Türk Ordusu içindeki skandallar başta olmak üzere devletteki yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili yaptığı haberler sonrası hedef haline gelip hapse atılan Gazeteci Mehmet Baransu, bir Basın Bayramı’na daha cezaevinde girdi. Baransu, 2318 gündür cezaevinde bulunuyor.
BOLD – Yaptığı haberler nedeniyle AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükumetinin doğrudan hedefi haline gelen Gazeteci Mehmet Baransu, doğruluğu ortaya çıkan ve yalanlanamayan haberleri nedeniyle 2 Mart 2015’te tutuklandı. 6 yıl 4 ay 4 gündür tutuklu olan Baransu, 2318 gündür cezaevinde bulunuyor. Baransu’ya yaptığı doğrulanmış haberleri nedeniyle 37 yıla yakın hapis cezası verildi.
BELGELİ MİT HABERİ SONRASI HEDEF HALİNE GELDİ
Birçok önemli habere imza atan Baransu, 2011 yılında Uludere’de (Roboski) 34 sivilin F-16’larla yapılan bombalama sonrası ölümüne ilişkin “Devlet halkını bombaladı” başlığıyla imza attığı haberle Erdoğan’ın hedefi haline geldi. Baransu’nun bombardımanın Erdoğan’a bağlı olan MİT’in verdiği yanlış istihbaratla gerçekleştiğini belgeleriyle ortaya koydu. Baransu daha sonra ise AKP’lilerin karıştığı yolsuzluklarla ilgili birçok habere de imza attı. Duruşmalarda haber kaynaklarını açıklaması için baskı gören Baransu, haber kaynaklarından hiçbirinin ismini açıklamadı.
GDO’LU PİRİNÇLERDEN 20 YIL HAPİS CEZASI ALDI
Baransu’nun Temmuz 2013’te yazdığı, laboratuvar belgeli GDO’lu pirinç haberi, kendisi gibi GDO’lu pirinci tespit eden, raporlaştıran ve soruşturma açan polis ve savcılar dahil 77 kişiyi işinden etti. GDO’lu pirinci ithal eden Erdoğan’a yakın iş insanı Mahmut Aslan’la ilgili soruşturmanın kapatılması için Erdoğan ve bakanlar devreye girdi. GDO’yu ortaya çıkaran görevliler ve haberleştiren Baransu, “gizliliği ihlal” suçlamasından tutuklandı. 19 Temmuz 2020’de sonuçlanan mahkeme sonrası Baransu 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
ERDOĞAN’IN 2004’TE İMZALADIĞI GÜLEN’İ BİTİRME PLANINI ORTAYA ÇIKARDI
Baransu, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükumet üyeleri ile üst düzey generallerden oluşan MGK’nın 25 Ağustos 2004’teki toplantısında Fethullah Gülen Grubu’nu yok etmek için üzerinde mutabık kaldığı eylem planı belgesini 28 Kasım 2013’te yayınladı. AKP Hükumeti’nin yalanlamaya çalıştığı plan, 2016’da yaşanan 15 Temmuz sonrasında fiilen uygulamaya konuldu. Gizli bir belgeyi haberleştirdiği için hakkında dava açılan Baransu 23 Kasım 2020’de 17 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.
EN PRESTİJLİ GAZETECİLİK ÖDÜLLERİNİ TOPLADI
Baransu’nun “”O Dört Er Böyle Öldü: Pimini Çekip Bombayı Verdi” başlıklı haberi, yayınlandığı 2009 yılında Türkiye’deki en prestijli gazetecilik ödüllerini topladı. Columbia Üniversitesi Uluslararası-Halkla İlişkiler Bölümü Medya ve İletişim Program Direktörü Prof. Dr. Anya Schiffrin yayınladığı tarihe damgasını vurmuş en iyi 47 haber arasına Baransu’nun bu haberi de girdi.
Çin Ticaret Bakanlığı, 200’den fazla ülke ve bölgeye 600 milyon dozdan fazla Kovid-19 aşısı satıldığını açıkladı. Çin’den 100 milyon doz aşı alan Türkiye ise listenin başında yer alıyor.
BOLD – Çin, koronavirüs salgını için geliştirdiği ve yüzde 50 etkinlik oranı olduğu belirlenen Sinovac aşısından 200 ülkeye 600 milyon doz satıldığını duyurdu. Sinovac aşısının en büyük alıcısı ise 100 milyon doz ile Türkiye oldu.
200 ÜLKEYE 600 MİLYON DOZ AŞI SATILDI
Çin Ticaret Bakanlığı, 200’den fazla ülke ve bölgeye 600 milyon dozdan fazla Kovid-19 aşısı sattıklarını açıkladı. Çin Uluslararası Radyosu haberine göre konuyla ilgili açıklama yapan Çin Ticaret Bakanlığı yetkilisi Li Xingqian, aşı desteği verilen ülke ve bölgelere 300 milyardan fazla maske, 3,7 milyar koruyucu kıyafet ve 4,8 milyar test kiti sağlandığını söyledi. Çin ayrıca vatandaşlarına 1 milyar 507 milyon 605 bin doz Kovid-19 aşısı uyguladı.
EN BÜYÜK ALICI TÜRKİYE
Çin’den Sinovac aşısı satına alan ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Türkiye, Çin ile 100 milyon doz için anlaşma yaptı. Türkiye 100 milyon doz Sinovac’ın yanı sıra 90 milyon doz BioNTech ve 50 milyon doz da Sputnik aşısı almak için anlaşma imzalamış durumda. Çin aşısı Sinovac’ın en büyük alıcıları arasında Endonezya, Brezilya, Malezya, Kolombiya ve Uruguay geliyor.
Almanya’nın Rheinland-Pfalz, Kuzey-Ren Vestfalya ve Bavyera eyaletlerinde 176 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketinin yaraları sarılıyor. Rüsselsheim’deki Mozaik Derneği ve bölgedeki Merida Derneği’nden gönüllüler, afetin yaşandığı Koblenz-Sinzig bölgesinde yardım faaliyetine katıldı.
BOLD – Almanya’da Rheinland-Pfalz, Kuzey-Ren Vestfalya ve Bavyera eyaletlerinde etkili olan aşırı yağışların oluşturduğu selde hayatını kaybedenlerin sayısı 176’ya yükseldi. Sel felaketinde halen 155 kişinin arandığı ifade edildi.
Gülen Hareketi gönüllüleri, selden büyük zarar gören, evleri yıkılan afet bölgelerine yardımda bulunuyor. Rüsselsheim Mozaik Derneği’ne mensup 19 gönüllü, bugün Koblenz-Sinzig afet bölgesinde Time to Help ve Merida e.V Derneği’yle temizlik çalışmalarına destek verdi.
Gönüllüler afet bölgesinde 10 gündür yardım faaliyetinde bulunuyor. Dernek ve gönüllüler aracılığıyla toplanan kıyafet, yiyecek, içecek ve hijyen malzemeleri sahada ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Gülen Hareketi gönüllüleri, şimdiye kadar 50 den fazla ev, okul, dernek ve işyerinde temizleme çalışmalarında yer aldı.
Koza Grubu tarafından 1 milyar dolara yakın yatırımla yaptırılan ve AKP Hükumeti tarafından kapatılan İpek Üniversitesi’nden bir öğrenci, İpek Ailesi için rap şarkı yaptı. Akın İpek, hayatının en güzel hediyesini aldığını belirtti. Bu eseri hapiste 6. yılını dolduran İpek Üniversitesi kurucusu kardeşi Tekin İpek’e hediye etti.
BOLD – Koza Grubu’nun yönetici Akın İpek Kurban Bayramı nedeniyle duygusal bir paylaşım yaptı. Sosyal medya hesabından kapatılan İpek Üniversitesi öğrencisinin İpek Ailesi için yazdığı şarkıyı paylaşan Akın İpek, bu eseri hapisteki kardeşi Tekin İpek’e hediye etti.
HAYATIMIN EN GÜZEL BAYRAM HEDİYESİ
Akın İpek, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Hayatımın en güzel bayram hediyesini aldım… Bu değerli eseri, hapiste 6. Yılını dolduran İpek Üniversitesi’nin kurucusu Tekin İpek’e hediye ediyorum” dedi. Paylaşımda Youtube’de “Eski Bir İpekli” ismiyle yayın yapan eski İpek Üniversitesi öğrencisinin rap tarzındaki “Biraz daha dayan” isimli şarkısı yer aldı.
Hayatımın en güzel bayram hediyesini aldım…
Bu değerli eseri, hapiste 6. Yılını dolduran İpek Üniversitesi'nin kurucusu Tekin İpek e hediye ediyorum.https://t.co/eQKsb21xA5@YouTube
TEKİN İPEK’E HAYIRSEVERLİK NEDENİYLE 80 YIL HAPİS CEZASI VERİLDİ
Yaptıkları hayır faaliyetleri ile bilinen İpek ailesi hakkında Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin yargılamanın durdurulması kararına rağmen Melek İpek ve Cafer Tekin İpek, yargılanıp hapis cezalarına çarptırıldı. İlerleyen yaşına rağmen hayırsever Melek İpek’e toplam 12 yıl 8 ay hapis ve 104 bin lira adli para cezası verilirken tutuklu olarak yargılanan oğlu Cafer Tekin İpek’e ise 79 yıl 8 ay 21 gün hapis ve 250 bin lira adli para cezası verildi. Melek İpek ve Cafer Tekin İpek’e ait hisselerin müsadere yoluyla hazineye devredilmesine hükmedildi.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK HOLDİNGLERİNDEN
Akın İpek’in yönettiği Koza Grubu, Türkiye’de Koza Davetiye ile tanındı. Sektörün lideri olan Koza Davetiye, farklı ülkelerde de faaliyet göstermeye başladıktan sonra halka açıldı ve grup, Akın İpek’in madencilik sektörüne girmesiyle büyüdü. Gümüş ve ardından altın madenleri işleten Koza Grubu, turizm ve medya sektöründe de büyüdü. 2010 yılından başlayarak grup üzerine baskılar başladı. Grubun medya kısmının Erdoğan Rejimi’ne karşı bağımsızlığını korumayı sürdürmesi sonrası hükumetin baskıları arttı. Önce gazete ve televizyonlara el konularak kapatıldı. Ardından Koza Grubu’nun tüm mal varlığına el konuldu.
1 MİLYAR DOLARA YAPILAN ÜNİVERSİTE KAPATILDI
Grup eğitim alanındaki vakıf faaliyetleriyle de dikkat çekiyordu. Türkiye’nin pek çok ilinde okullar ve öğrenci yurtları açan Koza Grubu, bunların çoğunu devlete hibe etmişti. Grubun 1 milyar dolara yakın yatırım yaptığı İpek Üniversitesi de hükumet tarafından kapatıldı.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, cumhurbaşkanı adayında aradıkları “olmazsa olmaz” ölçüleri sıraladı. Karamollaoğlu’nun açıkladığı ölçütlerin Saadet’le ittifak arayışlarını sürdüren AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olmaması dikkat çekti.
BOLD – Saadet Partisi ile ittifak arayışlarını partinin Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile yürüten AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan üstü kapalı “hayır” cevabı geldi. Karamollaoğlu’nun cumhurbaşkanı adayında olmasını istedikleri sıfatların Erdoğan’da olmaması dikkat çekti.
ASİLTÜRK’LE GÖRÜŞMELER SIKLAŞTI
Saadet Partisi’nin son seçimde aldığı yüzde 2,8’lik oy oranını kendine katmak için Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Asiltürk’ü evinde ziyaret edip, Sarayı’ında ağırlayan Erdoğan, Asiltürk’ün yakınlarına ihale ve kamu kurumlarında makam vermeye devam ediyor. Son olarak 19-20 Temmuz günlerinde Kıbrıs Harekatı’nın yıldönümünde Ada’ya yapılan çıkarmada Asiltürk’ün Erdoğan’ın uçağında olması dikkat çekti.
GÜZEL AHLAKLI, ADİL, ŞEFFAF, GÜVENİLİR OLMALI
Saray’ın Milli Görüş hamlesine Saadet Partisi’nden üstü kapalı yanıt geldi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, TV5’te katıldığı programda cumhurbaşkanı adayında aradıkları olmazsa olmaz ölçüleri sıraladı. Cumhurbaşkanı adayının adil, şeffaf, güvenilir ve denetlenebilir olması gerektiğini ifade eden Karamollaoğlu, “Adalet olmazsa olmaz… Onun için şeffaflık, onun için denetlenebilirlik, onun için güzel ahlâk… Güzel ahlâk, başka bir şey. Güzel ahlâk, senin gibi inanmayan, senin gibi düşünmeyen, senin gibi yaşamayan insanların hakkını da savunabilmekle başlar” dedi. Karamollaoğlu’nun sıraladığı ölçütlerin Erdoğan’da olmaması dikkat çekti.
“TOPLUMA İHANET ETMİŞ Mİ ETMEMİŞ Mİ, BUNLARA BAKACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı adayı ararken bu kıstaslarda aramak mecburiyetinde olduklarının altını çizen Karamollaoğlu, “Onu nasıl bulacağız? Elbette bu şahsın bugüne kadarki hayatına bakacağız. Böyle mi davranmış hayatında? İster siyasetin içinde olsun ister siyasetin dışında olsun. Ticarette kimseyi dolandırmış mı? Bir yerde sözüne sadık kalmamış mı? Kendi temsil ettiği topluma bir yerde ihanet etmiş mi, etmemiş mi? Bunlara bakacağız. ‘Nefsine hakim olacak.’ Yani ‘Her şeyi ben bilirim.’ demeyecek” dedi.
Türkiye’de medyanın tamamını kontrolü altına alan AKP hükumeti, yabancı ülke fonlarıyla bağımsız gazetecilik yapmaya çalışanları hedef aldı. AKP’li belediyelerin de yabancı fon kullandığını hatırlatan gazeteci Murat Yetkin, “Hükûmet yabancı fon gerekçesiyle medyaya baskıyı artıracak” dedi.
BOLD – Gazeteci Murat Yetkin, Türkiye’de faaliyet gösteren bazı medya kuruluşlarına yabancı ülkelerden fon sağlandığına dair haberleri gündemine taşıdı.
Yabancı fon kullanan medya organlarıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu fonları kullananları casusluk yapmakla suçladı. Trol hesaplar ise yabancı fonla ayakta durmaya çalışan medya kuruluşlarını hedef alarak ‘vatan haini’ ilan etti.
AKP’Lİ BELEDİYELER DE FON KULLANIYOR
Yetkin yazısında, “Türkiye’deki faaliyetlere dış kaynaklardan bütçe, ya da fon kullanma konusunda bir yasak yok. Bu tür yasakların olduğu ülkeler var; Suudi Arabistan, Kuzey Kore, İran, Çin gibi. Türkiye dış fon kısıtlaması, özellikle de ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri başta Batı’ya fon kısıtlaması getirirse oralardan Türkiye’de, sadece medya değil ama AK Partili belediyeler dahil pek çok projede kullanılan kaynaklar kesilebilir” değerlendirmesini yaptı.
HÜKUMET YANLISI MEDYA OKUNMUYOR, İZLENMİYOR
AKP Hükumeti çizgisindeki düşünce kuruluşu SETA’nın yabancı basın kuruluşlarında çalışan Türk gazetecileri hedef aldığını aktaran Yetkin, “Bu meslektaşlarımızı yabancıların çıkarlarının “uzantısı” olmakla suçladı. Hükümet yanlısı medya okunmuyor, izlenmiyor. Bunu görüyorlar. Bunun sorumlusu olarak parti çizgisindeki medyanın habercilik yapmamasını değil, kontrol dışında kalan medyanın haber yapmasını görüyorlar. Onu engellemeye çalışıyorlar” dedi.
YASALAR ÇERÇEVESİNDE FON KULLANMAK SUÇ DEĞİL
Mesleklerini sürdürmek, doğru bildiklerini, araştırmalarını kamuoyuna aktarmak amacıyla fon kullanan gazetecilere destek veren Yetkin, “Yasalar çerçevesinde fon kullanmak suç değildir. Fon kullanımının gizlenmesi ve amacı dışında kullanılması ayrı konudur. Şimdi medya üzerindeki baskının daha da artmasına yol açacak yasal düzenlemeleri yabancı fon varlığını neredeyse casusluk faaliyeti gibi sunmayı deniyorlar.” ifadeleri kullandı.
Devlette çalışan 700 binden fazla işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde AKP’nin zam teklifi tepki çekti. Hükumet, 3 bin 577 ile 3 bin 750 lira arasında maaş alanlara 100 lira, 3 bin 750 ile 4 bin lira arasında alanlara 60 lira seyyanen zam önerdi.
BOLD – Market ve pazarda her ürüne zam gelirken 100 liralık zammı yetersiz bulan Türk-İş ve Hak-İş, teklifin arttırılmasını isteyecek.
BAKANLIKLAR, ÜNİVERSİTELER VE HASTANELERDEKİ İŞÇİLER
Bakanlıklar, üniversiteler, hastaneler, il özel idareleri, demiryolları, şeker fabrikaları ve elektrik üretim santrallerinin de aralarında olduğu kamu kurum ve kuruluşlarındaki işçileri yakından ilgilendiren 2021 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmelerinde süreç devam ediyor.
SENDİKALAR 4 bin 800 LİRA İSTEDİ
Türk-İş ve Hak-İş, en düşük brüt ücretin 4 bin 800 liraya yükseltilmesi, 2021-2022 döneminde ilk 6 ay yüzde 20, diğer 6 aylar için enflasyon artı yüzde 3 refah payı talep etti. AKP hükumeti brüt ücreti 3577-3750 lira arası olanlara 100 lira, brüt ücreti 3750-4000 lira arası olanlara 60 lira seyyanen zam ile yılın ilk 6 ayı için yüzde 9, ikinci 6 ay için yüzde 5 artı enflasyon farkı teklif etti.
ASGARİ ÜCRETİN BİLE ALTINDA KALACAK
Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar, “Taleplerimiz ile hükümetin teklifi arasında ciddi bir fark var. Enflasyon, geçim şartları ve düşük ücretli işçilerin durumu ortada. 700 bin işçinin yaklaşık yarısı düşük ücretlerle çalışıyor. Hükümetin teklifindeki taban ücretin, yeni yılda asgari ücretin altında kalma riski söz konusu” dedi.
MEMUR MAAŞ ZAMMI PAZARLIĞI 2 AĞUSTOS’TA BAŞLIYOR
İşçilerle ilgili toplu görüşmeler devam ederken, 2 Ağustos itibarıyla 4.2 milyon memur ve 2.2 milyon memur emeklisinin maaş ve aylıklarına 2022 ve 2023’te yapılacak zamların belirlenmesi için masaya oturacak.
Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen de ortak taleplerini 26 Temmuz’da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sunacak. Anlaşma sağlanamazsa zam oranına Hakem Kurulu karar verecek.
Tek adam tarafından yönetilen AKP Türkiye’si, hapisteki gazeteci sayısı ile dünyada zirveye oynuyor. Basın özgürlüğü sıralamasında dünyada sonlarda olan Türkiye’de 24 Temmuz Basın Bayramı’na 38 gazeteci cezaevinde girdi.
BOLD – 24 Temmuz Basın Bayramı Türkiye’de yine buruk kutlanıyor. 128 davada 274 gazetecinin yargılandığı Türkiye’de 38 medya çalışanı cezaevinde bulunuyor.
TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE GERİLERDE
24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla yazılı açıklama yapan CHP Aydın Milletvekili Adalet Komisyonu üyesi Süleyman Bülbül, sadece son 4 ayda en az 400 habere erişim engeli getirildiğini belirtti. Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi 180 ülke içerisinde 153. sırada yer aldığını hatırlatan Bülbül, basına yönelik sansür, şiddet ve tehdidin giderek attığını söyledi.
274 GAZETECİ YARGILANIYOR
2020-2021 yılında 101 gazeteci hakkında soruşturma açıldığını, 128 davada 274 gazetecinin yargılandığını vurgulayan Bülbül, “38 medya çalışanı cezaevindeyken 24 Temmuz Basın Bayramı’nı kutlamak nasıl mümkün olabilir?” diye sordu. Bülbül, AKP iktidarının basın mensuplarını işleri ve hayatlarıyla tehdit ettiğinin altını çizdi.
ERDOĞAN, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DÜŞMANI
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2016 yılından sonra ilk kez basın üzerinde baskı oluşturan liderlere yer verdiği ‘Basın Özgürlüğü Düşmanlar’ı listesini açıkladı. Dünyadaki 37 devlet ve hükumet başkanının yer aldığı listede AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bulunuyor. Raporda Erdoğan’la ilgili “Türkiye Cumhurbaşkanı basından hoşlanmıyor ya da daha doğrusu, sadece ona itaat edip övgüde bulunduğunda hoşlanıyor” ifadelerine yer verildi.
BİR GECEDE BİNLERCE GAZETECİNİN BASIN KARTLARI İPTAL EDİLDİ
Tek adam rejiminin inşası için organize edilen 15 Temmuz sonrasında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a muhalefet eden binlerce gazetecinin basın kartları bir gecede iptal edildi. 2019’a kadar geçen üç yıllık süreçte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından iptal edilen sarı basın kartı sayısı ise 2 bin 397’ye ulaştı.
MUHALİF İSİMLERE BASIN KARTI DA YOK
2 bin 397 iptal edilen sarı basın kartının yanı sıra başkanlık sistemine geçiş sonrası başlatılan basın kartlarının yenilenmesi sürecinde 10 bin 486 başvuru yapıldı. Saray’a bağlı İletişim Başkanlığı muhalif bin 371 kişinin basın kartını yenilemedi. Gazetecilerin, basın kartı başvurusunun iptal edilmesinin bir daha basın kartı alamayacakları anlamına gelmediği ifade eden İletişim Başkanlığı, eksikliklerin giderilmesi halinde başvuruların olumlu değerlendirileceği öne sürdü.
82 GAZETECİ CEZAEVLERİNDE
Suç örgütleriyle ilişkileri ortaya çıkan gazeteciler kollanırken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti verilerine göre Türkiye’de 38 gazeteci cezaevlerinde bulunuyor. jailedjournos.com isimli site ise kendi imkanları ile ulaştığı tutuklu gazeteci sayısını 82 olarak açıkladı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, KKTC’de partililerle bayramlaşma videosunda yorgunluktan metni okuyamadı. Göz kapakları sık sık kapanan Erdoğan’ın bu görüntüsü 7 yıl önceki “Protokol Cumhurbaşkanı olmayacağım koşan terleyen bir Cumhurbaşkanı olacağım” sözlerini akıllara getirdi. Türk tipi başkanlık yetkileri 3 yılda Erdoğan’ı çökertti.
BOLD ANALİZ – Erdoğan’ın Anadolu Ajansı kameralarına yaptığı bayramlaşma konuşmasında uyuklaması gündemden düşmüyor.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Erdoğan’ın uyuklamasını yoğun programına bağladı. Hakan, “Şu programın binde birini ben icra etmeye kalksam ayakta uyurum. Sadece Kıbrıs dönüşü en az bir hafta dinlenmek isterim. Hiçbir kuvvet beni Rize’ye götüremez. Diyelim gittim. Rize dönüşü kendime gelmem en az 10 gün alır” diye yazdı.
CAN DÜNDAR’DAN BÜLENT ECEVİT HATIRLATMASI
Gazeteci Can Dündar ise olayı başka bir pencereden değerlendirdi. Erdoğan’ın 2002 yılında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e yönelik sözlerini hatırlatan Dündar, “Kul kınadığını tatmadan ölmez” Hadis-i Şerifini paylaştı. Dündar, Erdoğan’ın uyukladığı fotoğrafları yine Erdoğan’ın “Başbakan Bülent Ecevit’in ciddi şekilde rahatsız olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu görevi yerine getiremez. Ecevit istifa etmelidir” sözleriyle paylaştı.
Uyuklama görüntüsü AKP seçmenini endişelendirirken, Erdoğan’ın 2014 yılındaki en büyük vaadi akıllara geldi. Dönemin Başbakanı Erdoğan. 7 Nisan 2014 tarihinde medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerine röportaj vermişti. Erdoğan 24 gazeteci üzerinden seçmenlere, “Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı olacağım” mesajı ulaştırmıştı. Erdoğan, bu sözünü hem Başbakan, hem AKP Genel Başkanı hem Cumhurbaşkanı adayı olarak seçim meydanlarında tekrarlamıştı.
TÜM YETKİLERİN TEK ELDE OLMASI ERDOĞAN’I YORDU
Çemişkezek Mal Müdürü’nden Milli İstihbarat Teşkilat Başkanı’na, taşeron bir işçinin devlete işe alınmasından 81 ilin vali ve kaymakamının atanmasına kadar her şeyden tek başına sorumlu olan Erdoğan’ı yetkileri yordu. Türk tipi başkanlık sistemiyle yasama, yürütme, yargı ve ordunun başı olan Erdoğan, iddialı olduğu promterden konuşma işini bile eskisi kadar rahat yapamıyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, memleketi Rize’de her yıl yaşanan ve bu yıl da meydana gelen sel ve heyelanla ilgili yine halkı suçladı. Geçen hafta halkın ağaçları kesip çay diktiği için sel meydana geldiğini belirten Erdoğan, dün de felaketin nedeni olarak yamaçlara yapılan 5-10 katlı binaları gösterdi. Felaketin habercisi binaların ruhsatını AKP’li belediye, HES’lerin inşaatına ise hükumet izin veriyor.
BOLD ANALİZ – Karadeniz’de her yıl tekrarlanan heyelan ve sel felaketleri bu yıl da meydana geldi. Dere yataklarına yapılan HES’ler, binalar ve maden aramaları için kesilen ağaçlar felaketin boyutunu büyütüyor.
5-10 KAT BİNA YAPMAYIN
Memleketi Güneysu’daki sel felaketi için bölgeye giden AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yine halkı suçladı. AKP’nin iktidara geldiği günden beri yüksek oylarla seçilen AKP’li belediye başkanlarınca yönetilen Güneysu ve bölge belediyelerinin sorumluluğunu görmezden gelen Erdoğan, Rizelilerden yamaçlara yüksek katlı binalar yapılmamasını isteyerek, “Ne olur şu yamaçlarda 5 kat, 10 kat bina yapmayın” dedi.
AĞAÇLAR KESİLDİ ÇAYLIK YAPILDI
Geçen hafta da Rize’deki sel felaketi ile ilgili yine açıklama yapan Erdoğan, bölgede kazılmadık vadi bırakmayan Cengiz Holding yerine çay üreticilerini suçladı. Felaketin sebebi olarak bölge halkının ağaçları kesip çay dikmeleri olarak gösteren Erdoğan, “Dikey köklü ağaçlarımız vardı, onlar kalmadı çünkü onların yerine çaylıklar yapıldı. Dayılarımın yerleri olmak üzere tüm bunlar kaydılar, ciddi manada zararlar söz konusu” dedi.
TRABZON’DA DEREYE OTOGAR YAPILACAK
Erdoğan, dere içlerine yapılan yapılarla ilgili vatandaşları suçlasa da AKP’li belediyeler de dere içlerine tesis yapmaya devam ediyor. Son 90 yılda yaşanan sel ve heyelanlardan 360 kişinin öldüğü Trabzon’da AKP’li Büyükşehir Belediyesi dere yatağına otogar yapacak. AKP’li Trabzon Büyükşehir Belediyesi, Ortahisar ilçesinde, Değirmendere’nin de bulunduğu 30 bin 144 metrekarelik arsa üzerine yeni bir otogar yapılacağını açıkladı.
EYÜPSULTAN BELEDİYESİ DE CAMİ YAPIYOR
AKP’li İstanbul Eyüpsultan Belediyesi, Göktürk Mahallesi’nde, yeşil alan olarak bırakılan dere yatağındaki 2 dönümlük araziye kültür tesisi ve cami yapıyor. İSKİ, bölgenin dere yatağında olduğunu, taşkın tehlikesi bulunduğunu belirledi ve buraya hiçbir biçimde inşaat yapılmamasını istedi. Ancak AKP’li Eyüp Sultan Belediyesi, bu alanda kültürel tesis ve cami yapımını sürdürüyor.
Sosyal medyada açılan #Cezaevlerindenyükselençığlık etiketine mesaj yağdı. Demir parmaklıklar arkasındaki hasta tutuklular, bebekli anneler, tekerlekli sandalyedeki yaşlılar ve askeri öğrenciler için vicdanlara çağrı yapıldı. Acilen denetimli serbestlik uygulamasına geçilmesi talep edildi.
BOLD – Türkiye’de cezaevlerinin doluluk oranı tarihi zirvesini yaşıyor. 6 kişilik koğuşlarda 30 kişi kalan tutuklular en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Ağır hapishane şartlarında hamile kadınlar, yaşlılar ve hasta tutuklular büyük zorluklar yaşıyor.
ADALET BAKANI GÜL’E ÇAĞRI
Sosyal medya ağı Twitter üzerinde açılan #Cezaevlerindenyükselençığlık etiketine 70 bin mesaj atıldı. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü etiketleyerek Kovid-19 salgını sebebiyle yaşanan insanlık dışı muamelelerin sona ermesi isteniyor.
İşte o tweetlerden bazıları:
En asağısı 60 yaş olan bu ilim irfan abidesi insanlar ne yaptı size…
Onların sesi olmak için
Sizde bir twet atın…
Aşağıda gördüğünüz cezaevlerinde olan çocuklardan yalnızca birkaçı. Bu bir mutluluk tablosu değil, yıllar sonra görmek bile istemeyeceğimiz bir tablo. Nasıl anlatacağız insanlara ki, bu çocuklarin hapiste büyümesine göz yumduk diye.@adalet_bakanlik
Cezaevlerinden YükselenÇığlık pic.twitter.com/RyGIL70KZz
Müebbet hapse mahkum edilen Nagihan Yavuz,Ecem Gönüllü,Sena Öğütalan'ın mektubundan:
"Her şeye rağmen ülkesine faydalı birer vatandaş, üniformalarına sadık birer asker ve ailelerimize layık evlat olabilmek için umudumuzu canlı tutmaya çalışıyoruz."
AİHM’nin Bylock’un tutuklamaya yeterli delil olmadığı kararı sonrası Bylock listelerinin hukuksuz oluşturulduğunu gösteren yeni bir bilgi daha gündeme geldi. Kırşehir’de tutuklamalara “Dayanamıyorum, hepsini serbest bırakacağım” diyerek karşı çıkan bir mahkeme başkanının duruşma savcısı tarafından “İki saat sonra seni ByLock’çu yaparım” diyerek tehdit edildiği ortaya çıktı. Hakimin Bylock iddiasıyla açığa alınarak gözaltına alındığı belirtildi.
BOLD – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) polis memuru Tekin Akgün’ün başvurusunda tek ve esas delilin Bylock olmasının tutuklamaya yetmeyeceği kararının ardından programla ilgili yeni hukuksuzluklar gündeme gelmeye başladı.
AİHM’nin Bylock kararının ardından hukukçu ve eski CHP’li siyasetçi Hüseyin Aygün, cezaevinde tutuklu iki polisin kendisini arayarak tutuklanmak istenen kişilerin Bylock listelerine eklenerek tutuklandığı itirafında bulunduğunu söyledi.
DAYANAMIYORUM HEPSİNİ BIRAKACAĞIM
Aygün’ün gündeme getirdiği Bylock listeleriyle ilgili hukuksuzluğun bir benzerinin 2 Şubat 2017’de Kırşehir’de yapılan bir duruşmada yaşandığı ortaya çıktı. Advocates Of Silenced Turkey’in 15 Temmuz Sonrası Yargıya Darbe başlıklı raporunda yer alan bilgiye göre Kırşehir’de, 39 tutuklu sanığın yargılandığı davada Bylock’la ilgili toplu tutuklanan polisleri tahliye etmeye hazırlanan mahkeme başkanı, savcı tarafından tehdit edildi. “Dayanamıyorum, hepsini serbest bırakacağım” diyen mahkeme başkanı Fatih Mehmet Aksoy’un duruşma savcısı tarafından “İki saat sonra seni Bylock’çu yaparım” denilerek tehdit ettiği öne sürüldü. Aksoy’un bu sözlerinin ardından, duruşma devam ederken HSYK tarafından görevden alındığı, yerine mahkeme üyelerinden birinin başkan sıfatıyla devam ettiği belirtildi. Duruşma ertelenirken Hakim Aksoy, önce açığa alındı, bir gün sonra da Bylock kullanıcısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı.
AİHM’nin kararı sonrası Bylock ile ilgili bir anısını paylaşan Hüseyin Aygün, tutuklamalara en güçlü dayanak yapılan Bylock’taki hukuksuzluğa dikkat çekmişti. Aygün, 15 Temmuz sonrası Bylock listelerini hazırlayan 2 polisin cezaevinde anlattıklarını şöyle aktarmıştı: “Her sabah ‘Bylock Listeleri’ geliyor, biz bunları düzenliyor, savcılık ve diğer makamlara sunuyorduk. Sonra bu listede olmayan ama ‘Eklenecekler Listesi’ gelmeye başladı. Bunları da Bylock kullananlar içine ekledik ve ilgili mercilere göndermeye başladık. Bu ‘Eklenecekler’ gerçekte Bylock kullanmayan ama tutuklanmaları istenen kişilerdi. Bu işi yaparken yanlış olduğunun farkındaydık ama elden ne gelir, yapmaya devam ettik. Sonra bir sabah ‘Eklenecekler’ listesinde bizim de ismimiz yer aldı. Şimdi biz de buradayız Hüseyin Bey.”
Afrasia Bank New World Wealth’in araştırmasına göre, 2016-2019’da en az 300 milyar dolar Türkiye’den yurtdışına kaçtı. Araştırmayı yorumlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, “Bir kişinin terörist olduğu kanaati oluşunca mal varlığına el konularak TMSF kayyım atıyor. Şu anda TMSF’nin kayyım atadığı 783 şirket var. Sizin 1 milyar dolarınız olsa böyle bir ülkede tutar mısınız?” dedi.
BOLD – CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, TMSF’nin şirketlere kayyım atamasını öngören OHAL uygulamasının 3 yıl daha uzatılmasına tepki gösterdi.
Türkiye’nin nüfusuna oranla dışarıya servet çıkarılan ilk ülke olduğunu belirten Kuşoğlu, şunları söyledi: “Afrasia Bank New World Wealth’in araştırmasına göre, 2016-2019 arasında Türkiye nüfusuna oranla dışarıya servet çıkan birinci ekonomi. Araştırmaya göre, 1 milyon dolar ve üstü 17 bin 100 hesap dışarı kaçmış. Ortalama 10 milyondan baz alsak 170 milyar dolar yapar. İlave çıkışlar söz konusu. Yani en az yurtdışında en az 300 milyar dolar var. Bir iş insanına göre bu rakam en az 500 milyar dolar. Türkler hem servetlerini yurtdışına götürüyor hem de yatırımlarını İspanya, İngiltere, Romanya hatta Mısır’a yapıyor.”
TÜRKİYE’DE KARA PARA AKLANIYOR
Ekonomide son dönemde ortaya çıkan ‘çökmenin’ oluştuğunu vurgulayan Kuşoğlu, “6 servet affı yaptık. Vergi alınmayan bu aflarla bu servetler bankacılık sisteminde kayda giriyor, sonra tekrar geri yurtdışına çıkıyor. Bu da Türkiye’yi para aklayan ülke konumuna düşürüyor. Türk Lirası’nın düşmesi ile servet avcıları da türedi. Değeri 10 milyar dolar olan bir bankamızı 5 milyar dolara alabiliyorlar. Ekonomide yamukluk, çarpıklık var. Oysa yatırımcı, hukuka, demokrasiye ve ekonomiye güvenebilmeli” dedi.
AKP, KAYYIM UYGULAMASINI 3 YIL UZATTI
Sözcü gazetesinin haberine göre Kuşoğlu, yaşanan servet kaçırma işinin TBMM’den çıkan son torba yasayla artacağını savundu. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) 3 yıl daha kayyımlık yapabilmesini öngördüğünü vurgulayan Kuşoğlu, “Yani bir kişinin terörist olduğu kanaati oluşunca mal varlığına el konularak TMSF kayyım atıyor. Şu anda TMSF’nin kayyım olarak atandığı 783 şirket var. Devlet bakkallık yapmaz diye 61 milyar dolarlık özelleştirme yapan iktidar, terörist diye yargıladığı 783 şirketin kayyumu. 3 yıl uzatılan bu kanun Türkiye’ye sıkıntı getirecek. Sizin 1 milyar dolarınız olsa böyle bir ülkede tutar mısınız?” diye sordu.
Selin vurduğu Almanya’da hükumet, ‘Vergiler bunun için ödeniyor’ diyerek halka ilk etapta 400 milyon euro acil yardım dağıtılacağını açıkladı. Bugün 8 gün arayla 2 kez sel felaketine maruz kalan Rize Güneysu’da Erdoğan, afetzedelere çay dağıttı.
BOLD ANALİZ – Almanya’da hükumet, 176 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketinden etkilenen bölgelere 400 milyon euroluk acil yardım paketini kabul etti. Buna göre federal hükümet derhal ödenmek üzere 200 milyon euro kaynak sağlarken selden etkilenen eyaletlerin yönetimleri de 200’er milyon euroluk ödeme yapacak.
Selden en çok etkilenen eyaletlerden Kuzey Ren-Vestfalya’nın (KRV) hükümeti, Perşembe günü 200 milyon euroluk yardım paketini karara bağlayacak.
Maliye Bakanı Olaf Scholz, federal hükümetin ihtiyaç halinde miktarı artırmaya hazır olduğunu belirterek “Herkese mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yardım edebilmek için ne gerekiyorsa yapacağız” dedi. Scholz, yeniden imar konusunda ise milyarlarca euroluk kaynağa ihtiyaç olacağını söyledi.
VERGİLER BUNUN İÇİN ÖDENİYOR
DW Türkçe’de yer alan habere göre, İçişleri Bakanı Horst Seehofer de yardım çalışmalarında paranın sorun olmayacağını belirterek “Acil yardımlar özellikle malını mülkünü kaybedenlere destek amacını taşıyor. Yardımlarda örneğin kişinin geliri ya da serveti incelenmeyecek. İnsanlar, olağan dışı durumlarda kendilerine yardım edilmesi için vergi ödüyor” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN ÇAY VERDİ
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugün 8 gün arayla 2 kez selin vurduğu Rize’nin Güneysu ilçesini ziyaret etti. İlçe merkezinde toplanan kalabalığa seslenen Erdoğan, “Allah dünyayı bir mizan, ölçü ve denge üzerinde yaratmıştır. Bu dengenin kaybolması durumunda felaketler, sıkıntılar, zorluklar kaçınılmaz olur. Denge olarak bozulunca rahmet olarak gördüğümüz yağmur adeta bir afete dönüşür” dedi.
TÜRKİYE TAKDİR EDİLİYOR
Sel felaketini son yıllarda artan küresel ısınmaya bağlayan Erdoğan, “Almanya’dan Belçika’ya, Fransa’ya kadar neler olduğunu herhalde televizyonlardan izliyorsunuz. Ne yazlar eski yaz, ne kışlar eski kış, ne de baharlar eski bahar” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin “şehirleşme ve altyapı başarılarının” takdir edildiğini savunan Erdoğan, konuşmasının ardından kendisini dinleyenlere çay fırlattı.
Malatya’da eve ekmek götüremediğini söyleyen şoför esnafına ‘Al bu keyif çayını iç’ diyen Erdoğan, sel felaketinin vurduğu Rize’de vatandaşa yine çay fırlattı. Erdoğan’ı dinlemeye gelen kalabalığın isteksiz tavrı ise dikkatlerden kaçmadı.
BOLD – Partisinin geçen Ekim ayındaki Malatya İl Kongresine katılan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konvoyu minibüs ve servis şoförleri tarafından durduruldu. Deprem ve pandemi sonrası işleri azalan esnaf Erdoğan’dan kredi müjdesi istedi.
AL KEYİF ÇAYI İÇ
Erdoğan “Eve ekmek götüremiyoruz” diyen şoför esnafına “Bu bana biraz abartılı geldi be” diyerek cevap verdi. Erdoğan daha sonra, yanında getirdiği şoförlere uzatarak “Al bu keyif çayını iç” dedi.
ERDOĞAN RİZE’DE DE ÇAY DAĞITTI
Erdoğan bugün de sekiz günde iki kere sel felaketi yaşanan, altı kişinin hayatını kaybettiği, iki kişinin de kaybolduğu Rize’ye gitti. Erdoğan’ın yaptığı ‘geçmiş olsun’ ziyaretinde çay dağıtmasına sosyal medyada tepki yağdı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba: “Bir Erdoğan klasiği! Rize’de sel yüzünden evi başına yıkılmış insanların başına çay fırlatıyor. Bu utanç görüntüleri sadece AKP Türkiyesi’nde olur.”
KEYİF ÇAYI MI?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun: “Sel afetinin yaralarını sarmak için Rize’ye gelen Sayın Erdoğan, yine yaraları sarmak adına Rizeli kardeşlerimize çay fırlatarak devletin tüm gücünü ziyadesiyle hissettirdi.(!) Yahu insaf! Vatandaşın evi, barkı, dükkanı sular altında kalmış. Ne çayı? Keyif çayı mı? Hem de Rize’de?”
SEL İÇİN GİTTİ ÇAY DAĞITTI
CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya: “Erdoğan sel felaketi için gittiği Rize’de miting yapıp, vatandaşa çay dağıttı. Çayın memleketinde, sel felaketine uğrayan vatandaşa miting yapıp, çay dağıtmak nedir?”
ŞAKA DEĞİL
CHP Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız: “Sel olmuş; birçok ev zarar görmüş ve halk maddi açıdan çökmüş durumda ama hala çay dağıtıyor! Şaka değil, gerçek…”
AFETZEDELERİN KAFASINA ÇAY ATMAK
İyi Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun tepkisin şöyle dile getirdi: “’Afetzedelerin kafasına çay atmak’. Başka bir şey yazmaya gerek var mı?”
TEK EKSİKLERİ ÇAYDI ZATEN
İyi Partili Lütfü Türkkan ise “Rize’de evi sel altında kalan vatandaşın tek eksiği de çaydı zaten. Allah razı olsun” ifadelerini kullandı
KİTLE PEK SEVİNMEDİ
Erdoğan’ın çay dağıttığı sırada kalabalığın büyük çoğunluğunun isteksiz tavrı dikkatlerden kaçmadı. Görüntüleri paylaşan gazeteci Can Dündar da, “Kitleler çok sevinmiş gibi gelmedi bana” diyerek özetledi durumu.
Erdoğan’ın Maraş bölgesi ile ilgili açıklamalarına dünyanın tavrı sert oldu. ABD, Rusya ve Avrupa’nın ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de kararı kınadı. Federal çözüme dahi yanaşmayan Rum Kesimi’ne rağmen Türkiye’nin 2 devletli çözüm arayışı dünya devletlerinin tepkisini çekiyor.
BOLD ANALİZ– AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kıbrıs harekatının 57. yıldönümünde yaptığı konuşmada, “Maraş’ta hayat yeniden başlayacaktır” sözlerine dünyadan yankılar sürüyor.
KİMSENİN MÜLKÜNDE GÖZÜMÜZ YOK
1974’te Türkiye’nin müdahalesinden sonra Rumların Maraş’taki mülklerinden çıkmak zorunda kalmasına da gönderme yapan Erdoğan yaptığı konuşmada, “Mülkiyet haklarına riayet edilen yürütülen bu çalışmalar ışığında, artık Maraş’ta herkesin yararına olacak yeni bir dönemin kapıları açılacaktır. Yıllardır atıl durumda kalan bu bölge çözümsüzlüğün değil, Kıbrıs Adası’nın müreffeh geleceğinin sembolü olacaktır. Atılan bu adımlarla Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşturulmayacak, bilakis mevcut mağduriyetler giderilecektir. Bizim kimsenin toprağında, hakkında mülkünde gözümüz yoktur” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs ziyaretinde Maraş bölgesinin bir kısmının daha açılacağını açıklamasına, ABD, Avrupa ülkeleri ve Rusya’dan tepki geldi.
ABD KARŞI
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Maraş’ın bazı kısımlarının Kıbrıs Türklerinin kontrolüne geçmesi açıklamalarını kınıyoruz” açıklaması yaptı.
Kararın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 550 ve 789 numaralı kararlarıyla ters düştüğünü ifade eden Blinken, ABD’nin meseleyi BMGK’ya taşıyarak sert bir yanıt vermek için aynı fikirdeki müttefikleriyle birlikte çalıştığını belirtti.
AVRUPA’DAN SERT TEPKİ
Fransa’nın ardından Yunanistan’dan da Dışişleri Bakanlığı, yazılı bir açıklama yaparak Türkiye’nin adımını “en sert şekilde kınadığını” duyurdu
BMGK’nin beş daimi üyesinden biri olan İngiltere de, konunun BMGK gündemine “acil olarak getirileceğini” ve “derin şekilde kaygı verici olduğunu” açıkladı.
RUSYA DA SICAK BAKMIYOR
BMGK daimi üyesi Rusya’nın dışişleri bakanlığından da açıklama geldi. Açıklamada, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Christoulides’le bir telefon görüşmesi yaptığı ve “Türkiye’nin açıklamasının, BMGK kararlarının ihlali anlamına geldiğini söylediği” belirtildi.
Erdoğan’a son tepki BMGK’den geldi. BM Güvenlik Konseyi, Erdoğan’ın Kıbrıs konusundaki tutumunu kınadığını açıkladı.
BMGK’DEN KINAMA
Konsey, Erdoğan’ın Kıbrıs’ta iki devletli çözüm ve kapalı Maraş bölgesinin bir kısmının daha açılacağını açıklamasına ilişkin sözlerini kınayarak, ‘adil bir çözüm’ çağrısında bulundu. Açıklamada, “Güvenlik Konseyi, Türk liderlerin Kıbrıs’taki açıklamalarını kınıyor. Konsey, önceki kararlarına ve açıklamalarına aykırı olan bu tek taraflı eylemlerden derin endişe duyuyor” denildi.
TÜRKİYE’NİN KIBRIS POLİTİKASINA DÜNYANIN TAVRI
Türkiye, Ada’nın kuzeyine 20 Temmuz 1974’te yapılan askeri müdahaleden yıllar sonra, 1983’te tek taraflı ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanıyan tek ülke oldu.
Ada’nın güney ve kuzeyindeki Rumlar ve Türklerin daha sonrasında başlayan müzakerelerde hep federal bir çözüm masaya yatırıldı.
Ancak Türkiye ve Türkiye’nin desteklediği, Ekim 2020’de Cumhurbaşkanı seçilen Kıbrıslı Türklerin lideri Ersin Tatar, o dönemden bu yana iki devletli çözümü desteklediklerini açıklıyor.
Çözüme en fazla yaklaşılan zaman, 2004’te BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın federal bir çözüm öneren Annan Planı’nın Ada’nın iki tarafında da referanduma sunulduğu 2004 yılı oldu. Türk tarafı planı kabul ederken, Kıbrıslı Rumlar ‘hayır’ oyu verdi.
Hemen ardından Kıbrıs, Avrupa Birliği üyesi yapıldı. Türkiye’nin bugünkü iki devletli çözüm tezleri de, o dönem adadaki Rumların federal bir çözüme hayır demesi, buna rağmen AB üyesi yapılmalarına dayanıyor.
Ada’daki Kıbrıslı Türkler talep etmesi halinde Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alarak AB üyesi ülke vatandaşı olarak kabul ediliyor.
Türk askerinin Afganistan’da muharip görev için gün sayması ve Afgan gençlerin akın akın Türkiye’ye gelmesi AKP’nin izlediği dış politika yönelik eleştirileri daha da arttırdı. Özellikle AKP’li yazarların mülteci sorununun çözülmesi gerektiğini savunanları ırkçılıkla suçlaması tepkileri daha da arttırdı.
BOLDANALİZ– Brüksel’deki son NATO Zirvesinde Afganistan’dan çekilme kararı alan ABD Başkanı Joe Biden ile Erdoğan’ın Mehmetçik’in Afganistan’da muharip görev için anlaştığı iddia ediliyor.
Zirvedeki görüşmenin öncesi ve sonrasında Erdoğan, Başkent Kabil’deki Hamid Karzai Havalimanını koruma görevine talip olduklarını açıkladı.
Afganistan’da ilerleyişini sürdüren Taliban ise Türkiye’nin tavrından rahatsız. Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahit, Türkiye’yi yine tehdit etti. Mücahit, Afganistan’a Türk birliklerinin girmesine izin vermeyeceklerini açıkladı.
Taliban’a sıcak mesajlar gönderen Erdoğan’ın yanı sıra AKP’li yöneticiler de Taliban’ın sert açıklamalarını ‘İletişim kazası’ olarak değerlendiriyor.
MUHALEFETTEN TEPKİ
Muhalefette ABD ve müttefiklerinin çekilmeye hazırlandığı Afganistan’a Türk askerinin girmesine karşı çıkıyor. CHP ve İyi Parti, Suriye ve Libya’da olduğu gibi Mehmetçik’in çatışma bölgelerine gönderilmesine karşı. Muhalefetin karşı olduğu bir diğer konu ise Meclis kararı olmadan TSK’nın Erdoğan’ın kararıyla muharip görev için yurtdışına yollanacak olması.
TALİBAN’DAN KAÇAN GELİYOR
Öte yandan, Van’ın İran sınırından gelen mülteci akını görüntüleri bir süredir ülkede tartışma konusu. Görüntülerde çoğunluğu Afgan genci binlerce mülteci Türkiye’ye giriş yapıyor. Görüntüleri çeken gazeteci Ruşen Takva bu görüntülerin onlarca geçiş noktasından sadece biri olduğunu söylüyor.
Niğde-Ankara karayoluna bırakılan yüzlerce Afgan mülteci de, özellikle sosyal medyada uzun süre tartışma konusu oldu.
YAZARLARA TEPKİ
Son olarak, AKP’li yazarlar Nagehan Alçı ve Zafer Şahin’in televizyon programları ve köşelerinde mültecilerle ilgili sözleri de tartışmaları alevlendirdi.
Zafer Şahin, katıldığı programda mültecilerin işsizliğe neden olduğu eleştirilerine karşı çıkarak, Türkiye’de işsizlik olmadığını, iş beğenmeyen bir kitle olduğunu iddia eden iş verenlerin mesajlarını paylaştı.
Nagehan Alçı ise köşe yazısında Türkiye’de mülteci karşıtlığının giderek ırkçılığa doğru evrildiğinden şikayet etti. Alçı, özellikle Suriyeli mültecilerin artık bir misafir değil bu ülkenin parçası olduğunu ve yakın zamanda eşit vatandaşları olacağını savundu.
MHP’nin gazetesi Türkgün yazarından Nagehan Alçı’ya tehdit
AKP’li yazarların görüşleri sosyal medyada büyük tepki topladı. ‘Size Oy Moy Yok’ etiketine paylaşım yapan on binlerce vatandaş hükumetin izlediği dış politikayı eleştirdi
Alman Gazeteciler Sendikası, Türkiyeli muhalifleri hedef alan 55 kişilik infaz listesi bulunduğunu belirterek Alman hükümetinden harekete geçmesini istedi.
BOLD – Alman Gazeteciler Sendikası (DJV), Almanya’da yaşayan Türkiyeli muhalif gazetecilere yönelik artan tehdit, taciz ve saldırılar karşısında Alman hükümetini harekete geçmeye çağırdı.
DJV Başkanı Frank Überall, polis kaynaklarından aldıkları bilgiye göre, Türkiyeli muhaliflerden oluşan ve aralarında gazetecilerin de bulunduğu 55 kişilik bir infaz listesi bulunduğunu kaydetti.
Dışişleri Bakanı Heiko Maas’a seslenen Überall, Türk Büyükelçi’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağrılması gerektiğini belirterek “Heiko Maas’ın Türk Büyükelçi’ye bu noktada sınırın aşıldığını, Türkiye’deki baskıcı rejimden buraya sığınan gazetecilere yönelik tehdit ve şiddetin kabul edilemeyecek suç unsurları oluşturduğunu çok net bir şekilde söylemesi lazım” diye konuştu.
55 kişilik infaz listesinde iki isimle ilgili polisin harekete geçtiğini belirten Überall, söz konusu gazetecilere yönelik polisin koruma önlemlerini memnuniyetle karşıladıklarını ancak bunun yeterli olmadığını söyledi.
DJV Başkanı, gazeteci Erk Acarer’in evi önünde saldırıya uğramasını hatırlatarak “Hükümete eleştirel yaklaşan gazetecilerin Türkiye’de gazetecilik mesleğini artık icra edemiyor olması yeterince kötü. Sığındıkları Almanya’da hâlâ korku içinde yaşamak zorunda kalmaları ise hiçbir şekilde kabul edilemez” diye konuştu.
Son günlerde Alman polisinin infaz listesindeki gazetecileri ve aktivistleri tek tek ziyaret edip uyardığı basına yansımıştı.
KHK’lı akademisyen Yasemin Ceylan, anne-babası dini sebeplerle cezaevlerinde olan gençlerde inançsızlığın baş gösterdiğini ve beş yıl sonunda bazılarının intihar etmeye başladığını söyledi.
BOLD – Anadolu Üniversitesi’nden ihraç edilen sosyolog Yasemin Ceylan, annesi, babası cezaevinde olan çocukların artık intihar etmeye başladığını söyledi. Beş yıldır anne-baba yolu gözleyen gençlerde hem intihar eğiliminin arttığını hem de inançsızlığın ciddi bir şekilde baş gösterdiğini belirten Ceylan, “Çünkü bu çocuklar belli bir dindar çevreden geliyor. Aileleri dini gerekçelerle cezaevinde. Mesela suç gerekçelerinden biri dershanedeki öğretmenin dershane sonrasında Kuran-ı Kerim öğretmesi. Bunu gören çocuklar dinden soğuyor.” dedi.
TV 5’te yayınlanan Mustafa Mehdigil’in sunduğu Haber Merkezi programının konuk olan Ceylan, “Öyle bir cendereye sokulmuş durumdayız ki, hiçbir noktadan nefes almamıza izin verilmiyor. O kadar sistematik bir işkence var ki ne tarafından tutup hangisine üzüleceğimizi bilmiyoruz.” diye konuştu.
“OĞLUM HALA PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRÜYOR”
Kendisinin ve ailesinin de bu hukuksuzluklardan etkilendiğini ifade eden Ceylan, 8 Mart 2017’de gözaltına alındı. Bir hafta nezarette kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Ceylan’ın dosyası Yargıtay’da bulunuyor.
7 ve 3,5 yaşındaki iki çocuğu olduğunu söyleyen Ceylan, büyük oğluna Diyanet’in okulunda kendisi KHK’lı olduğu için mobing yapıldığını söyledi. Ceylan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eşim de 5,5 ay hapis yattı. Ben o sırada doğum yapmak üzereydim. O süreci hapishanelerde geçirdim, yüksek düşük riskiyle beraber. Feci bir hamilelik süreci yaşadım. Keza çocuğum ‘babam niye burada’ diye demirleri yumrukluyordu, bir çocuğa bunu nasıl açıklayabilirsiniz. O zaman 2,5 yaşındaydı. Hala psikolojik tedavi görüyor. Hala kaygı duyuyor. ‘Ya babamı bir sabah gelip alırlarsa’ diye. Oğlumu Diyanet’in sübyan mektebine gönderiyordum. Öğretmeni benim ihraç bir akademisyen olduğumu öğrenince çocuğuma mobing uygulayıp gitmesini sağladı. İstemiyoruz çocuğunuzu, dediler.”
Çin, Avrupa ve Türkiye, Temmuz ayında sellere teslim oldu. Dramatik görüntülerin yaşandığı sellerde yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Avrupa ve Çin’de yaşanan selleri meteorologlar yüz yılın hatta bin yılın yağışına bağladı. Peki son dönemde bu tür felaketler neden arttı? Yıkım gücü neden bu kadar yükseldi?
BOLD ANALİZ – Temmuz ayında Almanya son 100 yılın en büyük sel felaketini yaşadı. Avrupa’nın ekonomik lokomotifi Almanya, gelişmemiş ülkelerdeki sel manzalarıyla tanıştı. Çin’in Henan eyaleti ise meteorologların deyimiyle ‘bin yılda bir görülebilen’ bir yağışla karşılaştı. Sel ve su taşkınlarından Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesi de nasibini aldı.
ÇİN’DE ‘BİN YILDA BİR GÖRÜLEN’ SELLERDE 51 KİŞİ ÖLDÜ
Çin’in Henan Eyaleti’nde bir haftadır devam eden rekor yağışlar sonucu on binlerce kişi evlerinden tahliye edildi, 51 kişi hayatını kaybetti.
Eyalet yetkililerinin verdiği bilgiye göre 500’ün üzerinde kişi kurtarıldı, yaklaşık 200 bin kişi de bölgeden tahliye edildi.
Ülkedeki önemli lojistik merkezlerden olan eyalette tren seferleri iptal edildi, otobanlar kapatıldı ve birçok uçak seferi de iptal edilmek zorunda kaldı. Baraj sularının da yükselmesi nedeniyle uyarı verildi.
Cumartesi gününden Salı akşam saatlerine kadar devam eden yağışlar sonucu, kentteki Sarı Nehri’nde bir yılın toplamından daha fazla yağmur suyu toplandığı belirtildi. Çin basınında yer alan haberlere göre, meteorologlar böylesi bir yağışın ancak “bin yılda bir olabileceğine” dikkat çekiyor.
Eyalette bulunan bir barajın da yıkılma tehlikesinde olduğu ve ordunun yükselme nedeniyle bölgeye gönderildiği bildiriliyor.
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping devlet televizyonundan yaptığı açıklamada, sel baskınlarıyla mücadelenin zorlaştığını ifade etti.
ANNE 4 AYLIK BEBEĞİNİ KURTARIRKEN CANINDAN OLDU
Çin’de Henan eyaletinde yıkılan bir binadan 4 aylık bebeğini güçlükle çıkaran bir anne, enkaz altından kurtarılamadı.
Toprak kayması nedeniyle yıkılan binada 24 saat enkaz altında kalan anne ve bebeğini kurtarmak için yoğun bir çaba sarf edildi.
Annenin, kurtarma ekiplerine bebeğini teslim ettiği anlar internette milyonlarca kişiye ulaştı. Ancak annesi, kurtardığı bebeği kadar şanslı değildi.
Çin medyasına konuşan aile üyesi Zhao, olayı şöyle anlattı: “Bebeğin sesini duydum. Tam o sırada kurtarma ekipleri yetişerek bebeği çıkarmaya girişti. Bebek, annesi tarafından daha yüksek bir noktaya çıkarılmıştı.”
Ekipler 4 aylık bebeği hastaneye yetiştirdiler. Bebeğin sağlık durumunun iyi olduğu aktarıldı.
Annenin cansız bedeni ise Perşembe günü bulundu. Kurtarma ekipleri, annenin bebeğini yukarı kaldırdığı sırada yaşamını yitirdiğini tahmin ediyor.
“YÜZ YILLIK BİR SEL NİTELENDİRMESİ YETERSİZ KALIR”
Avrupa’da Almanya ve Belçika’yı vuran sel felaketinde ölü sayısı 213 olarak açıklandı. Hala kayıpların olduğu iki ülkede can kaybının daha da artması bekleniyor.
Almanya’da Rheinland-Pfalz, Kuzey-Ren Vestfalya ve Bavyera eyaletlerini etkileyen aşırı yağışların neden olduğu sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısı 176’ya çıktı.
Rheinland-Pfalz eyaletinde hala 155 kişi aranıyor ancak bu kişilerin hayatta kalma şansının az olduğu belirtiliyor.
Alman Meteoroloji Dairesi (DWD), selden etkilenen bölgelerde hafta sonunda yine şiddetli yağışların beklendiğini duyurdu.
Belçika Ulusal Kriz Merkezi, geçen hafta meydana gelen sellerde hayatını kaybedenlerin sayısını 37 olarak açıkladı. Ülkede kayıp sayısı ise 6.
Alman Meteoroloji Dairesi sözcüsü Uwe Kirsche’nin yaptığı açıklamaya göre, ülkedeki sel için uyarı sistemi çalışıyordu ancak bu kadar yüksek miktarda yağış beklenmiyordu. Kirsche bu miktar için, “Yüz yıllık bir sel nitelendirmesini yapmak yetersiz kalacaktır” açıklamasını yaptı.
Uzmanlara göre, bu boyutta yüksek bir yağış, Kuzey Atlantik Bölgesi’ne iklim değişikliği ve küresel ısınmanın verdiği bir mesaj olarak kabul ediliyor.
SELLER BİR HAFTADA DOĞU KARADENİZ’İ İKİ KEZ VURDU
Doğu Karadeniz’de geçen haftaki sel felaketi sonrası bir kez daha yağışlar nedeniyle sel ve heyelanlar meydana geldi. Yaralarını sarmaya çalışan Rize ve Artvin’de bir kez daha su baskınları yaşandı. Perşembe akşam saatlerinde başlayan sağanak nedeniyle Artvin ve Rize’de yollar sel nedeniyle kapandı.
Sabah saatlerinde selin yol açtığı hasarın anlaşılmaya başladığı Artvin’de bir kişinin kaybolduğu, alt ve üst yapıda ağır hasarların oluştuğu bildiriliyor.
Selin çekildiği Arhavi ilçesinde 430 ev ve iş yerinin zemin ve bodrum katlarının balçığa gömüldüğü ve onlarca aracın hurdaya döndüğü belirtildi. Vatandaşlar ev ve iş yerlerinde temizlik çalışması başlatırken, ulaşım, su ve elektrik hatlarındaki hasar ve arızalar giderilmeye çalışılıyor.
Artvin’in Arhavi ilçesinde beş bin kişinin yaşadığı Boğaziçi Mahallesi sular altında kaldı. Artvin ve Rize’de hasar gören 56 trafo nedeniyle 3 bin 45 abone elektriksiz kaldı. Arhavi’de 3 karayolu, 30 köy ve 19 yayla yolu da sel ve heyelanlarda ulaşıma kapandı.
Rize’de 14 Temmuz Çarşamba günü başlayan sağanak yağışlar sonrası 7 saatte metrekareye 220 kilogram yağış düşmüş, aşırı yağışların yol açtığı sel felaketinde Rize ve Artvin’de büyük hasar oluşmuştu. Sel ve heyelanlar nedeniyle Rize’de altı, Artvin’de de dört kişi hayatını kaybetmişti. Rize’de kayıp 2 kişi hala bulunmadı.
“BİR YANDA SEL BİR YANDA KURAKLIK”
Birleşmiş Milletler dünya genelinde doğal felaketlerin, iklim değişikliğinin artan olumsuz etkileri nedeniyle çoğaldığına dikkat çekti. Son 49 yılda sel ve kuraklığın yol açtığı zararın bilançosunu çıkardı.
BM’ye bağlı Dünya Meteroloji Teşkilatı (WMO) Genel Sekreteri Petteri Taalas Cuma günü Cenevre’de yaptığı açıklamada, kuraklık, fırtına, sel ve mevsim normalinin üzerinde hava sıcaklıkları nedeniyle dünya genelinde bir milyonun üzerinde kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
YERKÜRE GİTTİKÇE ISINIYOR
Taalas, “Şiddetli yağışlar genellikle iklim değişikliğinin bir işareti. Atmosfer ısınmaya devam ettikçe daha fazla nem birikiyor ve bu da fırtınalarda daha fazla yağış olması ve sel ihtimalinin artması anlamına geliyor” dedi.
Taalas açıklamasında, 1970-2019 yılları arasında dünya genelinde 650 bin kişinin kuraklık nedeniyle öldüğünü ifade etti. Fırtınalar nedeniyle 580 bin kişi hayatını kaybederken, sel felaketlerinde yaklaşık 59 bin kadın, çocuk ve erkek yaşamını yitiridi. Mevsim normalleri dışındaki sıcaklık derecelerinin de 56 bin kişinin hayatına mal olduğu bilgisi verildi.
“ATMOSFERDE ARTAN SU BUHARI SEL İHTİMALİNİ ARTTIRIYOR”
Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile iklim üzerine araştırmalar yürüten organizasyonlara göre, küresel ısınma, buzulların erimesine, bu yolla suların yükselmesine ve sellere neden olurken yağış kaynaklı sellere de doğrudan etki ediyor.
WMO verilerine göre, dünyada sıcaklık 1900 öncesi döneme kıyasla sıcaklık 1,2 derece arttı. Bu veriler ışığında 2016, dünya tarihinin en sıcak yılı, 2020 ise en sıcak ikinci yıl oldu.
Sıcaklığın artması ile buzulların erimesi ve suları buharlaşma oranları da yükseldi. İngiltere merkezli ActionAid insani yardım kuruluşunun paylaştığı verilere göre, her 1 derece sıcaklık artışı, atmosferde tutulabilen su buharı miktarını yüzde 7 oranında artırıyor.
Bu durum, bulut oluşumunu da etkilerken ekvatordan kutuplara gittikçe yağış miktarını ve sürekliliğini de artırıyor, özellikle de sıcak hava akımının hareket yönündeki Kuzey Atlantik bölgesini etkiliyor.
Kuzey Atlantik Bölgesi, Kuzey Avrupa’da okyanus kıyısına 300 kilometre uzaklıkta bulunan tüm bölgeleri kapsıyor.
ABD merkezli Woodwell İklim Araştırmaları Merkezi araştırmacısı Jennifer Francis’e göre, dünyada görülecek fırtınalar eskisine göre daha fazla su taşıyacak, yani daha yüksek miktarda yağışlar gerçekleşecek.
Francis’e göre bu durum, sellerin yanında nehirlerin taşmasına da neden olacak.
15 Temmuz gecesi, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar ile yakın çalışan bir subay konuştu: “Dündar o gece köprünün dibindeydi. Halkın askerleri infaz etmesine göz yumdu.”
BOLD – 15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsü’nde darbe girişimini durdurmak için mücadele verdiğini söyleyen ve adının açıklanmasını istemeyen bir ihraç asker önemli açıklamalarda bulundu. Kronos’a konuşan ihraç albay, o dönemde İstanbul’da görev yaptığını ve 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar’la yakın çalıştığını söyledi.
“YAŞANANLARI NORMAL BİR VATANDAŞ GİBİ İZLEDİ”
O gece İstanbul’un en yetkili komutanı 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar paşanın olduğu belirten ihraç albay, “Şayet birileri köprüye ya da başka yere çıkmışsa bunu tek bir emirle geri getirebilirdi. Ama Ümit Dündar’la ilgili gecede çok karanlık noktalar var. Askerlerin birliklerine geri dönmeleri için hiçbir şey yapmamıştır. Tam aksine Boğaziçi Köprüsü’ne siyah sivil bir araçla gelmiş, yaşananları normal bir vatandaş gibi izlemiştir. Sonra da köprünün dibinde halkın askeri infaz etmesine göz yummuştur.” dedi.
15 Temmuz gecesi Orgeneral Ümit Dündar ile hem köprüde hem de köprünün ayağında aracında beklerken birkaç kez görüştüğünü kaydeden ihraç albay, buna karşın dönemin 1. Ordu Komutanı’nın kılını bir kıpırdatmadığını söyledi. “Komutanım bir emrinizle çocukları birliklerine geri gönderirsiniz. Aksi halde bu halk çocukları infaz edecek.” dediğini kaydeden albay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne yazık ki Ümit Paşa, askerlerin halkın ayakları altında ezilmesine göz yumdu. Oralı dahi olmadı. ‘Hangi akılla darbe yapmaya kalkıştılar. Hesabını versinler paralel köpekler’ ifadesini kullandı. Ben ilk defa o zaman ‘fetö’ ve ‘paralel darbe’ ifadesini duydum.”
15 Temmuz gecesi kendisine bağlı birliklerden bir tek askerin sokağa çıkmadığını ve hiçbir faaliyetinin olmadığına dikkat çeken ihraç albay, buna rağmen ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasıyla bir dönem tutuklu kaldığını belirtti. İhraç albay, görev yaptığı dönemde yazılı ya da sözlü olarak tarafına darbeye yönelik hiçbir çağrı yapıldığının altını çizdi.
“BİZLER DE ÇOK ŞAŞIRDIK”
İhraç albay, eski İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın da darbe girişiminden haberdar olduğu imasında bulundu. O gece Çalışkan ile Ümit Dündar paşanın ile birlikte hareket ettikleri yönünde kendisinde bir intiba oluştuğunu söyleyen ihraç albay sözlerini şöyle noktaladı: “Bizler sivil halk ile asker arasında çevik kuvvet ekiplerini yerleştirdik. Sonra da askerleri ikna ettik. O çocuklar silahlarını indirdi. Kendilerini 1. Ordu Komutanlığı İnzibat ekiplerine teslim edecektik. Bu konuda Mustafa Çalışkan ve ekibiyle anlaştık. Ne hikmetse Çalışkan bir anda elindeki hoparlörden ‘çevik çekil’ şeklinde talimat verdi. Bizler de çok şaşırdık. Bir anda kızgın halkla askerler karşı karşıya geldi. Elinde kesici aletler olan sarıklı cübbeli tipler askerlerin arasına daldı. Bazı çocuklar gözlerimizin önünde infaz edildi. Bizler bir şey yapamadık. O çocukların acısını buralarda hala yaşıyorum.”
“BİR MİT MENSUBU VE İKİ GAZETECİ ARADI”
Adının açıklanmasını istemeyen ihraç tümgeneral de bazı askerlerin Boğaziçi Köprüsü’ne tankla çıkmasının ardından hükümete yakın bir ismin kendisini aradığını, darbeyi reddettiği ve hükümetin yanında yer aldığı yönünde basına demeç vermesini söylediğini belirtti. İhraç tümgeneral, yaşadıklarını şöyle özetledi:
“Ben kendisine izinli olduğumu, olayları basından duyduğumu aktardım. Konuya vakıf olmadığım için üstlerimden bilgi alıp değerlendireceğimi belirttim. Sonra beni birazdan bir MİT mensubu ile iki gazetecinin de arayacağını söyledi. Telefonu kapattıktan sonra Dündar paşayı aradım. Ne yazık ki telefonuma çıkmadı. Telefonlarıma çıkmayan Dündar Paşa ne hikmettir ki, başkaları ile sivil aracında uzun uzun görüşmeler yapıyormuş. Hem de görüşme yaparken yanına da kimseyi yaklaştırmıyormuş.”
İhraç tümgeneralin verdiği bilgilere göre hükümete yakın kişinin telefonu kapatmasının hemen ardından üst düzey bir MİT mensubu kendisini aradı. Darbeye karşı olduğunu açıkça beyan etmesi telkininde bulundu. Aksi durumda darbenin bastırılmasından sonra mağdur olabileceği mesajını verdi. Tanıdığı iki gazetecinin de kendisinin selamıyla arayacağını söyledi. ,
MİT mensubu ile yaptığı görüşmenin ardından telefonu kapattı. MİT mensubundan sonra iki gazeteci peşi sıra aradı. Ümit Dündar paşaya ulaşamadığı için gelen çağrılara yanıt verdi. Darbenin karşısında olduğunu ifade etti. Ancak 15 Temmuz’un ardından, darbeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklandı. Bu dönemde gözaltı ve tutuklanma aşamasında insanlık dışı muamelelere maruz kaldı. Birkaç yıl tutuklu kaldı. Halen TSK’da etkin pozisyonda bulunan bazı komutanların, “fetöcü değil” şeklindeki bilgilendirmeleri üzerine tahliye edildi.
Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya göçüne karşı tampon görevi gören Türkiye’ye, Avrupa Birliği Afgan göçmenler için de aynı misyonu uygun gördü. Avrupa Birliği’nin, Afganistan’dan yeni bir göç akınına karşı komşu ülkelere ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ‘bölge’ ülkelerine bir mali yardım paketi hazırlığında olduğu bildirildi.
BOLD – Avrupa Birliği (AB), Taliban örgütünün baskısı ve ekonomik sebeplerle Afganistan’dan kaçan düzensiz göçmenleri durdurmak için Kabil hükümeti ve civardaki komşu ülkelere maddi destek sağlayacağını açıkladı.
Taliban’ın ilerleyişini sürdürdüğü Afganistan’dan kaçanların sayısı giderek artarken AB, yeni bir göç akınına karşı hazırlık yapıyor.
Reuters haber ajansı, AB’nin göç akınını sınırlandırabilmek üzere Afganistan ve Afganistan’a komşu ülkeler için yeni bir mali yardım paketi planladığını bildirdi.
Konuyla ilgili Reuters haber ajansına konuşan iki AB yetkilisi ve bir diplomat, henüz düzenlenme aşamasındaki maddi yardım paketinin öncelikli olarak Afganistan ve komşu ülkeler Pakistan ile İran’a verileceğini söyledi.
İran ve Pakistan’da halihazırda 6,5 milyon Afgan yaşıyor.
TÜRKİYE DE GÜNDEMDE
AB Komisyonu konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınırken, mali yardımdaki amacın memleketlerinde yaşamaya devam eden ve yasa dışı yollarla başka ülkelere göç etmeyi düşünen Afganistan ve komşu ülke vatandaşlarını ikamet ettikleri bölgede tutmak olduğu kaydedildi.
AB yetkilileri, 2016’daki mülteci mutabakatıyla Suriyeli sığınmacıları barındıran Türkiye’nin Afgan sığınmacı ve göçmenlerin barındırılmasında da rol oynayabileceği üzerinde durulduğunu kaydetti. AB’nin Suriyeli mülteciler için Türkiye’ye 2024 yılına kadar ödenmek üzere ek 3,5 milyar euro kaynak ayırdığına işaret eden AB kaynakları, Afganistan için yeni bir mali yardımın mevcut paketten ayrı olacağını belirtti.
HEDEF AVRUPA’YA AKINI ÖNLEMEK
AB kaynakları, Afganistan ve bölge ülkelere mali yardımla Avrupa’ya yeni bir sığınmacı akınının önüne geçilmesinin hedeflendiğini ifade etti.
Plan çerçevesinde AB Komisyonu’nun Afganistan’a bu yıl içinde 57 milyon euroluk insani yardım yapmayı öngördüğü belirtildi. Önümüzdeki yıllar için mali yardım miktarının ise AB hükümetleri ve parlamentolarının onayını gerektirdiği için ancak sonbahardan sonra belirleneceği kaydedildi.
İnsani yardım kuruluşu “Time to Help” başta Afrika ülkeleri olmak üzere 16 ülkede, 500 farklı noktada kurban eti dağıttı.
BOLD – Time to Help’in Almanya şubesi bu yılki Kurban Bayramı’nda on binlerce ailenin yüzünü güldürdü. Dernek gönüllüleri, Kenya’dan Uganda’ya, Nijerya’dan Tanzanya’ya, Yemen’den Filipinler’e, Pakistan’dan Etiyopya’ya birçok ülkede mağdur insanlara umut oldu.
Kurban dağıtımı başta Afrika ülkeleri olmak üzere 16 ülkede yapıldı. Time to Help Almanya, 500’e yakın noktada yapılan kurban dağıtımını, bu ülkelerde bulunan partner kuruluşlar ile gerçekleştirdi. Önce vekaletler verildi, ardından tekbirler eşliğinde kesim yapıldı. Özenle paketlenen kurban etleri, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere araçlara yüklendi.
Kara ulaşımı mümkün olmayan bazı köylere teknelerle kurban eti götürüldü. İyilik kervanına çoğu farklı ülkelerden gelen 2 bine yakın gönüllü katıldı. Binlerce kilometre uzaktan mağdur coğrafyalara giden gönüllüler, yardımları en ücra köylere kadar ulaştırdı.
YILDA 1 KEZ ET YİYORLAR
Almanya’da bir kişi yılda ortalama 90 kilogram et tüketirken, bu oran Afrika ülkelerinde yıllık 10 kilograma düşüyor. Bu rakamlar ülkede yaşayan bütün insanların ortalaması. Yine istatistiklere göre gelir seviyesi düşük olan insanlar bir yılda 1-2 kg et ya yiyorlar ya da hiç yiyemiyorlar.
Yılda sadece bir kez et yiyebilen on binlerce insan olduğunu belirten Time to Help görevlileri, bu yüzden Kurban Bayramı’nın bu insanlar için çok daha değerli olduğuna dikkat çekiyor. Time to Help Almanya yetkilileri, bu yılki Kurban Kampanyası’nda hedeflenenden çok daha fazla kişiye yardım ulaştırdıklarını belirtti.
Almanya başta olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinden gönderilen kurbanlar, yüzlerde tebessüm oldu. Yardım eli uzatılan binlerce ailenin sofrası bereketlendi, hanesi neşelendi.