6 Şubat 2021 Cumartesi

Boğaziçi eylemlerinde tutuklananların sayısı 8’e yükseldi

Boğaziçi eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle mahkemeye sevk edilenlerden 4’ü daha tutuklandı, 2 kişi için ise “ev hapsi” kararı çıktı. Boğaziçi eylemleri nedeniyle tutuklananların sayısı toplamda 8’e yükseldi.

BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Melih Bulu’yu dışarıdan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atamasının ardından başlayan eylemler kapsamında 4 kişi daha tutuklandı. Tutuklanan kişi sayısı ise 8’e yükseldi.

NÖBETÇİ HAKİMLİK TUTUKLAMA KARARI VERDİ

Kadıköy’de düzenlenen eylemde gözaltına alınan 6 kişi, tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Bu kişilerin Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesi’nde Nöbetçi Sulh Ceza hakimliğindeki işlemleri tamamlandı. Hakimlik, sorgular sonucu Ömer Şengel, Necmettin Erdem, Akın Karakuş ve Murat Can Demir için tutuklama, 2 kişinin de ev hapsine karar verdi. Son kararlarla birlikte Boğaziçi eylemlerinde tutuklananların sayısı 8’e yükseldi. 24 kişi için de ev hapsi kararı verildi.

“BİR GÜN HAPİS YATMAYACAK KİŞİLER TUTUKLANDI”

Anadolu Adliyesi’nde bulunan CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Sera Kadıgil, Twitter’dan yaptığı paylaşımda tutuklamalara ‘toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet’, ‘görevi yaptırmama’ ve ‘kamu malına zarar’ gibi suçlamaların yöneltildiğini belirterek, “Üst sınırdan ceza alsa bir gün hapis yatmayacak kişiler tutuklandı” yorumunda bulundu.

Yazıcıoğlu davasında karar: 3 kamu görevlisine 1 yıl 2 ay hapis cezası

 

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan, 6 üniversiteye daha kayyum rektör atadı

AKP’li Melih Bulu’nun dışarıdan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına yönelik eylemlerin sürdüğü bir dönemde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 6 üniversiteye daha dışarıdan rektör ataması dikkat çekti.

BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 6 üniversiteye başka üniversitelerden rektör atadı. Erdoğan, geçen ay da AKP’li Melih Bulu’yu dışarıdan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atamıştı.

KAYYUM REKTÖR ATAMALARI SÜRÜYOR

Erdoğan’ın imzasıyla üniversitelere rektör atama kararları Resmi Gazete’de yayımlandı. Erdoğan’ın 6 üniversiteye dışarıdan atama yapması dikkat çekti. Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Mehmet Biber, Ardahan Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde akademisyen olan Prof. Dr. İdris Demir, Batman Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Harran Üniversitesi Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü’ne, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Namık Ak Karamanoğlu, Mehmetbey Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Turgay Uzun, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandı.

Ümit Nağmeleri’nden yeni rap klip: Çay koy Keçeli! Yeniden başlıyoruz

medyabold
Devamını Oku »

Ümit Nağmeleri’nden yeni rap klip: Çay koy Keçeli! Yeniden başlıyoruz

Ümit Nağmeleri, genç müzisyen Çelebi Yıldız’ın Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin “Çay koy Keçeli! Yeniden başlıyoruz!” ifadelerinden ilham alarak hazırladığı ‘Haydi Kalk’ isimli klibini Youtube kanalı üzerinden yayınladı. 

BOLD – Ümit Nağmeleri, Türkiye’de Hizmet Hareketi’ne yönelik baskı ve zulme sessiz kalmayan genç müzisyen Çelebi Yıldız’ın hazırladığı ‘Haydi Kalk’ isimli klibini yayınladı.

KLİP RAP TARZI MÜZİKLERDEN OLUŞUYOR

Genç müzisyen Yıldız, şarkısını hayatının önemli bir kısmını sürgünde geçiren Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin “Çay koy Keçeli! Yeniden başlıyoruz!” ifadelerinden ilham alarak hazırladı. Yıldız kendine has bir üslup ile hem sözlerini hazırladı hem de rap tarzında bir müzik yaptı.

“OTURUP PASLANMA YERİNDEN KALK”

Klibinde ümit mesajları veren Yıldız, “Başımız dik, alnımız ak, Boş laf edenlere asma kulak, Yolun doğru önüne bak, Oturup paslanma yerinden kalk” dedi.

“ÇAY KOY KEÇELİ, YENİDEN BAŞLIYORUZ”

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, baskının zirveye ulaştığı, hizmetin durma noktasına geldiği dönemde bir talebesinin “Üstadım ne yapacağız, her şeyi kaybettik” diye sorması üzerine, “Çay koy keçeli, yeniden başlıyoruz” diye cevap vermişti.

 

 

Yazıcıoğlu davasında karar: 3 kamu görevlisine 1 yıl 2 ay hapis cezası

medyabold
Devamını Oku »

Başkanlık sistemi ile faize ödenen para katlandı

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından başkanlık sistemine geçişin yapıldığı 2018 yılına kadar yıllık 45-55 milyar lira arasında faize ödeme yapılırken, bu rakam 2018 yılından itibaren hızla arttı. 2018’de 74 milyara çıkan faiz ödemesi, geçen yıl 121 milyar liraya yükseldi. 

BOLD – Faize karşı sert söylemleri ile dikkat çeken AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından beri bu söylemlerini sürdürüyor. Erdoğan’ın faizse yönelik sert söylemlerinin aksine resmi veriler, Hazine’nin yaptığı faiz ödemelerin her geçen yıl arttığını gösteriyor.

YILDA ÖDENEN FAİZ, ARTIK İKİ AYDA ÖDENİYOR

Faiz ödemelerinin AKP hükumetleri döneminde rekor üstüne rekor kırdığı ortaya çıktı. AKP’nin iktidara geldiği dönemde yılda ödenen faiz, artık iki ayda ödenir hale geldi. Geçen ay Hazine’nin ödediği faiz, tüm ocak aylarında ödenen faiz miktarlarını aşarak 21 milyar lira ile rekor kırdı.

18 YILDA FAİZE 1 TRİLYON 53 MİLYAR LİRA ÖDENDİ

AKP iktidarı döneminde bütçeden iç ve dış borçlar için toplam 1 trilyon 53 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. 2003 yılından 2018 yılına kadar 45-55 milyar lira arasında yıllık faiz ödemesi yapan Hazine’nin faiz yükü başkanlık sistemine geçildiği bu yıldan itibaren ise hızla arttı. Hazine 2018 yılında 73,9 milyar lira, 2019 yılında 99,9 milyar lira, geçen yıl ise 121,2 milyar lira faiz ödemesi yaptı.

İŞTE HAZİNE’NİN AKP DÖNEMİNDE FAİZE ÖDEDİĞİ PARA

2003 yılında 58,6 milyar lira
2004 yılında 56,4 milyar lira
2005 yılında 45,6 milyar lira
2006 yılında 45,9 milyar lira
2007 yılında 48,7 milyar lira
2008 yılında 50,6 milyar lira
2009 yılında 53,2 milyar lira
2010 yılında 48,2 milyar lira
2011 yılında 42,2 milyar lira
2012 yılında 48,4 milyar lira
2013 yılında 49,9 milyar lira
2014 yılında 49,9 milyar lira
2015 yılında 53,1 milyar lira
2016 yılında 50,2 milyar lira
2017 yılında 56,8 milyar lira
2018 yılında 73,9 milyar lira
2019 yılında 99,9 milyar lira
2020 yılında 121,2  milyar lira.

 

Yazıcıoğlu davasında karar: 3 kamu görevlisine 1 yıl 2 ay hapis cezası

medyabold
Devamını Oku »

32 ilde Cemaat operasyonu: 114 gözaltı ve 43 tutuklama var

Cemaat soruşturmaları kapsamında İstanbul merkezli 32 ilde yapılan operasyonlarda 114 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 43’ü tutuklanarak cezaevine gönderildi.

BOLD – Gazete Duvar’da yer alan habere göre polis, 32 ilde 154 kişi hakkında verilen gözaltı kararı üzerine eş zamanlı operasyonlar düzenledi. Askeri personelden sorumlu ‘mahrem imam’ olmakla suçlananlardan 114’ü gözaltına alındı.

Diğer yandan hakkında gözaltı kararı olan 13 kişinin yurt dışında olduğu, 27 kişinin ise yakalanmasına yönelik çalışmaların devam ettiği belirtildi.

Gözaltına alınan 114 kişiden 33’ü itirafçı olmasının ardından savcılık talimatı ile emniyetten serbest bırakıldı. Geri kalan 81 kişiden 38’i hakkında ise hakkında adli kontrol hükümleri uygulandı. 43 kişi ise tutuklanarak cezaevine gönderildi.

medyabold
Devamını Oku »

Yazıcıoğlu davasında karar: 3 kamu görevlisine 1 yıl 2 ay hapis cezası

Eski Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili davada karar çıktı. Yargıtay’da görülen davada dönemin Valisi Mehmet Niyaz Tanılır, eski İl Jandarma Komutanı Sezai Akgün ve eski İl Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek’e “görevi kötüye kullanma” suçundan 1 yıl 2’şer ay hapis cezası verildi.

BOLD – Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybetmesinden 12 yıl sonra davada karar çıktı. 6 sanığa beraat kararı çıkarken 3 kamu görevlisine “görevi kötüye kullanma” suçlamasından 1 yıl 2’şer ay hapis cezası verildi.

DAVA YARGITAY’DA GÖRÜLDÜ

Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde görülen davada duruşmaya tutuksuz sanıklar eski Jandarma Genel Komutanlığı Bilgi Sistemleri Teknisyeni Süleyman Akdoğu, eski Kahramanmaraş Sivil Savunma Müdürü Hüsamettin Bulut ve dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Gürsel Aktepe katıldı.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNDAN CEZA

Diğer sanıklar dönemin Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır, eski Vali Yardımcısı Servet Güngör, eski Emniyet Genel Müdürlüğü Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Temsilcisi Hüseyin Keskinkılıç, dönemin Jandarma Genel Komutanlığı TİB Temsilcisi Yaşar Kalkan, eski İl Jandarma Komutanı Sezai Akgün, eski İl Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu ve hayatını kaybedenlerin yakınları da hazır bulundu.

Mahkeme heyeti dönemin Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyaz Tanılır, eski İl Jandarma Komutanı Sezai Akgün ve  eski İl Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek’e ‘görevi kötüye kullanmaktan’ ceza verdi. Cezada sanıkların fiilden sonraki davranışlarını göz önünde bulundurarak TCK’nin 62/1. maddesindeki indirimi uygulamadı. Diğer 6 sanığın beraatlerine karar verildi.

YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜNDE NELER YAŞANDI?

Yazıcıoğlu’nun, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat- Yerköy mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopter 25 Mart 2009 tarihinde düştü. Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin naaşına kazadan 48 saat sonra 17 gönüllü köylü tarafından ulaşıldı. Kazadan sonra helikopterin beyninin söküldüğüne ait görüntüler ortaya çıkarken, kazanın suikast olduğuna yönelik şüpheler kuvvetlenmişti. Ayrıca dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuyla ilgili Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirmiş, kurul ölümün şüpheli olduğuna dair rapor yayınlamıştı. Aradan geçen 12 yıla rağmen helikopterin neden düştüğü sorusuna cevap verilemedi.

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’de kullanılan CoronaVak aşısına Çin’den ‘koşullu’ onay

Sinovac’ın ürettiği Kovid-19 aşısına beklenen onay çıktı. Çin Ulusal Tıp Ürünleri İdaresi, Türkiye’nin de sipariş ettiği ve Sinovac’ın geliştirdiği “CoronaVac” adlı koronavirüs aşısına ‘koşullu’ olarak yaygın kullanım onayı verdi. ‘Koşullu onay’ klinik çalışmaları tamamlanmadığı halde sınırlı kullanımda işe yaradığı belirlenen ilaçlara veriliyor.

BOLD – Çinli Sinovac firması tarafından Kovid-19’a karşı geliştirilen CoronaVac adlı aşının “koşullu” olarak yaygın kullanımına onay verildiği açıklandı. CoronaVac, Sinopharm tarafından geliştirilen aşıdan sonra Ulusal Tıp Ürünleri İdaresi tarafından onay alan ikinci Çin aşısı oldu.

KLİNİK ÇALIŞMALAR TAMAMLANMADI

Çin’de koronavirüs bulaşma riski olan bazı gruplara uygulanan Sinovac aşısının bu onay ile yaygın kullanımı mümkün olacak. Koşullu onay, klinik çalışmaları tamamlanmamış olmasına rağmen, sınırlı kullanımda işe yaradığı tespit edilen ilaçlara veriliyor.

GÜVENİLİRLİĞE İLİŞKİN ONAY BEKLENİYOR

Sinovac’tan yapılan açıklamada, aşının “etkisi ve güvenilirliğine ilişkin sonuçların daha onaylanması gerektiği” belirtildi. Sinovac, Brezilya’da yürütülen çalışmalara göre aşının enfeksiyonu engellemede yüzde 50 civarında etkili olduğunu, tıbbi müdahale gerektirecek vakaları engellemede ise etkisinin yüzde 80 civarında olduğunu bildirmişti.

Açıklamada, “Bu sonuçlar aşının güvenilirliğinin iyi olduğunu ve bütün yaş gruplarında bağışıklığın sağlanmasında etkili olduğunu gösteriyor” denildi. Çinli Sinovac şirketinin ürettiği aşı Türkiye’de bin 300’e yakın gönüllü üzerinde denenmiş ve Faz-3 çalışmalarına ilişkin ön değerlendirme raporunda aşının yüzde 91,25 oranında koruma sağladığı açıklanmıştı.

Aralık ayında yaygın kullanım onayı alan Sinopharm aşısının Covid-19’a karşı yüzde 79 etkili olduğu açıklanmıştı. BioNTech ve Moderna’nın geliştirdiği aşıların ise enfeksiyonu engellemede yüzde 90’dan fazla etkili olduğu belirtiliyor.

ALMANYA’DA ASTRAZENECA’NIN AŞISI DAĞITIMA BAŞLANDI

Diğer yandan Almanya’da AstraZeneca firmasının üretimi olan koronavirüs aşısının eyaletlere sevkiyatı bugün başlıyor. Sadece 65 yaş altındakilere önerilen aşının ilk parti sevkiyatının 345 bin 600 doz olacağı açıklandı.

Alman Sağlık Bakanlığının verdiği rakamlara göre gelecek hafta 391 bin 200 doz aşının, ertesi hafta bir milyon dozun üzerinde, daha sonraki hafta ise 1,5 milyon doz aşı sevk edileceğini açıkladı. Almanya’nın toplam 3 milyon 200 bin doz AstraZeneca aşısı alması planlanıyor.

medyabold
Devamını Oku »

ABD S-400’den vazgeçme çağrısını yeniledi: Pozisyonumuz değişmedi

ABD bir kez daha Türkiye’ye S-400’lerden vazgeçme çağrısında bulundu. S-400’lerin F-35’lerle uyumlu olmadığının altını çizen Pentagon Sözcüsü John Kirby, “Türkiye’ye S-400 sistemlerinden vazgeçmesi çağrısında bulunuyoruz” dedi.

BOLD – Türkiye ve ABD arasındaki S-400 gerilimi sürüyor. İki ülke arasındaki ilişkiler konusunda gözler AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden arasındaki telefon görüşmesine çevrilmişken, Pentagon’dan S-400’lerden vazgeçme çağrısı geldi.

PENTAGON’DAN NATO VURGUSU

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, Türkiye’ye S-400 sistemlerinden vazgeçmesi çağrısında bulunduklarını bildirdi. Bir soruya cevap veren Kirby, Türkiye’nin uzun zamandır değerli bir NATO üyesi olduğunu ancak Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini almasının ABD ve NATO’ya olan bağlılığı ile uyuşmadığını belirtti.

“TÜRKİYE’YE SON 10 YILDA ÇOK DEFA FIRSAT TANINDI”

F-35 projesinin altını da çizen Kirby, “Pozisyonumuz değişmedi. S-400’ler F-35 ile uyumlu değil ve Türkiye’nin, bu programa katılımı (F-35) askıya alındı. Türkiye’ye S-400 sistemlerinden vazgeçmesi çağrısında bulunuyoruz. ABD’den Patriot sistemlerini almaları için Türkiye’ye son 10 yılda çok defa fırsat tanındı ancak onlar Rusya’ya gelir ve etki sağlayan S-400’leri almayı tercih ettiler” diye konuştu.

medyabold
Devamını Oku »

“Süleyman Soylu Erdoğan’ın koltuğuna göz dikti” iddiası

Amerikan İlerleme Merkezi Türkiye uzmanı Max Hoffman, İçişleri Bakanı Soylu’nun ABD’nin sert tepkisine yol açan darbe girişimi suçlaması hakkında dikkat çeken bir yoruma imza attı. AKP iktidarının zor günler geçirdiğine dikkat çeken Hoffman, Soylu’nun çıkışı için “Alttan alta Erdoğan’ı zor duruma düşürmeye çalışıyor olabilir” dedi.

BOLD – Ankara-Washington arasındaki ilişkiler, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 15 Temmuz’dan ABD’yi sorumlu tutmasıyla daha da gerildi. Soylu’nun açıklamalarına Amerikan İlerleme Merkezi Türkiye uzmanı Max Hoffman’dan çarpıcı bir yorum geldi. Hoffman, Soylu’nun bu tavrıyla Tayyip Erdoğan’ı zor durumda bırakmak istemiş olabileceğini ileri sürdü.

BIDEN HALA ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMEDİ

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni bir sayfa açma isteğine rağmen ABD Başkanı Joe Biden ile henüz beklenen telefon görüşmesini yapamadı. Ülkeler arasındaki gergin bekleyiş sürerken, Süleyman Soylu’nun 15 Temmuz için ABD’yi suçlaması gerilimi daha da artırdı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price “Üst düzey Türk yetkililerin iddiaları tümüyle asılsızdır” diyerek karşılık verdi.

ABD’NİN TÜRKİYE TAVRI NE OLACAK?

İki ülke açısından böylesine hassas bir süreçte Soylu’nun çıkışı dikkat çekti. DW Türkçe’ye konuşan Amerikan İlerleme Merkezi adlı düşünce kuruluşunun Türkiye uzmanı Max Hoffman, iki ülke arasındaki ilişkileri ve Soylu’nun açıklamalarını değerlendirdi. Hoffman, “Türk liderliği, Biden’ın Erdoğan ile arasına mesafe koymuş olmasından ve demokrasi ile insan hakları konularında yapılan açıklamalardan, artık daha sert bir ABD tavrı ile karşı karşıya bulunduklarını görmüş olabilir” dedi.

“SOYLU’NUN KENDİSİYLE İLGİLİ DE OLABİLİR”

Türkiye için Trump’tan sonra, daha çok değer temelli, liberal uluslararası düzeni savunan bir yaklaşımı olan Biden’a adapte olabilmenin hiç de kolay olmayacağını kaydeden Hoffman, “Soylu’nun bu açıklamaları, Washington’un takındığı soğuk tutumu nedeniyle Ankara’nın yaklaşımını değiştirmekte olduğunun bir göstergesi olabilir. Ama bu, aynı zamanda, Soylu’nun kendisiyle ilgili de olabilir” dedi.

“SOYLU MUHAFAZAKAR KESİMDE VELİAHT GİBİ”

Hoffman, bu sözlerine şöyle açıklık getirdi: “Soylu, geçmişte, 2016’da, ABD’yi açıkça 15 Temmuz darbe girişimine müdahil olmakla suçlayan ilk üst düzey Türk yetkiliydi. Hiçbir delil, kanıt olmamasına rağmen AKP seçmenlerinin çoğu da buna gerçekten inanıyor. İkinci bir konu da şu: Soylu alttan alta Erdoğan’ı zor duruma düşürmeye çalışıyor olabilir. Türk ekonomisi vahim bir durumda ve Türkiye’nin Batı ile gerilimlerinde bir molaya ihtiyacı var. Ancak görünen o ki Soylu, muhafazakar kesimde veliaht gibi.”

Türkiye uzmanı Hoffman’a göre Biden’ın görevi devralmasından bu yana Erdoğan ile halen bir telefon görüşmesi gerçekleştirmemiş olması, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın da çok sayıda ülkenin dışişleri bakanıyla temasa geçmesine rağmen Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’nu aramamış olması, Washington’daki yeni yönetimin AKP iktidarına yönelik mesafeli, soğuk bir tutum takındığını açıkça gözler önüne seriyor.

ABD yönetiminin şu ana kadar Erdoğan ile temas kurmamasının bir mesaj niteliği taşıyabileceğine de dikkat çeken Hoffman, “ABD yönetimi Erdoğan’a, artık Türkiye ile ilişkilerde imtiyazlara, tavizler vermeye dayalı bir yaklaşım istemediğini, transaksiyonel, alışverişe indirgenmiş ilişkilerin devamı içinse, Ankara’nın somut adımlar atması gerekeceği sinyalini vermek istiyor olabilir” değerlendirmesini yaptı.

medyabold
Devamını Oku »

Boğaziçili öğrencilerden Erdoğan’a mektup: Siz padişah değilsiniz biz de tebaanız değiliz

Boğaziçi Dayanışması, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a açık bir mektup yayınladı. Erdoğan’ın “Yürekleri yetse ‘Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir’ diyecekler” sözlerine cevap verilen mektupta “Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz” denildi.

BOLD – Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri “Günlerdir bizleri aracı kanallarla hedef gösteren 12. Cumhurbaşkanına Açık Mektubumuzdur” diyerek sosyal medya hesabından bir açıklama paylaştı. Erdoğan’ın “yürekleri yetse” çıkışına cevap verilen mektupta “Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz. Ama madem yürek demişsiniz kısaca ona da cevap verelim. Bizim hiçbir dokunulmazlığımız yok! Sizse 19 senedir bir dokunulmazlık zırhının altında esip gürlüyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Boğaziçi Dayanışması’nın Twiter hesabından yayınladığı mektubun tam metni şu şekilde:

Eylemlerin nedenleri ve taleplerin sıralandığı açık mektupta yer alan ifadelerin tamamı şu şekilde:

“Daha önce Melih Bulu’ya “Bir Provakatör Üstünde Şiir Denemeleri” şiiriyle yanıt vermiştik. Konunun asıl sorumlusunun siz olduğunuzu anlayıp yanıt vermeniz sevindirici. Bugüne kadar bizimle TÜRGEV aracılığıyla el altından görüşmeler talep ettiniz. Şimdi de bizimle basın aracılığıyla tartışmaya çalışıyorsunuz. Biz aracıları sevmiyoruz, doğrudan ve herkese açık bir şekilde konuşmayı tercih ediyoruz. Umarız siz de böyle devam edersiniz.

Önce size eylemlerimizin nedenini ve taleplerimizi hatırlatalım:

Üniversitemize öğrencileri ve öğretim üyelerini hiçe sayarak bir kayyum atadınız. Yaptığınız yasal mı? Evet her fırsatta tekrar ettiğiniz gibi yasal ama meşru değil. Bu atama, toplumda içinde zerre kadar adalet kırıntısı taşıyanı isyan ettirecek bir atama!

Üstüne üstlük, bir Cuma günü bir gece yarısı kararıyla daha; hocası, öğrencisi, emekçisi tüm kurumu sindirmek adına fakülteler açıyor, dekanlar atıyorsunuz. Üniversitemizi kendi siyasi militanlarınızla doldurma çabanız, içine düştüğünüz siyasi krizin göstergesidir. Krizinizin mağdur ettikleri günden güne büyüyor!

BOĞAZİÇİLİLER NE İSTİYOR?

Biz kendi anayasal haklarımızı toplumun tüm kesimlerinin maruz bırakıldığınız haksızlığın farkına varması için kullanıyoruz. Taleplerimiz şunlardır:

* Bu süreçte gözaltına alınan, tutuklanan bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın!

* LGBTİ+ arkadaşlarımıza ve diğer hedef gösterilen bütün gruplara yönelik itibarsızlaştırma kampanyaları sona ersin!

* Başta bu gözaltılara, tutuklamalara ve hedef göstermelere sebebiyet veren Melih Bulu olmak üzere bütün kayyumlar istifa etsin!

* Üniversitelerde, üniversitenin bütün bileşenlerinin katıldığı demokratik rektörlük seçimleri yapılsın!

“DOKUNULMAZLIK ZIRHININ ALTINDA ESİP GÜRLÜYORSUNUZ”

Yürekleri yetiyorsa diye başlayan bir cümle kurmuşsunuz. Cumhurbaşkanını istifaya çağırmak bir anayasal hak mıdır? EVET! O halde bir anayasal hakkı kullanmak ne zamandan bir cesaret sorunu oldu?

Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz. Ama madem yürek demişsiniz kısaca ona da cevap verelim. Bizim hiçbir dokunulmazlığımız yok! Sizse 19 senedir bir dokunulmazlık zırhının altında esip gürlüyorsunuz. İçişleri Bakanı dini hassasiyetleri kaşıyan yalanlar söylüyor. Biz kendimize otosansür uygulamayacağımızı söylüyoruz. LGBTİ+ arkadaşlarımıza sapkın diyorsunuz, biz LGBTİ+ hakları insan haklarıdır diyoruz. Parti üyeleriniz Soma’da madencileri tekmeliyor. Biz işçilerin yanında eylemli bir şekilde saf tuttuk, tutacağız.

HDP Genel Başkanını hukuksuz bir şekilde hapishanede tutuyorsunuz. Gazetecileri de sendikacıları da… Bizse gerçekleri korkmadan haykıranlarla biriz, beraberiz, tüm kayyumların karşısındayız diyoruz. Siz Berkin Elvan’ın annesini mitinglerde yuhalatıyorsunuz. Biz Berkin Elvan’ın yanındayız diyoruz. Siz “Osman Kavala’nın karısı da bu provokatörlerin arasında yer alıyor” diyerek adını bile anmadan Ayşe Buğra’ya sataşıp, hedef gösteriyorsunuz. Bir kadının bahse değer tek özelliğinin onun eşi olduğuna dair cinsiyetçi boş inancı çiğ bir üslupla dile getiriyorsunuz. Biz ise “Ayşe Buğra kıymetli bir hocamız, ve bir bilim insanıdır” diyoruz. “Ona yapılmış bir saldırıyı kendimize sayarız” diyoruz. (Siz şimdi de bu mektup için suçluyu övmekten, cumhurbaşkanına hakaretten düzinelerce dava açarsınız, biliyoruz ama doğruyu söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz, onu da biliyoruz!)

Kendi atadığınız rektörü okulda tutacak gücünüz olmadığı için, yeni kurulacak fakültelerle, şişirme kadrolarla ayakta tutmaya çalışmak da pek yüreklice bir tutum olmasa gerek. Bu nedenle yürek konusunda söylediklerinizi ciddiye almıyoruz.

Biz farkındayız ki ne Boğaziçi üniversitesi Türkiye’nin en önemli kurumu ne de Melih Bulu’nun kayyum olarak başımıza gelmesi Türkiye’nin en önemli sorunudur. İstifanız talebine gelince, biz sizi bu mesele nedeniyle istifaya çağırmayız. NİYE Mİ? Siz istifa edecek olsanız,

Hrant Dink katledildiğinde istifa ederdiniz! Soma’da 301 madenci katledildiğinde istifa ederdiniz! Roboski’de 34 Kürt öldürüldüğünde istifa ederdiniz! Çorlu’daki tren kazasından sonra istifa ederdiniz! Başta KHK’lılar olmak üzere, işsiz bıraktığınız ya da iş bulamayan binlerce yurttaşın geçim derdini görüp istifa ederdiniz!

O zaman halkı yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarınız içinden çıkılmaz hale gelince damadınızı kurban etmek yerine sorumluluğu üstlenirdiniz. Örnekler çoğaltılabilir fakat siz hiç istifa etmediniz. Sizin tabirinizle yürekli olmak yerine safça kandırılan olarak görünmeyi tercih ettiniz. Şimdi sizi niye istifaya çağıralım? Biz Melih Bulu o koltukta oturduğu sürece protestomuzu boyutlandırarak sürdüreceğiz. Bu konuda gerekeni yapıp yapmamak ise sizin bileceğiniz iştir. Biz demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanındayız! Bu topraklarda ezilenleri meydanlardan, kürsülerden bağırıp tehdit ederek hedef göstererek susturamayacağınızı anlamanız dileğiyle.”

medyabold
Devamını Oku »

Kovid-19’dan ölenlerin sayısı 2 milyon 300 bini geçti

Dünya genelinde koronavirüsten ölenlerin sayısı 2 milyon 300 bini geçerken Kovid-19 kaynaklı en fazla ölüm 467 bin 552 ile ABD’de meydana geldi. ABD’yi 229 bin 97 can kaybı ile Brezilya, 162 bin 922 ile Meksika, 154 bin 954 ile Hindistan takip etti.

BOLD – Dünya genelinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 2 milyon 300 bini aştı. Vaka sayısı ise 105 milyon 658 bin 44’e ulaşırken, 25 milyon 893 bin 984 hastanın tedavisi sürüyor.

EN FAZLA CAN KAYBI ABD’DE

Kovid-19 verilerinin derlendiği “Worldometers” internet sitesine göre, dünya genelinde virüs nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 2 milyon 300 bin 771’e ulaştı. Bugüne kadar Kovid-19 kaynaklı en fazla can kaybı 467 bin 552 ile ABD’de kaydedildi. Can kayıplarında ABD’yi 229 bin 97 ile Brezilya, 162 bin 922 ile Meksika, 154 bin 954 ile Hindistan, 111 bin 264 ile İngiltere, 90 bin 618 ile İtalya, 77 bin 952 ile Fransa, 75 bin 732 ile Rusya, 61 bin 386 ile İspanya, 61 bin 131 ile Almanya, 58 bin 336 ile İran, 55 bin 131 ile Kolombiya ve 48 bin 700 ile Arjantin izledi. Türkiye’de ise ölenlerin sayısı 26 bin 577 kişiye ulaştı.

26 MİLYON HASTA İYİLEŞMEYİ BEKLİYOR

Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019’da ortaya çıkan Kovid-19, 200’den fazla ülke ve bölgeye yayıldı. Dünya genelinde vaka sayısı 105 milyon 658 bin 44’e ulaşırken, virüs bulaşan 77 milyon 318 bin 350 kişi iyileşti. Halen 25 milyon 893 bin 984 hastanın tedavisi sürüyor.

Ne Cemaat ne de 28 Şubatçılar…

medyabold
Devamını Oku »

TRT 7 bin personeline yaptıramadığı işleri kurum dışında yaptırdı

6 bin 865 personel ile dünyanın en çok personeli olan televizyon kuruluşlarının başında gelen TRT’nin, dış yapımlar için harcadığı para dikkat çekti. TRT’nin kendi bünyesinde yapmak yerine kurum dışında yaptırdığı işler için 2019’da 1.6 milyar lira harcadığı ortaya çıktı.

BOLD – Bünyesinde 6 bin 865 personel barındıran TRT’nin, “dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler giderleri” adı altında 2019’da 1.6 milyar TL harcadığı ortaya çıktı. “Tanıtım, reklam ve konuk ağırlama giderleri” adı altında 2018’de 25.4 milyon lira harcayan TRT, 2019’da ise bunun için tam 34.2 milyon lira harcamada bulundu.

HABER PROGRAMLARINA 627 MİLYON LİRA HARCANDI

Sözcü’den Ali Ekber Ertürk’ün haberine göre TRT, 1.6 milyar liralık kurum dışı harcama yaptı. Elektrik faturasından 2019’da 1 milyar 45 milyon lira gelir elde eden TRT, bu paradan daha fazlasını dış yapım ve konuklara aktardı. Kurum dışı haber ve haber programı giderleri için 627 milyon 775 bin TL ödeyen TRT, kurum dışına yaptırılan programlar için 570 milyon 857 bin TL ödeme yaptı. Dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler giderleri ise 102 milyon 760 bin TL oldu.

KONUK AĞIRLAMAK İÇİN 34 MİLYON LİRA HARCANDI

Enerji giderleri için 65 milyon 354 bin TL harcayan TRT’nin yaptığı diğer harcamalar ise şöyle: Firmalar aracılığıyla alınan eleman ücretleri için 60 milyon 426 bin TL, kira giderleri için 49 milyon 759 bin TL, TV ve radyo programları için hizmet alım giderleri için 46 milyon 198 bin TL, özel güvenlik hizmet giderleri 40 milyon 409 bin TL, tanıtım, reklam ve konuk ağırlama giderleri için 34 milyon 227 bin TL, tamir, bakım ve tadilat giderleri için 32 milyon 600 bin TL, taşıma giderleri için 28 milyon 698 bin TL, temizlik giderleri için 24 milyon 233 bin TL, drama, çocuk, eğlence program üretim giderleri için 19 milyon 725 bin TL, telif hakları giderleri için 16 milyon 891 bin TL, seslendirme ve tercüme giderleri için 5 milyon 816 bin TL, görüntü ve sanat hizmeti giderleri için 5 milyon 558 bin TL, diğer çeşitli giderler için 11 milyon 297 bin TL.

 

Ne Cemaat ne de 28 Şubatçılar…

medyabold
Devamını Oku »

5 Şubat 2021 Cuma

Türkiye Kovid-19 için nakit desteğinde yoksul ülkelerin bile gerisinde kaldı

Türkiye, pandemi sürecinde sağlık harcamaları dahil 7.6 milyar dolarla dünyada en az nakit desteği ayıran iki ülkeden biri oldu. Yoksul ülkeler salgında milli gelirinin yüzde 1.6’sını halkına nakit kaynağı olarak ayırdı. Yoksul ülkelerin bile gerisinde kalan Türkiye ise bu oran sadece 1.1 oldu.  

BOLD – Zengin ülkeler, salgında halkına milli gelirlerinin yüzde 12.7’si kadar nakit kaynak ayırırken bu oran, yoksul ülkelerde yüzde 1.6, Türkiye’de ise yüzde 1.1’de kaldı. Türkiye salgında bağış kampanyası başlatan Irak, Lübnan, Sri Lanka, Güney Afrika ve Senegal’in de yer aldığı 6 ülkeden biri oldu.

AKP’NİN ÖNCELİĞİ ÇALIŞANLAR OLMADI

Türkiye, salgında halkına milli gelirinin yüzde 1.1’i oranında nakit kaynağı ayırdı. Gelişmiş ülkelerde bu rakam yüzde 12.7’ye kadar çıktı. Cumhuriyet’ten Serhat Aligil ve Mustafa Çakır’ın haberine göre DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) yeni “Dünyada ve Türkiye’de Kovid-19’un Sosyal ve Ekonomik Etkileri ile Mücadeleye Ayrılan Kaynaklar” raporu, AKP iktidarının önceliğinin küresel Kovid-19 salgınında da emekçiler olmadığını ortaya koydu.

TÜRKİYE, EN AZ NAKİT DESTEĞİ VEREN İKİ ÜLKEDEN BİRİ

Geçen yıl Kovid-19 sürecinde dünya genelinde devletler toplam 7.8 trilyon dolar destek harcaması yaptı. Zengin ülkeler halklarına gayrisafi yurtiçi hasılalarının yüzde 12.7’si kadar nakit harcama ve gelir desteği verirken bu oran, orta gelirli ülkelerde yüzde 3.6, yoksul ülkelerde yüzde 1.6 oldu. Bu oran Türkiye’de yüzde 1.1. Böylece Türkiye, sağlık harcamaları dahil 7.6 milyar dolarla dünyada en az nakit desteği ayıran iki ülkeden biri olarak kayıtlara geçti. Ayrıca Türkiye’nin yaptığı harcama, 7.8 trilyon dolarlık küresel gelir desteği ve nakit harcamanın içinde sadece binde 1’de kaldı.

VATANDAŞ YERİNE BANKA VE PATRONLARA DESTEK SAĞLANDI

Yine dünya genelinde nakit harcamaların toplam ekonomik ve parasal desteklere oranına bakıldığında yüzde 90 ile Avustralya, yüzde 88 ile Yeni Zelanda ve yüzde 87 ile ABD ilk sıralarda yer aldı. Türkiye’de bu oran yüzde 11’de kaldı. Türkiye’deki toplam ekonomik desteklerin yüzde 89’u işletmelere, şirketlere ve bankalara sağlanan kolaylıklar ve destekler oldu. Ayrıca Türkiye’deki nakit desteğin aslan payı bütçeden değil, işsizlik sigortası fonundan karşılandı. Toplam 42.8 milyar TL’lik nakit transferin 35 milyar TL’si işsizlik sigortası fonundan alındı. Salgında Türkiye dışında bağış kampanyası başlatan ülkeler Irak, Lübnan, Sri Lanka, Güney Afrika ve Senegal oldu.

 

Ne Cemaat ne de 28 Şubatçılar…

medyabold
Devamını Oku »

Melih Bulu için kadro formülü bulundu: Ekibini dışarıdan getirecek

Boğaziçi Üniversitesi’ne iletişim ve hukuk fakültesi kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Kararla birlikte AKP’li rektör Melih Bulu kadrosunu artık, kurulacak yeni fakültelere dışarıdan getireceği ekiplerle oluşturabilecek.

BOLD –  Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanan ve üniversite içerisinden kadrosunu oluşturamayan Melih Bulu’ya destek yine AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan geldi. Cumhurbaşkanı kararı ile Boğaziçi Üniversitesine iletişim ve hukuk fakültesi kurulacak. Dışarıdan atanan rektör Bulu da mevcut kadrodan kuramadığı ekibini dışarıdan getirebilecek.

KARAR RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANDI

Boğaziçi Üniversitesi’ne iletişim ve hukuk fakültesi kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. 5 Şubat 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı kararda, 13 üniversiteye çeşitli fakültelerin kurulmasına ilişkin duyuru yapıldı. Bunların arasında Boğaziçi Üniversitesi’ne kurulacak iletişim ve hukuk fakülteleri de yer aldı.

GEÇEN 5 HAFTADA YARDIMCI BULAMADI

Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum rektör Melih Bulu, göreve gelmesinin ardından geçen 5 haftalık süreçte kendisine yardımcı bulamadı. Teklif götürdüğü herkes Bulu’nun rektör yardımcılığı teklifini reddetti. Danışmanlık teklifi götürdüğü bazı isimlerse teklifi geri çevirdi.

11 ÜNİVERSİTEYE DE REKTÖR ATANDI

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 üniversiteye de rektör atadı. Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararlarına göre Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Abdulhalik Karabulut, Ardahan Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mehmet Biber, Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Batman Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. İdris Demir, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, Gümüşhane Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, Hakkari Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Ömer Pakiş, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Namık Ak, Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Bülent Şengörür, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun ve Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Turgay Uzun atandı.

 

Ne Cemaat ne de 28 Şubatçılar…

medyabold
Devamını Oku »

AKP kongresi bitti, toplu etkinliklere yasak geldi

Adana’da valilik AKP kongresi sonrası il genelindeki toplu etkinlikleri yasakladı. 1 Şubat’ta Yüreğir Serinevler Kapalı Spor Salonu’nda yapılan AKP İl Kongresi’ne katılanların ise sosyal mesafeye uymamaları dikkat çekmişti. 

BOLD – Adana’da, 1 Şubat’ta Yüreğir Serinevler Kapalı Spor Salonu’nda yapılan AKP İl Kongresi sonrası konferans ve panel benzeri etkinlikler de dahil olmak üzere tüm toplu etkinliklere 15 günlüğüne yasak getirildi. Yasak, 19 Şubat saat 23.59’a kadar geçerli olacak.

GÖSTERİ, YÜRÜYÜŞ, EYLEMLER YASAKLANDI

Valilikten konu ile ilgili yapılan açıklamada, “Valilik ve kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler ile sivil toplum kuruluşlarının binalarında üyelerine yönelik yapacağı toplantılar ve basın açıklamaları hariç, ilimiz sınırlarında tüm toplantı ve gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, açık ve kapalı yer toplantısı ile protesto eylemi, konser, şenlik, festival, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stant açma, çelenk sunma törenleri, açlık grevi, anma töreni, afiş, pankart ve poster asma, el ilanı ve bildiri dağıtma, imza masası açma, konferans, panel ve benzeri tüm etkinlikler yasaklanmıştır” denildi.

 

Ne Cemaat ne de 28 Şubatçılar…

medyabold
Devamını Oku »

Ne Cemaat ne de 28 Şubatçılar…

Prof Dr. Vedat Demir, AKP ve Erdoğan’ın da içinde bulunduğu vesayet tartışmalarını değerlendirdi. Demir, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olayların Türkiye’de son yıllarda yaşanan mağduriyetlerin bir devamı olduğunu belirtti. Gazeteci Fatih Akalan’a konuşan Demir, Türkiye’yi Gülen Cemaati ya da 28 Şubatçıların yönettiği iddialarına ise karşı çıktı. BOLD 

medyabold
Devamını Oku »

Erdoğan’dan öğrencilere: Yakalarından tutup yargının karşısına çıkartacağız

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Boğaziçi protestolarında kararlılık vurgusu yaptı. “Şiddeti bir hak arama vasıtası olarak gören hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, yakalarından tutup yargının karşısına çıkartacağız” diyen Erdoğan, Osman Kavala’nın eşi Ayşe Buğra Kavala’yı ise protestoları provoke etmekle suçladı.

BOLD – Boğaziçi Üniversitesinde devam eden eylemler yine AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemindeydi. Bir kez daha iktidarın tavrından geri adım atmayacağının sinyalini veren Erdoğan “Yakalarından tutup yargının karşısına çıkaracağız” dedi.

ERDOĞAN GENÇLERİ İKİYE AYIRDI

Bazı illerin parti kongrelerine telekonferans yöntemiyle bağlanan Erdoğan, kayyum rektör protestolarını değerlendirdi. Erdoğan ilk önce gençleri ikiye ayırdı. İlk gruptakileri “milli ve yerli şuur sahibi olanlar” olarak tanımladı. Diğer gruptakiler için ise “Son dönemde İstanbul’daki hadiselerde örneklerini gördüğümüz şekilde zihni ve kalbi olarak ülkesiyle milletiyle değerlerimizle bağı kopmuş bir kesimin varlığına da üzüntüyle şahit oluyoruz” ifadelerini kullandı.

Protestolarda AKP’nin tavrını eleştiren ABD ve Avrupa ülkelerini de hedef alan Erdoğan “Kendi ülkelerinde senato basanları ‘terörist’ ilan edenlerin, Türkiye’de rektörlük basmaya kalkanları ‘hak arayıcısı’ olarak göstermesindeki iki yüzlülük, bize asıl sorumluluklarımızı unutturamaz. Kendi ülkelerinde sokakta en küçük bir taşkınlık gösterenlerin başını ezenlerin, Fransa’da sarı yeleklileri görüyorsunuz, ülkemizde sokakları terörize edenleri masum göstermeye çalışmasını da önemsemiyoruz. Elbette teröre bulaşmış olan, örgütlerin oyuncağı haline gelen, şiddeti bir hak arama vasıtası olarak gören hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, yakalarından tutup yargının karşısına çıkartacağız, bu böyle biline… Bu ilim yuvalarımızı tahrik etmeye, buraları terörize etmeye kimsenin hakkı yok, buna da müsaade etmeyiz” dedi.

Erdoğan ayrıca Cuma Namazı sonrası da değerlendirmeler yaptı. Olayların terörle bağlantılı olduğunu ileri sürerek “Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olayları oradaki öğrencilerimizin bir olayı olarak tanımlamak, o şekilde kabul etmek mümkün değil. Bunun oradaki öğrencilerimizle yakından uzaktan alakası yok. Dağdan beslenenlerin, yani HDP’nin Kadıköy’deki çağrısı bunun çok açık net ifadesidir. Ana muhalefet partisi başının üstlendiği görev ortadadır. Bunlarla beraber ortak hareket ettikleri akademisyenler de işin içinde yer alıyor. Akademisyenlerin içinde bunu kabullenmeyen de var, bu işe teşne olanlar da var” ifadelerini kullandı.

BULU ATAMASININ ARKASINDA DURDU

Melih Bulu atamasının arkasında duran Erdoğan, “Rektör ataması için önüme 9 aday geldi. Bende bunlardan bir tanesi olan Melih Bey’in atamasını yaptım. Melih Bey alanında başarılı bir arkadaş. Bazı televizyon kanalları istifa etmelidir diyor. Yürekleri yetse Cumhurbaşkanı da istifa etmeli diyecekler” dedi.

KAVALA’NIN EŞİNİ HEDEF ALDI: PROVOKATÖRLERİN İÇİNDE YER ALAN BİR KADIN

Erdoğan ayrıca Gezi olaylarının arkasındaki isim olarak tanımladığı Osman Kavala’nın eşi Ayşe Buğra Kavalayı da hedef aldı ve “Osman Kavala denilen, bu ülkede Soros’un adeta ofisi olan kişinin karısı da aynı şekilde, Boğaziçi Üniversitesi’nde bu provokatörlerin içinde yer alan bir kadındır. Nadide bir üniversitemizi alın karıştırın mı diyeceğiz?” ifadelerini kullandı.

medyabold
Devamını Oku »

Rusya’da Navalny’ye ilk müdahaleyi yapan doktor aniden öldü

Zehirlenen Rus muhalif lider Aleksey Navalny’ye Rusya’da ilk müdahaleyi yapan doktorun öldüğü açıklandı. Omsk Hastanesi’nden yapılan açıklamada, 55 yaşındaki Sergey Maksimishin’in aniden öldüğü belirtildi ancak ölüm nedeni hakkında ayrıntı verilmedi.

BOLD -Rus muhalif Aleksey Navalny’nin zehirlendikten sonra kaldırıldığı hastanede ilk müdahalesini yapan ve tedavisinden sorumlu olan doktor hayatını kaybetti. Rusya’nın Omsk kentindeki hastaneden yapılan açıklamada 55 yaşındaki Sergey Maximishin adlı doktorun ölümünün “ani” olduğu belirtildi.

“Omsk 1 Nolu Acil Hastanesinin anestezi ve resüsitasyondan (yeniden canlandırma) sorumlu Başhekim Yardımcısı Sergey Valentinovich Maksimishin aniden yaşamını yitirmiştir” denilen açıklamada doktorun ölüm nedenine ilişkin bilgi verilmedi.

BASINA KONUŞMAMIŞTI

Rusya’nın Omsk kentindeki 1. No’lu Acil Acil Hastanesinin Başhekim Yardımcısı Sergey Valentinovich Maksimishin

Kremlin karşıtı Aleksey Navalny, geçen yıl 20 Ağustos’ta bir uçak seyahati esnasında fenalaşmış ve Omsk kentindeki hastaneye kaldırılmıştı. Burada kaldığı süre zarfından Rus muhalifin tedavisinden sorumlu olan kıdemli doktor, uluslararası kamuoyunun Navalny’i yakından takip etmesine rağmen, muhalif ismin sağlık durumuna ilişkin basına konuşmamıştı.

Omsk’taki hastanede iki gün kalan Navalny daha sonra Almanya’nın başkenti Berlin’deki bir hastaneye nakledilmişti.

Burada yapılan tetkikler sonucunca Navalny’nin Noviçok adlı Sovyetler Birliği döneminde geliştirilen bir sinir gazıyla zehirlendiği kesin olarak tespit edilmişti.

“ŞÜPHELERİ GÖZARDI EDEMEYİZ”

Navalny’nin yakın çevresinden Leonid Volkov, Rus muhalifin Omsk hastanesindeki tedavisini üstlenen Maximishin’in, Navalny’nin o dönemdeki durumuyla ilgili ayrıntıları herkesten çok bildiğini, bu yüzden de doktorun ölümüyle ilgili şüpheleri göz ardı edemeyeceğini söyledi.

ALEKSEY NAVALNY’NİN ZEHİRLENMESİ

Rus muhalif Aleksey Navalny, geçen yıl 20 Ağustos’ta Sibirya’dan Moskova’ya giden Navalny uçakta rahatsızlanmış ve uçak, Omsk’a acil iniş yapmıştı.

İki gün Omsk’taki hastanede tedavi edilen 44 yaşındaki Alexey Navalny, 22 Ağustos 2020’de Omsk’tan özel bir uçakla Berlin’deki Charite Hastanesine nakledildi.

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, 2 Eylül 2020’de Navalny’nin sinir hastalıklarıyla mücadelede kullanılan Noviçok grubuna ait bir kimyasalla kesin olarak zehirlendiğinin tespit edildiğini açıkladı.

Seibert, 2 hafta sonra, Alexey Navalny’in zehirlendiğinin İsveç ve Fransa’daki 2 ayrı bağımsız laboratuvar tarafından daha doğrulandığını kaydetti.

Navalny kendisini zehirleme emrini bizzat Rusya lideri Vladimir Putin’in verdiğini söylemiş, Kremlin ise iddiaları reddetmişti.

NAVALNY ÜLKEYE DÖNER DÖNMEZ GÖZALTINA ALINDI

Navalny’nin 17 Ocak’ta Rusya’ya döner dönmez havaalanında gözaltına alınması ve denetimli serbestlik şartlarını ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklanması ülkede protesto dalgası başlatmıştı.

Navalny’nin serbest bırakılması çağrısıyla düzenlenen gösterilerde binlerce kişi gözaltına alınmıştı.

2 Şubat’ta mahkeme Navalny’nin 2014’te zimmetine para geçirme suçlamasıyla aldığı 3,5 yıllık ertelenmiş hapis cezasının uygulanmasına karar vermişti. Navalny’nin ev hapsinde tutulduğu 10 aylık sürenin cezadan düşüleceği ifade edilmişti.

Navalny, hakkındaki suçlamaları “düzmece” diye nitelemişti.

Halkın protestosu ve dünyanın baskısı yetmedi: Navalny 3,5 yıl hapse mahkum edildi

medyabold
Devamını Oku »

Bu gidişle Türkiye’nin yüzde 75’i üç yılda aşılanabilecek

Dünya genelinde günde ortalama 4.5 milyon, Türkiye’de ise 114 bin doz koronavirüs aşısı yapılıyor. Böyle giderse Türkiye’nin yüzde 75’i neredeyse 3 yılda aşılanabilecek.

BOLD – Bloomberg haber ajansının hazırladığı rapora göre dünya genelinde günde ortalama 4 milyon 540 bin 345 doz koronavirüs aşısı yapılıyor. Rapora göre Türkiye’de nüfusun yüzde 75’inin yaklaşık 3 yılda aşılanacağı tespit edildi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 3 Şubat günü yaptığı açıklamada “Bugün itibarıyla 2 milyon 400 bin kişinin ilk doz aşıları tamamlandı. İkinci parti aşıların güvenlik testleri tamamlandıktan sonra 65 yaş üstü büyüklerimizin ve aşama aşama ikinci gruba dahil vatandaşlarımızın aşılanmasına geçilecektir. Tedarik planlaması ve aşı programımız planlandığı şekliyle sürmektedir” dedi.

Bloomberg haber ajansının raporuna göre aşılama programlarının mevcut hızda devam etmesi halinde dünya nüfusunun yüzde 75’inin aşılanmasının 7 yıl süreceği kaydedildi. Küresel aşı raporundan bazı veriler şöyle:

  • Türkiye’de bir gün içerisinde 114 bin 685 doz aşının yapıldığı, aşı kampanyasının mevcut hızda devam etmesi halinde nüfusun yüzde 75’inin tahmini 2.9 yılda aşılacağı belirtildi.
  • Fransa’da günde ortalama 68 bin 66 dozun uygulandığı, nüfusun yüzde 75’inin aşılanmasının tahmini 3.8 yıl süreceği kaydedildi.
  • ABD’de bir günde 1 milyon 339 bin 525 doz aşının uygulandığı, mevcut hızın sürdürülmesi halinde nüfusun yüzde 75’inin 11 ay içerisinde aşılanmış olacağı belirtildi.
  • Korona virüsüne karşı aşılamada en başarılı ülkelerden biri olan İsrail’de, günde 135 bin 778 bin doz aşının yapıldığı kaydedildi. Mevcut hızın korunması halinde, iki ay içerisinde nüfusun yüzde 75’inin aşılanacağı aktarıldı.
  • Çin’de günde 1 milyon 25 bin doz yapıldığı, nüfusun yüzde 75’inin aşılanmasının 5.5 yılda tamamlanacağı belirtildi.
  • Yunanistan’da günde ortalama 18 bin 236 doz yapıldığı, nüfusun yüzde 75’inin 2.3 yılda aşılanacağı aktarıldı.
  • İngiltere’de günde ortalama 438 bin 421 doz aşı yapıldığı ve mevcut verilere göre nüfusun yüzde 75’inin tahmini olarak altı ayda aşılanacağı tespit edildi.
  • Hindistan ve 40 bin doz aşının yapıldığı Rusya’da ise nüfusun yüzde 75’inin aşılanmasının en az 10 yıl süreceği belirtildi.
medyabold
Devamını Oku »

Gazeteciler Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel’e 31 yıl 6’şar ay hapis talebi

Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız, Tele 1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel ve astsubay Erdal Baran’ın yargılandığı davada savcı mütalaasını açıkladı. Savcı her 3 sanığın da 31 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasını istedi.

BOLD – Gazeteciler Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel ile onlara bilgi sızdırdığı ileri sürülen astsubay Erdal Baran’ın davasında sona yaklaşıldı. Mütalaasını açıklayan savcı her 3 sanık için ayrı ayrı 31 yıl 6 ay hapis cezası talebinde bulundu.

‘ZİNCİRLEME SUÇ’ İSNADI

Duruşma Ankara 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuklu sanık Baran ile tutuksuz sanıklar Yıldız ve Dükel duruşmaya katıldı. Mütalaasını açıklayan savcı, Baran’ın çeşitli şekilde elde ettiği bilgileri Yıldız ve Dükel’e aktardığını, gazetecilerin de bu bilgilere yayınlarında yer verdiğini belirtti.

‘GİZLİ KALMASI GEREKEN BİLGİLERİ AÇIKLAMA’

Bu faaliyetleri suç kapsamında değerlendiren savcı, 3 sanığın da ‘devletin güvenliği veya yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama’ ve ‘devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme’ suçlarından 31 yıl 6’şar aya kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Ceza talebinin ardından sanıklar ve avukatları, mütalaaya ilişkin savunma yapmak için ek süre talebinde bulundu. Duruşma savunma hazırlanabilmesi için ileri bir tarihe ertelendi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, Yıldız ve Baran 11 Haziran 2020’de tutuklanmış, TELE1 Ankara Temsilcisi İsmail Zeki Dükel adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Yıldız ise 155 günlük tutukluluğunun ardından Kasım ayındaki ilk duruşmada tahliye edilmişti.

İddianamede Baran’ın Yıldız ve Dükel’e “bilgi temin ettiği” ve böylece “devletin güvenliği veya yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçunu zincirleme işledikleri gerekçesiyle 6 yıl 3’er aydan 17 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

medyabold
Devamını Oku »

Joe Biden yönetiminden LGBT hakları için yaptırım sinyali

Türkiye’de LGBT tartışmalarının yaşandığı dönemde, eşcinsellere yönelik ayrımcılığı sonlandırmak için ABD’den yaptırım sinyali geldi. Başkan Joe Biden, LGBT bireylerin haklarının uluslararası çapta korunması için ekonomik yaptırımlar içeren bir muhtıra imzaladı.

BOLD – ABD Başkanı Joe Biden, LGBT bireylerin haklarının uluslararası çapta korunması için ekonomik yaptırımlar içeren bir muhtıra imzaladı. 2011’de Biden başkan yardımcısıyken hazırlanan direktiftin genişletildiği metinde, “Kim olursa olsun veya kimi severse sevsin, her birey saygı ve onur çerçevesinde muamele görme ve korkmadan yaşama hakkına sahiptir” ifadeleri kullanıldı.

Başkanlık muhtırası sembolik olsa dahi Biden, görevinin ilk 100 gününde, Eşitlik Yasası olarak bilinen LGBT haklarına ilişkin düzenlemeyi hayata geçirme vaadinde bulunmuştu.

“EKONOMİK YAPTIRIMLARI DEĞERLENDİRİN”

Amerikalı lider imzaladığı muhtırayla, ABD’nin dış misyonlarından bulundukları ülkedeki lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseksüel karşıtı politikalarla daha sıkı mücadele etmelerini istedi.

Biden ayrıca, diğer ülkelerdeki LGBT toplumuna karşı şiddet ve ayrımcılık hususunun, insan haklarına ilişkin yıllık raporlarda yer alması içi Dışişleri Bakanlığına direktif verdi.

Muhtırada, cinsel kimliklerinden dolayı mülteci konumuna düşenlerin diğer mülteciler gibi eşit haklara sahip olması için daha fazla çaba sarf edilmesi, bu kişilere koruma sağlamak için mülteci yerleştirme programlarının hızlandırılması ve görevlilerin eğitilmesi tavsiye edildi.

Biden, yetkili mercilerden LGBT haklarını ihlal eden hükümetlere karşı ekonomik yaptırım veya vize kısıtlaması gibi tüm diplomatik araçları göz önünde bulundurmalarını istedi.

ABD’DE İLK LGBT BAKAN

Bu arada ABD’de Biden yönetimi, ilk kez açıktan kendini LGBT birey olarak tanımlayan eski South Bend Belediye Başkanı Pete Buttigieg’i Ulaştırma Bakanı olarak atadı.

2020 yılında Demokrat Parti’de başkan aday adayı olan ve Joe Biden’ın karşısına çıkan isimlerden olan Buttigieg, 1 Mart 2020’de adaylıktan çekilmiş ve bir gün sonra Joe Biden’a destek verdiğini açıklamıştı.

Buttigieg, böylece ABD kabinesinde ilk açıktan LGBT birey olarak kayıtlara geçti.

TWİTTER SOYLU’NUN PAYLAŞIMINI ENGELLEDİ

ABD, LGBT haklarını ihlal eden ülkelere yaptırıma hazırlanırken, Türkiye’de LGBT bireylerin varlığı son günlerin en büyük tartışmalarından biri durumunda.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Boğaziçi Üniversitesi önünde öğrencilerin düzenlediği bir resim sergisinde Kabe resminin yere serildiğine dair soruşturma sonrasında öğrencilerin gözaltına alındığını Twitter hesabından duyurmuş, “Boğaziçi Üniversitesi’nde Kabe-i Muazzama’ya yapılan saygısızlığı gerçekleştiren 4 LGBT sapkını gözaltına alındı!” ifadelerini kullanmıştı.

İçişleri Bakanı’nın bu sözleri sonrasında birçok sosyal medya kullanıcısı, söz konusu tweeti “nefret suçu işlediği” gerekçesiyle şikayet etti. Twitter, daha önce ABD eski Başkanı Donald Trump’a uyguladığı yöntemin benzeri biçimde, Soylu’nun şikayetlere konu olan tweetine uyarı notu ekledi.

Twitter’ın eklediği notta şu ifadeler yer aldı: “Bu Tweet, nefret davranışı hakkındaki Twitter Kuralları’nı ihlal etti. Ancak Twitter, Tweetin erişime açık kalmasının kamu yararına olabileceğini belirledi.”

Soylu, benzeri bir tweeti bir kaç gün sonra bir kez daha attı. Tweetine “Tuzağa düşmeyin” diye yazan Soylu, tweetine eklediği açıklamasında iki kez “LGBT sapkını” ifadelerini tekrar etti.

 

Twitter, aynı uyarı notunu Süleyman Soylu’nun bu paylaşımına da ekledi.

ERDOĞAN: LGBT, YOK ÖYLE BİR ŞEY

Boğaziçi Üniversitesi’nde devam eden protestolar hakkında konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da “LGBT, yok öyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir” ifadelerini kullanmıştı.

“LGBT KARŞITI SÖYLEMLERİ AĞIR BİÇİMDE KINIYORUZ”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun paylaşımları ve Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri sonrası bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı ise LGBT karşıtı söylemleri kınadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Türkiye’deki “barışçıl” gösterileri yakından takip ediyoruz ve LGBT karşıtı söylemleri ağır biçimde kınıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Biden ile ABD’nin yeni dış politikası: Diplomasi öncelikli mücadeleci tavır

medyabold
Devamını Oku »

NBA’de Türk derbisi: Enes Kanter zaferi Boğaziçililere armağan etti

NBA’de Enes Kanter ve Furkan Korkmaz’ın karşı karşıya geldiği maçta gülen taraf Portland oldu. Kanter, 17 sayı, 18 ribaund ile bu sezon 11. double-double’ını yaptı. Galibiyeti de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine adadı.

MUHAMMET ALİ TOKSOY | BOLD NBA

NBA’de sabaha karşı oynanan Türk derbisinde Portland Trail Blazers ile Philadelphia 76ers karşı karşıya geldi. Türkiye’de Enes Kanter’e uygulanan sansür nedeniyle, basketbolseverler heyecan verici maçı Türkçe olarak yine seyredemedi.

KAZANMA İHTİMALİ ÇOK DÜŞÜK!

NBA yorumcuları tarafından Portland’ın ilk beşte oynayan 4 oyuncusunun sakat olması ve 9 kişilik kadro açıklayabilmesi nedeniyle kazanma ihtimali çok düşük görülüyordu. Bu görüşlerde Philadelphia’nın Doğu Konferansı’nın lideri olması ve kendi sahasında tek yenilgisinin olması etkiliydi. Philadelphia’da forma giyen Furkan Korkmaz bu sezon maça ilk kez ilk beşte başladı ve çok güzel bir oyun oynayarak ilk çeyreği 10 sayı ile tamamladı. Sonrasında bu ritmini koruyamayan Furkan, maçı 13 sayı, 5 ribaund, 2 asistle tamamladı.

GALİBİYETİN MİMARI KANTER

Sakatlıklardan dolayı kadro kurmakta zorlanan Portland’ın galibiyetinde kilit rolü ise Enes Kanter oynadı. 17 sayı, 18 ribaundla üst üste 6, bu sezon ise 11. double-double’ına imza attı. Başarılı oyuncu, NBA’nin ve Philadelphia’nın yıldız oyuncusu olan ve maça çok hızlı başlaya Joel Embiid’e etkili savunmasıyla 2. yarıda adım attırmadı.

ZAFERİ BOĞAZİÇİ ÖĞRENCİLERİNE ADADI

Portland’ın kazandığı her maçı, hukuksuzluğa uğrayan insanlara adayan Enes Kanter, Philadelphia galibiyetini Boğaziçili öğrencilere adadı. Twitter’dan paylaştığı mesajında, Türkiye’de her hafta bir grubun Erdoğan rejimi tarafından terörist olarak ilan edildiğini, bu hafta ise hedef listesinde Türkiye’nin en başarılı üniversitesi Boğaziçi’nin öğrencilerinin olduğunu yazdı. Kanter, tweetinin sonunda galibiyeti, hukuksuzluklara direnen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine adadı.

PORTLAND TARAFTARI AYAKKABISINI YEDİ

Portland maç kadrosunu yazan The Athletic muhabiri Jason Quick’in twitini alıntılayan bir taraftar, “Portland bu kadroyla Philadelphia’yı yensin, ayakkabılarımı yerim” yazdı. Tweet ilk başta dikkat çekmedi, çünkü sakatlıklardan dolayı parkeye sadece 9 oyuncuyla çıkabilen Portland’ın Philadelphia’yı yenmesine kimse ihtimal vermiyordu.

Maç sonunda gazeteci, takipçisi Peter Reed’e sözünü tutmasını hatırlattı. Portland’ın resmi twitter hesabı da taraftardan bu anı kaydetmesini ve kendisiyle paylaşmasını istedi. Eğlenceye Twitter’dan katılan Yusuf Nurkiç, “Barbekü sosu kullan, lezzetli olur” dedi.

Aradan çok zaman geçmeden iddiayı ortaya atan Peter Reed isimli taraftar ayakkabısını yediği videoyu paylaştı. Barbekü sosu ilave ettiği ayakkabısından kocaman bir ısırık almaya çalışan taraftar, bu konuda çok başarılı olamasa da Jason Quick ve Portland cephesi taraftarını sözünü tutmuş olarak kabul etti. Peter Reed’in yayınladığı eğlenceli video, kısa sürede on binlerce kişi tarafından izlendi.

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye’den Suudi Arabistan’a ihracat yüzde 92 düştü

Türk mallarına boykot uygulayan Suudi Arabistan’a ihracat Ocak ayında yüzde 92 düştü. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Türkiye, Suudi Arabistan’a Ocak ayında 16,6 milyon dolar ihracat yaptı. Bir ay önce bu rakam 221,9 milyon dolardı.

BOLD – Suudi Arabistan’a Türkiye’nin Ocak ayındaki ihracatı ciddi oranda düşerek 16,6 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bir önceki ay bu ülkeye Türkiye’nin ihracatı 221,9 milyon dolar olarak kaydedilmişti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) açıkladığı bu rakamlara göre Türkiye’nin Suudi Arabistan’a ihracatı yılın ilk ayında yüzde 92.5 oranında düştü.

Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanı Ajlan al-Ajlan, Ekim ayı başında boykot çağrısında bulunmuştu. Ülkedeki bazı ana süpermarket zincirleri, mevcut stoklar satıldıktan sonra Türk mallarını stokta bulundurmayı durduracaklarını duyurmuşlardı.

Resmi boykot çağrılarına ve koronavirüs pandemisine rağmen Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ticaret 2020 yılının ikinci yarısında iki ülke arasındaki ticarette bu kadar sert bir düşüş yaşanmamıştı.

“YÜZLERCE KONTENNER GÜMRÜK KAPISINDA BEKLİYOR”

Uyguladığı gayrı resmi ambargo ile Türk mallarının ülkeye girişini engelleyen Suudi Arabistan’da, yüzlerce konteynerin gümrüklerde aylardır sebepsiz yere bekletildiği bildirildi.

3 aydır bekleyen Türk malları olduğu, bunların ardiye masraflarının da on binlerce dolara çıktığı ifade ediliyor. Suudi Arabistan’daki Türk makamları da sorunu çözemediklerini ve çaresiz kaldıklarını belirtiyorlar.

Suudi Arabistan’ın ihracat açısından önemli bir pazar olduğunu ifade eden Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği Başkanı Burak Önder, yapılan engellemeler nedeniyle bu ülkeye ihracatın neredeyse durduğunu söyledi.

BAE’YE DE İHRACAT YAPILAMIYOR

Aylar önce gönderilen malların dahi Suudi gümrüklerinde sebepsiz bekletildiğini anlatan Önder, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) de ihracat yapılamadığını kaydetti. BAE’de gümrük sorununun olmadığını, ama bilerek sipariş verilmediğini belirten Önder, hem Suudi Arabistan hem de BAE’de Türkiye’ye alternatif pazarlar yaratılmaya çalışıldığını dile getirdi.

TÜRKİYE-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler 2013 yılından itibaren bozulmaya başladı. Türkiye Mısır’da Müslüman Kardeşler Hareketi ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi desteklerken; Müslüman Kardeşler Hareketi’ne karşı olan Suudi Arabistan Mursi’yi deviren darbe yönetimini destekledi.

Yine daha sonraki dönemde Türkiye’nin İran’a yaklaşması Suudi Arabistan’ı rahatsız etti.

2017 yılı Haziran ayında Suudi Arabistan’da Veliaht Prensliğe Muhammed Bin Selman’ın gelmesi ile birlikte ilişkiler daha da kötüleşti. Türkiye, Suudi Arabistan yönetimi ve kraliyet ailesindeki iç mücadelelerde her zaman Muhammed Bin Selman karşıtı bir tutum izledi. Selman karşıtı gruplara açıktan olmasa da destek verdi.

KAŞIKÇI CİNAYETİ DÖNÜM NOKTASI OLDU

En büyük kopuş ise Suudi asıllı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda 2 Ekim 2018’de öldürülmesi sonrası yaşandı. AKP hükumeti, Kaşıkçı cinayetini Veliaht Prens karşıtı bir kampanyaya dönüştürdü ve uluslararası alanda Veliaht Prens’i sıkıştırmaya çalıştı. Ancak o dönemki Trump yönetiminin Veliaht Prens ve Suudi Arabistan’la ilişkileri bozmak istememesi nedeniyle AKP hükumetinin bu politikası başarısız oldu.

Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri bu dönemde en kötü günlerini yaşadı. Suudi Arabistan veliaht prensinin İsrail’le yakınlaşma politikası da AKP’yi rahatsız etti.

DİYALOG KANALLARININ AÇILMASI

Kasım ayında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suudi Arabistan Kralı Selman bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşme sonrası Türk tarafından yapılan açıklamada ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve problemlerin çözümüne dönük diyalog kanallarının açık tutulması konusunda iki tarafın da mutabık kaldığı belirtildi.

Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan el Suud da kasım ayında yaptığı açıklamada Türkiye ile ilişkilerin dostane olduğunu söyleyerek, boykot iddialarını yalanlamıştı. Ancak hala gerginliğin giderilmesine yönelik bir adımın atılmadığı görülüyor.

Suudi Arabistan Türkiye’nin en büyük 12. ticari partneri durumunda ve 2019 yılında Türkiye körfez ülkesine 3.1 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi.

Resmi boykot çağrılarına ve koronavirüs pandemisine rağmen Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ticarette 2020 yılında ciddi bir düşüş gerçekleşmemişti.

Türkiye sınır dışında muhaliflere baskıda Çin’den sonra ikinci ülke

medyabold
Devamını Oku »

2020 Demokrasi Endeksi’ne göre Türkiye’de ‘melez rejim’ var

Türkiye 2020 Demokrasi Endeksi’nde 6 sıra yükselerek 167 ülke arasında 104’üncü oldu. CHP’nin siyasi performansıyla Türkiye’nin ‘seçim süreci ve çoğulculuk’ alanında iyileşme gösterdiği açıklandı. Bu iyileşmeye karşın Türkiye, otoriter rejimden demokratik rejime geçişini tamamlamamış siyasi rejimler arasında yer alıyor.

BOLD – İngiliz araştırma ve analiz şirketi Economist Intelligence Unit (EIU), 2020 Demokrasi Endeksi’ni açıkladı. Türkiye listede 6 basamak yukarıya çıktı. 167 ülkenin değerlendirmeye alındığı endekste bir önceki yıl 110’uncu sırada olan Türkiye 104’üncülüğe ulaştı. Raporda Türkiye, 2020 yılında İtalya ve İngiltere ile birlikte demokrasi bakımından durumunu daha iyi hale getiren üç ülkeden biri oldu. İyileşme kat eden ülkeler arasında da en büyük ilerlemeyi Türkiye kaydetti.

ÜLKELER 5 ANA BAŞLIKTA İNCELENİYOR

Endeks, ülkelerin seçim süreci ve çoğulculuk, hükumetin işlerliği, siyasi katılım, siyasi kültür ve sivil özgürlükler gibi 5 başlıkta puanlanmasıyla oluşturuluyor. Türkiye’nin “seçim süreci ve çoğulculuk” başlığında 2019 yılında 3.08 olarak hesaplanan puanı 2020 yılında 3.50 oldu. Raporda bu durumun, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2019 yerel seçimlerinde güçlü bir varlık göstermesinin ardından kamuoyu yoklama anketlerinde de güçlü bir performans sergilemesinden kaynaklandığı ifade edildi. Araştırma verilerine göre vatandaşların gösterilere katılma arzusunun arttığı ve siyasi partilere duydukları güvenin geliştiği belirtildi. Raporda Türkiye’nin sivil özgürlükler başlığında 2.35’lik puanı ile Batı Avrupa ülkeleri arasında açık arayla son sırada olduğuna dikkat çekildi. Vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü, ibadet özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlüğü, kanun önünde eşitlik, adil yargılanma, yaşam hakkı, mülkiyet hakkı, savunma hakkı gibi hak ve özgürlükler, “sivil özgürlükler” arasında yer alıyor.

TÜRKİYE’DE MELEZ BİR REJİM VAR

2020 Demokrasi Endeksi’nde ülkeler tam demokrasi, kusurlu demokrasi, hibrit rejim ve otoriter rejim olmak üzere 4 kategoride sıralanıyor. Türkiye endekste ‘hibrit (melez) rejim’ kategorisinde yer aldı. Bu kavram, otoriter rejimden demokratik rejime geçişini tamamlamamış siyasi rejimler için kullanılıyor. En üst sırada Norveç’in bulunduğu endekste son sırada Kuzey Kore yer alıyor. 2020 Demokrasi Endeksi’nde iki Batı Avrupa ülkesinin “tam demokrasi” kategorisinden “kusurlu demokrasi” kategorisine gerilediği belirtildi. Bu ülkeler Fransa ve Portekiz.

Tam demokrasi kategorisinde yer alan Batı Avrupa ülkeleri ise sırasıyla Norveç, İzlanda, İsveç, Finlandiya, Danimarka, İrlanda, Hollanda, İsviçre, Lüksemburg, Almanya, İngiltere, Avusturya ve İspanya.

medyabold
Devamını Oku »

Biden ile ABD’nin yeni dış politikası: Diplomasi öncelikli mücadeleci tavır

ABD Başkanı Joe Biden, dış politika öncelikleriyle ilgili ilk konuşmasını yaptı. Biden, eski Başkan Donald Trump döneminde izlenen dış politikayı büyük ölçüde değiştirecek. Diplomasiyi merkeze alacak. Ancak bazı öncelikler kapsamında mücadeleden de kaçınmayacak.

BOLD – Görevdeki ikinci haftasında Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret eden ABD Başkan Joe Biden, yeni dönemde izleyeceği dış politikanın ana hatlarını çizdi, önceliklerini açıkladı.

Diplomasinin yeniden merkezde olacağını ifade eden Joe Biden, “Amerika geri döndü, diplomasi geri döndü” ifadelerini kullandı.

Biden, ABD’nin ihmal ettiği ittifakları yeniden inşa edeceğini ve dünya ile yeniden angaje olacağını söyledi.  Biden Trump’ın “Önce Amerika” sloganıyla özetlediği politikasından uzaklaştıklarının altını çizdi.

Ortaklıkları yenileyerek uluslararası anlaşmalara geri dönmek istediklerini ifade eden Biden, ABD’nin Rusya ve Çin’le rekabet, salgın, iklim, nükleer yayılmacılık gibi küresel düzeydeki zorluklarla mücadelede uluslararası ortaklıkların önemine dikkat çekti.

Bazı alanlarda ise mücadeleci bir tavır takınılacağını kaydeden Biden, Rusya’nın eylemlerine daha net karşılık vereceklerini ve Çin’in küresel saldırılarıyla mücadele edeceklerini söyledi.

Biden, ülkeye kabul edilen yasal sığınmacıların sayısını da arttıracak.

ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ziyaret sırasında bir görüşme gerçekleştirdi

Biden, ilk ziyaretini Savunma Bakanlığı ya da Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) gibi kurumlar yerine Dışişleri Bakanlığı’na yaparak, 20 Ocak’ta koltuğu devraldığı Donald Trump’ın döneminde zedelenen kurumun, yeniden güçlenerek Amerikan politikasının merkezine oturtacağının işaretini verdi.

ABD YEMEN’DE SUUDLARA DESTEĞİNİ ÇEKİYOR

Biden, Yemen’deki durumu öncelikli gördüklerini belirterek, “Bu savaş artık bitmeli. Bu konudaki vaadimizi yerine getirebilmek için Yemen’deki savaşta operasyonlara sağlanan tüm Amerikan desteğini, ilgili silah satışları da dahil olmak üzere sonlandırıyoruz” dedi.

Yemen’deki savaşı durdurmak için diplomatik çabaları arttırma sözü veren Biden, Birleşmiş Milletler’in ateşkes çabası ve barış görüşmelerine destek verilmesini istediğini kaydetti.

Biden, ABD’nin Yemen Özel Temsilcisi olarak Tim Lenderking’i atadıklarını, yeni temsilcinin hem Yemen’deki savaşın diplomasi yoluyla çözülmesi, hem de Yemen halkına insani yardımların ulaştırılması için çalışacağını kaydetti.

Yemen’de 6 yıldır süren savaşta 110 binden fazla kişi öldüğü tahmin ediliyor.

Biden’dan önceki başkanlar Donald Trump ve Barack Obama, Yemen’e karşı Suudi Arabistan önderliğinde koalisyon güçlerinin yürttüğü savaşa destek verdi.

Yemen hükümeti ile Husiler arasında 2014’te başlayan çatışmalar, bir yıl sonra ABD, İngiltere ve Fransa’nın da desteğiyle Suudi Arabistan önderliğinde sekiz Arap ülkesinin de katıldığı koalisyon güçlerinin hava saldırılarıyla yoğunluk kazanmıştı. Ülkede büyük bir yıkım olmuş, açlık başgöstermişti.

“ORTAKLIKLARIMIZI YENİDEN KURACAĞIZ”

Biden, ‘‘Amerika’nın ortaklıkları bizim en büyük servetimizdir. Diplomasiyle liderlik etmek demek müttefiklerimizle ve ortaklarımızla omuz omuza olmak demektir. Ancak diplomasiyle liderlik etmek aynı zamanda düşmanlarımızla ve rakiplerimizle çıkarlarımız için ve Amerikan halkının güvenliği için birlikte çalışabilmek demek olmalıdır’’ diye konuştu.

Biden, ‘‘Ortaklıklarımızı yeniden kuracağız ve dünyayla yeniden bir araya geleceğiz’’ dedi.

ABD’nin gücünün kaynağı olduğunu söylediği özgürlük, fırsat eşitliği, insan hakları, yasaların üstünlüğü ve herkese itibarlı davranılması gibi değerlerin son yıllarda büyük baskı altına girdiğini belirten Biden, ‘‘ABD halkı bu dönemden daha güçlü ve donanımlı çıkarak tüm dünyada demokrasiyi savunacak’’ dedi.

Biden, rakiplerle mücadelenin yurtiçinde refahı sağlayarak ve ortaklarla birlikte çalışarak olacağına vurgu yaptı; ‘‘Uluslararası kurumlarda rolümüzü yeniden belirleyeceğiz, güvenilirliğimizi ve ahlaki otoritemizi yeniden sağlayacağız’’ dedi.

“RUSYA’DAN HESAP SORMAKTA TEREDDÜT ETMEYECEĞİZ”

Biden, Rusya ile diplomatik angajman halinde olunacağı, ancak Moskova’ya karşı Trump’tan daha sert tutum alınacağı mesajı verdi.

Biden, Çarşamba günü stratejik nükleer silahların sınırlandırılması için Yeni START Antlaşması’nı 5 yıl uzatma kararı aldıklarını hatırlattı; Rusya’nın Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e ise agresif eylemleri konusunda açık mesaj verdiğini de belirtti. Biden bu eylemler arasında ABD seçimlerine müdahale, siber saldırı ve vatandaşlarını zehirleme faaliyetlerini gösterdi.

‘‘Rusya’dan hesap sorma konusunda tereddüt etmeyeceğiz’’ diyen Biden, Rusya’yla mücadelede, işbirliği içinde çalışılmasının daha iyi sonuç vereceğine dikkat çekti. Rus muhalif Aleksey Navalny’nin hapse atılması ve düzenlenen protesto gösterilerinde barışçı toplanma hakkının ihlal edilmesinin endişe verici olduğunu söyleyen Biden, ‘’Navalny yolsuzlukları ortaya çıkardığı için hedef alındı’’ dedi ve muhalif siyasetçinin derhal serbest bırakılmasını istedi.​

“ÇİN’İN KÜRESEL SALDIRILARIYLA MÜCADELE EDECEĞİZ”

Eski başkan Donald Trump döneminde karşılıklı vergi misillemeleriyle ticaret savaşına giriştiği Çin konusunda ise Biden, ‘‘Çin’in ekonomik istismarıyla, agresif eylemleriyle, insan haklarına, fikri mülkiyete ve küresel düzene karşı saldırılarıyla mücadele edeceğiz’’ dedi. Biden, Amerika’nın çıkarına olan konulardaysa Çin’le birlikte çalışmaya devam edeceklerini kaydetti.

“MYANMAR’DA ORDU İKTİDARI DEVRETMELİ”

Myanmar’da yaşanan askeri darbeye değinen Biden, Myanmar ordusuna iktidarı devretmesi, gözaltına aldığı yetkilileri serbest bırakması, telekomünikasyon gibi alanlara getirdiği kısıtlamaları kaldırması ve şiddetten kaçınması çağrısı yaptı.

ALMANYA’DAN ASKER ÇEİLMEYECEK

ABD, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde açıklanan Almanya’dan asker çekme planı askıya alındı.

Biden, 2. Dünya Savaşı’ndan beri Almanya’da bulunan Amerikan birliklerinin mevcut halini koruyacağını söyledi.

Trump, 36 bin olan asker sayısının 12 bine düşürüleceğini, bir kısmının Avrupa’nın başka ülkelerine gönderileceğini açıklamıştı.

YILDA 125 BİN SIĞINMACI KABUL EDİLECEK

Biden sığınmacı kabulü programını yeniden başlatmak ve bu konudaki küresel ihtiyacı gidermek için yeni bir kararname imzaladığını bildirdi. Biden yıllık sığınmacı kabul sayısını 125.000’e çıkartılacağını açıkladı.​

Eski başkan Trump mülteci sayısını yıllık 15 bin ile sınırlandırmıştı.

ULUSLARARASI ÖRGÜTLERE YENİDEN DÖNÜŞ

Göreve geldiği ilk gün Paris İklim Anlaşması’na geri dönmek için kararname imzaladığını hatırlatan Biden, böylece yönetiminin iklim hedeflerindeki kararlılığına vurgu yaptığını kaydetti. Nisan ayında bir iklim liderleri zirvesine de ev sahipliği yapacağını belirten Biden, ‘‘Amerika bu varoluşsal krizle mücadeleye liderlik etmeli. Bu da tıpkı pandemiyle mücadele gibi küresel düzeyde işbirliği gerektiriyor’’ diye konuştu.

Bu amaçla ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’ne yeniden katılmasını sağladığını belirten Biden, hem koronavirüsle mücadele hem de gelecekte yaşanacak başka salgınların önlenmesi için hazırlıkların arttırılması, bunun için de birlikte çalışılması gerektiğini kaydetti.

LGBTİ BİREYLERİN HAKLARI

Biden, ABD’nin LGBTİ bireylerin haklarını savunma konusunda uluslararası liderliğini pekiştirmeyi hedeflediğini aktardı.

Türkiye sınır dışında muhaliflere baskıda Çin’den sonra ikinci ülke

medyabold
Devamını Oku »

Ankara’da erken seçim rüzgarı: Hedef Haziran 2021!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası ‘yeni anayasa’ çağrısı yaptı. Meclis Başkanı Mustafa Şentop da siyasi partiler kanununun tamamen yenilenmesini istedi. İki çağrıyı da erken seçim hazırlığı olarak okuyan muhalefete göre Erdoğan seçim sistemini değiştirerek Haziran 2021’de erken seçime gitmek istiyor.

BOLD – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürpriz sayılabilecek “yeni anayasa” çağrısına, ilk destek ittifak ortağı MHP’den geldi. Parlamentoda oy hakkı bulunmayan TBMM Başkanı ile birlikte 289 sandalyesi bulunan AKP’nin, 48 milletvekili bulunan MHP ve 1 milletvekili bulunan Büyük Birlik Partisi destek verse bile, anayasa değişikliğini Meclis’ten geçirecek çoğunluğu bulunmuyor.

turkishminute.com’dan Cevheri Güven’in aktardığına göre Anayasa değişikliğinin Meclis’te kabul edilebilmesi için en az 400 milletvekilinin kabul oyu vermesi gerekiyor. Anayasa değişikliğinin referanduma sunulabilmesi için ise en az 360 milletvekilinin desteği lazım. Parlamento aritmetiğine göre başka bir muhalefet partisi destek vermezse, böyle bir anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçme şansı yok. Ancak Erdoğan’ın anayasa değişikliğini referanduma götürme imkanı var.

ERDOĞAN REFERANDUMLA GÜÇ TAZELEYEBİLİR Mİ?

Erdoğan’ın güç tazelemek için seçim yerine halkın kabul edebileceği bir anayasa değişikliği paketini referanduma sunabileceğine ilişkin yorumlar var. CHP Milletvekili Ayhan Barut, Erdoğan’ın toplumun gerçek sorunlarını çözmek yerine referandum sinyaliyle gerçek gündemi saptırmaya çalıştığını söyledi.

Son aylardaki anketlerde oylarını en hızlı yükselten parti olarak dikkat çeken İyi Parti, ise Erdoğan’ın son açıklamasını iflasın kabulü olarak yorumladı.

İyi Partinin Başkanlık Divanı toplantısında konu değerlendirildi ve alınan kararları açıklayan Genel Sekreter Uğur Poyraz şöyle konuştu:

“Cumhur İttifakı’nın, Türkiye’yi zora sokan Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni sorgular hale gelmesi, doğru bir adımdır. Bu iflasın kabulüdür. İyi Parti olarak bu tanımlanamayan sistemin Türkiye’ye zarar verdiğine ve çözümün İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olduğuna inanıyoruz. Yakın bir zamanda milletimizle ayrıntılarını paylaşacağımız sistem önerimizin, ülkemizi düze çıkaracağından da eminiz.”

Erdoğan’ın önerisinin hemen öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi, Deva Partisi, İyi Parti ve Saadet Partisi arasında “güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş” çerçevesinde görüşme trafiği başlamıştı.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili ilk adımı atmamızın hemen arkasından sayın Cumhurbaşkanı’ndan Anayasa’yla ilgili bir açıklamanın gelmesi gerçekten düşündürücü.” dedi. Babacan, Erdoğan’ın güçler ayrılığına inanmadığını bu sebeple Anayasa değişikliğinin bir anlamı olmayacağı görüşünde.

SİYASİ PARTİLER KANUNU DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ise Siyasi Partiler Kanunu değişikliği önerdi ve yepyeni bir kanun yapılması gerektiğini söyledi. Benzer çağrı geçtiğimiz yıl MHP Lideri Devlet Bahçeli’den gelmişti. Kanunda değişiklik, seçim barajının da yeniden düzenlenmesi anlamına geliyor. MHP düşen oyları nedeniyle yüzde 10’luk seçim barajının altına düşmüş durumda.

Ancak Bahçeli’nin bir diğer talebi de partilerin seçimlere katılabilme şartlarının yeniden düzenlenmesi. Bu şartların zorlaştırılmasını isteyen Bahçeli’nin hedefindeki iki parti Gelecek Partisi ve Deva Partisi. AKP’den ayrılanlar tarafından kurulan iki parti, anketlere göre toplamda 4 puanı aşmış görülüyor. İki parti de AKP-MHP bloğunun karşısındaki Millet İttifakını destekliyorlar.

PARTİLER ARASI GÖRÜŞMELER HIZ KAZANDI

Son iki ayda partiler arası görüşmelerin hız kazanmış olması da erken seçim sinyali olarak yorumlanan başka bir gelişme. Erdoğan, İslamcı Saadet Partisi, Kürt İslamcılarını temsil eden HÜDAPAR ve küçük bir sosyal demokrat grubun temsilcisi olan Demokratik Sol Partisi’yle doğrudan temas kurdu. Erdoğan temaslarının ittifak arayışı olduğunu doğruladı.

Devlet Bahçeli ise son aylarda oy oranını yüzde 14’e taşımayı başaran İyi Parti’ye yönelik çağrı yaptı. Bahçeli, MHP’den ayrılan Meral Akşener tarafından kurulan partiye, “yuvaya dönün” çağrısı yaptı. Ancak çağrı ret yanıtı aldı.

Erdoğan’ın temaslarına karşın muhalefet partileri arasındaki trafik de sıklaştı. CHP, HDP, Saadet Partisi, Deva Partisi ve CHP arasında liderler düzeyinde görüşmeler oldu.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e göre tüm sinyaller Haziran 2021’de bir erken seçime hazırlık olduğunu gösteriyor.

medyabold
Devamını Oku »

Türkiye sınır dışında muhaliflere baskıda Çin’den sonra ikinci ülke

Freedom House, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 31 ülkenin sınırları dışında da muhaliflere baskı uyguladığını açıkladı. Kaydedilen vakaların en fazla görüldüğü ülkenin Çin’in ardından Türkiye olduğunu ifade etti. Türkiye’nin yurt dışında Hizmet Hareketi, Kürtler ve solcuları hedef aldığı vurgulandı.

BOLD – Merkezi Washington’da bulunan, demokrasi, insan hakları ve siyasi özgürlüklerin teşvik edilmesini amaçlayan düşünce kuruluşu Freedom House (Özgürlük Evi), küresel demokrasiye karşı büyüyen bir tehdit olarak tanımladığı “Ulusötesi Baskı’’ raporunu yayınladı.

Washington’ta bulunan Freedom House tarafından açıklanan rapora göre, 2014 yılından bu yana suikastlar, adam kaçırmalar, saldırılar, tutuklamalar ve yasa dışı sınır dışı etme dahil en az 608 doğrudan, fiziksel sınır ötesi baskı vakası yaşandı.

En az 31 devlet, hedef aldığı kişilere ev sahipliği yapan 79 ülkede eylemlere girişti.

Yaklaşık 3,5 milyon kişi, dünyanın dört bir yanındaki topluluklar arasında dalga dalga yayılan doğrudan saldırılar ya da ikincil sindirme ve zorlama taktiklerinden etkilendi.

Freedom House, kaydedilen vakaların en fazla görüldüğü ülkenin Çin olduğunu, bunu Türkiye’nin izlediğini ifade etti.

“Out of sight, not out of reach” (Gözden ırak ama ulaşılabilir) başlıklı raporda, bu vakalardan en çok bilineninin Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Riyad tarafından gönderilen 15 kişilik bir ekip tarafından Ekim 2018’de öldürülmesi olduğu kaydedildi.

TÜRKİYE’NİN DE ARALARINDA BULUNDUĞU 6 ÜLKEYE ÖZEL İNCELEME

Devletlerin, muhalefeti susturmak için ulusal sınırların ötesine geçerek sürgündeki ve ya diasporada yaşayan kişilere karşı sistematik şiddet uyguladığı belirtilen raporda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 31 ülkenin sınırları ötesinde muhaliflere baskı için uyguladığı takibatların arttığını bildirdi.

Raporda Türkiye, ulusötesi baskı uygulamada önde gelen ve özellikle mercek altına alınan altı ülke arasında yer aldı.

Baskı politikalarının kapsamı ve şiddeti ile öne çıkan bu devletler Çin, Ruanda, Suudi Arabistan, İran, Rusya ve Türkiye olarak sıralandı.

Kosova’dan zorla kaçırılan 6 kişi

“BASKICI ÜLKE İLE HEDEF ALINAN ÜLKE ARASINDA İŞ BİRLİĞİ”

Muhaliflere yönelik en çok kullanılan yöntemlerin söz konusu kişinin bulunduğu ülkenin de katkısıyla uygulanan baskı, dijital medya kanalları üzerinden takip, fiziksel tehdit olarak sıralanıyor. Bunun yanı sıra pasaportların kullanımına sınırlama getirilmesi, internet ortamında taciz, ajanlar tarafında takip edilme ve aile üyelerin baskı gibi yöntemlerin de kullanıldığı belirtiliyor.

Rapor, uluslararası baskının çoğunun, baskıcı ülke ile hedef alınan ülke arasında bir dereceye kadar iş birliğini içerdiğini de ortaya koydu.

Freedom House’a göre bu işbirliği, yetkililerin resmi talepler üzerinden hareket ettiği gözaltı ve sınır dışı işlemlerinde açıkça görülse de, mağdurun yasal olmayan bir şekilde, herhangi bir yargı süreci olmadan baskıcı ülkeye gönderilmesinde de ortaya çıkıyor.

“DİYANET’İN AVRUPA YAPILANMASI MUHALİFLERİ İZLEMEK İÇİN ARAÇ”

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2013 sonrasında Türk milliyetçileri ile daha sıkı bağlar kurduğu ve bunlar arasında Almanyalı Osmanlılar adlı grubun bulunduğu kaydedildi. Almanya’daki muhalif Türkleri tehdit ettikleri ve casusluk faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle 2018 yılında Almanyalı Osmanlıların, Alman yetkililer tarafından yasaklandığı hatırlatıldı. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) de muhalifleri “izlemek için bir araç” olduğu kaydedildi.

“TÜRKİYE, 2016’DAN SONRA KÜRESEL YASADIŞI İADE HAREKATI BAŞLATTI”

Freedom House raporunda, darbe girişimi öncesinde Türk hükümetinin yurt dışında yaşayan vatandaşlarını “siyasi amaçlar” içinde kullanmaya çalıştığı, ancak sınır ötesi boyutta geniş çaplı baskı uygulamadığı belirtildi.

Raporda, Türkiye’nin güçlerin cumhurbaşkanlığında toplanmasıyla giderek Erdoğan’ın sağlamlaşan otoriterciliğine kayarken ulusötesi baskı uygulamasının da daha uç noktaya ilerlediği kaydedildi.

2016’daki darbe girişiminden bu yana ise hükumetin, 17 ülkeden en az 58 insan kaçırma ile sonuçlanan küresel bir “yasadışı iade’’ harekatı başlattığı belirtildi.

Bu çalışmaların, Afrika, Avrupa ve Asya’daki yerel güvenlik birimlerine rüşvet vererek kişilerin Türkiye’ye yasadışı bir şekilde naklini kolaylaştırmaya ikna etmeyi içerdiğini yazan Freedom House, harekatın bugüne kadar sürdüğünü bildirdi. Rapor tamamlandıktan sonra 2020’nin Ocak ayında da Ukrayna’dan yeni yasadışı iadelerin olduğu ifade edildi.

Öğretmen Harun Çelik, mahkeme kararına rağmen Arnavutluk’tan yasa dışı biçimde Türkiye’ye iade edildi.

“HİÇBİR DEVLET BU KADAR ÇOK ÜLKEDEN BU KADAR ÇOK İADE GERÇEKLEŞTİRMEDİ”

Freedom House, 2014 yılından bu yana bu iadelerden 58’ni kayıtlara geçirdi. Raporun kapsadığı süre boyunca başka hiçbir fail devletin bu kadar çok sayıda hedef ülkeden bu kadar çok iade gerçekleştirdiği tespit edilmedi ve belgelenen iadelerin toplamının aslında eksik olduğunun neredeyse kesin olduğu ifade edildi.

Türk hükumeti ise darbe girişimiyle bağlantılı olarak 27 ülkeden 116 kişinin iade edildiğini açıkladı.

Freedom House’un Türk devleti tarafından işlendiğine dair kayda geçirdiği 110 fiziksel uluslararası baskı davasının tümü terör suçlamalarını içeriyordu.

Raporda, “Üst düzey Türk yetkililer, Hizmet Hareketi’ne yönelik adam kaçırma operasyonlarını açıkça üstleniyor ve MİT’in rolünü övüyor” denildi.

İLK HEDEF GÜLEN HAREKETİ, DAHA SONRA KÜRTLER VE SOLCULAR

Rapora göre, Ankara’nın harekatı, öncelikle dini lider Fethullah Gülen hareketine bağlı kişileri hedef aldı. Ancak son zamanlarda, aynı taktikler Kürt ve solcu bireylere de uygulanarak, bu çaba genişletildi. Türkiye, Erdoğan yönetiminde, baskın erkin cumhurbaşkanlığında toplandığı daha sağlam bir otoriterliğe doğru kayarken, uluslararası baskı faaliyetleri daha da aşırı bir hal aldı.

Raporda, Türkiye’nin muhaliflere uyguladığı sınır ötesi baskının “yoğunluğunun, coğrafi erişiminin ve aniden gelişmesinin” dikkat çekici olduğu vurgulandı. Türk hükümetinin, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Gülen yapılanması mensuplarını ve muhalifleri 30 ülkede takibata aldığı kaydedildi.

Rapora göre, darbe girişimi sonrası Hizmet Hareketi ile bağlantısı gerçek ya da şüpheli kişiler asıl darbe girişimiyle doğrudan bağlantısına fazla bakılmaksızın yardım ve yataklıkla suçlandı ve özellikle hareketin dünya çapında açtığı okullarda öğretmenlik ve idarecilik yapanlar örtülü iadelerin hedefi haline geldi.

YEREL GÜVENLİK BİRİMLERİNE RÜŞVET VERİLİYOR

Türk hükumetinin adam kaçırma operasyonlarına dikkat çeken Freedon House, “Bu çabalar, söz konusu kişilerin Türk yargısına yasa dışı yollardan transferinin kolaylaştırılması için Afrika, Avrupa ve Asya ülkelerindeki yerel güvenlik hizmetlerine rüşvet verilmesi ve onların ikna edilmesini de içeriyor” ifadesi kullanıldı.

SUÇ YEREL İSTİHBARAT TEŞKİLATLARINA YIKILIYOR

Azerbaycan, Kosova, Moldova ve Moğolistan gibi ülkelerde yürütülen örtülü iadelerin üzerine klasik adam kaçırma şeklinde -sokağın ortasında insanların araçlara tıkılması ve sonra Türkiye’de bir prosedür olmaksızın ortaya çıkmaları- gerçekleştiği kaydedilen raporda bu olayların bahsi geçen ülkelerde önemli yerel yankıları olduğu ancak genellikle suçun istihbarat servislerine yüklendiği belirtildi.

“KLASİK ADAM KAÇIRMA OPERASYONLARI”

Raporda, “Azerbaycan’dan bir grubun da dahil olduğu yasadışı iadelerden birkaçı, klasik adam kaçırma operasyonlarıydı. İnsanlar sokakta zorla araçlara bindirildi ve ardından herhangi bir prosedür olmaksızın kendilerini Türkiye’de buldular. Ancak bu operasyonların çoğu, hedef ülkenin kurumlarının yolsuzluğunu ve işbirliğini gerektirdi. Yerel polis veya güvenlik birimleri, kısa bir süre gözaltında tutulan Türk vatandaşlarını tutukladı, ardından gizlice Türk yetkililere teslim etti ve bu kişiler hemen Türk uçaklarıyla Türkiye’ye götürüldü.” denildi.

YASAL SÜREÇLER KILIFINA UYDURULDU

Kosova’dan 6 Türk öğretmenini kaçırılması olayına da yer veren Freedom House, “Kosova makamlarının oturma izinlerini iptal ettiği altı Türk öğretmeni ulusal güvenlik tehdidi ilan edip hızla Türk yetkililerine teslim etmesinde yaşandığı gibi en iyi belgelenmiş vakalarda bile yasal süreçler kılıfına uyduruldu. Ancak operasyonlar genellikle beceriksizdi. Kosova’da tutuklanıp aynı gün Türkiye’ye teslim edilen altı kişiden biri orijinal listede yoktu; hedef alınan kişi ile aynı isme sahip farklı bir Türkçe öğretmeniydi” ifadelerini kullandı.

HEDEF ÜLKELERDE KAÇIRMALARA TEPKİLER

Freedom House, Türkiye’nin insan kaçırma için hedef aldığı ülkelerde yaşanan tepkilere de yer verdi. Raporda, şu ifadelere yer verildi:

“Moğolistan’da, bir okul müdürünün iadesi girişimi ülke çapında protestoları tetikledi. Okul yöneticisi serbest bırakıldı ve girişime yardım ettiği öne sürülen Moğol hükümetinde krize yol açtı. 2018’deki iadelerin ardından Kosova istihbarat dairesinin başkanı istifa etmek zorunda kaldı. Moldova’da da benzer bir dizi yasadışı iadenin ardından, ülkenin istihbarat örgütünün başkanı suçlu bulundu ve operasyona karıştığı için ertelenmiş hapis cezasına çarptırıldı. Son iki vakada, Türk hükümetinin operasyonlar için üst düzey siyasi destek aldığı suçlamaları vardı; ancak bunun yerine istihbarat şefleri suçlandı.”

PASAPORTLAR ÜZERİNDEN HAREKET KONTROLÜ

Yasadışı iadelerin yanı sıra, Türkiye’nin uluslararası baskı araçlarının en önemlisi hareket kabiliyetinin sınırlandırılması olduğu belirtildi.

Rapor şöyle devam etti: “Yetkililer, şüpheli muhalifleri Türkiye içinde hapsetmek ve halihazırda ülke dışındakilerin seyahatlerini sınırlamak amacıyla darbe girişiminin ardından 230 binden fazla pasaportu iptal etti. Hükumet ayrıca bilinmeyen sayıda pasaportun kaybolduğunu veya çalındığını bildirdi. Yurtdışındaki Gülen hareketi üyelerinin, pasaportlarını yenileyemedikleri veya Türk konsolosluklarında çocuklara pasaport çıkartamadıkları, bunun da Türkiye’ye dönme zorunda kalacakları ve tutuklanma risklerinin bulunduğu anlamına anlamına geldiği bildirildi. On binlerce pasaport iptali daha sonra resmen feshedilse de süreç hatalarla gölgelendi ve etkilenen kişilerin bir kısmı seyahat için pasaport kullanırken sorunlarla karşılaşmaya devam etti. İptal edilen pasaportlar, seyahat sırasında gözaltına alınmalara yol açtı; böylelikle tutuklular daha sonra Türkiye’ye yasal ya da yasadışı yollardan iade edilebildi.”

TÜRKİYE, INTERPOL SİSTEMİNİ SUİSTİMAL ETTİ

Raporda, Türkiye’nin yurt dışındaki vatandaşlarına yönelik olarak “Uluslararası Polis Teşkilatı’nı (Interpol) da suistimal etmeye çalıştığı” ifade edildi. Ankara’nın darbe girişiminin ardından yaklaşık 60 bin ismi Interpol’ün bildirim sistemine “toplu” şekilde yüklemeye çalıştığı hatırlatıldı.

MERKEL’DEN KINAMA: KABUL EDİLEMEZ

Türk hükumetinin Interpol sistemini suistimal etmeye kalkışması üzerine Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Ağustos 2017’de Ankara’nın taktiklerini kınadığı ve Türkiye’nin Interpol sistemini suiistimal etmesini “kabul edilemez” olarak nitelediği kaydedildi. 

INTERPOL: SİYASİ SAİKLİ TALEPLER

Interpol’ün bu konuda resmi yorum yapmadığını belirten Freedom House, Temmuz 2019’da Türkiye’ye Romanya’dan iade edilmesi reddedilen bir kişi ile ilgili mahkeme belgelerine dayanarak şu tespiti yaptı: “2019’un Temmuz ayında Türkiye’ye bir iade talebini reddeden Romanya mahkemesinin belgeleri, Interpol’ün Türkiye’nin darbe teşebbüsüne dayalı talepleri, siyasi saikli taleplere karşı kurallarının ihlali olarak gördüğünü ve bu talepleri geri çevirmek için bir politika oluşturduğunu gösteriyor.”

“INTERPOL ŞEFFAF DEĞİL”

Rapor, Interpol ihbarlarının yine de yararlı bir araç olarak kaldığını ve 2017’nin Ağustos ayında Türk asıllı Alman yazar Doğan Akhanlı ve Türk asıllı İsveç vatandaşı gazeteci Hamza Yalçın’ın tutuklanmasına yol açtığını belirtti. Raporda devamla şu ifadeler kullanıldı: “PKK üyesi olmakla suçlanan bu iki kişi, Sırbistan ve Bulgaristan’dan hukuka aykırı olarak sınır dışı edildi. Interpol’ün şeffaf olmaması ve ayrıca küresel sisteme girilen ihbarların, iptal edildikten sonra bile ulusal sistemlerde kalabilmesi nedeniyle, kuruluşun Türkiye’den gelen siyasi güdümlü talep sorunuyla gerçekten ilgilenip ilgilenmediğini belirlemek zor.”

“TALEP DARBE GİRİŞİMİYLE BAĞLI OLSA DA TUTUKLAMALAR SÜRÜYOR”

Freedom House, yine de Interpol ihbarlarının, talebin büyük olasılıkla darbe girişimiyle ilgili olduğu durumlar da dahil olmak üzere, tüm dünyada Türk vatandaşlarının gözaltına alınmasıyla sonuçlanmayı sürdürdüğünü kaydetti. Bu yüzde Gülen hareketiyle bağlantılı Türk vatandaşlarının 2020 sonbaharından itibaren Panama, Sahra altı Afrika ve Güney Asya gibi uzak yerlerde tutuklanmaya devam ettiği ifade edildi.

CAN DÜNDAR

“Ceremesini Gülen hareketi çekse de Ankara’nın uluslararası baskı kampanyası bunun ötesine geçti” diyen Freedom House,  sürgüne gittiğinden beri gazeteci Can Dündar’ın çok sayıda tehditle karşılaştığını söyledi.

Raporda son yıllarda yaşanan diğer olayların, yasadışı iade taktiğinin Gülenci olmayan hedeflere genişletildiğini gösterdiği belirtildi ve HKP-C ile bağlantılı olduğu iddia edilen Ayten Öztürk’ün Lübnan’dan iadesi konusuna değinildi.

Rapor şu şekilde devam etti: “2018’in Mart ayında Ayten Öztürk, Lübnan’ın Beyrut kentinde bir havaalanında gözaltına alındı ve Türk yetkililere teslim edilmeden önce beş gün tutuldu. Türkiye’de avukata erişimi olmadan beş ay hapis yatan Öztürk bu süre zarfında işkence gördüğünü iddia ediyor. Öztürk, sol görüşlü Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) ile bağlantılı olmakla suçlanıyor.

2020’nin Eylül ayında Kürt ve sol görüşlü Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) eski yerel adayı İsa Özer, Ukrayna’nın Odesa kentinden Türkiye’ye yasal işlem yapılmadan teslim edildi. Operasyon, 2018’de Ukrayna’dan gelen iki Gülen hareketi üyesinin iadesine çok benziyordu; gözaltı ile teslim arasında neredeyse hiç zaman ve açık hiçbir yasal süreç yoktu. BDP’nin ve kardeş partisi HDP’nin diğer binlerce üyesi gibi Özer de PKK üyeliğiyle suçlanıyor.”

“ÇİN, RUSYA VE İRAN OPERASYONLARININ HEDEFİNDEKİ TÜRKİYE”

Freedom House raporunun Çin, Rusya ve İran bölümlerinde de Türkiye, hedef ülke olarak yer aldı. Raporun İran bölümünde Tahran’ın, son yıllarda Avrupa’da ve Türkiye’de sürgünde suikast taktiğini uygulamaya yeniden başladığına yer verildi.

“ÇİN’İN SİYASİ BASKISI UYGURLARA YÖNELİK KORUMAYI ZAYIFLATTI”

Raporda Çin’in siyasi baskısının, Türkiye’deki büyük Uygur diasporasına yönelik Türk kurumlarının korumasını zayıflattığı belirtildi.

Türkiye’de Uygurların ikamet izni almasının veya izinlerini sürdürmesinin zor olduğunun belirtildiği raporda, ABD radyo kuruluşu NPR’ın sadece 2019’da Türkiye’de 200 ila 400 Uygur’un gözaltına alındığını bildirdiğine yer verildi.

Freedom House, ‘’Uygur toplumunun çabalarına rağmen Türkiye’den Çin’e sınır dışı edilenler oluyor. Ağustos 2019’da bir Uygur kadın ve iki çocuğu Türkiye’den Tacikistan’a sınır dışı edildi ve ardından derhal Çinli yetkililere teslim edildi. Kasım 2020’de, daha önce kendi toplumu hakkında casusluk yapması için baskı gördüğünü söyleyen bir Uygur, İstanbul’da vuruldu. Saldırıdan sağ çıkan mağdur, Çin devletini kendisini hedef almakla suçladı’’ denildi.

Raporun Rusya bölümünde de yurtdışındaki Çeçen muhaliflere yönelik sınır ötesi saldırılar arasında 2016 yılında Türkiye’de yaşayan iki Çeçen, Ruslan Israpilov ve Abdulwahid Edelgiriev’in, uluslararası medya kuruluşları tarafından Rus ajanı olarak tanımlanan kişiler tarafından öldürülmesi yer aldı.

HRW: Suriyeliler Türkiye’ye yasa dışı nakledildi ve keyfi şekilde yargılandı

medyabold
Devamını Oku »