1 Nisan 2020 Çarşamba

Mânâ-yı Harfî Penceresinden Buber’in Diyalog Felsefesi | Çağlayan Dergisi

 

Yeni tanıştığımız kimselere veya büyüklerimize “siz” diye hitap etmek bir saygı ifadesi olarak görülür. Türkçede olduğu gibi, birçok dilde, bu gibi durumlarda, “sen” yerine “siz” ifadesi kullanılmaktadır. İsveç, Norveç ve Yunanistan gibi ülkelerde ise samimi olunmayan kişilere dahi “sen” şeklinde hitap edildiği olur. Bu durum, dilin yapısı ve kültürel farklılıklar gereği karşımıza çıkmaktadır.[i]

“Sen ve siz” kullanımına dair farklılıkların, kültürel antropoloji ve toplum dilbilimi açısından daha yakından incelenmesi gereken ilgi çekici sebepleri vardır. Ancak burada odaklanmak istediğimiz nokta, bu ayrımı yaparken, muhatabımızla olan ilişkimize yüklediğimiz “yakınlık” veya “uzaklık” duygusunun tezahürüdür. Her halükârda, doğru hitap şeklinin kullanılması, iletişim dili açısından temel seviyede bir beklentidir. Fakat doğru zamanda “sen” demek, karşımızdaki insana bir şekilde yakın olduğumuzu hissettirmek anlamına gelir. “Sen”, “siz”de var olan bazı duvarları yıkar. “Sen” denilen yerde “ben” duygulara daha açık olur.

“Yolculuğum sendeki öze isabet ettiğinde (sana vâsıl olduğumda), ben ancak ben olurum.”[ii] Bu cümle, Avusturyalı filozof, teolog, pedagog ve yazar Martin Buber’e aittir. 1878’de Viyana’da dünyaya gelen Buber, diyalog felsefesiyle ilgili eserler vermiştir. Bunlardan en bilineni, Ben ve Sen (Ich und Du) adlı kitabıdır. Diyalog kavramına yüklediği anlam ile Buber’in çalışmaları, birçok disiplin açısından dikkate değer görülmüştür.[iii] Buber, II. Dünya Savaşı’nda Yahudi dindaşlarıyla birlikte zulme maruz kalmıştır. O sıralar devletlerin ve milletlerin beslediği düşmanlığın aksine; diyalog, insan-insan, insan-kâinat ve insan-Yaratıcı ilişkileri hakkında fikirler üretmiştir.[iv]

 

Diyalog Felsefesi

Buber’in diyalog felsefesinin ana hatlarını anlayabilmek için, önce düşüncenin anahtar kelimelerini açıklamak gerekir. Buber, varoluşçu bir anlayışa göre, hürriyeti sınırsız bir hareket alanı olarak değil, daha ziyade fertlerin kendi sorumluluğunu üstlenmesi olarak tarif eder. Mucitlik veya sıra dışı eserler verme ise, şahsi yeteneklerin geliştirilmesi ve ferdî başarıdan ibaret değildir. Bir olayın gerçekleşmesi, eşyanın şekillenmesi, kısacası belli bir vakitte, bir şeyin meydana gelişi ile ortaya çıkar. Buber için realite, karşılaşmalardan oluşan, yaşanan bir hayattır ve nihilizmin savunduğu, “her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğu” fikrine muhalif olarak, bir şeyin sadece zihnî bir temsil olmadığını, somut bir gerçeklik olduğunu savunur.[v]

[i] Du oder Sie? In diesen Ländern sind Sie automatisch “Duzis” (2016). www.aargauerzeitung.ch/leben/leben/du-oder-sie-in-diesen-laendern-sind-sie-automatisch-duzis-130519476

[ii] Orijinal metin: “Am Du werden wir erst zum Ich.”

[iii] www.judentum-projekt.de/persoenlichkeiten/geschichte/buber/index.html

[iv] buber.de/de/biographie

[v] Tüzer, A. (2018). Varoluşçu Düşünür Martın Buber’in Diyalog Felsefesi ve Bu Felsefi Yaklaşımın Eğitim Açısından Uzanımları. www.researchgate.net/publication/325540441



Yazının Kaynağı: Çağlayan Dergisi https://caglayandergisi.com/2020/04/01/mana-yi-harfi-penceresinden-buberin-diyalog-felsefesi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder