3 Mayıs 2019 Cuma

Tutuklu gazeteciler: ‘Cezaevinde bile olsak, sizden daha özgür olacağız’

Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün her yıl yayınladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre, Türkiye 2019 yılında 157’nci sırada yer aldı. 

Basın özgürlüğü konusunda artan bir baskıyla işlerine sahip çıkmaya çalışan gazeteciler, yaptıkları haberlerden dolayı ya hapishanelerde ya da mahkeme yollarında duruşma günlerini takip ediyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın son verilerine göre de 133 gazeteci ve medya çalışanı cezaevlerinde kalıyor. 

Anayasa Mahkemesi bugün 2 yıldan uzun süredir tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Altan’ın yaptığı bireysel başvuruyu reddetti, gazeteci Ali Bulaç’ın ise “kişi özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Mahkeme dünkü kararında Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Bülent Utku’nun tutukluluklarında “hak ihlali” görmemiş, sadece Kadri Gürsel için “hak ihlali”ne hükmetmişti. 

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi de (istinaf) 25 Nisan 2018’de Cumhuriyet Gazetesi davasında verilen mahkumiyet kararlarını onadı. Buna göre beş yılın üzerinde hapisle cezalandırılanların dosyası Yargıtay incelemesine giderken, beş yılın altında ceza verilen Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Önder Çelik, Kadri Gürsel, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper’in cezasının infazına başlandı.

157. SIRADA OLMAMIZ, BAŞKA BİR TANIMLAMAYA İHTİYAÇ BIRAKMIYOR”

Türkiye’de basın özgürlüğüne dair değerlendirme istediğimiz Gazeteci Orhan Erinç, “Sanıyorum ki ben, basın örgütlerinde toplam 45 yıl görev yapan veyahut da yapma şansı yakalayan nadir gazetecilerden biri olduğumu düşünüyorum. Bu sürenin 36 yıllık süresi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde yönetim kurulu üyeliği, genel sekreterlik, başkan yardımcılığı ve başkan olarak geçti. 9 yıl da Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda yönetim kurulu üyeliği ve genel başkanı olarak geçti. O nedenle basın özgürlüğü konusunda çok açıklama yapmak durumunda kaldık.” derken, Türkiye’de demokrasinin değil, çok partili bir dönem yaşanması sebebiyle demokrasiden söz etmenin pek mümkün olmadığını belirtti. Bu nedenle basın özgürlüğünün, özgürlüklerin en başında olduğunu ve bu konuda eksikleri ve yanlışları vurgulama görevini üstlendiklerini aktaran Erinç, bu görevin bugün de artarak sürdüğünü şu sözleriyle dile getirdi: “Çünkü basın özgürlüğü sıralamasında 50.sıralarda olduğumuz dönemler de vardı ama bugün 157.sıradayız, 180 ülke içinde. Bu zaten Türkiye’nin durumunu başka bir tanımlamaya da ihtiyaç bırakmadan anlatmış oluyor.” 

Türkiye’de basın özgürlüğünün ne kadar mümkün olduğuna dair soru işaretleri barındırdığını söyleyen Avukat Mustafa Kemal Güngör, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü şimdiden kutlamış olayım ben ama ne kadar basın özgürlüğü günü olduğu konusu da soru işareti olarak havada dursun. Umarım ki hakikaten Dünya Basın Özgürlüğü Günü diye layıkıyla kutlayabileceğimiz, basının özgür olduğu günlere kavuşuruz Türkiye’de. Temennim budur, bütün basın mensuplarına da selamlar, sevgiler.” dedi.

“BİZİ İÇERİ ATMAYA NİYETLENENLER ÖZGÜR OLAMAZLAR”

Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarının yargılandığı davada beş yılın altında ceza alan ve hapse girecek olan Gazeteci Güray Öz, basın özgürlüğüne dair neler söylemek istersiniz sorusuna 3 Mayıs’ta biz, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde hapishanede olacağız. Bu bana kalırsa bu soruya verilecek en iyi cevaptır. Ama ben şuna inanıyorum; bizim bu Cumhuriyet Gazetesi davasında yargılanan arkadaşlarımın da, hemen hemen tümünün görüşü böyledir. Özgürlük, biraz düşünceyle ilgili bir şeydir, insanlar düşünebiliyorlarsa özgürdürler. O nedenle biz hapiste de olsak, duvarların arkasında da olsak özgür olmaya devam ederiz. Ama biz özgür olmaya devam ederiz, bizi içeriye atmaya niyetlenenler özgür olamazlar.” cevabını verdi. 

“HAK HABERCİLİĞİ YAPMAK, BASKIYI GÖRMEK İÇİN YETERLİ” 

Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi editörlerinden, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan Reyhan Hacıoğlu,Türkiye’de muhalif basın olmanın zorluklarına değinerek Türkiye’nin hak arayanların, muhalif her sesin şiddet ya da yargı yoluyla bastırılmaya çalışıldığı bir çatışmalar ülkesi olduğunu ve bu sebeplerle de muhalif gazeteciliğin zorluklarının kat be kat arttığını söyledi. Hacıoğlu, Avrupa Konseyi’nin yayınladığı bir raporuna göre, üye ülkeler arasında toplamda 130 gazetecinin hapiste ve bu gazetecilerden 110’unun yalnızca Türkiye’de olduğuna dikkat çekerken, yalnızca bu verinin bile Türkiye’de hak haberciliğinin, muhalif gazeteciliğin zorluklarını ve maruz kaldığı baskıyı gözler önüne sermeye yettiğini aktardıHacıoğlu, mektubunda şu sözlere de yer verdi: 

Bizler (özgür basın emekçileri), hak haberciliğinin ötekine duyulan sorumluluk üzerinden yapılacağı ilkesinden yola çıktık. Tarafsızlığın kamuflajndan kurtularak yönümüzü bu ülkenin ötekilerine döndük. Savaşın eril şiddetinden, yıkımından bahsettik mesela; ana akım medya koro halinde Afrin savaşına güzellemeler yaparken, evleri talan edilen, göçe zorlanan, tecavüze maruz kalan ama aynı zamanda da toprağını savunmaya çalışan kadınların sesine kulak verdik. Özellikle kadınlar diyorum çünkü, medyanın eril dilinin, ötekiyi kadınlaştırarak maskülen şiddeti beslediği ve bunun da en çok savaş zamanlarında yapıldığı bir gerçek. Bu insanların sesi duyulmasın diye haber yapma hakkımız elimizden alınmış olabilir ama bizler “ses veremiyorsak ses oluruz” diyerek aynı taleple 2 Mart’tan bu yana açlık grevinde olduğunu belirtmek isterim.  

5 yıldır tutuklu bulunan KHK ile kapatılan Samanyolu TV’nin eski yayın yçnetmeni Hidayet Karaca da ‘Ülkemin özgürleşmesi, demokratikleşmesi adına bir gazeteci olarak 5 yıldır suçsuz yere cezaevindeyim. Ben daha ne mesaj verebilirim ki özgür dünyaya.’ mesajı verdi.  

 

kronos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder