29 Ağustos 2020 Cumartesi

Asker uğurlama gecesinde bekçi, polis ve vatandaşlar birbirine girdi

Küçükçekmece’de asker uğurlamak için toplanan grubu dağıtmak isteyen polis ile kalabalık arasında arbede yaşandı. O anlar cep telefonu kameralarına yansıdı.

BOLD- Küçükçekmece’de, dün akşam saatlerinde bir grup kalabalık, sokağı kapatarak asker uğurlama eğlencesi düzenledi. Koronavirüs tedbirleri kapsamında yasaklanan asker uğurlama eğlencesine polis ve gece bekçileri müdahale etti. Polis ekipleri, kalabalığa dağılmaları konusunda uyarıda bulundu.

ARBEDE YAŞANDI

Bu sırada polise direnen bir kişi ile polis arasında tartışma başladı. Tartışma kalabalıktan bazı kişilerin de karışmasıyla arbedeye dönüştü. Polis elinde silah olduğu iddia edilen bir kişiyi zor kullanarak etkisiz hale getirdi. Olayların ardından kalabalık dağıldı. Olaylar saniye saniye çevredeki vatandaşların cep telefonu kameralarına yansıdı.

Ağır hasta sayısı 1000’e dayandı: Can kaybı 39 yeni vaka bin 549

medyabold
Devamını Oku »

Beylikdüzü Sahaf Festivali başlıyor

Beylikdüzü 7.Barış ve Sevgi Buluşmaları etkinlikleri kapsamında bu yıl dördüncü kez düzenlenecek olan Beylikdüzü Sahaf Festivali 31 Ağustos’ta kitapseverleri ağırlamaya başlayacak.

BOLD– Türkiye’nin farklı illerinden gelecek 27 sahafı ve plakçıyı bir araya getiren Beylikdüzü Sahaf Festivali 14.00-22.00 saatleri arasında Beylikdüzü Yaşam Vadisi’nde hizmet verecek.

AÇIK ARTIRMALAR VE SAHAF SOHBETLERİ

Koronavirüs önlemleri sebebiyle katılımcıların maskeyle katılımının zorunlu olduğu festivalde kitaplara doğrudan teması önlemek için ziyaretçilere eldiven de dağıtılacak.

21.15-22.00 saatleri arasında 6 Mayıs Gençliğimiz Var Sahnesi’nde açık artırma usulüyle kitap mezatlarının da yapılacağı festival kapsamında ayrıca 31 Ağustos-5 Eylül tarihleri boyunca 19.00 – 19.45 arasında aşağıdaki söyleşiler gerçekleştirilecek:

SAHAF SÖYLEŞİLERİ

Cengiz Özdemir, Ozan Sağsöz ve Harun Küçük “Osmanlı’da Bilim”;

Ersin Şen “Anadolu’da Masallar ve Şahmaran’ın Yolculuğu”;

Seval Şahin ve Fatih Artvinli “İçeriden Sesler, Sessizlikler: Tımarhanede Sanat ve Edebiyat”;

Emin Nedret İşli ve Lütfi Seymen “Sahaflık Tarihi Üzerine Notlar”;

Sibel Öz “Bizi Bize Sevdiren Sevgili: Adile Naşit”;

Osmantan Erkır “Mustafa Kemal’in İstanbul Ziyareti”

medyabold
Devamını Oku »

84 gündür karantinada: Hasta tutuklu Lütfi Koç’un beynindeki kist 19 mm oldu

84 gündür karantinada olan hasta tutuklu Lütfi Koç’un beynindeki kist büyüdü. Engelli çocuğunu ve hastalıklarını anlatan bir dilekçe ile AYM’ye başvuran Koç’un tahliye talebi reddedildi.

SEVİNÇ ÖZARSLAN
BOLD ÖZEL – Yaklaşık 1,5 yıldır cezaevinde bulunan hasta tutuklu Lütfi Koç’un, korona salgını nedeniyle 31 Mart 2020’de çekilecek beyin MR’ı 24 Haziran 2020’de çekildi. E-Nabız’a düşen sonuçlara göre, büyüklüğü daha önce 17 ve 15 mm olan kistlerin biri 16,5, diğeri 19 mm olarak tespit edildi. Heyet raporunun tamamlanması için 2,5 aydır hastaneye gidip gelmek zorunda kalan Lütfi Koç, 84 gündür karantinada. Bu süreçte ne havalandırılmaya çıkarıldı ne de televizyon ve su ısıtıcı gibi ihtiyaçları giderildi. Eşi Züleyha Koç’un verdiği bilgiye göre su ısıtıcısı daha geçen hafta alınabildi.

LÜTFÜ KOÇ’UN 2 OCAK 2020 TARİHLİ İLK MR SONUCU

LÜTFÜ KOÇ’UN 24 HAZİRAN 2020 TARİHLİ İKİNCİ MR SONUCU

ÖZEL BİR YURTTA ÇALIŞIYORDU

Özel bir yurtta memur olarak çalıştığı için cemaat soruşturmaları kapsamında 2 Kasım 2018’de İzmir’de gözaltına alınan Lütfi Koç (46), oğlu Muhammed Yahya’nın durumu göz önünde bulundurularak 2 gün sonra denetimli serbestlikle bırakılmıştı. 7 ay sonra, 29 Nisan 2019’da duruşma için gittiği mahkemede tutuklanmasına karar verildi. 9 Temmuz 2019’da çıkarıldığı ilk mahkemede savunma yapamadan 8 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstinaf Mahkemesi kararı bozdu, cezası 6 yıl 15 aya düşürüldü.

OĞLU ENGELLİ, KIZI KAS HASTASI

Lütfi Koç’un 5 yaşındaki oğlu Muhammed Yahya yüzde yüz ağır engelli. Epilepsi nöbetleri geçiriyor. Görmüyor, konuşamıyor, yürüyemiyor. Devamlı gergin ve güvende hissetmek için sürekli elinin tutulmasını istiyor. Uyku düzeni yok, bakıma muhtaç, devamlı birinin yanında olması gerekiyor. 11 yaşındaki kızında ise iki sene önce kas rahatsızlığı başladı ve Müsküler Distrofi (çocuklarda görülen kas erimesi) tanısı ile takibe alındı.

Çocuklarının durumu göz önünde bulundurularak ilk başta tutuklanmayan Lütfi Koç, şimdi de cezaevinde kendisinin sağlık sorunlarıyla ve karşısına çıkan engellerle mücadele ediyor. Önce kanserden şüphelenildi, sonra kasık fıtığı ortaya çıktı, daha sonra beyninde 2 kist tespit edildi. Doktorlar kasık fıtığından dolayı ameliyat olması gerektiğini ama beynindeki kistler nedeniyle bu ameliyatın çok tehlikeli olacağını, kalıcı felç geçirebileceğini söylüyor.

Lütfi Koç, bir görüş gününde ailesiyle birlikte.

DOKTOR KANSERDEN ŞÜPHELENDİ

Lütfi Koç tutuklanıp İzmir Kırıklar Cezaevine gönderildikten 1,5 ay sonra hastalandı. Birdenbire 20 kilo zayıfladı. Karın şişliği ve ağrısı şikayetiyle 10 Haziran 2019’da Yeşilyurt Hastanesine götürüldü. Kanserden şüphelendiğini söyleyen doktor 2-3 gün sonra kolonoskopi ve endoskopi için çağıracağını söyledi ama aradan bir yıl geçmesine rağmen hala çağrılmadı. 9 ay önce Menemen Cezaevine sevk edilen Lütfi Koç’ta bu sefer kasık fıtığı ortaya çıktı. Hastaneye götürülüp MR çekilince beyininde 2 kist tespit edildi. Cezaevine 98 kilo ile giren Koç, şu anda 60 kilo. Karnın sağ tarafı sürekli şiş.

ANAYASA MAHKEMESİ REDDETTİ

Tutukluluğun sonlandırılması için çocuklarının ve kendisinin sağlık durumunu anlatan bir dilekçe yazıp Anayasa Mahkemesine (AYM) gönderen Lütfi Koç’a geçen hafta gelen cevapta “73/2 binaen hayati tehlikeniz olmadığından ve hastaneye de getirilip götürüldüğünde talebiniz reddedilmiştir” denildi. Karara itiraz eden Lütfi Koç, hastaneye getirilip götürülmesinin bir şey ifade etmediğini, tedavisinin yapılamadığını, üstelik çocuklarının durumunun göz önünde bulundurulmadığını söyleyen ikinci bir dilekçe yazdı.

Lütfi Koç, ilk yazdığı 23 Haziran 2020 tarihli dilekçesinde (aşağıda) ailesinden birçok kişiyi kanserden kaybettiğini, babasının kolon kanseri tedavisi gördüğünü söylüyor ve cezaevine girdiğinden bu yana yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.

60 KİLOYA DÜŞTÜ, HALÜSİNASYON GÖRMEYE BAŞLADI

Ailesinin ve avukatının verdiği bilgiye göre Lütfi Koç’un psikolojik durumu da iyi değil. Züleyha Koç, eşinin son sağlık durumuyla ilgili Bold Medya’ya konuştu:

“Kasık fıtığı nedeniyle karnın sağ tarafı çok şiş. Ameliyat edilmesi gerekiyor. Beynindeki kistler nedeniyle ameliyat olamıyor. 8 aydan fazladır gidiyor geliyor, maalesef bütün cerrahlar durumun çok kötü ama beynin ara ara kısmi felç geçiriyor. Bunu yaparsak anestezi izin vermiyor, kalıcı felç geçirme ihtimali çok yüksek diyor. Bu ameliyatı yapamayız diyerek geri gönderiyorlar. Avukatımız heyet raporu almaya çalışıyor. Eşim Anayasa Mahkemesine durumunu anlatan dilekçe yazmıştı. Oradan cevap geldi, hayati tehlikeniz yoktur diye. Pazartesi günü itiraz dilekçesi yazmış, çocuğumu göz önünde bulundurmamışsınız, hastaneye getirilip götürülmem bir şey ifade etmiyor, tedavim yapılmıyor, ilaç tedavim, ameliyatlarım yapılmıyor.

60 kiloya düştü. Karnının sağ tarafı çok şiş, fıtık o tarafta. Heyet raporu için 84 gündür karantina koğuşunda, sürekli hastaneye gidip geldiği için. 15 gün dolmadan kaç kere götürüldü. Mesela salı günü, günü doluyordu, o gün tekrar götürmüşler. 84 gündür hiç havalandırmaya çıkmadan, su ısıtıcısı, TV ihtiyaçları görülmeden yaşıyordu. En son geçen hafta su ısıtıcısı alabildik. 26 Ağustos’ta kapalı görüş vardı. ‘Koca kafalı, koca kulaklı biri geliyor yanıma Azılı katiller bile havalandırma çıkıyor, ben çıkamıyorum’ dedi. Bazen avukatımızı da ‘siz de bana düşmansınız’ diye kovalıyor. Bir hafta gayet iyi karşılıyor diğer hafta kovalıyor. Avukatımız da ruh ve beden durumunun iyi olmadığını söylüyor. Kistlerin psikolojik rahatsızlığa neden olabileceğini, hayatını büyük oranda etkileyeceğini doktor söylemişti. Sol gözünde de görme sıkıntısı var.”

Züleyha Koç, engelli oğlu Muhammed Yahya ve kas hastası kızıyla birlikte.

Muhammed Yahya’nın elini kim tutacak?

medyabold
Devamını Oku »

Bahçeli bir türlü bitirilemeyen köprüye Erdoğan’ın adının verilmesini önerdi

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Adana’da kendi adına yapılan ancak bir türlü bitirilemeyen köprüye AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isminin verilmesini önerdi. 215 milyon liraya ihale edilen köprü için Cumhurbaşkanlığı 700 milyon lira ek ödenek vermişti.

BOLD – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kendi adını taşıyacak köprüyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Bahçeli, “Benim de bir hassasiyetim var. İsmimin köprüye verilmesinden dolayı Cumhur İttifakı’nın yıpratılmaya çalışılmasından endişe ediyorum. O nedenle köprüye Recep Tayyip Erdoğan isminin verilmesini öneriyorum” dedi.

ERDOĞAN’IN ADI VERİLSİN

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisini arayarak Adana halkına hizmet verecek bir köprüye isminin verilmesinden dolayı memnun olduğunu ifade ettiğini aktardı. Selvi, konuya ilişkin olarak Bahçeli ile gerçekleştirdiği görüşmenin devamını şöyle anlattı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına gösterdiği vefanın önemli olduğunun altını çizdi. ‘Benim de bir hassasiyetim var. İsmimin köprüye verilmesinden dolayı Cumhur İttifakı’nın yıpratılmaya çalışılmasından endişe ediyorum’ dedi. MHP lideri ardından da bir teklifte bulundu. ‘O nedenle köprüye Recep Tayyip Erdoğan isminin verilmesini öneriyorum’ ifadesini kullandı” dedi. Bahçeli’nin önerilerini Erdoğan’a ‘bir arkadaşı’ aracılığıyla ilettiğini belirten Selvi, eğer ‘Recep Tayyip Erdoğan’ ismi kabul edilmezse köprü için iki isim daha önerdiğini belirtti.

KARALAR: KÖPRÜNÜN YAPILMASINDAN MEMNUN OLURUM

CHP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ı da kendisini aradığını belirten Selvi, görüşmeye ilişkin şunları kaydetti: “Köprünün yapılmasına karşı olmadığını ifade etti. ‘Devlet Bahçeli köprüsünün yapımı imkânsızlıklar nedeniyle zaten ben gelmeden önce durmuştu. Adana halkına hizmet verecek olan köprünün yapılmasından dolayı memnun olurum. Netice itibariyle Adana halkına hizmet verecek’ dedi.”

Tiyatrocu Füsun Demirel: Askeri darbelerde bile bu kadar sanatçı için soruşturma açılmadı

medyabold
Devamını Oku »

Yüz yüze eğitimle ilgili bakan net cevap vermedi: Kararı salgın belirleyecek

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yüz yüze eğitimin başlamasını istediklerini belirterek, ancak son günlerde salgınla ilgili gelen verilere dikkat çekti. Bakan Selçuk, “Sağlık Bakanlığımız ‘okulların tamamının açılmasında sakınca yoktur’ derse biz tabii ki açarız” dedi.

BOLD – Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, uzaktan eğitim çalışmaları ve yeni eğitim öğretim yılı hazırlıklarıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Okulların açılmasıyla ilgili Bakan Selçuk, “Sağlık Bakanlığımız ‘okulların tamamının açılmasında sakınca yoktur’ derse biz tabii ki açarız. Biz belirli sınıflarda 21 Eylül’de yüz yüze eğitimi başlatacağız” dedi.

UZAKTAN EĞİTİM PAZARTESİ BAŞLIYOR

Koronavirüs salgını nedeniyle geçtiğimiz dönemin bir bölümünü uzaktan eğitim modeli ile evlerinde tamamlayan milyonlarca öğrenci yeni döneme 31 Ağustos’ta yine uzaktan eğitimle başlayacak. Yüz yüze eğitime ise 21 Eylül’de Bilim Kurulu tarafından tavsiye edilen sınıflarda kademeli olarak başlanması planlanıyor. Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde kameraların karşına geçen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, uzaktan eğitim çalışmaları ve yeni eğitim öğretim yılı hazırlıklarıyla ilgili bilgileri kamuoyuyla paylaştı.

SAĞLIK BAKANLIĞI AÇILABİLİR DERSE AÇARIZ

21 Eylül’de okulların yüz yüze eğitime açılıp açılmayacağı ile ilgili Selçuk, “Milli Eğitim Bakanlığının tek başına karar alıp da söylemesi, diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde alınabilecek bir karar olmasından dolayı mümkün değil. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak çocukların yüz yüze eğitim almasını tabii ki çok istiyoruz ama salgının seyrine ilişkin sayılar yayınlanıyor. Sağlık Bakanlığımız ‘okulların tamamının açılmasında sakınca yoktur’ derse biz tabii ki açarız. Biz belirli sınıflarda 21 Eylül’de yüz yüze eğitimi başlatacağız” dedi.

1.5 MİLYON ÖĞRENCİ EBA’YA ULAŞAMIYOR

Her türlü senaryoya hazır olduklarının altını çizen Bakan Selçuk, zaten salgının başlamasının ardından kısa bir sürede EBA ile uzaktan eğitim vermeye başladıklarının altını çizdi. Şu an için mezralar, yaylalar çocukların internete erişiminde sorun bulunduğunu aktaran Selçuk, “16 milyon çocuğun erişimiyle alakalı problem görünmüyor ama yaklaşık 1 buçuk milyon çocuğun erişim sorunu var, bunu biliyoruz. O çocukları EBA’da göremiyoruz. Bu çocuklara nasıl erişeceğiz? Her bir çocuğumuza 17 kitaptan oluşan bir set veriyoruz. Köy okullarındaki, mezralardaki çocuklarımıza veriyoruz. 5 bin 200 destek noktası kuruyoruz” dedi.

Bahçeli’den “Ege’de tarihsel çıkarlara sırt dönmeyeceğiz” çıkışı

medyabold
Devamını Oku »

Tutuklu eski AYM Başkanvekili Altan: Duyuyor musunuz? Nefes alamıyorum!

15 Temmuz’un ardından tutuklanan eski AYM Başkanvekili Alparslan Altan, 4 yıldır tek başına kaldığı hücresinde kaleme aldığı bir mektup ile “Beni duyuyor musunuz? Nefes alamıyorum” diye seslendi.

BOLD – Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 15 Temmuz’da yüz binlerce insan hukuksuz bir şekilde tutuklandı ve özgürlüklerinde hatta yaşamlarından oldu. Anayasa Mahkemesi üyesi ve Başkanvekilliği görevinde bulunan Alparslan Altan’da 15 Temmuz’dan sonra tutuklanan 4 binden fazla hakim ve savcı arasında yer aldı.

Yaklaşık 4 yıldan fazla bir zamandır Kırıkkale Keskin Cezaevinde tutuklu bulunan ve 11 yıl 3 ay hapis cezası verilen Alparslan Altan, yaşadığı hukuksuzluğu ve çaresizliği hücresinde kaleme aldığı bir mektup ile “Bireysel olarak yaşadığım zulüm ve hukuksuzlukları kısmen de olsa dile getirme ihtiyacı ve mühürlenmemiş kalp, katılaşmamış vicdan, insaf, ahlak ve cesaret sahibi muhataplar bulabilmek ümidiyle bilgi ve değerlendirmelerinize sunarım.” duyurmaya çalıştı.

Eski AYM Başkanvekili Alparslan Altan’ın kaleme aldığı mektup:

BENİ DUYUYOR MUSUNUZ? NEFES ALAMIYORUM!”  

14 Temmuz 2016 tarihine kadar mesleki yaşamını insan onurunun, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasına adamış bir yüksek yargı mensubu olmama rağmen 16 Temmuz sabahında “devlete ihanet etmiş bir hain” ve “azılı bir terörist” olarak ilan edildim.  

16/07/2016 tarihinde Anayasa mahkemesi üyesi olarak görev yapmakta iken, Ankara Cumhuriyet savcısının hukuksuz talimatıyla 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek darbe girişimi veya terör örgütü üyeliği ile ilgili hiçbir eylemim bulunmamasına rağmen Anayasa, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı olarak gözaltına alındım.  

20/07/2016 tarihinde Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/595 sayılı kararıyla “terör örgütüne üye olmak” suçundan dolayı tutuklanarak cezaevine gönderildim.  

SORUŞTURMA VE TUTUKLAMA HUKUKA AYKIRI

Gözaltına alınmamdan itibaren ısrarla Anaysa Mahkemesi üyesi olmam nedeniyle Anayasa’nın 148, ve 6216 sayılı Kanunu’nun 16 ve 17. maddelerine göre hakkımda soruşturma açılabilmesi için Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun karar vermesi gerektiğine, somut olayda suçüstü hali olmadığından Ankara Cumhuriyet savcısının soruşturma yapma yetkisinin bulunmadığına ve makul suç şüphesinin de olmaması itibariyle hem soruşturma hem de tutuklamaya ilişkin karar ve uygulamaların hukuka aykırı olduğuna vurgu yapılmıştır.  

Ancak yine de soruşturma sürdürülmüş ve hakkımda dava açılmıştır. Yargılama Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 06/03/2019 tarihli, 2019/23 E. ve 2019/23 K. sayılı mahkûmiyet hükmüyle sonuçlandırılarak hukuksuz olarak 11 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş ve tutukluluk durumum devam ettirilmiştir.  

4 YILDIR TEK KİŞİLİK HÜCREDE TUTUKLU

Halen Keskin Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hücre cezası olanların ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalı hükümlülerin kaldığı tek kişilik odada tutuklu bulunmaktayım.  

İç hukuk sisteminde hukukun işlememesi, en temel insan haklarının göz ardı edilmesi karşısında tarafımdan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmuştur. AİHM başvurum üzerine verdiği 16/04/2019 tarihli Alparslan Altan/Türkiye (B. No. 12778/17) kararıyla, terör örgütü üyeliği iddiasıyla yapılan tutuklamanın AİHS’in 5/1 maddesine aykırı olduğuna ve özgürlük ve güvenlik hakkımın ihlal edildiğine karar vermiştir.  

AİHM’in bu kararı, Hükumetin yaptığı talebin Büyük Daire Panelinin 13/09/2019 tarihli kararıyla reddedilmesinin ardından kesinleşmiştir.  

TUTUKLAMA AİHS’E GÖRE AYKIRI BULUNDU

AİHM kararı ile dosyada suç şüphesi olarak değerlendirilebilecek hiçbir delil olmamasına rağmen tutuklanmam AİHS’e aykırı bulunmuştur. Ayrıca darbe teşebbüsü bahane edilerek “ağır cezalık suçüstü hali” bulunduğu gerekçesiyle hakkımda gözaltı kararı verilmesi, soruşturma açılması ve tutuklanmamla ilgili olarak yapılan işlemlerin ve bunun doğal sonucu olarak verilen mahkûmiyet kararının Anayasa Mahkemesi üyesi sıfatıyla Anayasa ve 6216 Sayil Kanun’la usul güvencelerden mahrum edilmemin hukuki yasasına geldiğinde işaret edilmiştir.  Böylelikle, hakkımdaki tüm soruşturma işlemlerinin ve tutukluğumun AİHS’e aykırı olduğu açıkça tespit edilmiştir.  

Anayasa’nın 90. ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesine göre kararları bağlayıcı olmasına karşın; kararda tespit edilen “tutukluluğun haksızlığına” ve “soruşturmanın hukuksuzluğuna” yönelik hükümlerin gereği, temyiz incelemesi için dosyanın kendisinde olduğu Yargıtay Ceza Genel Kurulu (CGK) tarafından yerine getirilmemiş ve haksız tutukluluk sürdürülmeye devam edilmiştir.  

YARGITAY CGK, AİHM KARARINI YERİNE GETİRMEDİ

Yargıtay CGK söz konusu AİHM kararının gereğini yerine getirmediği gibi başka bir yüksek yargı mensubu ile ilgili temyiz inclemesini yaparken verdiği 01/10/2019 tarihli, 2019/460 E. ve 2019/572 K. sayılı kararında Anayasa’nın 90. maddesine aykırı davranıp yetkisini de aşarak AİHM kararını tartışmaya açmıştır. Kararın eksik bilgiye dayandığını ve hatalı olduğunu ifade ederek yapılan hukuksuz uygulamanın doğru olduğu iddia edilmiştir.  

Yargıtay CGK anılan kararda, genellikle mütemadi suçlarda temadinin yakalama ile kesileceğine ve o anda suçüstü halinin var olduğuna, özelde de silahlı terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla yakalanan hakim ve Cumhuriyet savcıları yönünden suçüstü bulunduğuna dair Yargıtayın kanaatinin salt suçüstü halinin yargısal, mantıksız ve keyfi yorumuna değil, doktrindeki görüşlere, örgütsel suçluluğun teorisine, dahası ve en önemlisi yasama organınca istikrarlı ve birbiriyle uyumlu olarak kabul edilen iç hukuk düzenlemelerine dayandığı ifade edilmiştir. Ayrıca, varılan sonucun Anayasa Mahkemesince de benimsendiği belirtilmiştir.  

YARGITAY’DAN AİHM KARARINA ELEŞTİRİ

Yine Yargıtay CGK’ya göre, AİHM’in ihlal kararında konunun yalnızca Yargıtayın yorumu üzerinden irdelendiği, bu yorumun aynı zamanda 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 46. maddesinde KHK ile yapılan ve sonradan kanunlaşan değişikliğe dayandığının ve bu düzenlemeyle ile uyumlu olduğunun dikkate alınmadığı, ülkenin milli egemenliğini temsil eden yasamanın bu düzenlemelerin AİHS’e ve evrensel hukuk ilkelerine aykırılık teşkil edip etmediği hususunda değerlendirme yapılmadığının görüldüğü belirtilmiştir.  

Bu konuyla ilgili bir takım mevzuat hükümlerin bahisle uygulamanın iç hukuk düzenlemesine dayanıp dayanmadığı hususunun da dikkate alınmadığı ifade edilmiştir. Böylece yüksek yargı üyeleriyle ilgili olarak genel hükümlere göre soruşturma yürütülmesinin doğrudan doğruya iç hukuk düzenlemelerinin verdiği yetkinin kullanılması niteliğinde olduğu, kanunların genişletici ve keyfi olarak yorumlanmasından kaynaklanmadığı, bu haliyle hukukun kalitesi ilkesine de uygun olan uygulamanın hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Özellikle, AİHM’in somut olayda ağır cezalık suçüstü halinin bulunmadığına, bu kavram kullanılarak Anayasa ve 6216 sayılı Kanun’da Anayasa Mahkemeleri üyeleri için sağlanan yargısal güvencelerin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak yapılan yorum ve uygulamaların AİHS’e aykırı olduğuna ilişkin kararı tüm yargı mercilerini Anayasa’nın 90. Maddesi gereğince bağladığı akılda tutulmalıdır.

 AİHM, anılan kararda bu yoruma dayanan Yargıtay CGK ve bunu esas alan Anayasa Mahkemesi kararında isabetli olmadığına ve başvurucu aleyhine kullanılamayacağına karar vermiştir. Dolayısıyla Yargıtay CGK ve Anayasa Mahkemesinin de suçüstü haliyle ilgili benzer yorumlarda bulunmuş olmalarının herhangi bir geçerliliği yoktur.

Aynı şekilde, bir kısım yasal düzenlemelerin veya doktrinde ileri sürülen görüşlerin AİHS ve AİHM’in bunu somutlaştıran kararlarına aykırı yargısal uygulamaların dayanağı olarak gösterilmesi de kabul edilemez. Zira Anayasa’nın 90. maddesine göre temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından AİHS hükümleri ve AİHM kararları yasal düzenlemelerden önce ve onlardan üstün bir uygulanma gücüne sahiptir.

YARGITAY CGK, HUKUKSUZLUKTA ISRAR EDECEĞİ ANLAŞILIYOR

Bu madde gereğince, usulüne göre yürürlüğü konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkacak uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınacaktır.

AİHS bu kapsamda olduğu gibi, Sözleşme hükümlerini yorumlayıcı AİHM kararları da bu kural gereğince bağlayıcıdır, Burada artık milli egemenlik tartışması yapılamaz. Bu nedenle Yargıtay CGK’nin AİHM kararına uymama, ona direnme gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.

Bu husus çok açık ve tartışmasız olduğundan, AİHM kararındaki tespitlere karşı ileri sürdüğü argümanlar ile AİHM kararına yaklaşımından, Ankara Cumhuriyet Savcılığınca başlatılıp Yargıtay 9. Ceza Dairesinin mahkûmiyet kararına kadar sürdürülen hukuksuzluğun Yargıtay CGK tarafından da ısrarla devam ettirileceği anlaşılmaktadır.

AİHM KARARINA DİRENİLMESİ DOĞRU DEĞİL

Devlet organ ve makamlarının AİHM kararları eleştirme hakkının olduğu kabul edilse dahi bu kararlara ve karalardaki hukuki tespitlere uyulmaması ve direnilmesi doğru değildir. Bu, Anayasa’ya, uluslararası yükümlülüklere ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir.

Öte yandan, AİHM’in Alparslan Altan/Türkiye kararındaki yorum ve yaklaşımı yakın zamanda 03/03/2020 tarihli Hakan Baş/Türkiye (B. No. 66448/17) kararında daha geniş biçimde tekrarlanmış ve bu iki karardaki gerekçeler doğrultusunda terör örgütü üyeliği suçlamasıyla binlerce hâkim soruşturulmalarının AİHS’e aykırı olduğu AİHM tarafından saptanmıştır.

Yine anılan AİHM kararlarındaki ihlali ortaya koyan yorum ve gerekçeler daha önce bir yüksek yargı üyesinin başvuru üzerine Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubunca verilen 21/11/2018 tarihli ve 78/2018 sayılı Hazma Yaman/Türkiye kararında da aynen belirtilmiş ve ihlal kararı verilmişti.

DARBE TEŞEBBÜSÜ BAHANE EDİLEREK…

Bu itibarla, AİHM’in benim hakkımda vermiş olduğu ihlal kararındaki tespitler Yargıtay CGK’nın ifade ettiği gibi olaya özgü, tartışmaya açık ve sübjektif hususlar değildir. Bunlar, Türkiye’de darbe teşebbüsü bahane edilerek muhalif görüldükleri için terör örgütü üyesi olmakla suçlanan tüm yargı mensuplarına yönelik uygulamaların hukuksuzluğunu ortaya koymaktadır.

AİHM kararıyla da doğrulandığı gibi şimdiye kadar hakkımda yürütülen tüm soruşturma işlemleri, tutuklama ve mahkûmiyet kararı başlangıçtan itibaren hukuksuzdur ve suç teşkil etmektedir. AİHM tarafından verilen ihlal kararı, Anayasa ve 6216 sayılı Kanun gereğince hakkımda suçüstü hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmaması nedeniyle öncelikle hakkında ceza soruşturması başlatılabilmesi için Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun izin vermesi gerekmekteydi.

Böyle bir izin halen verilmiş değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289/1-d maddesinde, mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli ve yetkili görmesi “hukuka kesin aykırılık halleri” arasında sayılmıştır. Yine Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 17. maddesinde, görevli olmayan mahkeme tarafından yapılan işlemlerin hükümsüz olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 90. ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesine göre uyulması zorunlu olan AİHM kararlarına ve ihlali ortaya koyan gerekçeler rağmen 4 yıldır tutukluluk durumunun sürdürülmesi, Anayasa’nın 19/8 ve 90. maddeleri ile AİHS’in 5/4 maddesi uyarınca, diğer haklarla birlikte özgürlük ve güvenlik hakkıma yapılan ihlali daha da derinleştirmektedir.

ONLARCA DİLEKÇE CEVAPSIZ BIRAKILDI

Söz konusu durum karşısında, dosyanın temyiz incelemesi için kendisinde bulunduğu Yargıtay CGK’nın yapması gereken mahkûmiyet hükmünü bozarak durma kararı verilip dosyanın gereği için Anayasa Mahkemesine gönderilmesi ve usulüne uygun biçimde yeniden soruşturma yapılmasının sağlanmasıdır. Ancak, önceki aşamada yargılamayı yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesine, sonrasında da Yargıtay CGK’na bu doğrultuda onlarca kez dilekçeyle başvurulup talepte bulunmama rağmen dilekçelere cevap dahi verilmeksizin hukuksuzluklar sürdürülmüştür.

HUKUKSUZLUĞUN SÜRDÜRÜLMESİNE GÖZ YUMULDU

Olağan başvuru yollarından sonuç alınamaması üzerine Anayasa Mahkemesi’ne yaptığım ilk başvuru haksız olarak reddedilmiş; ancak AİHM’de ihlalle sonuçlanmıştır. Yaptığım ikinci başvurumun da reddedilmesi üzerine tekrar AİHM’e başvurulmuş ve tekrar ihlalle sonuçlanma olasılığı yüksek bir ihtimaldir. Nihayet üçüncü kez Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş (B. No. 2019/25385) ve aradan uzun bir süre geçmesine rağmen karar verilmemek suretiyle hukuksuzluğun sürdürülmesine göz yumulmuştur.

HUKUKTA OLMAYAN SUDAN BAHANELER

Zaten hiçbir delil ve gerekçe olmaksızın benimle birlikte iki üyesini siyasi etkilerle “sosyal çevre bilgisi” ve “üyelerin kanaati” gibi hukukta yeri olmayan sudan bahanelerle Anayasa Mahkemesi üyeliğinden ihraç eden ve yaşanan hukuksuz süreçte takındığı tavır, verdiği ve vermediği hukuksuz kararlarla varlık nedenine aykırı bir duruş sergileyen Anayasa Mahkemesinden olumlu bir sonuç alınması imkânı da bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi bu dönemde temel hak ve hürriyetleri korumak ve hukukun üstünlüğünü teminat altına almak işlevini tersine çevirerek yapılan hukuksuzluklara göz yummak ve bunlara meşruiyet kazandırmaya çalışmak yönünde yeni bir misyon edinmiş görünmektedir. Yargı yetkisini kullanan makam ve görevlilerin pervasızca yaptıkları hukuksuz uygulamalar ve Anayasa Mahkemesinin hukuksuzlukları meşru göstermeye veya göz ardı etmeye yönelik tutumu karşısında Türkiye’de iç hukuk yargı mekanizmaları kullanılarak sonuç alınması olanağı kalmamıştır.

KARARLARIN VE HÜKÜMLERİN HUKUKSUZLUĞU ENİNDE SONUNDA SAPTANACAK

 Hiçbir delil ve makul gerekçe olmaksızın Anayasa Mahkemesi tarafından hakkımda verilen ihraç kararı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin hiçbir somut ve makul delile dayanmaksızın verdiği mahkûmiyet kararı tamamen hukuksuzdur. Bu karar ve hükümlerin hukuksuzluğu eninde sonunda saptanacaktır.

Ancak buradaki sorun, sürecin geciktirilmesi suretiyle yıllarca suçsuz ve haksız biçimde cezaevinde tutuluyor olmamdır. 16/07/2016 tarihinden beri 4 yıldır hürriyetimden haksız biçimde yoksun kılınıyorum. Mahkûmiyet kararı, temyiz için Yargıtay CGK’da olup tüm hukuksuzluğa rağmen onanarak kesinleşeceği anlaşılmaktadır.

CEZAEVİNDE ÖMÜRDEN GEÇEN YILLARI GERİ GETİRMEK MÜMKÜN OLMAYACAK

Bu şekilde onama ile sonuçlandıktan sonra Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurunun da yine tahmin edileceği gibi 2-3 yıl bekletildikten sonra retle sonuçlanacağı şimdiden bellidir. Bundan sonra bu kez AİHM’e yapılacak başvurunun da en erken 2-3 yıl sonra bu kez ihlalle sonuçlanacak olması halinde, verilecek ihlal kararının bir anlamı kalmayacaktır. Zira işlemediğim, sonunda beraat edeceğim haksız bir suçlamadan dolayı verilen ceza süresi zaten infaz edilmiş olacaktır.

İhlalle birlikte verilecek cüzi miktardaki tazminatın ise kaybedilen ve cezaevinde ömürden geçen yılları geri getirmesi mümkün olmayacaktır. Durum bu kadar vahim olmasına rağmen yapılacak hiçbir şey bulunmamaktadır. Benim gibi mağdurların önünde külfetli, ümitsiz ve başarı şansı olmayan uzun bir hukuk yolu uzanmaktadır.

Ülkenin Adalet Bakanı, Yüksek Mahkeme başkanları ve yargı temsilcilerinin çeşitli vesilelerle kamuoyu önünde ifade ettikleri iddialı hedefler, birtakım özlü sözlerden yaptıkları alıntılarla süsledikleri açıklamalar, ilan edilen göstermelik yarı reformları ve yargı etiği ilkeleri hiçbir sonuç doğurmamakta ve hiçbir anlam ifade etmemektedir.

 Tutuklamanın esasen yargılamanın sağlıklı biçimde yürütülmesi, sanık ve tanık beyanlarının tespiti ve delilerin karartılması ihtimalinin ortadan kaldırılması için başvurulması gereken istisnai bir tedbir olmasına rağmen; hakkımdaki tutuklama, bir acı çektirme, eziyet ve infaz aracına dönüştürülmüştür.

 Hiçbir delil olmadan, bomboş dosya ve asılsız iddialarla haksız olarak verilen mahkûmiyet hükmü ayrı bir hukuksuzluk örneği teşkil etmekle birlikte makul olmaya bir şekilde 4 yıla ulaşan tutukluluk durumum peşin bir infaza, aileme ve yüzde 96 oranında engelli olup büyük ölçüde benim bakım ve gözetimime muhtaç olan, kendi öz bakım ihtiyaçlarını yardımsız gideremeyen çocuğuma verilen bir ceza ve zulüm haline gelmiştir.

 Uzun bir süredir ülkemizde hukuk adına büyük bir buhran yaşanmaktadır. Yargı yetkisi baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılmakta, hukuksuzluklar bizzat yargı yetkisi kullanan makam ve kişiler eliyle gerçekleştirilmektedir.

 Bundan daha vahim olan durum ise yapılan bu zulüm ve hukuksuzlukların hiç kimse tarafından dile getirilmemesi, görmezden gelinmesi, sessiz kalınması hatta desteklenmesidir. Yaşanan bu zor dönemde herkes yaptıkları kadar yapmadıklarıyla, söyledikleri kadar söylemedikleri ile de sorumludur.

 Bireysel olarak yaşadığım zulüm ve hukuksuzlukları kısmen de olsa dile getirme ihtiyacı ve mühürlenmemiş kalp, katılaşmamış vicdan, insaf, ahlak ve cesaret sahibi muhataplar bulabilmek ümidiyle bilgi ve değerlendirmelerinize sunarım.

 Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Alparslan Altan Kurumu, E75 Nolu Oda

 

 

medyabold
Devamını Oku »

İstanbul Barosu Soylu’dan sonra Gül’ün de hedefinde

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan sonra Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de İstanbul Barosu’na asılan Ebru Timtik fotoğrafına tepki gösterdi: “Baronun illegal ve marjinal yapıların arka bahçesi olması kabul edilemez.”

BOLD – Partisinin Gaziantep Nizip İlçe Kongresinde konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ölüm orucu eylemi sonrası vefat eden avukat Ebru Timtik’in posterinin İstanbul Barosu’na asılmasına tepki gösterdi. “Baronun illegal ve marjinal yapıların arka bahçesi olması kabul edilemez” dedi. Yeni adlı yıla ilişkin de, “Sağlıklı şekilde adalet hizmeti verebilmek için tüm tedbirler alındı” ifadelerini kullandı.

Dünkü cenaze töreni sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da poster asılmasına ilişkin İstanbul Barosunu hedef alarak “Yazıklar olsun” demişti.

İçişleri Bakanı Soylu’nun Ebru Timtik açıklaması: Terör örgütü mensubu

medyabold
Devamını Oku »

Bahçeli’den “Ege’de tarihsel çıkarlara sırt dönmeyeceğiz” çıkışı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Akdeniz ve Ege krizi ile ilgili sert konuştu: “Tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz düşünülemeyecektir. Düşünenler de ya düşkünler ya da hesap hatası içine düşenlerdir.”

BOLD – Türkiye’nin Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de yaşadığı gerilime ilişkin konuşan Cumhur İttifakı küçük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik ülkelerdir” dedi.

YUNANİSTAN’IN DENİZE DÖKÜLME İŞTAHI KABARDI

Hiçbir ülkenin her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmaması gerektiğini belirten Bahçeli, “Anlaşılan odur ki, Yunanistan’ın denize dökülme istek ve iştahı yeniden kabarmıştır. Akdeniz ve Ege’deki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz düşünülemeyecektir. Düşünenler de ya düşkünler ya da hesap hatası içine düşenlerdir” ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli Köprüsüne para yetiştirilemiyor

medyabold
Devamını Oku »

Giresun’dan bir acı haber daha geldi: Ölü sayısı 10’a ulaştı

Giresun’da selde kaybolanlara yönelik arama çalışmalarında bir kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı. Selde yaşamını yitirenlerin sayısı 10’a yükselirken, 2’si asker 6 kişiyi arama çalışmaları devam ediyor.

BOLD – Sel felaketinin yaşandığı Giresun’da kayıp 1 kişinin daha cansız bedeni bulundu. Can kaybı 10’a yükseldi. Giresun’da sel felaketinde kayıp olarak arananlardan 1’inin daha cansız bedeni, arama kurtarma ekiplerince Dereli ilçesine bağlı Duroğlu beldesinde bulundu. Kimliği Kemal Akar’a ait olduğu belirlenen 1 kaybın daha bulunmasıyla selde yaşamını yitirenlerin sayısı, 10’a yükseldi. 2’si asker 6 kişiyi arama çalışmaları da sürdürülüyor.

Tiyatrocu Füsun Demirel: Askeri darbelerde bile bu kadar sanatçı için soruşturma açılmadı

medyabold
Devamını Oku »

Bakanlıklardan Cumhurbaşkanlığı genelgesine sınırlama

Kamuda esnek çalışmaya geçilmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, bakanlıklar tarafından sınırlandırıldı. Birçok bakanlık daha başlamadan esnek çalışmaya sınırlama getirdi.

BOLD – Cumhurbaşkanlığının salgın nedeniyle yayımladığı kamuda esnek çalışma genelgesinde yetki, yöneticilere bırakılınca bazı bakanlıklar da uygulamaya sınırlama getirdi. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında esnek çalışma yapacak personel, toplam personelin yüzde 40’ını aşamayacak. Bu da personelin yarıdan fazlasının yine iş yerinde çalışacağı anlamına geliyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının genelgesinde, sundukları hizmete duyulan kritik ihtiyaç nedeniyle sosyal hizmet kuruluşlarında ve bakım hizmetlerinde görevli personel esnek çalışmadan yararlanamayacak. Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığının genelgesinde de esnek çalışmaya dair yetki, birim amirlerine bırakıldı. Tarım ve Orman Bakanlığının genelgesinde ise yöneticilerin esnek çalışmadan yararlanamayacakları belirtildi.

Tiyatrocu Füsun Demirel: Askeri darbelerde bile bu kadar sanatçı için soruşturma açılmadı

medyabold
Devamını Oku »

Kapalı ortamda koronadan korunmanın 5 formülü

Uzmanlara göre salgın sonbaharda etkisini artıracak. Bunda kapalı ortamlarda daha çok vakit geçirilecek olmasının etkisi büyük. Bu noktada ne yapmalı? Kapalı mekânlarda virüse yakalanmamak için nelere dikkat etmeli? Çare 5 önlemle kendini gösteriyor.

BOLD – Yaklaşan sonbahar ile koronavirüs vaka sayısında artış yaşanacağı bütün bilim insanlarının üzerinde ittifak ettiği görüş. Bunda düşen sıcaklıkların etkisiyle kapalı ortamlarda daha çok vakit geçirilecek olmasının da payı var. Peki, virüse karşı kapalı ortamlarda ne gibi önlemler almak gerekiyor? Hangi tedbirler Kovid-19’a bu alanlarda yakalanma riskini azaltıyor? İşte havayı iyileştirmenin 5 yolu:

1- Havasız ortamı terk etmeli: Yeterince temiz hava bulunmayan yerler bulaş tehlikesini artırır. İngiltere’de salgın öncesi yapılan çalışma ortamı düzenlemelerine göre kapalı yerlerde kişi başına saniyede 10 litre temiz hava bulunmalı. Yetkili Bina Hizmetleri Mühendisleri Kurumu Müdürü Dr. Hywel Davies, “Dışarıdan yeterli havayı içeriye sağlıyorsanız, binada virüs taşıyan biri varsa bile bulaşıcı maddeyi seyreltmiş olursunuz. Bu da hastalık kapma riskini azaltır” diye konuştu.

2- Klima türüne dikkat etmeli: En basiti duvarda veya tavanda asılı beyaz kutu olarak görülen split klimalar. Bunlar genellikle odadan havayı çeker, soğutur ve tekrar odaya üfler. Hızlı ziyarette değil ama saatlerce bulunulan ortamda bu riskli. Çin’de bir restoranda yapılan çalışma, bu tip klimaların virüsü yayabildiğini tespit etti. Hasta fakat semptom göstermeyen bir müşteri sebebiyle 9 kişi virüsü kaptı. Dr. Davies, “Ortama yeterli dış havayı sağlamış olsalardı, muhtemelen daha az kişi enfekte olacaktı” dedi.

3- Klimanın ‘temiz hava oranı’nı öğrenmeli: Pencere açılmayan binalarda hava nasıl temizlenir? Muhtemelen içerideki kirli havanın çekilip dışarıdan hava sağlanan sistemlere güveniliyor. Ancak bunlardaki hava işleme ünitesinde, içeriden alınan havayla dışarıdaki belli oranlarda karıştırılıp yeniden binaya veriliyor. Prof. Cath Noakes, “Temiz havanın yüzde 100 veya buna yakın bir düzeyde olmasını” tavsiye ediyor: “Ne kadar temiz hava olursa, virüsü binada devridaim yapma riski o kadar azalır.”

4- Filtrelerde virüs olup olmadığı kontrol edilmeli: Modern havalandırma sistemlerindeki filtreler hatasız değildir. ABD Oregon Üniversite Hastanesi’ni inceleyen bilim insanları, klima filtrelerinde koronavirüs izlerine rastladı. Projeyi yürüten Prof. Kevin van den Wymelenberg, filtreleri temizlemenin, binada virüs taşıyan kimse olup olmadığını ortaya çıkarabileceği görüşünde.

5- Hava akımını dikkate almalı: Formula 1 araçlarını tasarlayan Nick Wirth, kapalı ortamda pencere kenarındaki kişinin virüs taşıması hâlinde, hava dolaşma yönündekilere de virüsün bulaşabileceğini söylüyor: “Pencereyi açtığınızda hava nereye doğru gidecek? Daha çok temiz hava genelde yararlıdır ancak dolaşan havada virüs bulunması istenmeyen sonuçlara yol açabilir.”

Koronavirüs alarmı: “Ciddi yükselme var ve tedirgin edici”

medyabold
Devamını Oku »

Ekonomide çift haneli daralma bekleniyor

İkinci çeyrekte Türkiye ekonomisinin pandeminin de etkisiyle yüzde 11.8 küçülmesi bekleniyor.

BOLD – Türkiye ekonomisinin koronavirüs salgını tecrit önlemlerinin uygulandığı ikinci çeyrekte (nisan, mayıs, haziran) geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 11.8, 2020’nin tamamında ise yüzde 1.9 küçüleceği tahmin ediliyor.

EKONOMİ İLK ÇEYREKTE YÜZDE 4.5 BÜYÜMÜŞTÜ

Pazartesi günü açıklanacak veri öncesi Reuters’ın, 14 kurumun katılımıyla yaptığı ankette ikinci çeyrek için küçülme tahminleri yüzde 7.1-13.1 arasında yer aldı. 2020’nin tamamı için küçülme tahminleri ise yüzde -3.8 daralma arasında. Bu tahminler ekonominin yıllık bazda 2009’dan beri ilk kez küçülebileceğini gösteriyor. Türkiye ekonomisi, koronavirüsün etkilerinin ve tedbirlerinin sınırlı hissedildiği ilk çeyrekte yüzde 4.5 büyümüştü.

Koronavirüs alarmı: “Ciddi yükselme var ve tedirgin edici”

medyabold
Devamını Oku »

Dün sadece Diyarbakır’da 15 kişi koronadan öldü

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün koronavirüs nedeniyle 36 kişinin öldüğünü duyurdu. Ancak Diyarbakır Tabip Odası, dün sadece Diyarbakır’daki bir hastanede virüsten yaşamını yitiren kişi sayısının 15 olduğunu açıkladı.

BOLD – Diyarbakır Tabip Odası, dün sadece Diyarbakır’daki bir hastanede koronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren kişi sayısının 15 olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanlığını acil önlem almaya çağıran Diyarbakır Tabip Odası, vakaların sayısını düşük gösterilerek salgında kontrolün kaybedildiği uyarısında bulundu.

HASTALAR EVLERİNDE TEDAVİYE ZORLANIYOR

Diyarbakır Tabip Odası’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Hastanede takip edilmesi gereken ağır Kovid hastalarımız yatak olmadığından evde tedaviye zorlanmaktadır. Ekonomik kaygılardan vazgeçilip toplumun ihtiyaçları karşılanarak sosyal hareketliliği azaltacak önlemler alınması ve yeterli yatak kapasitesi sağlanması için bakanlığı acil önlemler almaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

SAĞLIK SİSTEMİ YÜKÜ KALDIRAMAZ HALE GELDİ

Türk Tabipleri Birliği-Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu ve uzmanlık dernekleri, Kovid-19 salgınında vaka ve ölümlerin artması üzerine ortak bildiri yayımladı. “Salgın ağırlaşıyor, tükeniyoruz” başlıklı bildirgede, “Sağlık sistemimizin bu yükü kaldıramaz hale gelmeye başladığını görüyor ve sağlık çalışanlarının tükenmesinden kaygı duyuyoruz. Sağlık çalışanlarının sağlığı toplumun sağlığının garantisidir. Bu zorlayıcı koşullarla başarılı bir mücadele için toplumun tüm kesimlerinin desteği şarttır. Ancak bu desteği alabilmek için şeffaf, güven veren ve tutarlı bir salgın yönetimi gerekir” denildi.

Koronavirüs alarmı: “Ciddi yükselme var ve tedirgin edici”

medyabold
Devamını Oku »

İktidarın kutlamadığı Zafer Bayramı’nı muhalefet kutlayacak

İktidarın koronavirüs gerekçesiyle kutlamalarını yasakladığı 30 Ağustos Zafer Bayramı için CHP ve İyi Parti, ülke genelinde pandemi koşullarını dikkate alarak etkinlikler yapacak. 249 CHP’li belediye konserler, fener alayları, sempozyumlar aracılığıyla Zafer Bayramı’nı kutlayacak.

BOLD – CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, 30 Ağustos’un Türkiye genelinde pandemi koşulları uygulanarak düzenlenecek konserler, fener alayları, sempozyumlar aracılığıyla kutlanacağını belirtti.

KANLA YAZILAN TARİHİ UNUTTURAMAZLAR

Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre CHP’li Torun, CHP’li tüm belediyelere 30 Ağustos’un kutlanması konusunda talimat verildiğini belirterek, “30 Ağustos bizim zafer bayramımızdır, 83 milyonun ortak değeridir. Tarihimizi unutturmak, kurucu değerlerimizi unutturmak isteyenler bunu başaramayacaklar” dedi. Milli bayramlara alerjisi olanların her zaman karşılarında CHP’yi bulacaklarını kaydeden Torun, “Onlar kendi tarihlerini yazmaya çalışsalar da kanla yazılan tarihi ne değiştirebilir ne de unutturabilirler. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bizlere yaşanacak bir ülke ve Cumhuriyeti armağan etti, buna sonuna kadar sahip çıkacağız” dedi.

ETKİNLİKLER CHP’Lİ BELEDİYELER TARAFINDAN YAPILACAK

Bu kapsamda, CHP’li 249 belediyeye talimat verildiğini hatırlatan Torun, “30 Ağustos ruhunu yansıtacak her türlü etkinliği belediyelerimiz eliyle gerçekleştireceğiz. Belediye başkanlıklarımızın bulunmadığı yerlerde de il ve ilçe başkanlıklarımıza talimat verildi. Onlar da kutlama programlarını gerçekleştirecekler” diye konuştu. Torun, 30 Ağustos kutlamaları kapsamında pandemi tedbirlerinden taviz verilmeden konserler, meşaleli yürüyüşler gibi yurttaşların katılabileceği etkinliklerin planlandığını kaydetti. Torun, bazı belediyelerde farklı etkinliklerin de planlandığını belirterek “Hemen her belediyemizde fener alayları düzenlenecek. Hiç kimse bizi milli bayramımızı kutlamaktan geri bırakamayacak” dedi.

İYİ PARTİLİ BELEDİYELER DE KUTLAYACAK

İyi Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun da Büyük Taarruz’la birlikte Türk milletinin makûs talihini değiştirdiğine dikkat çekerek, “Türk milletinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkomutanlığında, 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’den başlattığı Büyük Taarruz ile elde ettiği destansı zaferin yıldönümünü bir kez daha iftiharla kutlayacağız. Belediyelerimiz, Türk milletinin bu büyük zaferinin yıldönümünde yapılacak kutlamalarda salgın tedbirlerine azami hassasiyet göstererek gerekli çalışmaları yapacaklardır” dedi.

Demirören’e yine piyango vurdu

medyabold
Devamını Oku »

Temmuzda yüzde 12 artan güven ağustosta yüzde 4’e geriledi

Salgın sonrasında hızla artmaya başlayan ekonomik güven endeksi, ağustosta yüzde 4.4 artışla 85.9 oldu. Temmuzda yüzde 12 olan artış ağustosta 4.4’e geriledi. Ağustos ayı ekonomik güven endeksini, reel kesim, hizmet ve perakende ticaret sektörü güven endeksleri olumlu, tüketici ve inşaat sektörü güven endeksleri olumsuz etkiledi.

BOLD – Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) “Ekonomik Güven Endeksi, Ağustos 2020” raporuna göre, salgın nedeniyle nisanda büyük düşüş yaşanan ekonomik güven endeksindeki mayısta başlayan artış ağustosta da devam etti. Artış hızında dikkat çekici azalma yaşandı.

TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ DÜŞMEYE DEVAM EDİYOR

Ekonomik güven endeksi temmuzda 82.2 iken ağustosta yüzde 4.4 artarak 85.9 puana yükseldi. Bu artış temmuzda yüzde 11.8, haziranda yüzde 19.1 olmuştu. Ayrıca endeks değeri geçen yılın ağustos ayında 90.5 puandı. Bu endeksi oluşturan alt endekslere bakınca, özellikle tüketicideki gerileme dikkat çekiyor. Salgının etkilerinin yeniden artması, dolardaki hızlı artış ve yükselen enflasyon tüketiciyi etkilemiş görünüyor. Tüketici güven endeksi ağustosta yüzde 2.2 azalarak 59.6 puana indi.

İNŞAAT GÜVEN ENDEKSİ 85 PUANA DÜŞTÜ

Ayrıca inşaat sektörü güven endeksi de yüzde 2.3 azalarak 85 puan oldu. Buna karşın reel kesim (imalat sanayii) güven endeksi bir önceki aya göre ağustosta yüzde 5.8 artarak 105.2 puan, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 5.7 artarak 70.5 puan, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0.2 artarak 94.9 puana çıktı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ise sonuçları “Battık, bittik lobisi yine üzülecek” diye yorumladı.

Demirören’e yine piyango vurdu

medyabold
Devamını Oku »

Koronavirüs alarmı: “Ciddi yükselme var ve tedirgin edici”

Uzmanlar, maske ve sosyal mesafe kurallarına uyulmadığı sürece korona vaka sayısının düşmeyeceği ikazında bulundu. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, “Gerçekten ciddi bir yükselmemiz var ve bu tedirgin edici” ifadelerini kullandı.

BOLD – Türkiye geneli koronavirüs salgınında vaka sayısı her geçen gün artarak devam ediyor. Bilim insanları sosyal mesafe ve maske önlemlerine riayet edilmediği, kamu tarafından gerekli tedbirler alınmadığı sürece seyrin değişmeyeceğini belirtti. Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göre Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, “Bu şekilde devam edersek, önümüzdeki dönem de solunum yolu enfeksiyonlarının başladığı bir dönem olduğu için, vaka sayısındaki artış deva eder” dedi.

ONLARDAN BANA BİR ŞEY GELMEZ DENİLMEMELİ

Henüz birinci dalganın tam atlatılamadığına işaretle “Dalgalanmalar oluyor ama bunun bir kısmı bugünlerde olduğu gibi büyük. Gerçekten ciddi yükselmemiz var ve bu tedirgin edici. Mutlak maske takılmalı, mesafe kuralına uyulmalı. Bir düğüne gittiğim zaman karşımızdaki amcamın oğlu, dayımın kızı şeklinde bir düşünce ile ‘Ondan bir şey gelmez’ denmemeli” diye konuştu.

BİTİŞ TARİHİ VEREREK TOPLUM YANILTILIYOR

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise ’15 gün dişinizi sıkın’, ’15 gün sonra salgın bitiyor’ gibi ifadelerin toplumu yanılttığını kaydetti. Maske zorunluluğu, toplanma sayılarında kısıtlama, kademeli mesai ve evden çalışma gibi önlemlere uyulmazsa vaka artışının süreceğine dikkat çekti.

TESPİT ÖNEMLİ KAÇIRILAN HER VAKA YÜZLERE DÖNÜŞÜYOR

Artışın önüne geçebilmek için en önemli adımın vakaları tespit olduğunu dile getiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu’ndan Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık’a göre de, kaçırılan her vaka haftalar sonra yüzlerce vaka şeklinde karşımıza çıkabilir. “Özellikle son iki haftada istikrarlı azalma göstermesi gerekirken yaşanmadı. Kademeli açılma kriterlerinden biri toplumsal bulaşıcılığı kontrole almaydı. Biz bunu hızlı gerçekleştirdik. Haziran’dan itibaren vakalarda artışa yansımış oldu. Sonbaharla vaka sayılarındaki artış sürebilir ve bu endişe verici bir nokta” vurgusu yaptı.

Salgında son tablo: 36 yeni can kaybı bin 571 vaka 896 ağır hasta

medyabold
Devamını Oku »

Tiyatrocu Füsun Demirel: Askeri darbelerde bile bu kadar sanatçı için soruşturma açılmadı

“Son 20 yılımız kayıp kuşaklar zamanı oldu” diyen tiyatrocu Füsun Demirel, iktidar yanlısı sanatçıları eleştirdi. “Hayatımı kazanmam lazım, fikri insanları omurgalı durmaktan alıkoyuyor. Askeri darbelerde bile bu kadar sanatçı için soruşturma açılmadı” dedi.

BOLD – Bir Yudum Sevgi, Züğürt Ağa, Memleket Meselesi, Geçmiş Olsun, Sıdaka ve Yalan Dünya gibi sayısız sinema filmi, dizide rol alan usta oyuncu Füsun Demirel, Türkiye’nin geldiği noktayı değerlendirdi. Sözcü’den Mehmet Pişkin’in haberine göre tiyatro ile dolu 40 yılın ardından sanatçı olduğu için hiç pişmanlık yaşamadığını vurgulayan Demirel, “Elbette daha özgür hissetmek istediğiniz anlar oluyor” ifadelerini kullandı. İşte ünlü oyuncunun dikkat çeken ifadeleri:

  • İnsanlar nasıl bu kadar kolay şiddet uygulayabiliyor. Ne zaman şiddetin bu kadar meşrulaştığı bir ülke haline geldik? O yardımsever, saygılı halk nerede?
  • Ülke yönetimi şiddeti körükler veya engeller. Linç kültürü, şiddetin bir başka versiyonu. Bu kültür pompalandı.
  • Dil ve üslup ülkeyi yönetenlerde nasıl oluyorsa eğitimsiz halk bundan etkilenir. Hatta eğitimli eğitimsiz fark etmedi, herkes belden aşağı vuruyor. Son 20 yılımız kayıp kuşaklar zamanı oldu.
  • Sıdıka dizisinden sonra çok şey değişti. İyilik, yerini kötülüğe bıraktı. Dürüstlük gibi bir erdem sadece ahmaklık olarak görülüyor neredeyse.
  • Ülkece yoksullaştık. Siyanür içip topluca intihar eden ailelerin ülkesi olduk.
  • Geçmiş güzeldi, fakir ama yine de mutlu ve umutluyduk. Umutlarımız kurudu.
  • Son yıllarda kadınlara yapılan şiddete bakacak olursak Safiye Saka, Sıdıka’yı camdan baktırmazdı.
  • Sanatçılarda kaygı ve korku daha ön planda. ‘Hayatımı kazanmam’ lazım fikri insanları daha omurgalı, dik durmaktan alıkoyuyor.
  • Apolitik sanatçı sayısı belki daha fazla. Türkiye tarihinde ilklerin yaşandığı bir dönemdeyiz.
  • Askeri darbelerde bile bu kadar sayıda sanatçı için soruşturma açılmadı. Bazıları da ‘erk’in yanında yerini alma yarışına girdi.
  • İnsanların düşünce sistemini yöneten bir mekanizma var. Algı operasyonları mesela. Estetik dayatma da bunun bir örneği.

Füsun Demirel, iktidarı eleştiren açıklamaları nedeniyle 4 yıl boyunca ambargoya maruz bırakıldı. Bu dönemde de bir süre pazarcılık yaptı.

medyabold
Devamını Oku »

Turizm bölgelerine “sera kuracağız” deyip otel dikiyorlar

Muğla’da turizm bölgelerine yakın yerlere “sera kuracağız” denilerek otel inşa edildiği ortaya çıktı. Kentte son aylarda turizm bölgelerine yakın yerler için yapılan jeotermal arama ruhsatı başvurularının artması dikkat çekti.

BOLD – CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban, Fethiye’den Marmaris’e, Datça’dan Bodrum’a kadar turizm bölgelerine yakın yerlerin hedef alındığına dikkat çekerek “Önce ‘Çiftçiye destek olacağız, sera kuracağız’ deniliyor. Asıl amaç maskeleniyor. Girişimlerin hedefi, jeotermal kaynak bulunan arazilere termal otel yapmak” dedi.

PANDEMİ SÜRECİNDE RUHSAT GİRİŞİMLERİ ARTTI

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’a konuşan CHP’li Mürsel Alban, geçen aylarda pandemi koşullarında millet canıyla uğraşırken Fethiye Kayaköy – Ölüdeniz arasında jeotermal kuyu arama ruhsatı almak için girişimde bulunulduğunu anımsattı. Bu yetmezmiş gibi şimdi de yine turizm bölgesi olan Marmaris-Hisarönü ve Fethiye – Yanıklar için girişimlerde bulunulduğuna dikkat çeken Alban, “Muğla ve civarı yandaş iş adamlarının iştahını kabartıyor. Fakat biz bu ‘maskeli yağmaya’ geçit vermeyeceğiz” dedi.

ASIL AMAÇ TERMAL OTEL

Alban, asıl amacın “termal otel” olduğuna işaret ederek doğal güzellikleriyle ünlü Muğla’nın “yer altı ve yer üstü zenginliklerini ele geçirmek, halkın olan sahillerden başlayarak doğasını talan ve yağma etmek” için sürekli ve sistematik şekilde girişimlerde bulunulduğunu söyledi. Alban, Muğla’nın çeşitli bölgelerine, “jeotermal enerji elde etme” adı altında sürekli arama – sondaj izni için başvuru yapıldığını vurguladı.

ÖZELLİKLE TURİZM ALANINA YAKIN YERLER SEÇİLİYOR

Bu tür girişimi yapanların amacının enerji kaynağı bulmak değil, bir biçimde Muğla’nın değerli topraklarına sahip olmak ve alınan ruhsatları daha sonra başka amaçlar için kullanmak olduğunu aktaran Alban, “Değişik yerlerde keşfedilmeyi bekleyen birçok jeotermal kaynak olmasına rağmen, özellikle Muğla’da turizm alanlarına yakın yerlerde bu tür arama – sondaj çalışmaları yapılmak istenmesi manidardır. Daha önce Muğla’nın birçok yerinde bu tür jeotermal enerji kaynağı arama çalışmaları için başvuruda bulunulmuş, son olarak Fethiye Kayaköy – Ölüdeniz arası ve Yanıklar Mahallesi’nde bulunan alanların ardından yine Marmaris – Hisarönü’nde jeotermal enerji kaynağı arama çalışması talebi gelmiştir” dedi.

KAÇ BAŞVURU YAPILDI, KAÇINA İZİN VERİLDİ?

CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde de 2015- 2020 yılları arasında Muğla’da kaç arama ruhsatı başvurusu yapıldığı, kaçına izin verildiği, ÇED süreçleri, işletme ruhsatı alan firmaların adları hakkında bilgi istedi.

Salgında son tablo: 36 yeni can kaybı bin 571 vaka 896 ağır hasta

medyabold
Devamını Oku »

Demirören’e yine piyango vurdu

Demirören Grubu’na devredilen Milli Piyango ile ilgili soru işaretleri büyüyor. Çekilişlerde yapılan yeni düzenlemelerle piyango çıkma olasılığı azaltıldı, Demirören’e kalacak para miktarı ise arttırıldı.

BOLD – Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü’nün izleme ve denetimine tabi olarak şans oyunlarının düzenlenmesine ilişkin iş ve hizmetleri yerine getirmek üzere Türkiye Varlık Fonu tarafından 10 yıl süreyle yetkilendirilen Demirören Holding – Sisal ortaklığındaki Sisal Şans, 1 Ağustos itibarıyla faaliyetlerine başladı. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, soru önergesi vererek Milli Piyango’ya ilişkin soru işaretlerini TBMM gündemine taşıdı.

MİLLİ PİYANGO YETKİLİLERİNİN BİLGİSİ YETERSİZ

Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’a konuşan Yavuzyılmaz, televizyonda canlı yayın şartının sözleşmeye konmadığını belirterek, “İnternet üzerinden yapılan çekiliş yayınlarının üzerindeki soru işaretleri ise geçerliliğini koruyor. Bilet veya kupon alarak şans oyunlarına katılan vatandaşların çekiliş salonunda bu çekilişleri canlı olarak izleyebilme hakkının güvence altına alınıp alınmadığı belirsiz. Sisal Şans’ın kullandığı yazılımları ve yaptığı çekilişleri denetlemekle görevli Milli Piyango yetkililerinin hile senaryolarını tespit etmek ve engellemekle ilgili bilgileri yetersiz, çalışmaları eksik” dedi.

ÜCRET ARTTIRILDI, ÇIKMA OLASILIĞI AZALTILDI

Milli Piyango’da belirlenen yeni sisteme de değinen Yavuzyılmaz, “Sayısal Loto’da önceden en az 3 bilene ikramiye verdiği, artık 2 bilene de ikramiye verileceği müjde diye verildi. Oysa bu bir kandırmacaydı. Çünkü daha önce tutturulması gereken 6 sayı 1-49 rakam arasındayken, bu rakamlar 1-90’a çıkarıldı. Yani eskiden 4 tutturmanın karşılığı, yeni sistemde 2 tutturmaya denk oldu. Eskiden 3 tutturmaya ödül verilirken yeni sistemdeki karşılığı olan 1.5 – 1 tutturmaya ödül var mı, hayır yok. Üstelik Sayısal Loto’nun 1.5 lira olan kolonu da 3 liraya çıktı” dedi.

TAAHHÜT ETTİĞİ HASILATI ARTTIRMAK İÇİN ZİHNİ SİNİR ÇÖZÜM BULDULAR

Varlık Fonu’a para vermek için Sisal Şans’ın bir çözüm bulduğunu belirten Yavuzyılmaz, “Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) 16.03.2020 tarihli yazısında, Sisal Şans’ın sözleşme süresince iki yıl üst üste veya herhangi üç yıl içinde taahhüdünü yerine getirememe durumunda sözleşmesinin feshedilmesi ve teminatının yanması gerekiyor. Sisal Şans, Milli Piyango hasılatını üç katına çıkaracağını taahhüt ederek şans oyunları ihalesini aldığından bu sorunu aşmak için zihni sinir bir çözüm buldu. Hasılatı artırmak için bilet ve kupon fiyatlarını artırıp tutturulması gereken sayıları da yaklaşık iki katına çıkardı. Olan yine vatandaşa oldu” dedi.

Salgında son tablo: 36 yeni can kaybı bin 571 vaka 896 ağır hasta

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’den Doğu Akdeniz için yeni Navtex ilanı

Doğu Akdeniz’de gerilim tırmanmaya devam ediyor. Türkiye, yeni Navtex ilan etti. 29 Ağustos – 11 Eylül arasında atış eğitimi yapılacak.

BOLD – Türkiye, Doğu Akdeniz’de sismik çalışmalarla ile birlikte eğitimlerine de devam ediyor. Son Navtex ilanı ile Doğu Akdeniz’de 29 Ağustos-11 Eylül arasında atış eğitimi yapılacağı duyuruldu. Eğitim yapılacak bölgenin koordinatları paylaşıldı. Oruç Reis, Ataman ve Cengizhan gemilerinin Doğu Akdeniz’deki sismik çalışmaları da 1 Eylül’e kadar uzatılmıştı.

medyabold
Devamını Oku »

“Kızımı bulun” dediği için dayak yedi 5 yıl hapis cezası aldı

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 8 yıl önce bulunması için talimat verdiği Gül Gonca Çelik’in davasında bir gelişme yok. “Kızımı bulun” dediği için polisler tarafından öldüresiye dövülen baba Çelik’e bu süreçte 5 yıl hapis cezası verildiği ortaya çıktı.

BOLD – Gaziantep’te 15 Mart 2008 tarihinde halasına gitmek için evden ayrılan 10 yaşındaki Gül Gonca Çelik’ten 12 yıldır haber alınamıyor. Kızlarının aranmadığına dikkat çeken aile duruma isyan ediyor.

BAKANIN ÇOCUĞU OLSA TÜRKİYE’Yİ AYAĞA KALDIRIRLARDI

Cumhuriyet’ten Kübra Köklü’nün haberine göre Gaziantep’in Kozluca Mahallesi’nde yaşayan 5 çocuklu Fatma ve Cuma Çelik çiftinin üçüncü çocukları Gül Gonca Çelik, 15 Mart 2008 tarihinde evden halasının yanına gitmek için ayrıldı ve eve bir daha geri dönmedi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2012’de bulunması için talimat verdiğini söyleyen baba Cuma Çelik, “Benim kızımı aramadılar. Bir baba olarak soruyorum; bu kız bir zengin iş adamının, bir vekilin veya bir bakanın çocuğu olsaydı Türkiye’yi ayağa kaldırmazlar mıydı?” diye sordu.

TEK ŞÜPHELİ SERBEST KALIP KAYIPLARA KARIŞTI

2012 yılına kadar olayla ilgili bir gelişme yaşanmadı. 2012 yılında ise polis ekipleri, Gül Gonca’nın amcasının kiracısı olan Vahap G’nin (31), Gül kaybolduktan kısa bir süre sonra taşındığını tespit etti. Daha sonra Vahap G’nin Gonca’ya arkadaşlık teklif ettiği mektubu bulan ekipler, Vahap G’yi gözaltına aldı. Kriminal laboratuvara gönderilen mektubun Vahap G. tarafından yazıldığının ortaya çıkması üzerine Vahap G. tutuklandı. Ancak 45 gün tutuklu kalan şüpheli Vahap G., kriminal raporuna rağmen ilk duruşmada serbest bırakıldı.

POLİSLER TARAFINDAN ÖLDÜRESİYE DÖVÜLEN BABAYA HAPİS CEZASI VERİLDİ

2012 yılından beri Gonca’nın dosyasında bir gelişme yaşanmadı ve tek şüpheli de serbest kaldı. Gonca’nın babası Cuma Çelik, karara itiraz ettiklerini ancak avukatı olmadığı için kimsenin kendisini ciddiye almadığını dile getirdi. 12 yıl önce kaybolan kızının 7 yıl önce bir hastaneye muayene girişi yapıldığını söyleyen baba Çelik, “Kızımı bulun” dediği için polisler tarafından öldüresiye dövüldüğünü anlattı. Kalp hastası olan baba Çelik, polislerden şikâyetçi oldu. Ancak Çelik’e 5 yıl hapis cezası verilirken polisler görevlerine devam etti.

Salgında son tablo: 36 yeni can kaybı bin 571 vaka 896 ağır hasta

medyabold
Devamını Oku »

PTT’de 3 milyon dolarlık fotokopi skandalı

PTT ve taşeron şirket arasında yapılan 300 milyon TL’lik fotokopi ihalesi iki yıl geçtikten sonra karşılıklı olarak iptal edildi. Ödemenin yarısını alan şirket 3 milyon dolar da tazminat istedi.

BOLD – PTT ile iştiraki PTT Bilgi Teknolojileri AŞ arasında, 6 Haziran 2018’de Belge Tasnif, Tarama, Niteleme, Satın Alma Sözleşmesi imzalandı. Birgün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre  anlaşmayla ‘fotokopi çekme’ işlemi bu iştirake verildi. PTT Bilgi Teknolojileri AŞ de hiçbir işlem yapmadan bu işi 5 yıllığına başka bir taşeron firmaya verdi. Anlaşmanın yapılmasının ardından yaklaşık iki yıl sonra tepkiler üzerine ‘karşılıklı anlaşma’ ile sözleşme iptal edildi. İki yılda yaklaşık 150 milyon TL ödeme alan şirketin, sözleşmede bulunan “karşılıklı mutabakat olsa bile tazminat ödenir” maddesini kullanarak PTT’den yaklaşık 22 milyon TL’ye denk düşen 3 milyon doları talep ettiği iddia edildi. Edinilen bilgiye göre, taşeron firma, tazminat bedelinin ödenmemesi durumunda dava açacağını PTT’ye de bildirdi.

TBMM KİT Komisyonu Üyesi ve CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, konuyu Meclis gündemine taşıdı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi hazırladı. Çok basit bir işlem olan ve kurum personeline yaptırılabilecek fotokopi işlemi için taşeron firma ile imzalanan sözleşmeye göre bu tazminatın ödenmesinin şart olduğunu bildiren Yavuzyılmaz, “Yükleniciye ödenecek 3 milyon doların akıbeti konusunda açıklama yapılması şarttır” dedi.

TAZMİNAT NEDEN DOLAR CİNSİNDEN?

Karşılıklı anlaşmaya rağmen 3 milyon dolarlık tazminat ödeneceğine ilişkin maddenin sözleşmeye eklenme nedenini de soran Yavuzyılmaz, önergesinde ayrıca şu sorulara yer verdi:

  • Sözleşme metnini PTT yetkilileri hazırladığı halde, sözleşmenin tazminat ödenmesi hükmü neden sadece PTT aleyhine olacak şekilde tek taraflı olarak düzenlenmiştir?
  • Sözleşme birim fiyatları TL olduğu halde tazminat tutarı hangi gerekçeyle Amerikan Doları olarak belirlenmiştir?
  • Şirketin 3 milyon dolar tutarında tazminat talebi olup bu tazminat ödenmediği taktirde Ankara mahkemeleri ve icra daireleri kanalıyla tazminatın tahsili yoluna gideceği bilgisi PTT’ye aktarıldığı ifade ediliyor. 10 bin asgari ücret toplamına karşılık gelen bu tazminatın ödenmemesi için bakanlık tarafından bir çalışma yapılması planlanmaktadır?
medyabold
Devamını Oku »

‘Black Panther’ öldü

Marvel’ın 2018 yapımı Black Panther – Kara Panter filminde başrol oynayan ABD’li aktör Chadwick Boseman, kolon kanseri nedeniyle 43 yaşında hayatını kaybetti.

BOLD – Sinemalara girdiği 2018 yılında gişe rekorları kıran filmde aldığı Kral T’Challa rolüyle hafızalara kazınan Boseman’a ilk olarak 2016 yılında kanser teşhisi konulduğu ve 4 yıldır tedavi gördüğü belirtildi. Boseman’a ait sosyal medya hesabından ölümüne dair yapılan yazılı açıklamada, “Boseman’ın ölümünü bildiriyor olmaktan büyük acı duymaktayız. Black Panther filmindeki Kral T’Challa’yı canlandırması hayatının onuruydu” ifadelerine yer verildi.

Öte yandan Boseman’ın hayatını kaybetmesine ilişkin ABD basınına açıklamada bulunan yapımcı Nicki Fioravante, Los Angeles’te yaşayan Boseman’ın hastalığının bir süredir 4. seviyeye ulaştığını ve son anlarını ailesiyle beraber geçirdiği belirtti.

Black Panther filmi, 2019’daki Oscar ödüllerinde ‘En İyi Özgün Müzik’, ‘En İyi Kostüm Tasarımı’ ve ‘En İyi Yapım Tasarımı’ dallarında ilk sıraya girmiş ve törenin en çok ödül kazanan yapımlarından olmuştu.

medyabold
Devamını Oku »

28 Ağustos 2020 Cuma

Yargıda başkaldırı: Saray’daki törene katılmayacaklar

Saray’da yapılan adli yıl açılış törenlerine tam kadro katılan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştayın bazı üyelerinin, törene yürütmenin merkezinde düzenlenmesi nedeniyle katılmayacağı öğrenildi.

BOLD – Yargıtay Başkanlığının organize ettiği yeni adli yıl açılış töreni bu yıl da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılacak. 1 Eylül Salı günü düzenlenecek tören öncesi, Yargıtaydaki üyeler, savcı ve tetkik hâkimler ile gazeteciler, koronavirüs testinden geçirilecek. Hâkim ve savcılar için törene katılım zorunlu tutuldu.

YENİ BAŞKAN DA “SARAY” DEDİ

Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’n haberine göre son yıllarda Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenmeye başlanan adli yıl açılış töreninin, bu yıl da adresi değişmedi. İsmail Rüştü Cirit’in ardından Yargıtay Başkanlığı koltuğu devralan Mehmet Akarca, 2020-2021 adli yılı açılış törenini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki, Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapmayı kararlaştırdı.

KATILIM ZORUNLU TUTULDU

Bu kapsamda hazırlanan davetiyeler, Yargıtay üyeleri ile diğer yüksek yargı üyeleri ile siyasilere gönderildi. Yargıtay’da görevli savcı ve tetkik hâkimlerine katılım zorunlu tutuldu. Ancak davetiye gönderilen bazı Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin, törenin yürütmenin merkezinde düzenlenmesi nedeniyle açılışa katılmayacağı öğrenildi.

DAVETLİLERE KORONA TESTİ ZORUNLULUĞU

Törenin Cumhurbaşkanlığında yapılacak olması nedeniyle davetiye gönderilen herkese koronavirüs testi yapılacağı da öğrenildi. Yargıtay’da görevli olan davetlilerin testlerinin bugün ve yarın yapılacağı bildirildi. Boğazdan alınacak sürüntü örnekleri, teste gönderilecek. Pozitif çıkanlar veya olası şüpheliler, törene alınmayacak.

ERDOĞAN KONUŞMA YAPACAK

2 bin 400 kişilik merkezde oturma planının bir koltuk boş olacak şekilde düzenleneceği kaydedildi. Törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yüksek yargı başkanları, bakanlar da katılacak. Erdoğan’ın geçmiş yıllarda olduğu gibi hakim ve savcılara seslenmesi bekleniyor.

Salgında son tablo: 36 yeni can kaybı bin 571 vaka 896 ağır hasta

medyabold
Devamını Oku »

HDP’den Ermenilere tazminat ödenmesi çağrısı

Dünya genelindeki sosyalist partilerin Sevr Antlaşması’nın uygulanması ve Ermenilere tazminat ödenmesini içeren bildirisine HDP de imza attı. Parti yönetimi konu hakkında yorum yapmadı.

BOLD – Dünya genelindeki sosyalist partiler, “Türklere dayatılan en ağır antlaşma” olarak anılan, ülkenin bölünmesini öngören Sevr Antlaşması’nın uygulanması ve Ermenilere tazminat ödenmesi için çağrı bildirisi yayımladı.

HDP BİLDİRİYE İMZAYI YALANLAMADI

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’ın haberine göre yayımlanan bildiride HDP Gençlik Meclisinin de imzası yer aldı. “Bildiriye imza attığını yalanlamayan” HDP, sorular üzerine konuya ilişkin herhangi bir yorum da yapmadı.

SOYKIRIM UYGULANDI İDDİASI

Ermeni Devrimci Federasyonu Partisi Gençlik Ofisi, Türk topraklarını bölmeyi hedefleyen Sevr Antlaşması’nın imzalanmasının 100’üncü yıl dönümü nedeniyle, bu anlaşmaya imza atan ülkelerin sosyalist gençlik kollarıyla birlikte ortak bir açıklamada bulundu. Türklerin, “Ermenilere soykırım uyguladığı” iddia edilen açıklamada, “Sevr Antlaşması, Ermeni Soykırımı nedeniyle adil bir tazminatın ödemesini sağlayan tek uluslararası hukuki belge niteliğindedir” denildi.

Almanya’da mahkeme kararını verdi: Öğretmenlere başörtüsü yasağı getirilmesi yasalara aykırı

medyabold
Devamını Oku »

Kovid-19’a yakalanan milli eğitim şube müdürü hayatını kaybetti

Salgın nedeniyle okulların açılıp açılmayacağı tartışılırken Sivas Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan Mehmet Darıcı, koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede öldü.

BOLD – Sivas İl Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan, evli ve 2 çocuk babası Mehmet Darıcı (50), 18 Ağustos’ta öksürük ve baş ağrısı şikayetleriyle Sivas Numune Hastanesi’ne başvurdu.

NORMAL SERVİSTE TEDAVİ EDİLİYORDU

Mehmet Darıcı’nın koronavirüs testi pozitif çıkınca tedavisine başlandı. Darıcı, 26 Ağustos’a kadar normal serviste tedavisi sürerken, sağlık durumu ağırlaşınca yoğun bakım ünitesine alındı. Darıcı, sabah saatlerinde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Mehmet Darıcı’nın, memleketi Sivas’ın Altınyayla ilçesinde toprağa verileceği öğrenildi.

Almanya’da mahkeme kararını verdi: Öğretmenlere başörtüsü yasağı getirilmesi yasalara aykırı

medyabold
Devamını Oku »

Donald Trump protestolara kızdı: “NBA siyasi bir örgüt haline geldi”

ABD Başkanı Donald Trump, Amerikan Basketbol Ligi (NBA) maçlarının, Wisconsin’deki gösteriler nedeniyle ertelenmesine ilişkin, “Ne yazık ki NBA, siyasi bir örgüt haline geldi. Bu, iyi bir şey değil, ülkemiz ve sporumuz için iyi değil” dedi.

BOLD – Trump, Louisiana eyaletini vurmaya başlayan Laura Kasırgası’yla ilgili bilgi almak için ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in de yer aldığı bir heyetle başkent Washington DC’deki Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı (FEMA) merkezini ziyaret ederek burada brifing aldı.

Donald Trump, Wisconsin eyaletinde polisin siyahi Jacob Blake’i arkadan vurarak ağır yaralamasının ardından, NBA’deki bazı sporcuların maça çıkmama kararı alması nedeniyle maçların ertelenmesine ilişkin de değerlendirmede bulundu.

NBA’in boykot kararı hakkında fazla bir şey bilmediğine ancak son günlerde maçların reytinglerinin düştüğüne işaret eden Trump, “Bence insanlar NBA’den bir nebze bıktı. Ne yazık ki NBA, siyasi bir örgüt haline geldi. Bu, iyi bir şey değil, ülkemiz ve sporumuz için iyi değil.” dedi.

NBA tarihinin en güçlü protestosu patladı: LeBron ve Enes’ten güçlü destek

medyabold
Devamını Oku »

Almanya’da mahkeme kararını verdi: Öğretmenlere başörtüsü yasağı getirilmesi yasalara aykırı

Alman Federal İş Mahkemesi, Berlin’de başörtüsüyle çalışmasına izin verilmeyen öğretmenle ilgili kararını açıkladı. Mahkemeye göre Tarafsızlık Yasası’na dayandırılarak öğretmenlere başörtüsü yasağı getirilmesi yasalara aykırı.

BOLD – Almanya Federal İş Mahkemesi Berlin Eyaleti’nde öğretmenlere Tarafsızlık Yasası’na dayandırılarak başörtüsü yasağı getirilmesinin yasalara aykırı olduğuna hükmetti.

Almanya Federal İş Mahkemesi, başörtüsü taktığı gerekçesiyle çalışmasına izin verilmeyen öğretmenin inancı nedeniyle ayrımcılığa uğradığına hükmetti.

Federal İş Mahkemesi, daha önce Berlin Eyaleti İş Mahkemesinin aldığı “Öğretmenlerin başörtüsü takmaları sadece okul huzurunun bozulmasına yönelik somut bir tehdit oluşturması halinde yasaklanabilir” şeklindeki kararına da atıfta bulundu.

Berlin Eyaleti İş Mahkemesi 2018 yılında davacı öğretmeni haklı bulmuş ve 5 bin 159 Euro tazminat ödenmesine hükmetmişti. Ancak Berlin hükumeti, Tarafsızlık Yasası’nı gerekçe göstererek karara itiraz etmiş ve temyize başvurmuştu. Berlin Eyaleti’nde 2005 yılında yürürlüğe giren Tarafsızlık Yasası kamu hizmetinde çalışan öğretmen, polis, hakim gibi kişilerin dini ve dünya görüşlerini yansıtan semboller taşımasını yasaklıyor. Federal İş Mahkemesi bu kararıyla temyiz başvurusunu reddetmiş oldu.

ANAYASA MAHKEMESİ:YASAK DİN ÖZGÜRLÜĞÜ İLE BAĞDAŞMAZ

Karlsruhe’deki Anayasa Mahkemesi 2015 yılında okullarda tüm öğretmenleri kapsayan bir başörtüsü yasağının din özgürlüğü ile bağdaşmadığına hükmetmişti.

Almanya Anayasa Mahkemesinin kararında “soyut bir tehlikeden” dolayı din özgürlüğünün kısıtlanamayacağına ancak okul huzurunun bozulmasında “yeterli somut tehlike” görülmesi durumunda başörtüsü yasağının getirilebileceğine hükmetmişti.

Almanya’da öğretmenlerin ders sırasında başörtüsü takmasına ilişkin olarak eyaletlerde farklı uygulamalar bulunuyor.

Başörtülü öğretmen adayının gerekçeli karar açıklanana kadar öğretmen olarak işe başlayıp başlayamayacağı henüz bilinmiyor.

Merkel: Türk-Yunan gerilimi çok endişe verici

medyabold
Devamını Oku »

Kıbrıslı Rumlar’dan Avrupa Birliği’ne veto resti

Berlin’de bir araya gelen Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları arasında Türkiye ve Belarus konusunda tartışma yaşanıyor. Güney Kıbrıs, AB’nin Türkiye’ye karşı tavrını sertleştirmemesi halinde Belarus’a yönelik yaptırım kararını veto edeceğini belirtti.

BOLD – Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanlarının Berlin’deki gayri resmi toplantısında gündem Doğu Akdeniz’deki gerginlik nedeniyle Türkiye ve devlet başkanlığı seçimlerine hile karıştırıldığı iddia edilen Belarus.

Ancak toplantıda alınacak tedbirler ve yaptırımlar konusunda üye ülkeler arasında tartışma yaşandığı bildiriliyor.

Litvanya, Letonya ve Estonya’dan oluşan Baltık ülkeleri, 1994 yılından bu yana devlet başkanı olan ve 9 Ağustos’taki seçimlerde de yeniden bu göreve seçilen Aleksander Lukaşenko’yu destekleyenlere karşı AB’nin uygulayabileceği yaptırım seçeneklerinin yetersiz olduğunu ve alınacak tedbirlerin daha sert olması gerektiğini belirtti.

DÖNEM BAŞKANI ALMANYA, TÜRKİYE’YE YAPTIRIMLARA KARŞI

Güney Kıbrıs ise Doğu Akdeniz’de Türkiye ile hidrokarbon kaynaklarını çıkartma yetkisi üzerinden yaşanan sorun konusunda AB’nin Türkiye’ye karşı tavrını sertleştirmemesi halinde AB’nin Belarus yaptırımları kararını veto edebileceğini bildirdi.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas

Aralarında Almanya’nın da bulunduğu bazı ülkeler Doğu Akdeniz’deki gaz arama anlaşmazlığını çözme çabalarını tehlikeye atmamak için Türkiye’ye karşı yeni yaptırımları uygun bulmuyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Bu çatışma için diplomatik bir çözüme ihtiyacımız var” dedi.

Almanya Dışişleri Bakanı Maas, Güney Kıbrıs ve Yunanistan gibi ülkeleri, Türkiye’ye karşı tedbirlerin alınması için Belarus’a yönelik yaptırımları bloke etme gibi davranış bağlantısı kurmamaları konusunda uyardı. Maas, “Eğer böyle davranmaya başlarsak o zaman AB olarak hareket edemeyiz” dedi.

“ÇİFTE STANDART OLMASINI İSTEMEYİZ”

AB Dışişleri Bakanları Toplantısı – Berlin

Ülkesinin, Türkiye’ye yeni yaptırımlar kararı alınmadan Belarus’a yaptırımlar yapılması kararına onay verip vermeyeceğinin sorulması üzerine, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis “Biz çifte standart olmasını istemeyiz” dedi.

Hristodulidis, Ankara ile yaşanan gerginlikte sadece Yunanistan ile Güney Kıbrıs’ın değil, aynı zamanda bütün AB’nin çıkarlarının söz konusu olduğunu belirtti. Hristodulidis bu ihtilafta AB’nin güvenirliğinin tehlikede olduğunu belirtti.

AB Dışişleri Bakanlarının iki günlük toplantısı bugün sona erecek.

Merkel: Türk-Yunan gerilimi çok endişe verici

medyabold
Devamını Oku »

Yunanistan Parlamentosu Mısır ile imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasını onayladı

Yunanistan Parlamentosu, Mısır ile 6 Ağustos’ta imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmayı onayladı. Daha önce Mısır Parlamentosu’nun da onay verdiği anlaşma, Yunan parlamenterlerin çoğu tarafından kabul edildi.

BOLD – Doğu Akdeniz’de Ankara-Atina hattında gerginlik devam ederken, Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması Yunan parlamentosundan geçti.

Mısır ile Yunanistan’ın Akdeniz sınırlarının büyük bir kısmının belirlendiği ve iki ülke arasında yer alan, petrol ve gaz rezervlerinin bulunduğu bölgede Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan edilmesi konusunda uzlaşıldığı anlaşma Perşembe günü Yunan parlamentosundaki oturumdan gerekli oyu alarak kabul edildi.

Anlaşma, 300 üyeli Yunan Meclisi’nde 178 “evet”, 26 “hayır” ve 81 “çekimser” oyla kabul edildi.

Yunan hükumet sözcüsü Stelios Petsas Perşembe günü yaptığı açıklamada “Türkiye’nin yasa dışı faaliyetleri” nedeniyle anlaşmanın Yunanistan tarafından onaylanmasının “çok acil” olduğunu belirtmişti.

Yunanistan ile Mısır’ın imzaladığı anlaşma, Ankara ile Atina arasında, Almanya’nın aracılığıyla başlatılmak istenen müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden olmuş, Türkiye tartışmalı bölgeye Oruç Reis sismik araştırma gemisini göndermişti.

MEİS ADASI KAPSAM DIŞI

Anlaşma Meis Adası’nı kapsam dışı bırakıyor. Bu durumu Atina yönetiminin kabul etmesi, Mısır’ın da aynı Türkiye gibi “Meis Adası’nın tam yetki alanına sahip olamayacağı” tezinden kaynaklandığı şeklinde yorumlanıyor.

Mısır, Türkiye ile ilişkilerinin zaten gergin olduğu bir dönemde Meis Adası nedeniyle Ankara ile Atina arasındaki anlaşmazlıklara taraf olmak istemiyor. Bu nedenle de anlaşmayı “Meis Adası’nın, şimdilik, kapsam dışında bırakılması” şartıyla imzaladı.

Türkiye de geçen yıl 27 Kasım’da Libya ile anlaşma imzalamıştı. Türkiye, Libya ile vardığı anlaşmayla Yunanistan ile Kıbrıs ve Mısır arasında bir ‘kalkan’ oluşturduğunu ve münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırını oluşturduğunu ifade ediyor.

Anlaşma geçen hafta Mısır parlamentosunda yapılan oylamada da kabul edilmişti.

TÜRKİYE: ANLAŞMA YOK HÜKMÜNDEDİR

Türkiye, Yunanistan ile Mısır arasında varılan bu anlaşmasının açıklanmasının ardından kendisi için “yok hükmünde” olduğunu açıklamıştı.

Türkiye, Atina ve Kahire’nin vardığı anlaşmaya kendi kıta sahanlığını ihlal ettiği gerekçesiyle şiddetle karşı çıkıyor.

Anlaşmada belirlenen deniz yetki alanları aynı zamanda, Türkiye ve Libya’nın geçen yıl imzaladığı ve Yunanistan’ın ‘yasa dışı olduğunu’ savunduğu yetki alanlarıyla da çakışıyor.

ATİNA’DAN YENİ NAVTEX İLANI

MTA Oruç Reis Sismik araştırma gemisi ve Türk Deniz Kuvvetleri’ne bağlı savaş gemileri

Türkiye’nin Oruç Reis gemisinin, sismik çalışma yürüteceği alan için 1 Eylül’e kadar devam edecek yeni Navtex (Denizcilere Duyuru) ilan etmesine Yunanistan’dan misilleme geldi.

Yunan basınının aktardığına göre, Atina, Türkiye’nin Oruç Reis gemisinin, sismik çalışma yürüteceği alan için ilan ettiği Nevtex’e karşılık, Girit Adası’ndaki Kandiye Navtex istasyonun aynı şekilde karşılık vereceğini duyurdu.

Yunanistan’ın Navtex ilanında, “yetkili olmayan istasyonun, yetkisiz ve yasa dışı faaliyet için yaptığı yayının, Yunan karasularıyla çakıştığı” iddia edildi ve “bütün denizcilere Türkiye’nin ilan ettiği Navtex’i tanımamaları ve burada yetkili olarak Navtex mesajı ilan edecek tek kurumun Kandiye istasyonu olduğu” ileri sürüldü.

TÜRKİYE, NAVTEX’İ 4 GÜN DAHA UZATTI

Türkiye tarafından yapılan ilk açıklamada, ilgili bölgeye dair ilanda daha önce çalışmaların 27 Ağustos’a kadar sürdürüleceğinin duyurulduğu, yeni bildiriyle ise görev süresinin 4 gün uzatıldığı açıklanmıştı.

Buna göre Oruç Reis sismik araştırma gemisi, Ataman ve Cengiz Han isimli gemilerle birlikte Doğu Akdeniz’de Kıbrıs açıklarında daha önce ilan edilen bölgede sismik çalışmalarını yürütecek.

Merkel: Türk-Yunan gerilimi çok endişe verici

medyabold
Devamını Oku »

Japon Başbakan Şinzo Abe sağlık sorunları nedeniyle istifa etti

Japonya Başbakanı Abe Şinzo, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek 2012’den beri sürdürdüğü başbakanlık görevinden istifa etti. Başbakanlık görevini geçici olarak Başbakan Yardımcısı Taro Aso’nun üstlenmesi bekleniyor.

BOLD – Japonya Başbakanı Şinzo Abe sağlık sorunları nedeniyle istifa ettiğini duyurdu. Başbakan Abe, “Sağlığım geçtiğimiz nisan ayının sonlarında kötüleşmeye başladı. Önemli politika kararlarının hastalık nedeniyle yanlış sonuçlanmasını istemiyorum” dedi.

İki hafta içinde iki defa hastaneye girip 8 saate yakın teste tabi tutulan Başbakan Abe, hastaneyi ziyaret amacının rutin kontroller olduğunu söylemişti. Başbakanlıktan yapılan açıklamada da Abe’nin dönem sonuna kadar görevini sürdüreceği açıklanmıştı.

Geçtiğimiz günlerde Japonya’nın en uzun süre görevde kalan başbakanı unvanını alan 65 yaşındaki Şinzo Abe, 2006-2007 yılları arasında başbakanlık görevinde bulunmuş ve 2007 yılı Eylül ayında ülseratif kolit hastalığı nedeniyle başbakanlıktan çekilmişti. Abe, 2012’de tekrar göreve gelmişti.

5 AYDIR TATİL YAPMADAN ÇALIŞIYORDU

Strese bağlı ülseratif kolit hastalığından muzdarip Abe’nin 5 aydır tek bir gün bile tatil yapmadan çalıştığı biliniyor.

Abe’nin görev süresinin bitmesine daha henüz bir yıl vardı.

Abe’nin istifasının ardından partisi yeni lideri seçene dek Başbakanlık görevini geçici olarak Başbakan Yardımcısı Taro Aso’nun üstlenmesi bekleniyor.

Şinzo Abe’nin yerine gelmesi beklenenler arasında en güçlü adaylardan biri Savunma Bakanı olarak görev yapan eski Dışişleri Bakanı Taro Kono.

Ancak en az onun kadar ilgi çeken birisi ise 39 yaşındaki karizmatik ve genç Çevre Bakanı Şinjiro Koizumi.

Putin: Lukaşenko’ya destek için özel polis gücü oluşturduk

medyabold
Devamını Oku »