Bylock da olduğu ankesörlü telefon soruşturmalarında haksızlık, hukuksuzluk ve absürdlük diz boyu. 15 Temmuz gazisi bir asker geçtiğimiz günlerde açığa alındı. Polisler, şehit olan başka bir askerin evine gözaltı için gitti.
BOLD- Odatv yazarı Müyesser Yıldız bugünkü köşesinde ankesörlü telefon soruşturmalarındaki tuhaflığı, çelişkileri yazdı ve “Ankesörde neler oluyor” diye sordu.
Yıldız “Öyle bir isim ankesörden suçlandı ki…” başlıklı yazısına “ByLock’tan sonra hemen her güne TSK’ya yönelik ankesör operasyonlarıyla uyanıyoruz. ‘En ciddi delil’ denilen ByLock’ta ne tür kumpas ve manipülasyonların yapıldığı sonradan ortaya çıktı” diyerek başladı.
Yıldız İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçtiğimiz ekim ayında yaptığı açıklamayı hatırlatarak “Bakan Soylu’nun, ‘En kuvvetli operasyon’ olarak nitelendirdiği ankesör konusunda yazılacak, sorulacak çok şey var” dedi ve ankesör aramaları ve soruşturmalarındaki 7 çelişkiye dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Ankesör listelerinin ne zaman, kimler tarafından ve hangi ülkeye ait yazılım sistemiyle oluşturulduğunun sorgulanmaması, bizzat bazı mahkeme kararlarına da yansıdığı üzere, ‘Arayan kim, ne görüşülmüş, görüşme sonrası hangi eylem yapılmış?’ sorularının tartışılmaması garip değil mi?”
ŞEHİDİN ADRESİNİ SORDULAR
Yıldız yazısını, ankesör soruşturmaları kapsamında gözaltına alınan ya da alınmak istenen çok çarpıcı üç örnekten bahsederek noktaladı:
“Polisler, gözaltı için bir askerin evine gider. Evde eşi var, askerin nerede olduğu sorulur. Eş, ‘Niye soruyorsunuz?’ der. Polisler, ankesörden gözaltı kararı olduğunu bildirince de birkaç yıl önce şehit düşmüş eşinin adresini şöyle verir:
‘Cebeci Şehitliği’ne gidin, orada bulursunuz!’
Bir diğer örnek; Irak’ta, Suriye’de operasyona giden çok sayıda askerin, döndükleri gün ankesörden gözaltına alındığını biliyor musunuz? Hele bir tanesi var ki; 15 Temmuz sonrasında çok önemli hizmetler vermiş, El Bab’da, Afrin’de çarpışmış, dönüşte o da gözaltına alınmış, adli kontrolle yani yurt dışı yasağıyla bırakıldıktan sonra TSK ve savcılıklarca verilen çok özel görevleri yerine getirmek üzere defalarca yurtdışına gönderilmiş biri. Tüm bunlardan sonra geçtiğimiz günlerde açığa alındı!..
SIRA 15 TEMMUZ GAZİSİNE GELDİ
Ve en can alıcı örnek;
15 Temmuz gecesi önemli bir birliğimizde yaşanan çatışmalarda başına isabet eden kurşunla ağır yaralanıp, gazi oldu… İsmi, darbe gecesinin “gizli kahramanları” arasında sayıldı… Bakanlar evine gidip, “Sizler gerçek Türk askerisiniz. Sizler kahramansınız. Karşınızdakiler asker değil teröristti. Sizlerin ve milletimizin fedakârlıkları sayesinde bu hain girişimi atlattık” diye teşekkürlerini iletti.
İyileştikten sonra görevine döndü. Açılan darbe davasına mağdur/müşteki sıfatıyla katıldı.
Yakın zamanda sonuçlanan davada, bu askerimizi “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan bazı sanıklara ayrıca 15 yıl hapis cezası verildi.
İddia şu ki, işte o da 10 gün kadar önce ankesör aramasından açığa alındı.
Arkadaşlarının söylediğine göre, bu gelişme üzerine babasının mezarının yanına kendi mezarını kazıp, önünde fotoğraf çektiren ve bunu da “Mezarın ölçüsü tamam. İtina ile mezar kazılır” sözleriyle sosyal medya hesabından paylaşan gazimize de sıra geldiyse,
Daha önemlisi, “FETÖ”nün dünyanın en büyük ve tehlikeli casusluk örgütü olduğunda mutabıksak, bir nebze şüphe duyup, “Ankesörde neler oluyor?” diye sormak gerekmiyor mu?
YAZININ TAMAMI
Öyle bir isim “ankesör”den suçlandı ki…
ByLock’tan sonra hemen her güne TSK’ya yönelik ankesör operasyonlarıyla uyanıyoruz. “En ciddi delil” denilen ByLock’ta ne tür kumpas ve manipülasyonların yapıldığı sonradan ortaya çıktı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz Ekim ayında yaptığı bir açıklamada, “FETÖ”ye yönelik ankesörlü telefon soruşturmalarına dikkat çekip, şunları söylemişti:
“FETÖ’ye yönelik şu anda elimizdeki en kuvvetli operasyonlar ardışık ve ankesörlü arama işidir. ByLock operasyonlarından daha ciddi operasyonlardır. Bunu bitirdiğimiz andan itibaren Türkiye’deki FETÖ tehlikesi tamamen ortadan kalkacaktır. Milletimiz şunu iyi bilsin, bu konuda mesele devletin kontrolü altındadır.”
Bakan Soylu’nun, “En kuvvetli operasyon” olarak nitelendirdiği ankesör konusunda yazılacak, sorulacak çok şey var. Şimdilik sadece şunlara dikkat çekelim:
Bizzat Erdoğan’ın belirlediği 17/25 Aralık 2013 “Miladı”na rağmen, ankesörlü telefon soruşturmalarının 2010’lara gitmesi,
Bu kadar teknik imkan ve kameraya rağmen 2018’e ilişkin ankesör kayıtlarında dahi şu ana kadar telefonun öbür ucundaki “İmamlardan” sadece 1-2’sinin bulunması,
Yasalara göre, en fazla 1-2 yıl saklanması gereken kayıtların bunca yıl nerelerde, kimlerce ve neden depolandığının bilinmemesi,
Kayıtları tutan BTK (Eski adıyla TİB) ve TELEKOM’un uzun yıllar “FETÖ”nün hakimiyetinde olmasının gözardı edilmesi,
Ankesör HTS’leri ile arandığı belirtilen cep telefonu HTS’lerinin birbirini tutmamasına bakılmaması,
“FETÖ’nün hücre yapılanması” şeklinde çalıştığı vurgulanırken, aynı imamın farklı kuvvetlerde, farklı rütbelerdeki askerleri aramış olmasındaki çelişkinin üzerinde durulmaması,
Ankesör listelerinin ne zaman, kimler tarafından ve hangi ülkeye ait yazılım sistemiyle oluşturulduğunun sorgulanmaması,
Bizzat bazı mahkeme kararlarına da yansıdığı üzere, “Arayan kim, ne görüşülmüş, görüşme sonrası hangi eylem yapılmış?” sorularının tartışılmaması garip değil mi?
ŞEHİDİN ADRESİNİ SORDULAR
Geçen ay bir gazetede şöyle bir haber yayınlandı:
“TSK’da hemen hemen her hafta yapılan FETÖ operasyonlarının başlıca nedeni, büfe aramaları yöntemi ile deşifre olan örgüt üyeleri. Güvenlik güçleri, sayılarının on binleri bulduğu belirtilen örgüt üyelerini tek bir seferde gözaltına almaları ve aynı anda sorgulamaları mümkün olmadığından, zamana yayarak operasyon yapıyor.”
Bunun anlamı şu; Görevdeki asker ankesörden aranmış, yani “FETÖ”cü. Ancak toplu gözaltı ve sorgulama mümkün olmadığından görevine devam ediyor… Ankesörden arandığına göre, “FETÖ”cü olduğunu biliyor, ama kaçmıyor, hiçbir şey yapmıyor, gözaltı sırasının gelmesini bekliyor!..
Bir başka nokta; Madem isimler belli, bizzat bir mahkeme başkanının ifadesiyle, “Geçen süreçte delilleri güçlendirmek için neden fiziki ve teknik takip yapılmaz da doğrudan gözaltı kararı verilir?”… Buyurun bir garabet daha!..
Yukarıda bu listelerin ne zaman oluşturulduğunu sormuştuk ya; Çok çarpıcı üç örnek aktaralım:
Polisler, gözaltı için bir askerin evine gider. Evde eşi var, askerin nerede olduğu sorulur. Eş, “Niye soruyorsunuz?” der. Polisler, ankesörden gözaltı kararı olduğunu bildirince de birkaç yıl önce şehit düşmüş eşinin adresini şöyle verir:
“Cebeci Şehitliği’ne gidin, orada bulursunuz!..”
Bir diğer örnek; Irak’ta, Suriye’de operasyona giden çok sayıda askerin, döndükleri gün ankesörden gözaltına alındığını biliyor musunuz? Hele bir tanesi var ki; 15 Temmuz sonrasında çok önemli hizmetler vermiş, El Bab’da, Afrin’de çarpışmış, dönüşte o da gözaltına alınmış, adli kontrolle yani yurt dışı yasağıyla bırakıldıktan sonra TSK ve Savcılıklarca verilen çok özel görevleri yerine getirmek üzere defalarca yurtdışına gönderilmiş biri. Tüm bunlardan sonra geçtiğimiz günlerde açığa alındı!..
SIRA 15 TEMMUZ GAZİSİNE GELDİ
Ve en can alıcı örnek;
15 Temmuz gecesi önemli bir birliğimizde yaşanan çatışmalarda başına isabet eden kurşunla ağır yaralanıp, gazi oldu… İsmi, darbe gecesinin “gizli kahramanları” arasında sayıldı… Bakanlar evine gidip, “Sizler gerçek Türk askerisiniz. Sizler kahramansınız. Karşınızdakiler asker değil teröristti. Sizlerin ve milletimizin fedakârlıkları sayesinde bu hain girişimi atlattık” diye teşekkürlerini iletti.
İyileştikten sonra görevine döndü. Açılan darbe davasına mağdur/müşteki sıfatıyla katıldı.
Yakın zamanda sonuçlanan davada, bu askerimizi “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan bazı sanıklara ayrıca 15 yıl hapis cezası verildi.
İddia şu ki, işte o da 10 gün kadar önce ankesör aramasından açığa alındı.
Arkadaşlarının söylediğine göre, bu gelişme üzerine babasının mezarının yanına kendi mezarını kazıp, önünde fotoğraf çektiren ve bunu da “Mezarın ölçüsü tamam. İtina ile mezar kazılır” sözleriyle sosyal medya hesabından paylaşan gazimize de sıra geldiyse,
Daha önemlisi, “FETÖ”nün dünyanın en büyük ve tehlikeli casusluk örgütü olduğunda mutabıksak, bir nebze şüphe duyup, “Ankesörde neler oluyor?” diye sormak gerekmiyor mu?
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder