Sevgili Kardeşlerim,
Bendeniz güzel ülkemizin güzel bir kasabasında dünyaya gelmişim. Ailem çiftçilikle uğraşan maddi durumu iyi olmayan bir aileydi. Hayatta bana her zaman desteği çok büyük olan iki ablamla beraber güzel bir çocukluğum oldu. Ama büyüdükçe isteklerimiz ve hayattan beklentilerimiz değişmeye başladı. Ben onların aksine çok okumak istiyordum. Ama maalesef babamı ikna etmek hiçte kolay değildi.
Ortaokulu zar zor bitirebilmiştim. Babam liseyi okutmayacağını söylediğinde dünyam başıma yıkılmıştı sanki… Ama ben hedefime koymuştum bir kere “okuyacaktım !” Mahalledeki teyzelerden yazma kenarı oyaları öğrendim. Bayağı da iyiydim onları satarak okul masrafların için para biriktirdim. Ve açık öğretime yazıldım. Çokta başarılı bir lise hayatım oldu. Aileme hiç yük olmadan lise sona geldim çok şükür. Ama daha sonrası için bir planım yoktu. Ta ki dayımın bana sen yeter ki oku bizim çok fedakâr abilerimiz, ablalarımız var mutlaka bir çaresini buluruz diyene kadar… İşte o zaman içimi çok büyük bir güven ve huzur kapladı…
Tıpkı dayımın dediği gibi o fedakâr ablalar, abiler sayesinde dershaneye gittim ve üniversiteyi kazanmıştım. Tabi onlar beni orada da yalnız bırakmadılar. Türkçe öğretmenliği bölümünü bitirene kadar bana hiç bir eksiklik göstermediler. Okulumu bitirince bu fedakâr insanlara, güzel ülkeme vefa borcumu ödemem gerektiği düşüncesiyle yurt dışında açılan Türk okullarında öğretmenlik yapmaya gittim. Bu benim için hayatımın en güzel kararlarından biriydi. 2 yıl orada öğretmenlik yaptım.
Daha sonra hayatımın en önemli ve en güzel ikinci kararı olan evlilik… Eşimle tanıştığımızda bu fedakâr yolculuk ta aynı istikamette birlikte gireceğimize canı gönülden inanmıştım. O da benim gibi Türkçe öğretmeniydi. İzdivacımız gerçekleştirdikten sonra tek gayemiz olan dünyanın neresi olursa olsun vazife denilen yere gitmekti. Bu dileğimiz hamdolsun gerçekleşti. Güzel oğlumuzu bile ülkemizden uzak hizmet diyarlarında kucağımıza almıştık. Oğlumuz 3 yaşına geldiğinde ülkemizde ihtiyaç hâsıl oldu ve öğretmenliğe burada devam ettik. Her şey çok güzeldi fedakâr insanların arasında tarihe şahitlik ediyorduk…
Oğlum 5 yaşına gelmişti. Anneannesine çok düşkün bir çocuktu ne zaman memlekete gitsek hep onun kucağın da uyurdu. Sonra annem kısa bir süre içinde çok hastalandı hastalığı 3 ay bile olmamıştı ki annemi kaybettik. Zaten üniversite zamanlarım da babamı da kaybetmiştim. Öğretmen olduğumu bile görememişti.
Şimdi de annem… Canım annem benim. Hayatta en sevdiğim iki varlık hızlıca hayatından çıkıp gitmişti. Daha kötü ne olabilir ki demiştim içimden. Daha bir ay olmamıştı ki annemi kaybedeli ülkemiz üzerinde oynan o kirli senaryo gecesi gerçekleşti. Eşimle ne olacağı bile tahmin edemediğimiz bir sabah hayatta tek dayanağım olan eşini sorgusuz sualsiz alıp gittiler. Oğlumla bu koca dünya da baş başa kalıvermiştik. Oysa ne sözler vermiştik birbirimize eşimle birbirimize hem ana hem baba olacaktık. Eşimde annesiz büyümüştü çünkü. Böylece çaresiz günler akıp giderken her zaman çaresizliğe çare olan yine o fedakâr insanlar bizi hiç yalnız bırakmadı.
Gece gündüz her an yanımızda oldular. Ne oğlumun doğum günü ne de ilkokula başladığı gün bizi hiç yalnız bırakmadılar. Oğlum şimdi 1.sınıfta eşim Yusuf olalı tam 2 yıl oldu. Yüce rabbimden tek isteğim benim gibi tüm yüreği yanıklar içinde istiyorum bunu inşallah artık daha fazla çocuklarını yalnız büyütmek zorunda kalmazlar.
Rabbim, her an yanımızda olan bütün insanlardan ebeden razı olsun. Rabbim yaptıkları bütün güzellikleri mizanlarına koysun inşallah.
Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/03/26/gonuller-yapmakti-tum-mirasimiz/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder