25 Eylül 2020 Cuma

Sıra geldi dijital diktatörlüğe

Çin modelini örnek alan sistem Türkiye’de kurulmak üzere çalışmalar sürüyor. Bütün düzenlemeler hayata geçtiğinde Saray, Türk halkının big datasına sahip olacak.

FATİH YURTSEVER

BOLD ANALİZ

Bilginin internet üzerinden paylaşılması ve bilgi işleme kapasitesinde yaşanan logaritmik artış, “büyük veri (big data)” algoritmalarının geliştirilmesini mümkün kıldı. Big Data algoritmaları hayatı kolaylaştırdığı kadar, bilgiye sahip olanların insanların davranışlarını manipüle ederek toplum üzerinde dijital bir kontrol tesis etmelerine de imkân veriyor. Erdoğan rejimi son aylarda yaptığı düzenlemelerle iktidarının bekasını sağlamak için, Türk toplumu üzerinde dijital gözetim mekanizması kurmayı hedefliyor. Peki, bu plan ne kadar gerçekçi?

Big data bütün verilerin toplanmasıyla oluşturulan en büyük bilgi olarak tanımlanabilir. Tek başına bir değer ifade etmeyen veriler toplanarak big data algoritmaları tarafından işlenir ve anlamlı sonuçlara ulaşılır. Normal internet kullanıcısı bir kişi, internette harcadığı her saat bilerek veya bilmeyerek kendisi hakkında 15, ailesi ve arkadaşları hakkında 4 bilgiyi sanal ortama bırakır. Bilgi yığınlarını rafine etmek ve birleştirmek için yapay zekâ algoritmalarına sahip süper bilgisayarlar kullanılıyor.

İngiliz Times gazetesi 2018 yılında Google’ın “X” adlı gizli araştırma birimi tarafından 2016 yılında hazırlanan sekiz dakikalık bir videoyu okuyucuları ile paylaştı. Buna göre Google; tüm canlıların ve insanların faydasına olacak şekilde, insan davranışlarını manipüle etmek için bireyler hakkında topladığı devasa bilgileri kullanıyor. Haberin yayınından sonra Google, yayımlanan videonun mevcut veya ileriye dönük herhangi bir planı yansıtmadığını, sadece bir düşünce deneyi olduğunu açıkladı. 50 milyon Facebook kullanıcısının bilgilerini kullanan Cambridge Analytica isimli veri analiz şirketinin Amerikan seçmeninin siyasal tercihlerini manipüle ettiğine dair ciddi iddialar mevcut.

Big data ve yapay zekâ algoritmalarının sahip olduğu bu güç, insanlık için yakın gelecekte dijital bir diktatörlük tehlikesini gündeme getiriyor. Çin Hükümeti 2021 yılında “Sosyal Kredi” sisteminin kurulumunu tamamlamış olacak. Bu sistem sayesinde tüm Çin halkının, hem sanal alemde hem de gerçek hayatta tüm hareketleri kontrol edilebilecek. Puanlama sistemi ile vatandaşların ne kadar güvenilir olduklarına karar verilecek.

Bu sisteme göre; trafik kurallarına uymazsanız, faturalarınızı zamanında ödemezseniz, uyumlu bir insan olmazsanız puanınız düşüyor, seyahat, eğitim, kredi ve sigorta gibi hizmetlerden yararlanıp yararlanamayacağınız belirleniyor. Düşük puana sahip olanlar, restoran ve otellere giremiyor, uçak bileti alamıyor, metroya binemiyor, havaalanındaki hizmetlerden ve diğer birçok sosyal haklardan yararlanamıyor. Rejim “Sosyal Kredi” sistemini bir nevi ödül ve ceza mekanizması olarak kullanarak, muhalif hareketlerin önünü alıyor.

Yaşanan ekonomik sorunlar, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve devlet yönetimde mafyatik yollara başvurulması, henüz belirtileri görünür olmasa da Türk halkında içten içe bir öfkenin birikmesine neden oluyor. Erdoğan rejimini ayakta tutan dış dinamikler için halkın desteği, en önemli parametre olarak öne çıkıyor. Zira, küresel sermaye için demokratik bir toplumu ve kurumları ikna etmek yerine, halkının kendisine sorgusuz sualsiz itaat ettiği bir otoriter lider ile anlaşmak daha kolay ve masrafsız bir yol.

Bu gerçeğin farkında olan Erdoğan Çin modelini örnek alarak benzer bir sistemi Türkiye’de kurmak üzere düğmeye bastı. Türkiye’nin her yerindeki güvenlik kamerası görüntüleri Saray’da toplanacak. Çipli kimlik kartları, ehliyet ve banka bilgilerini tek merkezde toplayacak. Yurt genelinde hizmet veren kargo şirketlerine ait tüm veri tabanları kolluk güçlerinin erişimine açılmış durumda. E Nabız uygulaması her türlü sağlık verilerini depoluyor. GSM firmalarının ne tür bilgileri Saray ile paylaştığı ise şimdilik belirsiz. Basında çıkan haberler göre; Türk Telekom internet hizmeti daha önce Whatsapp yazışmalarının hacklenmesi ile gündeme gelen İsrailli bir firmadan alınan yazılım ile devamlı denetim altında tutuluyor. 1 Ekim’de yürürlüğe girecek yeni yasa ile sosyal medya platformları da denetim altına alınacak. “Hayat Eve Sığar” uygulaması şu anda casus bir uygulama gibi, yükleyen herkesin verilerine ulaşabiliyor, tüm hareketleri de kayıt altına alabiliyor.

Bütün düzenlemeler hayata geçtiğinde Saray, Türk halkının big datasına sahip olacak. Sonraki aşamada yapay zekâ algoritmaları ile bu veriler işlenerek anlamlı hale getirilecek. Elde edilen bilgiler halkın gözetiminde ve manipüle edilmesinde kullanılacak. Kiralanan binanın büyüklüğüne ve istihdam edilecek personelin sayısına bakılırsa, İletişim Başkanlığı da Digital Diktatörlüğün harekât merkezi olacak. Kişisel mahremiyetine önem veren ve manipüle edilmek isteyen herkesin ve sivil toplum kuruluşlarının gelen tehlikenin farkına vararak tek ses olması dışında, şu aşamada yapılabilecek çok fazla da bir şey yok. Maalesef COVİD-19 baskıcı rejimlere planlarını hayata geçirmek için uygun şartları sağlamış durumda.

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder