Er Yasin Akgül, 15 Temmuz gecesi İstanbul Belediyesinin önünde halka kurşun sıkmadığı için Albay Zeki Demir tarafından ayağından vuruldu. Buna rağmen müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Akgül’ün annesi BOLD’a konuştu.
SEVİNÇ ÖZARSLAN
BOLD ÖZEL – Yasin Akgül (23), tıpkı 5 günlük er Ahmet Özdemir gibi, 15 Temmuz gecesi Metris Kışlasından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) önüne götürülen erlerden biriydi.
Ahmet Özdemir’in o gece yaşadıklarını annesi Makbule Özdemir’e şöyle anlatmıştı: “Anne komutan ateş edin diyor, biz bakıyoruz, ortada ne terörist var, ne bir şey. Biz mal gibi olduk. Komutan attığını vuruyor, attığını vuruyor. Arkadaşın birini vurdu. Biz korktuk o zaman. Komutan halk ile konuşurken kaçtık. Polislerimize teslim olduk. Silahlarımızı verdik” demişti.
Komutan Zeki Demir’in ayağından vurduğu o er Yasin Akgül’dü. Makbule Özdemir ile yaptığımız röportajdan sonra BOLD’a ulaşan Yasin Akgül’ün annesi Fadime Akgül’e “Zeki Demir oğlunuzu niye vurdu? O anı oğlunuz nasıl anlattı” diye sorduk.
“Komutanları erlere halka ateş etmelerini söylüyor. Oğlum ateş etmiyor. Kimseyi vurmadığını söylüyor. Ama komutanı tekrar, ‘ateş etmeyeni vururum, askerliğini yakarım’ demiş. Benim oğlum yine ateş etmeyince üçüncü seferde oğlumu ayağından vuruyor” şeklinde cevap verdi.
“BİR FOTOĞRAF GÖSTERECEĞİZ”
Ayağından vurulan Yasin Akgül arkadaşlarının çağırdığı ambulans ile Şişli Etfal Hastanesine, ertesi gün de Fatih Karakoluna ifade vermeye gitti. Daha sonra Çağlayan Adliyesinde çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Olayın şokunu günlerce üzerinden atamayan Akgül, ailesiyle birlikte yaşadıkları İzmir’e geri döndü. Bu arada davası devam etti. Olaydan tam bir sene sonra 17 Temmuz 2017’de eve gelen iki sivil polis “Bir fotoğraf göstereceğiz” diye Akgül’ü tekrar gözaltına aldı ve ertesi gün tutukladı.
Sebebi aşağıda gördüğünüz, kameradan çekilmiş bu fotoğraf. Savcının iddiasına göre kırmızı daire içinde, sadece gölgesi görünen ve halka ateş ettiği söylenen kişi Yasin Akgül. Akgül’ün avukatı Cansu Karakaş, bu karenin öncesini ve sonrasını gösteren, mahkemeye sunduğu fotoğraflarla ateş edenin müvekkili olmadığını kanıtladığını ifade ediyor.
BALİSTİK İNCELEME YAPILMADI
Ama mahkeme sadece bu fotoğrafı dikkate alarak 25 Mayıs 2018’de gencecik, suçsuz, günahsız bir eri müebbet hapis cezasına çarptırdı. O gece patlayan silahlardan hiçbirinin balistik incelemesinin yapılmadığını da belirtelim.
İBB’nin önünde 14 vatandaş şehit edildiği için, İBB davasında ceza alan 11 askere ölüme sebebiyet vermekten 14 müebbet, 1 kez de darbeye teşebbüsten toplamda 15 müebbet hapis cezası verildi.
Yasin Akgül’ün iyi hali göz önünde bulundurularak cezası ‘müebbete’ çevrildi. İstinaf Mahkemesi cezasını 17 Temmuz 2019’da yani 15 Temmuz’un 3. yıl dönümünde onayladı. İBB davasında ceza alan herkesin dosyası şu anda Yargıtay’da.
Cumhurbaşkanına bir mektup yazarak sesini duyurmaya çalışan anne Fadime Akgül, önce Kırıklar Cezaevinde hücreye konulan, daha sonra İzmir Aliağa Şakran Cezaevine gönderilen oğlu Yasin Akgül’ü ve iki yıldır yaşadıklarını anlattı.
3. DOĞUM GÜNÜNÜ YİNE CEZAEVİNDE GEÇİRECEK YAVRUM
Kızım biz Afyonluyuz. Ben 1974 doğumluyum, babası Osman bey 1964. Eşim emekli ama oğlumuza para gönderebilmek için mecburen Pınarbaşı’nda taş ocaklarında çalışıyor. Evlendiğimizde ben daha 15 yaşındaydım.
Üç çocuğum dünyaya geldi. Sultan (28), Arzu (26) ve Yasin (23). Yasinim 11 Ağustos 1996’da doğdu. Az kaldı 24’üne girecek yavrum. Üçüncü kez doğum gününü cezaevinde geçirecek. Söyleyin ben buna nasıl dayanayım.
Oğlumu önce Isparta’ya acemi birliğine gönderdik. 8 Nisan 2016’da ise İstanbul’a Metris Kışlasına askerliğini tamamlamak üzere İzmir’deki evimizden yola çıktı. Gülerek eğlenerek oğlumuzu uğurladık. 15 Temmuz olduğunda daha üç aylık askerdi yavrum.
KOMUTAN: ATEŞ ETMEYENİ VURURUM
O gece oğlum kışladan ‘tatbikat var’ diye çıkarılıp İBB’nin önüne götürülüyor. Elinde bayrakları görünce kurşun sıkmamış, ‘kardeşim uzaklaşın buradan’ diye halkı uyarmış. Halktan birileri de ‘bizim derdimiz sizinle değil, üstlerinizle’ şeklinde cevap vermişler.
Komutan bizim çocukların halkla konuştuğunu görünce ‘iyi davranmayın, kötü davranın, uzaklaştırın, vurun’ demiş. Oğlum vurmamış. Ateş etmemiş. Komutanı tekrar, ‘ateş etmeyeni vururum, askerliğini yakarım’ demiş. Benim oğlum yine ateş etmemiş. Üçüncüsünde komutan oğlumu ayağından vuruyor.
O KOMUTAN KIŞLAYA O GÜN GELMİŞ
Darbeci albay Zeki Demir bu emri veren kişi. O gün gelmiş kışlaya, oğlum daha önce tanımadıklarını söylüyor. Onlarca asker oğluma ateş ettiğini görüyor. Oğlum ilk ifadesinde kendisini vuran kişiyi anlatırken “Albay Zeki Demir’den şüpheleniyorum” demişti.
Sol ayağından vurulduğu için, kurşun da sağ tarafından geldiğinden öyle söylüyor. Daha sonra ‘arkadaşlarımın ifadeleri doğrultusunda beni vuran kişinin Zeki Demir olduğundan emin oldum’ diye ifadesini değiştirdi.
MAHKEMEDE SORU SORULMASINA İZİN YOK
Zeki Demir de şu anda cezaevinde. O da tutuklu. Ve Zeki Demir, mahkemelerde ‘ben işkence gördüm’ diye hiçbir ifade vermedi. Hakim ve savcılar, hiçbir avukatın kendisine soru sormasına izin vermedi. ‘Hafızasını kaybetti, ne soracaksınız’ dediler. Bizim avukat ‘birinde değilse, öbür soruda mutlaka şaşırırdı ama konuşturmadılar’ diyor.
“BURADAN ÖLÜNÜZ ÇIKAR”
Oğlum vurulunca arkadaşları onu bir kenara çekmiş ve ambulans çağırmışlar. Zeki Demir ambulansı görünce ‘kim çağırdı, buradan ölünüz çıkar, kimse gidemez’ diye çocukları azarlamış.
Oğlum ambulansın ayak basılan yerine oturmuş. Allah razı olsun diyor oğlum, ambulans şoförü bizi çatışmanın ortasından kurtardı. Sonra şoförün telefonundan bizi aradı. ‘Ben vuruldum, iyiyim, merak etmeyin’ dedi. Silahını uzman çavuş Sercan Met’e teslim etmiş ve hastaneye gitmişler.
HASTANEDE YARALI AYAĞINI TEKMELEMİŞLER
O gece biz televizyonda hep İstanbul’a bakıyoruz, oğlum orada diye. Şişli Etfal Hastanesine götürüyorlar oğlumu. Orada da insanlar iki çeşit. Kimi darbeci diye oğlumun yaralı ayağına tekme atıyor, kimi de bunların suçu yok diye sahipleniyor, yardım ediyor. Öbürlerine eziyet ettirmemeye çalışıyor.
Biz hemen İzmir’den İstanbul’a gidemedik. Biliyorsunuz yollar kapandı, uçaklar kalkmadı, otobüsler gitmedi. 17 Temmuz 2016 pazar sabahı yanına gidebildik. Kurşun sol ayağının arkasından giriyor, serçe parmağının yanından, iki parmak arasından çıkıyor. Parçalıyor ayağını. İki parmak arasına, en hassas yere dikiş atıldı. 2-3 kişi ancak taşıyabildik oğlumu.
“ASILACAK, KESİLECEKSİNİZ” DEDİLER
Polisler hep başında bekliyordu zaten. Terör şubeden görevliler de vardı. Psikolojik baskı yapıldı hastanede. Sizin ne olduğunuz kameralarda çıkacak, asılacak, kesileceksiniz vs. dedi polisler. Sabah ifade vermek üzere Fatih Karakoluna gidildi. Oradaki polisler oğlumu nezarethaneye götürmeye kalktı. Ama başkomiser ‘hayır misafirhaneye götürün, bu çocuğun darbeci olmadığı yüzünden belli, bu çocuklar suçsuz’ dedi.
Orada işimiz bitince Çağlayan Adliyesine götürdüler. Normalde aileleri yukarı almıyorlar ama bizi mecbur aldılar. Dayımın oğlu Ahmet ve eşim oğlumu taşıdı, başında durdular. Bacakları sargıda çocuğun.
Öteki askerlerin yazık üstlerini soymuşlar, ellerini arkadan bağlamışlar, yüzleri duvara dönük şekilde sıralamışlar. Bir bariyer vardı, biz oradan izledik. O baskı çocuklara yetip artıyor.
Orada tekrar ifadesini aldılar oğlumun. Allahım o kadar zor ki o anı beklemek. Oğluma ve karnında yaralanan bir er daha vardı, ikisini tutuksuz yargılamak üzere serbest bıraktılar. Çok şükür dedik, yavrumun suçsuz olduğu anlaşıldı diye sevindik.
ASKERİ HASTANEDE DARBECİ, KAÇAK MUAMELESİ YAPTILAR
19 Temmuz 2016 salı günü hep birlikte İstanbul’dan İzmir’e getirdik. O gün ablasının doğum günüydü. Ablası fotoğrafını çekti, sosyal medyada paylaştı, ‘bana doğum günü hediyesi geldin’ diye. Fotoğrafa dikkatli bakarsanız hala yüzünde o korku vardı çocuğun, kendine gelemedi.
Burada da çok eziyetler çektik. İzmir’de askeri hastaneye gidiyoruz, tedavi için. ‘Sen darbecisin, kaçaksın’ diye pansumanını yapmadılar. İlk götürdüğümüzde 6 saat hastanenin nezarethanesinde tuttular oğlumu. Biri geliyor, diğeri gidiyor, doktorlar da korktu. İfade verdiğini, tutuksuz yargılandığını anlatana kadar ak ile karayı seçtik.
GÜNLERCE KABUS GÖREREK UYANDI
Oğlum günlerce ayağı alçıda yattı. Her gece kabuslar görerek uyandı. Komutanım diyerek sıçrıyordu. Geceler boyu başında bekledim. Yavaş yavaş iyileşti ama bir sene sonra 17 Temmuz 2017’de tekrar tutuklandı. O gün evimize sivil polisler geldi.
Dediler ki, ‘bir fotoğraf göstereceğiz, geri göndereceğiz’ dediler. Ama gidiş o gidiş. İBB’nin önündeki kameralardan çekilmiş bir fotoğraf göstermişler. Orada bir gölge var. Nişan almış biri halka ateş ediyor. Onun Yasin olduğunu iddia edip oğlumu tutukladılar. Yani gölgeyi Yasin’e benzetiyorlar. Avukatımız o karenin öncesini, sonrasını buldu, mahkemede sundu ama dinlemediler ki… Yasin uzun boylu, fotoğraftaki kişi kısa boylu ama dikkate almıyorlar ki… Hep suçlu hep suçlu hep suçlu!
Oğlum Bozyaka Karakolundan aradı bizi, “Anne bu akşam beni burada tutacaklar” dedi. Gittik yanına, “Anne bana bir gömlek, bir çamaşır, bir su alın” dedi. O günden beri oğlumuza hasretiz.
İlk başta Kırıklar Cezaevinde tek kişilik hücrede 3 gün kaldı. Yeri belirlenene kadar bekletmişler. Her şey yasak, çocuk orada kafayı mı yesin… Sonra normal koğuşa geçti. İzmir Aliağa Şakran Cezaevine gönderdiler.
CEZAEVİNDE KRİZLER GEÇİRDİ
Oğlum uzunca bir süre şoktaydı. İlk zamanlar bir şey anlatamadı. Krizler geçirdi, bağırdı çağırdı, çıkarın beni buradan dedi. Şu anda o bizi teselli ediyor. Anne üzülme, çıkacağız, biz suçsuzuz diyor. Darbenin ne olduğunu ben bile bilmiyorken, anlamamışken çocuklar nereden bilsin. Babası emekli olmasına rağmen çalışıyor. Aylarca dolabımız boştu. Kimseden bir şey istemedik. Gücüm yettiğince ev işine, temizliğe gidiyorum. Kızım öyle. Çocuğumuza orada bakıyoruz.
İYİ HALDEN CEZASINI İNDİRMİŞLER
21 Mayıs 2018’de 14 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı oğlum. İtiraz ettik, ret geldi. İstinafa başvurduk. İstinafta Mahkemesi kararı 16 Temmuz 2019’da onayladı. İyi halden cezasını müebbete çevirmişler.
LİSE TERKTİ, ŞİMDİ HUKUK OKUMAK İSTİYOR
Oğlum lise terk, okumadı. OHAL kalkınca cezaevinde Açıköğretime yazıldı. Liseyi bitirmeye çalışıyor. İçeride sürekli ders çalışıyor. Koğuş arkadaşları da onu çalıştırıyor. Avukat bile var içeride. Doktor, öğretmen, avukat çok güzel çocuğumu çalıştırıyorlar. Allah razı olsun. 50 dersten 30’unu verdi, 20’si kaldı.
Sonra da üniversite okumak istiyor. “Anne çıkarsam hukuk okuyacağım, çıkamazsam burada ‘adalet yüksek okulu’ okuyacağım” diyor. 80’lerde, 90’larda notları bir görseniz. İnan ki çok özledik. Çok zor. Allah kimseyi evladıyla sınamasın. Suçsuz yere yatıyor.
Cumhurbaşkanından, meclistekilerden, milletvekillerinden randevu almaya çalışıyoruz. Hafta içinde Ankara’ya gideceğim. O kadar mağdur olan aile var, 10-15 kişi çıkıyor ortaya. Cumhurbaşkanına mektup yazdım, onu göndereceğim.”
CUMHURBAŞKANINA YAZDIĞI MEKTUBU POSTALAMADAN ÖNCE OKUDU
Fadime Akgül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yazdığı mektubunu postaya vermeden önce BOLD Medya için okudu.
“Ben ve ailem Aslen Afyonlu olan, İzmir’de yaşayan, vatanını, milletini seven kendi halinde insanlarız” diyen anne Akgül mektubuna şöyle devam etti:
“Oğlumu askerlik için güle oynaya gönderdik. Oğlum Yasin vatan hizmeti yapacağı için sevinçle askere gitti. Biz ona hep vatanını, milletini sevmesini öğrettik. Öyle ki benim oğluma araba sürerken bile beyaz şerit çizgileri eskimesin, devletimiz zarara uğramasın diye oldukça hassas vatan millet duygusuna sahip bir çocuktur.”
YASİN AKGÜL, AİLESİ VE ARKADAŞLARI…
ASKERE GİDERKEN…
İZMİR ALİAĞA ŞAKRAN CEZAEVİ GÜNLERİ…
medyabold15 kez müebbet verilen 5 günlük erin annesi ilk kez konuştu: Benim sesimi dünyaya duyurun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder