14 Mayıs 2019 Salı

‘Akar, ‘Dişli alnıma silah dayadı’ diyor, hayır, çay söyledi, içtik’

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Genelkurmay Çatı davasında Mehmet Dişli esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını yaptı.

34 aydır her türlü insani haktan mahrum, tecrit altında olduğunu belirten Dişli, 15 Temmuz akşamı Karargaha, Pazartesi günü Erdoğan’a arzını yapacağı TSK 2033 projesiyle ilgili son çalışmaların Akar’a takdimi için gittiğini, Akar’la görüşmek için beklerken sivil kıyafetli ve siyah çelik yelekli ensesine uzun namlulu silah dayadığını ve silah zoruyla yazdırdıklarını arz etmek üzere makama sokulduğunu öne sürdü.

Dişli “Bu kişiler ne zaman, nasıl geldiler bilmiyorum. Beni rehin alan bu kişilerin ortaya çıkarılması için hiçbir şey yapılmadı. Kimdir bu adamlar, kime hizmet ediyordu, o gecenin karanlıkta kalan kesitlerinden biridir. Özel Kuvvetler’den mi, özel birimden mi, polis mi, belli değil.” dedi.

Gözaltına alınana kadar sadece Akar’ın emirlerini yerine getirdiğini tekrarlayan Dişli, “O zaman, ‘Niye buradasın?’ diye sorabilirsiniz. Bunu bana değil, Hulusi Akar’a sormalısınız” diye konuştu.

Dişli, Akar’ın makamında yaşananlar hakkında da şunları anlattı:

“Bana yazdırılan notları okudum. Silah sesleri gelince Akar, ‘Çık, bak’ dedi. Çıktım, kapının önünde komandolar vardı. Sonra birtakım şeyler yaşandı. Koltuklara oturduk. Perdeleri kapattırdım. Her an serseri bir kurşun gelme ihtimaline karşı güvenli bir yere geçmemizi teklif ettim. Kastettiğim eksi 3’teki harekat komuta merkeziydi. Kabul etti. Bu arada namaz kıldı. Bana, ‘Sen de kıl’ dedi. Ama yalnız kalmaması için, ‘Benimki kazaya kalsın’ dedim.”

Akıncı Üssü’nde de emirleri Akar’dan aldığını vurgulayan Dişli, o gece filoda ‘sivil imamlar’ görüp görmediği konusunda şu açıklamayı yaptı:

“Bin yıl geçse aklımın ucundan geçmez, benin havsalam almaz sivil birilerinin askeri tesislere girebeleceği. Evet, sivil kıyafetliler vardı, ama o şahıslarla hiç karşılaşmadım. Öte yandan, uzun saçlı adamı görsem de yadırgamazdım, çünkü jandarmada bir yığın istihbarat elemanı var böyle.”

Gözaltında “işkence”gördüğünü vurgulayan Dişli “Anlatmaktan hicap duyuyorum. Yapanlar ve yaptıranları kınıyorum. Bu millet, gözbebeği TSK’ya bunların yapılmasını asla tasvip etmez” dedi.

Dişli, Akar’ın “Alnıma silah dayadılar. Boynumu kemerle sıktılar” iddiası hakkında ise ‘Alnına silah dayayan alçaktır. Ben öyle bir şey yapmadım. Tüm kutsal değerlerim üzerine yemin ederim; İşin gerçeği, kimsenin boynuna ne kemer, ne başka bir şey geçmiş değildir.” ifadelerini kullandı.

Dişli, 2015 YAŞ’ı öncesinde haklarında çok detaylı araştırma yapıldığını hatırlatarak, “Savcı, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Kuvvet Komutanlarının elinde olmayan hangi bilgiye ulaşmış ki, beni FETÖ üyesi kabul etmiştir?” sorusunu yöneltti.

Mehmet Dişli, Hulusi Akar’ın kendisi hakkındaki beyanlarına ilişkin savunmasında ise şunları söyledi: “Burada olmamın tek sebebi Hulusi Akar’ın haksız beyanlarıdır. Akıl almaz beyanlarına ilişkin 93 sorum vardı, ama gelmedi. Böylelikle tek ve en yakın tanığımı dinletme ve yüzleşme imkanın olmadı. İfadesinde bilinçli muğlaklık var. 3 saat baş başa kaldığı MİT Müsteşarı’ndan hiç söz etmiyor. Akıncı’da bana verdiği talimatları anlatmıyor. Hulusi Akar’ın anlattıkları, gerçekte yaşananlarla örtüşmüyor. İfadesi bir kurgudur. Gerçekleri elbette biliyordu, ama sessiz kaldı, o baskı ortamında, ‘Mehmet Dişli böyle bir şey yapmadı’ deme cesaretini gösteremedi. 5 sayfalık ifade 2 güne yayılarak suni bir kurguyla kaleme alınıyor. Bu ifadede 20 güncelleme yapılması, ifadenin sıhhati konusunda fikir veriyor.”

“Bana yazdırılan notlarda, ‘TSK yönetime el koymuş, birazdan TV’lerden darbe bildirisi okunacakmış. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları konsey üyesi, Genelkurmay Başkanı da konseyin başkanı olacakmış’ şeklindeydi. Bunları okudum. ‘Olur mu öyle şey? Kim bunlar, deli mi?’ dedi. Bilmediğimi söyleyip, ‘Konsey ve kuvvet komutanları buraya gelecek, buradan tv yayını yapacakmış. Sizin de konseyin başkanı olmanızı istiyorlarmış. Yurtta sulh cihanda sulh konseyiymiş’ dedim. Yaşar Paşa’yı sordu. Bundan sonra silah sesleri başladı. Arz ettiğim bunlar. Tek tanığım kendisi ve Allah. ‘Mehmet Dişli’ye bağırdım, tepki gösterdim’ diyor. Gerçekten öyle mi? Bu anların tanığı var mı? Tartışmışsak bana çay söylemesi hayatin olağan akışına uygun mu? İki defa abdest alma imkanı olan bir insanın alarm butonuna basmaması, bir yerlere telefon etmemesi izahtan varestedir. Butona basmamasını şahsi kaygı taşımamakla açıklayamaz. Ayrıca böyle bir lüksü, tercih hakkı yok. Zira aklına şahsı değil, TSK ve ülkesi gelmelidir. Ferdi kahramanlık peşinde olamaz. Korumaları çağırmadı, çünkü çağırmasını gerektirecek bir durum yoktu.”

 

kronos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder