23 Mart 2019 Cumartesi

Berfe: Şiir her zaman yalnızdır

Bu yıl PEN Şiir ödülü şair Süreyya Berfe’ye verildi. Ödül Töreni, 6 Nisan’da TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nda yapılacak. Yirmi yıldan fazladır Ege’de yaşayan Berfe şimdilerde Urla’nın Barboros köyünde sakin bir hayat sürüyor. Köy hayatını anlatırken “Zaman diye bir şey varmış meğer biz bozuk para gibi harcıyormuşuz. Okuyamadığım bir sürü şeyi okuyorum, yazıyorum.” diyor.

Berfe, reklamcı şair kuşağından. Uzun yıllar reklam yazarlığı yaptı, ansiklopedilerde yazdı. lkl şiiri Yön dergisinde çıktı. (1962).“Kasaba” şiiriyle tanındı. (1966)Ataol Behramoğlu, İsmet Özel ve Özkan Mert’le birlikte Ant dergisinde “Devrimci Şairler Savaş Açıyor” manifestosunu yayımladı. 1960 Kuşağı olarak anılan İsmet Özel, Refik Durbaş, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz gibi şairler arasında yer aldı. Süreyya Berfe’nin ilk kitapları Gün Ola ve Savrulan’da toplumcu gerçekçi ve politik bir tavır görülür. Şair bunların ardından 1980’de yayımladığı üçüncü kitabı Hayat ile Şiir’de ikinci kırılmayı yaşar ve toplumcu gerçekçi/politik çizgiden uzaklaşır. Artık “Süreyya Berfe’nin şiir dünyasında tabiat şiir anlayışının başat unsurudur.
Türk şiirindeki önemli bütün ödüllerde adını görürüz. 1992 Cemal Süreya Şiir Ödülü,” Nâbiga” ile 2002 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, “Seni Seviyorum” ile 2002 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü.

ŞİİR ÜVEY EVLAT OLARAK VAR OLDU

21 Mark Dünya Şiir Günü bildirisini bu yıl Süreyya Berfe yazdı. Bildiride “yeryüzünde şiirden başka yalnız var mıdır acaba?” diye sesleniyordu. Bunu Cumhuriyet gazetesindeki röportajında şöyle açıklıyor Berfe: Şiir her zaman yalnızdır. Dünya ne kadar kalabalık olursa olsun. Yalnız olmasa, bugün, yarın, öbür gün, manzara başka türlü olurdu. Bu yalnızlığı gidermenin bir yolu da asla ve kata yoktur. Şiir üvey evlat olarak var olmuştur ve hep de öyle olacaktır. Belki de şiirin kendisinden, bir türlü orta malı olmadı. Ama iyi şiirden bahsediyorum, uyduruk şeylerden değil. Şiire benzeyen şeyler var ama… İşte

ASIL ADI SÜREYYA KANIPAK

1943’te İstanbul’da doğdu. Asıl ismi Süreyya Kanıpak. 1960’ta Çanakkale Lisesi’ni bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. İstanbul’da yayınevlerinde, reklam şirkelerinde çalıştı. İlk kitabı “Gün Ola” Fikir Kulüpleri Federasyonu tarafından basıld. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’nin etkileriyle soyutlamalara eğilim duyan Süreyya Berfe, 1966’dan sonra halk geleneğinden beslenen yeni bir şiir dili kurmanın olanaklarını aradı. İkinci kitabı “Savrulan” 1971’de yayımlandı, ardından “Hayat ile Şiir” (1980), “Ufkun Dışında” (1985), “Şiir Çalışmaları” (1992), “Ruhumun” (1998), “Kalfa” (1995-1998-1999), “Seçme Şiirler” (2001), “Nabiga” (2001), “Seni Seviyorum” (2002), “Foklar Söyledi, Ben Yazdım” (2005) “Her Gölge Titrer” (2015) ve “Kalfa-Toplu Şiirler” (2008) eserlerine imza attı.

ADI NASIL SÜREYYA BERFE OLDU?

“Biz kendi aramızda çift kale maçlar yapardık. Mehmet Fuat abinin evinin orada, Altunizade’de bir arsa vardı, orada oynardık. Haldun Taner, Ülkü Tamer, Cemal Süreya, Ulvi Uraz, Mehmet Seyda, Murat Belge, Adnan Özyalçıner… Bu isimlerle toplanır, sık sık maç yapardık. Bir gün yine oynadık, meğer özel bir maç olacakmış, benim haberim yok. Soyadı bulma maçı, bana da sürpriz. Maç bitti işte, sonra gidildi Salacak’a. Oturduk büyük bir sofraya, yenilen taraf yenene ısmarlıyor. Ama öyle rakı sofrası falan değil, azıcık bir şey var. Adam başı bir bira, yarım menemen… Şamata patırtı gidiyor, sonra Cemal dedi ki “Sana soyadı bulma zamanıdır”. Herkes bir soyadı önerdi işte. Ülkü mesela Şenşiir olsun dedi falan. Sonra bir ara Cemal kulağıma eğildi “Berfe’yi al” dedi. “Ama” dedi “Ahmet abiden izin alacaksın”. Ahmet Arif’ten… Niye, çünkü Ahmet abi günün birinde evlenirse, evleneceği yok ya, bir de oğlu olursa ona verecekmiş Berfe adını. Neyse aradım Ahmet abiyi, bana “Yalabıklık yapmayacaksın, şöhret için çalışmayacaksın, abuk subuk işler yapmayacaksın. Küçük düşürme Berfe adını, yoksa öldürürüm seni” dedi. Tamam abi, elimden geleni yaparım dedim. Böylece ilk kez 1965’te Şiir Sanatı dergisinde Berfe adıyla yayımlandı şiirim.”

kronos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder