3 Ocak 2019 Perşembe

Nerden Bilebilirdik ki…

Nerden bilebilirdik ki…
Günün birinde dinlediğimiz dasitani hayat hikâyelerinden birini de kendimizin yaşayabileceğini. Baş aktörün kendimiz olabileceğini. Geçmişte inancından dolayı niyet imtihanından geçenin günün birinde bizim olabileceğimizi. Baş koyduğumuz davaya sadâkat ve vefamızı ispatlayacağımız zor günlerin cenderesinden geçeceğimizi…
Benim de tıpkı aynı davaya gönül vermiş kardeşlerimin yasadığı imtihanlar gibi başladı imtihanım.
Sadakatlerinden dolayı tutuklanan her türlü hakaret ve eziyetlere maruz kalan, çoluk çocuğundan, işinden, eşinden, evinden ayrı bırakılan kardeşlerimin yanında benim yasadığımın lafı bile olmaz belki. Kader bize de bu asrın filminde bir rol biçmişti işte…
Yıllardır huzurla yasadığım şehrin o geceden sonra kapkara renge büründüğü günlerdi…
Üzerinden 2 yıl geçti, sanki 20 yıl gibiydi. “Musibetlerin en zoru dine gelen musibettir” sabrın kıskacında yaşanan günlerin bu günler olduğunu yaşayarak daha iyi anlayacaktık.
Tüm ülkenin izlediği darbe tiyatrosunu izleyip neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir yandan izliyor bir yandan da dua ediyordum. Allah’ım neler oluyor yardım et bize diye. An be an içine çekilmeye çalışıldığımız bir senaryonun bir anda başoyuncusu oluvermiştik bir gecede. İyi ama biz ne yapmıştık da bir gecede yüzlerce körpecik vatan evladı, o insanları hunharca öldüren eli kanlı bir örgüt oluvermiştik…
Ülkesine, bayrağına vatanına sevgiyle yetişmiş, rüyasında bile vatanına ihanet düşünmemiş, bir kere bile yolu emniyete düşmemiş bizler neyle suçlanıyorduk…
Düne kadar legal olan her şeyin o geceden sonra, sözüm ona “suç sayıldığı” suç delilleri kitaplarımı ortadan kaldırmaya koyulmuştum. Evimizin de her an basılacağı korkusuyla gece uykusu uyuyamamış, pencerede her an onların gelmesini bekliyordum. Daha sonra evimde güvencede olmadığımı anlayınca geceleri akrabalarıma geçiyor, gündüz evime geliyordum. Gündüzlerin de güvende olmadığını anlayınca hafta boyu orda burada kalıp seyrek zamanlarda evime uğruyor gerekli ihtiyaçlarımı alıp çıkıyordum.
Ta ki, yıllardır yaşam tarzını eleştirdiğim, oturup kelâm etmeye yanaşmadığım, belki de sol görüşlü olduğundan dolayı aramıza mesafeler koyduğum kuzenim, hâlimi anlayıp gelin birlikte yaşayalım diye teklif edene kadar…
Eşinden ayrılmış, 9 yaşındaki oğluyla o da ayrı bir hayat kavgası veriyordu. O da yaşadıklarımıza inanamıyor. Bize yardımcı olmak için kendi sorunlarını unutmuş iyi niyetini her haliyle gösteriyordu. Yaşadığı zor hayat şartlarına rağmen onun Allah’a olan inancı ve dualarına hemen cevap geldiğini görünce yürekten “Allah beni çook seviyor yaaa” deyişi. Nasıl dua ediyorsun diye sorduğumda elimi açıyorum, Allah’ım sen konuyu biliyorsun diyorum, kurban olduğum veriyo işte yaaa deyişi cok güzeldi. İtiraf etmeliyim ki, ondan bu kadar yakınlık ve samimiyet gördükçe bu düşüncemden dolayı utanıyor ona karşı buzdağı gibi olan önyargılarım günden güne eriyordu. Süreç birbirimizi daha iyi anlamamızı ve yakınlaşmamızı sağlamıştı.
Aramızda uçurumlar var dediğim kuzenimle bu imtihanım bizi canciğer gibi kaynaştırmış, kader bizi birbirimize mecbur etmekle aslında dost kılmıştı. Yaşadıkça hayretler içinde kalıyordum, bir gün benden meal istedi.
Derken kuzenim burada yapamamış tekrar geldiği şehre eski işine geri dönmek zoru da kalmıştı. Giderken yol boyu ona hediye ettiğim meali okumuş bitirmişti.
O gittikten birkaç ay sonra bir sabah erken saatte telefonun acı acı çalmasıyla yerimizden fırladık korkudan bakamadık, çünkü arayan alt kat komşumuzdu. Daha sonra
anlayabildik ki bize de gelmişler. İhbar var diye komşuları ayağa kaldırmışlar. Kendileri bir çilingir bulup kapıyı açmış, evin altını üstüne getirmişler.
Sonradan öğrendim ki aynı saatlerde öbür arkadaşlarıma da gitmişler. Birini evinde bulup götürmüşler o kardeşim hâlâ tutuklu. Geçen gün rüyamda gördüm o kardeşimi, kucağında bir bebek vardı çıktın mı dedim, çıktım dedi. Sarıldım kucağındaki bebeği bana verdi.
Eğer gaye-i hayaliniz Allah (CC) ve rızası ise baştan kazanmışsınız demektir.
Rabbim dışarıda olmanın hakkını vermeyi son nefesimize kadar dinimize ve davamıza sadık yaşayıp, öyle de ölmeyi nasip etsin… Âmin.



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/01/04/nerden-bilebilirdik-ki/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder