Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin kurucusu ve başkanı Profesör Özer Sencar, 31 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak seçmenin gündemindeki en önemli konunun ekonomi olduğunu söyledi. Seçimlere 6 gün kala artık kararsız seçmen kitlesinin neredeyse kalmadığını belirten Sencar’a göre, iktidarın bu seçimin bir beka seçimi olduğu söylemi de halkın çoğunluğunda karşılık bulmadı.
Ankara’da Amerika’nın Sesi (VoA Türkçe) ekibinin sorularını yanıtlayan ve yaptıkları kamuoyu araştırmaları neticesinde edindikleri gözlemler hakkında bilgiler paylaşan Sencar, halkın büyük çoğunluğunun kime oy verecekleri konusunda kararını verdiğini kaydetti.
‘KARARSIZ DEĞİL, KARARINI AÇIKLAMAYAN SEÇMEN VAR’
Emekli akademisyen Sencar, “Kararsızlar seçime 10 gün kala değerlere göre minimum seviyede. Yani toplumda kararsız seçmen kitlesinin kaldığını düşünmüyorum. Ankara ve İstanbul’da kararsız, cevapsız ve protesto oyunu toplam olarak düşündüğümüzde (yüzde) 15’in altında. Diğer büyükşehirlerde ise bu (yüzde) 10’un altında. Sadece ‘kararsızız’ diyenler, ‘henüz karar vermedim’ diyenler yüzde 8’in altında Türkiye genelinde. Soruya cevap vermeyenler kararsız değildir, kararını açıklamayan insanlardır. Ankara ve İstanbul’daki yüzde 15 civarındaki genel toplamın içerisinde cevap vermeyenleri kararsızlardan çıkarmak lazım. Dolayısıyla Türkiye genelinde, özellikle büyük şehirlerde ben kararsız ve protesto oylarının yüzde 10’un altında olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
AKP SEÇMENİNDE FİRE OLUR MU?
AKP seçmeni arasında sandığa ilginin azaldığı yönündeki iddialara ilişkin soru üzerine Sencar, AKP seçmeni arasında anket sorularına yanıt vermeyenlerin daha fazla olduğunu ancak bu gruptan seçime katılmama oranının çok yüksek olacağını düşünmediğini söyledi.
Sencar, “Sadece bir miktar doğru olabilir o da şu; iktidardan şikayetçi olup AK Parti’ye oy vermeyecek ama bir başka partiye tereddüdü olan insanlar sandığa gitmeyebilir. Ama bunun çok yüksek olacağını düşünmüyorum. Çünkü AK Parti içerisindeki şikayetçi seçmenler genellikle dindar, İslami gelenekten insanlar değil, daha liberal, milliyetçi, Atatürkçü kesim. Onlar bir başka partiye gidebilirler ama dindar muhafazakar kesim henüz AK Parti içerisinde AK Parti’ye karşı bir tutum sergilemiyor –ki onların da oranı yüzde 33 civarındadır toplam olarak” dedi.
‘EZİCİ FAKTÖR ADAYLAR DEĞİL EKONOMİ’
Sencar, uzun süredir yaptıkları araştırmalara dayanarak bu seçimlerde bir numaralı faktörün ekonomi olacağını belirten Sencar şöyle devam etti:
“Ekonominin bir parçasını da geçim sıkıntısı ve işsizlik olarak seçmenler ifade ediyorlar. Aşağı yukarı yüzde 62-63 oranında seçmen ‘ülkenin en önemli sorunu nedir’ diye sorulduğunda yüzde 60 ile 65 arasında ekonomik faktörleri sayıyor; geçim sıkıntısı ve işsizlik. Yani ben seçmenin adaylara bakarak kararını çok fazla vereceğini düşünmüyorum şu anda. Adaylar bu seçimde en az etkili olan faktördür. Çok ekstrem şekilde iyi olan veya olumsuz özellikleri olanları hariç tutarsak normal olarak adayların bu seçimde fazla etkisinin olduğunu düşünmüyorum. (…) Bu seçimin gündeminde çok hakim faktör, ezici faktör ekonomidir.”
‘BEKA SÖYLEMİNİN HALKTA CİDDİ BİR KARŞILIĞI OLMADI’
Sencar, iktidarın bu seçimlerin bir beka seçimi olduğu söyleminin halktan pek destek görmediğini de söyledi. Sencar, “Bu, iktidarın bu seçimde etkili olacağını düşündüğü bir söylemdir ama halkta ciddi bir karşılığının olmadığını görüyoruz. Halkın ancak üçte birinden biraz fazlası ülkede bir beka sorunu olduğunu düşünüyor. Yarıdan fazlası beka sorunu olmadığını düşünüyor” diye konuştu.
Sencar, iktidarın muhalefete yönelttiği “HDP’yle ittifak” söylemlerinin de bir kısım seçmen üzerinde etki bıraktığını ancak bu etkinin seçimin kaderini belirleyecek düzeyde olmadığını söyledi.
Sencar şunları kaydetti:
“CHP-İyi Parti ittifakına HDP dışarıdan destek vereceğini açıkladı ama açıklamasını şöyle yaptı; ‘Güneydoğu’da kendi adaylarımıza vereceğiz, onun dışındaki bölgelerdeyse muhalefete oy vereceğiz’ dedi ve bunu çok açık bir şekilde söyledi, üstü kapalı bir şekilde söylemedi. Dolayısıyla Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de HDP seçmeninin yaklaşık yüzde 85’i bu partilerin adaylarını destekliyor ama bu ikisi arasında bir ittifak mıdır yoksa HDP’lilerin tek yönlü aldıkları bir karar mıdır bu da halkın gördüğü bir şey. Yani bu, iktidarın kullandığı önemli bir argümandır ve bir miktar etkili olduğunu düşünüyorum. Yani bir kısım seçmende bu rahatsızlık verici bir şeydir ve etkili olduğunu düşünüyorum ama seçimin kaderini belirleyecek, etkileyecek bir faktör olduğu şeklinde bir kanaate sahip değilim.”
‘ANKARA’DA MHP’Lİ SEÇMEN YAVAŞ’I DESTEKLİYOR’
Sencar, yerel seçimlerde de ittifaklar kurulmasının 24 Haziran seçimlerine göre farklı bir tablo yaratıp yaratmadığının sorulması üzerine, “İttifaklar iki tarafta da akıllıca bir seçim stratejisi olarak düşünülebilir. Ama yukarıda oluşturulan ittifaklar tabanda karşılık bulmuyor. Sebebi her seçmenin kendi ittifak anlayışı var. Mesela çok rahat söyleyebiliriz, MHP’li seçmen ittifaka yukarıda bakıldığı gibi bakmıyor. Mesela Ankara’da MHP’li seçmenin çok önemli bir kısmı Mansur Yavaş’ı destekliyor. Adana’da yine AK Partili seçmenin önemli bir kısmı CHP adayını destekliyor, MHP adayını desteklemiyor. Dolayısıyla ittifaklar partiler için önemli bir argüman, önemli bir faktör ama yukarıda liderler arasında ittifaka bakıldığı gibi halk aynı hassasiyette, aynı derecede etkili bir faktör olarak görmüyor, halk kendi yöresel etkilerini dikkate alarak, siyasal kabullerini dikkate alarak oyunu yönlendiriyor. Bunu birçok yerde görüyoruz” diye konuştu.
‘YEREL SEÇİMLERDE İKTİDARIN OYU HEP DÜŞER’
Bu seçimde vatandaşın oyunu etkileyecek 4 tane faktör olduğunu düşündüğünü ifade eden Sencar, bunlardan ilkini şöyle anlattı:
“Birincisi geleneksel olarak yerel seçimlerde genel seçime göre halk iktidara daha az oy verir veya iktidara tepkisini gösterir. Yani genel seçimden sonra yapılan bir yerel seçimde iktidarın oyu daima daha düşüktür. Bunun en tipik ve meşhur örneklerinden bir tanesi 1989 yılında ANAP’ın oyu yüzde 36-37’yken iki sene sonra yapılmış seçimde yüzde 21-22’ye düştü. Aynı şekilde 2007 yılında AKP’nin oyu yüzde 47’yken 2009 yılındaki yerel seçimde yüzde 38’e indi. Dünyanın genelinde bir ekonomik kriz vardı ve Türkiye’yi etkiledi bu. 2011’de AK Parti’nin oyu yüzde 50’yken 2014’te hiçbir kriz olmadan oyu yüzde 44’e düştü. Dolayısıyla birinci faktör olarak halkın geleneksel bir tavır içinde genel seçimden daha düşük bir oy desteği vermesidir iktidar partisine. Bu bizim geleneğimizde var, halk bunu öğrendi, iktidarın değişmesini istemiyor, koalisyon hükümeti olmasını istemiyor ama iktidarı da bir şekilde cezalandırmak isterse yerel seçimi kullanıyor.’’
Sencar bu faktöre ilave olarak da ekonominin etkisini saydı ve halkta ‘ekonomi kötü gidiyor’ şeklinde bir algının oluşması halinde bu durumun birinci faktörü güçlendireceğini kaydetti.
İktidarın kullandığı argümanları da üçüncü faktör olarak belirten Sencar, bu bağlamda ‘’beka ve HDP’yle işbirliği’’ söylemlerine işaret etti, ‘’Bu iki faktör de belirli oranlarda etkili olur ama benim gördüğüm kadarıyla beka meselesinin fazla etkili bir faktör olmadığı ama HDP’yle işbirliği iddiasının bir miktar etkili olduğu şeklinde bir kanaate sahibim’’ değerlendirmesini yineledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder