23 Mart 2019 Cumartesi

Bu hafta 6’sı yerli 11 film vizyonda

BİZ

İlk yönetmenlik denemesi Kapan filmiyle En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar ödülü kazanan Jordan Peele, yazıp yönettiği ve yapımını gerçekleştirdiği bir başka orijinal kabusla geri döndü: Biz (Us). Arkadaşları ile plajda geçirdikleri gergin bir günün ardından Adelaide Wilson ve ailesinin diğer fertleri tatil evlerine geri dönerler. Wilson’lar evde TV izlerlerken akşam karanlığı çöktüğü sırada garaj yolunda el ele tutuşmuş 4 kişinin siluetini görürler. Filmde, sevimli bir Amerikan ailesi, dehşet verici esrarengiz düşmanlarıyla yani kendilerinin tıpatıp aynısı olan kötü versiyonlarıyla karşı karşıya geliyorlar, çetin, korkutucu ve amansız bir mücadeleye girişiyorlar.

Yönetmen: Jordan Peele
Oyuncular: Lupita Nyong’o, Winston Duke, Elisabeth Moss, Tim Heidecker

IMDb Puanı: 7,6

***

HOTEL MUMBAI

Anthony Maras ilk uzun metrajlı filmi Hotel Mumbai, Hindistan’ın finans ve eğlence başkenti olan Mumbai’de yaşanan gerçek olaylardan beyazperdeye uyarlandı. Film, 2008 yılında gerçekleşen ve dünya tarihine damga vuran terör olaylarını konu alıyor. Filmde, Pakistan’daki aşırıcı grupların planladıkları saldırılar için üs olarak seçtiği Hindistan’ın en önemli sembollerinden biri olan ve 1903 yılından bu yana hizmet veren beş yıldızlı otel Mumbai/Taj Otel’de üç gün boyunca yaşanan ve kenti kaosa sürükleyen eylemleri anlatıyor.

Yönetmen: Anthony Maras
Oyuncular: Dev Patel, Armie Hammer, Nazanin Boniadi, Anupam Kher, Jason Isaacs

IMDb Puanı: 7,1

***

KÜÇÜK KARDEŞİM MIRAÏ

Digimon ve Çocuk ve Canavar gibi filmlerin Japon yönetmeni Mamoru Hosoda yeni bir animasyonla izleyici karşısında: Küçük Kardeşim Miraï (Miraï No Miraï). Annesi kucağında ailenin yeni üyesi ile içeri girdiğinde, dört yaşındaki Kun’un dünyası tepetaklak olur. O güne kadar ailenin ilgi odağı olan Kun, kız kardeşi Mirai’nin doğumuyla birlikte kendisine yeteri kadar ilgi gösterilmediğini düşünür. Kız kardeşini bir türlü kabullenmeyen Kun, arka bahçedeki bir ağaç sayesinde büyülü dünyaya geçer ve iyi bir ağabey olma yolunda adım atar.

Yönetmen: Mamoru Hosoda
Oyuncular: Masaharu Fukuyama, Haru Kuroki, Koji Yakusho, Rebecca Hall

IMDb Puanı: 7,1

***

ALİ

İzleyicinin daha çok komedi projelerinde görmeye alıştığı başarılı oyuncu Hakan Meriçliler, izleyiciyi şaşırtacak bir filmle izleyici karşısında: Ali. Gerçek bir olaydan esinlenen Ali’de, Amasra’da balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Ali’nin karma karışık hayatı ve aşkla ilk tanışması anlatılıyor. Mide kanserinin pençesindeki oğlu Ali ile o büyürken birlikte geçiremediği zamanı telafi etmeye çalışan Cemil Kaptan’ın zamanı kısıtlıdır ama ne kadar kısıtlı olduğu belli değildir. Çaresizlik içinde kıvranan baba için “Sen olsan ne yapardın?” sorusunu cevaplamak ilk defa bu kadar zor olacak.

Yönetmen: Ramazan Özer
Oyuncular: Gürbey İleri, Karel Gültekin, Hakan Meriçliler, Semra Dinçer, Köksal Engür

***

BABA: BU ALEM Bİ ALEM

Alemin “Baba”sı olayım derken, ailesinin babası olamayan Kâmuran Baba, bütün illegal işlerinden sıyrılarak, sadece legal işler yapmaya karar verir. Eski mafyatik ilişkilerinden uzak durmak ve İzmir’de yaşayan kızlarına yakın olmak için Seferihisar’a yerleşir. Eşi Zeynep, kızları daha küçücükken onları babalarının hayatından kurtarmak için Kâmuran’ı terk etmiştir. Kız babası olmak, alemin babası olmaktan daha zordur.

Yönetmen: Oğuz Yalçın
Oyuncular: İnan Ulaş Torun, Melih Çardak, Tarık Papuçcuoğlu, Tuna Arman

***

SOĞUK İNTİKAM

İntikam soğuk yenen bir yemektir… ‘İntikam’ denilince ilk akla gelen klişe cümleyi hatırlatan bir film vizyona giriyor bu hafta: Soğuk İntikam (Cold Pursuit)… İsmi kadar konusu da ‘klişe’den öteye geçmeyen filmde, oğlu baronlar tarafından öldürülen bir babanın intikam serüveni anlatılıyor: Sessiz bir aile babası olan Nels, kar temizleyiciliği yapmaktadır. Eşiyle birlikte turistlerin sıkça ziyaret ettiği bu yerde, konforlu bir kulübede, mutlu bir yaşam sürmektedir. Nels bir süre sonra bu sakin ve huzurlu kasabadan ayrılmak zorunda kalır. Çünkü oğlu bir uyuşturucu baronu tarafından öldürülmüştür. Vakit kaybetmeden intikam almak için oğlunu öldüren adamın peşine düşer. Bu alışılmadık kahraman, avcılık yeteneklerini kullanarak sıradan bir insandan, yetenekli bir katile dönüşür ve karteli parçalamayı amaçlar.

Yönetmen: Hans Peter Moland
Oyuncular: Liam Neeson, Tom Bateman, Tom Jackson, Emmy Rossum

IMDb Puanı: 6,5

***

ŞEYTAN-İ İNS

Her hafta, zekâ dolu isimleriyle dikkat çeken bir Türk yapımı korku filmi izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Bu hafta Gökhan Arı’nın yönettiği Şeytan-i İns sinemalarda. Anne ve babası yıllar önce ölen Semih, anneannesi ile birlikte İstanbul’da yaşamaktadır. Semih, anne ve babasının trafik kazasında öldüğünü sanmaktadır fakat gerçek başkadır. Semih’in ailesi, işledikleri bir günah nedeniyle ölmüştür. Semih gerçekleri bilmese de tuhaf rüyalar görmeye başlayınca geçmişini sorgulamaya başlar. Geçmişi hakkında saklı gerçekleri öğrenmek isteyen Semih, bunun için doğduğu köye gitmeye karar verir.

Yönetmen: Gökhan Arı
Oyuncular: Emre Özmen, Derya Çavuşoğlu, Bertan Dirikolu, Oğuz Şenol

***

ÖZGÜR DÜNYA

Fetih 1453’ün yapımcısı ve yönetmeni Faruk Aksoy ile Şevki Es’in yönettiği Özgür Dünya, yapay zekâ ile yönetilen bir oyun tasarlayan bir baba-kızın hikâysini konu ediniyor. Tasarladıkları oyun, Aslı ve babası için başka anlamlar taşımaktadır. Tasarladıkları bu çalışma, dünyada bir ilk olacaktır. Ancak, oyunun piyasaya sürülmesiyle elde edilecek muazzam geliri paylaşmak istemeyen düşmanların varlığından habersizlerdir. Gerçek hayatta yaşanacak çekişmelerin oyun dünyasında zincirleme büyüyen bir savaşa dönüşmesi, Özgür Dünya’ya doğru bir yolcuğun başlamasına neden olur.

Yönetmen: Faruk Aksoy, Şevki Es
Oyuncular: Murat Serezli, Rabia Soytürk, Gürbey İleri, Hayal Köseoğlu

***

ANADOLU TURNESİ

İlk gösterimini geçtiğimiz yıl !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde yapan ve geçtiğimiz hafta Başka Çarşamba kapsamında özel bir gösterimle seyirciyle buluşan Anadolu Turnesi, bu hafta vizyona girdi. Deniz Tortum ve Can Eskinazi’nin birlikte yönettikleri yol ve müzik belgeseli, saykedelik rock grubu Venus Music Peace Band’in Anadolu turnelerinde yaşadıkları maceraları konu alıyor. Türkiye’nin farklı yerlerinden gelip Beyoğlu’nda bohem bir müzik stüdyosunda ortak hayat kurmuş dört genç, saykedelik rock grupları Venus Music Peace Band ile Anadolu turnesine çıkmayı kafaya koyarlar. 2014 yazında, ülkedeki umutlu siyasi rüzgârdan ve Anadolu Rock’tan cesaretle, ekipmanlarını 80 Model bir Vosvos’a yüklerler ve yola revan olurlar. Niyetleri iyidir ama müzikleri kolay değildir.

Yönetmen: Deniz Tortum – Can Eskinazi
Tür: Belgesel

***

KUZULAR KURTLARA KARŞI 2

Kuzular ve kurtların beraber yaşadıkları görülmüş müdür hiç? Haftanın bir diğer animasyon seçeneği Vladimir Nikolaev’in yönettiği Kuzular Kurtlara Karşı 2 (Volki i Ovtsy: Khod Sviney – Sheep and Wolves 2) bu soruya cevap arıyor: Yaşarlar tabi ki. Kuzuların kasabasında yaşayan Gri adlı kurt, hayatından çok mutludur. Bu haber, uzaklarda yaşayan kurtların lideri Gark’ın kulağına gidince işler değişir. Gark’a göre bu olay doğa kanunlarına aykırıdır. Gark’ın kurtlarıyla Gri’nin kuzuları karşı karşıya gelince aralarında türlü oyunlara ve komikliklere sahne olan bir çekişme başlar.

Yönetmen: Vladimir Nikolaev
Tür: Animasyon

***

ÇAT KAPI AŞK

Müge Boz ve Nergis Kumbasar’ı bir araya getiren Çat Kapı Aşk, hayatının aşkının bir gün gelip mutlaka kendisini bulacağına inanan, yaşama tozpembe bakan, hayalperest Su ile hayatı boyunca tanıdık, tanımadık, herkesten gizlemeye çalıştığı rahatsızlığına bir türlü engel olamayan, bundan dolayı da sıkça yaşamak zorunda kaldığı bunaltıcı sorunlardan uzaklaşmaya çalışan Aras’ın başına gelen komik, duygusal ve bir o kadar da masalsı aşk hikâyesini sinemaseverlere sunuyor.

Yönetmen: Erhan Baytimur
Oyuncular: Müge Boz, Jess Molho, Nergis Kumbasar, Duygu Çetinkaya

*Filmlerin IMDb puanları 23 Mart 2019 tarihinde alınmıştır.

kronos
Devamını Oku »

Euro 2020 elemelerinde 2-1’lik gece

Devamını Oku »

Mustafa Cengiz ibra edilmedi; Galatasaray seçime gidiyor

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz idari bakımdan ibra edilmedi. Sarı-Kırmızılı kulüp yeni başkan seçecek.

Galatasaray Kulübünü’nde yapılan yıllık olağan mali genel kurulda Başkan Mustafa Cengiz yönetimi mali açıdan ibra edilirken ikinci dönemi idari açıdan ibra edilmedi. Mustafa Cengiz’in ilk dönemi mali ve idari yönden oy çokluğuyla aklanırken, Cengiz’in ikinci dönemi ise sadece mali açıdan ibra edildi.

İdari yönden ise oy çokluğuyla ibra kararı çıkmadı. 13 saat süren kongrede Sarı-Kırmızılı kulüp seçime üyelerin isteği ile seçime gitme kararı aldı.

MUSTAFA CENGİZ ADAY OLAMIYOR

Galatasaray’da tüzük gereği, 30 gün içinde seçim kararı alınması gerekirken, ibra olmayan Mustafa Cengiz ve yönetim kurulu üyeleri, bir sonraki seçimde aday olamayacak.

İdari yönden yapılan oylamada oylar yakın görününce sayıma geçildi. Sayımın sonunda yönetim 351’e 331 oyla idari yönden ibra edilmedi.

Galatasaray Tüzüğü’ne göre yönetim, 23 Nisan 2019’a kadar seçim kararı almak ve 23 Mayıs 2019’a kadar da seçim yapmak zorunda.

Galatasaray kongresi 13 saat sürdü. Zaman zaman sert tartışmalar yaşandı. Başkan Cengiz ve Yönetimi idari yönden ibra edilmedi.

SÜREN: TAKIM İÇİN DEZAVANTAJ

Galatasaray eski bakanlarından Faruk Süren, yönetimin idari yönden ibra edilmemesinin takım açısından dezavantaj olduğunu söyledi. Süren, “Havada bir gerginlik vardı. 42 kişiden 40’ı aleyhte konuştu. Sezmesi lazımdı başkanın. Kötü oldu. Yine bir seçime gidiliyor. Bu takım için bir dezavantaj.” ifadelerini kullandı.

İbra etmeyen kesimin daha çok lisesi olarak adlandırılan grup olduğu belirtiliyor.

medyabold
Devamını Oku »

Galatasaray seçime gidiyor

Galatasaray Spor Kulübü Yıllık Olağan Genel Kurul Toplantısı’ndan olağanüstü sonuç çıktı. Galatasaray’ın 88. Yönetim Kurulu’nun ikinci dönemi mali açıdan ibra edilirken; idari bakımdan ibra edilmedi. Bu durum, Galatasaray’ın seçime gitmesi anlamına geliyor.

Sarı-Kırmızılı kulüpte Başkan Mustafa Cengiz ve yönetiminin birinci dönemi, Yıllık Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda ibra edildi. Cengiz yönetiminin ikinci dönemi mali yönden ibra edilirken, idari yönden ise ibra edilmedi.

Gece geç saatlere kadar devam eden Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz ve yönetimi, 23 Ocak – 29 Mayıs tarihleri arasındaki birinci dönemde idari ve mali yönden ibra edildi. İkinci dönem ise mali yönden ibra edilirken; idari yönden ibra edilmedi. Sürpriz olarak karşılanan bu sonuç, Galatasaray’ın seçime gitmesi anlamına geliyor. Sarı-Kırmızılı kulübün bir ay içerisinde seçime gitmesi bekleniyor.

SÜREN: ŞAMPİYONLUK YARIŞINDA HİÇ İYİ OLMADI

Yıllık Olağan Genel Kurul’dan çıkan bu sonucu değerlendiren eski başkanlardan Faruk Süren, Mustafa Cengiz’in süreci iyi idare edemediğini belirterek “İyi idare etseydi böyle bir sonuç çıkmazdı. Bu sonuç, Galatasaray’ın seçime gitmesi anlamına geliyor. Takımın şampiyonluk yarışında olduğu bir dönemde seçime gidilecek. Bu durum Fatih Terim’i etkiler. Fatih Terim’i etkilerse takımı da etkiler. Seçim süreci şampiyonluk yarışında bir dezavantaj oluşturacak maalesef.” dedi.

Olağan Genel Kurul’da Faruk Süren, Mustafa Cengiz yönetimine destek verirken; bir önceki dönem başkanlık koltuğunda oturan Dursun Özbek, Mustafa Cengiz ve yönetiminin idari açıdan ibra edilmemesi yönünde oy kullandı.

 

kronos
Devamını Oku »

Norveç’te bin 300 kişiyi taşıyan yolcu gemisi, “acil yardım” çağrısında bulundu

Norveç’in Tromsø şehrinden Stavanger’e seyahat etmekte olan “Viking Sky Bergen” isimli bin 300 yolcu taşıyan gemi, olumsuz hava şartları nedeniyle yardım çağrısında bulundu.

Norveç’in More og Romsdal eyaleti yakınlarında bulunan Hustadvika limanı açıklarında saat 14.00 civarında “acil durum” sinyali veren “Viking Sky Bergen” isimli yolcu gemisine ilk 3 helikopter ve kurtarma botu gönderildi.

115 KİŞİ TAHLİYE EDİLDİ

38 deniz mili hızında esen rüzgâr karşısında yolcu gemisi demir atmak zorunda kaldı. 1300 kişiyi taşıyan geminin demir atmasının büyük bir felaketi önlediği vurgulandı. Kurtarma botlarının ilk seferde yolcu gemisine ulaşmadığı, saat 20.00 civarında gemiden 115 kişinin tahliye edildiği aktarıldı.

More og Romsdal polisinin twitter üzerinden yaptığı açıklamaya göre, geminin bin 300 yolcusu karada kurulan yolcu kurtarma merkezine tahliye edilmeye başlandığını belirtti. Yolcu gemisinin en yakın kara parçasına 1 km uzaklıkta olduğu aktarıldı.

YOLCULARIN ÇOĞUNLUĞU AMERİKALI VE İNGİLİZ

Polis, belediye danışmanları, sağlık personeli, Kızılhaç, sivil savunma ve gönüllüler oluşan 100-150 civarında insanın tahliye merkezinde yardım amacıyla bulunduğu öğrenildi.

Norveç basının da yer alan haberlere göre, kurtarılmayı bekleyen yolcuların çoğunluğunu Amerikalı ve İngiliz oldukları ifade edildi. Yolcu gemisindeki kurtarma faaliyetinin gece yarısına kadar devam edeceği belirtildi.

medyabold
Devamını Oku »

BDDK ve SPK, bazı bankalar hakkında “döviz” soruşturması başlattı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından müşterilerini döviz alımına yönlendiren bankalar hakkında soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

Döviz piyasasında yanıltıcı ve manipülatif bir şekilde hareket ettiği iddia edilen bankalarla ilgili şikâyetler üzerine inceleme başlatıldı.

BDDK tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, JP Morgan hakkında “manipülatif içerikli rapor” iddiasıyla inceleme altına alındığı belirtildi.

BDDK’nın yaptığı açıklamada, “Bazı bankaların müşterilerin döviz piyasalarına ilişkin yanıltıcı ve manipülatif şekilde döviz alımına yönlendirdiklerine dair şikâyetler üzerine inceleme ve soruşturma başlatıldı. İlgililer hakkında idari ve hukuki süreç yürütülecek.” denildi.

BDDK, JP Morgan hakkında da inceleme başlatıldığını duyurdu. Kamuoyuna yapılan duyuruda “JP Morgan tarafından yayımlanan raporun ülkemiz bankalarının itibar kaybına yol açtığı şikâyetleri üzerine soruşturma başlatıldı. Kurum hakkında idari soruşturma yürütülecek.” İfadesine yer verildi.

Ünlü Ekonomist uyardı: Dolar seçimden sonra 10 lirayı görebilir

medyabold
Devamını Oku »

Hâlâ en kötüyü görmedik, tedbir dedikleri işe yaramadı | Harun Odabaşı

Halbuki haftaya iyi bir haberle başlamıştık. Amerikan Merkez Bankası(FED) aşama aşama yükselteceğini söylediği faizleri artırma kararından vazgeçtiği anlamına gelen açıklaması Türkiye gibi sıcak para bağımlısı ülkeleri yeniden umutlandırmıştı. AKP’ye 2000’li yıllarda altın çağını yaşatan ve FED’in faiz artırma kararından sonra çekilen sıcak para geri dönebilir miydi? Teorik olarak bu mümkündü. Yüksek kar tutkunu sıcak para, yeniden Türkiye’ye gelerek tahvil almayı ve borsaya girmeyi tercih edebilirdi. Ama yabancı sermayenin tek kriteri yüksek faiz değil ve olamaz. Türkiye ekonomisi ve demokrasisi ciddi bir kriz sürecinden geçerken sıcak paranın bu kırılmayı dikkate almaması düşünülemez. Öte yandan Avrupa Birliği yörüngesinden çıkmış, ABD ile mutad kriz süreci yaşayan ve Rusya ve Çin’e yaklaşan Türkiye’ye, Batı menşeli sermaye güvenebilir mi?

Birde olayın teknik boyutu var: Diyelim ki bugün dolar kuru 6,50 iken sisteme 10 milyar dolar katılım oldu. Bu para yatırım enstrümanlarına giriş yapmak için TL’ye çevrilmek zorunda. Bir sene sonra çıkmak istediğinde kaç liradan dolar alacak. Doların bu kırılgan ortamda 10 liraya çıktığını düşünsek hiçbir yatırım aracı bu kadar kazandırmıyor ki. 2015 yılında sisteme 3,28’dan giriş yapan yabancı sermaye şu an çıkmak istese parasının yarısını kaybetmeyi göze almak zorunda.

Tabi ki iktidardan içine düşülen acı tabloyu itiraf etmesini beklemek siyaseten ve aklen doğru değil. Ancak her krizi sürekli iç ve dış güçlerle izah etmeye çalışmak, hayali düşmanları hedef göstermek, komplo teorilerinden medet ummak piyasalara ne kadar güven verebilir? Hazine ve Maliye’den Sorumlu Devlet Bakanı Berat Albayrak önceki günkü döviz atağına “manipülasyon” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştı.

Herkesin bildiği bir sır var ki Merkez Bankası’nın elinde döviz kalmadı. Onun için döviz yükselişlerini döviz satarak durduramıyor. Tek gerçek silahı faiz. Yukarıda bahsettiğimiz jeopolitik ortamda faizin işlevi çok tartışmalı bir hale geldi. Örneğin Merkez Bankası son altı ayda faizleri yüzde 6,25 arttırmasına rağmen finans piyasalarının sakinleşmesi sağlanamadı. Dişi ağrıyan adamın ağrı kesici hap alması gibi, bir süre acı hissedilmedi ama problem aynıyla devam ediyordu. Nitekim Golan Tepesi açıklaması ile başlayan ilk kriz testinde alınan ekonomik tedbirlerin hiçbir işe yaramadığı görüldü. Piyasa 21 milyar dolarlık bir kaynağı belirsiz para ile fonlanmışken oluyor bunlar.

Pek çok alt başlığı olan sorunlar yumağının bir ayağında ekonomi yönetimindeki yetersizlik göze çarpıyor. Berat Albayrak geldiği nokta itibarı ile genç sayılır. 41 yaşında. Ama sıkıntı genç olmasında değil. Her tavrına sirayet eden ‘mış gibi yapma hali’ izleyenleri yormaya başladı. Ali Babacan da 38 yaşında bakan koltuğuna oturmuştu. Ama onda benzer hafifliklerin hiçbirini görmemiştik. Vaaz vermiyordu, münazara yarışmasında göze girmeye çalışan çalışkan çocuk edası yoktu. Albayrak’ın başlangıç dönemlerini acemiliğine verebilirdik. Ama Enerji Bakanlığı da yaptı, artık deneyimli sayılır. Bir insanın sürekli kendini ispat etme ihtiyacı içerisinde olma hali belli bir süre sonra hitap ettiği kitle ile arasında güven bunalımı oluşturuyor. Sayın bakanın çok acil bir özeleştiriye ihtiyacı var. Şu belirsizlik ortamında piyasaların Albayrak’ın ağzından çıkacak cümlelere dikkat kesilmesi gerekiyordu. Belki makul ve dengeli cümleler yükselen ateşi bir miktar düşürebilirdi de. Fakat yine topu taca atan konuşması ile bir sükutu hayale daha sebep oldu.



HARUN ODABAŞI
Yazının Kaynağı: HARUN ODABAŞI – kronos news https://kronos19.news/tr/ekonomide-hala-en-kotuyu-gormedik-tedbir-dedikleri-ise-yaramadi/
Devamını Oku »

Sağ siyasetin ve İslamcılığın “adalet” kavramı üzerine çok önemli analiz

Necip Fazıl’ın “gaddarca” olabilen adalet anlayışıyla şekillenen bir nesil, ve tüm dünyadaki sağ partilerin kullandığı temel kavram olan “adelet”in kavranış biçimine yolculuk…

Tanıl Bora’nın Birikim Dergisi için kaleme aldığı “Adalet Dairesi” başlıklı yazıda “adalet” kavramının sağ partilerde ve İslamcıların gözünde neyi ifade ettiğini irdeledi.

Yazı, Necip Fazıl’ın dünyasındaki adalet kavramından, “adalet” kelimesinin gerçek kökenine kadar çok önemli detaylar var.

Tanıl Bora/Birikim

“Adalet” ismi takınan partiler, hemen hep, sağcı partiler. İstisnası pek az. Yurtta ve cihanda.

Yurtta, Adalet Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi, malûmlarınızdır.

Fas’ta, 2011’den beri hükümeti kuran Ḥizb al-adala ve’t-Tanmiya, keza Adalet ve Kalkınma Partisi demektir, İslâmî-muhafazakârdır, amblemi de lambadır! Cezayir’de İhvan çizgisinde küçük bir parti var: Hürriyet ve Adalet Partisi (Hizb el-Horreya ve’l Adala), kısaca Adala/Adalet. Endonezya’da da yine küçük, yüzde 5-10 ‘bandında’ gezen İhvan ilhamlı İslamcı ‘Müreffeh’ Adalet Partisi var (Partai Keadilan Sejahtera. 1998’de “Adalet Partisi” – Partai Keadilan adını taşıyormuş).

Polonya’da koyu milliyetçi-muhafazakar popülist, Hak ve Adalet (Prawo i Sprawiedliwość) partisi, 2015’ten beri iktidar. Macaristan’da 1998-2002 arası mecliste yer alan faşizan milliyetçi-muhafazakar Macarlara Adalet ve Macarlara Hayat Partisi, kısmen iktidardaki Orban’ın Fidesz’i (yurttaş birliği), kısmen azgın faşist Jobbik arasında bölünmüş.

Arjantin’de Partido Justitialista, Adaletçi Parti, 1945’ten beri Peronizmin ana dalıdır. Peronizm malûm, soldan sağa uzanan, zamanla örgütsel olarak da ayrışmış bir popülist yelpaze; Adaletçi Parti, onun sağ-popülist ana damarını teşkil eder.

Hindistan’da 1916-1944 arası hayat etmiş Adalet Partisi, ilk döneminde İngiltere hakimiyetine tamamen sadık tutumuyla biliniyor, sonra milliyetçi harekete biraz açılmış.

İran’da, Kalkınma ve Adalet Partisi ile İslâmî İran Halkına İlerleme ve Adalet adını taşıyan iki küçük muhafazakâr-popülist parti var. İran’da reformist kanatta da, yine küçük ama biraz daha etkili, İran İslâmî Özgürlük ve Adalet Örgütü bulunuyor.

Zaten İslâm dünyası siyasetinde adalet, illâ sağda konumlanmayanların da tutunduğu bir ad. Uganda Adalet Forumu, otoriter yönetime karşı Müslüman nüfusu temsil eden bir muhalefet partisi. Pakistan’da ehemmiyetsiz ufak Adalet ve Demokrasi Partisi, “merkezde” konumlandırılıyor. Afganistan’daki ehemmiyetsiz ufak Hezb-e-Hak-ve-Adalat de öyle. Tunus’ta 2011-2013 arasında faal olan ehemmiyetsiz ufak Özgürlük, Adalet ve Kalkınma İçin Halk Adına Dilekçe hareketi, “popülist” diye tavsif edilmiş. Mısır’da küçük Hizb el-Adl’e (Adalet Partisi), “sol-liberal” deniyor (işte yine onlar!). Mali’deki Tüm-Afrika İçin Özgürlük, Dayanışma ve Adalet Partisi, “sosyal demokrat eğilimli” sayılıyor.

Latin Amerika’da adalet, zayıf bir merkez-sol soluk üfleyebiliyor. Bolivya’da Özgürlük vc Adalet Partisi, Peru’da Ulusal Adalet, merkez-solda sayılan kısa ömürlü, ufacık teşebbüsler. Venezuela’da 2000’den beri önemlice bir muhalefet yapan Önce Adalet (Primero Justicia), sol-liberal.

Eritre’de Demokrasi ve Adalet İçin Halk Cephesi, “Afrika sosyalizmini” savunuyor ama otoriter tek parti yönetimidir.

Avustralya’da adalet ismi takınmış, eyalet çapında küçümen ‘özel meseleli’ partiler var. Victoria eyaletinde pedofili karşıtı yasal reform için bir Adalet Partisi, dört ayrı eyalette Animal Justice Party: Hayvanlara Adalet Partisi.

Gezintiyi toparlarsak, evet, küçük ve tesirsiz istisnalar olmakla beraber, -Müslüman topluluklarında gördüğü teveccühü de akılda tutarak-, bir önemi, ağırlığı olan adalet partileri, hep sağdadır.

***

Sağ, adalette neyi sever; sağın zihniyet dünyasında adaletten anlaşılan nedir?

Adalet Partisi ulularından, tipik (eski usul, mümkün mertebe ve usulü dairesinde liberal-demokrat) bir merkez-sağcı siyasetçi, nasıl demiş: “Avam, genelde adaletli bir ortamı, özgür ortamlara tercih eder.”  Sağ siyaset de, avamın bu tercihini tercih eder. Adalet, özgürlük arayışına hacet bırakmayacak, hatta ondan alıkoyacak bir ‘konfor, bir tedbirdir bu zihniyet dünyasında.

***

Daha önemlisi, adaletin, eşitliğin alternatifi olarak düşünülmesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kadın haklarıyla ilgili konuşmasında (24 Kasım 2018), bu karşıtlaştırmayı çok açık görürüz: “Adalet herkese hakkını vermektir. Dikkat ederseniz herkese hakkını vermek demek, bir şeyi herkese eşit şekilde dağıtmak veya herkese aynı şekilde davranmak anlamına gelmiyor. Büyükle küçüğü aynı terazide tartamazsınız. Güçlüyle zayıfı aynı yarışa sokamazsınız. Bazıları ‘eşit, eşit’ diyor da şimdi yani biz 100 metreyi kadın-erkek aynı şekilde mi koşturacağız? Bu, adalet olur mu? Olmaz. Olması gereken nedir? Kadın kadın ile koşar, erkek erkekle koşar. Olması gereken budur. Çünkü yaradılışa, fıtrata uygun olan da budur.” Farkı, farkları, bir fıtratla sabitlemek ve onları illâ ve evvela eşitsizliğin teyidi olarak görmek … Bir zamandır müesses nizam televizyonlardaki felsefe sohbetleriyle bilinen, hem milliyetçi hem muhafazakâr muhitlerde itibar gören Teoman Duralı, eşitliğe karşı adalet düsturunu şeksiz şüphesiz koyar:

“İnsanlar eşit yaratılmadıklarından, hukukun dışında kalan sahalarda, herkes istidâdıyla, aklıyla, fikriyle, zikriyle, öğrenimiyle, yapıp ettikleriyle bağlantılı biçimde lâyıkına kavuşmalıdır. (…) Toplumun bütün katlarında katmanlarında her şeyin ve herkesin lâyık olduğu oruna [makam-mevki – T.B.] yerleştirilmesi, adalettir.”

Herkesin lâyığını tayin etmek, herkesi yerli yerine yerleştirmek, haddini bildirmek – eşitliğe karşı adaletten söz ederken, bir otorite, bir tahakküm hazzı sızar dile.

***

Oysa kelimenin Arapça etimolojisi, adaletin eşitlikle akrabalığını haber veriyor. A-de-le kökünden türeyen adalet kelimesinin “eşit, denk, benzer, âdil (kimse), karşılık, fidye, diyet, kefaret, bedel (ivaz), doğruluk, düzlük, ölçü, eğrilik” anlamlarını taşıyor. Kavramın kaynağındaki temel anlamı, “iki şeyi birbiriyle denkleştirmek” diye izah ediliyor. (İtidal, “orta hallilik, iki uca da aynı mesafede olmak”, aynı kökten geliyor.) Kimi dilbilgisi âlimi fakihler, adaletin zıt anlamlı (ezdâd) kelimelerden olduğunu yazmışlar, yani aynı anda hem doğruluk-düzlük hem eğrilik anlamına geliyormuş. Adaletin kök anlamı olan denklik, içerdiği bu iki zıt anlamın müşterekliğini ve dengesini de ifade ediyor. Denklik anlamca doğruluğa-düzlüğe daha yakın olduğundan, zamanla eğrilik çağrışımı zayıflayıp sönmüş. Kelimenin hikâyesi, adaletin eşitlikle hısımken zamanla uzaklaştığını söylüyor bize.

***

Necip Fazıl, İdeolocya Örgüsü’nde adalet terazisinin kefelerine, mehter nekkârelerine tokmak sallar gibi vurur. Onda adalet mefhumu, olağanüstü şiddetli bir ceza-merhamet zıtlığına (daha doğrusu, ‘zıtların birliğine’) dayanır. Adalet, “mefkûrevî çapta şiddetli merhametle, mefkûrevî çapta şiddetli cezanın iç içe” olması demektir. “İnsanlar, gerektiği zaman sinekler gibi öldürülecek, ve bin sinek için, gerektiği zaman bir dünya yıkılabilecektir.” “Öksüren tek serçeye eczahaneler dolusu imdat ve sapıtan binlerce kişiye caddeler boyu darağacı” vaat eder Necip Fazıl’ın adalet terazisi. ‘Hak edene’ gaddarca ceza, adeta adaletin alâmetidir. Adeta, mücrim olarak görülenlerin şiddetle cezalandırılması, ‘hak edenlerin’ merhamet görmesinin zorunlu bedelidir.

Popüler adalet algısında da, güçlü bir karşılığı yok mu bu tasavvurun? Baba arzusunu (döven-ve-seven, döverek seven) hatırlatan; adaletin sağlamanmasını ailenin namusunun korunması cinsinden anlayan bir tasavvur…

***

Radikal İslâmcılık gayretini sürdüren Haksöz dergisi, Ocak 2019 sayısında, iktidarın hukuk icraatında merhamet-adalet dengesinin kaybından şikâyet ediyordu.

İlâhî adalet etrafındaki kelam tartışmaları, adalet kavramına dair bir tür trajik bilinç üretir. Akılcılığıyla bilinen Mutezile okulu, Allah insana özgür irade verdiği ve iradesiyle karar verme sorumluluğu yüklediği için, kişilerin baskı ve cebir altında yaptıklarından sorumlu tutulmasının gayrı adil olacağını söyler. Muhafazakâr Eşarî okuluysa, ilâhi adaletin beşerî kavramlarla anlaşılıp değerlendirilemeyeceği kanısındadır; olur ki ahrette çocuklara azap çektirilebilir, bir kâfir cennete, bir mümin cehenneme sokulabilir, bunlar ilâhî adaletin adil oluşuna halel getirmez.

Yakın zamanda tehditlere maruz kalan ilâhiyatçı Mustafa Öztürk, ilâhî adaletle merhameti bağdaştırma zorluklarını, “insanın beynini/zihnini zonklatan” bir dert olarak işler (Karar, 6 Ekim 2018). Eski bir meseli aktarır bununla ilgili. “Üç kardeş” adlı hikâyede, kardeşlerden biri mümin, biri kâfir olur, biriyse çocukken ölür. Çocukken ölen, cennete gidemeyince, keşke ömür verilseydi de mümince yaşayıp cennete girseydi diye yakarır. Ona, yaşatsaydı günah işleyip cehennemlik olacağı, bunun için kendisine merhamet edilip çocuk yaşta canının alındığı bildirilir. Bunun üzerine kâfir kardeş, niçin kendi canı masum bir çocukken alınmadı diye serzenişte bulunur.

Kelam tartışmalarında ilâhî adalet, tekrarlayalım, bir trajik bilinç meselesidir. Hıristiyanlıktaki teodise (“Tanrı varsa kötülük niye var?”) davasıyla kıyaslayabiliriz. Adalet, sırlı bir mefhumdur bu düşünce dünyasında. Ve adalet, neticede, adaletsizliği sineye çekme kuvvetiyle tartılır.

***

Tıpkı modernliğin şafağındaki Batı siyaset felsefesi gibi, İslâm siyaset felsefesi de ideal hükümdardan adil olmasını ister. Esasen bir ‘yönetişim prensibi’ olarak böyle olmasını ister. Osmanlı devlet aklının, -ve birçokları nezdinde eskiii Türk devlet geleneğinin-, meşhur daire-i adalet düsturu, bunun tipik örneği değil mi? Nasıl döner daire-i adaletin tekeri: hükümdar adil olmalıdır ki tebasını koruyabilsin; ki kendini güvende hisseden teba üretim yapıp vergi ödeyebilsin; ki böylece hazinesi dolan devlet dış tehditlere karşı sağlam bir ordu tutabilsin; ki ordusuna dayanan hükümdar güçlü olup adaleti sağlayabilsin. Sıfır toplamlı adalet oyunu. Tekerlemenin Osmanlıcasının son cümlesi: “Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl.” Yani tebayı padişaha kul eden, adalettir.

Velhâsıl, devlet aklı adalette, iktidarın istikrarını temin için fayda görür.

***

Bayıldığım polisiye yazarı McKinty’de rastladığımda irkilmiştim bu lâfa: “İntikam adaletin aptal üvey kardeşidir.”

Sonra hatırladım, Nietzsche İnsanca, Pek İnsanca’da intikamın, -keza şükranın da-, adaletle aynı kaynaktan doğduğunu söylemiyor muydu? Çünkü ona göre adaletin kökeni, denk güçteki hasımlar arasında, birbirlerini lüzumsuz yere perişan etmesinler diye, kerhen uzlaşma fikrine dayanıyordu. Özünde mütekabiliyet ve misilleme vardı[5] – bir bakıma, ertelenmiş veya tazmin edilmiş intikam. Adalet, kurumsal adalet, medenileştirilerek ‘yüceltilmiş’ intikam, değil mi? İntikamın kurnaz üvey kardeşi.

***

Adaletin muğlaklığına geliyoruz yine: adaletin tarifi, tayini zor, ama adaletsizlik aşikârdır. Adaleti aramak, onu -tıpkı adaletin kendisi gibi- ebedî bir arayış olan eşitlik ve özgürlüğün alternatifi, ‘çaresi’ olarak gören zihniyetin kıskacından kurtarmakla mümkün ancak. O “adalet dairesi”nin dışına çıkmakla, adaleti sıfır toplamlı oyun çemberinden çıkartmakla…

medyabold
Devamını Oku »

Berat Albayrak ihbar etti, yakalattı: ‘Afedersiniz ahır gibi bir yerde’

A Haber ve A Para ortak yayınında soruları yanıtlayan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ‘THY batıyor’ diye tweet paylaşan bir kişiyi nasıl ihbar ettiğini ve gözaltına aldırdığını anlattı. Albayrak, “Bir tanesi sosyal medyada mesaj atmış, işte THY batıyor vs. diye. Siber güvenlik üzerinden savcılarımızla irtibata geçerek hemen tayin ettik. Mersin’de yakalanmış. Fotoğraflarını gördüm, afedersiniz ahır gibi bir yerde.” ifadelerini kullandı.

GÜÇLÜ KIRILGANLIKLAR KAYINA OTURDU

Albayrak’ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:

“Bugün Türkiye seçime giderken son dönemde özellikle aynı Gezi’deki gibi sosyal medyada manipülatif bir süreç var. Güçlü kırılganlıklar rayına oturmuş durumda.”

‘SUNUM YAPARKEN SLAYT ÇOK DİKKAT ÇEKTİ’

“Bakanlar Kurulu’nda sunum yaparken bir slayt çok dikkat çekti. Resmi okuma açısından çok fazla anlam içeriyor. 2003 yılndan itibaren iç dış müdahale süreci yaşadık. Türkiye 2002 yılından itibaren 3 bin 895 doları geçtikten sonra trend yakaladı. Türkiye bölgesel içeriden ve dışarıdan kaynaklı müdahalelerle karşı karşıya kaldı. Gezi bir oldu 4-5 olan faizler 6-7 lere çıktı. 2015-16 darbe süreci yaşandı. Onu püskürttük terör eylemleri başladı. Her gün dibimizde.”

ENFLASYONLA MÜCADELE

“Türkiye ekonomisi her geçen gün güçlü adılar atıyor. Önümüzlerdeki aylarda muhtemelen biz yaz aylarında cari açıkta pozitif süreçler yaşayacağız. Eylül ayında tek haneyi görmek mümkün. 31 Mart yerel seçim sonucu ne olursa olsun. Seçim sonrası önümüz çok açık uzun süre seçim yok.

Nisan ayıyla birlikte yol haritasını açıklayacağız. 8-9 ayda atılacak adımları birkaç ay içinde attık. Seçimden sonra süreç çok ama çok olumlu olacak.
İstihdam raporları da pozitif yönde. Mart ayında ciddi bir istihdam artışı gözlemledik. 2019’u beklentilerin üzerinde kapatıp, 2020 yılı için Türkiye’nin arzuladığı rakamlara ulaşacağız.”

‘TÜRKİYE BU ANLAMDA TUZU KURU’

“Böyle bir krizin, saldırının yaşandığı bir şirketimiz yurt dışı yükümlülüklerinde bir tane sıkıntı yaşamadı. Özel sektör kendi parasını çeviriyor. Yurtdışında çok ciddi borç ilişkisi var. Tüm Türkiye’nin borç stoğunun milli gelire oranı yüzde 30-40 bile değil. Gelişmekte olan ülkeler bu oran yüzde 220. Dünya ortalaması yüzde 318. Türkiye bu anlamda tuzu kuru ve rahat.”

‘DÖVİZ DÜŞMEYE BAŞLADIĞINDA, EYVAH EYVAH DİYECEKLER’

“Gezi dönemindekine benzer muazzam müthiş bir dezenformasyon var sosyal medya üzerinden. Göreceğiz, bakacağız. Herkes kur, şu bu falan diyor. Seçimden sonra Türkiye’nin güçlü, rahat, dümdüz, 4,5 yıl kırılganlıklarını her geçen gün elemine ettiği bir döneme girerken birilerinin geçmiş dönemde aldığı pozisyonları daha güçlendirmeye yönelik durumda. Kimler döviz düşmeye başladığında ‘eyvah eyvah’ diyerek kafasını kaşımaya başladılar. Burada zarar ettiyse birileri yine pişman olacak. Türkiye’nin temel dengelerinin tamamı çok sağlam. Hele de seçimden sonra hiçbir belirsizlik argümanı kalmayacak. Seçim sonuçlarının hiçbir şekilde siyasi resme etki etmeyeceği bir tablo ile karşı karşıyayız. Birileri seçim sürecini etkilemek istiyor, pişman olacaklar. Bilinçli bir manipülasyon ile algı operasyonu yapılıyor.”

GÖREVİM CUMHURBAŞKANIMIZIN ÜZERİNDEN YÜKÜ ALABİLMEK’

“15 Temmuz 2016 itibarıyla hedefin ötesini yaşadık biz ailemizle, çoluğumuzla, çocuğumuzla. 15 Temmuz başarılı olsaydı, biz hain olacaktık, öldürülecektik, bilmiyorduk ne olacağımızı. Allah hayırlı bir ömür nasip etsin. Niyetleri ve kalplerimizi bilen Cenab-ı Allah’tır. Ben inançlı bir insanım. Allah’a inanan bir insanım. Cumhurbaşkanımız bir mücadele veriyor. Benim görevim zerre dahi olsa Cumhurbaşkanımızın üzerinden yükü alabilmek.”

‘SONDAJLARIMIZ DEVA EDİYOR, ONU BULACAĞIM’

“Sondajlarımız devam ediyor. Ama birinci kuyu ama onuncu kuyu ben onu bulacağım. Bir şeyleri değiştirdik, sonuç farklı çıkacak, kaçış yok, an meselesi ama bugün ama yarın. Bu telaşın sebebi bu. Aynı fikirde olmayabilirsiniz ama yerli ve milli olun. Mevzu bahis memleketse tetikçilik yapılır mı?”

kronos
Devamını Oku »

38. İstanbul Film Festivali biletleri satışta

38. İstanbul Film Festivali’nın biletleri bugün satışa sunuluyor. Festival, dünya sinemasının en yeni örnekleri, usta yönetmenlerin son filmleri, yeni keşifler ve kült yapıtların aralarında bulunduğu 175 uzun metrajlı ve 11 kısa filmden oluşan programıyla takipçileriyle buluşuyor. 05 – 16 Nisan 2019 tarihlerinde yapılacak festival kapsamında, 19 bölümde 45 ülkeden 187 yönetmenin toplam 186 filmi gösterilecek. Festivalde gösterimlerin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleştirilecek sohbetler, atölyeler, konserler ve özel etkinlikler de yer alacak.

Tüm programa festivalin internet adresinden ulaşılabilir.

kronos
Devamını Oku »

İlk finalist Eczacıbaşı Vitra

İzmir’in ev sahipliğinde düzenlenen AXA Sigorta Kadınlar Kupa Voley’de ilk finalist, yarı finalde Galatasaray HDI Sigorta’yı 3-2’yle geçen Eczazıbaşı Vitra oldu. Ezcacıbaşı, Kupa Voley’de şampiyonluk için yarın Vakıfbank-Fenerbahçe Opet maçının galibiyle karşılaşacak.

SALON: Atatürk Voleybol Kompleksi

HAKEMLER: İlhami Şenyurt (xx), Ebru Ayata (xx)

ECZACIBAŞI VİTRA: Meliha (xx), Boskovic (xxx), Gibbemeyer (xxx), Büşra (xxx), Larson (xxx), Ezgi (xx), Simge (xx), Güldeniz (xx), Gamze (xx), Gözde (x), Kim Yeon (x)

GALATARASAY HDI SİGORTA: Leys (xxx), Çağla (xx), Aslı (xx), Hande (xx), Meryem (xx), Jackson (xxx), Gizem (xxx), Elifsu (xx), Atkinson (xx), Buse (x),Gökbudak (x)

SETLER: 25-11, 22-25, 19-25, 25-16, 15-8

SÜRE: 119 Dakika (20, 28, 31, 24, 16)

Atatürk Voleybol Kompleksi’ndeki maçın başında çok rahat bir oyun sergileyen Eczacıbaşı, ilk seti 25-11 kazandı. İkinci sette ilk teknik molaya da 8-6 geride giren Galatasaray, ardından toparlanıp çekişmeli geçen seti 25-22, üçüncü seti 25-19 kazanarak setlerde 2-1 öne geçti. Eczacıbaşı, dördüncü seti 25-16 alıp durumu 2-2’ye taşıyarak maçı tie-break setine götürdü. Tie-break setinde geriden gelen Eczacıbaşı, Boskovic’in müthiş oyunuyla seti 15-8 kazanıp finale adını yazdırdı.

kronos
Devamını Oku »

Ünlü Ekonomist uyardı: Dolar seçimden sonra 10 lirayı görebilir

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yılsonuna kadar faiz artışı öngörmemesini açıklaması sonrasında dolar kurunun ani yükselmesinin ekonomik sebeplerle birlikte tırmanışa devam edeceği söyleniyor.

Ünlü Ekonomist Selçuk Geçer, dolar kurunun 31 Mart seçimleri sonrasında 10 lirayı göreceğini iddia etti.

Ekonomist Selçuk Geçer, Youtube üzerinden yayınladığı video ile dolardaki yükselişi yorumladı.

Haftaya 5,4 ile başlayan dolar kuru, hafta sonu ani bir yükselişle 5,8 seviyesini gördü.

Doların yükselişine Merkez Bankası müdahale etse de kur yükselişi devam etti.

KURDAKİ YÜKSELİŞ EKONOMİK KRİZE SEBEP OLABİLİR

Dolardaki ani yükselişi değerlendiren Ekonomist Selçuk Geçer, “31 Mart’ın ardından kademe kademe doları yükseltebilirler. Önce 6,8’i kırabilir, ardından 7 seviyesinin üzerine çıkabilir, hatta 8,5’ları görebilir ve sonrasında da yine kademe kademe yükselerek 10 lirayı test edebilir” dedi.

Kurdaki yükselişin ülkeyi ciddi bir ekonomik krize sokabileceğini iddia eden Geçer,

Önümüzde ki günlerde yapılacak olan 31 Mart yerel seçimlerinden sonra dolarda ciddi bir yükselme olabileceğini ifade eden Geçer, “piyasalarda, konut sektöründe ve sanayi üretiminde ciddi bir daralma var. Türkiye boşalan kasasını bir türlü dolduramıyor ve borçlarını bir türlü çeviremiyor, buda bize kur baskısının devam edeceğini ve önümüzde ki günlerde doların hızlı bir yükselişle 10 lira seviyesini bulabileceğini gösteriyor.” dedi.

BEDELİ AĞIR OLACAK

Türkiye’nin şuan ekonomik bir durgunluk içerisinde olduğunu belirten Geçer, “Eğer bir ekonomik krize girersek bedelini çok ağır ödemek zorunda kalacağız” dedi.

Bu sebeple uyarılarda bulunan Geçer, “Yıllarca sanayi üretimimizi düzeltemeyiz, büyük işsizlik oranları ile uğraşmak zorunda kalırız, enflasyon ve yüksek faiz ortamına gireriz.” ifade etti.

Türkiye’de yeni bir kur şoku yaşanma ihtimalinin çok yüksek olduğunu vurgulayan Geçer, Türkiye’nin uzun vadeli bir ekonomik modeli olmadığını ve seçim ekonomisine dayalı bir uygulamanın devam ettiğini belirtti.

HÜKÜMETİN İŞİ ÇOK ZOR

Ülkedeki gelir dağılımının bozuk olduğuna dikkat çeken Selçuk Geçer, “Hükümetin işi çok zor, hükümetin kuru bu seviyelerde tutma işi çok zor. Ve işin kötü tarafı hükümet sadece konut sektörünü canlandırmak, konut stoklarını boşaltmak adına kuru ciddi anlamda yukarıya çıkarabilir, buna göz yumabilir” dedi.

Türkiye’nin üreten ve kendi ürettikleri ile geçinen bir ekonomi olmadığının altını çizen Geçer, üretimden tüketime kadar ithalata bağlı bir ülke olduğumuzu ifade etti.

Ürettiğimiz her şeyin ‘ara malı’ odaklı olduğunu yani yurt dışından gelen hammadde ile ara malların montajı ile üretim yaptığımızı ve bunları yurt dışına sattığımızı belirten Geçer, bu nedenle sanayide, tarımda, hizmet sektöründe ve turizmde dışa bağımlı olduğumuzu söyledi.

HIZLI TÜKETİM ÜRÜNLERİ DOLARA ENDEKSLİ

Tüketilen her ürünün hızlı tüketim mallarından olduğunu anlatan Geçer, “deterjandan gıdaya, ev gereçlerine kadar dolara yani kura endeksli. Cep telefonu, televizyon, bilgisayar, fotoğraf makinası gibi her şey yine ithal ve ne yazık ki kura endeksli. Dolayısı ile eğer dolar 10 lira olur ise bugün 5,3 liradan fiyatlanmış olan malların, ürünlerin fiyatı neredeyse ikiye katlanacak.” dedi.

PATATES VE SOĞAN FİYATLARI İKİ KATINA ÇIKABİLİR

Tarım ürünleri, gıdalar ve sebze-meyve gibi tüketim kalemlerinin kura bağlı olmadığını düşünebileceğimizi belirten Geçer,  “Mazottan traktöre, ilaçlamaya tarımda kullanılan pek çok ürün yine ithal girdi yani yine dolar veya Euro kuruna endeksli. Dolayısı ile biz yine domatesi, patatesi, soğanı iki katı fiyatına yiyebiliriz.” uyarısında bulundu.

Tarım sektöründe üretimin son zamanlarda dibe vurduğuna dikkat çeken Geçer, “son zamanlarda patatesten soğana kadar her şeyimizde ithal olduğu için burada da yine kur baskısını çok net görebiliriz. 10 lira olan soğan fiyatı, 7 lira olan patates fiyatı doların 10 lira olması ile birlikte ikiye katlanabilir.” şeklinde ifade etti.

ENFLASYON YÜZDE 40’LARI GÖREBİLİR

Doların yükselişiyle birlikte enflasyon seviyesinin yüzde 40’lara çıkacağını söyleyen Geçer, bu durum karşısında kredi faiz oranlarının yüzde 45 ila yüzde 50 arasında olabileceğini ifade etti.

31 Mart seçimleri sonrasında olacaklara dikkat çeken Selçuk Geçer, “Kredi çekenlerin sayısı gittikçe azalacaktır, üretim dibe vuracaktır, üretimsizlik artacaktır. Piyasanın daralması, üretimin yavaşlaması ile birlikte çok ciddi firma batıkları ya da küçülmelerini görebiliriz. Buda işsizliği inanılmaz derecede körükleyecektir. Bugün resmi rakamlarla yüzde 13,5 olan işsizlik rakamları bir anda yüzde 20’lerin üzerine fırlayacaktır.” dedi.

Yükselmeye devam eden dolar/TL 5.8’i gördü

medyabold
Devamını Oku »

Ahmet Şık’tan Soylu’ya cevap: “AKP mafyadır, terör örgütüdür”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun HDP milletvekilleri için söylediği “Bunlar PKK’nın, terörün vekilidir” sözlerine Twitter üzerinden cevap veren HDP Milletvekili Ahmet Şık, asıl terör örgütünün AKP olduğunu ve bunu yakında herkesin öğreneceğini dile getirdi.

Soylu’nun söylediği “HDP diye bir siyasi parti yoktur. PKK vardır. Bu vekiller, milletvekili değildir. Bunlar PKK’nın, terörün vekilidir” sözlerine cevap veren Şık, “AKP Mafyadır. Cumhuriyet tarihinin tüm kötülüklerinin toplamından ve deneyiminden inşa edilmiş bir terör örgütüdür. Herkes öğrenecek, çok yakında.” diye yanıtladı.

SİLAHLI ÖRGÜT KURMUŞ KİŞİ KONUŞMUŞ

Ahmet Şık ayrıca, bir dönem silahlı örgüt yöneticiliğinden hapis yatan, eski bakan ve emniyet müdürü Mehmet Ağar’ın CHP’ye yönelik sözlerine de tepki gösterdi.

Şık, “Günümüzün yarısını CHP Belediyesinin İstanbul belediye şirketlerine yerleştirdiği militanları temizlemekle geçiyordu. Allah bize bir daha, bu tür bir CHP belediyesi dönemi yaşamayı nasip etmesin. Kabus gibi bir şeydi” diyen Ağar’la ilgili olarak kişisel Twitter hesabından “Cürüm işlemek için silahlı örgüt kurmak ve yönetmekten hüküm yemiş olan kişi konuşmuş” yorumunda bulundu.

OĞLU AKP MİLLETVEKİLİ OLDU

Oğlu Tolga Ağar AKP’nin Elazığ milletvekili olan Mehmet Ağar, İstanbul’a 1979’da geldiğini ve o dönemde CHP iktidarının yıkılarak ve Adalet Partisi’nin azınlık hükümetinin geldiğini ifade ederek şunları söylemişti: “Biz buraya geldik, günde 15 adam öldürülüyor. Geldik, İstanbul Emniyetini teslim aldık. Nezarette 1 kişi vardı, o da sağcı. İstanbul Emniyet Müdürü olduğum dönemde benim o zaman işte son CHP Belediyesi burada iş başındaydı. Kabus gibiydi İstanbul.”

Soylu ile HDP arasında kozmik oda gerilimi

medyabold
Devamını Oku »

Bahçeli, Ankaralıları bu sözlerle tehdit etti: 31 Mart seçimleri uçurumdan önceki son çıkış

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın Ankara’da düzenlediği mitingde “31 Mart seçimleri Ankara için uçurumdan önceki son çıkıştır” ifadesini kullandı.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve MHP’nin Ankara’da ortak düzenledikleri mitingde konuşan Devlet Bahçeli, “Ankara milli bekamızın stratejik beşiğidir.” muhalefete ağır sözlerle yüklendi.

MUHALEFETE “TERÖR SEVİCİLERİ” VURGUSU YAPTI

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan önce mitingde halka hitap eden Bahçeli, “31 Mart seçimleri yalanla doğru, sahtekârlıkla sadakat, terör sevicileri ile Türkiye sevdalılar arasında yapılacak olan en kritik seçim olacaktır. 8 gün sonra ya beka diyeceğiz, ya belaya boyun eğeceğiz.” sözleri toplumu kutuplaştıran söylemlere devam etti.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İyi Parti’nin kurduğu ittifaka ağır sözlerle yüklenen Devlet Bahçeli, “Cumhur ittifakı milli varoluşumuzun hizmetkârıdır. Buna karşılık zillet ittifakı kumpastır, komplodur, kaostur, kavgadır, kargaşa güvertesidir. Ankara dün zilleti reddetti” dedi.

MANSUR YAVAŞ İÇİN “SİYASİ DEVŞİRME” İFADESİNİ KULLANDI

“Cumhur İttifakı’nın Ankara adayı Sayın Mehmet Özhaseki’dir.” diyen Bahçeli, “Hiçbir siyasi devşirme Ankaralıyı tapulu malı görmesin.” sözleri ile CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’ı hedef aldı.

“Eski ülkücüymüş, MHP’liymiş. Bunların hepsi masal, hepsi fasa fisodur. Ya ülkücüsündür ya değilsindir. Arası yoktur ortası yoktur.” diyerek konuşmasına devam eden Devlet Bahçeli, “Dün CHP’yi kötülerken, bugün CHP’nin filikasına binen şahsiyetin siyasi çizgisi olmayacaktır. Ankara Polatlı’dan top sesleri duyarken bile teslim olmadı. Cumhuriyetin başkenti nice badireleri atlattı taviz vermedi.” dedi.

Konuşmasında kaotik dil kullanmaya devam eden Bahçeli, “Milli bekamızı, cumhuriyetin ruhunu, milli birlik ve dayanışma iradesini hem yıkmak hem de kırmak için devrededirler. Gezi Parkı’nda denediler, şamarı yediler. 6-7 Eylül’de denediler, bedelini ödediler. Zillet ittifakına diyorum ki; 31 Mart’ta yapamayacaksınız. Ankara’yı ele geçiremeyeceksiniz.” dedi.

Mini Süleyman Soylu Belgeseli: “Ben döneğim öyle mi?”

medyabold
Devamını Oku »

24 yaşındaki Ayten Beçet, tecridi protesto etmek için cezaevinde hayatına son verdi

24 yaşındaki Ayten Beçet, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için yaşamına son verdi. Ayten Beçet’in ailesi cenazeyi almak için İstanbul’a gitti. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Adalet Bakanına seslenerek, “Daha kaç insanın ölmesine göz yumacaksınız” dedi.

Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde, 6 yıldır tutuklu olan Beçet, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için sabah saat 05.00 sularında yaşamına son verdi. Siirtli olan ve Antep’te oturan Ayten Beçet’in babası Sabri Beçet’in verdiği bilgilere göre, cenaze Yenibosna’da bulunan Adli Tıp Kurumu’nda tutuluyor.

CENAZE ANTEP’E GÖTÜRÜLECEK

Beçet, 2012’de Adana 6’ncı Ağır Ceza Mahkmesi’nde “örgüt üyeliği”nden 9 yıl ceza almıştı. Antep’ten karayolu ile yola çıkan ailenin İstanbul’a varması ise yapılacak işlemlerin ardından cenazenin Antep’e götürülmesi bekleniyor.

Emniyet Müdürlüğü, aileyi arayarak “ölüm vereseti verin cenaze Pazartesi’ye kalmasın” dedi. Aile bunun üzerine İstanbul’da bulunan yakınlarını arayarak “ölüm veraseti” vermelerini istedi. Ailenin yakınları İHD yöneticileri ve avukatlarla birlikte Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’na giderek “ölüm veraseti” verecek.

SABAHA KARŞI YAŞAMINA SON VERDİ

Avukatlar Gebze Kadın Kapalı Cezaevi yetkilileri ve avukatlarla görüştü. Yetkililer cenazenin nereye götürüldüğü konusunda avukatlara bilgi vermeyeceklerini söyledi. Cezaevinde bulunan tutukluların avukatlara verdiği bilgilere göre; Ayten Beçet sabaha karşı saat 05.00 sularında yaşamına son verdi. Beçet’i sonra fark ettiklerini belirten tutuklular, müdahale ettiklerini ancak geç kaldıklarını söyledi.

BULDAN: DAHA KAÇ İNSANIN ÖLMESİNE GÖZ YUMACAKSINIZ

Bu arada Diyarbakır’da halk buluşmasına katılan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde tecride karşı yaşamına son veren Ayten Beçet’e ilişkin, “Buradan Adalet Bakanlığı’na ve hükümete bir kez daha seslenmek istiyoruz. Daha kaç insanın yaşamını yitirmesine göz yumacaksınız, tecridin kaldırılması yönünde daha ne kadar ketum olacaksınız?” dedi.

ZÜLKÜF GEZEN DE HAYATINA SON VERMİŞTİ

17 Mart’ta da Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklu Zülküf Gezen tecridi protesto etmek için yaşamına son vermiş cenazesi Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda toprağa verilmişti. Almanya’nın Krefeld kentinde de 20 Şubat tarihinde mahkeme önünde bedenini ateşe veren Uğur Şakar, tedavi gördüğü hastanede 22 Mart’ta yaşamını yitirmişti.

Açlık grevi eylemcisi intihar etti cenazesini polis gömdü

medyabold
Devamını Oku »

Tarihi Osmanlı hamamına kepçeyle girdiler

Arkeolog, gazeteci ve yazar Emine Çaykara, Eyüp’te bulunan tarihi Osmanlı Hamamı kalıntılarının iş makinesiyle yıkılmasına Twitter hesabından tepki gösterdi.

Hamamın yıkılma görüntülerini paylaşan Çaykara, İstanbul 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu üyelerini de eleştirdi.

“Ecdat diyoruz da, ecdat yadigarı eserlerin, sahabe mezarlarının, Eyüp El Ensari hazretlerinin 150 metre uzağındaki Osmanlının erken dönem hamamı, geçmişi ve manevi değerleri hiçe sayarak makine ile kaldırılıyor. Canlı yayın, yazık ya… Her şey ayakta!. Karar 1 no’lu kuruldan” diye yazan Emine Çaykara, ilgililere göreve davet etti.

“Tarihe kelepçe, el insaf” diyen Çaykara, sıralı tweet’lerinde şu bilgileri verdi:

“#TariheKepçe el insaf diyor insan. Kurullar kurullar. Eli kolu bağlayan kararlar. Vakıf eseridir sonuçta hamamsa. @@VGM_VAKIFLARGM dahil olamaz mı durdurmaya? Olduğu gibi duruyor. Erken dönem hamamı… Siz canlandırırsınız. Adayın şanssızlığı da tam yerine resminin konması…

Bu sahneyi izlemek bile ciğeri yırtıyor. Abartmıyoruz,biz bu şehre aşıklar, bunları görmek istemiyoruz. @carnafauna bakar mısın? 1 nolu kurul üyelerini tanıyalım. Başkan Megül Kotil imiş. Mimarmış. Yardımcısı Fatih Elçil sanat tarihçisi imiş. 😳😰 İsimler. http://www.korumakurullari.gov.tr/TR-89090/kurul-uyeleri.html …

Burası İslambey Mahallesi. Şu anda kepçe halen çalışıyor. Yetkilileri, şehre aşıkları bunu durdurmaya çağırıyorum. Çok meşgul olabilirler ama bu beklemeye gelmez. Gidiyor eser. O yapı kepçeyle atılıyor düşünebiliyor musunuz?İl Kültür Müdürümüz @coskunyilmaz66 koşun. #TariheKepçe

Soruşturdum, plan vermeyen, küçük boyutta imiş yapı rapora göre…😳 Canlı video tekrar. İnsaf. #TariheKepçe canlı izlemek dram ama yetkililer duysun diye mecburuz.

@evkaf Sevgili Adnan Ertem, siz buradan yanlışları duyurunca dinliyor ve müdahale ediyorsunuz. Lütfen bunu da görün. Yıkılmasın bu güzellik. Bakanımızı da ekleyeyim @MehmetErsoyTR lütfen durdurun bu yanlışı. @TCKulturTurizm @tcbestepe

İyi ki bir vatandaş paylaştı, yoksa haberimiz olmayacaktı, yetkililer lütfen durdursun. @istarkeoloji siz burada kazıyla bu güzelliği ortaya çıkarmış olmalısınız. Sonuçta bütün kazılar sorumluluğunuzda. Kurul kararına teslim olma vakası olmalı. Verileri paylaşsanız bilsek…

Lütfen durduğunun haberi gelsin. Devam etmiyor olsun. Bilgi veren kişi işine gitti. Yakınlarda kimse var mı acaba bilgi verecek? Ya da etiketlediğimiz sorumlulardan birisi bu haberi verse… #TariheKepçe dursun, içim parçalandı vallahi, bu şehri sevmeyen bu duyguyu anlayamaz.

Kurul kararı elime geçti. Hak yemeyelim. İstanbul’un korunmasında emeği geçen mimar Serkan Akın’ın, 1 no’lu kurulda adı olsa da 2 hafta önce Hatay Koruma Kurulu’na atanmış. Burası bayram etti belki de. Zaten 14 Mart tarihli kararda imzası yok, özür dilerim @Mimarserkanakin tşkl.”

kronos
Devamını Oku »

Erdogan and his ally see half of the country as terrorists: Main opposition leader

On Thursday, Kemal Kilicdaroglu, leader of the main opposition Republican People’s Party (CHP), criticized the discourse used by Erdogan’s ruling Justice and Development Party (AKP) and its allies during an election campaign, due to its “polarizing” effect.

“[To AKP and its allies] Half of the country are terrorists. Grocers are terrorists. Salesmen in the bazaars are terrorists. Everyone who does not vote in favor of them is a terrorist. That approach polarizes the society that we condemn and reject,” Kilicdaroglu said during the joint election rally with Good Party (IYI) in the western province of Izmit.

Erdogan repeatedly using terror-related rhetoric

Erdogan’s harsh rhetoric is regarded by his critics as a bid to consolidate his base who are sensitive to terror-related issues and to religious symbols like Adhan.

Ahead of the 31 March local elections, Erdogan has repeatedly accused opposition parties and dissidents of being pro-terror.

To run in the upcoming elections, the Nation Alliance was formed between opposition parties, CHP and IYI, while the People’s Alliance was formed between the ruling AKP, Nationalist Movement Party (MHP) and Great Union Party (BBP).

MHP leader, Bahceli, and later his election ally, Erdogan, have both used the defamatory statement, “alliance of dishonor” to denounce the Nation Alliance. Erdogan further blamed the Nation Alliance for being supported by terrorist groups.

He has taken his claim a step further by alleging Abdullah Ocalan, the imprisoned leader of the outlawed Kurdistan Worker’s Party (PKK), is the leader of the alliance.

PKK is a rebellious group that has waged an almost four-decade-long insurgency in the predominantly Kurdish southeastern part of Turkey and is listed as a terrorist organization by Turkey and some of its Western allies.

The president had formerly blamed markets for the rise in food prices and caused turmoil for what he called “food terrorism” in early February. “They have begun to play games in Turkey. The prices have begun to escalate. This is terrorism,” he said.

President and his ally Bahceli using symbol values to consolidate their bases

Voicing a self-proclaimed statement, Erdogan also accused protestors celebrating Women’s Day in Istanbul of catcalling the Adhan, the Islamic call to prayer, by claiming an organization between women marchers and opposition parties.

“Who is behind those who booed, whistled and chanted rudely? They are CHP. They are Peoples’ Democratic Party (HDP). They are all together,” Erdogan argued.

“We do not respect those who do not respect our Adhan and our flag,” he added.

On Sunday, MHP leader Bahceli rebuked the Western world over the New Zealand shootings that killed 49 Muslim worshippers on Friday, referring to the assailant’s religious affiliation and his manifesto, saying, “This crusader residue wrote threatening messages for Turks. O, Crusaders! We’re here and daring you to come. We’re waiting for you, come, so we’ll choke you on your own blood.”

The Nationalist leader explained why the upcoming elections were a matter of existence. “If we unite, they can’t invade the nation as they couldn’t in Gallipoli. If we embrace the People’s Alliance, they can’t demolish the Republic,” said Bahceli, referring the Gallipoli Campaign of 1915-16 during World War I.

The Battle of Gallipoli was an unsuccessful attempt by the Allied Powers – French, British, Australia, and New Zealand – against Ottoman Empire, then Turkey, to control the sea route from Europe to Russia.

Opposition leaders mock President’s comments, greeting crowds with “Oh! Terrorists! How are you?”

The post Erdogan and his ally see half of the country as terrorists: Main opposition leader appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/03/23/erdogan-and-his-ally-see-half-of-the-country-as-terrorists-main-opposition-leader/
Devamını Oku »

Taxi driver battered by coworkers after racial abuse of Senegalese passenger

A taxi driver was recently beaten by his coworkers who accused him of racial abuse when he asked a Senegalese passenger, “Are you a terrorist? Did you come here to bomb a mosque?” Birgun daily reported on Friday.

The incident took place around 2 pm, when a Senegalese tourist took a taxi from the Istanbul Ataturk Airport to the Aksaray district of the city.

According to a news report by Ihlas News Agency on Friday, Ousmane Alyly, the Senegalese passenger, said that the driver did not turn on the taximeter and asked him to pay the fee in dollars. When Alyly refused, the driver started insulting him.

Alyly recorded video footage of the incident, in which the taxi driver is heard saying, “Are you a terrorist? Did you come here to bomb a mosque?”

The tourist then went to the nearest police station and filed a complaint against the taxi driver, using the video footage as evidence.

The Istanbul Ataturk Airport Taxi Drivers Cooperative announced that the taxi driver has now been discharged from the profession due to the racial abuse of the Senegalese passenger.

“The so-called taxi driver’s attitude and words towards the Senegalese passenger were out of line, absolutely not appropriate for this profession,” the Cooperative said in a written statement on Friday.

The rich are getting richer, the poor are getting poorer around the world, says a critical Oxfam report

The post Taxi driver battered by coworkers after racial abuse of Senegalese passenger appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/03/23/taxi-driver-battered-by-coworkers-after-racial-abuse-of-senegalese-passenger/
Devamını Oku »

Poll predictions unable to dust off uncertainty despite elections looming closer

As Turkey’s local elections date of March 31 looms closer, research firms say there might be surprising results due to the alliances introduced in the 2018 general elections, news portal Gazete Duvar reported on Wednesday.

Ihsan Aktas, chief executive of the research firm GENAR, told Gazete Duvar’s reporter, Nergis Demirkaya, that, according to previous election statistics, floating votes usually settle between 5-6 percent about 10 days before the election day, however, Aktas claims it still seems to be around 10 percent, which means any outcome is possible.

According to the chair of the Gezici research firm, Murat Gezici, the ruling party is having a hard time in the local elections in an unprecedented fashion, despite the advantages offered by the state instruments.

“The most important issues of the country are as follows: the economy, unemployment, terrorism, and Syrian migrants. For the first time in 10 years, terrorism is the third major issue, whereas it has always been first,” Gezici is quoted as saying by Demirkaya.

The discourse about issues such as survival of the state, terrorism, and an international plot targeting Turkey, does not appear to be helping a surge in the votes for the ruling AK Party, according to Gezici.

Gezici’s findings suggest that 25 percent of the AK Party voters swing, while 85 percent of the swing voters voted for the AK Party and its ally, the Nationalist Movement Party (MHP), in previous elections.

“67 percent of people between the ages of 18-27 will vote for the opposition, while 70 percent of people above the age of 44 will vote for the ruling AK Party. The floating votes are the people between the ages of 28-44, mostly,” noted Gezici.

When asked about the two biggest metropolitan municipalities of Turkey, Istanbul and Ankara, Gezici said that their polls indicate a tight race for Istanbul Metropolitan Municipality.

AK Party candidate Binali Yildirim holds 50,2 percent of the votes, while the opposition candidate Ekrem Imamoglu, 49,2 percent. Mehmet Ozhaseki, AK Party’s mayoral candidate for Ankara might emerge victorious, according to Gezici.

Kemal Ozkiraz, chair of the Avrasya research firm, claimed that the government’s “survival of the state” discourse is adopted to veer the subject from the economy. Ozkiraz asserts that the opposition is on the right track, not taking the bait to enter the discussion of survival.

Pointing to the existence of a libertarian portion of AKP base who uphold western values, Ozkiraz alleged that the change in the votes for AKP will come from this segment.

According to the findings of Avrasya, the People’s Alliance – formed by AKP and MHP – might get 45-47 percent of the votes instead of the 52 percent they reached in the 2018 general elections.

Besides Ankara and Istanbul, the Mediterranean cities of Antalya, Adana, Mersin, and the Aegean cities of Balikesir and Denizli, are the ones likely to have mayors from different parties after the local elections, according to Ozkiraz.

The Ankara Bar Association to assign a lawyer at each school for elections to prevent fraud

The post Poll predictions unable to dust off uncertainty despite elections looming closer appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2019/03/23/poll-predictions-unable-to-dust-off-uncertainty-despite-elections-looming-closer/
Devamını Oku »

CHP’li Taşcıer, MHP’nin ‘AKP-PKK Ailesi’ paylaşımını hatırlattı

CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer sosyal medya hesabından, “Kadere bak! Kimleeeeer kimlerle beraber…” diyerek yaptığı paylaşımda MHP’nin resmi sosyal medya hesabından 17 Kasım 2013 yılında atılan “AKP-PKK Ailesi” mesajını hatırlattı.

Yerel seçimlere günler kala AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, CHP ve İYİ Parti’nin kurduğu Millet İttifakı’nın HDP ile işbirliği yaptığını iddia ediyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli sık sık bu iddiayı dile getirerek beka sorunu vurgusu yapıyor.

ERDOĞAN VE BARZANİ’NİN BİRLİKTE FOTOĞRAFI

CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer, buna karşın, “Kadere bak! Kimleeeeer kimlerle beraber…” diyerek yaptığı paylaşıma, MHP’nin resmi sosyal medya hesabından 17 Kasım 2013 yılında atılan mesajı ekledi. MHP’nin resmi hesabından atılan tweette, “Türk Milletine ‘Büyük İhanet Projesinin’ ortakları hesap verecek… Akpninİhaneti HaburDiyarbakırRezaleti” ifadeleri yazıyor. Ayrıca tweette, dönemin Başbakan’ı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Barzani ile yan yana çektirdikleri fotoğraf yer alıyor. Fotoğrafın üstünde de, “AKP-PKK Ailesi” yazıyor.

Erdoğan ile Bahçeli kankaymış!

medyabold
Devamını Oku »

Galatasaray’ın borcu 2 milyar 825 milyon lira

Galatasaray Kulübünde bugün yapılan Mali Genel Kurul’da Sarı-Kırmızılı kulübün 31 Aralık 2018 itibariyle borcu 2 milyar 825 milyon 755 bin 791 lira olarak açıklandı.

Sarı-kırmızılı kulübün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Anadolu Auditorium Toplantı Salonu’nda yapılan yıllık olağan mali genel kurulunda üyelere dağıtılan raporlarda, gerçekleşen hesap hareketleri konusunda bilgiler yer aldı.

NET BORÇ 1 MİLYAR 163 MİLYON

Kulüp ve bağlı ortaklıkların net borcunun toplam 2 milyar 825 milyon 755 bin 791 lira, alacakların ise 1 milyar 560 milyon 123 bin 356 lira olduğu belirtildi. Borç-alacak farkının 1 milyar 265 milyon 632 bin 435 lira olduğu aktarıldı. Galatasaray Kulübünün 31 Aralık 2017 itibarıyla borç alacak farkı, 1 milyar 163 milyon 430 bin 729 lira olarak gerçekleşmişti.

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, futbolcu ödemelerini 77 milyondan 55 milyona düşürdüklerini açıkladı.

 

FUTBOLCU GİDERLERİ 77’DEN 55’E DÜŞTÜ

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, kongrede yaptığı konuşmada küçülerek büyümeyi düşünmediklerini belirterek “UEFA bizi iyi ki sınırlandırıyor. Bazen bize dışarıdan dinamikler gerekiyor. UEFA’da biz gelirimizin yüzde 60’ını aşamayız. Biz transferlerde de her adımı UEFA’ya bildirdik.

UEFA denetlemeyi 6 ayda bir yapar. Biz bu denetlemeyi kendi isteğimizle 3 aya indirdik. Bu bizi daha diri tutuyor. 77 milyon olan futbolcu giderini 55 milyona düşürdük. Hedefimiz 45 milyon. Asla küçülerek büyümeyi düşünmüyoruz ancak israfı azaltmayı ve abartılı ödemeleri yok etmeyi düşünüyoruz.

KOMBİNE SAYISI 34 BİNE YAKIN

Mustafa Cengiz taraftarlara teşekkür ederek Stat doluluk oranlarında 2014’teki Drogbalı, Sneijderli dönemi yakalayıp geçtiklerini söyledi. Cengiz “Bu müthiş bir şey. UEFA’nın bize olumlu yaklaşmasının en büyük nedenlerinden biri stattaki seyirci sayısının neredeyse 2 kat artmasıdır.

Satılan kombine 34 bine yakın. Galatasaraylı kardeşlerim çok loca sattık ama halen 43 locamız bekliyor sizleri. Lütfen Galatasaray için destek olun ve bu locaları bir şekilde alın.” dedi.

medyabold
Devamını Oku »

Google’dan Ressam Abidin Dino Doodle’ı

Abidin Dino’nun bugün doğum günü. Google, usta ressam, karikatürist, yazar, film yönetmeni Abidin Dino’nun 106. yaşını özel bir “doodle” ile kutluyor.

Abidin Dino 1913-1993

ABİDİN DİNO KİMDİR?

Abidin Dino, 23 mart 1913 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini açtı. Aynı sene ailesi Cenevre’ye yerleşince 12 yaşına kadar burada büyüyen Abidin Dino, 1. Dünya Savaşı’nın ardından İstanbul’a döndü. Robert Koleji’nde başladığı eğitimini resim ve karikatüre duyduğu ilgi sebebiyle yarıda bıraktı. Aynı zamanda edebiyat’la da ilgilen Abidin Dino, o dönemde abisi Arif Dino’nun da desteğiyle kendini tamamen sanata adadı.

Yarın Gazetesi’nde desenleri ve ilk kez 1931’de Artist adlı dergide de yazıları yayınlanan Abidin Dino, yaptığı herşeyde yeniliğin peşindeydi. 1931 ve 1932 tarihleri arasında Esrarkeşler ve Parmak İstifleri adlı dizileri gerçekleştiren Abidin Dino, Pertev Naili Boratav’ın Türk Masalları ve Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye adlı eserlerini resimledi.

Aynı sene SSCB’li yönetmen Sergay Yutkeviç’in Türkiye’nin Kalbi Ankara filmini çekmek için Türkiye’ye geldiği sırada, Dino’nun resimlerini gördü ve Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de ricasıyla, o’nu Leningrad’a davet etti. Böylece 1934 yılında sinema eğitimi almak için gittiği Leningrad’da dekoratör ve ressam olarak Yutkeviç’in çalışmalarına katıldı ve onun yönettiği Madenciler adlı filmde çalışma imkanı buldu. Abidin Dino, geçen üç senenin ardından, 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla oradan ayrıldı ve bir süre Londra’da yaşadıktan sonra, Paris’e gitti ve burada çalışmalarda bulundu. Yine ressam ve dekoratör olarak çalıştbu dönemde Pablo Picasso, Tristan Tzara, Eisentein, Andre Malraux ve Gertrude Stein gibi önde gelen sanatçılarla da yakınlıklar kurdu.1933’te D Grubu topluluğunu diğer ressamlar Nurullah Berk, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer, Elif Naci ve heykeltraş Zühtü Müritoğlu ile birlikte kuran Dino, yine yenilik peşindeydi. Bu toplulukta düşünce yanı ağır basan resimler yapmayı amaçladılar ve meydana getirdikleri eserlerle birçok sergi açtılar.

1939 yılında İstanbul’a döndüğü sıralarda yoksul insanlara ve balıkçılara olan ilgisinin üzerine, onun gibi düşünen sanatçılarla birlikte 1941’de Liman Grubu diye anılan Yeniler Topluluğu’nu kurdu. Liman çevresindeki balıkçıların resimlerinden oluşturularak açılan sergi büyük ilgi gördü. Aynı zamanda bir yandan da siyasal çalışmalarda bulunan Dino, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından Mecitözü’ne, ardından da Adana’ya sürgüne gönderildi. Abidin Dino, 1943 yılında Kenanpaşazade Sait Bey’in oğlu olan Osmanlı Bankası Resmi İşler Müdürü Asım Bey’in kızı dilci, öğretim üyesi, çevirmen ve yazar olan Güzin Dino (Dikel) ile evlendi. Adana’da yaşadığı dönemde, resimlerinde pamuk işçilerini işleyen Dino, “Kel” adını verdiği bir oyun yazdı, “Türk Sözü” isimli bir gazete yönetti ve 1950 yılında “Çingeneler” adında bir film de senaryosu yazdı.

Sürgün yıllarının ardından İstanbul’a dönen Abidin Dino, “İkinci Dünya Savaşı” adlı diziyi gerçekleştirdi ve 1952 yılında tamamen Paris’e yerleşti. Amerika, Fransa ve Cezayir’de sergiler açmasının ve karma sergilere katılmasının yanısıra, bir dönem Fransa Plastik Sanatlar Birliği’nin Onur Başkanlığı’nı yaptı ve New York Dünya Sergisi’nin Sanat Danışmanlığı’nı yürüttü. İki sene sonra eşi de Paris’e yerleşti. Güzin Dino, Paris’teki Ulusal Bilim Merkezi’nde çalıştı ve Doğu Dilleri Enstitüsü’nde öğretim üyeliği yaptı.

Abidin Dino ve Nazım Hikmet

Abidin Dino, tek bir konuyu ele alarak yaptığı resimlere, “İşkence” (1955), “Atom Korkusu” (1955), “Uzun Yürüyüş” (1955), “Uzay” (1959), “Adalar” (1964-65), “Savaş ve Barış” (1966), “Çıplaklar” (1976) gibi isimler vererek onları sergiledi. Aynı yıllarda, Yaşar Kemal’in “Deniz Küstü” (1978) adlı romanını, İlhami Bekir’in “Unuttum” (1979) ve Melih Cevdet Anday’ın “Tanıdık Dünya” (1984) adlı şiir kitaplarını da resimledi.Abidin Dino, 1966 yılında da yönetmenliğini yaptığı “Gol” adlı belgesel film ile, Flaherty Ödülü’nü kazandı.

Abidin Dino, 7 Aralık 1993 günü, 80 yaşındayken Paris’te Villejuif Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Dino’nun cenazesi İstanbul’a getirildi ve Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi

medyabold
Devamını Oku »

Google’dan Ressam Abidin Dino Doodle’ı

Abidin Dino’nun bugün doğum günü. Google, usta ressam, karikatürist, yazar, film yönetmeni Abidin Dino’nun 106. yaşını özel bir “doodle” ile kutluyor.

Abidin Dino 1913-1993

ABİDİN DİNO KİMDİR?

Abidin Dino, 23 mart 1913 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini açtı. Aynı sene ailesi Cenevre’ye yerleşince 12 yaşına kadar burada büyüyen Abidin Dino, 1. Dünya Savaşı’nın ardından İstanbul’a döndü. Robert Koleji’nde başladığı eğitimini resim ve karikatüre duyduğu ilgi sebebiyle yarıda bıraktı. Aynı zamanda edebiyat’la da ilgilen Abidin Dino, o dönemde abisi Arif Dino’nun da desteğiyle kendini tamamen sanata adadı.

Yarın Gazetesi’nde desenleri ve ilk kez 1931’de Artist adlı dergide de yazıları yayınlanan Abidin Dino, yaptığı herşeyde yeniliğin peşindeydi. 1931 ve 1932 tarihleri arasında Esrarkeşler ve Parmak İstifleri adlı dizileri gerçekleştiren Abidin Dino, Pertev Naili Boratav’ın Türk Masalları ve Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye adlı eserlerini resimledi.

Aynı sene SSCB’li yönetmen Sergay Yutkeviç’in Türkiye’nin Kalbi Ankara filmini çekmek için Türkiye’ye geldiği sırada, Dino’nun resimlerini gördü ve Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de ricasıyla, o’nu Leningrad’a davet etti. Böylece 1934 yılında sinema eğitimi almak için gittiği Leningrad’da dekoratör ve ressam olarak Yutkeviç’in çalışmalarına katıldı ve onun yönettiği Madenciler adlı filmde çalışma imkanı buldu. Abidin Dino, geçen üç senenin ardından, 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla oradan ayrıldı ve bir süre Londra’da yaşadıktan sonra, Paris’e gitti ve burada çalışmalarda bulundu. Yine ressam ve dekoratör olarak çalıştbu dönemde Pablo Picasso, Tristan Tzara, Eisentein, Andre Malraux ve Gertrude Stein gibi önde gelen sanatçılarla da yakınlıklar kurdu.1933’te D Grubu topluluğunu diğer ressamlar Nurullah Berk, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer, Elif Naci ve heykeltraş Zühtü Müritoğlu ile birlikte kuran Dino, yine yenilik peşindeydi. Bu toplulukta düşünce yanı ağır basan resimler yapmayı amaçladılar ve meydana getirdikleri eserlerle birçok sergi açtılar.

1939 yılında İstanbul’a döndüğü sıralarda yoksul insanlara ve balıkçılara olan ilgisinin üzerine, onun gibi düşünen sanatçılarla birlikte 1941’de Liman Grubu diye anılan Yeniler Topluluğu’nu kurdu. Liman çevresindeki balıkçıların resimlerinden oluşturularak açılan sergi büyük ilgi gördü. Aynı zamanda bir yandan da siyasal çalışmalarda bulunan Dino, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından Mecitözü’ne, ardından da Adana’ya sürgüne gönderildi. Abidin Dino, 1943 yılında Kenanpaşazade Sait Bey’in oğlu olan Osmanlı Bankası Resmi İşler Müdürü Asım Bey’in kızı dilci, öğretim üyesi, çevirmen ve yazar olan Güzin Dino (Dikel) ile evlendi. Adana’da yaşadığı dönemde, resimlerinde pamuk işçilerini işleyen Dino, “Kel” adını verdiği bir oyun yazdı, “Türk Sözü” isimli bir gazete yönetti ve 1950 yılında “Çingeneler” adında bir film de senaryosu yazdı.

Sürgün yıllarının ardından İstanbul’a dönen Abidin Dino, “İkinci Dünya Savaşı” adlı diziyi gerçekleştirdi ve 1952 yılında tamamen Paris’e yerleşti. Amerika, Fransa ve Cezayir’de sergiler açmasının ve karma sergilere katılmasının yanısıra, bir dönem Fransa Plastik Sanatlar Birliği’nin Onur Başkanlığı’nı yaptı ve New York Dünya Sergisi’nin Sanat Danışmanlığı’nı yürüttü. İki sene sonra eşi de Paris’e yerleşti. Güzin Dino, Paris’teki Ulusal Bilim Merkezi’nde çalıştı ve Doğu Dilleri Enstitüsü’nde öğretim üyeliği yaptı.

Abidin Dino ve Nazım Hikmet

Abidin Dino, tek bir konuyu ele alarak yaptığı resimlere, “İşkence” (1955), “Atom Korkusu” (1955), “Uzun Yürüyüş” (1955), “Uzay” (1959), “Adalar” (1964-65), “Savaş ve Barış” (1966), “Çıplaklar” (1976) gibi isimler vererek onları sergiledi. Aynı yıllarda, Yaşar Kemal’in “Deniz Küstü” (1978) adlı romanını, İlhami Bekir’in “Unuttum” (1979) ve Melih Cevdet Anday’ın “Tanıdık Dünya” (1984) adlı şiir kitaplarını da resimledi.Abidin Dino, 1966 yılında da yönetmenliğini yaptığı “Gol” adlı belgesel film ile, Flaherty Ödülü’nü kazandı.

Abidin Dino, 7 Aralık 1993 günü, 80 yaşındayken Paris’te Villejuif Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Dino’nun cenazesi İstanbul’a getirildi ve Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi

medyabold
Devamını Oku »

Atilla Taş’ında artık bir kanalı var

15 Temmuz sonrası tutuklanan uzun süre İstanbul Silivri Cezaevi’nde kalan şarkıcı Atilla Taş, tahliye olduktan sonra Youtube’de kendi kanalını kurdu.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Meydan Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapan ve sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı muhalif paylaşımları nedeniyle hakkında “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dava açılan Atilla Taş, 3 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezasına çarptırılmıştı.

İstanbul 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yaklaşık 14 ay boyunca tutuklu kalan Atilla Taş, cezasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 2. Ceza Dairesi tarafından onaylanmasıyla geri kalan hapis cezası olan 3,5 ayı Kocaeli Kandıra Açık Cezaevi’nde geçirdi.

Yaklaşık bir ay önce tahliye olan Atilla Taş hakkında denetimli serbestlik hükümleri uygulanıyor.

22 Mart günü Youtube’de “Atilla Taş TV” adıyla kanal kuran şarkıcı Taş, “Karakola gidiyorum” konulu bir video paylaştı. Video de denetimli serbestlik hükümleri gereği hafta 4 gün polis karakoluna imzaya gittiğini anlatan Atilla Taş, neden Youtube kanalı kurduğundan da bahsetti.

Ana akım medya da kendisine karşı ambargo uygulandığını belirten Atilla Taş, Kanal D’de yayımlanan kendisinin de rol aldığı Karışık Kaset isimli filmdeki 15 dakikalık görüntüsünün kesildiğini anlattı.

Siyasetten tiksindiği bu nedenle politik bir kanal kurmayı düşünmediğini ifade eden Taş, sevenlerinden ve takipçilerinden kanalını beğenerek takip etmesini istedi.

medyabold
Devamını Oku »

Berfe: Şiir her zaman yalnızdır

Bu yıl PEN Şiir ödülü şair Süreyya Berfe’ye verildi. Ödül Töreni, 6 Nisan’da TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nda yapılacak. Yirmi yıldan fazladır Ege’de yaşayan Berfe şimdilerde Urla’nın Barboros köyünde sakin bir hayat sürüyor. Köy hayatını anlatırken “Zaman diye bir şey varmış meğer biz bozuk para gibi harcıyormuşuz. Okuyamadığım bir sürü şeyi okuyorum, yazıyorum.” diyor.

Berfe, reklamcı şair kuşağından. Uzun yıllar reklam yazarlığı yaptı, ansiklopedilerde yazdı. lkl şiiri Yön dergisinde çıktı. (1962).“Kasaba” şiiriyle tanındı. (1966)Ataol Behramoğlu, İsmet Özel ve Özkan Mert’le birlikte Ant dergisinde “Devrimci Şairler Savaş Açıyor” manifestosunu yayımladı. 1960 Kuşağı olarak anılan İsmet Özel, Refik Durbaş, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz gibi şairler arasında yer aldı. Süreyya Berfe’nin ilk kitapları Gün Ola ve Savrulan’da toplumcu gerçekçi ve politik bir tavır görülür. Şair bunların ardından 1980’de yayımladığı üçüncü kitabı Hayat ile Şiir’de ikinci kırılmayı yaşar ve toplumcu gerçekçi/politik çizgiden uzaklaşır. Artık “Süreyya Berfe’nin şiir dünyasında tabiat şiir anlayışının başat unsurudur.
Türk şiirindeki önemli bütün ödüllerde adını görürüz. 1992 Cemal Süreya Şiir Ödülü,” Nâbiga” ile 2002 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, “Seni Seviyorum” ile 2002 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü.

ŞİİR ÜVEY EVLAT OLARAK VAR OLDU

21 Mark Dünya Şiir Günü bildirisini bu yıl Süreyya Berfe yazdı. Bildiride “yeryüzünde şiirden başka yalnız var mıdır acaba?” diye sesleniyordu. Bunu Cumhuriyet gazetesindeki röportajında şöyle açıklıyor Berfe: Şiir her zaman yalnızdır. Dünya ne kadar kalabalık olursa olsun. Yalnız olmasa, bugün, yarın, öbür gün, manzara başka türlü olurdu. Bu yalnızlığı gidermenin bir yolu da asla ve kata yoktur. Şiir üvey evlat olarak var olmuştur ve hep de öyle olacaktır. Belki de şiirin kendisinden, bir türlü orta malı olmadı. Ama iyi şiirden bahsediyorum, uyduruk şeylerden değil. Şiire benzeyen şeyler var ama… İşte

ASIL ADI SÜREYYA KANIPAK

1943’te İstanbul’da doğdu. Asıl ismi Süreyya Kanıpak. 1960’ta Çanakkale Lisesi’ni bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. İstanbul’da yayınevlerinde, reklam şirkelerinde çalıştı. İlk kitabı “Gün Ola” Fikir Kulüpleri Federasyonu tarafından basıld. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’nin etkileriyle soyutlamalara eğilim duyan Süreyya Berfe, 1966’dan sonra halk geleneğinden beslenen yeni bir şiir dili kurmanın olanaklarını aradı. İkinci kitabı “Savrulan” 1971’de yayımlandı, ardından “Hayat ile Şiir” (1980), “Ufkun Dışında” (1985), “Şiir Çalışmaları” (1992), “Ruhumun” (1998), “Kalfa” (1995-1998-1999), “Seçme Şiirler” (2001), “Nabiga” (2001), “Seni Seviyorum” (2002), “Foklar Söyledi, Ben Yazdım” (2005) “Her Gölge Titrer” (2015) ve “Kalfa-Toplu Şiirler” (2008) eserlerine imza attı.

ADI NASIL SÜREYYA BERFE OLDU?

“Biz kendi aramızda çift kale maçlar yapardık. Mehmet Fuat abinin evinin orada, Altunizade’de bir arsa vardı, orada oynardık. Haldun Taner, Ülkü Tamer, Cemal Süreya, Ulvi Uraz, Mehmet Seyda, Murat Belge, Adnan Özyalçıner… Bu isimlerle toplanır, sık sık maç yapardık. Bir gün yine oynadık, meğer özel bir maç olacakmış, benim haberim yok. Soyadı bulma maçı, bana da sürpriz. Maç bitti işte, sonra gidildi Salacak’a. Oturduk büyük bir sofraya, yenilen taraf yenene ısmarlıyor. Ama öyle rakı sofrası falan değil, azıcık bir şey var. Adam başı bir bira, yarım menemen… Şamata patırtı gidiyor, sonra Cemal dedi ki “Sana soyadı bulma zamanıdır”. Herkes bir soyadı önerdi işte. Ülkü mesela Şenşiir olsun dedi falan. Sonra bir ara Cemal kulağıma eğildi “Berfe’yi al” dedi. “Ama” dedi “Ahmet abiden izin alacaksın”. Ahmet Arif’ten… Niye, çünkü Ahmet abi günün birinde evlenirse, evleneceği yok ya, bir de oğlu olursa ona verecekmiş Berfe adını. Neyse aradım Ahmet abiyi, bana “Yalabıklık yapmayacaksın, şöhret için çalışmayacaksın, abuk subuk işler yapmayacaksın. Küçük düşürme Berfe adını, yoksa öldürürüm seni” dedi. Tamam abi, elimden geleni yaparım dedim. Böylece ilk kez 1965’te Şiir Sanatı dergisinde Berfe adıyla yayımlandı şiirim.”

kronos
Devamını Oku »