23 Şubat 2019 Cumartesi

İngiltere’siz Avrupa Birliği en zor dönemecine giriyor | Bahadır Polat

İkinci dünya savaşından sonra merkezi Avrupa’nın, siyasal ve ekonomik bütünleşmesiyle başlayan ve daha sonra Akdeniz ve eski Doğu Avrupa ülkelerini kapsayacak şekilde 28 ülkeye kadar genişleyen Avrupa Birliği, (AB) yarım yüzyıllık kısa tarihinin en zor döneminden geçiyor.

Bir yandan siyasi sorunlar, diğer yanda ekonomik belirsizlikler birliğin geleceğine dair soru işaretlerini artırıyor.

Bu yıl iki tarih, AB’nin geleceği açısından belirleyici olacak. Bunlardan ilki 29 mart. Birliğin kurucu üyesi İngiltere, bu tarihte AB’den resmen ayrılacak. Şimdi en önemli soru, ayrılık anlaşmalı mı olacak yoksa anlaşmasız mı?

Brexit süreci zaten baştan beri AB’nin kâbusu olmuştu. İngiliz halkı ayrılığa “evet” dedikten sonra artık gündem “çıkış anlaşmasına” döndü. Zira bu anlaşma, doğrudan İngiltere’nin diğer AB üyeleriyle ticari ilişkilerini ilgilendiriyor. Aradaki gümrük birliğinin kalkması, AB üyesi ülkelerde üretilen ürünlerin İngiltere’ye giriş için tekrar gümrük vergisine tabi olması, çok önemli sorunlardan.

İngiltere Başbakanı Theresa May şimdi bu krizi aşmaya çalışıyor. Zira vakti çok daraldı. AB’den çıkışın, ülkesinin ekonomisini olumsuz etkilememesi için ne kadar mesafe alabilecek, kestirmek zor.

İngiltere’nin AB’den ayrılması, ticari anlaşmalar yapılsa bile daha şimdiden İngilizlerin ekonomisine zarar veriyor. Çok uluslu pek çok firma Londra’daki merkezlerini en yakın AB üyesi ülke olan Hollanda’ya taşımaya başladı. Ford, İngiltere’deki iki motor fabrikasını kapatma kararı aldı.

2018’de İngiliz ekonomisi yüzde 1,4 büyüdü. Bu da son 6 yılın en düşük büyümesi olarak kayıtlara geçti. Uzmanlara göre düşük büyüme, Brexit’in ülkeye yönelik ilk faturası.

Bugüne kadar para birliğine (euro) dahil olmayarak, AB’den hep bir adım uzakta duran İngiltere, şimdi Brexit (Britanya’nın Br’si ve exit (çıkış) kelimelerinden türetilmiş bir ifade) sonrası sadece Birleşik Krallık ülkelerini değil, bütün Avrupa’da taşları yerinden oynatmaya hazırlanıyor.

Görünen o ki, bu süreçte en önemli faturayı yine İngiliz ekonomisi ödeyecek.

 

GÖZDEN KAÇMASIN

Mayıs ayı AB’nin siyasi geleceği açısından çok kritik

Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri var. Avrupa Birliği’nin parlamentosu konumundaki AP seçimlerine, aşırı sağ partiler ilk kez bu kadar iddialı giriyor.

Geçen hafta, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) düşünce kuruluşu tarafından yapılan bir araştırma Avrupa Birliği’ne şüphe ile yaklaşan partilerin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sandalyelerin en az üçte birini kazanabileceğini ortaya koydu.

Aşırı sağ partilerin en önemli özelliği, “birleşmiş Avrupa” fikrine temelden karşı olmaları. Diğer özellikleri ise elbette yabancı ve göçmen karşıtlığı. Avrupa’da sürekli artan göçmen nüfus, mültecilerle ilgili sorunlar, başta Suriye olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden yaşlı kıtaya yönelik artan göç, AB üyesi ülkelerde “mülteci” meselesini en önemli siyasi tartışmalardan biri haline getirdi.

Bu durum aşırı sağ partilerin güç kazanmasına da zemin oluşturuyor. Mülteciler üzerinden yürütülen siyasi karşıtlık söylemi her geçen gün daha fazla taraftar topluyor.

Esasen AB, Avrupa kıtasında tarihin en önemli barış ve demokrasi projesi. Bunda hiç şüphe yok. Öyle olmasa zaten Müslüman ülkelerden yüzbinlerce göçmen her yıl Avrupa’ya akmazdı.

Aşırı sağın yükselişi ve yakın plandaki AP seçimleri, işte bu “barış ve demokrasi adasının” geleceğinde de önemli belirleyicilerden olacak.

Avrupa’daki refah toplumlarının ekonomik temelini oluşturan “barış ve demokrasi” fikri, yerini ne oranda, “yabancı karşıtlığı ve milliyetçiliğe” bırakacak, hep birlikte göreceğiz.

Avrupa toplumları, parlamento seçimlerinde sadece mültecileri değil kendi geleceklerini de oylayacak.

 

NOT DEFTERİ

İşsizlikte artış bekleniyordu ama patlama oldu

Geçen hafta Türkiye’de, kasım 2018 tarihine ilişkin işsizlik rakamları açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) elinden geldiğince küçültmeye çalıştığı veriler bile, uzmanların gözünü korkuttu.

İşsizlik oranı kasımda, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2 puan artışla, şubat 2017’den bu yana en yüksek seviye olan yüzde 12,3’e yükseldi. “Kayıtlı işsiz” sayısı ise 4 milyona dayandı.

Bunlar bir yana TÜİK verilerinde, araştırma dosyaları içine gizlenmiş iki kritik veri var. Birincisi ekimden kasıma, yani sadece 1 aylık sürede 230 bin kişinin işsiz kalmasıydı. İkincisi ise geniş tanımlı işsizliğin yüzde 18’e fırlamasıydı. İş aradığını İşkur’a beyan etmeyenleri işsiz saymayan TÜİK, bu kesimi resmi verilerine yansıtmıyor ve işsizlik daha düşük çıkıyor.

Oysa gerçek işsizlerin sayısı 6 milyon 117 bin kişiye ulaşmış durumda.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in yaptığı şu yorum, Türkiye’de ekonominin durumunu özetler netlikteydi:

“Bir ay içinde (arındırılmış olarak) yaklaşık 230 bin kişilik istihdam kaybı var. Bu, ekonominin düşünülenden daha şiddetli bir resesyon (durgunluk) içinde olduğunu gösteriyor.”

 

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ

Ticaret Savaşları ne demektir?

Ticaret savaşı, korumacılığın olumsuz bir yan etkisi ve potansiyel bir sonucudur. Ülkelerin gümrük vergisi artırımı ve kotalar gibi ticari engelleri uygulayan bir ülkeye, misilleme yaptıkları bir durumu tanımlar.

Ticaret savaşı, küresel gerginliklere yol açan bir dizi sorunu ortaya çıkarabilir. Örneğin sadece belirli bir sektöre yönelik başlayan bir ticaret savaşı, diğer sektörleri etkileyerek kısa zamanda büyüyebilir. Aynı şekilde, iki ülke arasında başlayan bir ticaret savaşı, başlangıçta ticaret savaşına dahil olmayan diğer ülkeleri de etkileyebilir.

Son günlerde ABD ve Çin arasında yaşanan gerginlik ticaret savaşanının iyi bir örneğidir. ABD’nin Çin’den ithal ettiği 1.300 ürüne yüzde 25 oranında “Gümrük Vergisi” getirdiğini açıklamasının hemen ardından Çin de, karşı bir hamle olarak 106 ABD ürününe yüzde 25 vergi uygulayacağını açıklamıştı.

 

RAKAMLARIN DİLİ

Krizi gören vatandaş tüketimi kıstı

Geçen yılın aralık ayına ait perakende endeksleri, ekonomik krizi hisseden vatandaşın, tüketimi her alanda kısarak tasarrufa ve az harcamaya yöneldiğini ortaya koydu. Aralıkta ilk kez vatandaşın gıda harcamasını bile azalttığını gördük.

Buna göre aralık 2018’de;

Perakende satış hacmi geçen yıla göre yüzde 9,2 azaldı

Sektörlere göre bakıldığında ise satışlardaki düşüş oranları şöyle gerçekleşti:

  • Gıda ve içecek: yüzde – 2,7
  • Gıda dışı (otomotiv yakıtı hariç): yüzde – 12,7
  • Bilgisayar, kitap ve iletişim araçları: yüzde – 21,7
  • Elektrikli eşya ve mobilya: Yüzde – 19

 



BAHADIR POLAT
Yazının Kaynağı: BAHADIR POLAT – kronos news https://kronos17.news/tr/ingilteresiz-avrupa-birligi-en-zor-donemecinde/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder