

medyabold
Devamını Oku »

Surp Sarkis Kilisesi’nin taşları çalınıyor

Büyük oranda tahrip olan tarihi Surp Sarkis Kilisesi’ne ait taşlar, çalındı. HDP Milletvekilli Garo Paylan, bakanlığın koruma kararı için harekete geçmesini istedi.

BOLD– Diyarbakır Sur’daki Alipaşa Mahallesi’nde bulunan, yıllar içinde ilgisizlik ve korunmasızlık sebebiyle büyük bölümü yıkılan Surp Sarkis Kilisesi şimdi de taş hırsızlarının hedefinde. Ortodoks Ermenilerine ait kilisenin yıkılan bölümündeki taşlar çalındı.

BAKANLIK KORUMA ALTINA ALMALI

Nupel’in haberine göre HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan Surp Sarkis Kilisesi’nin durumunu gündeme taşıdığı açıklamasında Kültür Bakanlığı’nın tarihi yapıyı koruma altına almasını istedi. HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan yaptığı açıklamada 6 Aralık 2019’da duvarları yağmur sebebiyle yıkılan kilisede bu sırada bir çocuk ağır yaralandı. İki sütunun ve 50 civarında taşın yerinden çıktığı eserde hiçbir önlem alınmadığı için taşlar aradan geçen sürede çalındı. Paylan’a göre bu ilgisizlikle kentin hafızası yok edilmeye çalışılıyor.

ŞEHRİN HİKAYESİ YOK EDİLİYOR

Açıklamasında önceki yüzyılın başlarında Diyarbakır nüfusunun yarısının Ermeni ve Süryanilerden oluştuğuna vurgu yapan Garo Paylan, “Bu halkların hikayesi, hafızası, kültürel mekanları yok edildi ve yok edilmeye devam ediliyor. Surp Sarkis Kilisesi de bunların sembollerinden birisi. Surp Sarkis Kilisesi maalesef yıkılmaya terk edildi ve şu anda da görüldüğü gibi taşları da çalınarak, aslında bir hafıza, hikaye, Ermenilerin buradaki varlığına dair en büyük belgelerden birisi daha yok ediliyor” diye konuştu.

KAYYIM RESTORASYON ÇALIŞMALARINI DURDURMUŞ

Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir yönetimi zamanında bir başka kültürel miras olan Surp Giragos Kilisesi’nin restore edildiğini ifade eden Paylan’ın verdiği bilgiye göre Surp Sarkis Kilise’si için hazırlanan projeler ise Sur’daki çatışmalar yüzünden önce bekletilmiş sonra da kayyım döneminde askıya alınmış. Kültür Bakanlığına çağrıda bulunan Garo Paylan “Kilisenin mülkiyeti şu an da Diyarbakır Ermeni Kilisesi Vakfı’na aittir. Ancak bu vakfın, kiliseyi restore edecek gücü bulunmamakta. Bu anlamda yerel yönetim, merkezi yönetim ve vakıfla birlikte kilisenin restore ve ihya edilmesi konusunda çalışma yürütülmesi lazım.” dedi.

medyabold
Devamını Oku »

“Saray, Zühtü Arslan’ı ‘yemek’ için, zemin mi yokluyor?”

Yeniçağ Gazetesi Yazarı Arslan Tekin, Süleyman Soylu ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan arasında yaşanan tartışmayla ilgili çarpıcı bir iddiada bulundu.

BOLD – İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AYM Başkanı Arslan’ın Polis Akademisi Başkanlığı döneminde aldığı komiserlerin yüzde 41’ini ihraç ettiğini hatırlatarak, cemaate yardım suçlamasında bulunmuştu. Yeniçağ Gazetesi Yazarı Arslan Tekin, Soylu’nun AYM Başkanına Saray’ın bilgisi dahilinde yüklendiğini öne sürenTekin, “Soylu’nun bu kadar ileri gitmesi hayra alâmet değil. Saray, Zühtü Arslan’ı “yemek” için, zemin mi yokluyor?” diye sordu.

Gazeteci Arslan Tekin, Soylu’nun AYM Başkanına yönelik son çıkışını yorumladı. Tekin, Soylu’nun Arslan’a “Senin sonun geldi. O makamda kalamazsın. İstersen, istifa et, Reisimi kararname yayınlamaya zorlama.” demek istediği çok açık” imasında bulunduğunu savundu.

Tekin’in yazısının ilgili bölümü şöyle:

‘İSTİFA ET REİSİMİ KARARNAME YAYINLAMAYA ZORLAMA’

“AYM, “Barış Bildirisi” diye andıkları, 1128 akademisyenin imzaladığı “PKK Bildirisi”nde PKK ile bütünleşildiği hâlde “fikir hürriyeti” derken hiç sesini çıkarmayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Yolda yürüyüş engellenemez.” dediği için AYM Başkanı hakkında olmayacak ifadeler kullandı; sonunda AYM Başkanı’na “PKK destekçisi”, “FETÖ’cü” demeye getirdi. S. Soylu’nun bu kadar ileri gitmesi hayra alâmet değil. Saray, Zühtü Arslan’ı “yemek” için, zemin mi yokluyor?…Bir AYM Başkanı için şüphe uyandıracak ithamlarda bulunmak Saray’ın sözünden asla çıkmayacak bir ismin gide gide Z. Arslan’a daha ağır yüklenmesi, AYM Başkanı’nın sonunu getirip getirmeyeceğini göreceğiz… “AYM Başkanı, Polis Akademisi Başkanı’ydı. Aldığı komiser yardımcılarının yüzde 41’ini FETÖ’den ben ihraç ettim.” Bu sözünden “Sen Cemaat’in adamısın. Polis akademisine bile bile Fethullahçıları aldın.” manası çıkmaz mı? Daha açarsak… “Senin sonun geldi. O makamda kalamazsın. İstersen, istifa et, Reisimi kararname yayınlamaya zorlama.” demek istediği çok açık. Soylu’nun bu kadar ileri gitmesi hayra alâmet değil. Saray, Zühtü Arslan’ı “yemek” için, zemin mi yokluyor? Meraktayım… AYM Başkanı yerinde kalacak mı?”

Erdoğan’ın övündüğü sağlık sisteminden vatandaş memnun değil: Bir yılda 36 bin şikayet

medyabold
Devamını Oku »

Muhtarın salgın isyanı: Virüs aldı başını gidiyor

Köy halkının koronavirüs tedbirlerine uymamasına isyan eden bir muhtar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Arkadaşlar mahallemizde virüs aldı başını gidiyor. Sadece pozitif vakamız 9 tane, temaslı vaka 20’nin üzerinde” dedi.

BOLD – Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde bir muhtar köy halkının koronavirüs tedbirlerine uymamasına isyan etti. Köyde kısa sürede 9 kişinin koronavirüse yakalanması üzerine muhtar, sosyal medya hesabından virüse yakalananları ifşa etti.

9 POZİTİF, 20 TEMASLI

Çaycuma ilçesine bağlı yaklaşık 450 kişinin yaşadığı Kalaycıoğlu köyünde son günlerde koronavirüs vakalarının artmasın üzerine muhtar Yalçın Kalaycıoğlu isyan etti. Sosyal medya hesabından köy halkının koronavirüs tedbirlerine uymadığını ve köyün karantinaya alınabileceğini dile getiren muhtar, 9 kişinin pozitif ve yaklaşık 20 kişinin de temaslı olduklarını açıkladı.

İSİM İSİM PAYLAŞTI

Sözcü’nün haberine göre, testleri pozitif çıkan vatandaşların isimlerini de ifşa eden köy Muhtarı Kalaycıoğlu, “Arkadaşlar alınan önlemlere uymuyoruz yapılan uyarıları dikkate almıyoruz. Sadece mahallemizde virüs aldı başını gidiyor lütfen biraz dikkat edelim. Sadece pozitif vakamız 9 tane, temaslı vaka 20’nin üzerinde. Uyarıları dikkate alalım. Böyle giderse mahallemiz ve köyümüz karantinaya alınacak. Burada çalışan işine gidip ekmek parası kazananlar var bu bir vebaldir, kimsenin kimseye bunu yapmaya hakkı yoktur” dedi.

Af Örgütü’nden o görüntülere ilişkin açıklama: İşkenceyi yapanlar adalet önüne çıkarılmalı

medyabold
Devamını Oku »

Kılıçdaroğlu ve Akşener’e seslendi: Hukuksuzluklara ses etmezseniz, hepiniz tutuklanacaksınız!

Muhalif Araştırmacı ve Stratejist Kemal Özkiraz, HDP’ye yapılan operasyonlara ses çıkarmayan CHP ve İyi Parti genel başkanlarına seslenerek, “Hukuksuzluklara ses etmezseniz, hepiniz tutuklanacaksınız!” dedi.  

BOLD – Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, HDP’ye yönelik “Kobani soruşturması” kapsamında yapılan gözaltılara muhalefet liderlerinin ses çıkarması gerektiğini, aksi halde “önüne çıkan herkesi tutuklayabilecek olan bu iktidarın” Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’i de tutuklayabileceğini söyledi.  

Youtube kanalında HDP’ye yönelik operasyona değinen Özkiraz, yapılanın hukuksuzluk olduğunu ve muhalefetin buna itiraz etmesi gerektiğini ifade ederek, “15 Temmuz darbe girişiminin ardından bu iktidarın kimleri tutuklayacaklarını tek tek yazmıştım. O listede bugün tutuklu olan da gözaltında olan da herkes vardı. Enis Berberoğlu da vardı. Şimdi yine söylüyorum Kemal Kılıçdaroğlu’nu da tutuklayacaklar, Meral Akşener’i de tutuklayacaklar. Eğer bugün bu hukuksuzluklara ses etmezseniz, hepiniz tutuklanacaksınız” diye konuştu. 

medyabold
Devamını Oku »

İstanbul Film Festivali hem sinemada hem online

39. İstanbul Film Festivali’nin Ekim 2020 programı belli oldu. Filmekimi ile birlikte yapılacak festivalde 9-20 Ekim tarihlerinde 40 yeni film gösterilecek.

BOLD– İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle düzenlediği 39. İstanbul Film Festivali ekim ayında çevrimiçi devam etmenin yanı sıra salon gösterimlerine de başlıyor. Filmekimi de pandemi yüzünden festival galalarıyla birleşiyor.

Um Animal Amarelo/Sarı Hayvan festivalin iddialı filmlerinden…

YARIŞMA FİLMLERİ ÇEVRİMİÇİ İZLENEBİLECEK

İstanbul Film Festivali kapsamında Ulusal Belgesel Yarışması ve Filmekimi Galaları filmleri; Cinemaximum Nişantaşı City’s ve Kadıköy Sineması’nda fiziksel olarak gösterilirken aynı zamanda İKSV’nin çevrimiçi gösterim sitesi üzerinden de erişime açılıyor. Uluslararası Yarışma filmleri ise yalnızca çevrimiçi izlenebilecek. Bilet satışları 2 Ekim Cuma sabahı satışa çıkacak.

Uluslararası Yarışma’da Altın Lale için yarışacak filmler:

Mickey ve Ayı / Mickey and the Bear / Annabelle Attanasio / ABD

Sarı Hayvan / Um Animal Amarelo / A Yellow Animal / Felipe Bragança / Brezilya, Portekiz

Luxor / Zeina Durra / Mısır, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri n Sanctorum / Joshua Gil / Meksika, Dominik Cumhuriyeti, Katar

Koza / Kokon / Cocoon / Leonie Krippendorff / Almanya

Oğul-Ana / Pesar-Madar / Son-Mother / Mahnaz Mohammadi / İran, Çek Cumhuriyeti

Yabancı / Exil / Exile / Visar Morina / Almanya, Belçika, Kosova

Denizaltısı da Olsun İsteyen Cam Temizleyici / Window Boy Would Also Like to Have a Submarine / Alex Piperno / Uruguay, Arjantin, Brezilya, Hollanda, Filipinler

Yankılar / Bergmál / Echo / Rúnar Rúnarsson / İzlanda, Fransa, İsviçre

Öteki Kuzu / The Other Lamb / Malgorzata Szumowska / İrlanda, Belçika, ABD

Atlantis / Valentyn Vasyanovych / Ukrayna

Kuş Dili / Mowa Ptaków / Bird Talk / Xawery Zulawski / Polonya

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan’ın övündüğü sağlık sisteminden vatandaş memnun değil: Bir yılda 36 bin şikayet

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sık sık övgüyle bahsettiği sağlık sistemi alarm veriyor. Sağlık sistemiyle ilgili yapılan şikayetler 2019’da 36 bini geçti.

BOLD – İlk şehir hastanesinin açıldığı 2017 yılından sonra sorun yaşadığı için başvuruda bulunan vatandaşların sayısındaki artış dikkat çekti.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Hasta Hakları ve Tıbbi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın açıkladığı verilere göre, vatandaşlar 2016 yılında Sağlık Bakanlığı’na 27 bin 675 şikâyette bulundu. Birgün’ün haberine göre şikâyet sayısı 2017’da 28 bin 911’e, 2018’de 33 bin 685’e ve 2019 yılında ise 36 bin 313’e yükseldi. Sağlık Bakanlığı’na yapılan şikâyetler, 2016 ile 2019 yıllarını kapsayan dört yıllık dönemde yüzde 31 oranında arttı.

Erdoğan’ın “hayalim” dediği şehir hastanelerinin açılığı 2017 yılının ardından sorunlara ilişkin başvurularda da artış meydana gelmesi dikkat çekti.

Sağlık Bakanlığına, teşekkür etmek amacıyla 2016 yılında 9 bin 537 başvuruda bulunulurken bu sayı 2019 yılına kadar sadece yüzde 13 oranında arttı. Bakanlık’a 2019 yılında 10 bin 819 teşekkür iletildi.

Af Örgütü’nden o görüntülere ilişkin açıklama: İşkenceyi yapanlar adalet önüne çıkarılmalı

medyabold
Devamını Oku »

AYM’den 2 yıl sonra gelen karar: Boğaziçi’ndeki imar barışı değişikliğine iptal

AYM, Boğaziçi’ndeki imar barışı değişikliğine ilişkin düzenlemeyi oy birliği ile iptal etti.

BOLD – Anayasa Mahkemesi (AYM), CHP’nin açtığı dava üzerine 2 yıl sonra İmar Barışı Yasasının İstanbul’da Sarıyer, Üsküdar, Beykoz ilçelerini kapsayan Boğaziçi ön görünümünde kalan bazı mahallelerine ilişkin hükümlerini iptal etti.

2018’de AK Parti’nin Meclis’e sunduğu yasa teklifiyle, İstanbul’da Sarıyer, Üsküdar, Beykoz ilçelerinin Boğaziçi ön görünümünde kalan bazı mahalleleri imar barışı kapsamına dahil edilmişti. Yasa sonrası, 3 ilçedeki 40 mahallede, kaçak ve imara aykırı yapılar, düzenleme uyarınca yapı kayıt belgesi alarak yasal hale geldi.

CHP’nin iptal davasını 2 yıl sonra görüşen AYM, Boğaziçi ile ilgili imar barışının iptaline karar verdi. AYM üyelerinin, düzenlemenin Boğaziçi Kanunu ve Çevrenin Korunması Hakkına aykırı olduğu konusunda görüş birliğine vardığı belirtildi. Kararın gerekçesi daha sonra açıklanacak.

Düzenleme Sarıyer’de Rumeli Kavağı, Yeni Mahalle, Merkez, Kocataş, Maden, Büyükdere, Çayırbaşı, İstinye, Kireçburnu, Tarabya Üstü, Rumeli Feneri, Rumelihisarı İle Baltalimanı ve Yeniköy’ün bazı bölümlerini, Beykoz’da Anadolu Kavağı, Anadolu Feneri, Yalıköy, Merkez, Gümüşsuyu, İncirköy, Çubuklu, Çiğdem, Paşabahçe, Anadolu Hisarı, Göksu Ve Göztepe’yi, Üsküdar’da ise Kuzguncuk, Beylerbeyi, Küplüce, Kirazlıtepe, Çengelköy, Kuleli İle Kandilli’nin bir kısmını kapsıyordu.

İstanbul Büyükşehir’de yetkinin yandaş sendikaya verilmesine tepkiler büyüyor

medyabold
Devamını Oku »

BDDK, gözünü vatandaşın yastık altındaki birikimine dikti

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), yeni düzenlemesiyle bankada parası ya da altın hesabı olanlara yüksek kredi kartı limitinin tahsis edilebilecek.

BOLD – BDDK, vatandaşın yastık altındaki birikimlerini bankalara çekmek için yeni bir hamle yaptı. Yeni düzenleme ile kayıtdışı çalışan veya işsiz oldukları için kredi kartı alamayanlar para ya da altın hesabı açarak hesaplarındaki para kadar limitli kredi kartı alabilecek.

KOVİD’LE NAKİT YERİNE KART KULLANIMI ARTTI

Yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) salgını, pek çok sektörü etkilerken vatandaşların tüketim davranışlarında da değişimleri beraberinde getirdi. Özellikle sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu dönemlerde tüketiciler elektronik ticaret ve mobil uygulamalar yoluyla ihtiyaçlarını karşıladı. Bankacılık ve perakende sektörü, salgın döneminde teknoloji kullanımının en yoğun olduğu sektörlerin başında geldi. Salgın döneminde bankaların mobil uygulamalarını ve temassız kartları kullananların sayısı artış gösterirken, normalleşmenin başlamasıyla beraber vatandaşlar mobil şube ve temassız ödeme alışkanlıklarını devam ettiriyor.

BANKAYA BELGE YERİNE PARA SUNACAKLAR

BDDK’nın bugünkü düzenlemesiyle de kart çıkaran kuruluşlar, karşılığı nakit, nakit benzeri kıymet ve hesaplar ile kıymetli maden olması durumunda, karşılık olan tutarı geçmemesi ve rehin sözleşmesi yapılması şartıyla, gelir beyanı ve gelir teyidi zorunluluğuna tabi olmaksızın kredi kartı limiti tespit edebilecek. BDDK’nın söz konusu düzenlemesiyle bankada parası ya da altın hesabı olanlara yüksek kredi kartı limitinin tahsis edilmesinin yolunun açıldığını ifade eden analistler, yüzde 31,3 seviyesinde kayıt dışı çalışan bulunduğunu ve bunların resmi olarak bankalara belge sunamadığını ancak bu kişilerin bankalarda mevduatının bulunduğuna dikkati çekti.

 

Af Örgütü’nden o görüntülere ilişkin açıklama: İşkenceyi yapanlar adalet önüne çıkarılmalı

medyabold
Devamını Oku »

Serbest bırakılan avukatlar yeniden gözaltında

Türkiye’nin dört bir yanında avukatlara yönelik yapılan operasyon kapsamında adli kontrol şartıyla serbest bırakılan 60 avukat, savcının talebi sonrası yeniden gözaltına alındı. Avukatlar tutukluluğa sevk edildiler.

BOLD – 15 Temmuz’dan sonra cemaat operasyonları kapsamında tutuklananların savunmasını üstelenen avukatlara yönelik operasyonlarda adli kontrol şartıyla bırakılan 60 avukat, yeniden gözaltına alındı. HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, yapılan bu keyfi uygulamaya tepki gösterdi.

“TUTUKLAMALARA DOYAMIYORLAR”

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan avukatlara yönelik tutuklamaları HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu duyurdu. Sosyal medya hesabından konuyla ilgili açıklama yapan Gergerlioğlu, “Tutuklamaya doyamıyorlar!!! Gözaltına alınan 60 avukattan adli kontrol şartı ile serbest bırakılanlar savcılığın itirazı üzerine yeniden gözaltına alındı ve tutukluluğa sevk edildiler. Zulme muhalifsen hangi kesimden olursan ol zalimin hedefindesin! Adalet istiyoruz, adalet!” dedi.

SUÇLARI MAZLUMLARIN DAVALARINA BAKMAK

Avukatlar, 15 Temmuz’dan sonra Cemaat operasyonları kapsamında tutuklananlara avukatlık yapmakla suçlanıyor. Ayrıca avukatların bazı tutuklu sanıklardan ücret almadıkları, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen kişileri vazgeçirmeye çalıştıkları savcılık tarafından suç olarak nitelendirildi.

Af Örgütü’nden o görüntülere ilişkin açıklama: İşkenceyi yapanlar adalet önüne çıkarılmalı

medyabold
Devamını Oku »

İstanbul Büyükşehir’de yetkinin yandaş sendikaya verilmesine tepkiler büyüyor

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yetkinin Belediye-İş yerine Hizmet-İş’e vermesiyle ilgili kararını eleştiren Genel-İş Başkanı Çalışkan, yetki sorununu mahkemenin sonlandıracağını söyledi.

BOLD – İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yetki tespitinin, uygulamalara aykırı olarak Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası yerine Hak-İş’e bağlı Hizmetİş Sendikası’na verilmesine DİSK de karşı çıktı. “Burada başka bir tezgâh var” diyen Genel-İş Başkanı Remzi Çalışkan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kararının kabul edilemez olduğunu söyledi.

ÇOĞUNLUK TESPİTİ YAPILAN İŞLETMEYE MAHKEME YETKİ BELGESİ VERİR

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’a konuşan Çalışkan, yetki tespitinin tek bir işyeri üzerinden verilemeyeceğini, ayrı ayrı işletmeler üzerinden verilmesi gerektiğini belirterek, “İstanbul’daki uygulama bakanlık ile Hizmetİş’in ortak çalıştığının ifadesidir. Lamı cimi yok. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu uygulama yasal da değildir ahlaki de değildir. Bir defa orada yetki mahkemeye düşer. Sözleşme süreci mahkemelik olur. Buna itirazlar gelir. Çoğunluk tespiti yapılan işletmeye yetki belgesi verilir” dedi.

AYRI AYRI YETKİ VERİLMELİYDİ

Çalışkan ayrıca, İzmir’de, Ankara Yenimahalle ve Çankaya’da örgütlü olduklarını, oralarda hep iştirakler için ayrı ayrı yetki verildiğine dikkat çekti. Türkiye’nin her yerindeki bütün beledyelerde uygulamanın böyle olduğunu dile getiren Çalışkan, “İşçilerin özgür iradeleri ile başka sendikalara geçmeleri engelleniyor. İşçilerin başka sendikalara geçmelerinin önü kesiliyor. Tezgâh budur” dedi.

5 yaşındaki Sami’nin anneannesi feryat etti: “Elazığ Cezaevinde korona çıktı, torunuma bir şey olursa hesabını kim verecek?”

medyabold
Devamını Oku »

Kılıçdaroğlu’ndan HDP’ye ‘geçmiş olsun’ telefonu

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kobani eylemleri soruşturması kapsamında çok sayıda partilinin gözaltına alınmasıyla ilgili HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ı arayarak geçmiş olsun dileğinde bulundu.

BOLD – HDP’li 82 siyasetçinin dün sabah saatlerinde polis baskını ile gözaltına alınması nedeniyle HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ı arayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, operasyonun siyasi nitelikte olduğuna inandığını söylediği kaydedildi.

HDP’den yapılan açıklamada, Sancar’ın soruşturmaya ilişkin detayları Kılıçdaroğlu ile paylaştığı, hükümetin içeride ve dışarıda büyük bir siyasi çıkmaz yaşadığını ve bu nedenle HDP’ye yönelik saldırılarına hız vererek bu durumun üzerini örtmeye ve yeniden güç kazanmaya çalıştığını söylediği belirtildi.

Sancar’ın görüşmede, “Bu saldırı esas olarak HDP üzerinden bütün muhalefete yöneliktir” dediği, soruşturmaya karşı Türkiye’nin her kesiminden yükselen tepkiyi önemsediklerini aktardığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu ise bu operasyonun siyasi nitelikte olduğuna inandıklarını belirterek HDP’ye geçmiş olsun dileklerini iletti. Kılıçdaroğlu’nun, muhalefete yönelik bu tür saldırı ve operasyonların, iktidarın her alandaki sıkışmışlığıyla bağlantılı olduğunu dile getirdiği vurgulandı.

7 HDP’li vekil hakkında ‘Kobani’ fezlekesi

medyabold
Devamını Oku »

Sağlık Bakanı Koca’dan Satterfield’e ilaç borcu cevabı: Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını bilmeli

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin ilaç şirketlerine 2,3 milyar dolar borcu olduğu açıklaması yapan ABD Büyükelçisi Satterfield’e cevap verdi. Koca, “Son derece talihsiz olmuştur. Sömürge ülkelerindeki yaklaşımları hatırlatıyor. Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını bilmeleri gerek” dedi.

BOLD – Samsun Sağlık Müdürlüğünde basın toplantısı düzenleyen Koca, ABD Büyükelçisi Satterfield’in Türkiye’nin ilaç şirketlerine olan borcuyla ilgili sözlerine tepki gösterdi.

İlaç firmalarıyla görüşüldüğünü ve ödeme planı yapılmasını istendiğini anlatan Koca, “Tam bu süreçte, ilgili firmalarla görüşüldüğü dönemde, bir ödeme planı yapılması istendiği bir dönemde Sayın Büyükelçinin bu şekildeki açıklaması son derece talihsiz olmuştur. Sömürge ülkelerindeki yaklaşımları hatırlatıyor. Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını bilmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum” ifadelerini kullandı.

ABD Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye’deki devlet hastanelerinin ABD ve diğer ülkelerdeki ilaç şirketlerine 2,3 milyar dolar borcu olduğunu, “borçların ödenmemesinin ya da ödemelerin eksik yapılmasının sonuçları olacağını” söylemişti. Satterfield, “Şirketler Türkiye piyasasından ayrılmayı ya da Türkiye riskini azaltmayı değerlendirecek. Bu da Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eden bir istikamet değil” demişti.

DSÖ: Aşıyı bulana kadar ölü sayısı 2 milyona ulaşabilir!

medyabold
Devamını Oku »

Kaynak arayan AKP, kıdemden vazgeçmiş değil

Kaynak arayışlarını sürdüren AKP hükumetinin gelen tepkiler sonrası rafa kaldırdığı kıdem tazminatı değişikliğini başka bir isim altında Meclis açılınca yeniden getireceği öğrenildi.

BOLD – Hükumet, tepkiler üzerine ertelediği kıdem tazminatı değişikliğini 1 Ekim’de Meclis’in açılmasıyla yeniden gündeme getirecek. İktidar, “yeni sürüm istihdam paketi” adını verdiği düzenleme ile kıdem tazminatını doğrudan değiştirmek yerine “esnek çalışma modelleri”ni deneyecek. İktidar, bu düzenleme ile “belirli süreli iş sözleşmelerinin” yaygınlaştırılmasını hedefliyor. Bu da işçiye kıdem tazminatı ödenmemesi anlamına geliyor.

ESNEK ÇALIŞMAK İSTEYENLERE KIDEM YOK

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre hükmet, işçi sendikalarından gelen tepkiler üzerine ertelediği kıdem tazminatı değişikliğini Meclis’in açılmasının ardından “esnek çalışma modelleri” adı altında yeniden gündeme getiriyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un “yeni sürüm istihdam paketi” olarak adlandırdığı paketin içerisinde yer alacak esnek çalışma modelleri ile işçinin kıdem tazminatını alabilmesi zora girecek. “Fesih kısıtı kalktığında örneğin kadınların bir bölümü yarı zamanlı çalışmak istiyor” diyen Selçuk, esnekleşme maddelerinin gençlerin istihdamı açısından da önemli olduğunu kaydetti.

BELİRLİ SÜRELİ SÖZLEŞMELİLER TAZMİNAT ALAMAYACAK

Bakan Selçuk’un daha fazla ayrıntı vermediği “kısmi zamanlı çalışma, yarı zamanlı çalışma, uzaktan çalışma” gibi esnek çalışma modelleri emekçilerin kıdem tazminatını almalarını zorlaştırıyor. Bu durumda işçi ile işveren arasında imzalanacak olan sözleşmenin “belirli süreli mi” yoksa “belirsiz süreli mi” olacağı çok önemli. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olmadığı hallerde sözleşme “belirsiz süreli” sayılıyor. Şu anda genel olarak işçilerin büyük bir bölümü bu kapsamda çalışıyor. Belirli süreli sözleşmede ise süre dolduğunda sözleşme de kendiliğinden sona eriyor. Bu durumda yasaya göre işçi kıdem tazminatı alamıyor.

5 yaşındaki Sami’nin anneannesi feryat etti: “Elazığ Cezaevinde korona çıktı, torunuma bir şey olursa hesabını kim verecek?”

medyabold
Devamını Oku »

AKP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz’da Kovid-19 çıktı

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmaz’ın çekilen akciğer tomografisi sonucunda, kendisine koronavirüs tanısı konulduğunu bildirdi.

BOLD – Koronavirüs belirtisi gösterip hastanelere başvuran vatandaşlardan Kovid-19 testi esirgenirken, AKP’lilere her gün test yapıldığı ortaya çıktı. Son olarak AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmaz’ın son bir haftada yaptırdığı 5. koronavirüs testi pozitif çıktı.

Cevdet Yılmaz, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Son bir haftada dört defa testim negatif çıktı. Son üç gündür yüksek ateş nedeniyle hastaneye gittim. En son akciğer tomografisi çekildi ve Kovid tanısı kondu. Evde tedavime devam edeceğim. Kendim için ve tüm hastalar için dua beklerim” ifadelerini kullandı.

 

5 yaşındaki Sami’nin anneannesi feryat etti: “Elazığ Cezaevinde korona çıktı, torunuma bir şey olursa hesabını kim verecek?”

medyabold
Devamını Oku »

Af Örgütü’nden o görüntülere ilişkin açıklama: İşkenceyi yapanlar adalet önüne çıkarılmalı

Uluslararası Af Örgütü, Osman Şiban ve Servet Turgut’un Van’ın Çatak ilçesinde helikopterden atılarak işkenceye uğradığı iddiasıyla ilgili açıklama yaptı. Hastane raporlarının helikopterden atılma olayını doğruladığını kaydeden Af Örgütü, “Ciddi iddialar derhal, bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturulmalı. İşkenceyi yapan kişiler adalet önüne çıkarılmalı” dedi.

BOLD – Af Örgütü’nün açıklamasında, Şiban ve Turgut’un jandarma tarafından gözaltına alındıktan sonra işkenceye maruz kaldıkları yönündeki iddialarla ilgili Türk yetkililere bir mektup gönderildiği belirtildi.

Açıklamada, avukatlarından alınan bilgiye göre, 50 yaşındaki Şiban ve 55 yaşındaki Turgut’un, Çatak’ta jandarma tarafından gözaltına alındığı ve yürüyerek götürüldükleri tepede bekleyen helikoptere bindirildiği kaydedildi. Turgut ve Şiban’ın bundan sonraki iki gün boyunca nerede olduklarının bilinmediği aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

“13 Eylül’de Servet Turgut’un yakınları jandarma merkezinden telefonla arandılar. Kendilerine Turgut’un kimlik numarası soruldu, ancak Turgut’un jandarma merkezinde olmadığı söylendi. Aynı günün ilerleyen saatlerinde Turgut ve Şiban’ın yakınları her ikisinin de Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde olduklarını öğrendi. 24 Eylül itibariyle durumu hala kritik olan Servet Turgut aynı hastanede suni komada tutuluyordu… Osman Şiban 20 Eylül’de hastaneden taburcu edildi. Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği hastane raporları, ikisi de ağır yaralanmış olan Turgut ve Şiban’ın 11 Eylül’de saat 21:30 civarında ‘yüksekten düştükten’ sonra hastaneye getirildiğine işaret ediyor. Hastane raporu Osman Şiban’ın boynunda yaralanma (atlantoaksiyal subluksasyon) olabileceğini, dirseklerinde ve dizlerinde çürük (ekimoz) ve şişlik olduğunu, her iki gözünün ağır hasar gördüğünü, ayrıca Şiban’ın ‘anlamsız konuşmaları’ olduğunu ve oryantasyon bozukluğu sergilediğini gösteriyor.

İŞKENCEYİ YAPANLAR YARGILANMALI

Uluslararası Af Örgütü, işkence ve diğer kötü muamele iddialarıyla ilgili ve bu kişilerin helikopterden atıldığına ilişkin şok edici iddialardan dolayı ciddi kaygı duymaktadır. Uluslararası insan hakları hukuku ve standartları, Türkiye’nin işkence ve diğer kötü muameleyi her koşulda önlemesini gerektirmektedir. Söz konusu iddialar derhal, bağımsız ve tarafsız bir soruşturmaya tabi tutulmalı ve iddia edilen işkence veya diğer kötü muameleyi gerçekleştirdiğinden şüphelenilen kişiler adil şekilde yargılanmak üzere adalet önüne çıkarılmalıdır.”

5 yaşındaki Sami’nin anneannesi feryat etti: “Elazığ Cezaevinde korona çıktı, torunuma bir şey olursa hesabını kim verecek?”

medyabold
Devamını Oku »

25 Eylül 2020 Cuma

5 yaşındaki Sami’nin anneannesi feryat etti: “Elazığ Cezaevinde korona çıktı, torunuma bir şey olursa hesabını kim verecek?”

5 yaşındaki Sami Karakoç, korona vaka sayısının çok yüksek olduğu Elazığ Cezaevinden 7 aydır çıkamıyor. Üç senedir 3 torununa bakan anneanne Safiye Öner, aynı cezaevinde tutuklu olan kızı, damadı ve torunu için yetkililerden yardım istedi.

SEVİNÇ ÖZARSLAN – BOLD ÖZEL

Cezaevlerindeki korona vakaları her geçen gün aileleri daha çok endişelendiriyor. Özellikle Elazığ Cezaevinde son zamanlarda çok fazla tutuklunun testi pozitif çıktı. Komple karantinaya alınan koğuşlar var. Üç yıldır Elazığ Cezaevinde bulunan astım hastası Mustafa Karakoç’un (40) kaldığı 23 kişilik B4 koğuşundaki herkesin korona olduğu ve testleri pozitif çıkan 3 mahpusun B5 koğuşuna alındığı iddia ediliyor. Aynı cezaevinde annesiyle birlikte kalan Sami’nin durumu ise Karakoç ailesini daha da panikletmiş durumda. Dışarı çıksa ayrı, kalsa ayrı dert.

HAPİSTE MAHSUR KALDI

Üç çocuk sahibi Nermin-Mustafa Karakoç çifti, 1 Şubat 2018’de tutuklanıp Elazığ Cezaevine gönderildi. O zaman 3 yaşında olan en küçük oğulları Sami, yedi ay öncesine kadar dönüşümlü olarak cezaevine girip çıkıyordu. 15 gün annesinin, 15 gün anneannesinin yanında kalıyordu. 7 aydır ise, Türkiye’de Mart 2020’de başlayan korona salgını nedeniyle hapiste mahsur kaldı.

“ANNEANNE BENİ BURADAN KURTAR”

Annesi ve dedesi defalarca dilekçe yazıp Sami’yi dışarı çıkartmak istediklerini söyleseler de taleplerine bugüne kadar olumlu cevap verilmedi. ‘Genelge gelmedi’ denilerek geçiştirildi. Her telefon görüşünde Sami’nin “Anneanne beni kurtar buradan” diye feryat ettiğini ifade eden 65 yaşındaki Safiye Öner, torununun ve astım hastası damadının başına bir şey gelirse bunun hesabını kim verecek diye soruyor. İki arada bir derede kaldığını da ifade eden Öner, “Yanıma alsam çocuk burada dışarı çıkmak istiyor. Damadım sen evde onu zaptedemezsin diyor. Dışarıda salgın var. Ben çıkamıyorum. Cezaevinde kalsa orası da tehlikeli. Ne yapacağımızı şaşırdık.”

Anne ve babasıyla aynı cezaevinde kalan Sami, Kasım 2020’de 6 yaşına girecek. Cezaevlerinde Karakoç ailesi gibi tutuklu olan birçok çekirdek aile var.

“BİRÇOK DEFA HASTANEYE GÖTÜRÜLDÜ”

Damadının sağlık durumunu 21 Eylül 2020 Pazartesi günü öğrendiğini söyleyen Safiye Öner, “Pazartesi günü kızımın telefon günüydü. Aradı konuştuk. Mustafa’nın koğuşu korona olmuş, dedi. Damadımla ben görüşmüyorum, karı-koca aynı yerde oldukları için onlar iç görüş yapıyorlar. O gün aynı zamanda damadımın kapalı görüşü vardı. Torunlarımı götürdüm. Sami’nin dışında 13 ve 11 yaşında iki torunum daha var. Dışarıda torunları beklerken o esnada kızım aradı. Damadım grip olmuş, ayrıca tat ve koku alamadığını söylemiş. Bu süreçte çok kilo kaybetti. Damadıma test yapıldığına dair e-Nabız’da henüz bir belge yok ama belirtileri var. Kızımın karşı koğuşundaki bir kadında da korona çıkmış.” dedi.

“HUKUKA, ADALETE YAKIŞIYOR MU?”

Kızının koğuşunda Sami gibi başka çocukların da olduğunu vurgulayan anneanne, “O çocuklar korona olursa ne olacak? Bu riski kim göze alıyor? Hukuk nerede, bu adalet nerede? Öldüğü zaman haber veriyorlar, gelin ölünüzü alın diye, olur mu öyle bir şey. Hukuka, adalete, Türkiye’ye yakışıyor mu bu? Bu böyle nereye kadar sürecek?” diye konuştu.

5 yıl önce bel fıtığından ameliyat olan ve iyileşen Mustafa Karakoç’un hapis sürecinde ağrılarının tekrar başladığı belirtiliyor ve MR için birçok defa hastaneye götürüldüğü e-Nabız sitemindeki belgelerinde görülüyor.

Cemaat soruşturmaları kapsamında tutuklanan Karakoç çifti 10’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Nermin Karakoç’un (37) dosyası Yargıtay tarafından onaylandı. Mustafa Karakoç’un cezasını ise İstinaf Mahkemesi bozdu. 16 Ekim 2020’de tekrar mahkemeye çıkacak. Marmara Üniversitesi moda tasarım mezunu olan Nermin Karakoç en son Kayseri’de yurt müdiresi olarak görev yaptığı için, edebiyat öğretmeni eşi Mustafa Karakoç ise dershanelerde görev çalıştığı için örgüt üyesi olmakla itham ediliyor. Nermin Karakoç, cezaevinde de Açıköğretim Fakültesi ilahiyat bölümünü bitirdi.

“ÇOK DOLUYUM, KAÇ SENEDİR CEZAEVİ KAPILARINDA NELER ÇEKTİK”

Torunlarının anne-baba hasreti çektiğini belirten Safiye Öner çok dolmuş. Kaç senedir cezaevi kapılarında torunlarıyla birlikte ağlaştıklarını söylerken kendini tutamıyor. Kızının ve damadının haksız yere tutuklandığını ifade eden Safiye teyze “Suçları ne ki bu kadar ceza verdiler? Ne yapmış benim çocuklarım? Torunlarıma ben ne kadar iyi baksam da anne-babalarını istiyorlar. Onların her ihtiyaçlarına yetişemiyorum. Dışarı çıkamıyorum, yasaklar var.” ifadelerini kullandı.

71 yaşındaki eşinin ve kendisinin hastalıklarından da bahseden anneanne şöyle devam etti:

“Ben şeker, kalp, tansiyon hastasıyım. Beyimde böbrek yetmezliği var. Parkinson da oldu. Bu üç yıl içinde üzüntüden biz neler çektik, çektik. Çok doluyum. Torunlarım da benimle birlikte çekti. Bu zaman onların gözyaşı dökecek zamanları mıdır, kalem tutacakları yerde, anne-baba yanlarında yok.”

Annesiyle koğuşun avlusunda top oynayan Sami Karakoç, son açıklanan resmi rakamlara göre Türkiye cezaevlerinde bulunan 0-6 yaş arası 780 bebek ve çocuktan sadece biri.

Bir akademisyen 42 aydır 7 metrekarelik hücrede yaşıyor

medyabold
Devamını Oku »

Enes Kanter harika oynadı, Boston Celtics seriye tutundu

Doğu Konferansı Final Serisinin 5.maçında 12 sayı geriye düşen Boston Celtics Enes Kanter’in 2.çeyrekte oyuna girmesi ve harika oyunuyla ayağa kalktı, maçıda 121-108 kazanarak seride durumu 3-2’ye getirdi.

MUHAMMET ALİ TOKSOY – BOLD ÖZEL

NBA’de Doğu Konferansında Miami Heat ile Boston Celtics arasında oynanan Final Serisinin 5.maçına Enes Kanter damga vurdu. Miami Heat’in kazanması durumunda elenecek olan Boston Celtics maça oldukça tutuk başladı. 9’da bir gibi çok düşük bir isabet yüzdesi ile üçlük atan ve ribaundlarda problem yaşayan Boston Celtics 12 sayı geriye düştü. Morallerin bozulduğu anda Koç Stevens, geçen maçta hiç süre vermediği Enes Kanter’i oyuna aldı. Maça girdikten sonra, 24 saniye içinde 4 sayı bulan yıldız oyuncumuz farkı sekize indirerek Boston’un tekrar oyuna ortak olmasını sağladı.

KOÇ STEVENS; KANTER BİZİ OYUNDA TUTTU

Pota altında oldukça etkili olan Enes Kanter’i savunmakta zorlanan Miami savunması, dış şutlara yardıma gidemeyince, Boston’un şutörleri daha rahat pozisyonlarda kullandıkları 3 sayılık atışlarında isbet yüzdelerini arttırdı. Bu dakikalarda Enes Kanter ismi Twitter’da trend topic oldu. ABD sıralamasında 3, Dünya genelinde ise 5.sıraya kadar yükseldi. Maç sonrasında Koç Stevens; Enes Kanter’in 2.çeyrekteki performansı bizi oyunda tuttu ve devre arasında maçı kazanmamız için bize şans verdi diyerek oyuncusuna övgüde bulundu.

NBA YAZARLARI ÖVDÜ, S SPORT SANSÜR UYGULADI

Maç sırasında ve sonrasında NBA spikerleri ve yazarları Enes Kanter’in maçı çeviren oyunculardan birisi olduğunu ifade ederek, Brad Stevens’ın Ona daha fazla süre vermesi gerektiğini yazdı. Maçın yıldızı Jayson Tatum’da basın toplantısında Enes Kanter’e övgülerde bulundu; ‘Takım arkadaşlarım bu maçta yürekten mücadelede etti ve çok çaba gösterdi. Özellikle de Enes. Ne zaman oynayacağını asla bilmez ama oyuna girdiği anda büyük bir çaba gösterir ve bize büyük bir enerji verir. Buna her zaman hazırdır.’ Maçı yayınlayan S Sport kanalı spikeri Uğur Ozan Sulak ve yorumcusu İnan Özdemir ise sansür uygulamasına devam ederek Enes Kanter’in mükemmel performansını yine görmezden geldiler.

3.çeyrekte Miami Heat’i parkeden silen Boston Celtics, bu çeyrekte tam 41 sayı buldu. 4.çeyrekte kontrollü oyununu devam ettiren Boston Celtics maçı  121-108 gibi farklı bir skorla kazanarak seriyi 3-2’ye getirdi. Boston Celtics’de Jayson Tatum 31 sayı 10 ribaund, 8 asist ile oynarken, Jaylen Brown 28 sayı ile takımına katkı yaptı. Miami Heat’in önceki maçta 37 sayı atarak rekor kıran çaylak yıldızı Tyler Herro, bu karşılaşmada 14 sayıda kaldı. Goran Dragic 23 sayı ile Miami’nin en skorer oyuncusu oldu. Serinin 6.maçı 28 Eylül Pazartesi günü saat 02:30’da (tsi) oynanacak.

medyabold
Devamını Oku »

Rum lider Anastasiadis: Doğal gaz gelirlerini paylaşmaya hazırız

Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis, Ada’nın birleşmesi taahhüdüne bağlı kalmaya devam ettiklerini ancak ‘namlu ucunda’ müzakere yapmayacaklarını söyledi.

BOLD – Güney Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Ada’nın yeniden birleşmesi görüşmelerine bağlılıklarının sürdüğü mesajı verdi. BM 75’inci Genel Kurul toplantıları çerçevesinde bir konuşma yapan Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerle Ada’nın yeniden birleşmesi için görüşme taahhüdüne bağlı kalmayı sürdürdüklerini ancak bunu ‘namlu ucunda’ yapmayacaklarını söyledi.

Kıbrıs’ta barış görüşmelerinin gerçekçi bir başarı şansına sahip olması için iyi niyete dayalı elverişli ve yapıcı bir ortam oluşturulmasının zorunlu olduğunu belirten Anastasiadis, göz korkutma ya da tehditler altında barışın görüşülemeyeceğini söyledi.

Anastasiadis Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, Rum yönetiminin doğal gaz keşiflerinden elde edilecek her tür geliri, Kıbrıslı Türkler için bir emanet hesaba yatırmaya hazır olduklarını da kaydetti.

Rum Cumhurbaşkanı Anastasiadis: Türkiye’ye sadece lafla değil eylemlerle karşılık vereceğiz

medyabold
Devamını Oku »

Muhalefetten HDP operasyonuna tepki: Gözaltılar Saray’a düğün hediyesi

Kobani gerekçesiyle HDP milletvekillerine yapılan operasyonlara muhalefetten tepki geldi. CHP’li Sezgin Tanrıkulu, “Bu sabah yapılan gözaltılar Saray’a düğün hediyesidir” dedi. DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu ise, “Olaydan 6 yıl sonra hukuki gerekçelerle gözaltı olduğunu düşünmek abesle iştigal olur” ifadesini kullandı.

BOLD – Sırrı Süreyya Önder, Ayhan Bilgen ve Altan Tan’ın da aralarında bulunduğu HDP’li isimlere bu sabah yapılan operasyona CHP’li Sezgin Tanrıkulu ile DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, sosyal medya üzerinden tepki gösterdi.

Sezgin Tanrıkulu, “Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve bir çok siyasetçi sabah saatlerinde gözaltına alındılar. Nedeni 6-8 Ekim 2014 Kobane olaylarıymış. Aradan tam 6 yıl geçmiş, soruşturulmuş, ifade vermiş ve yargılanmışlar. Bu sabah yapılan gözaltılar Saray’a düğün hediyesidir!” ifadesini kullandı.

DEVLET ADALETLE YÖNETİLİR

Yeneroğlu, “Olaydan 6 yıl sonra Ayhan Bilgen, Altan Tan, Süreyya Önder ve diğerlerinin sırf hukuki gerekçelerle gözaltına alınmış olduğunu düşünmek abesle iştigal olur. Yargıyı araçsallaştıran siyaset anlayışı adalet duygusunu ezdikçe terör örgütlerini sevindirir. Devlet adaletle yönetilir” dedi.

6 yıl sonra 82 kişiye Kobani operasyonu: Listede Sırrı Süreyya Önder ve Ayhan Bilgen de var

medyabold
Devamını Oku »

“Kürt kadınları ganimet olarak görülüyor”

HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, son zamanlarda artan taciz ve tecavüzleri vakalarına tepki gösterdi. Özellikle Kürt kadınlarının geçmişten bugüne ganimet olarak görüldüğünü savundu.

BOLD – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, kadınlara karşı artan baskı, şiddet, taciz ve tecavüzler vakalarının nedeninin köklü bir geçmişi olduğu belirtti. Son yıllarda kadınların polis ve asker gibi devlet görevlilerinin cinsel taciz ve tecavüzlerine maruz kalması sıkça gündemde. Bu tablonun en çarpıcı örneklerinden biri Batman’da uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne uğraması üzerine 18 yaşındaki İpek Er’in yaşamına son vermesi olayı oldu. Er’i yaşamını yitirmesinden sonra ancak tutuklanan zanlı uzman çavuş, sadece bir hafta tutuklu kalıp akabinde salıverildi.

“DEVLET HEP FAİLİN YANINDA YER ALDI”

Koçyiğit, asker ve polislere uygulanan bu cezasızlık politikasının farkında olduğunun altını çizerek, “Biliyorlar ki daha önce işlenen suçlarda kimseye bir şey olmadı. Devlet kendi kolluğunu korudu. Her zaman failin yanında yer alan bir yargı sistemi oldu. Bir taraftan bürokrasi, bir taraftan yargı, bir taraftan askeri erkan hepsi failin yanında yer aldı” diye konuştu.

Koçyiğit, “devletin Kürdistan topraklarına ve Kürt kadınına yaklaşımın en somut örneği” olduğunu vurguladığı İpek Er olayına dair şunları kaydetti: “İpek’in olayında olgular gizlenmeye çalışıldı. Fail bir asker, üniformasına, askeri gücüne, mevcut silahına yaslanarak, konumunu karşıdaki kişinin aleyhine, bir güç unsuru olarak görmüştür. Devletin mevcut politikaları da, bu güç unsurunda temel bir yerde duruyor. Olayın yaşandığı bölge ise Kürdistan’dır. Yaşandığı yer, olay bakımından çok önemli. Bu olay Muğla ya da Antalya’da yaşansaydı, yine devletin faili koruyan bir tutumu olacaktı. Ancak burası Kürdistan olduğunda iki kat daha fazla çelikleşmiş bir yapıyla karşılaşıyoruz.”

“KADIN BEDENİ ÜZERİNDEN HALKIN ONURU İŞGAL EDİLİYOR”

Koçyiğit, “İşgal edilen coğrafyalara baktığımızda, işgal eden kişi toprağı fiili işgal ettiği için toprakla kadını özdeşleştirerek, kadın bedeni üzerinden de o halkın onurunu işgal ettiğini düşünüyor. Bütün savaşlarda bu böyledir. Bosna’da Sırplar, Bosnalı kadınlara tecavüz etti. Vietnam Savaşı’na baktığımızda Koreli askerler, kadını toprakla beraber bir ganimet olarak gördü. Yine Osmanlı Devleti’ndeki ganimet kültürünün yeni versiyonunun modernist tarzda devam ettirildiğini görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu mirasın üzerinde oturuyor. Nasıl ki Kürdistan’ı sömürge haline getirmeyi kendisine hak olarak görüyorsa, orada yaşayan kadınları da kendisi için bir ganimet olarak görüyor” dedi.

6 yıl sonra 82 kişiye Kobani operasyonu: Listede Sırrı Süreyya Önder ve Ayhan Bilgen de var

medyabold
Devamını Oku »

HDP Kobani gözaltıları için olağanüstü toplanıyor

HDP, Kobani eylemlerine ilişkin soruşturma kapsamında çoğu partili 82 kişi hakkında verilen gözaltı kararı ve operasyonla ilgili olağanüstü gündemle toplanma kararı aldı.

BOLD – Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 5-8 Ekim 2014 tarihleri arasında düzenlenen Kobani eylemleriyle ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı vermesi ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) olağanüstü toplanıyor.

MYK toplantısı, saat 18:00’de HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında parti genel merkezinde yapılacak.

6 yıl sonra 82 kişiye Kobani operasyonu: Listede Sırrı Süreyya Önder ve Ayhan Bilgen de var

medyabold
Devamını Oku »

Ekonomistler: Faiz artırımı kararı tek başına yeterli değil

Merkez Bankasının 2 puanlık faiz artırımını tek başına yeterli görmeyen ekonomistler, bu kararın yapısal reformlarla desteklenmemesi halinde yeni faiz artırımı kararlarının alınması gerekebileceği uyarısında bulundu.

BOLD – Ekonomistler, piyasalarda olumlu karşılanan faiz artırımı kararının tek başına yeterli olmayacağına, ülke ekonomisinin yapısal reformlara ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti. Ekonomistler, faiz artırımı kararının alınmasında gecikildiği vurgulandı.

KARAR ÖNCE ALINSAYDI, REZERVLER HARCANMAZDI

Ekonomist Mahfi Eğilmez, “TCMB, bir önceki toplantıda faizi artırsaydı kur bu kadar yükselmemiş, rezervler de harcanmamış olurdu. Faizi artırarak kazanılan sürede yapısal reformlara başlamazsak, bir süre sonra faizi tekrar artırmak zorunda kalırız” dedi.

FİİLİ OLAN RESMİ HALE GELDİ

Ekononist Uğur Gürses de “İhale ile piyasada yüzde 11’lerde oluşturduğu repo faizini resmi olarak yüzde 10.25 olarak belirlemesi “sıkılaşma” mı oldu şimdi? Aynı likidite devam ederse, ortalama fonlama faizi değişmez, yüzde 10.60 civarında kalır. Fiili olanı resmi hale getirdi Merkez Bankası” dedi.

FAİZ ARTIŞI DEĞİL, İNDİRİM OPERASYONU

Ekonomist Alaattin Aktaş da “Merkez’in politika faizi olarak lanse ettiği haftalık repo ihale faizini yüzde 10.25’e çıkarması pratikte bir artış değil, bir faiz indirimi operasyonudur. Yüzde 10.25’lik oran en azından şu dönemde muhtemelen uygulanmayacak ve görünürdeki bu artış haftalık repo ihale faizine bağlı diğer fonlamalardaki faizlerin artırılmasına yarayacaktır” dedi.

Sıra geldi dijital diktatörlüğe

medyabold
Devamını Oku »

Selahattin Demirtaş’ın hikayesi: Erdoğan için yakın tehlike

Erdoğan, “Seni Başkan yaptırmayacağız” diyen muhalif lider Selahattin Demirtaş’ı saf dışı bırakmak için ne kadar ileri gidebileceğini onu tutuklatarak ve yargı sürecine yönelik müdahalelerle gösterdi.

CEVHERİ GÜVEN – BOLD ANALİZ

Selahattin Demirtaş dört yıldır tutuklu. Aslında tahliyesine karar verilmişti ancak daha cezaevinden çıkamadan ikinci bir tutuklama kararı çıkartıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Demirtaş’ın hapiste tutulmasının hak ihlali olduğuna karar verdi ancak bu karar da uygulanmadı. Demirtaş’ın tutuklanması, yargılama sürecindeki müdahaleler, Erdoğan’ın güçlü siyasi rakibini saf dışı bırakmak için ne kadar ileri gidebileceğini gösteriyor.

Selahattin Demirtaş, genç yaşlarda insan hakları savunucusu bir avukat olarak sivrilmeye başladı. 2006 yılında İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanlığı yaptığı dönemde hak ihlalleriyle ilgili çalışmalarıyla ismini Türkiye’de duyurmaya başladı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi yöneticiliklerinde bulunduğu dönem, siyaseten de onu ön plana çıkardı.

TOPLUMUN GENELİNİ KAPSAYAN POLİTİKALAR ÜRETTİ

Kürt siyasi hareketi içerisindeki yükselişi onu 2010 yılında HDP genel başkanlığına kadar taşıdı. Ancak klasik Kürt siyasetçilerden farkı, toplumun genelini kapsayan politikalar üretebilmesiydi. Demirtaş yönetiminde ilk kez Kürt orjinli bir siyasi parti tek başına yüzde 10’luk barajı geçerek TBMM’ye girdi.

7 Kasım 2015 seçimlerindeki bu başarı Demirtaş için alarm zillerinin çalmaya başladığı dönem de oldu. Demirtaş, söylemini “Seni Başkan yaptırmayacağız” sloganına oturttu ve Tayyip Erdoğan’ın yükselen otoriter eğilimlerine yoğunlaşan ilk siyasi lider oldu.

Senarist ve oyuncu Sırrı Süreyya Önder’i bu süreçte stratejist olarak yanına alan Demirtaş, küçük ama çok etkili propaganda kampanyaları düzenledi. Sosyal medyayı Türkiye’de en etkili kullanan siyasetçi oldu. Önder’in de etkisiyle genç kuşakla arasında güçlü bağlar kurdu.

İlk kez Türklerin de bir Kürt siyasetçiye oy vermeye başlaması, Türkiye’deki siyasi dengeleri tamamıyla değiştirdi. HDP 6 milyon oy aldı. Yüzde 13’lük bu oy oranı Erdoğan’ı tek başına iktidardan düşürdü.

ÇÖZÜM SÜRECİ’NİN OLUŞTURDUĞU BARIŞ İKLİMİ

Türklerin de bir Kürt siyasetçiye oy vermesini sağlayan iklim, kuşkusuz Çözüm Süreci’nin oluşturduğu barış iklimiydi. Çözüm Süreci’ne başlangıçta pek çok kesim kuşkuluydu. Devletin de PKK’nın da kendi hesapları olduğunu, parlamento zeminine taşınmayan bir çözümün gerçekçi olmadığı eleştirileri vardı. Ancak silahlar susmuştu. Türkiye’de çok uzun yıllar sonra kan akmıyor, asker ve PKK’lı cenazeleri gelmiyordu. Barış iklimi, Çözüm Süreci’ne desteği devletin de PKK’nın da beklediğinin çok ötesine taşıdı. Toplumsal destek yüzde 80’i aştı.

Çözüm Süreci başlangıçta Erdoğan için büyük bir avantaj olarak görülüyordu. Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm Batı dünyasının desteğini arkasına almasını sağlıyor, ülkedeki liberal ve demokratlar dahil elit kesimin AKP şemsiyesi altında birleşmesine neden oluyordu.

Erdoğan’ın hedefi ise bu sayede başkanlık sistemini gerçekleştirebilmekti. Oyunu bozan şey, Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan’ın otoriterleşme eğilimini erken görmesi oldu.

7 Haziran 2015 seçimlerine damga vuran „Seni Başkan yaptırmayacağız“ sloganı bu öngörüyle ortaya çıkmıştı. Oysa PKK Lideri Abdullah Öcalan, Başkanlık sistemine destek vereceğini açıkça söylemişti. Demirtaş’ın bu çıkışı, Öcalan’la Kürt siyaseti arasındaki ilk ayrışmaydı aynı zamanda. Bu ayrışma da Türk seçmenin ilk kez bir Kürt siyasetçiye oy vermesini kolaylaştıran başka bir noktaydı.

Demirtaş’ın söylemi ve Erdoğan’ın otoriterleşmesini hedef alan söylemi, halkta karşılık buldu. Yüzde 13 önemli bir başarıydı. AKP tek başına iktidar olabilme gücünü ilk kez kaybetmişti. Ancak Erdoğan iktidarı bırakmadı. Koalisyon kurulmasını engelleyen bir yetki gaspı gerçekleştirdi ve ülkeyi 1 Kasım 2015’te yeni bir seçime gitmeye zorladı.

ÖCALAN’IN YERİNİ DEMİRTAŞ ALDI

Erdoğan Kürt seçmen üzerinde Abdullah Öcalan’ın otoritesinin yerini Selahattin Demirtaş’ın aldığını görmüştü. Öcalan hapiste ve kontrol altındaydı. Selahattin Demirtaş da hapiste olmalıydı.

Erdoğan, Çözüm Süreci’ni başkanlık sistemini realize edebileceği bir aparat olarak görmüyordu artık. Çözüm Sürecini bitirdi.

Demirtaş’ın öngörüsü kadar Erdoğan da öngörülüydü. 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidarı kaybedeceğini ve bunun nedeninin Demirtaş olduğunu öngörmüştü.

Ülke seçime giderken, Erdoğan da silahlanmaya gidiyordu. Nisan ve Mayıs 2015 aylarında Emniyet Genel müdürlüğü için çok büyük silah alımları yapıldı. Ranger isimli, zırhlı ve yarı robotik olarak çalışan ağır silahlı araçlar ithal edildi. Şehir içi çatışmalarda kullanılmak üzeri on milyonlarca dolarlık mühimmat ve silah alımı yapıldı. Alımlar tamamen Kürtlerin yaşadığı şehirlerdeki Emniyet müdürlükleri için yapılıyordu.

Herkes seçimi konuşurken, bu yüklü silah alımlarını gören yoktu. Nokta Dergisi, 1 Mayıs 2015’teki sayısında bu konuya dikkat çekti. Tayyip Erdoğan’ı bir el bombasının fitilini çekerken gösteren bir fotoğrafı kapağına koyan Nokta Dergisi, aniden yapılan yüklü miktardaki silah alımlarının Çözüm Süreci’ni bitirmek ve savaşı başlatmak için bir hazırlık olduğunu vurguluyordu.

Öyle de oldu. Erdoğan, 7 Haziran 2015 sonuçlarını kaybedilmiş seçim olarak aylar öncesinde görmüştü ve hazırlığını seçim sonrası için yapıyordu. Kürtler artık partner değil düşmandı. Yeni partner “bozkurtlar” olarak anılan, ırkçı politikalarıyla bilinen Milliyetçi Hareket Partisi’ydi (MHP).

HARİTADAN SİLİNEN ŞEHİRLER

Seçimlerin hemen ardından Güneydoğu’da operasyonlar başladı ve Kürtlerin yaşadığı bazı şehirlerin haritadan silinmesine neden olan bir savaş süreci yaşandı. Binlerce insan hayatını kaybetti. Binlerce sivil yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Ancak PKK’nın da Erdoğan kadar çatışmaya hazırlıklı ve istekli olduğu da bir gerçekti. Şehirlerdeki çatışmalarda PKK da tonlarca bomba kullandı. Süreçte Ankara ve İstanbul’da peş peşe bombalı saldırılar gerçekleşti. Hatta Başkent Ankara’nın kalbi sayılan Kızılay meydanında peş peşe patlayan ve 100’den fazla sivilin hayatını kaybettiği patlamalar zinciri nedeniyle, halk sokağa çıkmaktan korkar hale geldi.

Çatışma tüm şiddetiyle sürerken, kazançlı çıkan tek kişi Tayyip Erdoğan’dı. MHP’yle birlikteliği ve kamuoyundaki savaş tedirginliği oyları mıknatıs gibi Erdoğan’a çekti. Ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde Erdoğan yüzde 49.5 oya ulaşarak partisine yeniden tek başına iktidarın yolunu açtı.

Fakat Demirtaş tehlikesi halen geçmiş değildi. Kürt seçmende yaşanan savaş nedeniyle devlete olan kızgınlık kadar PKK’ya da kızgınlık vardı. Çözüm Süreci’ne inanmış geniş Kürt kamuoyu büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu ve masanın iki tarafındakilere de aynı faturayı kesiyordu. Çözüm sürecini ayakta tutmak için büyük çaba gösteren Selahattin Demirtaş ise istisnaydı.

ERDOĞAN OTORİTERLEŞTİKÇE ONUN POLÜLARİTESİ ARTIYOR

Demirtaş ağır çatışma koşullarına rağmen hala kamuoyunun tamamını kapsayabilen politikalar üretebiliyordu. Erdoğan otoriterleştikçe Demirtaş’ın yeniden ve belki de daha fazla popüler olacağı açıktı.

Kendisine alternatif liderleri legal ya da illegal yollarla saf dışı bırakmasıyla bilinen Erdoğan’ın yeni hedefi Demirtaş’tı. Ve Selahattin Demirtaş’ı tutuklamak için önce medya kampanyası başlatıldı. Erdoğan’ın kontrolündeki medya Demirtaş’a açıkça „terörist“ demeye başladı. Savcıların harekete geçirilmesi ise 15 Temmuz 2016’dan sonra oldu.

4 bine yakın hakim ve savcının meslekten ihraç edildiği 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yargıda ana güç milliyetçi hakim ve savcılar oldu. Hakiler ve Savcılar Kurulu’nun yönetimi sıkı bir „bozkurt“ olan Mehmet Yılmaz’a verildi.

Demirtaş, HDP eş genel başkanı iken 4 Kasım 2016’da Diyarbakır’da gözaltına alınarak tutuklandı ve Edirne F Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Edirne özellikle seçilmişti. Kürtler, Türkiye’nin en doğusunda yaşarken, Demirtaş Türkiye’nin en batısındaki şehre gönderilmişti. Demirtaş’la birlikte, onu kitlelere açan politik söylemleri üreten Sırrı Süreyya Önder dahil HDP’nin yeni nesil tüm politikacıları da gözaltına alındılar.

Aslında Kürt siyasetçilere yönelik operasyonun önü Mayıs 2016’da TBMM’de açıldı. Demirtaş’ın yargılanması gerektiğini söyleyen ilk kişi elbette ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı.

PARLAMENTOYA DOKUNULMAZLIK ÇAĞRISI

Erdoğan 16 Mart 2016’da yaptığı konuşmadan, iki yıl önce 6-8 Ekim 2014’teki Kobani eylemleri nedeniyle 46 kişinin yaşamını yitirmesinden Selahattin Demirtaş’ı sorumlu tuttu ve HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için parlamentoya çağrı yaptı.

AKP ve MHP dokunulmazlıkların kaldırılması için hemen harekete geçti. Ana muhalefet partisi CHP de destek verdi. CHP’nin destek vermesi entelektüel kesimde tepkiyle karşılansa da CHP’nin tarihindeki Kürt karşıtı tutumu düşünüldüğünde şaşırtıcı değildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demirtaş’ın hapse atılmasına neden olacak yasal düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu bildiklerini ancak yine de kabul oyu vereceklerini açıkladı.

Anayasa değişikliği teklifi 20 Mayıs 2016’da CHP’li milletvekillerinin de verdiği oylarla kabul edildi.

Demirtaş, 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu. Bir süre tek başına hücrede tutulsa da ardından yanına başka bir tutuklu Kürt siyasetçi yerleştirildi.

Demirtaş hakkında hazırlanan iddianamede ‘terör örgütü yöneticiliği’, ‘terör örgütü propagandası yapmak’, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet’, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’, ‘halkı kanunlara uymamaya tahrik’, ‘suç işlemeye tahrik’ ve ‘suçu ve suçluyu övme’ suçlamalardan 43 yıldan 142 yıla hapsi talep edildi.

HUKUKİ DEĞİL SİYASİ NEDENLERLE HAPSEDİLDİ

Tahliye talepleri sürekli olarak reddedilince Demirtaş, Anayasa Mahkemesine (AYM) ve AİHM’ye başvurdu.

AİHM, 20 Kasım 2018’de Demirtaş’ın ‘hukuki’ değil, ‘siyasi’ nedenlerle hapsedildiğine hükmederek tahliye edilmesi gerektiğine karar verdi.

Aynı gün Erdoğan, karara tepki göstererek “AİHM’in verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi.

Erdoğan’ın karşı hamlesi kısa sürede anlaşıldı. AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğuna son verilmesini kararlaştırmıştı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, başka bir suçlamayı gerekçe göstererek hızla karar aldı ve Demirtaş’a 4 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Demirtaş artık tutuklu değil hükümlüydü. Dolayısıyla Erdoğan’ın karşı hamlesi gerçekleşmiş AİHM kararı boşa düşürülmüştü.

Yargılama sürecinde skandallar birbirini izliyordu. Demirtaş aldığı cezadan yatması gereken süreyi zaten cezaevinde geçirmişti. Avukatlar bu sebeple tahliyesini istediler. Kabul edildi ve Demirtaş’ın tahliyesinin önü açıldı.

20 Eylül 2019’da Demirtaş daha cezaevinden çıkmadan yeni bir suçlama dosyası geldi. Tahliye olacağı gün Demirtaş bu kez de Kobani olayları gerekçe gösterilerek tekrar tutuklandı.

BUNLARI BIRAKMAYIZ!

Erdoğan, aynı gün yaptığı açıklamada “Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bunları bırakamayız. Eğer biz bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar” dedi.
Avukatlar ikinci tutukluluğu da Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e taşıdı. 9 Haziran 2020’de Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun makul süreyi aştığına hükmetti. Ancak Demirtaş’ı yargılayan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadı.

İktidar, Demirtaş’ı Kobani eylemleri nedeniyle uzun süre hapiste tutmanın yollarını ararken 25 Eylül 2020 sabahı yeni bir polis operasyonu başladı. Aralarında Ayhan Bilgen ve Sırrı Süreyya Önder gibi Demirtaş’ın en yakın çalışma arkadaşı olan 82 Kürt siyasetçi evlerine yapılan polis baskınlarıyla gözaltına alındılar.

medyabold
Devamını Oku »