16 Temmuz 2016 gecesi gözaltına alınan ve dört gün sonra tutuklanan Hava Harp Okulu öğrencileri 898 gündür özgürlüğünden yoksun.
İddianameleri 1 yıl sonra hazırlanan 3’ü genç kız 259 harbiyelinin 62’sine 18 Mayıs 2018’de, 116’sına da 25 Mayıs 2018’de müebbet hapis cezası verildi.
Hava Harp Okulu Marşı ve Harbiye Marşı’yla mahkeme salonunu terk eden öğrencilerin tepkisi, karara olduğu kadar karar sürecindeki sözde tanıklaraydı.
Kronos’ta yer alan habere göre, darbe girişiminden habersiz 15 Temmuz akşamı saat 22.30’da Yalova’da kamp yerindeki içtima alanında toplanan ve 16 Temmuz’un ilk dakikalarında, 00.07’de “terör saldırısı var” denilerek yola çıkarılan Hava Harp Okulu öğrencilerinin bazısı Boğaziçi Köprüsü’nde, diğerleri ise Sultanbeyli ve Orhanlı’da gerçeği öğrendi. Ne darbe girişimine katıldı ne de halka silah doğrulttu.
29 aydır bütün Türkiye’nin duymazlıktan geldiği 20’li yaşların başındaki Hava Harp Okulu öğrencileri en çok tanık olarak mahkeme salonuna taşınan kişilere tepkiliydi.
Mahkemelerin karar duruşmalarında öğrenciler lehine ifade vermek isteyenler de oldu. Onlardan tanık Muammer Aslan, herkesin önünde şunları söyledi:
“Bu öğrenciler darbeci olsaydı ellerinde G-3 tüfeği vardı. Rahatlıkla kullanabilirlerdi. O silahı biliyorum. Bir tek mermiyle 3 kişiyi etkisiz hale getirebilir. Fakat öğrenciler kimseye silah doğrultmadı, ateş etmedi.
Sabaha karşı öğrenciler karakola götürülürken ben eve döndüm. Vatandaşların öğrencilerin otobüsünün bütün camlarını kırdığını, öğrencilere saldırıp çok zarar verdiğini daha sonra videolardan izledim. Bunu öngörebilseydim öğrencilerin başından kesinlikle ayrılmazdım.”
Başka bir tanık da öğrencilerin masumiyetiyle ilgili şunları söyledi:
“Öğrencilerin hiçbir şeyden haberi yoktu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Korku ve endişe içindeydiler. Biz, ‘Size bir şey olmaz, öğrencisiniz’ dedik. Hatta sakinleşmeleri için sigara ikram ettim. O an hiç gözümün önünden gitmiyor. Biz otobüsün ön kapısının olduğu kısımdaydık. Otobüsün camından halktan biri kolunu uzatıp öğrencilerden birinin kafasına yumruk attı. Öğrencinin elinde silah olmasına rağmen hiçbir mukavemet göstermedi.”
Fakat mahkeme heyeti bu seslere kulaklarını kapadı. Öğrencilerin halkla birlikte İstiklal Marşı okudukları videoları da heyet önemsemedi. O videolardan birinde bir vatandaşın “Allahıma şükürler olsun bu askerler hain çıkmadı buradakiler bizimle oldu” dediği açıkça duyuluyordu. Fakat savcı ve hakimler duymamazlıktan geldi.
Bütün yaşananlarla ilgili avukatların ve ailelerin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın tanık olarak dinlenmesi talepleri de kabul görmedi.
Mahkemeye öğrenciler aleyhine tanıklık etmek için gelen kişilerin ifadeleri ise “evlere şenlik”ti. Onlardan biri, “Arabam Sultanbeyli gişelerindeydi. Büyük hasar görmüş, mermi izleri var, şikayetçiyim” bile dedi.
Öğrenci avukatları, “Arabanızın öğrenciler tarafından hasar gördüğüne emin misiniz, gördünüz mü” sorusuna tanığın, “Hayır, kimin o mermileri sıktığını görmedim” demesi bile mahkeme heyetince dikkat çekici bulunmadı.
Yine avukatların, “Görmedim diyorsunuz, peki hala öğrencilerden şikayetçi misiniz?” sorusuna sözde tanıkla hakimlerin kararı örtüşüyordu:
“Evet şikayetçiyim!”
Hava Harp Okulu öğrencileri ise kendilerinden emindi:
“Ülke genelinde bir oylama yapılsa zaten halk tarafından masumiyetimizin alenen kabul gördüğü ortaya çıkacaktır.”
“ALTIN ÇAMURA DÜŞMEKLE ÖZÜNDEN BİR ŞEY KAYBETMEZ, GÜN GELİR O ÇAMUR AKAR GİDER”
Bir başkası:
“Yaşıtlarına kıyasla birçok şeyden fedakarlık ederek yıllarını bu vatana hizmet etmek gayesiyle geçiren biz Hava Harp Okulu öğrencilerine bu haksızlığı, zulmü reva gören, bizleri Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle ve teröristlikle suçlayanlara diyorum ki, altın çamura düşmekle özünden bir şey kaybetmez, değeri düşmez. Belki bir zaman peşin hükümlülerin gözünde kötü ve kirli gözükür. Lakin gün gelir o çamur akar gider. Herkes kimin ne olduğunu görür.”
Diğer bir harbiyeli:
“Bu günler geçecek. Benim bir isteğim var: Bu günleri kimse unutmasın. Bu vicdanların susuşunu. İnsanlığın susuşunu, vicdan tutulmasını, bize bu hayatı çok görmelerini kimse unutmasın.”
İki gün sonra tam 900 gün dolacak. Yüzlerce aile Türk ordusuna teslim ettikleri çocuklarını hak etmedikleri bir yerde, Silivri Cezaevi’nde buldu. İstedikleri tek şey ise adalet.
15 Temmuz’dan iki gün sonra bir polis memurunun öğrencilerin evlerini arayarak “Çocuğunuz gözaltında” haberini vermesinin üzerinden aylar geçtikten sonra verilen “müebbetlik suç”un ne olduğunu herkes gibi onlar da merak ediyor.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder