10 Temmuz 2021 Cumartesi

Ahmet Onay, 15 Temmuz gecesi Erdoğan öptüğü için gazilik almış

15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanında ayağı çizildiği için yerde yatan ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından alnından öpülen Ahmet Onay’ın bu şekilde gazilik aldığı ortaya çıktı. Onay’ın gazilik raporunda yara değil, “psikolojisi bozulmuş” ibaresinin yer aldığı öne sürüldü.  

BOLD – Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in sivillere silah dağıtımında adını zikrettiği 15 Temmuz Gazisi Ahmet Onay’la ilgili sosyal medyada bir görüntü paylaşıldı. 15 Temmuz gecesine ait görüntüde Onay’ın yaralı olmadığı dile getiriliyor.

KAN TUTTU, GAZİ OLDU

Ahmet Onay’ın 15 Temmuz videosu sosyal medyada ortalığı karıştırdı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın alnından öptüğü, organize suç örgütü lideri Sedat Sedat Peker’in araba hediye ettiği Onay’ın, o gece ayağının çizildiği, kan tuttuğu için fenalaştığı ortaya çıktı. 15 Temmuz’un sembol isimlerinden biri olan Onay, 15 Temmuz sonrasında hemen kamuda işe alındığı belirlendi.

“PEKER GALERİ AÇTI” İDDİASI

Ahmet Onay’ın dünkü açıklamaları sonrasında bir tanıdığı Onay’la ilgili paylaşımlar yaptı. Sosyal medyada Onay’ın paylaşımına cevap veren tanıdığı, “Sedat Peker sana sadece araba hediye etmedi, bir de galeri açtı. Yaralarım iyileşmedi diyorsun ama havaalanında yaralarına bakan doktor ufak bir kesik var diyor. Gazilik raporunda yara değil, psikolojisi bozulmuş diye raporun var yaran yok” demesi dikkat çekti.

 

 

 

Ahmet Onay, 15 Temmuz gecesi Erdoğan öptüğü için gazilik almış yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan AB’den desteği aldı ‘reformu’ rafa kaldırdı

Avrupa Birliği’ne şirin gözükmek için Yargı Reformu paketleri hazırlayan AKP hükumeti geri adım attı. AB’nin Türkiye’ye 3 milyar euro destek paketini onaylamasının ardından hukuk reformları rafa kalktı. AKP, OHAL uygulamalarını 3 yıl uzatmak için teklif hazırladı.

BOLD ANALİZ – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Avrupa ve ABD ile ilişkileri düzeltmek için insan hakları ve demokrasi alanında düzenleme vaadinde bulundu. Arka arkaya Yargı Reformu Paketleri açıklayan Erdoğan, ekonomi paketleriyle de yabancı yatırımcıya güven sözü verdi.

AVRUPA’YA BAŞKA TÜRKİYE’YE BAŞKA

Erdoğan, 14 Haziran 2021 tarihinde Brüksel’de düzenlenen NATO zirvesinde de liderlere demokratikleşme sözleri verdi. Görüşmelerde Türkiye’de hazırlanan son ‘yargı paketlerini’ örnek gösteren Erdoğan, AB liderlerini demokratik adımlar atacağına inandırdı.

EK 3 MİLYAR EURO DESTEĞİ KAPTI

NATO Zirvesi’nin ardından bir araya gelen AB Komisyonu, Türkiye’ye ek 3 milyar euro destek paketini görüştü. 25 Haziran 2021 tarihinde Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB liderlerinin Türkiye’ye göç anlaşması kapsamında 3 milyar euro verilmesi konusunda uzlaşmaya vardığını açıkladı. Aradan bir ay geçmeden AKP, 9 Temmuz 2021 tarihinde OHAL’i 3 yıl daha uzatan yasa teklifini TBMM’ye sundu.

ERDOĞAN PARAYI ALINCA ESKİ AYARLARA DÖNDÜ

Merkez Bankası (TCMB) rezervlerini eksi 47 milyar dolara düşüren Erdoğan yönetimi, AB’den desteği kapınca eski ayarlarına geri döndü. Türkiye Büyük Millet Meclis’ine sunulan torba yasa teklifine göre, OHAL ile getirilen toplu suçlarda gözaltı sürelerinin 12 güne kadar uzatılması, şirketlere yargı kararı olmaksızın kayyum atanması, mahkeme kararı olmadan kamudan ihraçlara izin verilmesi 3 yıl daha uzatılacak.

ADALET BAKANI’NIN ÇABALARI HAVADA KALDI

Yabancı yatırımcı çekmek için ekonomi toplantılarına katılan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün Yargı Reformu çabaları da havada kalmış oldu. Suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarıyla zor durumda kalan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talebi doğrultusunda sıkı yönetim uygulamalarının uzatılması kararlaştırıldı.

AKP OHAL hukuksuzluğuna devam edecek: Kamudan ihraç 3 yıl uzatılıyor

Erdoğan AB’den desteği aldı ‘reformu’ rafa kaldırdı yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan eski Danıştay Başkanı Güngör’ü Kamu Etik Kurulu Başkanlığına atadı: Çifte maaş alacak

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanlığına Danıştay Başkanıyken önünde cübbesini iliklemeye çalışan Zerrin Güngör’ü atadı. Güngör, emekli maaşının yanı sıra kurulda “huzur hakkı” parası da alacak.

BOLD – Tayyip Erdoğan, Resmi Gazetede yayınlanan karar ile Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkan ve üyelerine atama yaptı.

Erdoğan, Kamu Etik Kurulu’nun Başkanlığına 2013-2020 yılları arasında Danıştay Başkanı olarak görev yapan Zerrin Güngör’ü atadı. Başkanlığı sırasında AKP iktidarına yakın bir duruş sergileyen Güngör, Erdoğan ile birlikte Rize’de çay toplamaya gitmişti. Güngör, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü töreninde dönemin Başbakanı Erdoğan karşısında cübbesinin olmayan düğmelerini iliklemeye çalıştığı görüntüsüyle hatırlanıyor. Güngör, 15 Temmuz sonrası Danıştay üyelerini toplantı olduğu gerekçesiyle çağırıp tuzağa düşürmüş, yüksek yargı üyeleri polis tarafından Danıştay binasında gözaltına alınmıştı.

Alican Uludağ’ın haberine göre Güngör’ün kızı Gonca Hatinoğlu da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde avukat olarak görevi  yaparken, hakimliği kazanmış, atandığı Elazığ’a gitmeden Yargıtay Tetkik Hakimliği’ne getirilmiş, buradan da Saray’a geçici görevle atanmıştı.

Erdoğan’ın Kurula atadığı üyeler arasında eski Bakan Faruk Nafiz Özak, eski Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, eski AKP milletvekilleri Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Kutbettin Arzu, eski Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş bulunuyor.

15 Temmuz işkencelerinin şüphelisine ödül gibi atama

Erdoğan eski Danıştay Başkanı Güngör’ü Kamu Etik Kurulu Başkanlığına atadı: Çifte maaş alacak yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Cezaevinde fazladan yatan binlerce kişi var

Cezasının infazını doldurduğu halde Yargıtay karar vermediği için binlerce kişi hürriyetinden yoksun bırakılıyor. Sözcü yazarı Saygı Öztürk, bazı suçların denetimli serbestliğin dışında tutulduğunu belirterek, “Mahkeme eliyle kişinin hürriyeti kısıtlanıyor. Yasal süresinden fazla yatmaya devam edenlere, ailelerine Allah sabır versin” dedi.

BOLD – Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, Yargıtay’dan dosyası gelmediği için binlerce kişinin fazladan cezaevinde özgürlüğünden mahrum bırakıldığını belirtti.

Yargıtay’ın Ahlatlıbel’deki binasına taşınması ve adli tatil nedeniyle dosyalarla ilgili karar verilmesinin yıl sonunu bulacağının altını çizen Saygı Öztürk, ” Yargıtay’dan dosya ile ilgili “bozma” ya da “onama” çıksa bile yatar süresini dolduran ve tahliye edilmesi gereken binlerce tutuklu cezaevinde. Avukatlar, dilekçe veriyor, müvekkilinin fazladan yattığını, denetimli serbestlikten yararlanması gerekirken dosyaları incelenmediği için cezaevinde fazla tutulduğunu belirtiyor” ifadelerini kullandı.

Öztürk’ün yazısı şöyle:

“Cezaevlerinde yer kalmadığı için sıkça infaz sisteminde değişiklik yapılıyor. Bazı suçlar denetimli serbestlik dışında tutuluyor. Yararlanması gerekenler de, yargının üzerindeki ağır yük nedeniyle zamanında tahliye edilemiyor. Yargıtay’dan dosya ile ilgili “bozma” ya da “onama” çıksa bile yatar süresini dolduran ve tahliye edilmesi gereken binlerce tutuklu cezaevinde.

Bazı suçlar için “Denetimli Serbestlik” uygulaması var. Ama Yargıtay’dan dosyalar gelmediği için bunlar da zamanında gerçekleştirilemiyor. Açıkçası, mahkum, yatması gereken cezadan fazlasını yatıyor. Bu iş yoğunluğu devam ettikçe mahkeme eliyle kişi hürriyeti kısıtlaması devam edecek gibi gözüküyor.

FAZLADAN YATAN BİNLERCE KİŞİ VAR

Özellikle son bir yıldır Yargıtay’a gelen dosya sayısında önemli artış oldu. Bu durum, tahliyeleri hayli geciktiriyor. Ankara Barosu Avukatlarından Osman Oğuzhan’a sordum, sıkıntıların giderek arttığına dikkat çekti ve şunları söyledi: “Yargıtay’a gelen dosyanın incelenmesi ve karar verilmesi yılları buluyor. Yargıtay aşaması uzun sürdüğü için mahkumlar, çarptırıldıkları hapis cezasından da fazla yatıyor. Denetimli Serbestlikten yararlanamıyor. Yargıtay, elindeki dosya ile ilgili bozma ya da onama kararı verse bile tahliye elindeki dosya ile ilgili bozma ya da onama kararı verse bile tahliye edilmesi gerekenler, dosya yerel mahkemeye ulaşmadığı için tahliye edilemiyor. Şu anda cezaevinde fazladan yatan binlerce kişi var. Mahkeme eliyle kişi hürriyeti tahdit ediliyor.”

TAŞINMA DA UZATACAK

Terör davalarına, Yargıtay 3. Ceza Dairesi bakacak. Halen 16. Ceza Dairesi’nde bulunan dosyalar 3. Ceza Dairesi’ne devredilecek. Bu devir işlemlerinin yaratacağı gecikme bir yana, Yargıtay’da, Ahlatlıbel’e taşınıyor. 20 Temmuz’da da adli tatil başlayacak.

Bu durumda, bir dosyanın ele alınması Eylül ayını bulacak. İncelenmesi, dosya ile ilgili onama ya da bozma kararının verilmesi neredeyse yılsonunu bulacak. Şu anda yasal süresinden fazla yatmaya devam edenlere, ailelerine Allah sabır versin. Avukatlar, dilekçe veriyor, müvekkilinin fazladan yattığını, denetimli serbestlikten yararlanması gerekirken dosyaları incelenmediği için cezaevinde fazla tutulduğunu belirtiyor. Yargıtay’a gönderilen dilekçelerden örnekler verelim:

FAZLADAN YATILIYOR

“Müvekkilim S.E, 18 Haziran 2016 tarihinde gözaltına alındı, 20 Temmuz 2016 tarihinde tutuklandı. Yargılama sonucu 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ekteki hesaplama cetveli dikkate alındığında müvekkilin yatarı 5 yıl 7 ay 16 gün olup, tahliyesine 1 yıl kala Denetimli Serbestlikten yararlanarak cezaevinden tahliye edilecektir. Dolayısıyla müvekkil cezanın 4 yıl 7 ay 16 gününü cezaevinde çektikten sonra denetimli serbestlikten yararlanarak serbest bırakılmalıdır. Müvekkilin yukarıdaki hesaplama uyarınca 4 yıl 7 ay 27 gün cezaevinde fiilen kaldığı için Denetimli Serbestlikten faydalanarak tahliyesi gerekecektir.

Ancak gerek Bölge Adliye Mahkemesi gerek Yargıtay’daki safahatın çok uzun sürmesi sebebiyle müvekkil lehine olan İnfaz Kanunundaki Denetimli Serbestlikten faydalanamamış böylece hakkı sekteye uğrayarak mağdur olmuştur. Yüksek Dairece müvekkilin mağduriyetinin giderilmesi amacıyla öncelikle tahliyesine veya Denetimli Serbestlik ilkesinin uygulanmasını temin için öncelikle ve ivedilikle derdest dosyanın ele alınarak bir hüküm verilmesini talep ediyoruz.”

Yine S.E ucuz kurtuldu, cezaevinde 3 ay fazla yattıktan sonra denetimli serbestlikten yararlanıp tahliye edildi. Kardın mahkum B.T. cezaevinde 3 ay fazla tutuldu. H.O.D ise . tahliye edilmesi gereken sürenin üzerinden 4 ay geçmesine rağmen halen cezaevinde tutuluyor.”

AKP OHAL hukuksuzluğuna devam edecek: Kamudan ihraç 3 yıl uzatılıyor

Cezaevinde fazladan yatan binlerce kişi var yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Fatih Altaylı: İktidar 2023 seçimlerine OHAL altında gitmek istiyor

Gazeteci Fatih Altaylı, AKP hükumetinin OHAL düzenlemelerinin süresini 3 yıl uzatan teklifini yorumladı. Altaylı, yazısında “İktidar 2023 seçimlerine “OHAL” altında gitmek istemekte, seçim sürecinde OHAL yetkilerini kullanmayı amaçlamaktadır” tespiti yaptı.

BOLD – AKP hükumetinin kamudan ihraçları ve gözaltı süresiyle ilgili KHK’ları 3 yıl uzatan torba yasa teklifi 2023 seçimlerinin başlangıcı olarak değerlendirildi. Aynı gün iki gazeteci 2023 seçimleri yazısı kaleme aldı.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, “Bakın sevgili okurlar, Türkiye Cumhuriyeti 100 yıla yakın geçmişinde çok badireler atlattı. Daha yola çıkarken, 1925’te genç Cumhuriyet’e karşı İngiliz destekli bir kalkışma gerçekleştirildi, öyle dandik bir kalkışma olmayan Şeyh Sait İsyanı çıkarıldı. Bu isyan üzerine devlet bir tür OHAL uygulaması olan “Takriri Sükun Kanunu”nu yani bildik Türkçe ile “Huzurun Sağlanması Yasası” çıkardı. Ama o kanun 4 yıl sonra 1929’te ilga edildi yani yürürlükten kaldırıldı” diye yazdı.

İYİ NİYETLİ OLMAYAN BİR YAKLAŞIM

Buna karşın 15 Temmuz’un üzerinden 5 yıl geçtiğini kaydeden Altaylı, “İlan edilen OHAL hala fiili olarak devam ediyor ve iktidar bu yetkileri 3 yıl daha uzatarak 8 yıl boyunca kullanmak istiyor. Bu çok açık biçimde iyi niyetli olmayan bir yaklaşımdır. Buradaki amaç 15 Temmuz sonrası gerekli olan temizliğin yapılması değildir. İktidar 2023 seçimlerine “OHAL” altında gitmek istemekte, seçim sürecinde OHAL yetkilerini kullanmayı amaçlamaktadır. OHAL altında gidilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi, giderek bir OHAL sistemi haline dönüşmektedir” tepkisi verdi.

AHMET HAKAN: ERDOĞAN SEÇİMİN STARTINI VERDİ

Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan ise “Cumhurbaşkanı Erdoğan, startı verdi: Seçim kampanyası başladı. Genelde seçime üç beş ay kala girdiğimiz seçim sath-ı mailine bu sefer çok ama çok erken girmiş bulunmaktayız. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun seçim kampanyasına tanıklık edeceğiz” ifadelerini kullandı.

15 Temmuz işkencelerinin şüphelisine ödül gibi atama

Fatih Altaylı: İktidar 2023 seçimlerine OHAL altında gitmek istiyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

AKP hükumeti İsrail’le yakınlaşıyor: Tel Aviv’e kültür müşaviri atandı

AKP hükumeti, Tayyip Erdoğan’ın, “one minute” çıkışı yaptığı İsrail’le ilişkileri normalleştirmek için yeni bir adım attı. Hükumet, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’ne kültür müşaviri olarak Selim Öztürk’ü atadı.

BOLD – AKP iktidarı, İsrail’le perde arkasında gizli sürdürdüğü ilişkileri alenileştirmek için adım attı. Başlatılan normalleşme adımları kapsamında Tel Aviv Büyükelçiliği’ne kültür müşaviri atandı.

11 YIL SONRA İLK ATAMA

İsrail’le “normalleşme” görüşmelerinde bulunan Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’nde kültür müşavirliği görevine Selim Öztürk getirildi. Söz konusu makama on bir yıl aradan sonra bir isim atamış oldu. İsrail de şubat ayında Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarlığı’na Irit Lillian’ı atamıştı.

AÇIKLAMA YAPTI: GÖREVİME BAŞLADIM

Konuya ilişkin olarak açıklamada bulunan Öztürk, kendisinin on bir yıl aradan sonra atanan ilk müşavir olduğunu söyledi. Öztürk, açıklamasında, “Uzun ve zor bir süreçten sonra Tel Aviv büyükelçiliğimizde kültür müşaviri olarak görevime başlamış bulunmaktayım. On bir yıl aradan sonra atanan ilk müşavir olmak benim için onur. Umarım iki ülke arası ilişkilerin iyileşmesine katkıda bulunabilirim” dedi.

ERDOĞAN: MÜNASEBETLERİ DAHA İYİ NOKTAYA TAŞIMAYI ARZU EDİYORUZ

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz aylarda Türkiye ile İsrail arasındaki yeni “normalleşme” sürecine dair konuşmuştu. Erdoğan, konuya ilişkin olarak, İsrail ile istihbari noktada iletişimde bulunulduğunu belirtmiş ve gönüllerinin İsrail ile münasebetleri daha iyi bir noktaya taşımayı arzu ettiğini dile getirmişti.

İLİŞKİLER GERGİNKEN KUDÜS BAŞKENT OLARAK TANINDI

AKP iktidarının sunduğu ve TBMM’de kabul edilen bir anlaşma ile Türkiye İsrail arasında krize yol açan Mavi Marmara olayı kapatılırken Kudüs ise İsrail’in başkenti olarak tanındı. Mavi Marmara olayında İsrail ile varılan tazminat anlaşmasında AKP hükûmetinin imzaladığı belgede “Bu Anlaşma, Ankara ve Kudüs’te 28 Haziran 2016 tarihinde her biri eşit derecede geçerli Türkçe, İbranice ve İngilizce dillerinde ikişer nüsha halinde akdedilmiştir. Yorum farklılığı halinde İngilizce metin esas alınacaktır” maddesi yer aldı.

DIŞİŞLERİ SİTESİNDE BAŞKENT KUDÜS YAPILDI

Dışişleri Bakanlığı da sitesinde İsrail’le ilgili ülke tanıtımında daha önce Tel Aviv olarak yer alan başkent ibaresi Kudüs olarak düzenlendi. Bunun ortaya çıkmasının ardından gelen tepkiler sonrası İsrail’in başkenti olarak yer alan Kudüs ifadesi silindi. Bakanlığın sitesinde şu an İsrail’in başkenti kısmı boş olarak duruyor.

TİCARET REKOR ÜSTÜNE REKOR KIRIYOR

Mavi Marmara davasından vazgeçen AKP hükumeti, İsrail’in Filistin’e yönelik her saldırısında aynı yolu izliyor. İsrail’i kınayan açıklamalar yapan AKP’liler, Filistinli mağdurların yanında olduklarını iddia ediyor. Ancak AKP hükumetine yakın isimler İsrail ile milyar dolarlık ticarete devam ediyor. Türkiye ile İsrail arasında ticaret hacmi 2002 yılına göre 3.5 kat artarak 6,2 milyar dolara ulaştı.

 

Kamunun tatil tesisleri satılıyor: Diyanet Bodrum’a 100 milyon liralık külliye yapıyor

AKP hükumeti İsrail’le yakınlaşıyor: Tel Aviv’e kültür müşaviri atandı yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Davutoğlu’ndan Bahçeli’ye “Serok” göndermesi

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretinde “Biji Serok Erdoğan” sloganları atıldı. Gelecek Partisi sosyal medya hesabından paylaştığı videoda “serok” kelimesi üzerinden daha önce Ahmet Davutoğlu’nu eleştiren Devlet Bahçeli’nin “Serok Erdoğan” sloganlarına sessiz kalışını tiye aldı.

BOLD – Gelecek Partisi resmi hesabından paylaşılan videoda AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Diyarbakır’da atılan “Serok Erdoğan”  sloganlarına sessiz kalması nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tiye alındı.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Diyarbakır’da AKP Genişletilmiş İl Danışma Toplantısı’nda konuştuğu sırada partililer “Biji, Serok Erdoğan” şeklinde slogan attı. Daha önce aynı slogan nedeniyle Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu topa tutan Bahçeli’nin Erdoğan’a karşı sessizliği gündem oldu. Konuya ilişkin resmi hesaptan “Serok?” diye bir video yayınlayan Gelecek Partisi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sessizliğini tiye aldı.

 

AKP OHAL hukuksuzluğuna devam edecek: Kamudan ihraç 3 yıl uzatılıyor

Davutoğlu’ndan Bahçeli’ye “Serok” göndermesi yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Kamunun tatil tesisleri satılıyor: Diyanet Bodrum’a 100 milyon liralık külliye yapıyor

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla kamu kurumlarının Ege ve Akdeniz sahillerindeki kamp ve tesisleri özelleştirme kapsamına alındı. Tasarruf adı altında Emniyet, Jandarma, SGK ve TCDD’nin tatil kampları satışa çıkarılırken, Diyanet için Bodrum’da Gökova Koyu’nda 100 milyon liralık külliye inşa ediliyor.

BOLD – Erdoğan imzasıyla Resmi Gazetede yayımlanan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kararına göre 18 eğitim kampı ve sosyal tesisleri satış sürecine girdi. Özelleştirme kapsamına alınan kamp ve tesislerin çoğu Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunuyor.

Türkiye’nin en gözde tatil beldeleri Marmaris, Kuşadası, Seferihisar, Manavgat, Didim, Gökçeada ile Beşiktaş Boğaz’da yer alan arazi ve tesisler idare eliyle satılabilecek, kiralanabilecek, işletme devri ya da kat arsa karşılığı inşaat yaptırılabilecek.

2025’E KADAR SATILACAK

Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Altyapı Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, TCDD, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi gibi kurumların arazileri satışa çıkarıldı. Satışlar 2025 yılına kadar tamamlanacak.

ARSALARA İNŞAAT YAPILACAK

Tesislerin özelleştirme süreciyle ilgili şu ifadelere yer verildi: “Varlıkların satış, kiralama, işletme hakkının verilmesi, mülkiyetin gayrı ayni hakların tesisi, gelir otaklığı modeli ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar veya kat/arsa karşılığı inşaat yaptırma yöntemlerinden biri veya birkaçının birlikte uygulanarak özelleştirilmesine karar verilmiştir”

YARGI KARARINA RAĞMEN DİYANET’E KÜLLİYE

Erdoğan imzasıyla her gün başka bir kurumun arazisi ve tesisleri satışa çıkarılırken, Diyanet İşleri Başkanlığı, Bodrum’a külliye adı altında tatil tesisi yapıyor. Bodrum Ortakent Kargı Caddesi üzerinde ve bütün Gökova Koyu’nu gören 10 bin 300 metrekarelik araziye yapılan külliye tesisi için 100 milyon TL harcanacak. İlk olarak 2016’da gündeme gelmiş, Bodrumluların itirazı ve hukuki süreç nedeniyle hafriyat çalışmaları durdurulmuştu. Ancak hafriyat çalışmaları yeniden başladı.

15 Temmuz işkencelerinin şüphelisine ödül gibi atama

Kamunun tatil tesisleri satılıyor: Diyanet Bodrum’a 100 milyon liralık külliye yapıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

15 Temmuz işkencelerinin şüphelisine ödül gibi atama

15 Temmuz’da başta eski Orgeneral Akın Öztürk olmak üzere gözaltına alınanlara işkence yaptığı kayda giren dönemin TEM Şube Amir Yardımcısı Elif Uzun Sümercan, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Yardımcılığına atandı.

BOLD – 15 Temmuz’un işkencecileri arasında yer alan TEM Şube Amir Yardımcısı Elif (Uzun) Sümercan, AKP’li Cumhurbaşkanı kararıyla geçen yıl kasım ayında Kültür ve Turizm Bakanlığında Daire Başkanlığına, bugün yayınlanan kararname ile Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Yardımcılığına atandı.

ADI İŞKENCE RAPORUNDA YAR ALDI

Resmi Gazete’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre Kültür ve Turizm Bakanlığında açık bulunan Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Yardımcılığına Elif Uzun Sümercan atandı. Sümercan’ın adı Merkezi ABD’de bulunan insan hakları kurumu Advocates of Silenced Turkey (AST), “Türkiye’deki İşkenceciler” başlıklı raporuna da girmişti. Bülent Ceyhan’ın hazırladığı raporda 48 işkencecinin yaptıkları, tanıkların ve belgelerin ışığında gözler önüne seriliyor.

Elif Uzun Sümercan.

MESLEKTAŞLARI DAYANAMADI: YETER ARTIK ELİF

Raporda eski Orgeneral Akın Öztürk’e yoğun işkence yapan, meslektaşlarının da artık dayanamayıp ‘yeter artık Elif’ dedikleri kişinin TEM Şube Amir Yardımcısı Elif Sümercan olduğu bilgisi veriliyor.  15 Temmuz sonrası gözaltında en ağır işkence gören isimlerden biri de eski Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Yüksek Askeri Şura üyesi Orgeneral Akın Öztürk’tü. Kulağı kesik ve darp edilmiş şekilde devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı ve resmi televizyon kanalı TRT’de görüntüleri yayınlanan Öztürk’ün gördüğü işkenceleri özellikle o sırada gözaltında bulunan görgü tanıkları detaylı bir şekilde basın yayın kuruluşlarına anlatmıştı.

EŞİ DE ABD’DE ARANIYOR

İşkenceci olmasının deşifre olmasının ardından Twitter hesabını korumaya alan Sümercan, özel hayatı ihlal edildiği gerekçesiyle hakkındaki haberlere ve twitter mesajlarına erişim yasağı kararı aldırdı. Sümercan’ın daha sonra da soyadına “Uzun” ekletmesi dikkat çekti. Elif Sümercan ile ilgili raporda bir başka bilgi de dikkat çekiyor. Sümercan’ın eşi Mustafa Murat Sümercan, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olaylı ABD ziyareti sırasında sivilleri darp eden polislerden biri. ABD’de hakkında yakalama kararı çıkarılan Mustafa Murat Sümercan arananlar listesinde.

Eski il başkanı AKP teşkilatına silah dağıtımı konusunda Erdoğan’ı işaret etti

15 Temmuz işkencelerinin şüphelisine ödül gibi atama yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

AKP OHAL hukuksuzluğuna devam edecek: Kamudan ihraç 3 yıl uzatılıyor

AKP, 15 Temmuz’un ardından ilan edilen Olağanüstü Hal yetkilerini 3 yıl daha uzatan teklifi Meclis’e sundu. Teklife göre kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri alınması gibi düzenlemelerin süresi 31 Temmuz’dan itibaren 3 yıl uzatılacak.

BOLD – AKP’li milletvekilleri, ekonomiye ilişkin düzenlemeler ile kamuda çalışanlara ilişkin birçok düzenlemeyi de içeren 18 Kanun ve 2 KHK’da değişiklik öngören yeni torba kanun teklifini TBMM’ye sundu.

Buna göre, terör suçlarında iki haftalık gözaltı uygulaması, TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması ve kamu görevlilerinin “terörle mücadele” adı altında görevden alınması uygulaması üç yıl daha yürürlükte olacak.

Yeni teklif ile kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri alınması gibi düzenlemelerin süresi 31 Temmuz’dan itibaren 3 yıl uzatılabilecek.

Gözaltı sürelerinin bazı suçlarla ilgili olarak yeniden düzenlenmesini ve ek gözaltı sürelerinin getirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanışının da 31 Temmuz’dan itibaren 3 yıl uzatılması teklif edildi.

OHAL kararnameleri ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum atanması uygulaması da üç yıl boyunca devam edecek. Bu süre içerisinde TMSF bu yetkiyi kullanmaya devam edecek.

KORUCU ÜCRETİ ARTIRILACAK

Teklifte ayrıca, korucuların ücretinin asgari ücret altında kalmaması ve tütün ticareti yapanlara yönelik cezaların 1 yıl ertelenmesi de yer alıyor.

Eski il başkanı AKP teşkilatına silah dağıtımı konusunda Erdoğan’ı işaret etti

AKP OHAL hukuksuzluğuna devam edecek: Kamudan ihraç 3 yıl uzatılıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

9 Temmuz 2021 Cuma

Eski il başkanı AKP teşkilatına silah dağıtımı konusunda Erdoğan’ı işaret etti

AKP eski İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in öne sürdüğü silah dağıtımı konusunda “Cumhurbaşkanımızın bilgisi olmadan AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Başkanının aracının kasasına kalaşnikof koyabilecek, dağıtabilecek, bu ülkede hangi Allah’ın kulu var?” dedi.

BOLD – 15 Temmuz gecesi İstanbul Havalimanı’nda AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sağında yer alan AKP eski İstanbul İl Başkanı ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selim Temurci, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in öne sürdüğü silah dağıtımı konusunda Erdoğan’ı işaret etti. Temurci, “Cumhurbaşkanımızın bilgisi olmadan AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Başkanının aracının kasasına kalaşnikof koyabilecek, dağıtabilecek, bu ülkede hangi Allah’ın kulu var?” dedi.

SOYLU’DAN DAHA ÇOK DAMAT ALBAYRAK İŞİN İÇİNDEDİR

Temurci, TV5’te katıldığı bir programda Sedat Peker’in dün ortaya attığı Süleyman Soylu’nun 15 Temmuz ve sonrasında silah dağıttığı iddialarına ilişkin dikkat çeken değerlendirmeler yaptı. 15 Temmuz döneminde AKP İstanbul İl Başkanı Temurci, “Benim gençlik kolları başkanım şayet böyle bir şeyin içerisindeyse, açık ifade edeceğim, Sayın Soylu’dan çok daha fazla bu işin içerisinde damat Berat Albayrak olduğunu düşünüyorum” dedi.

CUMHURBAŞKANI’NDAN HABERSİZ DAĞITACAK HANGİ ALLAH’IN KULU VAR?

AKP’de Erdoğan’dan habersiz birşey yapılamayacağını vurgulayan Temurci, “Cumhurbaşkanımızın bilgisi olmadan AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Başkanının aracının kasasına kalaşnikof koyabilecek, dağıtabilecek, bu ülkede hangi Allah’ın kulu var?” diye sordu.

 

 

İddianameyi yazan savcı cezaevinde: Yargıtay 28 Şubat davasında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın müebbet cezalarını onadı

Eski il başkanı AKP teşkilatına silah dağıtımı konusunda Erdoğan’ı işaret etti yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

İddianameyi yazan savcı cezaevinde: Yargıtay 28 Şubat davasında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın müebbet cezalarını onadı

Yargıtay, 28 Şubat davasında aralarında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir ile Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 sanığa verilen hapis cezası kararlarını onadı. Yargıtay’ın onadığı 28 Şubat davasının iddianamesini hazırlayan savcı Mustafa Bilgili ise cezaevinde tutuklu bulunuyor.

BOLD –   Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle dosyanın temyizini inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 28 Şubat davasında yerel mahkemenin Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 sanığa verilen mahkumiyet kararını onadı.

Dairenin kararında, 28 Şubat 1997’de birtakım sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra basın yayın kuruluşları, üniversiteler, sendikalar, sermaye çevreleri, sivil bürokrasi ve yargı mensuplarının desteğiyle, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararların hükümete dayatıldığı ve seçilmiş bir hükümetin işlevsiz hale getirildiği belirtildi.

Söz konusu süreçte yaşananların anlatıldığı kararda, suçun icra hareketleri üzerinde müşterek hakimiyet kurdukları tespit edildiği belirtilen emekli generaller Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker’in, olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti icra heyeti vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek” suçu bakımından “müşterek fail” olarak sorumlu oldukları belirtildi. Daire, bu 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezalarını onadı.

Emekli Orgeneral Çetin Doğan.

Daire, aynı suçtan müebbet hapis cezası verilen sanıklardan eski YÖK üyesi Erdoğan Öznal, dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya ve dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Muhittin Erdal Şenel’in eylemlerinin de ‘suça yardım’ kapsamında olduğu gerekçesiyle haklarındaki kararın bozulmasına hükmetti.

Yerel mahkemede “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak” suçu bakımından “gizli ittifak” suçunu işlediklerine ancak 765 sayılı Kanun’da 10 yıllık asli zaman aşımı süresi nedeniyle dosyalarının düşürülmesine ve beraatine hükmedilenlerin de arasında olduğu sanıklar İbrahim Selman Yazıcı, İzzettin İyigün, Altaç Atılan, Ersin Yılmaz, Kamuran Orhon, Köksal Karabay, Metin Yaşar Yükselen, Orhan Yöney, Refik Zeytinci, Şevket Turan, Şükrü Sarıışık ve Yücel Özsır’ın dosyalarının bozulması kararlaştırıldı.

Daire ayrıca 37 sanık hakkındaki beraat kararını onadı.

DAVAYI AÇAN SAVCI BİLGİLİ CEZAEVİNDE

28 Şubat davasında ilk gözaltılar 12 Nisan 2012’de aralarında eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir ile birlikte 30 askerle başladı. 12 Nisan 2012 – 6 Mart 2013 tarihleri arasında 12 dalga halinde 103 sanık soruşturmaya dahil edildi, bunlardan 76’sı tutuklandı. Soruşturmanın tek sivili ise eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz oldu. 28 Şubat postmodern darbe girişimine ilişkin soruşturmayı yürüten ve davayı açan Savcı Mustafa Bilgili ise 15 Temmuz’un ardından tutuklanarak cezaevine konuldu. Bilgili’ye Kozmik Oda’da arama yaptırdığı gerekçesiyle 17 yıl hapis cezası verildi. Öte yandan 28 Şubat davasında yargılanan eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı dava sürecinde hayatını kaybetmişti. Davada yargılanan 21 sanıktan 3’ü ise istinaf sürecinde hayatını kaybetti.

Sedat Peker 15 Temmuz öncesi ve sonrası dağıtılan silahları anlattı

İddianameyi yazan savcı cezaevinde: Yargıtay 28 Şubat davasında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın müebbet cezalarını onadı yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Yargıtay’ın bozduğu davada askeri öğrencilere tahliye yok

15 Temmuz’da İstanbul’da TRT’nin Ulus’taki yerleşkesi ve Digiturk binasının basılmasıyla ilgili davada mahkeme Yargıtay’ın bozma kararına rağmen askeri öğrencilerin tutukluluğunun devamına karar verdi.

BOLD – İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Bakırköy Adalet Sarayı Konferans Salonu’nda yaptığı duruşmaya, 33 sanık ile avukatları katılırken, bazı sanıklar Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.

Duruşmada ara kararını açıklayan mahkeme, biri astsubay, 37 askeri öğrenci olmak üzere 38 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 5-6-7 Ekim tarihlerine ertelendi.

TRT ve Digiturk’un basılmasıyla ilgili davada İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi, 37 askeri öğrenciye “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan müebbet hapis cezaları vermişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bazı sanıklar hakkındaki cezayı onarken, askeri öğrencilerin müebbet hapis cezasını bozmuştu. Daire, askeri öğrencilerin eyleminin “Anayasa’yı ihlal suçuna yardımı” oluşturacağına hükmetmişti.

Düşünce suçlularına tahliye yolu: Anayasa Mahkemesi infaz yasasında adaleti sağlayacak mı?

Yargıtay’ın bozduğu davada askeri öğrencilere tahliye yok yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan’ın Afganistan planı: Suriyeli silahlı muhaliflere ‘özel güvenlik şirketi’ ile paravan

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Erdoğan yönetiminin Libya ve Dağlık Karabağ’da olduğu gibi Suriyeli muhalif grupları Afganistan’a taşıyacağını ileri sürdü. Ancak iddiaya göre bu kez farklı bir yöntem kullanılacak ve Suriyeli silahlı muhalifler ‘özel Türk güvenlik şirketleri’ elemanı olarak gösterilecek.

BOLD – Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR),  Türk istihbaratı ile Suriye’de Afrin ve Türkiye’nin kontrolündeki diğer bölgelerde bulunan muhalif gruplarının liderlerinin, Suriyeli savaşçıların Afganistan’a götürülmesi konusunda anlaştığını bildirdi.

Ancak Türkiye Libya ve Dağlık Karabağ’da savaştırdığı Suriyeli muhalifleri farklı bir yöntemle Afganistan’a taşıyacak. Suriyeli muhalifler Afganistan’da resmi sözleşmeli olarak Türk özel güvenlik şirketleri aracılığıyla işe alınacak.

2 BİN – 3 BİN DOLAR MAAŞ ALACAKLAR

SOHR’a göre, Suriyeli muhalif savaşçılar liderlerine güvenmedikleri için bu süreç örgütler aracılığıyla değil Türk güvenlik şirketleri aracılığıyla yürütülecek ve Eylül ayında başlayacak. Paralı askerlerin Afganistan’da görevi, Kabil Havalimanı’nın, devlet kurumlarının, askeri karargahların ve uluslararası güçlerin koruması olacak.

Paralı askerler Taliban’a karşı herhangi bir askeri operasyonda yer almayacaklar ve aylık 2 bin ila 3 bin dolar arasında değişen maaşlar alacaklar.

SOHR’a bilgi veren kaynaklar, bu paralı askerlerin Kabil’deki varlıklarını yasallaştırmak ve uluslararası hukuk noktasında sıkıntı yaşamak için Türkiye’nin savaşçıları güvenlik şirketlerinde çalışan olarak kaydedeceğini ifade etti.

ABD’DEN ‘ULUSLARARASI HUKUK’ VURGUSU

Türkiye’nin Afganistan’a Suriyeli muhalif savaşçıları göndereceği iddialarına ABD’den de yanıt geldi. Savunma Bakanlığı sözcüsü, bu iddiaları teyit edemeyeceğini ancak, Kabil Havaalanı’nın güvenliğini sağlayacak gücün uluslararası hukuka uygun olması gerektiğini kaydetti

Pentagon sözcüsü John Kirby, bu yöndeki haberleri görmediğinden teyit edecek durumda olmadığını kaydetti. Havaalanındaki güvenliğin, sadece ABD’nin değil, Kabil ve Afganistan’da kalmak isteyen diğer ulusların diplomatik varlığa sahip olabilmesi için kesinlikle kritik olduğuna inandıklarını vurgulayan Kirby, görev yapacak güvenlik güçleri için de uluslararası hukuk vurgusu yaptı.

Kirby, “Bu güvenlik varlığının yetkin ve yetenekli olması ve uluslararası hukukun üstünlüğüne ve uluslararası güvenlik güçleri için uygun tutum ve davranışlara tabi olması bizim için olağanüstü derecede önemli olacaktır. Bu protokollerden sorumlu olacaklar ve bu tür protokoller kapsamında da hesap verebilmeliler’’ dedi. Pentagon sözcüsü Kirby, daha fazla yorum yapmayarak toplantıyı noktaladı.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda ve Afrin bölgesinde kullandığı muhalif savaşçıların özellikle Kürtlere karşı bazı eylemleri ve suçlar Batı basınında çokça habere konu oluyor.

Uluslararası hukuk uzmanları bu suçlar dolayısıyla Türkiye’nin ileride başının çokça ağrıyacağını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dahil uluslararası mahkemelerde yargılanabileceğini ifade ediyor. Uzmanlar, Suriye’nin AİHM’nin görev sahası içinde olmasa bile daha önce verilen emsal kararların buna imkan verdiğini dile getiriyor.

AP’NİN HABERİ VE AKAR’IN AÇIKLAMALARI SOHR’UN İDDİASINI ANLAMLI KILIYOR

Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir haberde Amerikan Ordusu’nun Afganistan’da çekilmesinin ardından ülkede ABD diplomatik misyonları korumak için 650 asker bırakacağını bildirmişti.

Ayrıca Afganistan’da bırakılacak 100 kadar Amerikan askerinin de Kabil Havalimanı’nın güvenliğinde Türk askerlere yardım edeceği ve Eylül ayına kadar ülkede kalacağı ifade edilmişti. Ancak haberde neden Eylül ayına kadar kalacakları ve Eylül ayında şartlarda ne gibi değişikliğin olacağına dair bir bilgi verilmemişti.

Bu haber SOHR’un iddiası ile yan yana getirildiğinde anlam kazanıyor çünkü SOHR, Suriyeli muhalif savaşçıların Eylül ayında Afganistan’a taşınmaya başlanacağını belirtti.

SOHR’un iddiasına anlam kazandıran bir başka durum ise Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın geçtiğimiz günlerdeki açıklaması

Hulusi Akar, 23 Haziran’da Meclis’te gazetecilerin sorularına verdiği cevapta, Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’ın işletmesinin devralınması ve güvenliğinin sağlanması planı kapsamında bu ülkeye daha fazla asker gönderilmeyeceğini ifade etmişti.

Türkiye’nin Afganistan’da şu anda 500 civarında askeri bulunuyor. Bu askerlerin bir kısmı Afgan askerlere eğitim veriyor, bir kısmı da Kabil Havalimanı’nın askeri kısmının güvenliğini sağlıyor.

ABD’nin sadece Kabil’deki büyükelçiliğini korumak için 650 asker bulundurduğu bir ortamda Türkiye’nin çok geniş bir alana yayılan Kabil Havalimanı’nın güvenliğini 500 askerle sağlaması mümkün değil. Çünkü havaalanı eskiden beri roket ve havan saldırılarına maruz kalıyor. Ayrıca iniş-kalkış yapan uçakların güvenliği de ayrı bir sorun.

TÜRKİYE, KABİL HAVALİMANI’NIN GÜVENLİĞİNE TALİP

Washington ile ilişkilerin dibe vurduğu son dönemde AKP iktidarı, Haziran ayında yapılan NATO Zirvesi öncesinde ABD Başkanı Joe Biden’ı memnun edecek bir öneri ile ön plana çıktı ve ABD ile NATO askerlerinin çekilmesinin ardından hiç kimsenin talip olmadığı Kabil Havalimanı’nın güvenliğini üstlenmek istediğini açıkladı.

Dağlık bir bölgede yer alan, deniz ulaşımı olmayan ve karayollarında ciddi bir güvenlik sıkıntısı bulunan Afganistan’ın dış dünyayla bağının kurulabilmesi için Kabil Uluslararası Havalimanı hayati bir role sahip.

Kabil Havalimanı, çekilme sonrası güvenliğin sağlanması konusunda öncelikli yerler arasında yer alıyor.

Bazı ülkeler, Afganistan’daki diplomatik misyonlarını tutmanın ön koşulu olarak havalimanı ve hava taşımacılığının güvenliğini öne sürüyor.

Dahası uluslararası yardım kuruluşları bu ülkeye gerekli insani yardımları bu havalimanını kullanarak ulaştırıyor.

Topyekun bir savaşın Kabil’i tehdit etmesi durumunda Kabil’de misyonları bulunan ülkelerin ve örgütlerin personellerini nasıl güvenli bir şekilde tahliye edebilecekleri konusu da ciddi soru işaretleri yaratıyor.

Avustralya güvenlik gerekçesiyle ülkedeki büyükelçiliğini kapattı. Havalimanının güvenliğinin sağlanamaması durumunda başka ülkelerin de diplomatik temsilciliklerini kapatması bekleniyor.

Türkiye’nin Afganistan’da Taliban çıkmazı: Mezar-ı Şerif Başkonsolosluğu kapatıldı

Erdoğan’ın Afganistan planı: Suriyeli silahlı muhaliflere ‘özel güvenlik şirketi’ ile paravan yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

İşçi eylemleri her yerde: Eşitlik için haklarını arıyorlar

İşten çıkarılan, haklarını alamayan işçilerin sayısı giderek artıyor. Yurdun dört bir yanında işçiler yaptıkları eylemlerle hak arayışlarını sürdürüyor.

BOLD ANALİZ – AKP iktidarında haklarını alamadıkları için mağdur olan işçiler seslerini Ankara’ya duyurmaya çalışıyor. İşçiler 40 dereceyi bulan yaz sıcağında yollarda haklarını arayan işçiler kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyor.

TAZMİNATLARINI ALAMAYAN İŞÇİLER ANKARA’YA YÜRÜYOR

Manisa’nın Soma ilçesinde faaliyet yürüten Uyar Maden tarafından 8 yıldır tazminatları ödenmeyen işçiler, üyesi oldukları Bağımsız Maden İşçileri Sendikası (Bağımsız Maden-İş) ile birlikte bir süredir çeşitli eylem ve etkinlikler düzenliyor. İşçiler, 7 Kasım 2020’de Ankara’ya yürüyerek, tazminatlarının verileceğine dair söz aldı. Ancak aradan geçen zamana rağmen verilen sözler yerine getirilmedi. İşçiler, yeniden Ankara’ya yürüme kararı aldı. Ancak bu kez polisler Ankara girişinde işçilerin yürüyüşüne engel oluyor.

“İKTİDAR PATRONLARI KORUYOR” İDDİASI

Günlerce taş beton üzerinden uyanarak seslerini duyurmaya çalışan işçiler, 8 yıldır yaşadıkları sorunları ve taleplerini anlattı. Uyar Maden sahiplerinin kendilerine “İstemediğim sürece kimse benden tazminat alamaz’ dediğini aktaran işçiler, bu kişilerin arkasında hangi siyasetçilerin olduğunu ve koruduğunu bilmediklerini kaydetti. İktidarın maden sahiplerini koruduğu için haklarının verilmediği öne süren işçiler taş beton üzerine yatıp hak arayışlarını sürdürüyor. Meclis’e yürümeleri engellenen maden işçileri Ankara girişinde tepki olarak baretlerini kırdı.

ELEKTRİK İŞÇİLERİNDEN ZAM EYLEMİ

Elektrik işçileri kendilerine enflasyonun yarısı kadar zam önerilmesine tepki gösterdi. Tes-İş’in yüzde 17.5’lik resmi enflasyonun bile altında kalan rakamda mutabık kalması işçilerin öfkesine neden oldu. “Sefalet zammına hayır”, “Böyle sendika istemiyoruz” ve “Kayıplarımız karşılansın” diyen işçiler önceki gün akşam saatlerinde sendika binasının önünde bir eylem yaptı. enflasyonun üzerinde bir ücret artışı bekleyen işçiler “Elektriğe tek seferde yüzde 15 zam yapanlar bize yüzde 9 zam yapıyorlar” diye tepki gösterdi.

İŞÇİLERDEN “ÇALIŞMAYIZ” TEHDİDİ

Yüzlerce Ayedaş işçisi de toplu sözleşme sürecinde kendilerine sunulan zamma karşı Maltepe EnerjiSA Genel Müdürlüğü önünde bir araya geldi. Tes-İş üyesi Ayedaş işçileri, resmi enflasyonun bile altında kalan yüzde 9’luk zammı kabul etmediklerini belirterek, “Sefalet ücreti istemiyoruz” sloganını attı. İstedikleri zammın verilmemesi halinde çalışmayacaklarını belirten işçiler, “Okumacı okumaz, sayaççı sayaç değiştirmez. Kesme açma yapılmaz” dedi.

MOBBİNGE KARŞI ÇIKTIKLARI İÇİN ATILAN İŞÇİLER EYLEMDE

Bursa’da Nilüfer Organize Sanayi’de Destek Otomotiv Yan Sanayi A.Ş firmasında çalışan 100 işçi mobbinge karşılık hak arayışında oldukları ve sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkartıldı. Fabrika içinde telefonlarının toplandığını, kendilerine mobbing uygulandığını öne süren işçiler, “Yasal haklarımızı aramak istedik. Sendikaya üye olduk. Patronda bizi işten çıkardı” dedi.

EYLEME KATILAN SENDİKA BAŞKANI KAZADA ÖLDÜ

Ankara’ya girmelerine izin verilmeyen Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Tahir Çetin ile eyleme katılan Ali Faik İnter trafik kazasında hayatını kaybetti. Ankara’daki eyleme katıldıktan sonra Manisa’ya dönmek için yola çıkan Çetin ve İnter’in bulunduğu araç, Kırkağaç ilçesi Bakır Mahallesi’nde kontrolden çıkarak yol kenarındaki toprak alanda takla attı. Kazada Çetin ve İnter hayatını kaybetti.

İşçi eylemleri her yerde: Eşitlik için haklarını arıyorlar yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Bebek kokulu Asaf büyüdü ancak Gültekin Avcı hâlâ tutsak

Köşe yazıları sebebiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski savcı Gültekin Avcı, cezaevinden eşi Nurdan Avcı’ya yazdığı mektupta “Bebek kokulu Asaf’ıma iyi bak…” diye yazdı. Asaf, Türkiye’deki on binlerce çocuk gibi baba hasretiyle büyüdü. Babası Gültekin Avcı ise hâlâ hapiste.

BOLD ANALİZ – Eski savcı, gazeteci ve yazar Gültekin Avcı, 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası yazdığı gazete yazıları gerekçe gösterilerek hedefe konuldu. 2015 tarihinde tutuklandığında 4 yaşındaki oğlu Asaf Sencer’in kucağında, “Özgür Medya Susturulamaz” yazısı vardı. Ancak AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla yayınlanan KHK ile 16 televizyon, 3 haber ajansı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Gazeteciler de hapislere atıldı.

YAZDIĞI YAZILAR VE ATTIĞI TWEETLER

15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’de kurulan Erdoğan rejimi tarafından yargılanan Gültekin Avcı’ya yazdığı yazılar ve attığı tweetler sebebiyle 2 müebbet ve +75 yıl hapis cezası talep edildi. 16 Aralık 2020 tarihinde “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” ve “Silahlı Terör Örgütü Yöneticiliği” suçlamaları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

YAZILARIYLA DEMOKRATİKLEŞMEYE DESTEK VERDİ

17 Ağustos 1969’da Balıkesir ili Sındırgı ilçesinde doğan Avcı, 1993 yılında Konya’da başladığı hakim ve Cumhuriyet Savcılığı görevini Gümüşhane, Siirt, Muğla, İzmir ve Kars illerinde sürdürdü. 2005 Yılında Cumhuriyet Savcılığından istifa ederek avukatlık ve köşe yazarlığı yapmaya başladı. Avcı, yazdığı yazılarla 2003-2013 arasında Türkiye’nin Avrupa Birliği ve demokratikleşme adımlarına destek verdi. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra AKP’nin otoriterleşme adımlarını eleştirdi.

ASAF’A HASRET GEÇEN HAPİS YILLLARI

Evli ve iki çocuk babası olan Gültekin Avcı’nın, Hukuk, İstihbarat, Askeri Bürokrasi, Strateji, Tarih ve Terörizm konusunda çok sayıda araştırmaları ve kitapları bulunuyor. Avcının ömrü ailesine hasret şekilde hapislerde geçiyor:

  • 2013 yılında yazdığı gazete yazıları gerekçe gösterilerek 18 Eylül 2015 tarihinde evine yapılan polis baskını ile gözaltına alınan “Silahlı Terör Örgütü Yöneticiliği” suçlaması ile tutuklandı.
  • 9 ay sonra yazılan iddianamede köşe yazılarından başka hiçbir delil bulunmamasına rağmen 2 müebbet ve +75 yıl hapis cezasına mahkum edilmesi istendi.
  • 9 Haziran 2016 tarihinde serbest bırakıldı.
  • 25 Eylül 2016 tarihinde yeniden tutuklandı.
  • 13 Eylül 2019 tarihinde yeniden tahliye oldu.
  • Gazeteci Ahmet Hakan ve hipnozcu Ahmet Zeki Üçok’un hedef göstermesi üzerine 1 gün sonra yeniden tutuklandı.
  • Yazdığı köşe yazıları ve tweet mesajları nedeniyle aleyhinde açılan çok sayıda davadaki yargılaması devam ediyor.
  • Avcı’nın tahliye olması için sosyal medya üzerinden kampanya başlatılıyor.

Bebek kokulu Asaf büyüdü ancak Gültekin Avcı hâlâ tutsak yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Musa Anter cinayeti de zaman aşımına uğruyor

1992’de suikast sonucu öldürülen Musa Anter cinayetiyle ilgili davanın zamanaşımı süresinin dolmasına 14 ay kaldı. Ankara’daki JİTEM Ana Davasıyla birleştirilen dosyada mahkeme Anter’in öldüren timin içerisinde olduğunu itiraf eden Abdülkadir Aygan’ın ifadesini almak için harekete geçmedi.

BOLD – JİTEM Ana Davası ile birleştirilen Musa Anter cinayetine ilişkin davanın 28’inci duruşması Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görüldü.

Davada bugüne kadar çok sayıda tanık dinlenmesine rağmen ilerleme sağlanmadı. Adalet Bakanlığı, mahkemenin yazdığı hiçbir yazıya cevap vermedi. Bakanlık yurt dışında olduğu bilinen sanık Abdulkadir Aygan’ın ifadesinin alınması için de harekete geçmedi.

Mezopotamya Ajansının haberine göre Musa Anter’in ölümüne ilişkin 2009’da açılan davada ilerleme sağlanamazken dava 2022’de zamanaşımından düşecek. Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi, JİTEM davasıyla birleştirilen Anter cinayeti dosyasında Adalet Bakanlığı’nın müzakerelere yanıt verilmemesi ve sanıkların ifadesinin alınmaması gibi gerekçelerle bir karar vermedi. 7 Temmuz’daki duruşma 24 Kasım’a ertelendi. Karar çıkmaması durumunda dava 14 ay sonra zamanaşımına uğrayacak.

TÜRKİYE’DE HÂLÂ İNSANLAR KAYBETTİRİLİYOR

Duruşmaları takip eden Anter’in oğlu Dicle Anter, yargıda davayı zamanaşımına uğratmak isteyen bir yapının olduğunu savundu. Anter, şunları söyledi: “Bu aşamada sanık Abdulkadir Aygan’ın ifadesi alınması ve sanık Cemil Işık’ın Almanya’dan ölümüne dair olan belgenin mahkemeye iletilmesi gerekiyor. Böyle bir davada esasında bir iki saat içinde tüm verilerin toplanıp, karara bağlanması gerekiyor. Aslında failleri belli. Türkiye’de hala insanlar kaybettiriliyor. Duygularımız da her bir kaybettirmede, faili meçhulde ve ölümde sertleşiyor. ‘Babamı da böyle öldürdüler’ gibi duygular yaşıyoruz. Davanın sonuçlanacağına dair bir umut hep var ama o umut gerçekliğe dönüşür mü ondan şüpheliyim.”

DEVLET TETİĞİ ÇEKENLERİ KORUYOR

Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu ise, Türkiye’de adalet sisteminin artık sorunları çözmeme üzerine çalışan bir mekanizmaya dönüştüğünü kaydetti. Okçuoğlu, “Bizim davada da gördüğümüz üzere ortada çok sayıda somut, ulaşılabilir kanıt olmasına rağmen olayın her anlamıyla aydınlatılmaması için yargı bürokrasisi, siyasi yapı ve güvenlik bürokrasisi işbirliğine açık değiller. Devlet hala kendisi adına tetiği çeken mekanizmaları, bireyleri ölü ya da diri de olsalar koruyor. Biz bunun tipik örneğini bu dosyanın yargılama pratiğinde de yaşadık” ifadesini kullandı. AİHM’nin Anter davasında Türkiye’yi mahkum ettiğine dikkat çeken Okçuoğlu, “Zamanaşımı büyük bir tehlike. Muhtemelen şu anki gidişat ona işaret ediyor. Bir yıl sonra 30 yıllık zamanaşımı süresi nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesi büyük ihtimal. Bu aşamada AYM’ye bireysel başvuru yapmak konusunda bir değerlendirme aşamasındayız” dedi.

DERİN DEVLETİN YENİ SAHİBİ AKP’DİR

Musa Anter’in katledildiği dönem Diyarbakır Barosu Genel Sekreteri olan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, Musa Anter’in öldürüldüğü günü bugün gibi hatırladığını söyledi. Aradan geçen 29 yılda onlarca faili meçhul cinayet yaşandığını ifade eden Tanrıkulu, şöyle konuştu: “Yüzlerce zorla kaybedilme vakası oldu ve maalesef bir devlet politikası olarak yargı tarafından bu failler korundu, ortaya çıkarılmadı. Çıkanlar da yargılanmadı. Davalar sürgün edildi bulundukları yerlerden. Bu dava neden Ankara’da görülüyor. Olayın yaşandığı yer Diyarbakır. Fakat Yargıtay ve Adalet Bakanlığı kararıyla dosya buraya getirildi ve sanıklar büyük bir koruma içinde. Adeta ‘zamanaşımı süresi dolsun da bu dosya bizden gitsin’ anlayışı içindeler. Ama yargı ne kadar korursa korusun insanlığa karşı olan suçların zaman aşımı yoktur. Bir gün mutlaka bu düzen değişecek ve bu failler yargı önüne çıkacaklar. Yargının bağımsız ve tarafsız olmaması, bu sanıkların cezasızlık zırhına büründürülmüş olması bir derin devlet politikasıdır. Derin devletin yeni sahibi de AKP’dir. İktidarlar değişti ama bu yöndeki yargı politikası değişmedi, bu düzenin değişmesi lazım.”

ABDÜLKADİR AYGAN’IN İTİRAFLARI

İsveç’te yaşayan Abdülkadir Aygan’ın 2004 yılında pek çok faili meçhul cinayete ve JİTEM’in yapısına ilişkin itiraflarda bulundu. “İtirafçı Bir JİTEM’ci Anlattı” isimli kitabında Abdülkadir Aygan, Musa Anter cinayetini gerçekleştiren JİTEM timinin içerisinde yer aldığını anlattı. Aygan, cinayetin “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlandığını öne sürdü. Kendisinin ve “Hogir” kod adlı Cemil Işık’ın cinayet sırasında bölgede olduklarını, tetiği ise Şırnaklı Hamid’in çektiğini iddia etti. Ancak Aygan’ın bu itiraflarına rağmen yargı harekete geçmedi. AİHM, 2006 yılında Anter ailesinin yaptığı başvuru üzerine gerekli soruşturma yürütülmeyerek yaşam  hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

YEŞİL HAKKINDA YAKALAMA KARARI ÇIKARTILDI

AİHM kararının ardından 2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı Abdülkadir Aygan’ın itiraflarını ihbar kabul ederek cinayetten 17 yıl sonra dosyanın zamanaşımına uğramasına 3 yıl kala soruşturmayı yeniden başlattı. PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdulkadir Aygan, Hamit Yıldırım, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Abdülkadir Aygan’ın İsveç’ten “ivedilikle” iadesi için Adalet Bakanlığına dosyası gönderildi.

GÜVENLİK GEREKÇESİYLE ANKARA’YA NAKLEDİLDİ

Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesiyle ilgili eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın fail olarak işaret ettiği Hamit Yıldırım, 29 Haziran 2012’de gözaltına alındı. Yıldırım’ın 2 Temmuz 2012’de tutuklanmasıyla dava zamanaşımından kurtuldu. Başlatılan soruşturma sonucu hazırlanan 25 Haziran 2013 tarihli iddianame 5 Temmuz 2013’te Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Ancak dava 2015 yılında “güvenlik” gerekçesiyle 16 sanıklı JİTEM Ana Davası ile birleştirilerek, Ankara’ya nakledildi. Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi birleştirme kararına itirazı üzerine Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi, 2016’da iki davanın Ankara’da birleşmesine karar verdi. Haziran 2017’deki duruşmada sanık Hamit Yıldırım, “tutukluluk süresi dolduğu” gerekçesiyle tahliye edildi. Dava 2016 yılından bu yana Ankara’da görülüyor ve Eylül 2022’de zaman aşımından düşecek.

Düşünce suçlularına tahliye yolu: Anayasa Mahkemesi infaz yasasında adaleti sağlayacak mı?

Musa Anter cinayeti de zaman aşımına uğruyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Gazeteci Mehmet Kamil Oğuz hayata veda etti

KHK ile kapatılan Zaman gazetesinin eski muhabiri ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) eski Halkla İlişkiler Danışmanı Mehmet Kamil Oğuz, 50 yaşında hayatını veda etti.

BOLD – 15 Temmuz’dan sonra tutuklanıp bir süre cezaevinde de yatan gazeteci Mehmet Kamil Oğuz hayatını kaybetti. Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde doğan ve gazeteciliğe Bitlis ve Van’da yerel basında başlayan Oğuz, Zaman gazetesinde politika ve belediye muhabiri olarak görev yaptı.

Oğuz, hayatının son anına kadar Türkiye’deki hukuksuzlukları duyurmak için çalıştı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Gülen Hareketi üyesi olmakla suçlanan Oğuz’a, 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Dosyası Yargıtay’da olan Oğuz, 6 ay cezaevinde tutuldu.

Gazeteci Mehmet Kamil Oğuz hayata veda etti yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Yandaşların alacakları için tahkimi işaret eden Erdoğan 15 Temmuz’u uluslararası yargıya taşıyamıyor

Yandaş müteahhitlerin alacakları ile ilgili “Söke söke sizden bu parayı tahkim yoluyla alırlar” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, darbe yapmakla suçladığı Fethullah Gülen’in 5 yıldır yaptığı “Darbe iddialarını uluslararası komisyon araştırsın” çağrısına kulaklarını tıkıyor. 

BOLD ANALİZ – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul’u yapacak firmaların alacaklarının kalmayacağını, gelecek iktidarların bunu vermek zorunda olduğunu öne sürdü. Erdoğan bununla ilgili “Söke söke sizden bu parayı tahkim yoluyla alırlar” dedi. Kendisine yakın müteahhitlere tahkim yolunu gösteren Erdoğan, 15 Temmuz’un bağımsız bir komisyon tarafından araştırılması önerisini ise görmezden geliyor.

SÖKE SÖKE ALIRLAR

Geçen ay sonunda organize edilen Kanal İstanbul üzerinde yer alacak Sazlıdere Köprüsü’nün temel atma töreninde konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin iktidara geldiklerinde Kanal İstanbul’un inşaatında yer alan firmalara ödeme yapmayacakları ile ilgili çıkışlarına cevap verdi. Erdoğan, “Şirketlere Kanal İstanbul için ödeme yapmayacağız’ diyen muhalefete, ‘söke söke bu parayı uluslararası tahkim yoluyla sizden alırlar” sözleriyle yanıt verdi.

“ULUSLARARASI KOMİSYON ARAŞTIRSIN” ÖNERİSİNE 5 YILDIR YANIT YOK

Erdoğan tarafından 15 Temmuz’u organize etmekle suçlanan Fethullah Gülen, kalkışmanın hemen akabinde “Suçlamalar iftira” dedi. 15 Temmuz’un arkasında kimlerin olduğunu soruşturmak üzere uluslararası bir komisyon kurulması çağrısında bulunan Gülen, “Böyle bir iddia varsa hakikaten uluslararası bir organizasyon bu meseleyi tahkike alsın. Hakikaten var mı yok mu ona göre karar versinler. Yalan bile olsa, sahte şahitlere para verilip iftira kağıtları imzalatılsa bile çıkacak sonuca ben razı olurum” demişti. Gülen’in bu çağrısı 5 yıldır yanıtsız kaldı.

ARAŞTIRILMASINI DA İSTEMİYOR

15 Temmuz’un tüm yönleriyle araştırılıp ortaya çıkarılması için yapılan çağrılar yine AKP tarafından geri çevrildi. 15 Temmuz sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan CHP, İyi Parti, HDP’nin verdikleri onlarca araştırma önergesi Cumhur İttifakı üyeleri AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. 15 Temmuz’un en etkili iki ismi dönemin Genelkurmay Başkanı olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Meclis’te dinlenmeleri talebi ise geri çevrildi.

Düşünce suçlularına tahliye yolu: Anayasa Mahkemesi infaz yasasında adaleti sağlayacak mı?

Yandaşların alacakları için tahkimi işaret eden Erdoğan 15 Temmuz’u uluslararası yargıya taşıyamıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Gazeteci Erk Acarer’e yapılan saldırı Berlin’de protesto edildi

Berlin’de BirGün gazetesi yazarı Erk Acarer’e yapılan saldırı gazeteciler ve siyasilerin katıldığı bir eylemle protesto edildi. Saldırının aslında halkın haber alma hakkını hedef aldığı vurgulanan yürüyüş sırasında sık sık “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı atıldı.

BOLD – Berlin’de evinin önünde 3 şahsın saldırısına uğrayan BirGün gazetesi yazarı Erk Acarer için Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kreuzberg’in merkezinde bir dayanışma eylemi gerçekleştirildi.

Celalettin Kesim Anıtı’nın önünde başlayan eyleme, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RoG) Berlin Şube Başkanı Christian Mihr ve Deniz Yücel de katıldı. Eyleme SOL Parti, TİP, TKP ve HDP gibi partilerin yanı sıra Almanya parlamentosundaki milletvekilleri de destek verdi.

“SALDIRI BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE”

Eylemde konuşan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RoG) Berlin Şube Başkanı Christian Mihr saldırının yalnızca gazetecileri değil basın özgürlüğü için mücadele veren herkesi hedef aldığını söyledi. Mihr, Almanya’nın dünyanın farklı ülkelerinden gelen bağımsız gazeteciler için ‘güvenli bir liman’ olacakken Acarer’e yapılan türden saldırıların gerçekleşmesinin şoke edici olduğunu ve tüm diğer sürgün/göçmen gazetecilerin güvenliği için de bir tehdit anlamına geldiğini vurguladı.

“ÖNLEMLER YETERLİ DEĞİL”

Türkiye’de terör örgütü üyeliği ile suçlanıp uzun süre tutuklu kalan Gazeteci Deniz Yücel ise “Basın özgürlüğü benim için herhangi bir konu değil. Bence Beyaz Rusya’dan, Suudi Arabistan’a dünyanın hemen her yerinde basın özgürlüğünün savunulması temel bir görev olarak önümüzde duruyor” diye konuştu.

Yücel, Acarer’e yapılan saldırının aynı zamanda halkın haber alma hakkına da yönelik olduğunun altını çizdi. Yücel, Alman hükümetinin saldırıyı ciddiye aldığına inandığını ancak alınan önlemlerin yeterli olmadığını söyledi.

Sık sık “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı atılan yürüyüş Oranienplatz’da kapanış mitingi sonrasında sona erdi.

Erdoğan’ın ‘uzun kolu’ Almanya’ya uzandı: Gazeteci Erk Acarer’e Berlin’deki evinde bıçaklı saldırı

Gazeteci Erk Acarer’e yapılan saldırı Berlin’de protesto edildi yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Düşünce suçlularına tahliye yolu: Anayasa Mahkemesi infaz yasasında adaleti sağlayacak mı?

Anayasa Mahkemesi, Nisan 2020’de yürürlüğe giren ve düşünce suçlularına adaletsiz ceza infazı yapan İnfaz Yasası’nın iptaliyle ilgili davayı 14 Temmuz’da görüşecek. AYM’nin adli suçlarda infaz süresini yarıya indiren ancak terör adıyla siyasi suçları kapsam dışında bırakan infaz değişikliğini esastan iptal etmesi durumunda cezaevindeki düşünce suçlularına tahliye yolu açılacak.

BOLD ANALİZ – Cezaevlerinde terör suçuyla ilgisi olmayan binlerce masum 2020 yılında yürürlüğe giren İnfaz Yasası değişikliğinin iptalini bekliyor.

Koronavirüs gerekçesiyle çıkartılan ve Nisan 2020’de yürürlüğe giren İnfaz Yasası değişikliğiyle adli suçlarda infaz süresi yarıya indirilmiş, denetimli serbestlik süresi de 1 yıldan 3 yıla çıkarılmıştı. Ancak düzenlemeyle terör adı altında siyasi ve düşünce suçluları infaz düzenlemesinden yararlandırılmamıştı. İnfaz değişikliğiyle 0-6 yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile 70 yaşını bitiren hükümlüler hakkında denetimli serbestlik süresi 4 yıl olarak uygulanması getirildi.

Hem infaz süresinin yarıya indirilmesi hem de denetimli serbestlik süresinde terör suçlarında kadın ve yaşlılar bakımından farklı uygulanmasının Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtiliyor. Hukukçular yasa görüşmeleri sırasında infaz değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtmişti.

DEĞİŞİKLİK SUÇLAR ARASINDA AYRIM YAPIYOR

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mimarlarından Prof. Dr. Adem Sözüer, değişikliğin suçlar arasında ayrım yaptığı gerekçesiyle değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğuna dikkat çekmişti. Sözüer, şunları söylemişti: “Suçlar arasında ayrım yapılıyor bu Anayasa’ya aykırı. İnfazdaki düzenlemelerde suç istisnaları yapılmasın. Gasp suçunun infaz süresi 1/2, buna karşılık ondan daha hafif şiddet taşımayan bir suçun infaz süresi 2/3…Deniliyor ki anne 6 yaşına kadar çocuğu varsa bunlar serbest bırakılacaktır ama bir istisna koymuş şu suçlar olursa bu anneler yararlanamaz diye. Çocuk sahibi anneler için bir imkan getiriyorsanız bunların arasında suça göre bir ayrım yapmanız mümkün değil. Aynı şekilde 65 yaşından büyük hükümlüler için yaşlılık belirtilerinin ötesine geçmişse ve bir takım rahatsızlıkları varsa Adalet Bakanı rapor alıp bunları bırakabilir. Herhangi bir azami süre de yok. Bu yasa Anayasa Mahkemesi’ne gidecektir. Daha önce Rahşan Affı’nda olduğu gibi kapsamının genişlemesi mümkün. Ama ne kadar genişleyecek göreceğiz.”

PANDEMİ GEREKÇESİYLE ÇIKARILDI

Ceza hukukçularının da eleştirilerine rağmen İnfaz Yasası Meclis’te AKP ve MHP’nin oylarıyla yasalaştı. Ancak cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler için büyük adaletsizliğe yol açtı. 30 Mart 2020’ye kadar işlenen adli suçun yarısını çekenlere tahliye yolu açılmıştı. Bununla da yetinilmemiş adli suçlar bakımından denetimli serbestlik süresi 1 yıldan 3 yıla çıkarılmıştı. 100 binden fazla kişi 2020’deki infaz değişikliğinden yararlanarak tahliye edildi. Düzenlemeyle açık cezaevinde bulunan hükümlüler koronavirüs pandemisi nedeniyle dışarıda bulunuyor. Pandemi nedeniyle açık cezaevindeki hükümlülerin süresi 2 ayda bir uzatılıyor.

ADLİ SUÇLARA TAHLİYE DÜŞÜNCE SUÇLUSUNA AĞIR İNFAZ GETİRDİ

Terör, kasten öldürme, yüzün sürekli değişikliğine sebebiyet veren kasten yaralama suçu, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar ve devlet sırlarına karşı suçlar ile işkence ve eziyet suçları kapsam dışında bırakılmıştı. Terör suçu işlediği iddiasıyla cezaevine konulanlar cezanın 3’te 2’sini çekmeden şartla tahliyeden yararlanamıyor. 1 yıllık denetimli serbestlik hakkı da çoğu kez İnfaz Kurulları tarafından kullandırılmıyor.

İPTAL TALEBİ ESASTAN GÖRÜŞÜLECEK

Anayasa Mahkemesi, CHP’nin “14 Nisan 2020 tarihinde TBMM’de kabul edilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a karşı açtığı iptali davasını 14 Temmuz’daki toplantısında esastan görüşecek. CHP, eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle infaz düzenlemesinin tümünün ve bazı maddelerinin iptalini istemişti.

AYM BAŞKANI ARSLAN: ÖZEL AF NİTELİĞİNDE ANAYASA’YA AYKIRI

AYM, Temmuz 2020’de infaz paketinin af niteliğinde olduğu ve Anayasa’nın öngördüğü nitelikli çoğunluk şartına uyulmadığı, şekil yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla açılan davayı oyçokluğuyla reddetmişti. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın da olduğu 7 üye değişikliğin iptali yönünde oy kullanmıştı. 9 üyenin oyuyla değişikliğin iptali talebi reddedilmişti. Arslan, kararla ilgili karşı oy yazısında değişikliğin altı yıla kadar hapis cezasına mahkum edilen hükümlülerin cezaevine girmeden cezalarının infaz edilmesine imkan sağladığını, bu nedenle özel af niteliğinde olduğunu belirtmişti. Arslan, “Dava konusu Kanun’un af niteliğinde bir düzenleme olan geçici 6. maddesi Anayasa’nın 87. maddesi uyarınca TBMM üye tamsayısının beşte üçünün çoğunluğu ile kabul edilmediğinden şekil bakımından Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir” demişti.

GENİŞ KAPSAMLI İPTAL DÜŞÜNCE SUÇLUSUNA TAHLİYE YOLU AÇACAK

AYM’nin geniş kapsamlı bir iptal kararı vermesi halinde cezaevlerindeki “siyasi mahkumlara” da tahliye yolu açılabilecek.

15 Temmuz’da dağıtılan silahların üstünü 696 sayılı KHK ile örttüler

Düşünce suçlularına tahliye yolu: Anayasa Mahkemesi infaz yasasında adaleti sağlayacak mı? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Delta varyantının vurduğu Endonezya ve Singapur’da Sinovac aşısı tartışılıyor: Türkiye ne yapacak?

Endonezya’da Sinovac aşısı olan doktor ve hemşirelerin ölümünün ardından Sinovac üzerinde deneyler yapan üst düzey bir tıpçı da hayatını kaybetti. Ülkede Sinovac aşısının Delta varyantına karşı etkili olup olmadığı soru işareti yaratıyor. Singapur da Sinovac aşısı olanları aşılı saymama kararı aldı.

BOLD ANALİZ – Türkiye’nin Çin’den satın aldığı Sinovac aşısının denemeleri sırasında etki oranına ilişkin ortaya çıkan birbirinden çok uzak değerler tartışma konusu olmuştu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de Sinovac’ın etki oranını bir aşının onay alması gereken yüzde 50’nin hemen üstünde bir değerle yüzde 51 olarak açıklamıştı.

Hindistan’da ortaya çıkan ve Güneydoğu Asya’da ortaya hızla yayılan Delta Varyantı ise Türkiye’nin 30 milyonun üzerinde satın aldığı Sinovac aşısını bir kez daha tartışmaya açtı.

Endonezy’da 2 doz Sinovac aşısı olan birçok doktor ve hemşire hayatını kaybederken, Singapur yetersiz veriler nedeniyle Sinovac aşısı olanları aşılı saymama kararı aldı.

DELTA VARYANTI ÜLKEYİ VURDU

Endonezya, şimdiye kadar yaklaşık 2,4 milyon pozitif vaka ve 63 binden fazla ölümle, Güney Doğu Asya’da Kovid salgınını en kötü geçiren ülke oldu.

Endonezya’nın 250 milyonluk nüfusunun yüzde 8’inden azı aşılanmış durumda ve Delta gibi yeni varyantlar vaka sayılarında ciddi artışa yol açıyor.

Ülke şimdiye kadarki en şiddetli dalgasını yaşarken çocuk ölümleri hızla artıyor. Kovid bulaşan çocukların sayısı Mayıs ayından bu yana neredeyse üç katına çıktı.

Çin’de geliştirilen Sinovac’ın ülkede uygulanan tek aşı olduğu Endonezya’da Çarşamba günü 34 bin 379 yeni vaka ve binden fazla ölümle en yüksek ölüm sayısı kayıtlara geçti. Ülkedeki son dalgaya ilk kez Hindistan’da görülen Delta varyantının neden olduğu belirtiliyor.

Ülke, yeni varyantların neden olduğu vaka sayılarındaki artış sonucunda hastanelerdeki aşırı yoğunlukla mücadele etmeye çalışıyor.

SAĞLIK ÇALIŞANI ÖLÜMLERİ

Endonezya’daki doktorlar ve hemşireler derneğine göre, ülkede bu yıl Şubat ve Haziran arasında Kovid-19’dan ölen 949 sağlık çalışanı arasında iki doz Sinovac aşısı olan 20 doktor ve 10 hemşire de bulunuyor.

Bağımsız veri toplayan kuruluş Lapor Kovid-19’un açıklamasına göre ise Endonezya’da Haziran ayından bu yana çoğu Sinovac aşısıyla aşılanmış 131 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Bunlardan 50’sinin Temmuz ayı içinde öldüğü belirtiliyor.

Son olarak ülkede Sinovac aşısı üzerinde deneyler yapan bilim insanı Novilia Sjafri Bachtiar da Kovid-19’dan hayatını kaybetti.

SİNOVAC AŞISININ ETKİSİ TARTIŞMALI

Endonezya’da Sinovac aşısıyla aşılanan sağlık çalışanlarının Kovid-19’dan hayatını kaybetmesi aşının etkisi ile ilgili soru işaretleri yaratıyor.

Akla, Sinovac aşısının son dönemde vakalardaki payı baskın hale gelen Delta varyantına karşı etkisinin düşük olup olmadığı sorusu geliyor.

Almanya Sosyal Demokrat Partisi Milletvekili ve partisinin sağlık uzmanı Karl Lauterbach 18 Haziran tarihinde Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda “Delta varyantı Endonezya’ya ulaştı ve vaka patlaması tehlikesi var. Belli ki Sinovac aşısı Delta varyantına engel olmak için yeterince güçlü değil. Bu kötü haber, birçokları Sinovac oldu. Avrupa ve ABD’de pandemi sona ererken şimdi yoksul ülkeler için başlıyor” ifadelerini kullanmıştı.

SİNGAPUR, SİNOVAC AŞISI OLANLARI AŞILI SAYMAYACAK

Bu arada Singapur’da Sinovac aşısı olanların aşılı sayılmaması kararı alındı. Karara aşının bulaşıcılığı yüksek olan Delta varyantı karşısında yeterince etkili olduğuna işaret eden verilerin olmaması gerekçe gösterildi.

Singapur Sağlık Bakanı Ong Ye Kung basın mensuplarına yaptığı açıklamada “Elimizde Sinovac’ın enfeksiyon ya da hastalığın geçirilişi üzerinde ne kadar etkili olduğuna dair tıbbi ya da bilimsel bir dayanak ya da veriler yok” dedi.

Karara göre ülkenin aşı programında yer alan Moderna ve BioNTech aşılarını olmuş olanlar aşılı sayılacak. Yeni koronavirüs vakalarında Delta’nın ağırlık kazandığı Singapur’da ilk Delta vakası Mayıs ayında bir havalimanında görülmüştü. Ülke nüfusunun yüzde 65’ini oluşturan yaklaşık 3 milyon 700 bin kişinin bir doz BioNTech ya da Moderna aşısı olduğu belirtiliyor. Yaklaşık 2 milyon 200 bin kişi de iki dozu da oldu.

ETKİNLİK ORANI TARTIŞMALI

Çinli Sinovac firmasının ürettiği CoronaVac aşısı ile ilgili tartışmalar ilk olarak aşının etkinlik oranı ile ilgili çıktı.

Sinovac aşısı ilk olarak 3 ülkede denendi. 3 ülkede de aşının etkinlik oranı ile ilgili birbirinden çok uzak sonuçlar elde edildi.

Türkiye aşının etkinlik oranını yüzde 91,25 olarak açıklarken, Endonezya yüzde 65 ve Brezilya yüzde 50,38 olarak açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü de Sinovac’ın etki oranını bir aşının onay alması gereken yüzde 50’nin hemen üstünde bir değerle yüzde 51 olarak açıklamıştı.

Öte yandan Sinovac aşısının Türkiye’deki Faz-3 çalışmalarının ara sonuçlarına ilişkin yeni bir veri açıklandı.

The Lancet dergisinde yayımlanan makaleye göre, Sinovac aşısının Türkiye’deki Faz-3 çalışmalarının ara sonuçları, aşının iki dozunun yüzde 83,5 etkili olduğunu gösterdi.

Makalede aşının yeni ortaya çıkan varyantlara karşı uzun vadeli etkinliğinin daha çeşitli bir katılımcı grubunda denenmesi gerektiği belirtildi.

SİNOVAC’LA İLGİLİ TARTIŞMALAR

Türkiye’de Sinovac aşısı ile ilgili tartışmalar sadece etkinlik oranları ile bitmedi.

Daha önce bazı ülkelerde rüşvet vererek bazı test aşamalarını geçtiği bilinen firmanın Türkiye’de satın alınması süreci de tartışmaları beraberinde getirdi.

Teslimatında yaşanan gecikmeler, aşı başına ödenen ücret ve hangi firmalar üzerinden alındığı hep tartışıldı.

TÜRKİYE NE YAPACAK?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Türkiye’de Delta ve Delta Plus varyantının tespit edildiğini açıklamıştı.

Türkiye, Sinovac’ın ürettiği aşıdan 30 milyon dozdan fazla aldı ve aşılamanın başladığı ilk dönemlerde Sağlık Bakanlığı sadece bu aşıyı uyguladı. Daha sonra devreye Biontech/Pfizer aşısı sokuldu.

Aşılamanın ilk dönemlerinde Sinovac aşısı, tek alternatif olarak üst yaş gruplarına yapıldı. Biotech/Pfizer aşısı ise risk grubunda olmayan daha alt yaş gruplarına uygulandı.

Kısaca Türkiye’de koronavirüsün daha çok ölümlere yol açtığı yaş grupları (65 ve üzeri) Çin’den alınan Sinovac ile aşılanmış durumda.

Endonezya ve Singapur’da olduğu gibi Türkiye’de de Delta varyantı baskın varyant haline gelir ve yeni bir dalga ile karşılaşırsa ülkeyi yeni bir felaket bekliyor olabilir.

Bu durumda Türkiye Sinovac aşısı olanları Singapur’un yaptığı gibi aşılanmamış saymak zorunda kalabilir ya da 3. doz veya bir 4. doz uygulaması gündeme gelebilir.

15 Temmuz’da dağıtılan silahların üstünü 696 sayılı KHK ile örttüler

Delta varyantının vurduğu Endonezya ve Singapur’da Sinovac aşısı tartışılıyor: Türkiye ne yapacak? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Merkez’in dolar beklentisi 9 TL

Merkez Bankasının yıl sonu dolar beklentisi 9 liraya dayandı. Haziran anketinde 8,95 olan piyasanın yıl sonu dolar/TL beklentisi, temmuz anketinde 8,99’a yükseldi. Dolar 9 Temmuz 2021 itibariyle 8,68 liradan Euro 10,29 liradan işlem görüyor.

BOLD – TCMB, temmuz ayı ‘piyasa katılımcıları anketi’ sonuçlarını açıkladı. 2021 yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 14,46 iken, bu anket döneminde yüzde 15,64’e yükseldi.

FAİZ YÜZDE 19 OLARAK KALDI

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın temmuz ve ağustosta faiz indirim beklentisine rağmen piyasadaki beklenti yüzde 19’da sabit kaldı. BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi, TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti cari ay sonu beklentisi ve TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi yüzde 19 olarak gerçekleşti.

2021 İÇİN BÜYÜME BEKLENTİSİ ARTTI

GSYH 2021 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 4,9 iken bu anket döneminde yüzde 5,8 olarak gerçekleşti. GSYH 2022 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket dönemine göre değişmedi ve yüzde 4,0 olarak kaldı.

Merkez’in dolar beklentisi 9 TL yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

15 Temmuz’da dağıtılan silahların üstünü 696 sayılı KHK ile örttüler

Suç örgütü lideri Sedat Peker 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sırasında AKP’lilere silah dağıtıldığını açıkladı. İsim isim kaleşnikof dağıtılan kişiler iddiayı doğrularken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘paramiliter güçlere dokunulmazlık’ veren kararnamesi akıllara geldi. Erdoğan, 15 Temmuz  öncesi ve sonrasında dağıtılan silahlarla suç işleyen sivillere 696 sayılı KHK ile yargı yolunu kapattı.

BOLD ANALİZ – Peker’in ifşaatları, AKP Hükumetinin 15 Temmuz’da dağıtılan silahlara Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kılıf bulma çabalarını hatırlattı. 24 Aralık 2017’de Resmi Gazetede yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve sonrasındaki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunu kaldırdı.

ÖNCE ASKER VE POLİSİ KORUMAYA ALDI

Erdoğan imzasıyla yayımlanan ilk kararnamede 15 Temmuz gecesi görev alan asker ve polis koruma altına alınmıştı. İlk düzenleme şu şekildeydi: “15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

PEKER’İN İŞARET ETTİĞİ AKP’LİLERİ KORUMAK İÇİN

AKP iktidarı bu maddeye aşağıdaki fıkrayı ekleyerek sivillere de dokunulmazlığın önünü açtı: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.”

SİVİLLERİN BOĞAZINI KESMENİN ÖNÜ BÖYLE AÇILDI

O dönem büyük tartışmalara neden olan düzenlemeyle ilgili CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “‘Terörle mücadele ediyorum’ diyecek herkesin başkalarını boğazlamasının önünü açtılar” yorumu yapmıştı. CHP İstanbul milletvekili Barış Yarkadaş ise “AKP son KHK ile paramiliter güçlere ‘dokunulmazlık’ verdi. Toplumsal muhalefeti kontrgerilla yöntemleriyle sindirmek istiyorlar” demişti.

ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETMEDİ

CHP, düzenlemenin iç savaşa sebep olacağı gerekçesiyle KHK’nın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM “Kuralın öngördüğü bastırma kapsamında hareketlerin hukuka uygunluk sebeplerinin bulunduğu sınırlar içinde kalan fiiller olması nedeniyle söz konusu fiillerin hukuk düzeniyle çeliştiği söylenemez” yorumunda bulundu. Oy birliği ile KHK’nın iptal kararını geri çeviren AYM gerekçede “Dava konusu kuralın bir yargılama engeli getirmediğinin de vurgulanması gerekir” ifadesini kullandı.

ŞEHİT SİVİLLERE OTOPSİ YAPILMADI

Sedat Peker’in açıklamaları, 15 Temmuz gecesi şehit edilen sivillerin dağıtılan silahlardan çıkan kurşunlarla hayatını kaybettiği iddialarını güçlendirdi. O gece yaşamını yitiren sivillere otopsi yapılmadığı ortaya çıkmıştı. Otopsi yapılması halinde şehit edilen kişilerin hangi silahlarla öldürüldüğü tespit edilecekti.

Erdoğan imzasıyla yayımlanan KHK ile 15 Temmuz öncesi ve sonrası dağıtılan silahlarla suç işleyenlere dokunulmazlık getirildi.

15 Temmuz’da dağıtılan silahların üstünü 696 sayılı KHK ile örttüler yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan Türkiyesi Nazi Almanyası gibi: Doktorlar ülkeden kaçıyor

Türkiye’den umudunu kesen doktorlar biner biner ülkeyi terk ediyor. TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, her yıl bin hekimin Türkiye’den göç ettiğini açıkladı. “Nazi Almanya’sında bilim insanları ülkeyi terk ettiler. Türkiye’de de bilim insanları ülkeyi terk etmeye başladı” dedi.

BOLD – Ağır çalışma koşulları, güvencesizlik, doktorlara yönelik şiddet ve sağlık sistemindeki katı hiyerarşiden şikayet ederek, çalışmak için yurt dışına giden doktorların sayısı her geçen gün artıyor. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) verilerine göre, 2012-2020 yılları arasında yurt dışında çalışabilmek için ‘İyi Hal Belgesi’ alan hekimlerin sayısında ciddi artış var. İngilizce ‘Good Standing’ olarak adlandırılan bu belge, TTB tarafından 2012 yılında 59, 2013’de 90, 2014’de 118, 2015 yılında 150, 2016’da 245, 2017 yılında 482, 2018’de 802, 2019 yılında bin 47 ve 2020 yılında da 931 hekime verildi. 2021 yılının ilk 5 ayında ise 442 hekim bu belgeyi alarak yurtdışına çıktı. Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, hekim göçüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

SATIN ALMA GÜCÜ YÜZDE 50 AZALDI

MA’dan İdris Sayılğan’ın haberine göre hekim göçünün ilk nedeninin ekonomik olduğunu ifade eden Bulut, 2003 yılından bu yana hekimlerin satın alma güçlerinin yüzde 50 oranında azaldığını belirtti. İkinci nedeninin kötü çalışma koşulları olduğunu söyleyen Bulut, şöyle devam etti:

“Mecburi hizmetler göçlerde büyük bir etken. Okulu bitiriyor mecburi hizmet, uzmanlık bitiriyor mecburi hizmet, yan dal uzmanlığını bitiriyor mecburi hizmet. Bir hekim 35 yaşına kadar oturacağı, yerleşeceği yeri kendi bile ayarlayamıyor. Çocukları, aileleri bir araya gelemiyor. Parçalanmış aileler var. Örneğin bir hekimi mecburi hizmete göndereceklerine önlerine cazip teklifler koysunlar. Çünkü mecburi hizmet dolaşım ve ikamet özgürlüğünü kısıtlıyor. Bu anayasal hakları ihlal eden bir şeydir. Bunlarda adaletsizlik var.”

KHK’LAR İLE İŞTEN ATILDILAR

Bir diğer nedenin güvencesizlik olduğunu kaydeden Bulut, şunları dile getirdi:

“İş garantisi olduğu için en zeki öğrenciler bu mesleği seçiyor. Üniversite bitince mesleğine başlayacak ve hayatını kurtaracak diye düşünüyorlar. Ama şu anda güvenlik soruşturmaları ve arşiv taramaları nedeniyle yüzlerce hekim mağdur durumda. Anayasa Mahkemesi iptal etmiş olmasına rağmen Adalet Bakanlığı’nda sadece bir adli sicil taraması yeterli olacak iken, bakanlık ve diğer kurumlar Emniyet Genel Müdürlüğü’nden arşiv taraması istiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde de hiçbir hukuki temeli olmayan polis fişlemeleriyle gençlerimizin atamaları bekletiliyor. Bu iş güvencesini zedeliyor. Hekim o zaman niye böyle bir durumla karşılaşsın. Yurt dışında daha iyi bir gelirle işini bulup gidiyor. Bir diğeri de OHAL ve KHK’ler ile birçok insan işten atıldı. Birçok insan işe başladıktan sonra da işin garantisi yok. Öte yandan kurum değiştirmek istediğinde, tekrar bir arşiv taraması isteniyor, bu arada hem o işinden ayrılmış oluyor hem öbür işine başlaması geciktiriliyor.”

DİL BİLEN, İYİ YETİŞMİŞ HEKİMLER

Bulut, hekimlerin Türkiye’nin doktor açığının olduğu bir dönemde ayrıldığını belirterek, durumun vahametine dikkat çekti. Göç eden hekim sayısının yılda 960 ile bin civarına ulaştığını vurgulayan Bulut, her ay ortalama 80 hekimin ayrıldığını ve bunların genellikle Almanya başta olmak üzere İngiltere, Fransa, İsviçre, İsveç, Finlandiya, Amerika gibi ülkeleri tercih ettiğini söyledi. Giden hekimlerin dil bilen ve iyi yetişmiş hekimler olduğunu dile getiren Bulut, “Gittikten 6 ay, bir yıl sonra da bizi bilgilendiriyorlar. Mutlular ve ‘insan gibi değer gördük’ diyorlar. Bu çok önemli. Hekim değeri gördük diyorlar” ifadelerini kullandı.

“İLİM KOVULDUĞU YERDEN GİDER”

“İlim, kovulduğu yerden gider” diyen Bulut, “Nazi Almanya’sında bilim insanları ülkeyi terk ettiler. Türkiye’de de okumuş insanlar, bilim insanları ülkeyi terk etmeye başladı. Cemaatlerin, mafyaların el üstünde tutulduğu ortamda, bilim insanı ve hekimler niye kalsın” şeklinde konuştu.

Yaşananların ülkede demokrasi ve adaletin olmamasının sonucu olduğunun altını çizen Bulut, “Yurt dışında büyük bir hekim diasporası doğuyor. Demokrasi ve adalet olsa zaten sağlıkta şiddet olmaz, iş güvencesinde sıkıntı olmaz, mecburi hizmet gibi uygulamalar olmaz, despot uygulamalar olmaz” dedi.

Yurtdışına gitmek isteyen hekimlerin çoğunluğunu fakültelerden yeni mezun olmuş kişilerin oluşturduğunu paylaşan Bulut, Türkiye’de yılda yaklaşık 16-17 bin tıp öğrencisinin mezun olduğunu, yıllık bin kişiye ulaşan göç eden hekim sayısının da yaklaşık 10 tıp fakültesinin öğrenci sayısına denk düştüğünü kaydetti.

ALMANCA KURSLARINA AKIN VAR

Çok sayıda öğrencinin Almanca kurslarına gittiğini belirten Bulut, Almanya ve bütün Avrupa ülkelerinin hekim açığı olduğunu söyledi. Bulut, salgın hastalıklar çağında tüm ülkelerin sağlık ordusunu kuvvetlendirmeye çalıştığını sözlerine ekleyerek, “Herkes sağlık alt yapısını, sağlık insan kaynaklarını kuvvetlendirmeye çalışıyor. Türkiye ise insan kaynaklarını çöpe atıyor. KHK’ler ile işten atılmalar, güvenlik soruşturmaları, arşiv taramaları insan hakları kaynaklarını heba etme çabaları. Bir ülke ancak bu kadar akılsız olabilir” diye belirtti.

 

Erdoğan Türkiyesi Nazi Almanyası gibi: Doktorlar ülkeden kaçıyor yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold
Devamını Oku »