16 Mayıs 2020 Cumartesi

Salgın tehlikesine rağmen tehditle orkestra konseri

Koronavirüs salgını sebebiyle tüm dünyada toplu faaliyetler askıya alınırken Antalya Opera ve Balesi’nden 80 kişilik orkestra konser sebebiyle bir araya getirildi.

BOLD– Cumhurbaşkanlığının “7 Tepeden 7 Kıtaya” projesi kapsamında gerçekleştirilen konser hakkında CHP Antalya Milletvekili Aydın Özer’in konser öncesinde verdiği soru önergesi yanıtlanmadı. İtiraz eden sanatçılar ise tehdit edildi.

Tehditle konserin gerçekleştiği Hierapolis Antik Kenti

GENEL MÜDÜRÜN ÖLÜMÜNE KONSER ISRARI

Sanat dünyasının tepkisini çeken olay şöyle gerçekleşti. Devlet Opera Balesi Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Murat Karahan’ın talimatı ve talebi üzerine “Zeki Müren” şarkılarından oluşan bir konser için İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçılarına “gönüllülük esas” diyerek çağrıda bulundu. Sanatçılar salgını gerekçe göstererek etkinlikten kaçındı. Etkinlikten haberdar olan Kültür-Sanat Sen de durumu bakanlığa şikayet etti. Ancak, Karahan’ın konser ısrarı bitmedi.

İzmir DOB’dan sonuç alınamayınca konser teklifi bu kez Karşıyaka Belediyesine bağlı Karşıyaka Oda Orkestrasına götürüldü. Buradan da olumlu bir cevap alınamayınca önce Antalya Senfoni Orkestrasına sonra da Antalya Devlet Opera ve Balesi’ne gidilerek konser gerçekleştirildi.

DOB Genel Müdürü ünlü tenor Murat Karahan

MAAŞ VE SÖZLEŞME TEHDİDİYLE 3 GÜN KONSER ÇEKİMİ

Birgün’den Işıl Çalışkan’ın haberi ise konunun başke bir yönünü ortaya çıkardı. Çalışkan’ın haberine göre Cumhurbaşkanlığı’nın “7 Tepeden 7 Kıtaya” projesi kapsamında gerçekleştirilen ve Ramazan Bayramı’nda yayınlanacak konser için sanatçılar tehdit edilmiş. Antalya Opera ve Balesi’nden 80 kişilik bir toplulukla Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde planlanan konsere, virüs bulaşması riski sebebiyle itiraz eden sanatçılar önce “Maske takar çalarsınız.” denilerek görmezden gelinmiş.

Konser tarihi yaklaşırken itirazlarını sürdüren sanatçılar ise “maaş kesintisi ve sözleşmenin yenilenmemesi” tehdidiyle karşılaştı. Sosyal medyada paylaşım yapılırsa soruşturma açılacağı söylendi. Konudan haberdar olan CHP Antalya Milletvekili Aydın Özer, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a sanatçıların hayatının neden riske atıldığı yolunda bir soru önergesi verdi. Fakat, önergenin cevaplanması beklenmeden konser gerçekleştirildi.

Antalya’da çekim yapılabilecek birçok mekan varken sanatçılar 300 km ötedeki Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’ne götürülerek yapılan ve tam üç gün süren çekimler büyük tepkiye sebep oldu.

TEHLİKEYE ATILAN YAŞAMLARIN HESABINI KİM VERECEK?

Soru önergesine cevap verilmeyen Aydın Özer, konserin gerçekleştirilmesi üzerine tepkisini, “Cumhurbaşkanlığı görevlendirmesiyle, zorla, hatta iddialara göre maaş kesintisi ve sözleşme yenilememe gibi tehditlerle gerçekleştirilen bu konser dayatmasını kınıyoruz. Salgınla mücadele için haftalardır canla başa uğraşan Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu’nun her fırsatta sosyal mesafe uyarısı yapmasına karşın Cumhurbaşkanlığı bunu neden umursamıyor merak ediyoruz. Sanatçılara zorla verdirilen bu konser nedeniyle o topluluktan bir kişi hasta olursa kim hesap verecek?” sözleriyle dile getirdi.

Hatırlanacağı üzere salgının ilk günleri olan mart ayının başlarında Amsterdam Concertgebouw Konser Salonu’nda Chœur mixte d’Amsterdam Korosu’ndan 130 müzisyenin gerçekleştirdiği konserde koronavirüse yakalanan 102 sanatçıdan dördü hayatını kaybetmişti.

medyabold
Devamını Oku »

Koronadan kurtulup yemek daveti verince şehirdeki vaka sayısı patladı

Kars’ta koronavirüs vaka sayısı son iki haftada 146 artarak 176’ya çıktı. Artışta, 2 hafta önceki bir nişan ile korona tedavisi sonrası bir kişinin boğa kesip yemek daveti vermesinin etkili olduğu bildirildi.

BOLD – Türkiye geneli koronavirüse (Kovid-19) karşı, kalabalığa yol açacak ortamlar oluşturulmaması, böyle yerlere girilmemesi, sosyal mesafe kurallarına uyulması ve maske takılması tedbirleri sürekli dillendiriliyor. Fakat kimi vatandaşlar bütün ikazlara rağmen dikkatsiz davranmaya devam ediyor.

2 BİN 145 KİŞİYE TEST UYGULANDI 7 VATANDAŞ HAYATINI KAYBETTİ

Şimdiye kadar en az vaka görülen şehirlerden Kars’ta, korona bulaşan kişi sayısı son iki haftada 146 artarak 176’ya ulaştı. Bugüne kadar 2 bin 145 kişiye test uygulanan ve 7 hastanın can verdiği kentte, iki hafta önce düzenlenen nişan etkinliğinin ve tedavi sonrası taburcu edilen bir vatandaşın, boğa keserek yakınlarına yemek daveti vermesinin artışta etkili olduğu kaydedildi.

23 şehirde maske takmayana para cezası verilecek

medyabold
Devamını Oku »

Threat to kill those who harm nationalist Grey Wolves surfaces after Turkish singers death

Following the recent suspension of a regional leader of the nationalist Grey Wolves in Turkey, a video recording has emerged on social media threatening to bear arms and kill “anyone who harms” the group, which is the unofficial youth wing of Turkey’s Nationalist Movement Party (MHP).

The video released on Twitter by anonymous accounts on Wednesday featured three men in camouflage uniform wearing balaclavas.

Their threats came days after Serdar Turan, the Grey Wolves’ leader in Kayseri Province, was suspended by the Gray Wolves organization following the backlash against Turan, who had earlier taken to social media to level threats against the family of well-known Turkish leftist folk musician Ibrahim Gokcek, who had died following a hunger strike.

Describing Gokcek as an “infidel,” a masked man in the video said:

 

“If any of the members of the Gray Wolves harmed, our guns will be working.”

“We will bring you to account wherever you are, either in Gazi neighborhood, Iraq, or Raqqa,” he is heard saying in the video.

There were other threats made by the three men in defense of Turan and Grey Wolves members, with the three men claiming that the Grey Wolves were under attack on social media.

Where and by whom the video was filmed is unknown. It is not known if they were Grey Wolves members or part of another ultra-nationalist group coming out in support of the Grey Wolves.

The threats by the three men come a week after the ultra-nationalist party MHP’s youth groups attempted to attack the funeral of Gokcek, who died on May 7, two days after he ended his 323-day of a hunger strike.

In June 2019 he had joined other members of his band Grup Yorum on hunger strike to demand that the Turkish government end its suppression of the group, release its members from prison, and lifts its ban on the group holding concerts.

As Gokcek ended his protest, the Grup Yorum announced “the resistance has resulted in a political victory,” even though none of the groups’ demands have been met, despite the repeated calls on Turkey’s President Tayyip Erdogan and his ruling Justice and Development Party (AKP) government.

Gokcek had also demanded the removal of group members’ names from terror lists and putting an end to the raids of their cultural center.

During his funeral ceremony on May 8 held at an Istanbul cemevi, an Alevi house of worship, police blocked the roads leading to the Gazi neighborhood. Police prevented mourners from marching, citing the “social distancing” rule due to the ongoing COVID-19 pandemic.

Mourners were subsequently teargassed as police forcefully entering the cemevi, detaining at least 27 mourners, including the lawyers and members of the Grup Yorum. They then seized Gokcek’s body, taking it away in a vehicle belonging to the Istanbul Municipality.

Grup Yorum later said his family took the singer’s body back and headed to the central Anatolian province of Kayseri for the burial under the police escort.

The Grey Wolves attempted stopped the convoy carrying Gokcek’s body, vowing they would not let the musician’s body be buried in “their city.”

“Even if they bury him here, we will take his body out of the grave and burn it,” said a man in the group on May 8.

Another group emerged at the graveyard in Kayseri two days later and attempted to attack the mourners and promising to burn the body as soon as the police leave the area.

Kayseri Gray Wolves’ head Serdar Turan earlier had made threats on his social media account on May 8 vowing to prevent Gokcek’s family from burying their son in the province.

“If they attempt to undertake such an action, their heads will not be on their bodies. No one should doubt that Turk’s fist will come down on them like a sledgehammer,” he wrote.

Despite the threats, Gokcek was finally laid to rest on May 9 at a cemetery in the province in the presence of armed police.

The Peoples’ Democratic Party (HDP) condemned the attack and threats, demanding an apology for the family and the Alevi community.

The MHP suspended Turan from his duties following the mass criticism against his call for a massacre of Gokcek’s family and fellow mourners.

Turkey accuses the members of Grup Yorum of being part of the Revolutionary People’s Liberation Party/Front (DHKP-C), an armed Marxist-Leninist group, responsible for carrying out numerous attacks on government officials and foreign officials in Turkey and abroad.

Founded in 1985 at Marmara University by a group of students, the well-known band has been storming the music scene of the country with multi-language resistance folk songs.

Following the July 2016 coup attempt, Ankara banned the group from performing concerts and put six members of the band, including Gokcek, on the “wanted terrorist list.”

The MHP is the junior partner in the alliance with Erdogan’s AKP. The Grey Wolves, founded in the late 1960s and currently led by Sinan Ates, is often described as an ultranationalist or even neo-fascist group, who have been linked to numerous attacks, including the 1978 Maras massacre in which 100 Alevis were killed as well as the 1981 assassination attempt on Pope John Paul II.

 

Probe launched against Erdogan’s staunch supporter’s “take up arms” threat

The post Threat to kill those who harm nationalist Grey Wolves surfaces after Turkish singers death appeared first on IPA NEWS.



from IPA NEWS https://ipa.news/2020/05/14/threat-to-kill-those-who-harm-nationalist-grey-wolves-surfaces-after-turkish-singers-death/
Devamını Oku »

AKP içinde İş Bankası hisselerinin Hazine’ye devrinde görüş ayrılığı var

CHP’nin İş Bankasındaki hisselerinin Hazine’ye devri AKP’de görüş ayrılığına neden oldu. AKP’nin  hukukçu isimleri, hisse devriyle ilgili düzenlemenin yargıdan dönebileceği konusunda Erdoğan’a uyarıda bulundu.

BOLD –  AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, partisinin merkez yürütme kurulu (MYK) toplantısında, “CHP’nin İş Bankası hisselerinin Hazine’ye devredilmesiyle” ilgili düzenleme talimatı üzerine AKP’de hazırlıklar başladı.

Cumhuriyet’in haberine göre AKP’li bazı hukukçuların, biri merhum başbakan Adnan Menderes’in başbakanlığında, diğeri de 12 Eylül darbesi sonrasında “İş Bankası hisseleriyle ilgili düzenleme yapılmak istendiğini ancak bunun yargıdan döndüğü” uyarısında bulunduğu vurgulandı. Düzenlemenin bayram sonrasında hemen TBMM’ye gelemeyebileceği ifade edildi.

SİYASİ PARTİLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen salı günü yapılan partisinin MYK toplantısında, CHP’nin yönettiği Atatürk hisselerinin Hazine’ye devri için kurmaylarına talimat vermişti. AKP, hisselerin devri için SPK’nin “siyasi partilerin ticaret yapmasını engelleyen” 67. maddesine, “Siyasi partiler sahip oldukları hisseleri Hazine’ye devrederler” şeklindeki hükmün eklenmesi üzerinde çalışıyor. İş Bankasının yönetiminde yer alan CHP’li 4 üyenin yerine de bağımsız üyelerin atanmasına ilişkin düzenlemeler yapılacağı ifade ediliyor. Ancak “İş Bankası hisselerinin devri için yapılacak düzenlemeyle ilgili” AKP’nin hukukçuları arasında uzlaşma sağlanamadığı belirtiliyor.

YARGIDAN DÖNEBİLİR UYARISI

Edinilen bilgiye göre, AKP’li bazı hukukçular, parti yetkililerine ve Erdoğan’a, “söz konusu düzenlemenin yargıdan dönebileceği” uyarısında bulundu. Hukukçular, daha önceki girişimler üzerine Yargıtay’ın, “Atatürk’ün vasiyeti niteliğinde olan hisselerin, vasiyet hakkı ve miras hukuku gereğince hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğine dönük karar verdiğini” de hatırlattı. Partideki bazı isimlerin de koronavirüs salgını nedeniyle ekonomisi sıkıntıya düşen ve kaynak arayışı içinde olan Türkiye’nin, İş Bankası hisselerinin devrinin kamuoyunda yanlış algı uyandırabileceği konusunda da çekinceleri olduğu belirtiliyor. Parti içerisinde, “Hazine boşaldı, Atatürk’ün mirasına el konuldu” söyleminin CHP’ye yarayacağı görüşünün tartışıldığı kaydediliyor.

AKŞENER: KURUCU DEĞERLERE ALERJİLERİ DEVAM EDİYOR

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Erdoğan’ın CHP’nin İş Bankası’ndaki hisselerine ilişkin talimatıyla ilgili, “Erdoğan ve arkadaşları, Cumhuriyetin kurucu değerlerine yönelik alerjilerini devam ettiriyorlar. Atatürk’ün mirası olarak değerlendirelim. Önce Hazine’ye daha sonra da Varlık Fonu’na devredilmek istenen bir düzenek kurmaya çalışıyorlar. Çünkü önceden atılan adımlar yapılacak adımların habercisidir” dedi.

TÜİK Başkan Yardımcısı Musa Yılmaz görevden alındı

medyabold
Devamını Oku »

23 şehirde maske takmayana para cezası verilecek

Türkiye’nin 23 şehrinde koronavirüsle mücadele önlemleri kapsamında sokakta maske takmak zorunlu hale getirildi. Karara uymayanlara Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca para cezası kesilecek.

BOLD – Koronavirüse (Kovid-19) karşı en önemli tedbirlerden maske takma, birçok ilde, hıfzıssıhha kurulu kararı ile sokağa çıkıldığında zorunlu hale getiriliyor. Adıyaman, Amasya, Afyonkarahisar, Aydın, Balıkesir, Bartın, Denizli, Düzce, Kastamonu, Muğla, Karabük, Sakarya, Isparta, Kırklareli, Burdur, Siirt, Rize, Kayseri, Tunceli, Kırıkkale, Kahramanmaraş, Eskişehir ve Uşak’da söz konusu yasak uygulanacak.

KANUN 150 İLE BİN LİRA ARASI PARA CEZASI ÖNGÖRÜYOR

Maskesiz sokağa çıkanlar ve belirtilen önlemleri ihlal edenler hakkında. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 282. maddesi uyarınca idari para cezası uygulanacağı açıklandı. İlgili maddede şu ifadeler yer alıyor: “Bu Kanunda yazılı yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, 250 Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.”

SAKARYA’DA ALT LİMİT 798 ÜST LİMİT 3 BİN 191 LİRA

Öte yandan Sakarya’da, maskesiz sokağa çıkmama yasağına uymayanlara 798 ila 3 bin 191 lira ceza kesilecek.

Trump iddialı: Aşıyı yıl sonuna kadar bulmak istiyoruz

medyabold
Devamını Oku »

Trump iddialı: Aşıyı yıl sonuna kadar bulmak istiyoruz

ABD Başkanı Trump, Işık Hızı Ötesi Operasyonu adını verdiği proje ile koronavirüs aşı çalışmalarının rekor hızda sürdüğünü söyledi. “Aşıyı yıl sonundan önce belki daha bile erken bulmak istiyoruz” dedi.

BOLD – Koronavirüse (Kovid-19) karşı aşı çalışmalarına hız verilen Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), Başkan Donald Trump, Işık Hızı Ötesi Operasyonu adlı yeni bir projeye başlanacağını ilan etti. Proje, umut vadeden 14 aşı çalışmasının daha hızlı araştırılıp onay sürecine alınmasıyla başlayacak.

ÜLKE AŞI OLSUN OLMASIN NORMALLEŞME SÜRECİNE BAŞLAMALI

Çalışmaların rekor hızla devam ettiğini ifade eden Başkan Trump, “(Aşıyı) yıl sonundan önce, hatta belki daha bile erken bulmak istiyoruz” dedi. ABD’nin aşı olsun veya olmasın normalleşme sürecine başlaması gerektiğini de belirtti.

Dr. Peter Hotez

BUNUN NASIL OLACAĞINI ANLAMADIM

Trump’ın takvimi bilim insanlarınca gerçekçi bulunmadı. Baylor Üniversitesi Koronavirüs Aşı Ekibi Direktörlerinden Dr. Peter Hotez, CNN’e konuşup “Bunun nasıl olacağını anlamadım” ifadesini kullandı. Aşının önümüzdeki aylarda geliştirilmesinin mümkün olduğunu ama halkın kullanımına açılmasına yetecek düzeyde güvenli veri toplanmasının mümkün olmadığını kaydetti.

OPERASYON MÜDÜRÜ GENERAL PERNA

Aşı geliştirme projesi başında ilaç firması GlaxoSmithKline eski yöneticilerinden Moncef Slaoui olacak. Projenin operasyon müdürü ise ABD’li General Gustave Perna.

General Gustave Perna

Korona turizmi: 20 Mayıs’tan itibaren 31 ülkeden hasta gelecek

medyabold
Devamını Oku »

Korona turizmi: 20 Mayıs’tan itibaren 31 ülkeden hasta gelecek

Sağlık Bakanlığı, koronavirüs tehdidi altında sağlık turizmi sürecini başlatıyor. 20 Mayıs itibarıyla 31 ülkeden hasta kabul edileceği açıklandı. Bakanlığın ilgili resmi yazısı tüm valiliklere gönderildi.

BOLD – Pandeminin bütün dünyayı kuşattığı bir dönemde iktidar, ‘sağlık turizmi’ kapısını açıyor. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Ahmet Tekin imzalı ‘Kovid-19 Pandemisi Süresince Uluslararası Sağlık Turizmi Kapsamında Ülkemize Gelecek Hasta ve Hasta Yakınları Hakkındaki Tedbirler’i içeren resmi yazı, Uluslararası Sağlık Hizmetleri AŞ (USHAŞ) ile valiliklere gönderildi.

IRAK’TAN KAZAKİSTAN’A YUNANİSTAN’DAN PAKİSTAN’A LİSTE UZUN

Türkiye, 20 Mayıs’tan itibaren Irak, Libya, Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Özbekistan, Rusya, Kazakistan, Yunanistan, Ukrayna, Cezayir, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Romanya, Sırbistan, Bulgaristan, Moldova, Somali, Kuveyt, Cibuti, Katar, Bahreyn, Umman, Almanya, İngiltere, Hollanda, Pakistan, Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelecek hastaları kabul edilecek.

GÖZ HASTALIKLARI DA VAR ÜREMEYE YARDIMCI TEDAVİ UYGULAMALARI DA

Ortopedi ve travmatoloji, genel cerrahi, çocuk cerrahisi, üroloji, göz hastalıkları, kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, cerrahi onkoloji, jinekolojik onkoloji cerrahisi, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi, beyin ve sinir cerrahisi, hematoloji, yoğun bakım ile üremeye yardımcı tedavi uygulamaları, organ nakli ve kemik iliği nakli alanlarında hasta alınacak.

BİR HASTA İLE EN FAZLA İKİ REFAKATÇİ GELEBİLECEK

Kabul edilecek hastalar, USHAŞ’ın hasta takip sistemine kaydedilecek ve ön onay sonrası ilgili birimlere izin yazıları yazılacak. Bir hasta ile en fazla iki refakatçinin gelişine izin verilecek. Hasta ve refakatçileri seyahat, ülkeye giriş, transfer ve izolasyonu gibi konularda belirlenen kurallara uyacak.

HAVAALANI VE HUDUT KAPILARINDA PARAYLA PCR TESTİ YAPILACAK

Hasta ve refakatçileri, hava yolu ile İstanbul Havalimanı ve Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan, kara yolu ile Kapıkule Hudut Kapısı ve Sarp Hudut Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapabilecek. Hasta ve refakatçilerine ücret karşılığı havaalanları ve hudut kapılarında Kovid-19 PCR testi yapılacak veya PCR testi için numune alınacak.

RTÜK Başkanı Şahin: Erdoğan’ın talimatını emir telakki ederiz

medyabold
Devamını Oku »

Akşener: Erdoğan 2023’te Cumhurbaşkanı seçilemez

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kullandığı dilin, halk ile arasını açtığını ve bu nedenle Erdoğan’ın 2023 yılında yeniden Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini söyledi.

BOLD – TELE 1’de Uğur Dündar’ın Demokrasi Arenasında yayına katılan Meral Akşener, Millet İttifakı belediyelerinin yaptıkları yardımların engellenmesinin vatandaş nezdinden ters tepeceğini belirtti.

Memleket Masası teklifinin iktidar tarafından kabul görmesi durumunda bazı önerilerde bulunacaklarını belirten Akşener, “O çirkin katliam çağrılarını ima edenlerle ilgili hukukun işletilmesini isteyecektik. Ne demektir, eşleriniz ve karılarınız gibi bir sözü nasıl söyleyebilir bir insan. Şimdi bu cinnetin önüne geçilmesini isteyecektik” dedi.

Erdoğan’ın İstanbul seçimlerini iptal ederek milletle inatlaşmaya başladığını söyleyen Akşener, Erdoğan’ın 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceği iddiasında bulundu. Akşener, “Ben Sayın Erdoğan’ı gerçekçi olarak tanırım, rasyonalitesini kaybetti. Eğer Saray’a girmeseydi, o keneler kendisine yapışamazdı. Uygun ortam bulamazlardı… 2023’te Sayın Erdoğan seçilemeyecek. Çünkü bu milletin feraseti böyle bir şeydir. Eğer bu olmasaydı, Erdoğan’ın partisi birinci parti olamazdı. Dolayısıyla güç zehirler, mutlak güç daha da zehirler. Şimdi göreceksiniz bu dil, Sayın Erdoğan’ın seçilmesine mani olacak” ifadelerini kullandı.

Akşener, Memleket Masası önerisinin kabul görmediğini belirterek, “Şu anda Sayın Devlet Bahçeli’nin ve Ömer Çelik’in partisi adına verdiği beyanatlara bakıldığında Sayın Erdoğan tarafından böyle bir masa kurulamayacağı anlaşılıyor. Yani herhangi bir ümidim yok ama keşke olabilse. Hükumetimiz ve dar gelirli vatandaşlar için keşke olabilse” dedi. Akşener, şunları kaydetti:

MEMLEKET MASASI MESELESİ

Şimdi ne dendi. ‘Londra’dan üst akıl ekonomimize saldırıyor, Türk ekonomisini yıkmak için düğmeye basıldı’ dedi. Damat dedi, sayın Erdoğan da bunu olumladı. Bu kanaat beyan edildikten sonra propagandist medya bu sözleri söylemeye devam etti. Ben İYİ Parti Genel Başkanı olarak, Suriye meselesinden sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Memleket Masası kurmasını önermiştim. Dolayısıyla o masanın etrafında ister tek tek ister bir arada verilecek bir fotoğrafın yurt dışında önemli tesiri olduğunu göstermek için önemliydi.

İHTİYAT AKÇESİ VE İŞSİZLİK FONU’NUN NE OLDUĞU BELİRSİZ

Türkiye çok kırılgan bir ekonomi ile yakalandı bu salgına. İş yerleri kapandı. Hizmet sektörü ve işletme sahipleri önemli zarar gördü. Küçük işletmelerin 2 ile 11 arasında değişen çalışanları var ve esnaf yeniden müşteriyi nasıl bulacak. Böyle bir sorunumuz var ve ekonomi zaten kırılgandı, biz böyle bir durumda yakalandı. İhtiyat akçesi ve işsizlik fonu ne olduğu belirsiz bir durumda. Bakan’ın Londra sözleri ortaya çıkmadan da biz Sayın Erdoğan’ın, anayasamızın tüm milleti temsilcisi olduğunu söylüyoruz. Biz sahadayız, bilgilerimizi paylaşmak için kendisine bu öneride ve çağrıda bulundum. Ancak en azından hakaret edilmemişti ve çemkirilmemişti. Madem üst akıl bizim ekonomimiz çökertmek için saldırıyor. Dijital iletişim üzerinden veya Sayın Erdoğan tek tek hepinizin fikirlerini almak üzere hepimizi dinlemesini gerektiğini söyledi. Şimdi Cumhur İttifakında MHP ve AK Parti’nin yerine diğer destekleyen partiler, Vatan Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin de davet edilmesi gerektiğini söyledim. AK Parti Genel Başkanı adına sözcü Ömer Çelik bir cevap verdi. Bugün itibariyle Sayın Bahçeli, masanın altında FETö’nün olacağını söylemiş. O zaman biz bu masayı şeffaf kurabiliriz. Altında üstünde ne var anlaşılır.

KATLİAM ÇAĞRILARINA HUKUK İŞLETİLMELİ

Biz bu masada ne konuşacaktık. Esnafın durumunu soracaktık. Bugün programa çıkmadan önce esnaflarımızdan bana birçok talep geldi. Biz, esnafın borçlarının 2021’e kadar ertelenmesini önerecektik. Şimdi, tarım tarım diye geziyoruz. Tarım ile ülkeyi kalkındırmaktan ziyada, gıdada ciddi problemler yaşanılacağı anlaşılıyor dünyada. Biz de düne kadar ihmal edilen tarım konusundaki önerilerimizi söyleyecektik. Programın başında ben sizi dinledim. O çirkin katliam çağrılarını ima edenlerle ilgili hukukun işletilmesini isteyecektik. Ne demektir, eşleriniz ve karılarınız gibi bir sözü nasıl söyleyebilir bir insan. Şimdi bu cinnetin önüne geçilmesini isteyecektik. Millet İttifakı belediyelerinin yaptıkları yardımların engellenmesinin de vatandaş nezdinden ters tepeceğini söyledi.

DİNİMİZDE KADIN VE ÇOCUĞUN TEHDİT EDİLDİĞİ BİR SÖYLEM OLAMAZ

Bin lira ödemeleri ile ilgili bu paraların yetmeyeceğini söyleyecektik. Çalışamayanların çocuklarının o maaşa ortak olduğu bir dönemdeyiz. Millet İttifakı belediyeleri ile ilgili onları iteklemeyin, aranızdan atmaya kalkışmayın diyecektim. Londra’daki meseleyi bize anlatın, biz de üzerimize düşeni yapalım diyecektik. Dolayısıyla ben bu dili, öfkeyi, hakaret etme konusundaki tutumu anlamakta çok zorlanıyorum.Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmuyor. Şimdi, ben buradan aracılığınızla AK Parti’ye oy veren dindar ve muhafazakâr insanlara seslenmek istiyorum. Hiçbir dinde olmadığı gibi bizim dinimizde de kadının ve çocuğun tehdit edildiği bir söylem ve eylem olamaz.

HAYRA ALAMET DEĞİL

İnsanların birbirine düşmanlaştırılması olamaz. Aynı zamanda bizim töremiz de kadının, çocuğun intikam aracı olarak önde tutulmasını reddeden bir töredir. Ben bu insanları tanıyorum. Bu tutuma rıza göstermeyecek AK Parti’li vatandaşlar, yöneticiler. Sayın Erdoğan’ın sırtına yapışan bu kenelerin atılmasında tutum alın. İnsanların ismen tehdit edilmesi, o bendedir şu sende denilmesine göz yumulmasının hiç hayra alamet olmadığına inanıyorum. Özellikle dindar ve muhafazakâr kanattan gelenlere sesleniyorum. Bu keneler, kanamalı kırım Kongo kenesine döndüler. Sayın Erdoğan’ı tamamen siyasi argümanlar ile eleştirdik. Dolayısıyla 15 Temmuz gecesi bu keneler ortada yoktu. 15 Temmuz’da gazi olan insanlara ayıptır bu yapılan. Erol Olçok benim arkadaşımdı. Mustafa Varank’ın abisi şehit. Madem Sayın Erdoğan ve AK Parti yöneticileri buna tedbir almıyor, sağduyulu seçmen buna tavır almalı.

BİR PARTİNİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANI OLMAYI TERCİH ETTİ

Devletin Diyanet İşleri Başkanı olmak yerine, bir partinin Diyanet İşleri Başkanı olmayı tercih etti. Bugün RTÜK Başkanının açıklamalarını dinledim. Dolayısıyla, ölüm listesi yazan hanım ile ilgili ceza vermenin doğru olmayacağını söyledi. RTÜK Başkanı da bir partinin başkanı olduğunu şerefle ifade ediyor. Ben Ankara Barosunun çağlar ötesinden gelen bir ses diye yazdığı metine katılmadığımı söylüyorum. Ancak her Ramazan ayında birbirini besleyen gruplar bunu söylüyor.

DİYANETİ DEVLET GÖRÜYOR

Diyanet İşleri’ni Atatürk kurdu. Yani insanların dini ihtiyaçlarını devlet eliyle sağlamak amaçlı kurdu. Yıllarca Sayın Erdoğan ve arkadaşları, Diyanet İşleri’ni tekfir etmişlerdir. Şimdi Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri’ni devlet kabul ettiler. Diyanet’i reddeden bir anlayıştan Diyanet’i devlet olarak gören bir anlayışa geldi. Erdoğan Teziç başındayken YÖK kaldırıyordu, Teziç’ten sonra YÖK 12 Eylül’ün kurduğu bir yapı olmasına rağmen, en muteber kurumlarından biri oldu arkadaşların. Yani demem o ki, Allah insanlara yaptıkları haksızlıkları bu dünyada gösteriyor. Ama kutuplaştırıcı yapının karşısında da Ankara Barosunu inanan insanları rencide eden tavrını da doğru bulmuyorum.

ALERJİLERİNİ DEVAM ETTİRİYORLAR

Atatürk’e duyulan saygının gittikçe yükseldiği bir dönemde, kurucu irade ve Cumhuriyet değerlerine, Atatürk’ün en çok değer verdiği iki kuruma İş Bankası mirası bırakıldı. Türk Tarih Kurumu’na, birçok uzman hocalar varken böyle bir kişinin atanması, kutuplaşmaya yönelik bir adımdır. Sayın Erdoğan ve arkadaşları, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine yönelik alerjilerini devam ettiriyorlar. Şimdi Atatürk’ün mirası olarak değerlendirelim. Önce Hazine’ye daha sonra da Varlık Fonu’na devredilmek istenen bir düzenek kurmaya çalışıyorlar. Türkiye’de yargı işlese miras hukuku çok nettir. Yani ben çocuğuma miras bıraktım, devleti yönetenlerin kafası arttı ve bunun yolu da açılır.

ERDOĞAN RASYONALİTESİNİ KAYBETTİ

Diğer belediyelerimiz de çok başarılı tabii. Millet İttfakı’nın belediye başkanları, vatandaşa dokunma konusunda çok başarılılar. Türkiye mavi ve kırmızı kuvvetler anlayışı ile yürütülüyor. Aynı kampanyaları Cumhur İttifakı belediyeleri de yapıldı. Millet İttifakı belediyeleri için devlet içinde devlet yakıştırması yapıldı. Bu salgında belediye başkanlarımız ile merkezi idare birlikte çalışmalıydı. İstanbul’u ve diğer belediyelerimizi öne koyarsak, mahallelere kadar ulaşma imkanı var belediyelerin. Bu nedenle, belediyeler ve merkezi idare kaynakları çok daha verimli kullanılabilirdi. İnsan unsuru daha ön planda tutabilirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi nasıl geri kazandırılabilir mantığı ile yürüyemezsiniz.Vatandaş bunu görür. Ben Sayın Erdoğan’ı gerçekçi olarak tanırım, rasyonalitesini kaybetti. Eğer Saray’a girmeseydi, o keneler kendisine yapışamazdı. Uygun ortam bulamazlardı. Tam tersine vatandaş bunu görüyor. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal edilmemiş olsaydı, fark daha az olacaktı. Bu seçmenin içinde MHP, Ak Parti seçmeni var. Bu milletin en hassas konusu, sandığa attığı oydur. Siz bunu engellemeye kalkarsanız, millet iradesi ile inatlaşmaktır. Erdoğan ilk inatlaşmayı orada yaptı, sonucu ortada.

ERDOĞAN, SEÇMENLE BAĞINI KOPARDI

Güzel bir atasözü vardır. Bas müminin damına, gör ondaki imanı diye. Saray meselesi, Sayın Erdoğan ile seçmenin bağını tamamen kopardı. Demin size söylediğim, dindar insanlarla seküler hayat tarzını benimsemiş insanların barıştırılması konusunda çok büyük bir iş düşüyor. Cumhuriyet’in ortaya çıkışından sonra tanımladığımız ihtilaf sahalarının barıştırılması konusunda uyarıda bulunmuştum. Sayın Gül de haklısınız buna dikkat edeceğiz demişti. 2001 ve 2002 krizi sebebiyle Sayın Kemal Derviş davet edildi ve ekonomi programı koydular. Bu arkadaşlarımız 2010 tarihine kadar bu programı devam ettirdiler. Gazetecileri de dinlediler bizleri de dinlediler, liberal kesimi de dinlediler ve bu barışmanın gerçekleşebileceği duygusuna kapıldık. Daha sonra güç yerleşti, endişeler ve korkular ortadan kalktı. Aslına rücu ettiler, yani aslı nedir. Atatürk ve arkadaşları ile olan kavgaları.

KIRMIZI ÇİZGİMİZ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ

Genellikle bizim partimizin üzerinden bir ayrıştırma iddiası var ya da bizim Ak Parti’ye göz kırptığımıza dair iddiaları var. Bizim kırmızı çizgimiz var. Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’ye ciddi zarar verdiğini, milletvekillerinin rezil olduğunu düşünüyoruz. Tek adam rejiminin ekonomiyi çok kötü yönettiğini gördük. Sağlık Bakanı gayretli bir arkadaşımız ve Bilim Kurulu ortaya koydu. Bilim Kurulunun hükmü Sağlık Bakanlığının uygulama kararına bırakılmadı. Partili Cumhurbaşkanlığı nedeniyle Sağlık Bakanlığının bunu uygulama yetkisi yok. Sayın Erdoğan, ekonomi, hukuk, tıp hakkında karar veriyor. Sayın Erdoğan her şeyi bilmek durumunda olan bir insan olmak zorunda. Biz bu sistemin Türkiye’yi uçuruma götürdüğünü söylüyoruz. Parlamenter sistemin yeniden getirilmesi, yani güçlendirilmiş olarak. Bunu CHP’ye söyledik ve destek gördük.

Fişçi Tümamiral Cihat Yaycı kızağa çekildi

medyabold
Devamını Oku »

3000 bilim insanından koronavirüs sonrası ‘yeni dünya’ manifestosu!

Koronavirüs salgını sonrası demokratik toplum ve sürdürebilir bir ekonomi için bir araya gelen dünyanın 650 üniversiteden 3 bini aşkın bilim insanı, bir manifesto yayınladı. Ekonomik sistemin kurallarının yeniden yazılması çağrısı yapıldı.

BOLD – Dünyanın dört bir tarafındaki 650 üniversiteden 3 binden fazla bilim insanı, koronavirüs salgınının ardından kurulacak yeni dünyanın kuralları için bir araya geldi. Demokratik toplum ve sürdürebilir bir ekonomi için çağrı yapan bilim insanları manifesto niteliğindeki bir bildiriye imza attı. Bildiri, 5 kıtadaki 29 ülkede Boston Globe, The Guardian, Le Monde, Die Zeit’ın da arasında yer aldığı 33 medya kuruluşu tarafından yayınlandı. Bilim insanları, Kovid-19’dan ders alınması gerektiğinin altını çizdi. Manifesto, Isabelle Ferreras, Julie Battilana ve Dominique Méda tarafından kaleme alındı. İmge Kaya Sabancı ve Halil Sabancı tarafından Türkçe’ye çevrildi. İşte o bildiri…

KRİZDEN ÇIKIŞ MANİFESTOSU

İŞ: DEMOKRATİKLEŞTİRME, META OLMAKTAN ÇIKARMA VE ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Bu kriz bize ne öğretti? En temelde, çalışan insanların sıradan bir “kaynak” tan çok daha fazlası olduğunu. Doktorlar, hemşireler, eczacılar, tıbbi personel, kargo çalışanları, kasiyerler, kısaca Kovid-19 salgını ve karantina süresince yaşamlarımıza devam etmemizi sağlayan tüm insanlar, emekçiler, bunun yaşayan kanıtı. Bu salgın, bize çalışma eyleminin kendisinin bir “meta”ya indirgenemeyeceğini gösterdi. Özellikle sağlık hizmetlerinin sağlanmasını ve toplumun en savunmasız kesimlerinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını, tümüyle pazar şartlarına, piyasa koşullarına bırakamayacağımız konusunda bizi uyardı. Bırakmamız, toplumsal eşitsizlikleri daha da artıracak. Ve bunun en yıkıcı sonuçlarını, hal-i hazırda zaten zor durumda olan toplumun en dezavantajlı kesimleri yaşayacak.

Böyle bir senaryodan kaçınmak için ne yapılmalı? Öncelikle, çalışanların kendi hayatlarını ve geleceklerini etkileyen iş yeri kararlarına katılımı sağlanmalı, yani iş yerleri demokratikleştirilmelidir. İş bir meta olmaktan çıkarılmalı ve herkes için faydalı istihdam sağlanmalıdır. Hem salgının getirdiği riskler hem de çevresel felaket ile karşı karşıya olduğumuz bu kritik dönemde, bu iki stratejik dönüşümü yapmak, bize sadece insanlara onurlu çalışma şartları yaratma konusunda değil, aynı zamanda gezegendeki yaşamı ve geleceği korumak adına kolektif hareket etme konusunda da yardımcı olur.

İŞ YERLERİNİ DEMOKRATİKLEŞTİRMEK: Her sabah birçok çalışan, evlerinde karantinada kalabilme şansına sahip olanlarımızın da temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere işlerine gitmeye devam ediyor. Yaptıkları işin ne kadar önemli ve onurlu olduğunu tarif etmek için, yalnızca “temel ihtiyaç” tanımı bile yeterli. “Temel ihtiyaç” tanımı, kapitalizmin insanları sadece “kaynaklara” dönüştürme çabasını da açığa düşürüyor. İnsanlar ve emekleri, sadece “kaynak” olmaktan ibaret değildir. İnsan ve emeği olmadan hiçbir kaynak, üretimi de, hizmeti de, işleri de, iş yerlerini de var edemez.

Öte yandan evlerinde karantinada çalışmaya devam edenler de, şirketlerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için emek vermeye devam ediyor. Evlerinden çalışarak şirketlerin faaliyetlerini devam ettiren insanlar, çalışanların evlerde sıkı bir denetim olmadan güvenilemeyeceğine ve çalışmayacağına inananları, her gün haksız çıkarmaya da devam ediyor. Aynı zamanda çalışanlar, gece gündüz verdikleri hayati emeklerle, şirketler için sıradan bir “paydaş” ya da “ilgili taraf” olmadıklarını gösteriyor. Kısaca çalışanlar, çalıştıkları organizasyonların “var oluş” ve “yaşamına devam edebilme” sebebi. Ancak çoğu zaman, işler ve iş yerleriyle ilgili kararlar sermaye sahiplerinin tekelinde olduğu için, çalışanların kurumsal yönetişime katılma hakları reddedilmekte.

Şirketlerin ve bir bütün olarak toplumun, emekçilerin bu kriz zamanındaki emeklerini takdir etmesinin en iyi yolu, iş yerlerini demokratikleştirmekten ve çalışanların yönetime katılımının önünü açmaktan geçiyor. Git gide açılmakta olan gelir adaletsizliğini onarmak ve asgari geliri artırmanın yolunu bulmak kesinlikle çok önemli ve acil. Ancak bu tek başına yeterli değil. Nasıl ki dünya savaşları sonrası, kadınların topluma olan reddedilemez katkıları kadınların seçme ve seçilme hakkını almasının yolunu açtıysa; şimdi de zaman, emek sahiplerinin haklarının teslim edilmesi, her anlamda güçlendirilmesi ve iş yerlerinin demokratikleştirilmesi yoluyla emekçilerin karar verme mekanizmalarına katılımının yolunun açılması zamanıdır.

Avrupa’da çalışanların iş yeriyle ilgili karar verme mekanizmalarındaki temsili, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmaya başlayan “işçi konseyleri” aracılığıyla sağlandı. Ancak bu temsil organlarının sesleri, -en iyi ihtimalde- zayıfça duyulabildi. Zira bu konseyler çoğu zaman hissedarlar tarafından atanan yönetim ekiplerinin kontrolüne tabi olageldi. Böylece bu konseyler, gezegene çok ciddi zararlar vermekten geri durmayan, gelir eşitsizliğini artıran sermayedar politikalarını yavaşlatmakta etkili olamadı. Artık işçi konseyleri, diğer yönetim kurullarıyla benzer yetkilerle donatılmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için, nasıl ki şirket (üst) yönetimi aldığı kararlarda hissedarların çoğunluk oyuna ihtiyaç duyuyorsa; kararlar aynı zamanda işçi konseylerinin de çoğunluk oyuna tabii olmalıdır.

Almanya, Hollanda ve İskandinav ülkelerinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra aşamalı olarak uygulamaya konan yönetime katılma / ortaklaşa karar verme (Mitbestimmung) denemeleri, bu doğrultuda önemli bir aşamayı temsil ediyordu. Ancak bu uygulamalar, çalışanların şirketlerinde gerçek bir “vatandaş” olması için yeterli olamadı. Bugün işçi örgütlenmelerinin ve sendikal hakların ciddi şekilde bastırıldığı Amerika Birleşik Devletleri’nde bile, çalışanlara yönetim kurullarında nitelikli temsil verilmesini talep eden çağrılar var. Genel müdürün (CEO) seçilmesi, şirket stratejilerinin belirlenmesi, kârın dağıtılması gibi konular, sadece hissedarların kontrolüne bırakılamayacak kadar önemli. İşlerine akıllarını, güçlerini, sağlıklarını, kısaca yaşamlarını yatırmakta olan çalışanlar da kendi hayatlarını ve geleceklerini etkileyen bu gibi kararları toplu olarak denetleme, doğrulama ve reddetme haklarına sahip olmalıdır.

İŞİ META OLMAKTAN ÇIKARMAK: Bu salgın ve devamında yaşamakta olduğumuz kriz aynı zamanda şunu gösterdi: İşi, sadece hayali bir meta olarak kavramsallaştırmamalı ve yukarıda bahsedilenler gibi önemli kararları tamamen “piyasa” dinamiklerine bırakmamalıyız. Sağlık sektöründe istihdam ve acil durum teçhizatının ve servislerinin tedariki, yıllardır kârlılık mantığı ile idare edilmektedir. Her gün salgına kurban verilmekte olan binlerce insan, neden bazı ihtiyaçların asla tam anlamıyla ticarileştirilmemesi ve kârlılık mantığıyla karşılanmaması gerektiğini, bize tekrar tekrar en acı şekilde hatırlatıyor. Konu, insanların ve gezegenin sağlığı olduğunda, kârlılık mantığı, her şeye karar veren temel prensip olamaz.

İşi meta olmaktan çıkarmak, belirli sektörleri “serbest piyasa” yasalarından korumak ve aynı zamanda tüm insanların işe ve işin getirdiği insanlık onuruna erişimini sağlamak anlamına geliyor. Bu hedefe ulaşmanın bir yolu, istihdam garantisi yaratmaktır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 23. Maddesi, herkesin çalışma hakkı olduğunu söyler. İstihdam garantisi, sadece herkesin bu evrensel hakka erişimini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda şu anda sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlara karşı verdiğimiz mücadelede kolektif kabiliyetlerimizi de artırır. Merkezi hükümetler, yerel topluluklar ve idareler iş birliği ile sağlanacak bir istihdam garantisi, tüm insanlara iş hakkı vererek onlara iyi bir gelecek sağlayacak ve çevresel felaketin önlenmesine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda, tüm dünyada işsizlik oranları süratle yükselirken, istihdam garantisi programları, sosyal, ekonomik ve çevresel istikrarın temin edilmesi ve demokrasilerin güçlenmesinde önemli bir görev görebilir. Avrupa Birliği, böyle bir inisiyatifi, Avrupa Yeşil Anlaşması (Green Deal) kapsamına almalıdır. Avrupa Merkez Bankası’nın, hayatta kalmak için gerekli olan böyle bir programı finanse edebilmek yönünde misyonunu tekrar gözden geçirmesi, Banka’nın Avrupa Birliği’nde yaşayan vatandaşlar nezdindeki meşruiyetini de artıracaktır. Avrupa Birliği, işsizlik açısından yaklaşmakta olan şoklara karşı böyle bir çözüm sunmak yoluyla, demokratik toplumlarımızın sosyal, ekonomik ve çevresel refahına olan bağlılığını göstermiş olacaktır.

ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: 2008 krizi ve sonrasında yaptığımız hataları tekrarlamayalım. 2008 finansal krizi, finans sektörünün koşulsuz şekilde kurtarılmasıyla sona erdi ve kamu borcunu derinleştirdi. Eğer devletlerimiz bugün ekonomiye müdahale edeceklerse, bu müdahaleden fayda sağlayacak şirketler, demokratik prensiplere uygun hareket etmelidir. Hizmet ettiği ve onu oluşturan demokratik toplum adına devletler, hayatta kalmamızı sağlamak ve acil çevresel sorunlarla baş edebilmek için yaptığı müdahaleleriyle, yardım ettiği şirketlerin stratejik yönelimlerindeki ve çevresel sorumluluk anlayışlarındaki değişiklikleri, yapacağı yardıma ve müdahalesine şart koşmalıdır. Devletler, müdahalelerden fayda sağlayacak şirketlerin, çerçevesi net şekilde belirtilmiş çevresel düzenlemelere uymasını sağlamanın yanında; şirketlerin iç yönetişim ile ilgili demokratikleşmeye yönelik adımları atmasını da dayatmalıdır. Çevresel yıkımdan çevresel onarıma yapılacak geçişi teşvik etmeye en hazır şirketler, şüphesiz demokratik yönetimleri olan şirketler olacaktır. Böyle bir yönetim anlayışı da, ancak hem sermayedarların hem de emekçilerin seslerini duyurabildikleri ve uygulanacak stratejilere birlikte karar verebildikleri yönetimlerle mümkündür.

Mevcut kapitalist sistemde emek, gezegen ve sermaye arasında bir denge bulunmaya çalışıldığında, kaybedenin hep emek ve gezegen olduğundan emin olacak kadar deneyimimiz var. Cambridge Üniversitesi’nden Cullen, Allwood ve Borgstein’ın araştırmalarının (Envir. Sc. & Tech. 2011 45, 1711-1718) gösterdiği gibi: üretim süreçlerindeki uygulanabilir değişiklikler, global enerji tüketimini %73’e kadar azaltabilir. Ancak bu değişiklikler, şirketlerin kısa vadede daha fazla emek ve maliyet gerektiren kararlar almasını gerektiriyor. Bu tür değişikliklerin getirdiği zorluklara rağmen, birçok sosyal girişim ve kooperatif, hibrit hedefler (ekonomik, sosyal ve çevresel) belirlemenin ve demokratik yönetişim mekanizmaları ile yönetilmenin mümkün olduğuyla ilgili umut veren çalışmalar yapmakta. Fakat kârlılığı tüm kararların merkezine oturtan, kâr maksimizasyonunun tek odak noktası olduğu anlayışla yönetilmeye devam eden şirketlerin -enerji maliyetlerinin de hızla düştüğünü göz önüne alındığında- gerçekten bu gibi değişiklikleri yapacaklarına inanıyor musunuz?

Kendimizi daha fazla kandırmayalım. Verecekleri kararların somut sonuçları olmadıkça, sermaye sahiplerinin ve şirketlerin çoğu, ne emekleriyle şirketleri var eden insanların onurunu umursayacaklar ne de yaklaşan çevresel felaketle mücadele edecekler. Bunların gerçekleşmesini umutsuzca beklemektense, dünyadaki yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamanın başka bir yolu var: şirketleri demokratikleştirmek, işi meta olmaktan çıkarmak ve insanı ve emeğini sadece bir “kaynak”tan ibaret görmekten vazgeçmek.

MANİFESTOYA İMZA ATAN BAZI İMZACILAR

Isabelle Ferreras (University of Louvain/FNRS-Harvard LWP), Julie Battilana (Harvard University), Dominique Méda (University of Paris Dauphine PLS), Julia Cagé (Sciences Po-Paris), Lisa Herzog (University of Groningen), Sara Lafuente Hernandez (University of Brussels-ETUI), Hélène Landemore (Yale University), Pavlina Tcherneva (Bard College-Levy Institute), Halil Sabanci (IESE Business School), Imge Kaya Sabanci (IE Business School), Alberto Alemanno (HEC Paris-NYU Law), Elizabeth Anderson (University of Michigan), Philippe Askénazy (CNRS-Paris School of Economics), Aurélien Barrau (CNRS et Université Grenoble-Alpes), Adelle Blackett (McGill University), Neil Brenner (Harvard University), Craig Calhoun (Arizona State University), Ha-Joon Chang (University of Cambridge), Erica Chenoweth (Harvard University), Joshua Cohen (Apple University, Berkeley, Boston Review), Christophe Dejours (CNAM), Olivier De Schutter (UCLouvain, UN Special Rapporteur on extreme poverty and human rights), Nancy Fraser (The New School for Social Research, NYC), Archon Fung (Harvard University), Javati Ghosh (Jawaharlal Nehru University), Stephen Gliessman (UC Santa Cruz), Hans R. Herren (Millennium Institute), Axel Honneth (Columbia University), Eva Illouz (EHESS, Paris), Sanford Jacoby (UCLA), Pierre-Benoit Joly (INRA – National Institute of Agronomical Research, France), Michele Lamont (Harvard University), Lawrence Lessig (Harvard University), David Marsden (London School of Economics), Chantal Mouffe (University of Westminster), Jan-Werner Müller (Princeton University), Gregor Murray (University of Montréal), Susan Neiman (Einstein Forum), Thomas Piketty (EHESS-Paris School of Economics), Michel Pimbert (Coventry University, Executive Director of Centre for Agroecology, Water and Resilience), Raj Patel (University of Texas), Katharina Pistor (Columbia University), Ingrid Robeyns (Utrecht University), Dani Rodrik (Harvard University), Saskia Sassen (Columbia University), Debra Satz (Stanford University), Pablo Servigne PhD (in-Terre-dependent researcher), William Sewell (University of Chicago), Susan Silbey (MIT), Margaret Somers (University of Michigan), George Steinmetz (University of Michigan), Laurent Thévenot (EHESS), Nadia Urbinati (Columbia University), Jean-Pascal van Ypersele de Strihou (UCLouvain), Judy Wajcman (London School of Economics), Léa Ypi (London School of Economics), Lisa Wedeen (The University of Chicago), Gabriel Zucman (UC Berkeley)

medyabold
Devamını Oku »

RTÜK Başkanı Şahin: Erdoğan’ın talimatını emir telakki ederiz

Ülke TV yayınında, komşularına yönelik ‘ölüm listesi’ hazırlığından söz eden Sevda Noyan ile ilgili AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan talimat gelmediğini söyleyen RTÜK Başkanı Şahin, “Telkin olmadı ama olursa emir telakki ederiz” dedi.

BOLD – Esra Elönü’nün programına katılıp “15 Temmuz kursağımızda kaldı” diyen, komşularını tehdit ederek ‘ölüm listesi’ hazırladığını dillendiren Sevda Noyan’ın sözleri sonrası, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK) adım atması yönünde kamuoyu baskısı oluştu. Ancak Kurul’dan ses çıkmadı.

TALİMAT VE TELKİNLERİ BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE DERİZ

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan konuyla ilgili talimat ve telkin gelmediğini söyledi. Fakat ekledi: Sayın cumhurbaşkanımız tarafından telkin ve talimat olmadı ama olursa devletimizin başıdır, onun talimat ve telkinleri devletimizin bütün organlarını ilgilendirir, emir telakki eder, ‘Başımızın üstünde’ deriz ama o ayrı bir şey.”

BAŞKA TOPLANTIYA KATILDIĞI İÇİN İŞTİRAK ETMEDİM

Noyan’ın sözlerinin değerlendirileceği toplantıya katılmaması eleştirilerine ‘üç ay öncesinde belirlenen ve divan başkanı olduğu bir başka toplantıya gittiği için katılamadığı’ savunmasını yapan RTÜK Başkanı, konunun Kurul gündemine geleceğini belirtti.

ERDOĞAN’A KARŞI YAYINI GÖREV EDİNMİŞ NASIL MÜSAADE EDERİZ

Haber bülteni sunan gazetecilerin Erdoğan hakkında konuşmasını ‘pandemi gündeminde siyasi rant devşirme’ şeklinde yorumlayan Şahin, “6112 sayılı kanuna göre, haber bülteni sunan arkadaşlarımızın yorum yapması mümkün değil. Bir haber sunucusu, sayın cumhurbaşkanımızı hedefine koymuş, her haber bülteninde onun aleyhine yayınlar yapmayı kendisine görev edinmiş halde yayın yapmakta, buna nasıl müsaade edebiliriz. Sadece sayın cumhurbaşkanımız değil, başka bir devlet büyüğümüzle ilgili, başka bir parti lideriyle ilgili böyle bir ihlal olursa da gereğini yapıyoruz” diye konuştu.

Albayrak Meclis soru önergelerine cevap yerine ‘link’ gönderiyor

medyabold
Devamını Oku »

Nihat Özdemir liglerin açılması için 7 alternatif olduğunu söyledi, kulüpleri suçladı

TFF Başkanı Nihat Özdemir Liglerin Temmuz’un ortasında başlayacağının sinyalini verdi. 7 alternatifin olduğunu söyleyen Özdemir, kulüplerin kendi çıkarına göre talepte bulunduğunu açıkladı.

BOLD – Türkiye Futbol Federasyonu(TFF) Başkanı Nihat Özdemir, CNN Türk’te Hakan Çelik’in sunduğu programda liglerini başlaması ile ilgili yeni bir tarih verdi. Özdemir, daha önce 12 Haziran olarak açıkladıkları Süper Lig’in başlangıç tarihinin Temmuz ortasına kayabileceğini ifade etti ve ellerinde 7 alternatif daha olduğunu dile getirdi. Kulüplerin kendi çıkarlarına göre talepte bulunduklarını vurgulayan Özdemir, başlama tarihi ile ilgili olarak Sağlık Bakanı’nın “Ben karışmam” dediğini açıkladı. TFF başkanı Nihat Özdemir’in gündeme dair açıklamaları şöyle:

 

TEMMUZ BAŞINDA YA DA ORTASINDA DA BAŞLAYABİLİRİZ

“Bakanlarımızla bir toplantı yaptık ve herkesin görüşü Haziranda başlamaktı. Ligler şimdilik 12 haziranda başlayacak dedim ben. Alternatiflerime göre de Temmuzda da başlarım ben bu lige dedim. Haziran 12’de başlayacağız diyorum ama şimdilik, olmazda Temmuz başında ya da ortasında da başlayabiliriz. Temmuz başında başlarsak, 12 Ağustos’ta ligi bitiririz (Hızlandırılmış fikstür) Ben neye bakacağım? Türkiye’de Kovid olayı nasıl gidiyor? Bence çok iyi gidiyor. Avrupa’da ve dünyada en iyi durumdaki ülkelerin başında Türkiye geliyor. Belki biz Temmuz ayındaki maçlarımızı şimdilik seyircisiz kararı olmasına rağmen belki de seyircili oynayacağız. 12 Haziran olmazsa 19 Haziran var, 26 Haziran var, 3 Temmuz var, 10 Temmuz var”

ALMANYA’DA VEFAT SAYISI 8 BİN TÜRKİYE’DE 4 BİN

Ben sağlık bakanıyla bir görüşme yaptım. Kendisini çok takdir ediyorum. Bu noktada olmamızın en önemli noktalarından birisi kendisi, bilim kurulu ve cumhurbaşkanımızdır. Ben ona bir tarih belirlemek istiyoruz biz duramayız dedim. Vefat sayısı Almanya’da 8 binken benin Türkiyem de 4 bin.

SAĞLIK BAKANI ‘BEN KARIŞMAM’ DEDİ

Ben de kendisiyle konuşurken biz bilim kurulu ve sağlık bakanlığı olarak hiçbir şeyinize karışmayız. Siz zaten özerk bir kurumsunuz dedi bize. Ben de bakanımıza Sağlık protokolümüzü gösterdim. İyice inceledi ve kapsamlı, iyi buldu protokolümüzü. Siz bu işte yolunuza devam edin başınız sıkıştığında bana danışabilirsiniz dedi. Her zaman görüşüyoruz. Başım sıkıştığında her zaman kendisini arıyorum bakanımın. TFF’nin önemli, bir sağlık kurulu var.

ALMANYA BİZİM İÇİN REHBER, SAĞLIKTAN ÖDÜN VERMEYİZ

Almanya bizim için bir rehber. Nasıl başladıklarını göreceğiz, takip edeceğiz. Birçok ülke bizden kötü olmasına rağmen İtalya, İspanya gibi ülkeler bizden çok daha kötü olmasına rağmen bugün liglerin başlama tarihini açıkladılar. Sağlık Kurulumuzun danışma kurulu var. Onların Türkiye’nin en iyi enfeksiyon doktorlarıdır. Mete Düren var. UEFA’nın sağlık kurulu üyesi. Bütün bunlar bir araya geldiğinde futbola nasıl döneceğimizin protokolünü hazırladık. İtalya’dan, İspanya’dan, Almanya’dan aldık ve bunlardan daha katı bir protokol hazırladık. Sağlıktan hiçbir zaman ödün vermeyiz. Bir kimsenin sağlığı bu ligden daha önemlidir.

FUTBOLDA KULÜPLERİMİZ OYNAMAK İSTİYOR

Sağlık şartları içerisinde bu ligi oynatmak istiyoruz. Basketbol ve voleybol bizden farklı. Onlar salon spor yapıyorlar. Orada sadece 2 takım oynamak istemiş ancak bende öyle değil ki. Oradaki kulüpler oynamak istemiyorlar. Futboldaki kulüplerimiz ise futbol oynamak istiyor. Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’e canı yürekten geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Kendisiyle her gün görüşüyorum. Sağlığını her gün takip ediyorum. Beşiktaş Başkanı Çebi’nin pozitif olduğunu duydum. Kendisini aradım ve herhangi bir semptom göstermediğini duydum. Buna çok sevindim.

KULÜPLER SAMİMİ OLSUN KENDİLERİNE YÖNELİK KARAR BEKLEMESİN

Bütün kulüplerimize sesleniyorum; Ne olursunuz şeffaf olun, açık olun, adil olun. Herkes federasyondan kendi çıkarlarına yarayacak kararlar almamızı bekliyor. Samimi olsunlar, açık olsunlar, adil olsunlar. Kendilerine yönelik bir karar çıkarmamızı beklemesinler. Biz cuma günü başlıyoruz, İtalya’da cumartesi başlamayı planlıyorlar. Rusya 21 veya 28 Haziran’da başlıyor ve Avrupa’da vaka sayısında inanılmaz artışa geçen bir ülke şu anda. Çok kötü durumdalar. Şu anda genel olarak seyircisiz oynanacak. UEFA da başta seyircisiz olarak başlayalım diyor.

KÜME DÜŞMEK ÜZERE OLAN TAKIMLAR LİG BİTSİN DİYOR

Kendileri basında sık sık açıklamalarda bulunuyorlar. Sanal medyaya dahi açıklamalar yapan birçok kulüp yetkilimiz mesajlar yolluyorlar. Hiçbir takım idarecisi, sporcusu, hocası kendi bulunduğu durumdan dolayı bizden bir şey beklemesin. küme düşmek üzere olan takımlar diyorlar ki ‘lig burada bitirilsin’. Aynen basketboldaki gibi olsun istiyorlar. Ancak bunlar kimsenin gözünden kaçmıyor, bence komik duruma düşüyorlar. Fakat ortaya gerçek sağlık sorunlarıyla çıkıp, adil kararlar üretmemizi istiyorlarsa ona saygımız sonsuz. Federasyon, herkesin sağlığını önde tutarak daima en adil kararları verecektir. Instagram’dan yaptıkları yayınlarla, tweet atmalarıyla biz hiçbir zaman kararımızdan dönmeyiz. Onların açıklamalarıyla federasyon herhangi bir karar değiştirmez.

ANTALYA, İSTANBUL PLANIMIZ YOK

Ligde kalma endişesi olan takımlarımızın açıklamaları var. Teknik direktörlerimizin açıklamaları var. Ben bunları doğru bulmuyorum. Onların bu açıklamalarının bizim kararımızda bir etkisi olamaz. Bizim tek bir planımız var. Bütün maçlar normal statüsünde seyircisiz olmak üzere başlayacak. Herkes kendi evinde başlayacak. Daha liglerin başlamasına neredeyse 1 ay var. Şu anda kesin net bir şey konuşmak istemiyorum. Bizim, liglerin Antalya ya da İstanbul’da oynanması için bir planımız yok. Ana hedefimiz; yine stadyumda sağlık kontrolleri olması şartıyla seyircili oynanmasıdır. Bu ankete katılanların yüzde 89’u futbolu, sporu çok özlediklerini, bir an önce maçların başlaması gerektiğine inanmışlar. Futbol, insanlarımızın önemli bir meşguliyeti.

FUTBOLCU SÖZLEŞMELERİNDEKİ ANLAŞMAZLIKLAR UÇK ÇÖZECEK

Geçen hafta Kulüpler Birliği’nin yetkilileriyle, bazı başkanlarla ve bizim teknik ekibimiz bir araya gelerek futbolcu ve kulüp arasında anlaşmazlık olursa nasıl bir yol izleneceği hakkında kararlar aldık ve bunu açıkladık. Önemli olan burada futbolcu ile kulübün yapmış olduğu anlaşmadır. Biz diyoruz ki; bu anlaşma esastır ama bu sözleşmede eğer bir anlaşmazlık olursa ve bu anlaşmazlığın çözümü için bize başvurursanız, aynen FIFA gibi federsayon da her kulübün dosyasına, futbolcunun durumuna bakacak. Futbol takımı bugüne kadar nasıl bir tavır sergilemiş, futbolcu bugüne kadar nasıl bir tavır sergilemiş diye bakacağız. Bizim Tahkim Kurulumuz, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu(UÇK), oturacak dosyaları inceleyecek ve bu çerçeve içerisinde kararlar alacağız.

medyabold
Devamını Oku »

Albayrak Meclis soru önergelerine cevap yerine ‘link’ gönderiyor

Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, 2018’den beri yazılı soru önergelerine cevap vermiyor. Son aylarda cevap yerine, ‘internet bağlantısı’ gönderiyor. İyi Partili Çulhaoğlu’na gönderdiği bağlantı ise açılmadı.

BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın büyük damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, milletvekillerinin kendisine yönelttiği soruları cevaplamak yerine, internetteki ilgili yazıların sayfa bağlantısını gönderiyor.

ŞUBAT’TA GELEN ÖNERGELERE LİNKLE CEVAP VERDİ

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre Şubat’ta cevapladığı önergelerde, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun Merkez Bankası ve Yap-İşlet-Devret projelerine ilişkin sorularına, ilgili kurumların internet linkleriyle yanıt verdi. CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un devletin kiraladığı binalara dair önergesine de aynı şekilde döndü. En son İyi Parti Adana vekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun önergesini internet bağlantısı ile cevapladı. Ancak gönderdiği bağlantıya erişilemedi.

15 GÜNLÜK YASAL SÜRE SONRASIN GERİ DÖNDÜ

Çulhaoğlu’nun,koronavirüs salgını sebebiyle çalışamayan diş hekimleri ve özel muayenehanelere yönelik ekonomik tedbirlere ilişkin soru önergesine 15 günlük yasal süre bittikten sonra cevap veren Albayrak, salgını hakkında Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesindeki eşgüdüm toplantısı konuşmalarının bağlantısını gönderdi.

Elektrik faturasına ödeyemeyene acımadılar: 900 bin ailenin elektriği kesildi, 118 bin kişi icralık

medyabold
Devamını Oku »

Mansur Yavaş: Kampanyamıza 10 milyon liranın üzerinde destek geldi

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ‘Ankara tek yürek’ adıyla başlattıkları yardım kampanyasına 48 saatte 10 milyon TL destek geldiğini belirtti.

BOLD – Yavaş, Twitter hesabından ‘Ankara tek yürek’ adıyla başlattıkları kampanyada toplanan yardım miktarıyla ilgili açıklama yaptı.

Yavaş, “Alan elin veren eli görmediği kampanyamıza 48 saatte 10 milyon TL’yi aşkın destek geldi. Katılım sağlayan herkese yürekten teşekkürler” dedi. Yavaş, 111 bin 938 kişinin 4,5 milyon liralık su faturasının ödendiğini, hanelere 5,5 milyon TL’lik nakdi yardım yapıldığını kaydetti.

Elektrik faturasına ödeyemeyene acımadılar: 900 bin ailenin elektriği kesildi, 118 bin kişi icralık

medyabold
Devamını Oku »

İktidardan umut kesildi: Askıda fatura Antalya’da da başladı

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin başlatmış olduğu askıda fatura kampanyası Antalya’da da hayata geçirildi. Antalya’da ihtiyaç sahiplerinin ödeyemediği su faturaları artık askıda fatura uygulamasıyla hayırseverler tarafından ödenecek.

BOLD – İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı askıda fatura kampanyası diğer şehirlere örnek olmaya devam ediyor. İstanbul’dan sonra İzmir ve Muğla’da uygulamaya konulan askıda faturayı şimdi de Antalya Büyükşehir Belediyesi başlattı. Antalya Büyükşehir Belediyesi su faturaları için askıda fatura uygulaması başlattığını internet sitesinden duyurdu.

ÖDEYEMEYENLER FATURALARI ASKIYA BIRAKABİLECEK

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in talimatıyla askıda fatura uygulaması başlatıldı. Askıda fatura uygulaması ihtiyaç sahipleri ve hayırseverleri bir araya getiriyor. Su faturalarını ödeyemeyen vatandaşlar abonelik bilgilerini girip faturalarını askıya bırakabilecek. Antalya Su ve Atık Su İdaresi (ASAT) faturaları için düzenlenen uygulamadaki formu doldurarak işlemi tamamlayabilecekler.

FATURALAR İNCELENDİKTEN SONRA ASKIYA ÇIKARILIYOR

Antalya’da askıda fatura uygulamasına katılmak için internet sitesinde yer alan “askıda fatura bırak” ekranındaki formun doldurulması gerekiyor. Belediyenin sosyal inceleme biriminde bilgiler incelendikten sonra uygun görüldüğü takdirde faturalar askıya alınıp bir hayırsever tarafından ödenmek üzere askıya çıkarılıyor.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »

Görevden alınan hakim Ayşe Sarısu Pehlivan: Konuşmayın, susun diyorlar ama geri adım atmam!

HSK’nın ölüm orucunda hayatını kaybeden İbrahim Gökçek ile ilgili paylaşımından dolayı görevden uzaklaştırdığı Hakim Ayşe Sarısu Pehlivan, “Geri adım atmam. Vatan kimsenin tekelinde değil. Ölümü, kavgayı mı savunsaydım” dedi.

BOLD – Hakimler ve Savcılar Kurulunun kararıyla 3 aylığına görevden uzaklaştırılan Hakim Pehlivan, amacın gözdağı vermek olduğunu söyledi. Pehlivan, “Çapulcu kesim aydınları hedef alıyor. Birileri onların oyuncağı oluyor. Geri adım atmam çünkü benim düşüncem yanlış değil” ifadelerini kullandı.

Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’le ilgili paylaşımının ardından sosyal medyada ve yandaş medya tarafından hedef gösterilen Hakim Ayşe Sarısu Pehlivan, Cumhuriyet’e konuştu.

HSK’NIN BULUNDUĞU DURUM ÇOK VAHİM

Pehlivan, şunları söyledi: “Kamuoyunun linç kampanyasının nelere mal olduğunu görmüş olduk. Bir kesim, bizim gibi aydın, demokrasi ve insan hakları diyen insanları yok etmek için elinden geleni yapıyor. Çapulcu kesim aydınları hedef alıyor. Maalesef birileri onların oyuncağı oluyor. Ben burada geri adım atmam, çünkü benim düşüncem yanlış değil. İnsan haklarını ve yaşamı savundum. Ölümü, kavgayı mı savunsaydım? İnsan ve aydın olarak yaşam hakkını savunmak zorundayım. Hiç gerekçe olmadan 3 ay boyunca tedbiren görevden alındım, şaşkınım. Tabii ki bu karar bana ve benim gibi düşünenlere gözdağı vermek. ‘Konuşmayın, susun’ diyorlar. İnsan olarak bunu söyledim. Bu düşüncemden vazgeçemem. Söylemlerim yanlış değil. Ölümler üzerine söylenen bir cümle. HSK’nin bulunduğu durum çok vahim. Aslında bu durum tartışılmalı”

“Annem melek oldu, ben yalnızım, babamı istiyorum”

medyabold
Devamını Oku »

Fişçi Tümamiral Cihat Yaycı kızağa çekildi

Geliştirdiğini iddia ettiği yöntemle binlerce subay, astsubayın silahlı kuvvetlerden atılmasına neden olan Tümamiral Cihat Yaycı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığından alındı.

BOLD – Uluslararası krize sebep olan Libya ile Türkiye arasındaki deniz yetki alanları sınırlandırılması anlaşmasının mimarı olarak bilinen Tümamiral Cihat Yaycı, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığından alınarak Genelkurmay Başkanlığı emrine atandı.

“EK LİSTEDE KİMLİĞİ YAZILI AMİRAL”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile yayımlanan atama kararında şu ifadelere yer verildi: “Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin uncu maddesinin birinci fıkrası gereğince, EK listede kimliği yazılı amiralin, ismi hizasında belirtilen görev yerine atanmasına karar verilmiştir.”

TÜM AMİRAL CİHAT YAYCI’NIN FİŞLEME SİSTEMİ NASIL ÇALIŞIYOR?
  • Başta Deniz Kuvvetleri’nde uygulanan ve kamuoyunun ‘fetömetre’ olarak bildiği Amiral Cihat Yaycı’nın geliştirdiği fişleme sistemi, 72 ana ve 253 alt kriterden oluşuyor.
  • Bu kriterlerin puanlamasıyla cemaat bağlantılı olduğundan şüphe duyulanlar listeleniyor.
  • Sistem 7 başlık altında tüm bilgileri derleyip topluyor.
  • Kimlik bilgileri 8 ana kriterden, eğitim bilgileri 1 ana, 29 alt kriterden, sınav bilgileri 4 ana, 15 alt kriterden, sosyal bilgileri 7 ana, 16 alt kriterden, meslek bilgileri 19 ana, 87 alt kriterden, resmi kurumdan edinilen bilgiler 24 ana, 96 alt kriterden, tahkikat bilgileri ise 4 ana ve 10 alt kriterden oluşuyor.
  • Fişlenenlerin eğitim ve iş yaşamı, sicilleri, aldığı puanlar, aile bağları, evlilik hikayeleri, görev yaptıkları yerlerin özellikleri, katıldıkları kurslar, yaptıkları yüksek lisans ve doktoraların seyri, yakın çevresinin eğitim faaliyetleri, mali hareketlilikler gibi birçok ayrıntı sistem ile kayıt altına alınıyor.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »

Elektrik faturasına ödeyemeyene acımadılar: 900 bin ailenin elektriği kesildi, 118 bin kişi icralık

Birçok devlet salgın nedeniyle vatandaşlarına yardımları artırıp faturalarını ötelerken, Türkiye’de halkın kaderi firmaların insafına bırakıldı. Salgın döneminde 900 bin ailenin elektriği kesilirken, 118 bin hane ise ödeyemediği fatura nedeniyle icralık oldu.

BOLD – Elektrik dağıtım şirketleri, salgın döneminde de fatura ödemelerini ertelemedi ve çok sayıda vatandaşın elektriği kesildi. Koronavirüs salgını süresince 900 bin hanenin borcundan dolayı elektriği kesildiği, 118 bin hane ise ödeyemediği borçlarından ötürü icralık oldu.

HER AY 59 MİLYON ADET ELEKTRİK FATURASI KESİLİYOR

Sözcü’den Ali Ekber Ertürk’ün haberine göre, Enerji Bakanı Fatih Dönmez, CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın bu konudaki soru önergesini yanıtladı. Bakan, Türkiye’de elektrik abonelerine her dönem 59 milyon 238 bin 582 adet fatura gönderildiğini ve 2020 Şubat aynı sonu itibarıyla bunlardan yüzde 1.52’sinin faturaları ödeyemediği için elektriklerinin kesildiğini açıkladı. Borcundan dolayı icraya verilenlerin de yüzde 0.2 olduğunu belirtti.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »

Ziraat Bankasından kar açıklaması

Kamuyu Aydınlatma Platformu’na açıklama yapan Ziraat Bankası, bu yılın ilk üç ayında konsolide olmayan net kârının 1 milyar 871 milyon 451 bin lira olarak gerçekleştiğini bildirdi.

BOLD – Ziraat Bankasının konsolide olmayan net kârı, bu yılın ilk çeyreğinde 1,9 milyar lira oldu. Banka, 2019’u yüzde 22 kâr azalışı ile 6.2 milyar lira ile kapatmıştı.

2019’UN İLK ÇEYREĞİNDE KAR 1.1 MİLYARDI

Ziraat Bankası tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamaya göre, bankanın konsolide olmayan net kârı, ocak-mart döneminde 1 milyar 871 milyon 451 bin lira olarak gerçekleşti. Geçen yılın ilk çeyreğinde banka 1 milyar 101 milyon 821 bin lira net kâr elde etmişti.

BANKANIN KARI GEÇEN YIL YÜZDE 22 AZALDI

Ziraat Bankasının 2019 yılı toplam net kârı bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 22 azalarak 6.19 milyar lira seviyesinde gerçekleşmişti. Konsolide olmayan verilere göre 4. çeyrekte 2.342.714.000 TL net kar elde eden bankanın 2019 yılı toplam net karı 6.186.888.000 TL’ye ulaştı. Buna göre, bankanın 2019 yılı toplam net karı bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 22 oranında azalmış oldu.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »

“Annem melek oldu, ben yalnızım, babamı istiyorum”

Annesi Hicran Dalga’yı 8 ay önce görüş yolunda geçirdikleri trafik kazasında kaybeden Sibel Erva Dalga bugün 5 yaşına girdi. Bu onun babasız beşinci, annesiz ilk doğum günü.

SEVİNÇ ÖZARSLAN

BOLD ÖZEL – Babası Lütfü Dalga hapse girdiğinde Sibel Erva 2,5 aylıktı. Geçen yıl doğum günü yaklaştığında annesi, “Kaç doğum günü geçti, hiçbirinde babası yoktu. Galiba bu sefer de olmayacak. Kızım bizi aynı evin içinde hiçbir arada görmedi. Evde ya da dışarıda birlikte hiç anımız yok. İnşallah 5. yaş gününde yanımızda olur.” demişti. Olamadı. Sibel Erva sadece babasız değil bu sefer annesiz de kaldı. Hem öksüz hem yetim kaldı. Daha babasını tanıyamadan, babanın ne demek olduğunu anlamadan, annesizliğin acısını tatmak zorunda kaldı. 8 aydır Sibel’in her günü annesinin nereye gittiğini sormakla geçiyor. Bir gün gökyüzüne, bir gün toprağa, bazen halasına, amcalarına, soruyor, hep soruyor. Geceleri babaannesiyle, gündüzleri anne-babasının fotoğrafıyla uyuyor. Annesinin adı geçince suratı asılıp susuyor.

Sibel bir gün babaannesine “Ben ölmek istiyorum” dedi. Nedenini sorduklarında kekeleyerek “Çünkü Allah’ı görmek istiyorum” diye cevap verdi. Aslında görmek istediği annesiydi. Başka bir gün gökteki bulutları göstererek “Benim annem şu bulutların üstünde mi?” cümlesi döküldü dilinden. Kazada ayağı kırılan Sibel aslında her şeyin farkındaydı. Annesinin cenazesi için köylerine gelen kalabalığı gördükçe, herkesin ondan saklamak istediği gerçeği fark ettikçe “Ben biliyorum, annem öldü, ağzından kan geliyordu.” deyivermişti. Kazadan sonra, gecenin karanlığında annesinin dere kenarındaki yaralı bedenine sarılıp kurtarılmayı bekleyen bir çocuk o anı nasıl unutacak, hangi cümle onu teselli edecek.

MEZARDA ANNELER GÜNÜN KUTLAMASI

ALLAHIM ANNEMİ CENNETİNE KOY

Sibel Erva, geçen hafta sonu bütün dünyanın coşkuyla kutladığı Anneler Gününde, Trabzon Çaykara ilçesi Köknar Köyüne defnedilen annesinin mezarının başucundaydı. Annesiz geçireceği bu özel günde kuzenleri ve halalarıyla birlikte ziyarete gitti. Mezarlığın tahta çitlerine oturup annesinin toprağına papatyalar serpiştirdi. Başucuna kuzenlerinin hazırladığı “Anneler Günün kutlu olsun” yazısını bıraktı. Sibel o gün “Allah’ım annemi Cennetine koy” diye dua etti.

HAPİSTE SESSİZLİĞE GÖMÜLEN BİR BABA…

3 yıl 8 aydır Rize Cezaevinde tutuklu bulunan Lütfü Dalga, Sibel’in bütün ilklerini ya camın arkasından ya da açık görüşlerde gördü. Gülmesini, ağlamasını, ilk dişini, ilk anne-baba demesini, hatta ilk adımlarını… Eşini kaybeden, küçük kızını da köydeki yaşlı annesine teslim eden Lütfü Dalga o günden beri hiçbir zaman normale dönemedi, içine kapandı. Kendi ifadesiyle koğuş arkadaşlarıyla günde 5-6 cümleden fazla konuşmadı, hala öyle, konuşamıyor. Cenazede “Artık sabretmek için bir sebebim kalmadı.” demişti. Naime ve Betül’ünü görüş yolunda kaybeden Türkçe öğretmeni Enes Evren Civelek gibi, geceleri demir parmaklıklardan baktığı gökyüzüne, gündüzleri hapis duvarlarına haykırıyor acısını kim bilir…

Sibel’in babasına kavuşmasına maalesef daha çok var. Cemaat soruşturmaları kapsamında 1 Ağustos 2016’da tutuklanan polis memuru Lütfü Dalga 7,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Dosyası Yargıtay aşamasında. Hakkındaki suçlamalar bankaya para yatırmak, dernek üyeliği, gazete aboneliği, Bylock gibi hiçbir hukuk sisteminde suç kapsamına girmeyecek şeyler. 15 Temmuz’dan bu yana birçok çocuk yaşanan bu hukuksuzlukların, hak ihlallerin kurbanı oldu, bedelleri onların minicik omuzlarına yüklendi. Ahmetler, Naimeler, Betüller gitti, Sibel gibi aynı anda hem annesiz, hem babasız bırakılan çocuklar kaldı.

Hicran-Lütfü dalga ve kızları Sibel Erva, bir görüş gününde.

DARMADAĞIN OLAN İKİ AİLE

Sibel’in annesini kaybettiği kazada aslında iki aile birden darmadağın olmuştu. Hem annesinin hem babasının tarafından toplam 5 kişi öldü. Karslı Hicran Dalga, kazadan önceki hafta sonu ailesiyle birlikte Hatay’a gelin giden kız kardeşlerinin düğüne katılmıştı. Düğünden sonra, 19 Eylül 2019 Pazar akşamı hep birlikte ‘görüş yolu’na yola çıktılar. İstikamet Rize Cezaeviydi. Hatay’dan Rize’ye gideceklerdi, yol uzun, vakit dardı. Lütfü Dalga’nın görüş saati sabah erken olduğu için ona yetişmek istiyorlardı. Arabada Hicran Dalga ve Sibel’in dışında, Dalga’nın iki erkek kardeşi, görümcesi ve en küçüğü 1 yaşında olmak üzere 3 küçük yeğeni vardı. Arabayı küçük erkek kardeşi Fatih Umuç kullanıyordu. 16 BLA 93 plakalı otomobil Sivas Pınarbaşı-Şarkışla karayolunda dere yatağına devrildi.

Kazada abi Hakan Umuç (35) ve oğlu Yunus Emre Umuç (1) olay yerinde; diğer çocuklar Yusuf Kenan Umuç ve Yavuz Selim Umuç (9) hastanede hayatını kaybetti. Üç çocuğun annesi Aysun Umuç (32), Fatih Umuç (23), Hicran Dalga (32) ve Sibel, Sivas’ta hastaneye kaldırıldı. Hicran Dalga ağır yaralıydı. 5 gün dayanabildi. 25 Eylül 2019’da hayatını kaybetti. Hicran Dalga’nın cenazesi eşinin köyüne, kardeşinin ve yeğenlerinin cenazeleri ise Sarıkamış’a defnedildi. Oğlunu, kızını ve 3 torununu toprağa veren Casim Umuç’un Kürtçe ağıtlarının yankısı da hala kulaklarda…

Kaza anından geriye bu düğün fotoğrafı kaldı.

BİR ÇOCUĞUN DOĞUM GÜNÜ MESAJI

80’li yaşlardaki hasta babaannesinin yanında kalan Sibel Erva’nın babasının tahliye edilmesi için sosyal medyada #LütfüDalgaTahliyeEdilmeli #Ervababasınakavuşsun diye etiketler açıldı. Annesini kaybeden, yaklaşık 4 yıldır da babasından uzak olan Sibel Erva’nın hiç olmazsa babasına kavuşması için çağrıda bulunuldu ama kimse duymadı. Bir kez daha, bu kez Sibel sesleniyor: “Annem melek oldu, ben yalnızım, babamı istiyorum.”

Sibel Erva, kazada ölen dayısı Hakan Umuç ve annesiyle birlikte.

Sibel Erva, babaannesiyle birlikte yaşadığı Köknar Köyündeki evlerinde.

Görüş yolu yine ölüm yolu oldu: Baba ve 3 çocuğu hayatını kaybetti

Görüş yolu kazasından bir acı haber daha geldi: Hicran Dalga hayatını kaybetti

Eşini kazada kaybeden tutuklu Lütfü Dalga: Artık sabretmek için bir sebebim kalmadı

medyabold
Devamını Oku »

Konut satışlarına salgın darbesi

Koronavirüs salgınının Türkiye’de en çok hissedildiği Nisan ayında konut satışları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 55.5 azaldı. TÜİK verilerine göre Nisan ayında Türkiye genelinde 42.783 konut satışı gerçekleştirildi.

BOLD – Türkiye genelinde konut satışları Kovid-19 salgını nedeniyle nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 55.5 azalarak 42.783 oldu. Bu yılın ilk dört ayında ipotekli konut satışının yüzde 141.4 artması dikkat çekti.

EN ÇOK KONUT SATIŞI İSTANBUL’DA

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nisan ayı konut satış rakamlarını açıkladı. Verilere göre Türkiye genelinde nisan ayında ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 23.9 azalış göstererek 17.088 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 39.9 olarak gerçekleşti. Konut satışlarında, İstanbul 6.113 konut satışı ile zirvede yer aldı. İstanbul’u, 4 bin 500 konut satışı ile Ankara, 2 bin 533 konut satışı ile İzmir izledi.

İPOTEKLİ KONUT SATIŞINDA REKOR ARTIŞ

Verilere göre ocak-nisan döneminde ise 383.821 konut satışı gerçekleşerek, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8.9 oranında artış gösterdi. Ocak-nisan döneminde ipotekli konut satışı yüzde 141.4 artarak 146 bin 387 oldu. İkinci el konut satışları ise nisanda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 52.1 azalış göstererek 27 bin 935’e geriledi.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »

FED’ten finansal sektör için kırılganlık uyarısı

Yayımladığı Finansal İstikrar Raporu’nda salgının ekonomiye etkilerine dikkat çeken ABD Merkez Bankası, ABD’deki ekonomik faaliyetin benzeri görülmemiş bir hızda daraldığı ve işsizlik oranının yükseldiğini hatırlattı. FED, raporunda finansal kuruluşların sıkıntı yaşayabileceklerine vurgu yaptı.

BOLD – ABD Merkez Bankası (Fed), Finansal İstikrar Raporu’nun Mayıs 2020 sayısında, yeni tip koronavirüs salgını ve ekonomiye yönelik görünümün belirsizliğine işaret etti. Raporda “Finansal sektör kırılganlıkları kısa vadede büyük ihtimalle daha belirgin olacak” ifadesine yer verildi.

EKONOMİK FAALİYET DARALDI, İŞSİZLİK ARTTI

Fed, Amerikan finansal sistemindeki mevcut duruma ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı Finansal İstikrar Raporu’nun Mayıs 2020 sayısını yayımladı. Kovid-19 salgını ve buna karşı alınan önlemlerin mart ayının ortasından itibaren bazı ekonomik sektörleri durma noktasına getirdiğine vurgu yapılan raporda, ABD’deki ekonomik faaliyetin benzeri görülmemiş bir hızda daraldığı ve işsizlik oranının nisanda yüzde 14,7’ye yükseldiği hatırlatıldı.

FİNANSAL KURULUŞLAR İÇİN KRİTİK UYARI

Salgının ekonomik etkilerine karşı alınan önlemlerin hatırlatıldığı raporda, 2008’den bu yana uygulanan finansal reformların sektörün dayanıklılığını artırmasına rağmen finansal sistemin yine de şok yaşadığı kaydedildi. Raporda, “Finansal sektör kırılganlıkları kısa vadede büyük ihtimalle daha belirgin olacak” ifadesi kullanıldı. Bankacılık sektörü de dahil olmak üzere finansal kuruluşların sıkıntılar yaşayabileceği uyarısında bulunulan raporda, mevcut kırılganlıklara işaret edilerek, varlık fiyatlarının birçok piyasada oynak bir seyir izlediği kaydedildi.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »

Koronavirüs salgını bütçedeki açığı büyüttü

Mart ayından beri Türkiye’yi etkisi altına alan ve ekonomiyi durma noktasına getiren koronavirüs, bütçeyi de olumsuz etkiledi. Salgın nedeniyle bütçe açığı beklenenin üzerinde çıktı ve faiz dışı açık yüzde 97.6 artarak 26.1 milyar liraya ulaştı.

BOLD – Bütçe açığı nisanda yüzde 135.8 artarak 43.2 milyar lira, ilk 4 ayda 33.6 artarak 72.8 milyar lira oldu. Yıllık açık hedefinin yarısı 4 ayda aşıldı.

BÜTÇEDEKİ AÇIK ARTIYOR

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre salgının da etkisiyle bütçedeki açık artmaya devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı nisan ayı merkezi yönetim bütçesi verilerine göre nisanda bütçe giderleri yüzde 42.7 artarak 108.4 milyar TL, gelirler yüzde 13.1 artarak 65.2 milyar TL oldu. Bütçe açığı yüzde 135.8 artarak 43.2 milyar lira, faiz dışı açık yüzde 97.6 artarak 26.1 milyar liraya ulaştı. İlk 4 ayda giderler 393.8 milyar TL, gelirler 321 milyar TL oldu. Bütçe açığı ise 72.8 milyar liraya yükseldi.

VERGİ YERİNDE SAYDI, GÖREV ZARARLARI ARTTI

Faiz harcamaları nisanda yüzde 235 artarak 17 milyar TL, faiz hariç harcamalar 91.3 milyar TL oldu. Nisan 2019’da 33.3 milyar lira olan cari transfer bu yıl 51.4 milyar liraya yükseldi. İlk 4 ayda 131.6 milyar liradan 174.2 milyar liraya fırladı. Martta 7 milyar lira olan görev zararı da nisanda 18.3 milyar liraya çıktı. Geçen yıl nisanda 48.7 milyar lira olan vergi gelirleri bu yıl nisanda yüzde 0.7 artışla 49.1 milyar liraya çıktı. Geçen yıl nisanda 14.2 milyar lira olan gelir vergisi geliri bu yılın aynı ayında 12.1 milyar liraya geriledi.

KDV VE ÖTV’DE YÜKSELİŞ

Vergiyi nisanda yurttaş sırtladı. Dahilde alınan KDV 4.2 milyar liradan 9.1 milyar liraya, ÖTV 10.5 milyar liradan 12.9 milyar liraya yükseldi. Geçen yılın 4 ayında 203 milyar lira olan vergi gelirleri bu yılın aynı döneminde 225.2 milyar liraya çıktı. Mal ve hizmet alım giderleri nisanda 5.8 milyar lira, 4 ayda 21.4 milyar lira oldu. Martta 35.3 milyon lira olan temizlik malzemesi alımları nisanda 80.7 milyon liraya, tıbbi malzeme ve ilaç alımları 167.7 milyon liradan 335.9 milyon liraya yükseldi.

NİSANDA SGK’NIN GÖREV ZARARI 17.6 MİLYAR OLDU

Örtülü ödenek harcamaları, nisanda 124.9 milyon lira, 4 ayda 690.1 milyon lira oldu. Devletin kiralar için ödediği miktar martta 123.7 milyon lira iken nisanda 336.5 milyon liraya, hizmet binaları için ödenen kiralar 37.6 milyon liradan 217.7 milyon liraya çıktı. SGK’nin görev zararı martta 5.9 milyar liraydı, nisanda 17.6 milyar lira oldu. SGK’ye nisanda 14.9 milyar, 4 ayda 43.5 milyar lira Hazine yardımı yapıldı. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler nisanda 213.7 milyon lira, hanehalkına yapılan transferler 5 milyar lira, sosyal amaçlı transferler 2.8 milyar lira oldu.

Devlet Bahçeli Seçim Kanunu’nda değişiklik istiyor

medyabold
Devamını Oku »