Yılmaz Özdil, Hakan Aygün’ün, 3 Nisanda yaptığı ”Ey IBAN edenler” paylaşımı sonrası başlatılan soruşturmasında ikinci kez teknesinde gözaltına alınmasını esprili bir dille eleştirdi.
BOLD- Geçen Nisan ayında koronavirüs yardım paketini açıklayan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, vatandaştan yardım toplamak için IBAN paylaşmasını, eleştiren gazeteci Hakan Aygün, hakkındaki soruşturma yüzünden dün Datça’daki teknesinde bir kez daha gözaltına alındı.
Gözaltı haberi sosyal medyada gündem oldu. Konuyla ilgili bir paylaşımda bulunan, Sözcü yazarı Yılmaz Özdil’in teknesinde gözaltına alınan gazeteci Hakan Aygün’e yolladığı mesaj ise viral oldu.
SIRA HAVADA
Gözaltı sonrası Datça Savcılığı’nda ifade veren Aygün, serbest bırakılmasının ardından Yılmaz Özdil’in kendisine yolladığı mesajı paylaştı. Özdil, Aygün’e yolladığı mesajda şu ifadeleri kullandı, ”Hem karada hem denizde gözaltına alınan ilk ve tek gazeteci oldun, erişilmez bir rekor için sıra hava’da :))”
HER GİTTİM YERDE GELİYORLAR
Deneyimli gazeteci Hakan Aygün de gözaltı sürecini yine sosyal medya hesabından kendi üslubunca şöyle anlattı, ”Devletim beni seviyor; ya hapise atıp koruyor; ya da sürekli teknemdeler:) Her gittiğim yerde bizim sahil güvenlik teknemi ziyarete başladı:) çok enteresan:) çocuklarımıza hep kolaylık gösteriyorum tabii:) görüntülemiyorum Palamutbükü’nde de bir tek bana uğradılar, sağolsunlar.”
Hakan Aygün, Erdoğan’ın IBAN paylaşarak, vatandaştan yardım talebinde bulunmasını ”Ey IBAN edenler” diyerek başlayan bir paylaşımla eleştirmiş ve 3 Nisan’da gözaltına alınmıştı.
The Economist article titled ‘Fethullah Gulen shares blame for Turkey’s plight’ claimed that Gulen Movement was also responsible of recent collapse of Turkish Democracy.
Thanks to The Economist for providing annual democracy index reports indicating the most successful years of Turkish democracy during the last two decades, 2007-2014. These were the years when Gulen Movement was active in Turkey.
In 2008, according to the Economist for example, we learn that Turkey was 87th in terms of its overall democracy level. Today it is 110th.
According to the Economist article titled ‘The retreat of global democracy stopped in 2018’ Turkey’s democracy score declined for the sixth year in a row as President Recep Tayyip Erdogan swept aside most constraints on his power.
‘Perhaps because the trend is so glaring—strongmen in different countries often copy each other’s tactics, soundbites and scapegoats—voters are not taking it lying down.’ The Economist added.
The V-Dem Institute is another important source to measure the democracy level of countries between 1990-2019. You may want to choose the indicators and click on the search button for Turkey and see the best years of Turkish democracy: The result will not be different: 2007-2014.
Considering the qualities of democracy, such as individual rights, civil society and civic engagement, freedom of press and expression, free and fair elections, cooperation and compromise, Turkish Democracy has never been a successful one. Starting from early years of modern Turkish Republic to the rise of Erdogan’s political Islamist AKP in late 90’s, Turkish political culture was shaped by Kemalist tutelage which intervened to politics through military coups for decades.
It is correct that Gulen Movement along with the liberal left, liberal democrats, liberal and conservative Kurds, liberal Alevis, Conservative Sunnis supported Erdogan’s AKP during the years that Erdogan was promising in democratic transformation of Turkey. This is how Erdogan challenged the Kemalist tutelage and sidelined the Military coup attempts.
The mistake made by the Gulen Movement and other political groups in Turkey was to fail to analyze Erdogan’s leadership style, personality analyses and his real political goals. When they realized Erdogan’s authoritarian tendencies to become the ultimate sole leader of Turkey including his ambitions to become the Caliph of the Muslim world, it was too difficult to change this direction.
The question which the Economist story failed to ask is how Erdogan cooperated with his old foes, the Kemalists to end the Turkish democracy and to crush remaining opposition and silence the press.
As a result of the Kemalist-Erdogan coalition between 2016 and present, 160,000 people were arrested, 130,000 people lost their jobs which caused 1 million 500 people being affected by these firings, 250 cases recorded as suspicious deaths, 150 abductions, 934 private schools closed by decree laws. 15 universities, 49 health institutions, 1.767 associations, foundations, unions and federations were seized, and 234 thousand passports were canceled.
Erdogan’s old foe and new ally Dogu Perincek said ‘the law is the dog of the politics’ in order to justify the social genocide in Turkey.
There are hundreds of evidences indicating the July 15, 2016 coup attempt was a false flag. Erdogan couldn’t stage such a false flag operation without the help of the Kemalist bureaucracy. Kemalists now realize that they have two options in Erdogan’s game: One is to obey Erdogan’s Islamist political agenda or to be gradually out of the system. Only last month 600 Kemalist colonels were retired from their posts.
It is not difficult to understand that The Economist story reflects the perspective of the Kemalist elites of Turkey. While the Economist aims to demonize Gulen Movement with July 15 Coup attempt, it is worth to remember that Kemalists have not even faced the Military coups they carried out in Turkey which resulted in execution of democratically elected politicians in 1961. After the 1980 military coup in Turkey, 650,000 people were under arrest. 1,683,000 people were blacklisted. 230,000 people were tried in 210,000 lawsuits. 7,000 people were recommended for the death penalty. 517 people were sentenced to death.
Honestly, it was shocking to see such an unbalanced story in The Economist. How did The Economist forget ‘balance and fairness’, the two classic buzzwords of journalism ethics? How did it forget the fact that stories must be balanced in the sense of attempting to present all sides of a story?
Since the Economist’s purpose is to convey a certain point of view toward the subject, it makes it a ‘propaganda’ but not a news story.
from Politurco.com| Informs and Inspires by Facts and Analyses http://www.politurco.com/has-there-ever-been-a-turkish-democracy.html
Türkiye salgın tablosu gün geçtikçe vahimleşiyor. 15 Ağustos itibarıyla can kaybı 21, vaka sayısı bin 256. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “45 günün en yüksek pozitif tanı sayısına ulaştık” dedi.
BOLD – Günlük koronavirüs pandemi verilerini açıklayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 15 Ağustos Cumartesi için 21 vefat, bin 256 vaka sayısı verdi. Toplam olgu 248 bin 117’ye, can kaybı 5 bin 955’e çıktı. Bakan Koca, “Son 45 günün en yüksek pozitif tanı -yeni hasta- sayısına ulaştık” ifadelerini kullandı.
AĞIR HASTA SAYISI RİSK GRUBUNDAKİLERLE ARTIYOR
Verilere göre son 24 saatte 992, toplamda ise 229 bin 972 hasta sağlığına kavuştu. Hastalardaki zatürre oranı yüzde 7,6, ağır hasta sayısı da 668 şeklinde tabloya yansıdı. Kritik gösterge ağır hasta sayısının genellikle risk grubunda olup hastalığa yakalananlar ile arttığını belirten Koca, “Yeni hasta sayısını, ağır hasta sayısını, can kayıplarını birlikte azaltalım” tavsiyesini dillendirdi.
Türkiye sinemalarında hizmet veren az sayıdaki salonda bu hafta hepsi 2019 yapımı olan beş yabancı film vizyona girme şansı buldu.
BOLD– Koronavirüs salgını sebebiyle uzun süre kapalı kalan sinema salonlarının küçük bir kısmı açılsa da vizyona giren yeni filmler olmadığı için sektörde yaprak kımıldamıyor. Bu geçiş sürecinde ise daha önce vizyon şansı bulamamış bazı filmler gösterim fırsatı yakaladı. İşte haftanın filmleri…
BOYALI KUŞ
Jerzy Kosinski’nin aynı adlı eserinden uyarlanan ve kimsesiz bir çocuğun gözünden İkinci Dünya Savaşı’na bakan Boyalı Kuş “Başka Sinema” dağıtımıyla seyirciye ulaşıyor. Filmin kadrosunda Petr Kotlár, Harvey Keitel, Stellan Skarsgård, Barry Pepper ve Udo Kier gibi önemli isimler var.
MÜRİT
Riley Keough, Richard Armitage, Alicia Silverstone, Jaeden Martell ve Lia McHugh gibi isimleri bir araya getiren “Mürit” iki çocuk babası Richard’la evlenme hazırlığında olan Grace ve çocukların bir dağ evinde mahsur kaldıkları sırada evde gerçekleşen ürkütücü olayları anlatıyor.
ASLAN KRALLIĞI
Haftanın tek animasyon filminde Malturnia gezegeninde tehlikeye giren aslan krallığını kurtarmak için bir serüvene çıkan Samar ve Tusha’nın hikâyesi anlatılıyor.
GEÇİT
40 yıl önce vahşet dolu bir olaya tanık olan evde yaşananları araştıran bir grup insanın başından geçenlerin anlatıldığı filmde Ryan Merriman, Jamie Tisdale, Heather Langenkamp, Najarra Townsend ve Reinaldo Zavarce rol alıyor.
KAHRAMANLAR
TV filminden biraz hallice olan Kahramanlar’da dünyada adaleti sağlamaya çalışan bir grup kadim savaşçının hikayesi anlatılıyor.
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na yönelik ‘basit bir yalancısınız’ sözü üzerine Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan hakkında yapılan suç duyurusunda ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı verildi.
BOLD – Savcılık, Polat Balkan’ın Feyzioğlu’na söylediği ‘basit bir yalancısınız’ paylaşımını, ‘nezaket dışı ’ olarak değerlendirdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, TBB Başkanı Feyzioğlu’nun hakaret şikayetiyle yaptığı ‘basit bir yalancısınız’ sözlerinin hakaret unsuru taşımadığına karar verdi. Antalya Barosu Bakanı Polat Balkan’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımın, rahatsız edici ve nezaket dışı olduğu kaydedildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararını sosyal medya hesabından paylaşan Polan Balkan, “ TBB Başkanlık Makamı’nı işgal eden, tarihsel olarak bütün meşruiyetini yitirmiş ve iktidarın uzantısı haline gelmiş olan Metin Feyzioğlu’nun hakkımda yaptığı suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” karar verilmiştir” dedi.
BASİT BİR YALANCISINIZ
Barolar Birliğini olağanüstü genel kurula çağıran barolar arasında yer alan Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, Feyzioğlu “Barış Pınarı Harekatı’nı desteklediğim için genel kurula çağıran arkadaşlarımız aynı paydada nasıl buluşacaklar. Bunlar Cumhuriyet Bayramı bildirisinde buluşamadılar… Şimdi nasıl olacak da TBB’yi yıkma noktasında buluşacaklar” açıklamasına tepki göstermişti. Balkan, “Bu sözler TBB Başkanı Sayın Av. Metin Feyzioğlu’na ait. Sayın Feyzioğlu, basit bir yalancısınız. Çırpındıkça çamura bulanıyorsunuz. Fermanlı bir ölüm kuşu, satırı çalan cellat olmaya soyunmuş gibisiniz. Her ne olursa olsun, bu canlar bu yüreklerde olduğu sürece adalet, demokrasi ve hukuk mücadelesini sürdüreceğiz; size rağmen…” ifadesini kullanmıştı.
TBB Başkanlık Makamı'nı işgal eden, tarihsel olarak bütün meşruiyetini yitirmiş ve iktidarın uzantısı haline gelmiş olan Metin Feyzioğlu'nun hakkımda yaptığı suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Kovuşturmaya Yer Olmadığına" karar verilmiştir. pic.twitter.com/aplPsC8fvR
1980’lerden bugüne Türkiye’nin en karanlık isimlerin Mehmet Ağar’ın adı, tutuklanan Azeri Kökenli iş adamı Mansimov Gurbanoğlu’nun Bodrum Yalıkavak’taki Avrupa’nın en lüks yat limanlarından birini ele geçirme iddialarıyla gündemde… Türkiye’nin son 40 yılına damgasını vuran esrarengiz birçok olayın odağındaki Mehmet Ağar aslında kim? BOLD
Türkiye Wushu Federasyonununda skandallar bitmiyor. 2018 Türkiye Wushu Şampiyonası birincilerinden Dursun Ali Çapoğlu’nun, müsabaka hakemi ve Federasyon Başkan vekili Abdurrahman Akyüz’ün eşi Fatma Akyüz’ün yeğeni olduğu ortaya çıktı.
BOLD – Uzak doğu sporlarından Wushu’nun Türkiye’deki ayağı tabir yerindeyse Akyüz Ailesi tekelinde. Baba Abdurrahman Akyüz Federasyon Başkan vekili, anne Fatma, kızlar Zeynep Makbule ve Elif ile erkek evlat Necmettin Erbakan bu alanda sürekli madalya kazanan sporcular. Tablo böyle olunca gözler Akyüzler’den alınamıyor.
Türkiye Wushu Federasyonu Başkan Vekili Abdurrahman Akyüz, eşi Fatma Akyüz, kızları Elif ve Zeynep Makbule ile oğlu Necmettin Erbakan Akyüz.
ERKEK KARDEŞİNİN OĞLU BİRİNCİLİĞE ORTAK OLDU
Federasyona kayıtlı diğer birçok sporcu da söz konusu durumdan şikâyetçi ki 2018 Türkiye Wushu Şampiyonu Oğuzhan Kerenciler bunlardan biri. Çünkü Kerenciler o sene birinciliği Dursun Ali Çapoğlu ile paylaşmak zorunda kaldı. Bu isim Federasyon Başkan vekili Abdurrahman Akyüz’ün eşi Fatma Akyüz’ün yeğeni. Üstelik Fatma Akyüz, yeğeninin zirveye ortak edildiği müsabakada hakemlik yaptı.
2018 Wushu Türkiye Şampiyonası birincilerinden Oğuzhan Kerenciler, şimdilerde pazarcılık yapıyor.
Oğuzhan Kerenciler şimdilerde pazarcılıkla geçimini sağlıyor. Genç sporcu Akyüzleri kast ederek “Emeğimizin onlar için bir önemi yok. Bizler onların şampiyon olmasını sağlayan oyuncaklarız” dedi. Birgün’den Eren Tutel’e konuşan Kerenciler, yaşadığı haksızlıklar sebebiyle sporu bıraktığını söyledi. Macerasını da şöyle anlattı: “2013’ten bu yana profesyonel wushu taolu yapıyorum. 2018’deki şampiyonada rakiplerimden biri Abdurrahman Akyüz’ün kayınbiraderinin oğlu yani Fatma Akyüz’ün yeğeni Dursun Ali Çapoğlu idi. Toplam dört kişi yarışıyorduk. Bu dalda Akyüz’ün yeğenini birinci yaptılar. Ben üçüncü oldum. Sıra ikinci form daoya geldi. Babama çıkmak istemediğimi söyledim. ‘Çık kılıcı kır’ dedi. Yine herkes hayretler içinde beni seyretti. Benden önce yarışan Çapoğlu da halasıyla oturarak beni seyretti. Fatma Akyüz beni ve yeğenini birinci yaptı. İkimiz de birincilik kürsüsüne çıktık. Hiç araştırmadık fakat belki de beni resmi evraklarda üçüncü bile yazmış olabilirler.”
Abdurrahman Akyüz’ün kızı Zeynep Makbule, dayısının oğlu Dursun Ali Çapoğlu ve ablası Elif Akyüz (soldan sağa)
Emeğinin karşılığını alamadığını düşünen genç sporcu Akyüzler hakkında soruşturma açılmadığı için de tepki gösterdi: “Çok çalıştım. Günde 5 saat antrenman yapıyordum. Okula gittiğimde derste uyuduğum oluyordu. Annemle babamın tek amacı Avrupa ve Dünya şampiyonasında dereceler elde etmemdi. Ama yaşadığımız haksızlıklar nedeniyle pes ettik ve yarışmalara katılmama kararı aldık. Çünkü bu haksızca yönetilen sistemde anladık ki çalışmalarımızın, başarımızın ya da emeğimizin bir önemi yok.”
Türkiye genelinde hububat hasadı tamamlandı. Kendi kendine yeten ülke olarak nitelendirilirken samanı bile yurt dışından alır hale gelen Türkiye, üretimin yetersiz olması nedeniyle bu yıl 500 bin ton buğday ithal edecek.
BOLD – AKP Hükumeti tarım ürünü ithalatına devam ediyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) hububatta spekülatif kaynaklı fiyat artışlarının gıda enflasyonunu tetikleyici etkilerini önlemek ve hububatta fiyat stokçuluğunun önüne geçmek amacıyla 500 bin ton buğday ithal edecek.
OLAĞANÜSTÜ HAL STOKLARI OLUŞTURULACAK
TMO, piyasa düzenleme görevi kapsamında spekülatif kaynaklı yaşanabilecek fiyat artışlarının gıda enflasyonunu tetikleyici etkilerini önlemek, olağanüstü hal stoklarını oluşturmak, yurt içi alımlarla belirli bir seviyede kalan buğday ve arpa stoklarının ithalat yoluyla takviye etmek amacıyla 500 bin ton buğday ve 60 bin arpa ithalatı için ihaleye çıkacak. İhale 25 Ağustos’ta yapılacak.
Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde 13 bin sandıkta partinin görevlisi olmadığı iddiasına CHP’den cevap geldi. Parti kaynakları, CHP’nin bin 645, AKP’nin ise 3 bin sandıkta görevlisi olmadığını açıkladı.
BOLD – Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye genelinde 188 bin sandık bulunduğunu belirten CHP kaynakları, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandıkların yüzde 98’ine hâkim olunduğunu belirtildi.
Muharrem İnce, “Bin Günde Memleket Hareketi” adıyla başlattığı hareketi anlattığı toplantıda, 24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP’nin 13 bin sandıkta görevlisinin bulunmadığını, 4 milyon oyun sokakta bırakıldığını iddia etmişti. CHP’de önceki gün yapılan yazılı açıklamada söz konusu iddiayla ilgili, “CHP seçim sandıklarına bütün seçim dönemlerinden daha fazla sahip çıkmıştır. Sadece kendisi değil, Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ile bu çalışma yürütülmüştür” açıklaması yapmıştı.
CHP kaynakları, ittifaklar ve yapılan işbirlikleriyle görevli bulunmayan sandık sayısının 1645 olduğu bilgisini paylaştı. AKP’nin aynı seçimde 3 bin sandıkta görevlisinin olmadığına dikkat çeken CHP, sandıklara hâkim olduklarını savundu. AKP’nin aynı seçimde 3 bin sandıkta görevlisinin olmadığına dikkat çekti.
İNCE 2 YILDIR BİLGİ TALEP ETMEDİ
CHP kaynakları, kamuoyunda tartışılan iddialarla ilgili bütün verilerin partide kayıt altında olduğunu, Muharrem İnce’nin de seçimin ardından 2 yıldır partiden bu konuda hiçbir talepte bulunmadığına da dikkat çekti.
Antalya’da Demre’ye bağlı Üçağız Mahallesinde yaklaşık 13 hektarlık deniz alanı ve iskele ile Alanya’da Aydap mevkiinde kadınlar plajı olarak işletilen günübirlik tesisin 10 yıllığına MUÇEV Turizm’e kiralanmasını TBMM gündemine taşındı.
BOLD – CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Antalya sahillerinin rant alanlarına dönüştürülmesine tepki gösterdi. Konuyu Meclis gündemine taşıyan Budak, vakıf adı altınla yapılan bu peşkeşin Sayıştay denetiminden kurtulduğuna dikkat çekti.
10 YILLIĞINA VAKFA KİRALANDI
Antalya’da Demre’ye bağlı Üçağız Mahallesinde yaklaşık 13 hektarlık deniz alanı ve iskele ile Alanya’da Aydap mevkiinde kadınlar plajı olarak işletilen günübirlik tesisin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 10 yıllığına MUÇEV Turizm Tic. Ltd. Şti.’ne kiralanmasını TBMM gündemine taşıdı. Budak, “Muğla’dan sonra Antalya’nın en gözde kıyı alanlarını rant sahillerine dönüştürmeye başladılar. Üstelik de bunu vakıf görünümü altında kurdukları şirket aracılığıyla yapıyorlar. Bu sayede Sayıştay denetiminden de kurtuluyorlar” dedi.
KIYILAR MUÇEV’E PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR
Konuya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına bir soru önergesi veren Budak, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Muğla Valiliği kontrolündeki Muğla’ya Hizmet Vakfı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesindeki Türkiye Çevre Koruma Vakfı tarafından kurulan MUÇEV Turizm Ticaret Limitet Şirketi Türkiye’nin en güzel kıyılarını adeta teslim almıştır. Her ne kadar iki kamu kurumunun ortaklaşa oluşturduğu bir vakıf görüntüsü taşısa da özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş bir şirkettir ve Muğla kıyılarındaki dikkat çekici pek çok yer Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından MUÇEV’e kiralanmıştır.”
YAĞMALANMADIK TEK KARIŞ ALAN KALMADI
Demre’ye bağlı Üçağız Mahallesinde yaklaşık 13 hektarlık denizalanı ve iskelenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 7 Temmuz 2020 itibariyle 10 yıllığına MUÇEV Turizm Tic. Ltd. Şti.’ne kiralandığını belirten Budak, “Bunun yanı sıra Alanya’da Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce Aydap mevkiinde kadınlar plajı olarak işletilen günübirlik tesis MUÇEV Turizm Tic. Ltd. Şti.’ne 7 Temmuz 2020 tarihinde imzalanan sözleşme ile 10 yıllığına kiralandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Belek ve Kadriye’deki günübirlik alanları halktan alıp otel rantına teslim etti. Aynı şekilde Manavgat Ulualan’da da golf otellerine en güzel, el değmemiş yerler tahsis ediliyor. Antalya’da yağmalanmadık bir karış alan bile kalmadı” dedi.
MUÇEV YÖNETİM KURULU KİMLERDEN OLUŞMAKTA?
Soru önergesinde MUÇEV Mütevelli Heyeti ve yönetim kurulunun kimlerden oluştuğunu soran Budak, “MUÇEV Turizm Tic. Ltd. Şti.’nin yöneticileri kimlerdir? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Demre ve Alanya’da bahse konu alanları MUÇEV Turizm Ltd. Şti.’ne hangi çerçevede ve hangi bedel altında kiralamıştır? Kiralama işlemi hangi usul ile yapılmıştır? Kiralama işlemleri öncesinde ilan/duyuru yapılmış mıdır? MUÇEV Turizm Ltd. Şti. söz konusu alanların işletmesini doğrudan kendisini mi yapacaktır yoksa alt işletmeciye mi verecektir?” dedi.
Borsa İstanbul’da yabancılar, 7 Ağustos ile biten haftada nette 566,5 milyon dolarlık çıkış yaparak Mart 2019’dan bu yana haftalık bazda en büyük yabancı çıkışına imza attı. Bu yılın başından beri Borsa İstanbul’dan toplam yabancı çıkışı 5,1 milyar dolara ulaştı.
BOLD – Türkiye’de ekonomik krizin etkileri her geçen gün büyüyor. Artan kriz sonrası Borsa İstanbul’da yabancılar hisse senetlerini satıp çıkmaya başladı. Borsada son 15 ayın en büyük yabancı çıkışı gerçekleşti.
TOPLAMDA 5.1 MİLYAR DOLARLIK ÇIKIŞ OLDU
Yabancıların Türkiye’den çıkışı sürüyor. Bloomberg haberine göre Borsa İstanbul’da yabancıların 7 Ağustos ile biten haftada nette 566,5 milyon dolarlık çıkış yaparak Mart 2019’dan bu yana haftalık bazda en büyük yabancı çıkışına imza attı. Son çıkışla birlikte yıl başından bu yana Borsa İstanbul’dan toplam yabancı çıkışı nette 5,1 milyar dolara ulaştı.
TL DEĞER KAYBETMEYE DEVAM EDİYOR
Son iki haftada TL, dolar karşısında yüzde 6,3 değer kaybetmişti. Kuru tutmak için Londra’da yabancıların TL’ye erişiminin kısılması da Borsa İstanbul’daki satışları tetiklemişti. Türk bankalara TL yükümlülüklerini yerine getiremeyen bazı yabancı bankalar, hisse satarak TL elde etme yoluna girmişti.
YENİ SATIŞ DALGASI ORTAYA ÇIKIYOR
RAM Capital’den fon yöneticisi Ogeday Topçular,“Türkiye’de hisse piyasasında yabancıların payındaki devamlı ve sert düşüş, ufukta sert düzeltmeler ve dalgalanmaların devam edeceğini işareti” dedi. Topçular, “Son yıllarda yabancıların çıkışı tercih etmesinin birçok nedeni var ve bunlar ortadan kalkmadı. TL’deki her değer kaybında yabancılar arasında yeni bir satış dalgası ortaya çıkıyor” dedi.
Son dönem artan koronavirüs vaka sayılarının Kurban Bayramı’nın yansıması olduğunu belirten Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel, okulların ertelenmesi kararını destekledi. “Bu vaka sayılarıyla açılması zordu. Kararlar anlık değişebiliyor. Çok dinamik bir süreç” dedi.
BOLD – Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi (GATA) Yoğun Bakım ve İç Hastalıkları Uzmanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel, pandemiye ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
BİRİNCİ DALGA ÜZERİNE KÜÇÜK PİKLER GÖRÜYORUZ
Kurban Bayramı’nın vaka sayısına etkisine işaretle “Beklediğimiz artışlar. Ama sağlık sistemimizi zora sokacak kadar büyük artışlar olmadı. Ağustos’ta çok ciddi azalmalar bekliyorduk. İkinci dalgayı Eylül-Ekim gibi bekliyorduk ama daha henüz birinci dalganın üzerine küçük pikler görmeye başladık. Eylül’de daha dikkat etmemiz lazım. Hem kapalı ortamların yoğunlaşması hem okulların açılmasıyla vaka sayısının artabileceğini düşünüyoruz. Vatandaşımız çok daha dikkatli olmalı” diye konuştu.
Prof. Dr. Levent Yamanel, el hijyeni, maske ve sosyal mesafe uyarılarını tekrarladı.
GRİP AŞISI TAVSİYESİ DONDURULMUŞ GIDA İKAZI
Sonbahar ile ortaya çıkacak gribe dikkat çekerek bu hastalıkla Kovid-19’un belirtilerinin benzediğini kaydetti. Grip aşısı olunması gerektiğini söyleyip herkese tavsiye etti. Çin’de dondurulmuş tavuk kanadında virüs tespitine ilişkin de “Dondurulmuş gıdalarda virüse rastlanılabilir ve bunlarda virüsün yaşama ihtimali daha uzun. Çözdükten sonra mutlaka çok iyi pişirmemiz gerekiyor” önerisinde bulundu.
OKUL AÇILIŞININ ERTELENMESİNİ DESTEKLİYOR
Bilim Kurul tavsiyesi ile okul açılışının 1 ay ertelenmesine de değinen Yamanel, “Okullar bir aylık gecikmeyle açılacak. Ardından belli sınıfların açılması gündemde. Böyle olunca seyreltilmiş model oluyor ve online eğitim de diğer sınıflar için devam edecek. Okullarda daha güvenli ortam olacak. Bu vaka sayılarıyla okulların açılması biraz zordu. Tabi bir ay sonra yine vaka sayılarının değerlendirilmesi söz konusu. Kararlar anlık olarak değişebiliyor. Çünkü çok dinamik bir süreç” ifadelerini kullandı.
Devleti küçültme iddiasıyla iktidara gelen AKP, kamu çalışanları sayısını ikiye katladı. Son üç ayda alınan 68 bin 345 kişi ile kamuda çalışanların sayısı 4 milyon 767 bin 286 kişiye çıktı.
BOLD – Türkiye’de toplam istihdam gerilerken kamuda çalışanların sayısı artıyor. Salgın koşulları bu yılın ikinci çeyreğinde 68 bin 345 kişinin daha çalışmaya başladığı kamudaki personel sayısı 5 milyona yaklaştı.
KAMUDA ÇALIŞAN SAYISI ARTMAYA DEVAM EDİYOR
Kamudaki istihdam, pandemi koşullarında da gerilemedi. Ülkedeki toplam istihdam düşerken salgının en ağır yaşandığı bu yılın ikinci çeyreğinde 68 bin 345 kişi kamuda çalışma şansına sahip oldu. BirGün’den Nurcan Gökdemir’in haberine göre yılın ilk çeyreğinde kamuda istihdam edilen personel sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4 artışla yaklaşık 4 milyon 698 bin kişi olurken, ikinci çeyrekteki alınan kişilerle kamuda çalışanların sayısı 4 milyon 767 bin 286 kişiye çıktı.
MEMUR SAYISI 3 MİLYONA DAYANDI
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından açıklanan verilere göre, kamuda çalışan kadrolu personelin sayısı 2 milyon 942 bin 904’ten 2 milyon 944 bin 202’ye yükseldi. Kadroluların sayısı bin 298 arttı. 41 bin 932 artış ile sözleşmelilerin sayısı 496 bin 982’ye yükselirken 16 bin yeni personelle sürekli işçilerin sayısı 1 milyon 161 bin, 8 bin 189 artışla da geçici işçilerin sayısı 59 bin 269 oldu. Diğer kategorideki işçilerin sayısı da 105 bin 517’ye çıktı.
KAMU BANKALARI PERSONEL ÇIKARIYOR
İller Bankası, Ziraat Bankası, Halkbank, Eximbank, Kalkınma ve Yatırım, Vakıflar Bankası’nın ocak-mart döneminde 63 bin 661 olan çalışan sayısı 211 kişilik gerileme ile 63 bin 450 oldu. Belediye iktisadi teşekküllerindeki çalışanlar bin 476 kişi arttı BİT’lerde ikinci çeyrek sonu itibarıyla 497 bin 864 kişi çalışıyor. İl özel idarelerindeki personel artışı da 145 oldu. Mart sonunda 12 bin 776 kişinin çalıştığı bu kurumların personel sayısı üç ayın sonunda 12 bin 921’e çıktı.
ZARAR EDEN KİT’LERİN PERSONEL SAYISI ARTIYOR
İktidarın politikaları sonucu zarar ettirilen KİT’lerdeki personel sayısı da arttı. 96 bin 303 personel üç ayın sonunda 8 bin 300 yeni istihdamla 104 bin 603 oldu. Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda da yeni personel alımı yapıldı. 5 bin 413 çalışan bin 137 yeni personelin eklenmesi ile 6 bin 550’ye çıktı.
Bitlis Cezaevinde aynı koğuşta kalan hasta tutuklu Ahmet Avcı ve kardeşi Mecit Avcı, koronavirüse yakalandı. 14 kişilik koğuşta 1 mahpus daha pozitif çıktı. Tatvan Devlet Hastanesine ise 20 mahpusun götürüldüğü iddia edildi.
SEVİNÇ ÖZARSLAN
BOLD ÖZEL – 10 aydır Bitlis Cezaevinde bulunan hasta tutuklu Ahmet Avcı ve koğuş arkadaşı olan kardeşi Mecit Avcı’nın koronavirüs testi pozitif çıktı.
“ÖNCE TELEFON BOZUK DEDİLER”
Bold Medya’ya konuşan Ahmet Avcı’nın eşi Fatma Avcı, yaşananları şöyle anlattı: “Eşimin ve kardeşinin haftalık telefon görüşmesi normalde çarşamba günü ama aramadılar. Cezaevini aradık. Telefonlar bozuk, perşembe aratırız, dediler. Yine aramadılar. Tekrar aradık, düzelmedi, haklarını vereceğiz, dediler. Cuma günü tekrar aradık, yine görüştürmediler. Böyle olmaz, doğru düzgün bilgi verin, deyince koğuşta 3 kişide virüs var, o yüzden görüştüremiyoruz, cevabını aldık.”
Zaten bağırsağında kist olan ve ameliyat edilmesi gereken eşi ile kaynının virüse yakalandığını öğrenen Fatma Avcı, e-Nabız’ı kontrol edince ikisinin de test sonuçlarını gördüklerini belirtti. Fatma Avcı ayrıca eşinin 14 kişilik bir koğuşta kaldığını da ifade etti.
Öte yandan Tatvan Devlet Hastanesine 20 mahpusun götürüldüğü belirtildi.
AHMET AVCI’NIN TEST SONUCU
MECİT AVCI’NIN TEST SONUCU
İKİ KARDEŞ DE ÖĞRETMEN
Sosyal bilgiler öğretmeni Mecit Avcı, Ağustos 2016’dan bu yana Bitlis Cezevinde tutuklu. Cemaat soruşturmaları kapsamında tanık ifadelerine dayanılarak tutuklanan Avcı, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 12,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Dosyası Yargıtay’da.
BAĞIRSAĞINDA KİST OLAN HASTA BİR TUTUKLU
20 yıldır tek böbreğiyle yaşayan tarih öğretmeni Ahmet Avcı (44) ise aynı zamanda hasta bir tutuklu. 10 aydır hapiste olan Avcı’nın bağırsağında 6 ay önce kist tespit edildi. 27 Ocak 2020’de Bitlis Devlet Hastanesine kaldırılan ve endoskopi yapılan Avcı’ya doktor “Hemen ameliyat olmalısınız” demesine rağmen bugüne kadar tedavisi yapılamadı. Avcı, koronavirüs salgını ve cezaevindeki hijyenik olmayan ortam nedeniyle ameliyat olmak istemedi. Cemaat soruşturmaları kapsamında 5 Ekim 2019’da tutuklanan Ahmet Avcı, 7,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ahmet Avcı’nın dosyası da Yargıtay’da.
GERGERLİOĞLU:NEDENGİZLENİYOR?
HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, Adalet Bakanlığı’na Bitlis Cezaevindeki vakalarının neden gizlendiğini sordu.
Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Gergerlioğlu: “Corona niye gizleniyor? @adalet_bakanlik “3 gündür Bitlis cezaevini arıyoruz, bize doğru düzgün cevap vermiyorlar. Bugün amcamın da babamın da e nabzına girdim ve covid19 larının pozitif çıktıklarını öğrendim. Babam rahatsız tek böbrekli bu yüzden içerde kalmasından korkuyoruz”
Üç çocuğu bulunan Ahmet Avcı, Murathan (11) ve Saadet Hediye (17) ve eşiyle birlikte Bitlis Cezaevinde bir görüş gününde, Ocak 2020. Fatma Avcı, eşinin şu anda çok daha zayıf olduğunu söylüyor. Evli olan Mecit Avcı’nın ise iki kızı var.
Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda olan avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın tahliye talepli tedbir başvurusunu reddetti. AYM, ölüm orucunun kritik aşamasında olan iki avukatın sağlığında ciddi bir tehlike olmadığını belirtti.
BOLD – İstanbul Adli Tıp Kurumu, Timtik ve Ünsal’la ilgili “Hapishanede kalmaları uygun değil” yönünde rapor vermişti. Timtik ile Ünsal, ATK raporuna rağmen tahliye edilmeyerek 30 Temmuz’da hastaneye kaldırılmıştı.
Timtik ve Ünsal’ın başvurusunu reddeden AYM kararında, “Hastane koşullarının yetersiz olduğunun iddia edilmediği’ savunuldu. Bianet’in haberine göre, AYM’nin kararında, avukatların tutulduğu hastane koşullarının, “Kovid-19 salgını veya başka bir tıbbi nedenden kaynaklanan vakalara dayanılarak koşullarının yetersiz olduğunun iddia edilmediği” kaydedildi. Kararda “Hastanelerde tedavi altında tutulmakta olan başvurucuların sağlık hizmetlerine erişim imkânına sahip oldukları anlaşılmıştır… Sadece tahliyelerine karar verilmemiş olması nedeniyle yaşamlarına ya da maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik ciddi bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bilgi ya da bulgunun olmadığı anlaşılmıştır” denildi.
YANLIŞ KARARLARI DÜZELTİN
Savunmaya Özgürlük Koordinasyonu, dün Ebru Timtik’in kaldırıldığı Bakırköy Sadi Konuk hastanesi önünde bir basın açıklaması yaptı. CHP Milletvekili Ali Şeker ve HDP Milletvetili Hüda Kaya gruba destek verdi. CHP’li Şeker, “İftiracı tanıklar üzerinden, olmayan olaylar üzerinden insanlar yargılanıyor, hüküm giyiyor. Buradan Yargıtaya seslenmek istiyorum, bir an önce iftiracı tanıklar üzerinde kurulan bu kumpası bitirin, yanlış kararları düzeltin. İnsanlar adalete aç, hastanede tutulurken her an ölüme yaklaşıyorlar” dedi. HDP’li Hüda Kaya da “Bir gün herkes yaptığı adaletsizliğin hesabını verecek” ifadesini kullandı.
YETER ARTIK, ÖLÜMLERE SEYİRCİ KALMAYIN
Sanatçılar Girişimi de Ebru Timtik ve Aytunç Ünsal’ın tahliyeleri için çağrıda bulundu. Sanatçılar Girişimi Sözcüsü şair – yazar Ataol Behramoğlu, açıklamasında şunları kaydetti: “Adalet bir ceza infaz kurumuna, bir işkence aygıtına dönüşmüş durumdadır. Herkesin, her kurumun, yapacak bir şeyi, söyleyecek bir çift sözü yok mudur? Bu çocuklara sahip çıkmak, adaletsizliğe karşı sonuç alıcı girişimlerde bulunmak bu kadar mı güç? Sayın Yargıtay üyeleri, genç meslektaşlarınızın ölümlerine seyirci mi kalacaksınız? Dava dosyalarını inceleyerek tahliye kararları vermeniz için insanların son nefeslerini vermeleri mi gerekiyor… Yeter artık. Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal ölmesin. Bu adaletsizlikler son bulsun. Bu utanç bu zulüm artık sona ersin. Seyirci kalan herkes suça ortak demektir.”
AKP, imzasını çekmeyi düşündüğü İstanbul Sözleşmesi ile ilgili iki ayrı çalışma yapıyor. AKP’nin planına göre, sözleşmeden çıkılmayacak ancak 4. maddede geçen cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği ifadelerine şerh konulacak.
BOLD – Bakanlıklar ve AKP’nin hukukçu kurmaylarının, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması durumunda yasal düzenleme ya da yeni sözleşmenin açıklanması alternatifi hazırladığı da belirtiliyor. Son karar yarın AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılacak MYK toplantısında verilecek.
Hürriyet’ten haberine göre AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili “Artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor” sözlerinin ardından sözleşmeyle ilgili çalışmalar hızlandı.
ŞERH KONULMASI GÜNDEMDE
Alınan bilgiye göre Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve AKP’nin hukukçu kurmayları sözleşmeyle ilgili alternatifli çalışmalar yaptı. İstanbul Sözleşmesinde tartışmalara neden olan “Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması” konusunu düzenleyen 4. maddede geçen ‘cinsel yönelim’ ve ‘toplumsal cinsiyet kimliği’ ifadelerine şerh konulabileceği belirtiliyor. AKP’li kurmaylar, “Böyle bir hazırlık da var. Kadına şiddete karşı sıfır tolerans anlayışı içinde, mücadelemizi sürdüreceğiz. Fakat kamuoyunda tartışılan maddelerle ilgili şerh gündeme gelebilir” dedi. AKP içindeki çalışmada hangi maddeye neden karşı çıkıldığının da anlatılacağı ifade ediliyor.
SON KARARI ERDOĞAN VERECEK
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması durumunda nelerin yapılması gerektiğiyle ilgili de 2 ayrı yol haritası belirlendiği, hazırlanan taslakların salı günü Erdoğan’ın da katılacağı MYK toplantısında değerlendirileceği kaydedildi. Erdoğan’ın talimatına göre çalışmaya son şekli verileceği bildirildi.
ŞERH MADDESİ
AKP’nin şerh düşmeyi planladığı İstanbul Sözleşmesinin 4. maddesinde sözleşmeyi imzalayan devletlerin toplumun farklı grupları arasında ayrım yapılmayacağı belirtiliyor. Sözleşmenin ilgili maddesi şöyle: “Taraf devletler bu Sözleşme’de öngörülen korumayı hiçbir ayrıma (cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi görüş veya farklı görüşe sahip olma, ulusal veya sosyal köken, herhangi bir etnik azınlık, mülkiyet, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, yaş, sağlık durumu, medeni durum, göçmen ya da mülteci olma, engelli olma veya diğer bir duruma dayalı ayrıma) yer vermeksizin, bütün gruplara sağlamakla yükümlüdür.”
Birçok çiftçinin malları banka borcunu ödeyemedikleri için haczediliyor. Çiftçilerin bu durumu ile ilgili soruya Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, “Talep edilen bilgiler banka sırrıdır” diye cevap vermekten kaçınması dikkat çekti.
BOLD – Çiftçilerin bankalara borcu 118,1 milyar TL’ye ulaştı. Borç batağına düşen çiftçinin el konulan tarlaları ve haczedilen ürünleri, “banka ve müşteri sırrı” oldu.
ÇİFTÇİLERİN DURUMUNU BAKANA SORDU
BirGün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi veren CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, “Çiftçilerimiz sorunlara rağmen üretime devam etmek için bankalardan kredi kullanmakta ancak yaşanan ekonomik kriz nedeniyle ödemelerde zorluk yaşamaktadır” dedi. Zeybek, Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’ye “2020 yılı itibariyle kaç çiftçinin bankalara kredi borcu bulunmakta? Borç miktarı ne?” diye sordu.
“MÜŞTERİ SIRRI, PAYLAŞILMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Bakan Pakdemirli, CHP’li Zeybek’in önergesine Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden bilgi alarak yanıt verdi. Bankanın yanıtını aktaran Pakdemirli, “Kamuya açıklanan finansal tablolar, denetim raporları ve faaliyet raporlarında yer alan veriler haricinde talep edilen bilgiler, 5441 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “sırların saklanması” başlıklı maddesi kapsamında banka ve müşteri sırrı olduğu mütalaa edildiğinden paylaşılması mümkün bulunmamaktadır” dedi.
ÇİFTÇİ BORÇ BATAĞINDA
Bakanlık bilgileri açıklamasa da CHP’nin bu konuda hazırladığı rapor, çiftçilerin borç batağında olduğunu ortaya koydu. CHP’li Orhan Sarıbal tarafından hazırlanan raporda, çiftçilerin 2018 Temmuz’unda bankalara 99,9 milyar, Tarım Kredi Kooperatifi’ne ise 7,6 milyar TL borcu olduğu bildirilmişti. Bu rakam, bu yılın mayıs ayında bankalar için 118,1 milyar TL’ye, Tarım Kredi için ise 10 milyar TL’ye çıktı.
ÇİFTÇİNİN ARAZİSİNİN MÜLKİYETİ BANKALARA GEÇİYOR
CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, AKP’nin çiftçileri borç batağına sürüklediğini söyledi. İktidarın yanlış ve dışa bağımlı tarım politikaları nedeniyle ülkenin tüm kesimlerinin ciddi sorunlar yaşadığını ve çiftçilerin bunların başında geldiğini dile getiren Zeybek, “AKP kadrolarının çiftçilerin bankalara olan kredi borçlarını saklaması ticari bir sır değil, siyasi bir sırdır. Çiftçilerimizin borçlarını ödeyemedikleri için üretim yaptıkları tarlaları, bağ ve bahçelerin mülkiyeti bankalara geçmektedir” dedi.
21 Eylül’de yüz yüze eğitime başlayacak okulların açılışıyla ilgili detaylar belli oldu. MEB’in planına göre, ilk olarak okul öncesi ve ilkokul birinci ve ikinci sınıflar okula başlayacak. Haftada 2 gün yüz yüze 3 gün uzaktan eğitim verilecek.
BOLD – İlk okulların ardından üç hafta sonra ise sınava girecek 8 ve 12’nci sınıflara yüz yüze eğitim verilecek. Sınıfların yarıya bölüneceği, çarşamba ve pazar günleri okullarda temizlik yapılacağı belirtiliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, Bilim Kurulunun tavsiyesiyle yüz yüze eğitim tarihini 21 Eylülde yapacak. Hürriyet’in haberine göre, ilk olarak okul öncesi, ilkokul birinci ve ikinci sınıflar okula başlayacak. Burada süreç görülüp duruma göre karar verilecek.
Üç hafta birinci ve ikinci sınıflardaki öğrencilerin durumuna bakılacak. Her şey yolunda giderse bu kez sınava girecek öğrenci gruplarına öncelik tanınacak. Liselere Geçiş Sınavı’na (LGS) hazırlanan 8 ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) hazırlanan 12’nci sınıflar okula çağrılacak. Aşamalı ve kademeli sistem uygulanacağı için yine üç hafta beklenecek. Bu kez ortaokul 5 ve 7’nci sınıflar ile lise ara sınıfları okula başlayacak. 8 ve 12’nci sınıflar cumartesi günü okula çağrılacak. Ders takviyesi yapılacak.
İKİ GÜN OKUL ÜÇ GÜN UZAKTAN EĞİTİM
Öğrenciler 2 gün okula gelecek. Sınıflar yarıya bölünecek. 30 kişilik sınıfın A grubu pazartesi-salı, B grubu perşembe-cuma yüz yüze eğitim için sınıflarda olacak. Geri kalan zamanlarda evden, uzaktan eğitim takip edilecek. Çarşamba-pazar günleri büyük temizliğe ayrılacak. Bu günlerde tüm okul dezenfekte edilecek.
DERS SAATİ ARTACAK, SÜRELERİ AZALACAK
Öğrencilerin okula geldiği gün sayısı azalacak. Ders saatleri de 40 dakikadan 30 dakikaya indirilecek. Öğrencinin okulda kalacağı sürenin uzatılabileceği, normalde 6 saat kalıyorsa 8, 7 saat kalıyorsa bu sürenin 9 saate çıkarılması planlanıyor. Yüz yüze eğitim iki güne düşürülünce, okula gelen çocuklara daha fazla aktarım yapılabileceği, ancak anasınıfı ve birinci sınıflar bu planlamanın dışında tutulduğu belirtiliyor. 31 Ağustos’tan itibaren de uzaktan eğitime başlanacak.
SINAV ÖĞRENCİLERİNİN DURUMU NET DEĞİL
Birinci dönem okullar kapalı kalırsa ikinci dönemde yapılacak sınavlarla yani geçtiğimiz dönemde olduğu gibi bir dönem notuyla sınıf geçme uygulanabileceği ifade ediliyor. Ancak sınava girecek olan 8 ve 12’lerin eğitim öğretim başlamadığı takdirde hangi konulardan sorumlu olacağı konusunun netleşmediği kaydedildi. Okullar yüz yüze eğitime hiç açılmazsa nasıl bir yol izleneceği konusunun bakanlık bürokratlarını düşündürdüğü belirtiliyor.
TÜRKİYE’YE ÖZGÜ STANDARTLAR OLUŞTURUYORUZ
Bakan Ziya Selçuk, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün il müdürleri toplantımızda saha çalışmalarımız öncesindeki son hazırlıkları değerlendirdik. Yeni eğitim yılının hazırlıkları için merkez teşkilatımızla birlikte sahada olacağız. Dünyadaki tecrübeleri de dikkate alarak Türkiye’ye özgü standartlar oluşturuyoruz” dedi.
Ekmek teknesi elinden alındığı için Bursa’da Valilik önünde kendi yakmak isterken kurtarılıp gözaltına alınan Bakacak Çaycısı Fikret Güven, adli kontrolle serbest bırakıldı. Valinin büfesini yıkmakla tehdit ettiğini belirtmişti.
BOLD – Koronavirüs salgınının da etkisiyle ekonomik kriz daha da belirgin hâle geldi. Öyle ki işleri kötüleşen ve bir çıkar yol bulamayan bilhassa küçük esnaf tepkisini açıktan gösteriyor. Bakacak Çaycısı Fikret Güven de bunlardan biri. Uludağ’da büfesine gelen yolun kapatılmasıyla sıkıntıya düşen Güven’in büfesi en son Bursa Büyükşehir Belediyesi zabıta ekiplerince mühürlenmek istendi. O da çaresizliğini kendini yakarak göstermek istedi. Ancak önce kurtarıldı sonra gözaltına alındı. Bugün adliyedeki savcılık ifadesi akabinde mahkemeye sevk edildi ve buradan adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Bakacak Çaycısı Fikret Güven, Bursa Valiliği önünde kendini yakmak istedi.
ARTIK YAZAR KASA ATMIYOR KENDİNİ YAKIYOR
Esnafa destek için adliyeye giden CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca ve arkadaşları Fikret Güven’i karşıladı. Kayışoğlu, Bakacak Çaycısının zor durumda bırakılmasına tepkisini “Esnaf zorda, artık yazar kasa atmıyor kendisini yakmaya çalışıyor. Damada sorsan ekonomi uçuyor” sözleriyle gösterdi.
Fikret Güven’in çay büfesi Uludağ yolunda yer alıyor.
BAKANINA KADAR DERDİMİ ANLATTIM KİMSEYE DİNLETEMEDİM
Yolun toprakla 1 ay kapalı tutulduğunu, vatandaşların araç kuyruğuyla mağdur edildiğini, güzergâhı tüm girişimlere rağmen açtıramadığını kaydeden Fikret Güven, sıkıntısını şu şekilde açıklamıştı: Yolu 4 metre karla kapattılar. Niye, müşteriler buraya gelmesin. Vali bey geliyor diye yoldaki karı sıfırladılar. Diyorum ya devletin gömleğini giyenler devlete ihanet ediyor diye. İşte bu yüzden söylüyorum. Kar motorları Bakacak’a gelecekti. Gelmiyor, yarı yoldan geri dönüyor. Bunu niye yapıyorlar? Biz burada ucuza satıyoruz ya buraya gelmesinler, kendi kafelerine gitsinler diye. Bunu anlatıyorum Vali beye, beni büfemi yıkmakla tehdit ediyor. Ben bakanına kadar derdimi anlattım, kimse beni dinlemedi.”
Pandemi nedeniyle çocukların okula gidememesinden dezavantajlı çocuklar daha çok etkilenecek. Öğrenme kayıpları artacak bu çocuklardan birçoğu ise okulunu terk edecek. Dünya genelinde okulunu terk edecek çocuk sayısının 6.8 milyonu geçmesi bekleniyor.
BOLD – Okulların açılması sağlık açısından riskler taşıyor. Ancak, kapalı kalması da öğrencilerde telafi edilmesi güç büyük öğrenme kayıplarına neden olacak. Bu durumdan dezavantajlı çocuklar daha da çok etkilenecek.
OKUL TERKİ OLASILIĞI ARTACAK
Cumhuriyet’ten Figen Atalay’ın haberine göre okullar kapalı kaldıkça okul terki olasılığı artacak. Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu olan TEDMEM tarafından hazırlanan “Kovid-19 sürecinde eğitim: Uzaktan öğrenme, sorunlar ve çözüm önerileri” başlıklı rapora göre, Türkiye’de öğrencilerin uzaktan eğitime erişimiyle ilgili veriler, uzaktan öğretim araçlarının etkililiği ile birlikte değerlendirildiğinde ciddi sınırlılıklarla karşılaşılıyor.
6.8 MİLYON ÖĞRENCİ OKULUNU BIRAKACAK
Rapora göre, salgın nedeniyle tüm dünyada yaklaşık 6.8 milyon öğrencinin okulu terk edeceği tahmin ediliyor. Bunun yüzde 60’ını 12-17 yaş arasındaki öğrenciler oluşturacak. Beklenen gelir şoku, okul terklerinin başlıca sebebi olacak. Küresel düzeyde sadece gençler için gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 4 oranında daralması ve okul dışında kalan nüfusun yüzde 2 oranında artması ve öğrenme kaybı gelecekte gelir kaybına yol açacak.
ÖĞRENCİLER EBA’YA GİRİŞ BİLE YAPAMADI
Öğrencilerin yüzde 60’ının bu süreçte EBA’ya giriş bile yapamadığına dikkat çekilen raporda, “Bu öğrencilerin öğrenmelerini nasıl sürdürdüğü, EBA TV’ye erişimlerinin olup olmadığı, EBA TV üzerinden sunulan içeriklerin farklı sınıf seviyelerinde öğrenmeyi ne ölçüde destekleyebildiği, öğrenciler tarafından ne ölçüde izlendiği, ebeveynlerin çocuklarına ne ölçüde öğrenme desteği sağlayabildiği bilinmemektedir” denildi. Raporda, TV üzerinden eğitimin kendi kendine öğrenme becerileri yeterince gelişmemiş öğrencilerin öğrenmesinde ciddi boyutta yetersiz kalacağına dikkat çekildi.
Sezgin Tanrıkulu, a deputy from Turkey’s main opposition Republican People’s Party (CHP) and a prominent human rights activist, on August 13 released his human rights report for July 2020, stating that “rights violations have become government policy.”
The report included the following data from July 2020:
Violation of the right to life: 54 people died in armed clashes; 61 refugees were found dead; 36 women were killed in domestic violence; and 10 workers succumbed to workplace accidents.
Torture and ill-treatment: 170 people, four of whom were underage, and 43 prison inmates were subjected to torture and ill-treatment.
Freedom of expression: Three journalists were detained, two were convicted and three were the subject of investigations; 178 Internet access denial decisions were taken by authorities; 20 people who wanted to exercise their freedom of expression were detained, six were investigated and one was fined.
Right to association: Four local administrators were dismissed from their posts, 34 politicians were arrested, three were convicted and one political party building was raided.
Freedom of assembly: Police disrupted 110 events and press meetings; 10 events were banned; 316 people were detained during press meetings, rallies and demonstrations; and 62 people were convicted on charges related to participating in protests and demonstrations.
Commenting on the report to the ANKA news agency, Tanrıkulu said, “The report reveals that the government can only maintain its rule with violations of rights.”
Yeterli önlemler alınmadan yapılan normalleşme sonrası hastaneler koronovirüs hastalarıyla doldu. Sürekli artan hasta sonrası bu duruma tepki gösteren birçok hekimin emeklilik veya tayin istemesi dikkat çekti.
BOLD – CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, Manisa’daki Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) vakaların arttığını, alınan önlemlerin yetersiz olduğunu söyledi. Manisa’da hastanelerin dolu olduğunu belirten Bakırlıoğlu, “Sağlık çalışanları patlama noktasına geldi. Bazı doktorlar, bu yükü kaldıramadıklarından emeklilik istedi” dedi.
Bakırlıoğlu, işçilerin Kovid-19’a yakalanma riskinin daha yüksek olduğuna dikkat çekerek “Kovid-19’dan en fazla mağdur olan çalışanlar oldu” dedi. Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’a konuşan Bakırlıoğlu, Manisa’da sanayi bölgesi olan ilçeler ile madencilik yapılan Soma’da, vaka sayılarının pandeminin başından itibaren Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirterek, “Son dönemde özellikle OSB’de vakalar oldukça arttı. Bize gelen duyumlar, gerçek rakamların açıklanandan çok daha fazla olduğu yönünde” dedi.
SORUMLULUK VATANDAŞA YÜKLENİYOR
Normalleşme sürecine erken geçildiğini söyleyen Bakırlıoğlu, “İçinde bulunduğumuz durum bize bunu gösteriyor. Pandemi, ilk günkü durumundan daha kötü durumda” dedi. Manisa merkezdeki pandemi hastanesinin ve Manisa Şehir Hastanesinin pandemi için ayrılan kısmının dolu olduğunu söyleyen Bakırlıoğlu, “Bu durum artık yönetilemez duruma doğru gitmeye başladı” dedi. Önlemlerin alınıyormuş gibi yapıldığını belirten Bakırcıoğlu, “Önlemler yetersiz ve bunun sorumluluğunu yurttaşlara yüklemeye çalışıyorlar” dedi.
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÇABALARI BOŞA GİDİYOR
CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın da Bursa’daki hastanelerin yoğun bakım yataklarının dolu olduğunu belirterek “Nisan rakamlarına yaklaşıyoruz. Sağlık çalışanlarının ekstra çabaları boşa gidiyor. Dikkat edilmezse grip mevsiminin başlamasıyla yatacak yer kalmaz” dedi. Aydın Bursa’da hem normal yoğun bakım yataklarının hem de Kovid-19 hastaları için ayrılan yoğun bakım yataklarının dolu olduğunu söyleyerek bir hastanın gece saat 02.00’de, yer bulunamadığı için İstanbul’a sevk edildiğini kaydetti.
517 SAĞLIKÇI VİRÜSE YAKALANDI
Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu tarafından yapılan çalışmaya göre, Ankara genelinde 517 sağlık emekçisine Kovid-19 tanısı konuldu. Açıklamada “10 -14 Ağustos arasında şimdiye kadarki en yüksek vaka artışı kaydedildi” denildi. Pozitif tanı konulanların 97’si uzman, 57’si asistan hekim, 88’i hemşire, 29’u acil tıp teknisyeni, 73’ü temizlik işçisi.
SAĞLIKÇILAR CİDDİ TÜKENMİŞLİK İÇİNDE
Gaziantep Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşegül Ateş Tarla, sağlık çalışanlarında yorgunluk ve ciddi tükenmişlik haline dikkat çekti. Tarla, “Yoğun bakım ve hastane kapasiteleri doluluk oranlarına geldiği zaman, temmuz ayıyla birlikte sağlık çalışanlarında da enfekte olma oranı arttı. Marttan bu yana 760 civarında sağlık çalışanı enfekte oldu. Eğer sağlık çalışanlarında enfekte oranları artarsa çalıştıracak hekim, yardımcı sağlık personeli bulamayacağız” dedi. Bugünlerde kamuda istifaların gündemde olduğunu belirten Tarla, “Şehir dışına tayin isteme, emekliliğe ayrılma, başka bir hastaneye, özele geçme gibi talepler arttı” dedi.
Nisan ve mayıs aylarında büyük düşüş yaşanan sanayi üretimi, haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.1 arttı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ise sanayi üretiminde gösterilen bu aylık performansla, dünyada en hızlı toparlanan ilk beş ülkeden biri olduğunu kaydetti.
BOLD – Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK), dün açıklanan “Sanayi Üretim Endeksi, Haziran 2020” raporu, Kovid- 19 salgınının etkisiyle nisan (yüzde -31.3) ve mayıs (yüzde -19.4) ayında büyük darbe alan sanayi üretiminin haziranda toparlanmaya başladığını gösterdi. Ancak bu toparlanmada geçen yılın aynı ayındaki önemli düşüş baz etkisine neden oldu. Haziran 2020’de genel sanayi üretimi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.1 arttı.
OTOMOTİVDE YÜZDE 20 DÜŞÜŞ YAŞANDI
Haziran 2020’de sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, geçen yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 8, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 6.4 azalırken, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1 arttı. İmalat sanayi kapsamında dikkat çekici artış yüzde 21.5 ile elektronik ve bilgisayar imalatında görüldü. Otomotivde ise yüzde 20.4 düşüş görüldü.
2019’A GÖRE YÜZDE 17 AZALDI
Sanayi üretimi, haziran ayında Mayıs 2020’ye göre yüzde 17.6 arttı. Bu kapsamda artış madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yüzde 7.8, imalat sanayiinde yüzde 19 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirmede yüzde 6.7 arttı. Ayrıca sanayi üretimi 2020 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 16.9 azaldı.
EN HIZLI TOPARLANAN 5 ÜLKEDEN BİRİYİZ
Sonuçları yorumlayan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Sermaye ve ara malı kalemlerindeki çift haneye varan artışlar, yatırım talebi açısından da çok güçlü bir sinyal veriyor. Gösterdiğimiz bu aylık performansla, dünyada en hızlı toparlanan ilk beş ülkeden biri olduk” dedi.
Haziran ayında 2.9 milyar doları aşan cari açık, ilk 6 ayda da 20 milyar dolara ulaştı. Rezervler ise haziran ayında 7.7 milyar dolar azaldı. Yurt dışı yerleşikler hisse senedi piyasasında 31 milyon dolar ve devlet iç borçlanma senetlerinden 427 milyon dolar net satış yaptı.
BOLD – Haziran ayında 2.9 milyar doları aşan cari açık, ilk 6 ayda da 20 milyar dolara ulaştı. Uluslararası yatırımcıların Türkiye’den çıkışı da haziran ayında devam etti.
REKOR CARİ AÇIK BEKLENİYOR
Merkez Bankasının Haziran 2020 ile ilgili dün açıkladığı ödemeler dengesi bilançosu, özellikle Kovid-19 salgınının ekonomi üstündeki etkisiyle Türkiye’nin bu yıl önemli bir cari açıkla karşı karşıya kalacağını gösterdi. Bu kapsamda haziran ayında cari işlemler Haziran 2019’a kıyasla 2 milyar 839 milyon dolar artarak 2 milyar 934 milyon dolar oldu. Geçen yılın ilk 6 ayında 135 milyon dolar fazla veren hesap, bu yılın 6 ayında ise 19 milyar 804 milyon dolar açık verdi.
YABANCILARIN ÇIKIŞI SÜRÜYOR
Geçen yılın aynı ayında 3.4 milyar dolar net fazla veren hizmetler dengesi, bu haziranda 294 milyon dolar net açık verdi. Portföy yatırımlarında aylık 1.5 milyar dolar tutarında net çıkış kaydedildi. Bu kapsamda yurt dışı yerleşikler hisse senedi piyasasında 31 milyon dolar ve devlet iç borçlanma senetlerinden (DİBS) 427 milyon dolar net satış yaptı. Resmi rezervlerde ise haziran ayında 7.7 milyar dolar net azalış gözlendi.
ŞİRKETLER DÖVİZ BORÇLARINI TL’YE ÇEVİRİYOR
TL’deki değer kaybı nedeniyle kur riskini azaltmak isteyen şirketler yabancı para yükümlülüklerini TL’ye çevirme yoluna giderken, artan maliyet baskısı ve zayıflayan alım gücü endişe oluşturuyor. Reel sektör temsilcileri, yükseliş sürerse artan maliyetlerin ithal girdi ağırlıklı sektörler başta olmak üzere fiyatlara yansıtılmaya başlanacağına, bunun da enflasyonist etki oluşturacağına işaret ediyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün tarihi Galata Kulesi’nin restorasyonu için Bilim Kurulu kurduğu ancak onların görüşlerinin alınmadığı ortaya çıktı. Galata Kulesi’nin restorasyonu için kurulan Bilim Kurulu Üyesi Mimar Sinan Genim kuruldan istifa etti.
BOLD – İstanbul Büyükşehir Belediyesinden (İBB) alınan tarihi Galata Kulesi’nin beden duvarlarının darbeli matkapla delinmesinin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün söz konusu proje için kurduğu bilim kurulunun istifa ettiği ortaya çıktı.
RESTORASYONU YAPAN AKP’Lİ ÇIKTI
İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat sosyal medya hesabından tarihi kulenin beden duvarlarını darbeli matkapla delindiğini gösteren görüntüler paylaşmıştı. Görüntülerin ardından İBB yetkilileri alana giderek tarihi kulede incelemeler yapmak istemiş ancak içeri alınmamıştı. İBB tarihi kulede onaylı restorasyon projesi olmaksızın başlayan restorasyon çalışması için Cumhuriyet Savcılığı’na ve İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na suç duyurusunda bulunmuştu. Restorasyonu yapan şirketin genel müdürlüğünü eski AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Sevilay Tuncer Uludağ’ın yaptığı ortaya çıkmıştı.
“RESTORASYON PROJESİNDE İMZAMIZ YOK”
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün tarihi kule için kurduğu bilim kurulunun üyesi mimar Sinan Genim, kurulun önceki gün istifa ettiğini açıkladı. Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’a konuşan Genim, “Olacak iş değil. Bizim restorasyon projesinde imzamız yok. Bilim kurulu olarak restorasyon projesini inceledik” dedi. Projeyi üstlenen müteahhide tepki gösteren Genim, “Bunun bilimsel bir tarafı mı var? Yapılanı kim izah edebilir? Bu büyük bir tahribata yol açmış değil, ama yapım yöntemi kötü” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 23. 24. 25. ve 26. dönemlerde AKP’den Adana milletvekili seçilen Prof. Dr. Necdet Ünüvar’ı Ankara Üniversitesi’ne, eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal’ı da Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü’ne atadı.
BOLD – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de atanan rektörler arasında dikkat çeken isimler yer aldı. Vekilliğinin ardından 5 yıl Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı yapan Ünüvar Ankara Üniversitesi’ne, eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal’ın ise Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanması dikkat çekti.
ATANMA SONRASI MESAJ TEMİZLİĞİ YAPTI
Eski AKP milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Erkan İbiş’in yerine Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandı. “Menzil tarikatı üyesi olduğu” da iddia edilen Ünüvar, 15 Temmuz’la ilgili yazdığı “Meclis’te O Gece” adlı kitabıyla da tartışılmıştı. Muhalefetin, “Kitaba göre o gece sadece Erdoğan ve AKP direndi” dediği kitap için, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı da, “Bu kitabı sahiplenmiyoruz ve kabul etmiyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Bu arada Ünüvar’ın sosyal medya hesabından Menzil tarikatı ile ilgili paylaştığı mesajları sildiği ileri sürüldü.
DİYANET’TEN ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ’NE
Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ne rektör olarak ise Prof. Dr. Sait Bilgiç’in yerine, Prof. Dr. Yavuz Ünal atandı. Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliği yapan Ünal, Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuştu. Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da “Yüzyılın İslam Kültür Hizmet ve Onur Ödülü”nü almıştı. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise ise yeniden atandı. Teksas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda “dalında mükemmeliği yakalamış tıp fakültesi profesörlerini onurlandırılmak amacıyla verilen “Endowed Chair” ödülünün sahibi Prof. Dr. Meryem Tuncel ise Çukurova Üniversitesi Rektörü olarak atandı.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ’NE MUSA YILDIZ ATANDI
Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Mehmet Tümay, Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Özlenen Özkan, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Mehmet Karakoç, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Musa Yıldız, İnönü Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. İsmail Koyuncu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Alim Yıldız, Trakya Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Tamer Yılmaz atandı.
Odatv yazarı Soner Yalçın, Libya’daki şehit MİT mensubu haberi nedeniyle erişim yasağı konulan Odatv’yi AKP’nin değil derin devletin kapattığını savundu.
BOLD – Soner Yalçın, yazısında “Odatv hâlâ neden açılmıyor? Birileri” Odatv’nin açılmasını istemiyor, ısrarla geciktiriyor. Niye? Kim bu yasa tanımazlar? Kendilerini nasıl kanun üstünde görüyorlar? Güçlerini “kimden”- “kimlerden” alıyorlar?…Bu güce “derin devlet” demeyeyim de ne diyeyim?” diye sordu. 15 Temmuz’un ardından yaşanan hukuksuzluklara ses çıkarmayan Soner Yalçın, Odatv’nin devam eden erişim yasağına yazısında tepki gösterdi. Yasakla ilgili derin devleti işaret eden Yalçın, şunları yazdı:
ADALET İSTİYORUZ
“Anayasa dışında… Hukuk dışında… Devlet yetkisinin kullanılmasına “derin devlet” deniyor! Böyle “derin yapının” mevcut olduğu ülkede yasalardan ve itibariyle toplumsal düzenden bahsedemezsiniz. Çünkü -Erdoğan’ın tabiriyle- bu “çete mensupları” kendilerini kanunların üstünde görür!… Odatv hâlâ neden açılmıyor? Ne zulüm, ne merhamet yalnızca adalet istiyoruz… Ama… “Birileri” Odatv’nin açılmasını istemiyor, ısrarla geciktiriyor. Niye? Kim bu yasa tanımazlar? Kendilerini nasıl kanun üstünde görüyorlar? Güçlerini “kimden”- “kimlerden” alıyorlar? Bu hukuk dışılığın-keyfi kararın hesabını hiçbir zaman vermeyeceklerini mi düşünüyorlar? Bu güce “derin devlet” demeyeyim de ne diyeyim? Siyasi iktidar bu hukuksuzluğu niye seyrediyor?”
Muhaliflikten AKP yandaşlığına döndüğü iddiasına dair soruya Habertürk canlı yayınında cevap veren gazeteci Cüneyt Özdemir, bir gafa imza attı. HDP yandaşı tabirini kullanmadan önce ‘affedersin’ demesi sosyal medyada tepkiye yol açtı.
BOLD – Habertürk ekranında Kübra Par’ın sunduğu ‘Açık ve Net’ programına katılan gazeteci Cüneyt Özdemir, iktidar yandaşı olduğu eleştirileriyle ilgili konuşurken tepki çeken bir ifade kullandı. “Apolitik olarak değişti mi Cüneyt Özdemir? ‘Eskiden muhaliftin, şimdi yandaşsın, iktidara yaranmaya çalışıyor Cüneyt Özdemir’ bu doğru mu” sorusunu yanıtladı. Cevap verirken kullandığı ‘HDP yandaşı’ ifadesi öncesi ‘affedersin’ deyince sosyal medya gündemine oturdu.
“Bir insanın beğendiği şeyleri söylediğim için ben onun taraftarı olmam” cümlesi sonrası Özdemir şunları söyleyince Twitter kullanıcılarının eleştirisinde kurtulamadı ve Trend Topic (TT) listesine girdi:
BÜTÜN İHALE AK PARTİ’YE DEVREDİLMİŞ DURUMDA
“Yandaşlık neyin yandaşlığı, AK Parti yandaşlığı mı? CHP yandaşlığı yok mu, İyi parti yandaşlığı yok mu, affedersin HDP yandaşlığı yok mu? Bütün yandaşlık ihalesi AK Parti’ye devredilmiş durumda. Diğer partileri destekleyenler demokrat, AK Parti’yi destekleyenler yandaş oluyor.”
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği basın toplantısı sırasında muhabir S.V. Date’in “ABD halkına söylediğiniz yalanlardan pişman mısınız” sorusu üzerine soruya cevap veremedi. Hızla başka bir muhabire söz hakkı verdi.
BOLD– ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği basın toplantısı sırasında beklemediği bir soruyla karşılaştı. Trump’ın dün gerçekleştirdiği basın toplantısında söz alan muhabir S.V. Date, ABD Başkanı’na “3 buçuk yılın sonunda ABD halkına söylediğiniz bütün yalanlardan pişmanlık duyuyor musunuz?” diye sordu.
Wow. A reporter (I’m not sure who he is) asks Trump, “after three and a half years, do you regret all the lying you’ve done to the American people?” Trump quickly moves on to the next question. pic.twitter.com/DHn3UvXHnN
Sorunun ne ile ilgili olduğunu ve kimin yalanlarından bahsedildiğini tekrar ettiren Trump, soruyu tam olarak duyduktan sonra hızlıca başka bir muhabire söz verdi. Soruya cevap vermedi.
İngiliz The Guardian gazetesine konuşan Date, soruyu sorduğunu çünkü ilk kez böyle bir şansı olduğunu söyledi. Date, “Bilmiyorum neden beni seçti, çünkü bu soruyu daha önce de sormaya çalıştım ancak ortasında kesti. Sanırım beni tanımadı. Biliyorsunuz, genelde sorularını istediği belli bir grubu var” dedi.
ABD HALKINA 20 BİN YALAN SÖYLEDİ
Washington Post gazetesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldiği günden bu yana, 20 binden fazla yanlış veya yanıltıcı söylemde bulunduğunu ifade etmişti.
Gazetenin hesaplarına göre, Trump’ın 10 bin yanlış veya yanıltıcı ifadeye ulaştığı 827 günlük dönemde günde ortalama 12, kalan 440 günde ise günde ortalama 23 yanıltıcı bilgi paylaştığı açıklanmıştı.
Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan arasında artan gerilim sonrası diplomasi trafiği hızlandı. AB Dışişleri Bakanları bugün Yunanistan’ın çağrısı üzerine konuyu görüşmek üzere toplanacak. Almanya, arabuluculuk rolüne devam ederken ABD’den de itidal çağrısı geldi.
BOLD – Türkiye’nin Oruç Reis gemisini sismik arama çalışmaları için Doğu Akdeniz’e göndermesiyle Ankara ve Atina arasında başlayan deniz sınırları gerilimi, bugün Avrupa Birliği ülkelerinin Dışişleri Bakanlarının gündeminde. Yunanistan’ın çağrısıyla olağanüstü toplanacak olan Dışişleri Bakanları, son gelişmeleri görüşecek.
İSRAİL’DEN YUNANİSTAN’A DESTEK
Bu toplantı öncesinde Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias İsrail’i ziyaret ederek İsrailli mevkidaşı Gabi Ashkenazi ve Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüştü.
נפגשתי היום עם שר החוץ של יוון, ניקוס דנדיאס. הבהרתי שאנו רואים בחומרה כל פעולה תוקפנית במזרח הים התיכון מצד גורם כלשהו, כולל טורקיה.
סיכמנו שישראל ויוון ימשיכו להרחיב את הקשרים הכלכליים שלנו, וכמובן את קשרי התיירות והעסקים. pic.twitter.com/cBVhzVsKtb
Netanyahu, görüşme sonrası Twitter hesabından yaptığı açıklamada Doğu Akdeniz’de Türkiye dahil herhangi bir ülke tarafından yapılacak “herhangi bir agresif eylemi ciddiye alacaklarını” söyledi.
TÜRKİYE VE YUNANİSTANDAN MEKİK DİPLOMASİSİ
Dendias ayrıca AB Dışişleri Bakanları toplantısından önce ABD Dışişleri bakanı Mike Pompeo ile de Doğu Akdeniz’i görüşmesi bekleniyor.
Yunan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos, Fransız mevkidaşı Florence Parly ile yaptığı görüşmeden sonra Doğu Akdenizde ortak askeri tatbikat yapılmasına karar verilmişti.
Fransa, Perşembe sabahı “Lafayette” adlı fırkateyni iki Rafale savaş uçağı eşliğinde Doğu Akdeniz’e göndermişti.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ise Yunanistan’ın deniz yetki alanları anlaşması imzaladığı Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdülfettah es Sisi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.
Türkiye’nin de diplomatik temasları artmış durumda. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Finlandiya, Estonya, Litvanya gibi AB Dışişleri Bakanlarıyla telefonda görüştü.
MERKEL YİNE DEVREYE GİRDİ
Almanya Başbakanı Angela Merkel, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile ayrı ayrı telefon görüşmeleri gerçekleştirerek arabuluculuk çalışmalarına devam ediyor.
Merkel’in her iki lidere de -21 Temmuz’da yaptığı gibi- bir kez daha “Doğu Akdeniz’deki gerginliği sonlandırmalarını ve müzakere masasına oturmalarını” tavsiye ettiği ifade edildi.
Yunanistan’ın müzakerelerin başlayabilmesi için önce Oruç Reis’in sismik arama çalışmalarını durdurup limana çekilmesi gerektiğini söylüyor.
Her iki ülkedeki diplomatik çevreler, Almanya lideri Merkel’in tarafların müzakere masasına oturmalarını sağlayacak bir dizi öneriler sunduğunu ve Türkiye ve Yunanistan’ın bu önerileri değerlendirme sürecine girdiğine dikkat çekiyor.
YUNANİSTAN-FRANSA ORTAK TATBİKATI
Yunanistan ile Fransa, dün Girit Adası açıklarında ortak deniz tatbikatına başladı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Doğu Akdeniz’de ülkesinin askeri varlığını artıracağını bildirmişti.
Yunanistan Savunma Bakanlığı, söz konusu tatbikata Fransız fırkateyni Lafayette ile helikopter gemisi Tonnerre’in, Yunanistan deniz kuvvetlerinden de dört fırkateynin katıldığını ve tatbikat alanının, Türkiye’nin sismik çalışma yaptığı alanı da kapsadığını bildirdi.
Fransa Hava Kuvvetleri’ne ait iki adet Rafale tipi savaş uçağının da Girit’te bulunduğu ifade edildi.
MISIR DA TATBİKATA DAHİL OLABİLİR
Yunan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler ve Yunanistan-Fransa ortak tatbikatı konusunda Mısır Savunma Bakanı General Muhammed Zeki ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Yunan medyasında çıkan haberlerde Mısır’ın da Yunanistan-Fransa ortak tatbikatına katılabileceği ifade ediliyor.
PENTAGON: GERİLİMİ DÜŞÜRÜN
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Doğu Akdeniz’deki gerginliğin düştüğünü görmek istediklerini belirterek, Fransa ve Türkiye’ye “anlaşmazlıklara bir çözüm bulmaları” çağrısı yaptı.
Hem Türkiye hem de Fransa’nın “oldukça önemli NATO müttefikleri” olduğunu vurgulayan Pentagon Sözcüsü Jonathan Hoffman, “ABD, Doğu Akdeniz’deki tansiyonun düştüğünü görmek istiyor.” dedi.
Hoffman, “Fransa ve Türkiye’yi birlikte çalışmaya devam ederken ve daha az iş birlikçi bir ortamda savaş gemileri ya da hava araçlarına sahip olma zorunluluğu barındırmayan çözümler bulurken görmek istiyoruz.” ifadesini kullandı.